Ekonomik kararları alanlar gerçek durumdan habersiz olabilirler mi? Ben öyle olduğunu düşünüyorum…

36
TL'nin serüveni.. Kaynak: Mahfi Eğilmez..
Reklam

Ülke ekonomisi hayli zamandır dalgalıydı, ancak geçen yılın sonlarına doğru -Ekim 2021’den itibaren- iyice perişan oldu. 20 yıldır iktidarda bulunan AK Parti son aylarda 20 yılın en yüksek enflasyonunu yaşatıyor ülkeye. TL yabancı paralar karşısında pula döndü. Fiyatlar roket hızıyla artıyor. En temel gıda maddeleri pazarda, markette el yakıyor.

[Geçtiğimiz haftayı bir Arap ülkesinde geçirdim. Bizde iki rakamlı etiketlerle satışa sunulan pek çok mal orada 1-3 dinar arasında işlem görüyordu. İki yıl önce ‘1 Dinar = 17 TL’ denklemi varken bugün ‘1 Dinar = 50 TL’ ediyor da ondan. Erimeye bakın siz.]

Ekonomideki bozulma hayatı pahalılandırıyor, el yakan fiyatlar dar bir kesim dışındaki herkese fakirleştiğini hatırlatarak çaresiz bırakıyor. Ramazan sofralarının tadı kaçtı. İnsanlar burunlarından soluyor.

Acaba ülkeyi yönetenler bu durumdan ne kadar haberliler?

Garip bir soru ama ne yapayım, haftalardır zihnimi işgal ediyor.   

Şöyle bir akıl yürütmem var: 

Hayat pahalılığı birçok başka unsurla birlikte her şeyden önce enflasyonla ilgili. Enflasyon zaten etiketlere yansıyan fiyat artışı demek. Enflasyon hesabı yapanlar, çarşı-pazardan veya marketten aynı ürünlerin fiyatlarını her ay tespit edip bir önceki aydan -ve tabii yıldan da- ne kadar farklı olduğunu belirliyorlar.

Adeta otomatik bir iş yapılan. Bir önceki ayın ürün fiyatları bilgisayarda zaten var, yeni fiyatları yükleyince bilgisayar aradaki farkı oran olarak hemen bildirebilir.

Reklam

Nasıl oluyorsa, bir hayli zamandır, insanların cep hesaplarıyla ürün fiyatlarını bilgisayara yükleyenlerin hesapları birbirini tutmuyor.

Çarşı-pazardan ceplere taşınan fiyat artışları bilgisayarda daha düşük.

Hem de bayağı düşük.

Bu tabloya bakarak, gerçekte hayatın ne kadar pahalılandığından bu durumdan bilgi sahibi olmaları gerekenlerin habersiz kaldıkları sonucunu çıkarıyorum.

Durumun vahametinin farkında değiller. Farkında olsalardı, her ay bir sonraki aya devreden fiyat artışlarının insanların geçimini ne kadar zorladığını anlar ve bunu önlemek için gerçekten çaba gösterirlerdi.

Çözüm bulması gerekenlerin gerçek durumdan habersiz oldukları görüşümü besleyen bir başka unsur daha var: Çözüm üretmesi beklenen siyasiler ve devlet yetkililerinin ekonomide yaşananlarla ilgili açıklamaları…

Şu sözlerin altını özellikle çizdim:

“Yüksek enflasyon ve fahiş fiyat artışları sadece bizim sorunumuz değildir. Avrupa ülkelerinin çoğu bizden vahim tablolarla karşı karşıyadır. En gelişmiş ülkelerin yöneticileri bile vatandaşlarına refah seviyelerinin düşeceğini söylemektedir.” 

Reklam

Mukayese yapılan ülkelerin insanlarının gelir durumları nerede, asgari ücreti 4256 TL ve emeklilerinin önemli bir bölümünün maaşı 2500 TL olan bizim ülke insanının geliri nerede. Oralarda asgari ücret bizimkinin yaklaşık 7-8 katı; fert başına milli gelirleri de bizleri utandıracak kadar yüksek.

Onların hayatları da pahalanıyor ama enflasyon oranları yüzde 5-8 arasında seyrediyor.

Bizde TÜİK’in açıkladığı cep hesabından farklı oran bile geçtiğimiz ay yüzde 61.14 oldu. Bu TÜFE oranı. Üretimi etkileyen oran bunun neredeyse bir misli. TÜFE ile ÜFE arasındaki bu derin farklılık gelecek aylarda ÜFE istikametinde eşitlenebilecektir.

Yetkililerin “Bu ay olmasa bir sonraki ay enflasyonu da düşüreceğiz” açıklamaları gerçekle örtüşmüyor.

Zaten konunun hükümetteki sorumlusunun geçen yılın sonlarında yaptığı “Enflasyon ocak ayında pik yapacak, sonrasında düşerek mayıs ayında tek rakamlı hedefe uyacak” anlamına gelen açıklama doğru çıkmadı. Şimdiki açıklamalarının gelişmelerle doğrulanacağına nasıl inanılacak?

Galiba sorunun ciddiyetinden haberdar olunmadığı için yaşanıyor bu tutarsızlıklar…

Tersi olsaydı, yani devletin etkili ve yetkili isimleri ülke ekonomisinin insanların hayatlarını zorlaştıran boyutlara ulaşabileceği sinyallerinin ilk alınmaya başladığı günlerde -diyelim geçen yılın sonuna doğru- “Biz nerede hata yaptık, yapmaya devam ediyoruz?” sorusu istikametinde soruna çare aramaya başlar ve bulgular -veya tavsiyeler- ışığında işin bu noktaya varmasını engelleyecek çözümleri bulurlardı.

