Dünyada demokrasiler tehlikede; diktatörlük eğilimi her yere yayılıyor… En ciddi örnek: ABD…

23
Reklam

Önce sabırla ve yazarın kimi kast ettiğini tahmin etmeye çalışarak şu satırları okuyun:

“Adam kesinlikle bir diktatör, hukukun üstünlüğünden nefret eden biri, yolsuzluklara bulaştığını ve muhtemelen yabancı güçlerle parasal ilişki içerisinde bulunduğunu da buna eklemeliyim. Aynı zamanda tembel, disiplinsiz, kendinden başkasını düşünmez ve beceriksiz de. Demokrasiyi tehdit eden dalgayı bir tek kişiye bağlamak yanlış, daha geniş ve daha derin bir tehdit söz konusu; böylesine gülünç birinin ülkemizi tehdit eden güçlerin halka dönük yüzü olması belki de en büyük şansımız.” 

Bu cümleleri yazan hangi ülkeden ve kimden söz ediyor olabilir?
Fazla zahmet vermeyeyim: ABD’den ve Donald Trump‘tan söz ediyor.
Yazı önceki gün (11 Aralık) New York Times (NYT) gazetesinde çıktı ve yazarı da 2008 yılında ekonomi alanında Nobel ödülüne layık görülmüş iktisatçı Paul Krugman.
Ülkesinin seçimle iş başına gelmiş başkanı için ‘diktatör’ başta olmak üzere pek çok olumsuz ve incitici sıfatı kullanıyor Krugman; başına hiçbir şey gelmeyeceğinin bilinciyle…
Trump hakkında ondan çok daha galiz ifadeler kullananların bile başına bir şey gelmiyor ABD’de.
“Henüz” mü demeliyim acaba?

ABD diktatörlüğe doğru yol alıyor

Derdi Trump değil Nobel ödüllü yazarın; dünyamızın bugün içinden geçtiği şartlarda başka ülkelerde de kendini gösteren bir eğilimi NYT’daki köşesinde okurlarıyla paylaşıyor. Bunu yaparken de kısa süre önce yayınlanmış -benim de 29 Ekim 2018 tarihli yazımda alıntılar yaptığım- bir kitabı kendisine rehber edinmiş: Harvard Üniversitesi‘nde siyaset bilimi dersleri veren iki hocanın, Steven Levitsky ile Daniel Ziblatt‘ın, ‘How Democracies Die?’ (Demokrasiler Nasıl Ölür?) kitabını…
Steven Levitsky ile Daniel Ziblatt, kitaplarında, vaktiyle askeri müdahaleler sonrası ortaya çıktığı bilinen otoriter tak-parti rejimlerinin, şimdilerde tanksız-topsuz ortamlarda sandıktan çıkarak ülkelere egemen hale geldiğine dikkat çekiyorlar.
İktidara gelenler bu durumu daha farklı ve göze çarpmayan yöntemlerle hayata geçiriyorlar. Yazarlara göre yöntemleri de şunlar: Medyayı ele geçirmek veya korkutarak susturmak… Muhalif oyları geçersiz kılacak biçimde seçimlerde hile yapmak… Halkın oyunu kaybetse bile egemen partinin iktidardaki varlığını sürdürmesini sağlayacak yeni kurallar icat etmek… Ve yargıyı bozmak…