Aramadılar, aradılarsa bile sorunun nereden kaynaklandığını doğru tespit edemedikleri için buldukları çözüm işe yaramadı.

Daha kötüsü şu: Çare olarak sarıldıkları formüller hem işe yaramadı ve durumu daha da kötüleştirdi, hem de insanların ülke ekonomisine güvenini sildi süpürdü.

Sadece ekonomiye de değil, ekonomi alanında sorumluluk taşıyanlara da güven yok oldu.

Çare bulunamayınca üst perdeden iddialı konuşmalarla ortalık yatıştırılmaya çalışılıyor.

Mesela şu cümleler dün kamuoyuyla paylaşıldı:

“Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapma kararından geri adım atmadık, atmayacağız. Bu hedefi milletimizin yeni kızıl elması olarak görüyoruz.”

‘Yeni kızıl elma’ aslında AK Parti’nin parlak günlerinde sıkça işittiğimiz, kulağımıza çok doğal geldiği için işittiğimizde hiç yadırgamadığımız eskiye ait bir iddia. 

O iddia ilk telaffuz edildiğinde ülkemiz ekonomisi en büyükler sıralamasında 17. durumdaydı. İlk 20 ülke arasına girdiği için de G-20 toplantılarına katılabiliyordu Türkiye.

Peki bugün ne durumdayız?

Cevabı şu paragrafta:

“Türkiye 2020 yılına kadar G-20 adı verilen dünyanın en büyük ekonomilerine sahip 20 ülke arasında yer alıyordu (çoğu kez de 17’nci sırada). Ancak IMF’nin sunduğu 170 ülkeye ait GSYH verilerine dayanılarak yakınlarda yapılan bir çalışmaya göre, Türkiye ekonomisi artık bu konumda değil. 0,8 trilyon dolarlık bir GSYH ve dünya ekonomisi içinde binde 8’lik bir pay ile bu yıl 21’nci sıraya gerilemiş durumda. Buna karşılık komşumuz İran 1,1 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklükle 17’nci sırada yer alıyor.”

Benim kanaatim, ülkemizde ekonomiyle ilgili kararları alan yetkililerin gerçek durumdan bütün gerçekliğiyle haberdar olmadıkları yönünde.

Herhalde biraz da o mevkilere olan saygımdan aksini düşünmek istemiyorum.

ΩΩΩΩ

Reklam

36 YORUMLAR

  1. Ramazan geldi hoş geldi
    Bu mübarek ramazan ayında Müslümanlar oruç tutarak nefislerini terbiye ediyorlar.
    Bir başka bakış açısı; Hani diyorlardı ya akaryakıt fiyatları yükseldi trafikte bi nebze olsun azalma olmuş devamında egzos salınımı azalmış, aslında biliçsizce de olsa yapılan faydalı gibi görünüyor. (tabi ki de tarımı saymaz isek) Bu bağlamda düşünecek olursak kapıcının dahi arabası var sözünü de dikkate alırsak, acaba ülkeyi yönetenler halkı hayat pahalılığıyla mı terbiye etmeye çalışıyorlar…
    Bir söylem; ekonomiyi düzeltirse yine mevcut iktidar düzeltirmiş .
    Bu mantıkla gidecek olursak 2001 ekonomik krizinden sonraki seçimde Ecevit hükümeti iktidar olması gerekmez miydi? bu iş de bir terslik yok mu sizce
    Hayırlı Ramazanlar….

    • Ahmed bey “Bu mantıkla nereye gidersiniz” bilemem ama otobüs şoförlerini işe alırken “önceden trafik kazasına karışmış olmalarının tercih sebebi” olduğunu bilmenizi isterim(şaka değil:)

      • H.Gayret bey, işe alımlarda mülakat(torpil)olduğu müddetçe geçmişin olum yada olumsuz hiç bir önemi kalmıyor.(şaka şaka)

  2. ”Benim kanaatim, ülkemizde ekonomiyle ilgili kararları alan yetkililerin gerçek durumdan bütün gerçekliğiyle haberdar olmadıkları yönünde.

    Herhalde biraz da o mevkilere olan saygımdan aksini düşünmek istemiyorum.”
    Şeklinde bitiriyor sayın yazar. Eğer yetkililer ülkedeki ekonomik gerçeklerden haberdar değilseniz , buna inanıyorsanız , o yetkililere niçin saygı duyma gereği duydunuz ? Onu anlayamadım üstad.BUna kesin olarak inanan biri olsam hiç saygı duymazdım. Milletin halinden anlamayan bizden değildir derdim vesselam.

  3. İşgalci Rusya’nın rublesi bile sert bir düşüşten sonra eski seviyesine gelmiş. Savaşanların durumu biz. Biz ise savaşmadan yenilenlerdeniz hep. Starbucks yüzde 25 daha zam yapmış. Kredi kartları da olmasa tomar tomar parayla dolaşmak zorunda kalacaktık. Bu sefil iktidarın bir kaç yılda ekonomiyi ve ülkeyi getirdiği acınası durum. Trollerin durumu daha da acınası bir hal. Bu sefil durumu savunmak zorundalar ve klavye patlatıyorlar hala. Utanmaz adam durumları.

    • Dün yazmadın yerine ddm yazdı. Tripolar disorder mu deniyor buna ? Bazen de nurdan konuk oluyor ya !

      Acemoğlu , Adam Smith in Ulusların Zenginliği kitabına nazire olsun diye kitabının adını Ulusların düşüşü olarak adlandırdı da Sen o kitabı eleştirel bakış ile okudun mu ? . Aslında İroni yapıyor da anlamamışsın. O çapta bir iktisatçı Toprak , Emek ve Sermayeden oluşan üretim araçlarının sayesinde ABD nin geliştiğini bilir. Talan ediciler Güney Amerika ya giderken Sermaye sahipleri Kuzey e geldiler . Kuralları koydular .Avrupa dan gelen topraksız göçmenler üretim gücünü oluşturdu ve Sermaye doğal kaynakları işledi. 1920 ler de grev kırıcılar kafa göz patlatıyordu. Demokratik haklar neredeydi ? Vietnam da gençler kırılırken demokrasi neredeydi ? 2008 de mortgage krizinde insanlar evlerini kaybederken demokrasi neredeydi.
      LGBTİ ye hak tanımak mı demokrasi yoksa Hint Keneviri satışlarını . kullanımını serbest bırakmak mı ?
      Loser terimi niye diğer ingilizce konuşulan ülkelerde ABD deki kullanılmıyor biliyormusun ? Zira ABD de yaşamak bir yarıştır. Allah o kondisyonu vermediyse ne yapacaksın ? O zaman halkın yarısı gibi insomnia (uykusuzluk ) problemi ile yüzleşeleceksin ve prozac kullanmaya başlayacaksın. Öyle ya adamlar Prozac toplumu diye film bile yaptılar.
      Yerel de ki demokrasi tamam da , Senato da nerde demokrasi. ? House Of Cards ı izle anlarsın . Anlamadığını sor anlatayım. Farklı düşünen herkesi trol olmakla , kafasızlıkla suçlayacağına konunun özünden uzaklaşmadan yaz ne yazacaksın ! Uzaktan daha başka görünüyor USA . Türkiye ye gel de buradan bak bir de o tarafa !

      • self disorder mı deniyor daha çok içinde yaşadığı toplumun ve kendinin gerçeklerinden kopuk, ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler tadında manda yoğurdu neden yemiyorsunuz havasında polyannacılık oynayarak yazdığınız yorumlardan efendim ulusların zenginliği kitabını eleştirel bakış açısıyla okudun mu sorusuna…
        bay melik neler de bilirmiş,
        şaşırdım doğrusu.
        tri-polar disorder yok mortgage yok insomnia,
        prozac toplum falan,
        level atlamışsınız bu yorumda.
        hazır ramazan bir kaç ayet falan ekleseydiniz daha eklektik ve elitist ve her zamanki gibi ortaya karışık olabilirdi, biraz daha çalışın, o da olur.

  4. A-380 ALMADAN DÜZELMEZ !
    Malum uçak filomuzda ABD başkanının uçağından bile üst model uçak var.
    Katar uçağından önceki Airbus A-350 uçağı, modifiye edilmiş haliyle Avrupa’da bile hiçbir liderde yoktu.
    Şu an Dünyanın en büyük uçağı maksimum
    853 yolcu kapasiteli Airbus A-380.
    Fiyatı 445 milyon dolar. 100 milyon dolar da modifiye gerekir. Şu an söylediğim maksatla kimse kullanılanmıyor.
    Dünya lideri olmak bunu gerektirir.
    Ukrayna’da bulunan Antonov uçağını Ruslar vurdu.
    Bu şansı kaybettik. Neyse Antonov teknolojik olarak geri olduğu için bizim itibarımıza katkı sağlayamazdı.
    Acilen A-380 almadan bu ekonomi düzelmez.
    Yabancılar, özellikle Avrupalıları kıskançlıktan çatlatmanın başka yolu yok.
    Aksi halde bize asla itibar etmezler.
    Neyse bu kadar mizah yeter.
    Sayın KORU asıl sorulması gereken soruyu sormuş.
    Ve cevabını da kendi nezaketli üslubu ile
    ” sivrisinek-saz” babından net şekilde vermiş.
    Kurumlar 1984 romanındaki, herşeyi çarpıtmaktan ve ters-yüz etmekten sorumlu gerçeklik bakanlığı haline gelmiş ise vatandaşın gerçeğini nasıl öğrenecek?
    Sorunları bire-bir çözme makamında olanlar en 4-5 yerden 200-300 bin TL maaş alıyor ise vatandaşın durumunu nasıl idrak edecek.
    Biz bile birden fazla “maaş” diyoruz. Sanki hak edilmiş gibi.
    Açık-açık ” hırsızlık” diyemiyoruz.
    Yapılan iş zaten yok da, en azından görünürdeki kadro karşılığı ödenen maaş dışındaki 2. ve devam eden ödemeler dışındakilere, kimse nitelikli hırsızlık suçundan suç duyurusunda bulunamıyor.
    Bu ortamda sonuç KYOK(takipsizlik) olur.Ancak olayın adını koymuş oluruz.
    Her neyse, sayın KORU en önemli soruna parmak basmış.Ancak yönetcilerin vatandaşın derdini anlama ihtimali sadece sıfır.
    İktidarı geçtim, muhalefet bile anlamıyor.
    Bazen vatandaş çözümün imkansız olduğunu gördüğünde sadece “anlaşılmak” ister.
    Vatandaşı anlamak bir yana, her geçen gün vatandaş ve gerçeklerinden hızla uzaklaşıyorlar.