Örnek?
Krugman‘ın kitaptan alarak kullandığı örnek Macaristan ve Fidesz Partisi ile başbakan Viktor Orban
Ancak yazarın derdi Avrupa’da kendini hissettiren bu yeni eğilimi duyurmak değil; onun derdi, benzer bir gelişmenin yanı başlarında, ABD’de, sessiz sedasız varlığını hissettirmesi… “Seçmen eksiltmek, azınlıkların oy kullanmalarını kısıtlamak ABD’nin pek çok yerinde uygulanan taktikler; bunları yapmasa Brian Kemp Georgia eyaletinde vali seçilebilir miydi?” diye soruyor.
Wisconsin eyaletinde son yapılan seçimlerde büyük çapta bozguna uğradığı halde, Cumhuriyetçi Partililer, yeni seçilenler göreve başlamadan önce devreye soktukları yeni düzenlemeler, kulisler ve ayak oyunlarıyla, seçilmişlerin yetkilerini kısıtlama yoluna gitmişler.
Hüküm cümlesi Krugman‘ın acımasız: “Kısacası” diyor, “Wisconsin eyaleti Macaristan’a dönüşüyor; eyalette seçim yapılıyor, ama seçimin hiçbir önemi yok, çünkü orada hakim olan parti seçmenlerin iradelerini hiçe sayan bir davranışla kontrolu elinde tutmayı sürdürüyor.”
Michigan eyaletinde de aynı şey olmuş. Kuzey Karolina’da ise Cumhuriyetçiler –Trump‘ın partisi- seçime resmen hile karıştırmış. “Cumhuriyetçi Parti bu gidişle, Macaristan’ın Fidesz’i, Polonya’nın Kanun ve Adalet Partisi gibi, otoriter bir parti haline gelecek, buna hazırlanıyor” diyor Krugman
“Dehşete düşmelisiniz”
Makaleyi okuyunca, demokrasiden uzaklaşma ve otoriterleşme olayının sinsice yaşandığı ülkeden neredeyse 10 bin kilometre uzakta olduğum halde, bayağı ürktüm. Acaba aynı makaleyi okuyan Amerikalılar neler hissetmiştir?
Yazar, okurlarına, “Bu durum sizleri dehşete düşürmeli” de diyor zaten.
Amerika’nın böyle bir duruma düşmesi uluslararası arenada da etkilerini hissettiriyor. Gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetine başkan düzeyinde duyarsızlık bunun en son örneği. Geleneksel ittifaklarını görmezden gelip, müttefiklerini hiçe sayabiliyor da ABD. Her ağzını açışta, ya da her attığı Twit mesajında gerçeklerle yalanları bir arada sunabilen bir başkanı var ülkenin.
Trump henüz medyayı dize getiremedi, bir süredir ona çalışıyor. Ancak medya da bütün gücüyle buna engel olma çabasında.
Çinliler birine beddua edecekse “Tuhaf günlerde yaşayasın” derlermiş ya, galiba benim de aralarında yer aldığım birkaç nesle böyle bir beddua söz konusu.
ΩΩΩΩ
Reklam

23 YORUMLAR

  1. Link deki yazının altındaki bir yorumdan üç cümle:
    ” Takipçilerinin istedikleri, onları her türlü tehditten koruyacak ‘güçlü’ bir lider. Liderin yapması gereken tek şey ise, takipçilerine her şeyi vaat etmek ve başarısızlıklarını suçlayabilecekleri düşmanlar göstermek. Liderin iktidarda kalması için yapmaları gereken şey de, sorgulamadan sadakat ve itaat etmek”
    Bu yorumu yazan Larry Roth muhtemelen Türkiye’de yaşıyordur.

  2. Bu iş Hz Adem’den beri böyle gücü eline geçiren hep aynı şeye niyetleniyor tek adam olmak bu birçok alanda kendini gösteriyor siyasette ticarette sanatta sporda farketmiyor Herkeste bir Firavunlaşmak karakteri var ben en üstünüm en iyi ben yaparım en akıllı benim gibi yani ortak akıl istişare hak hukuk adalet liyakat yoksa orda her türlü kötü yönetim ve yönetici vardır ismide çok önemli değildir kral olmuş imparator olmuş Firavun olmuş başkan olmuş , insanları güdülecek teba gördükten sonra ne farkeder

  3. “We the people”
    ABD nin anayasasının ilk maddesi…
    Trump büyük bir ihtimalle yolsuzluktan hapize girecek.(seçim icin ona yapılan yardimdan) önceden ilişgiye girdiği kadinlardan ikisine susmaları için verdiği paralardan dolayı…
    Fehmi bey! Size zahmet şu soruyu aydinlata bilirmisiniz! 2 yıldır Trump için yazilan ve söylenenlerden dolayı 333 miliyonluk (+yeşil kartlilar) ABD de kaç gazeteci veya siradan insanlara Trumpi elestirdin diye dava açildi?
    Ben:00000 olarak biliyorum.
    Ya 80+ milliyonluk TC de? 20,000 + insan şu an davalı…..
    Başkan, Senetör, millet vekilleri, ve diğer görevliler, ABD de yaşayan halkin bizlerin memurlar.
    Tabiki yalnişlarini eleştirecegiz hatya haddlerini bildirip görevlerinide kenderine hatırlatacağız.
    Bunun icin ABD dünya lideri. Bu nedenlerden dolayi da
    17/25 Aralık gerceği ABD li yargiclar tarafindan ortaya çıkarildi!
    Neyise gende Trump bazi hayırlı yazilara vesile oliyor.
    Trump olmasaidi F Koru bizdeki tehlikeyi açiklaya bilirmi idi?
    Birde şunu hatirlatmakta fayda var, Trump seçim calismalari sirasinda! ABD den trol bulamadiği için Rusya ve Türkiyede ihraç etmisti.
    Not: Trumpin yolsuzluğundan dolayi 3 yıl hapis cezasi alan eski avukati şu an televiziyonda Trumpin yalanlarından bahs ediyor.
    Bu yalanlar ve yolsuzluklar ABD gazeyrciler sayesinde ortaya çikti.
    Zaten bizdede hirsizliklar yalanlar ortaya çikmaması için gazeteciler hapisde.
    Geride kalan birkac gazeticede sayin Koru gibi millete ne demek istediklerini anlatabilmek için kırk dereden su taşimak zorunda kaliyor.