    • Sayın yk “Neyse bu kadar mizah yeter.” demişsiniz ama yetmiyor maalesef;
      gördüğüm kadarıyla mizah size çinde bir köy kadar uzak, hem de doğu çindeki yüksek bir dağ köyü kadar:)

  5. Vardır bir bildikleri.
    Bu kadar büyük ekenomik hatalar yapılamaz.
    Belkide kontrollu büyük buhrana sürükleniyoruz.
    OHAL ilan edip,ekenomik kurtuluş savaşı seferberliği yaratmak.
    Nasıl bazan devlet,kontrollu güvenlik zaafları yaratır,sonrada halka dönüp şimdi güvenlik
    öncelikli sorun deyip,özgürlük taleplerine set çeker.
    Halk için,güvenlik sorunu, herşeyinden vazgeçmekten imtina asla etmez.
    Bu kadar yanlışta israrın vardır bir sebebi
    Hiç kimse bu sebebi araştırmıyor.
    Bence şeytan bu detayda saklı.
    Ya ,bazı şirketler özellikle bu şekilde korunuyor.
    Bazı şirketlerde ayazda odunsuz bırakılıyor.
    Nominal gelir artışından haz alacak kadar gafılmıyız.
    Mal varlıklarımız daha çok türk lirasi etmesı, bizi yoksa mutlu mu ediyor.
    Herşeyin fiyatı artıyor,gelirlerimiz de artıyor.işsizler hariç.
    Ama her gün nominal artan gelirimizle daha az ürün satınalma veya tüketme imkanımız oluyor.
    Yöneticilerimiz bunu görüyor ve biliyor.
    Halka afakı hikayeler ve tutarsız beyanlarla avutacaklarını sanıyorlar.
    Geçmişte yaptıkları bütün tahminler tutmadı da şimdi mi tutacak.
    Güven sıfırın altında seyredıyor.
    Müthiş propoganda vasıtaları,ancak yapanları belli ücret karşılığında mutlu eder.
    Halk sessiz ve tebessüm ediyor.
    Artık,şikayet etmenın anlamı kalmadı barı gülelim.
    Bir müddet sonra ,gülmede biter.
    Kızgınlık artar.
    Planlanan,faizleri,bazı ürünlerin vergilerini ve en son bazı temel ihtiyaç maddelerinin fiyat sabitlemesi ile farkı hazineden karşılamak.
    Hazine kimin.
    Para basarak,herkese gizli vergi ödetmek.
    Eflasyon kontrolden daha da çıkması.
    Sonra ,ücretlere büyük oranda zamlar.
    Halkı enflasyona ezdirmedik.
    Alkış.
    Tam gelir artış zammı ele geçmiş,pahalılık karşısında erimeden seçime gitmek.
    İşta bana göre bütün senaryo.
    Seçimler alınırsa,o zaman gerçek iktisat kurallarına geçilecek.
    IMF ile anlaşmak zorunda kalınacak.
    Biz nelerı söyledik de tam tersini yapmadık.
    Burada saysak sayfa yetmez.
    Halk olmayanı gördük,ne yapalım en doğru yolu buldular deyip,yine alkiş.
    En az bir iki yıl süründükten sonra ayağa kalkmaya başlarınız gene.
    Mualefet te seçimi kazansa,yapacağı başka birşey yok.
    Mualefet kazansa, halka kemer sıktıracağindan bir iki senede yeniden eski iktidari aramaya başlayacağiz.
    Her iki durumda da iktidar siyaseten doğru yolda.
    Kazansa da kaybetse de hep kazanmış olduğunu bilmektedir.
    Bu zor durumu kişisel olarak,zaruri ihtiyaçlarin dışında harcama yapmayarak,nasılsa artacak diye ucuz kredi kullanıp tüketim,yatırım yapmamak lazım.
    Fiyati artan mallardan kazançlı çıkacağımızı başta sanırız ama.sıkıştığımızda,herkesın satıcı olduğu anda malımız para etmez.
    Borçlarımızı zamanında ödeyemezsek halımız harap olur.
    Fırtınayı geçırene kadar limandan ayrılmamak lazım.
    Balık avlayayım derken ,gemimiz alabora olmasın.
    Hayırlı Ramazanlar.

  6. Geçenlerde A TV Habere baktım.

    Besici diyor ki ben sütü 4 TL’den veriyorum Market 10 TL’ye satıyor diyor.

    Demek istenen Market Fahiş fiyatla süt satıyor diyor öylemi öyle değil anlatıyım.

    Evet besici sütü 4 TL’den satıyordu(Biraz zaman geçmişti şimdi 4.5 tl’ye veriyor)

    Besici süt fabrikasına sütü 4 TL’den veriyor. Sütçü bunu içi alüminyum kaplı kutulara koyuyor Kağıt ürünlerine bu ara çok zam geldi bu kutu 2.5 Tl oldu mu süt 6.5 TL.

    Sütü bazı ısı işlemlerinden geçiriliyor, Firmada çalışan kişilerin ücreti ve diğer maliyetlerle 8.5 Tl oldumu.

    Bu sütler Tırlarla markete dağıtılıyor birim başına 50 kuruş gelse süt 9 TL olur.

    Birde sütçünün garanti maliyeti var sütün zamanı geçmişse sütü tekrar topluyor ve imha ediyor süt 9.5 TL oldumu.

    Marketde Kdv masrafı ile 10-12 tl’ye satıyor.

    Halbu ki yapılması gereken her Şehirde Mandıra olması gerekir; Şehir merkezinde belediye kabını getirin sütü 5-6 tl’den alın demeliydi.

    Zincir marketlerde 5 litre suyu en son 6 TL’den aldım burda masrafları çıkın suyun fiyatı 2-2.5 tl’ye gelir.

    Arabistan gibi Çöl bölgelerinde 500ml su, 500ml petrolden daha pahalı. (Arapların suyu kendi ülkelerine yetmediği için Türkiyeden aldığını düşünün bu sular damacana masrafı ve gemi, Tır gibi masraflarla fiyatı artar.)

    Ekonomide bir malın ikame değeri vardır. Yani ikametgah yerine göre malın değeri değişir.

    Şöyle anlatıyım Bir Zengin uçağıyla Mücevher götürüyor uçağı çölde düşüyor. Adam sağ salim kurtuluyor. Adam susuyor uçağın düştüğü yerdede bir bedevi var heybesindede şehre götürecek bir kişilik suyu var.

    Adam bedeviye suyu ver mücevherleri al dese bedevi kabul eder mi? işte bir malın bulunduğu ortama göre fiyatı değişir.

    Bu arada su Nimetini için Alaha şükredelim memleketimizde bol ve ucuz Ama sorumsuzca yapılan binalar, yeşili yok etmemiz ve ozon kullanmayla küresel ısınma sonrası artık Türkiyede su azalıyor.

  7. Erdoğan, “Ya ekonomimizi klasik anlayışa uygun şekilde faiz-enflasyon sarmalına sokacaktık ya da yeni yola girecektik. Biz tüm risklere rağmen ikinci yolu seçtik“ dedi.

    Yaṣadığım Avrupa ülkesinde akaryakıt fiyatları ekim 2021’den bu yana pandemi ve savaṣın ekisiyle % 40 civarında yükseldi.

    Türkiye’de de akaryakıt ekimden bu yana Almanya’daki gibi % 40 yükseldeydi, bugün motorin 21 liranın üzerinde değil 11 TL civarında olacaktı.

    Arada 10 lira civarında fark var.

    Bu fark Erdoğan’ın riskli ekonomi politikasının neticesi.

    Ama Erdoğan bütün bu gerҫeklere rağmen “Yüksek enflasyon sadece bizim sorunumuz değil; Avrupa ülkelerinin çoğu bizden vahim tablolarla karşı karşıya” diyebiliyor.

    Gerҫek olmayan bu sözlerini ısrarla tekrarlıyor.

    Durumun vahameti de burada baṣlıyor. Allah Türkiye’ye yardımcı olsun.

  8. Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapma kararından geri adım atmadık, atmayacağız. Bu hedefi milletimizin yeni kızıl elması olarak görüyoruz.”

    Bu Millet Dürüst ve Vatansever Rahmetli Eceviti arayacak.

    Ecevit zamanında dünyanın en büyük 17. ekonomisi arasındaydık.

    O zaman ki Ekonomik Krizin sorumluları önceki Hükümetlerdi.

    Ekonomik Kriz Ecevitin zamanında çıkmıştı.

    Ecevit Evrensel Ekonomik kurallara uyarak ve Dünyaya güven verecek Kemal Devrişi çağırarak Türkiyeyi ekonomik Krizden çıkarmıştır.

    Türkiyeyi Ekonomik Krizden Ecevit çıkarmış Meyvelerini AKP hükümeti toplamış ceremeyi de Ecevit çekmiştir.

    Şu an Çevremize bakarak Mevcut durumu değerlendirmeyin yanılırsınız.

    Cumhurbaşkanlığı Yönetimine geçtikten sonra Ekonomik Tablolara bakın Türkiye hep geri gitmiştir.

    Ekonominin can damarı güven ister.

    Ticaret yapanların satışları yarı yarıya düşmüştür; Bu demektir ki vergiler düşecek uzun bir zaman devletin genel bütçe rakamı Düşecek.

    Yabancı para birimine vurduğunuzda bütçenin düştüğünü göreceksiniz. Ama Türk parasına göre bütçe artmış göreceksiniz neden Çünkü para basılıyor, Enflasyon oluyor Bütçe Değersizlenen Türk parasına göre yükselmiş göreceksiniz ama gerçekte yabancı paraya göre düşecek.

    Devletin Geliri düştükçe Artık aldığınız Hizmetlerde kalite düşmesi yada Hiç alamıyacaksınız.

    Evet ortalığa bakınca onca araba göreceksiniz. Geçenlerde Şehirler arası yolculuk yaptım Anayollar önceden şehiriçi trafik gibi yoğundu Şimdi akaryakıtlarına gelen zamlarla insanlar özel Araçlarını kullanmıyor. (Trafik serbesleşmiş)

    100 TL’ye alınan araçlar şimdi 300 TL olmuş bu paralara kimse araç almaz Yavaş yavaş araç sayısının düştüğünü göreceksiniz.

    AKP’nin çevreye yaydığı bir Mit inaçta yıkılacak. (Çevreye bakın bu araçlar zenginliğin göstergesi) , (Cebinde Akıllı telefon varsa zenginsin.)