  4. Ülkelerin birbirlerine üstünlük sağlamak için girdikleri silahlanma yarışı teknolojinin günlük hayatımıza girmesini hızlandırdı. Öyle bir hız ki, bir kuşak teknolojinin günlük hayata azami düzeyde girdiği bir dönemin içinde doğdu ve teknolojiyle beraber büyüdü. Hayat tecrübesinin söz ve davranışlarla yeni nesle aktarımında kopukluk oldu araya medya girdi. Medyanın çoğalması manipülasyonu kolaylaştırdı. Öyle ki, kelimenin tam anlamıyla tam bir manipülasyon çağında yaşıyoruz, herkez birbirini manipüle ediyor.
    Hal böyle olunca manipülasyonu en iyi becerenler lider oluyor.
    Takdir edersiniz ki manipülasyon eğilimleri olanlar demokrasiden hoşlanmazlar.

  5. Küresel vesayetin kurumları ve yayın organlarının kontrolden çıkmış güdülemez/sürpriz liderliklerden hoşlanmadığını artık biliyoruz. Bu tür istenmedik/beklenmedik (yerel otoritenin kukla olmayı kabul etmediği) durumlarda uluslarası tekelin nasıl tepkiler verdiğini ve tedbirler geliştirdiğini de görüyoruz. Söz konusu liderlik kendi halkına yani milli iradeye yaslanmış özerk ve özgün bir tavır sergiliyorsa öncelikle ona karşı kara propaganda devreye sokulmalıdır. Liderlik itibarsızlaştırılmalı ve meşruiyeti sorgulanır hale getirilmelidir; bunun için her türlü araç ve yöntem kullanılabilir. Madem ki ortada uluslararası sermayenin değil kendi halkının ihtiyaçlarına öncelik veren bir lider vardır; o zaman gelsin uyduruk sıfatlar: diktatör, yezid, firavun! Eğer söz konusu eleman üçüncü dünya kökenli mutemet bir imf memuruysa ver manşetten bikaç foto: “çok modern, şortla tenis oynuyor!” sandıktan mı çıkmış yoksa paraşütle mi gelmiş kimin umrunda; şortsuz dolaşmasın yeter:) batı demokrasilerinde katılım %50nin altında kalıyor, ülkemizde ise iktidar olabilmek için %50den fazla halk desteği gerekiyor ve seçimlere katılım oranı da %80 civarında. Şimdi birileri de çıkıp utanmadan halkın seçtiği lidere diktatörlük yakıştırması yaparak milli iradeye küfredebiliyor! Neyse, it ürür, kervan yürür…

  6. trump sadece konuşuyor. şu ana kadar senatodan geçiremediği bir çok yasa oldu. millet trump heykeli yapıp buraya tuvaletinizi yapın diye yazdılar. hiç birisi tutuklanmadı ya da ceza almadı. amerikaya şu anki kanunlarla diktatörlük zor gelir. dikatörlük bir gecede istediği atamayı yapıp istediği kanunları yürürlüğe koyan geri kalmış ülkelerin sorunu..

  7. Boş Çaba
    Sermaye önce Avrupa’da feodalizmi krallara ürettirdi. Kiliseyi parçaladı Protestan ulusal mezhepleri üretti. Sonra  krallıkları yıktı ulasal diktatörleri ortaya çıkardı. Sonra ulusal diktatörleri kaldırdı, ekseriyet partilerle dünyayı yönetti. Şimdi yeni kararı sivil diktatörlerle yönetmektir. Ekseriyet parti liderini diktatör yapıyor ve ona istediğini yaptırıyor.
    Bunun denemesini Türkiye’de yapmaya başladı. Bakalım ne kadar başaracak. Öncelikle Erdogan diktatörlüğü istemez istese de beceremez. Sonra Türk halkı diktatör olsalar da sabırla diktatörü kendisine uydurur. Sonra Türkiye’de ordu vardır, dışarı ile uyumlu ama kendisin de özgürdür. Üçüncü bin yıl uygarlığını ortaklık sistemi oluşturmaktadır.  En önemlisi artık işçilik düzeni tarihi akış içinde ortaklık düzenine geçmektedir.