    • Recep bey “Bu Millet Dürüst ve Vatansever Rahmetli Eceviti arayacak.” buyurmuşsunuz da;
      yine abd başkanlarının önünde salya sümük elpençe divan duracaksa kalsın bilader, biz böyle iyiyiz:)

  9. Bunca seneden beri okuduğumuz Fehmi Beye dünden beri bir haller oldu !
    Hem dün hem de bu gün yazdıklarına doğrusu inanamıyorum ; acaba bu arada saf mı değiştirdi yoksa ! !
    RTE nın , dün kendi milletvekilleriyle yaptığı konuşmada söyledikleriyle bu gün Fehmi Beyin yazdıkları taban tabana zıt duruyor , yoksa kinaye mi yapıyor !!
    Ayrıca o mevkide olanlara saygı mı kaldı Allah aşkına ! Saygı hakedene gösterilir !
    Ben şahsen tuş olmuş ve yerlerde can çekişen ekonomiyle ilgili olarak hiç bir şey söylemeye gerek görmüyorum; Allah rahmet eylesin !
    Bindik bir alamete , gidiyoruz kıyamete !

    • Mucib bey “Ayrıca o mevkide olanlara saygı mı kaldı Allah aşkına ! Saygı hakedene gösterilir !” demişsiniz de;
      sizden yılların yazarına saygı göstermenizi beklemek abesle iştigal olur ama en azından “otoriteye saygılı olunsun!”
      Güneydeki hepimizin çok sevdiği yumurcağınki otorite de bizimkisi bostan korkuluğu mu?

  10. KÖTÜ EKONOMİST YOKTUR TROL EKONOMİST VARDIR

    “Mukayese yapılan ülkelerin insanlarının gelir durumları nerede, asgari ücreti 4256 TL ve emeklilerinin önemli bir bölümünün maaşı 2500 TL olan bizim ülke insanının geliri nerede.”
    Demiş yazar, çok görmemek lazım. Muhalefet saçma sapan ekonomik göstergelerle hükümeti eleştirmeye çalışıyor. Bunlardan biri de zannedersem damada iş için cv bırakan olmayınca kılışdaroğluna cumhurbaşkanlığı için cv bırakan sosyal medya şeyine ait. Birim para diye bir şey uydurmuşlar ekonomileri buna göre karşılaştırıyorlar. Bu kriz ortamında bile üretmediğimiz halde avrupanın en ucuz benzinini kullanıyoruz diyoruz, onlarda asgari ücret kaç para biliyormusun diyorlar. Peki birkaç yıl önce avrupanın en pahalı benzini kullanırken avrupada asgari ücret bizimki kadarmıydı. Hayret avrupa birkaç yılda hızla gelişip bizim gelirimizi kat kat geçmiş ve asgari ücreti bizim on katımıza çıkarmış. Zaten herşeyi ucuzluktan çuvalla aldığımız yıllarda sırf avrupanı sefil halini görüp ibret almak için insanlar dişlerini bile muayene ettirip trenlerle çalışmaya gitmek için birbirini eziyordu.
    Komedyenlerin kanaat önderliğinde meral-canan ikilisinin iktidarında ötv-kdv de kalkacakmış hepimiz avrupa arabalara bineceğiz. İmam zam yapınca benzin fiyatlarını görmüyormusunuz diye yalama yarışına girenler opec zam yaptı hükümet ne yapsın diye düşünüyorlar mı? Akıllarındaki tek ekonomik çözüm faizi artırıp yatırımları durdurmak. Bu ekonomik krizde boş bidonu koysak seçilir diyorlardı galiba o yüzden boş bidon sesi çıkarmak için sıraya girmişler.

  11. Oynaya oynaya kazanmak, yada çalışarak alınterini cebine koymak, boğazından helal kazanç geçmesi için çabalamak!
    -Marketçi dün aldığı tonlarca malın yarın birden yüzde 30 fiyatının artmasından! (cebine tonlarca para girecek hemde malını henüz satmadan),
    -Kredi almış haco aga hemen mala bağlamış, mal değerlendi satarken satacak yüksekten!,
    Borcu düşecek rakamda alış gücünde..,
    -250000 dolar vermiş valed hans corç almış ev, satacak seneye ev olmuş 350..,
    -Hace teyze altın alıp duru senelerdir, yükseldi birde sandıkta durup dururken sarı sarı liralar😯
    Bunun sonu yokkkk!
    *Ekonomi ile ilgili karar alanlar olaya çok iyi vakıflar! Ve kuralına göre oynuyorlar! oyunu.
    Emekli, çalışan, işçi, esnaf, kuyumcu, borsacı, memur, hatta siyasetçi!…
    *** Geçen yıl bin lira bayram ikramiyesi almıştın bak bu yıl kuşa döndü!
    *** Asgari ücret nerdeyse iki katına çıktı!… Ama…
    ### kendimize gelelim, ayağımızı yorganımıza göre uzatalım, sandıkta bekleyen sarıliralar götürmez bizi cennete!..
    Köyden inerken şehire! (şimdi oldu mahalle) marul maydanoz nasıl oluyor 1 lira maliyet 5-15 lira gelirken markete???

  12. Nihayet ülkenin gerçek gündemi ile ilgili bir yazı. Şükürler olsun.
    Küçük bir mutlu azınlık dışında ben dahil bir çok kişi market ve pazarda el yakan fiyatlardan perişan durumdayız. Arabaya benzin almak değil zorlukla bir zamanlar alabildiğimiz arabamızı kullanamıyoruz ve zorunlu haller dışında kullanmıyoruz. Arabamızı bir şey olursa yenileyemeyeceğimizi düşünüyoruz. Ben üniversite mezunu ve eşi ile birlikte emekli iki insan olarak bunları yaşarken mutlu azınlık dışında olanların durumu belli.
    Aslında bugün yaşanan durumun çözümü için atılacak bir çok adım var. Benim aklıma gelenlerden bazıları şunlar:
    Bürokratların birden fazla maaş almaları önlenmelidir.
    Makam araçları çok az miktarla sınırlı tutulmalı, yöneticilerin çoğu vatandaşlar gibi kendi araçları veya toplu ulaşımla işine gitmelidir.
    Kamuda israf kesinlikle önlenmelidir.
    Bütün ihaleler kesinlikle şeffaf olmalıdır.
    Tüm bürokratlar ve yöneticiler kamuya açık bir şekilde her yıl mal varlığını beyan etmelidir. Haksız edinim önlenmelidir.
    Çiftçi gerçekçi bir şekilde desteklenmelidir.
    Eskiden olduğu gibi beş yıllık kalkınma planı yapılarak bu plana göre yatırım yapılmalıdır. Yatırımlar kesinlikle yapılacak fizibilite raporuna uygun olarak yapılmalı, popülist yatırımlar yapılmamalıdır. Fizible olmayan yatırımlar kesinlikle yapılmamalı, kamu kaynakları israf edilmemelidir.
    Yapıldıktan kısa süre sonra çöken yolları, harap hale gelen kamu binalarını yapanlar ve yöneticilerinden hesap sorulmalıdır.
    Adalete güven sağlanmalıdır.
    Popülist söylemlerden vazgeçilerek halkın gerçek sorunlarına uygun davranılmalıdır.
    Yöneticilerin maaşları halkın durumuyla orantılı olmalıdır.
    Daha fazla hususlar biraz daha düşünülürse akla gelebilir.

    • Ülkemizdeki fiyatlarla Avrupa’daki fiyatlar mukayese edilirken ve Avrupa’daki fiyatlardan bizdekiler ucuz diye söylemlerde bulunurken Avrupa’daki işçi maaşları ile bizdeki maaşları da belirtmek gerekir. Ben bir örnek vereyim: İsveç’teki tanıdık bir işçi emeklisi, bildiğim kadarıyla, yaklaşık yirmibeşbin İsveç kronu emekli maaşı alıyor. Bu günkü kurla (1 İsveç kronu= 1.55 TL) yaklaşık olarak emekli maaşı 40,000 TL (Kırkbin TL) oluyor. Üniversite mezunu bir emekli olarak benim emekli maşından onun aldığı işçi emeklisi maaşı sekiz mislinden fazla. Bu durumda Avrupa’daki fiyatlarla Türkiye’deki fiyatlar nasıl mukayese edilir?

      • Halbuki 2002 öncesi Türkiyede emekliler isveçin 5 katı maaş alıyordu ve çok mutlulardı. Bi de levent kırca vardı isveç memurlarının halini tiye alıp komik paradiler çekiyordu. Hatta hiç unutmam bu yüzden isveçten nota yemiştik.

        • Erdoğan’ın yerine gelecek olan cumhurbaşkanını korumak için polis eğitim merkezini tamamen kapatıp yerine koruma görevlilerini eğitecekler. hd bey bakın o zaman gerçek mutluluğu yaşayacaksınız. Artık Cumhurbaşkanını siz emeklilere karşı badigartlar koruyacak. Erdoğan kendi emriyle kendinden sonra gelecek olan cumhurbaşkanına koruma ordusu yetiştirecek.

          Gelecek olan Cumhurbaşkanı çok şanslı çok!

          Biden Erdoğan’a f-16 satışlarını da Amerikan çıkarlarına uygun bulmuş. Senatonun onaylanması için NATO’nun uzun vadeli planlarına uygun olduğunu ifade etmiş.

          Sırf bunlar için bile erdoğana oy verilir sence:))

    • Sayın Fehmi bey,
      Lütfen yazınıza yapılan yorumlara yapılan yorumları ve dahi onlara da yapılan yorumları kaldırın. Bu garip duruma son verin lütfen.
      Yorumcular istediği gibi saçmalayabilir ama bunu bir başkasının yorumu vasıtasıyla yapmasına siz aracı olmayın.
      Siz sanırım yurtdışındaki yazılı medyayı örnek aldınız ama burası farklı kültürde bir yer.

      • kusura bakmayın Ali Bey, 2500 lira emekli maaşı aldığı halde ay sonunu getirmek için yemesinden içmesinden kesip ev hapsi yaşadığı halde Erdoğan güzellemesi yapanları ciddiye alamıyorum.

        Üzerinden daha siftah için bir Allah’ın kulu geçmediği halde göçen yolları yaptı diye sevinenleri nasıl ciddiye alabilirsiniz. Bir tarafta şaşalı köprü açılışlarını diğer yandan yıkıldığı için köylere ulaşımın kesildiği yıkık köprü görüntülerini seyrediyoruz.

        Emekli maaşı 2500 lira pazarda domatesin kilosu 40, biberin kilosu 80 lira ama hala erdoğana oy vereceğini söylüyorlar.

        Üstad da makama saygı gereği nezakette zirve üstüne zirve yapıyor. Benim de aklıma boş makama selam çakıp tekmil veren asker karikatürünü getiriyor:)(

        Benim yazdıklarımı ciddiye almayın lütfen.

      • Ali bey sonuçta türkiye de diğer ülkelere göre yurtdışıdır öyle değil mi?
        Baran beyin daha ne yorumsuları çıktı bu köşede ama hiçbirimizin aklına onun paylaştığı muzahrafatı silip temizlemek gelmemişti, allah akıl fikir versin emi!

    • Ali bey “Eskiden olduğu gibi beş yıllık kalkınma planı yapılarak bu plana göre yatırım yapılmalıdır.” buyurmuşsunuz da;
      eskiden 5 yıllık planlar yapılmış da noolmuş?
      Ecevitin adı var kendi yok köykentleri, demirelin yılan hikayesine dönen ankara/istanbul arası hızlı tren vaatlerini filan mı kastediyorsunuz yoksa?

  13. Ekonomistlerin aktardıklarına göre dünya dengelerinin yerinden oynamasıyla küresel çapta büyük bir sanayi göçü yaşandığı gözleniyor. Gerilimin yüksek olduğu Rusya Çin gibi ülkelerden devasa sanayi fabrikalarının şartların daha uygun olduğu ülkelere taşındığı belirtiliyor.

    Sanayi devleri Türkiye şartlarını elverişsiz bulmuş olacaklar ki işçi maliyeti dünyanın en ucuzu olduğu halde fabrikalarını Türkiye’ye taşımak istemiyorlar.

    • Yıllardır uyardığım konu; bizim yaptığımız işi on katı daha kaliteli ve on katı daha ucuza üretecek 500 milyon işçi çin ve hindistan tarafından dünya ekonomisine sunuldu. Hazır devasa (3 milyar nüfus) iç pazarla birlikte yatırım tabikii onlara kayacak. Petrolümüz yak doğal gazımız yok verimli sulak ovalarımız falan da yok kimse kendini kandırmasın. Dünya ölçeğine göre sefil denecek verimlilikte birkaç madenimiz var onlara da ağaçlar kesiliyor, dağlar dağlanıyor diye kimse dokundurmuyor. Aç kalacaksınız arkadaşlar neyi anlamıyorsunuz.

      • avrupada da enerji ve maden yok. ama dunya nin en buyuk ekonomilerini olusturuyorlar. mazaret uretmek 20 yillik iktidarlarin isi olmamalidir. sayin hd.

        • Avrupa 200 yıllık sömürü ve bu sermaye ile üretilen markalar üzerinde yükseliyor, bakın bakalım son 20 yılda avrupada oluşmuş kaç marka var. Siz şapka giymedi diye adam asarken avrupa otomobil fabrikaları yapıyordu. Son 20 yılda dünyada yapılan en büyük tünel, köprü, baraj gibi 10 projenin 4 ü Türkiyede yapılmış. Sayın yolcu. Çok klişe olacak ama yol yaptı yolcular gidip gelsin diye:))))

    • TR’de iş ucuz değil. Belki emeğin karşığı az bile ma, daha ucuza üretim başka ülkelerde pekala mümkün🙂
      Düşük enflasyon yüksek gelir düzeyi ile.
      Ama nerdee?
      Biraz yüksek☺️ (olmayan) yaşam standardı!
      (Yada bizimkiler öyle sanıyor.)
      Meslek lisesinden mezun çocuk hoppala 4 yıllık lisans eğitimine! Motor elektrik teknoloji mühendisi olsa neyse😠
      Gidiyor…
      Her neyse. Bu çocuğu çalıştırabilir isin artık fabrikada tarlada sanayide???
      Meslek lisesinden mezun olduğu gün iş bulsa hatta okumak istiyorsa aynı bölümün ön lisansınıda tamamlayıp direk ustabaşı olsa!!!…
      İşte o zaman..
      Dışardan gelecek! Ucuz göçmen işgücüne de ihtiyaç duymayacak hiç kimse!!!

  14. Gazetecilerin Kanada’dan bildirdiklerine göre ak parti genel başkan yardımcısı binali yıldırım Kanada’daki emlakçısı aracılığıyla arsa arayışlarına hız verdi.

    14 bin liralık Prada marka eşofmanıyla poz veren MHP’li millet vekili hayat pahalılığından bahsedince MHP disiplin kuruluna sevkedildi. ( herhalde kerizkeri niye uyandırıyorsun diye sevketmişlerdir)

    Küresel ekonomiyi düzenleyen kurumların yöneticileri tüm dünyayı “giderek yükselen enflasyonun nerede duracağını kestirmek güç, artan enflasyon kalıcı hale gelebilir” diye uyarıyorlar.

    Ülkemizin yöneticileri yeni çağın yeni yönetim tekniğini keşfettiler;

    “Ne olursa olsun durmak yok, tam gaz devam. Nasıl olsa bu güne kadar yaptıklarımızda olduğu gibi bundan sonra da ne yaparsak yapalım hepsi kanıksanacaktır. Hayat pahalılığı hiper enflasyon her şey kanıksanır, alışırlar alışırlar.”

    Eğer haber doğruysa, Bence binali yıldırım gereksiz panik yapıyor.

Yoruma kapalı.