  8. KISA BİR DÖNEM BUZUL CAĞINA GİRECEĞİZ.
    Bu uzun sürmeyecek şüphesiz.
    Ama bir neslin hayatından çoğunu alır gibi.
    Belki 20-40 sene gibi.Dünya felaketler yaşamadan tedbir alamıyor galiba.
    Bu kadar iletişimin ve ulaşımın olduğu zamanda otoriterlik uzun zaman süremez.
    Ancak iletişim imkanları acaba otoriterlerin işini kolaylaştıran bir araç mı oluyor.
    Herkesi fişleme kolaylığı GPRS gibi nerede ne nasıl nefes aldığımızı öğrenme kolaylığı.
    Devletin elindeki bu devasa imkanları bir kere eline geçiren otoritenin her şeyi çok kolayca yapabilme imkanları.
    İnsanlar evinin içinde bile rahat konuşamaz hale gelebilir.
    Zengin ülke halkları fakir ülkelerden göç istemezler ,özellikle alt ve orta gelir grubu.Zenginliklerini paylaşmak istemez sadece katma değer getirecek bilim insanları,sermayedarlar işlerine geldiği için kabul etmek isterler.
    Fakir ve geri kalmış ülkelerde bu durumlarının sebebinin kendileri değil gelişmiş ülkeler olduğuna inandırılır.
    Yanı gelişmiş ülkelerdeki otoriterlik bir veba gibi az gelişmiş ülkelere de yayılır. Nasıl aşırı milliyetçilik, aşırı milliyetçiliği tetiklediği gibi.
    Arkasından ticaret savaşları gelebilir.
    Her ülke kendi konumunu güçlendirmeye çalışırken hep birlikte aşağı batacağız.
    Belki dünya bu büyük felaketten sonra ders alacak ve dünya hepimizin diyecektir.
    Artık dünyayı korumak ve insanlığı kurtarmak gerekecektir.
    Her insanin dünya üzerinde eşit hakkı olduğu kabul edildiğinde dünya federal devleti kurulmuş olacaktır.
    Şimdiki ülkelerin çoğuda federe devletler haline gelecektir.
    Artık herkes her bilgiye ve herkese ulaşma imkanı vardır.
    Şu anda bile zenginler,sanatçılar,bilim insanları,sporcular ve kısaca üst düzey insanlar dünya vatandaşı gibi yaşamaktadırlar.
    Dünyanın her yerinde iş yapabilirler,yaşayabilirler,mülk alabilirler.
    İlerde orta düzeyde ve en sonunda bütün insanlık artık dünya vatandaşı olabilecektir.
    Dünya bu yönde yol almak durumundadır.

    • Bana kalırsa 1984ü tekrar okuman gerekiyor avam efendi, bişey değişmiicektir ama denemiş olursun…

  9. demokrasi kavramsal olarak bir konu, demokrasinin uygulanabilirliği bir başka konudur. patriarşiden monarşiye aristokrasiden timokrasiye kadar düzenlerin içinde kavramsal olarak en şık olanı elbette demokrasidir. özgürlük ve eşitlik değerlerine dayanarak halkın iktidar olması, kendi yöneticilerini seçmesi, devlet politikalarını şekillendirmesi tadından yenmez lakin ne kadar özgür ve ne kadar eşitiz. aklın ve bilginin öne çıktığı toplumlarda da geri kalan toplumlar kadar demokrasi sıkıntıda. öncelikle bizler istediğimizi değil, bize sunulanı tercih edebiliyoruz. seçeceğimiz milletvekilini parti başkanı seçiyor, parti başkanını partide güçlü olanlar seçiyor, güçlü olanlar genelde sermaye sahipleri ya da onların korudukları kişiler oluyor, kimin sermaye sahibi olacağına karar verenler oluyor, karar verenleri de seçenler var. halkın seçme melekesi de ayrı bir konu, zira seçmenin siyasetçilerden göz boyayanları, vaatleri parlak olanları seçme eğilimi oluyor. her türlü imkanın seferber edilmesiyle gelinen yer belli bir azınlığın yararı oluyor. belki bu nedenle platon demokrasinin geleceği son nokta zorbalıktır der. bugün özgürlükler ülkesi demokrasi abidesi abd açık açık bana para ver seni koruyayım diyor, kimden koruyacak, kendinden. para vermezsen zarar veririm diyor. işte demokrasinin geldiği yer. küreselleşme ve ekonomiyle olan ilişkisini ve aralarındaki bağlantıyı da göz önüne alırsak how democracies die diye sormadan önce sormamız gereken soru does democracy really exist at all olmalı belki de…
    insan olarak sosyal varlıklarız önemli olması gereken birey değil toplumun bütünüdür, dolayısıyla bütünü gözeten bir devletin varlığı bizim için vazgeçilmezdir, sonuçta toplumsal düzeni, iyiliği, mutluluğu sağlayacak olan devlettir, devletin temeli ise tabii ki ahlak ve adalet olmalı . bana kalırsa ön plana çıkaracağımız konu devletin yönetim şeklinden çok , uygulama biçimidir. yönetim adaleti sağlıyorsa ahlakı ayakta tutuyorsa doğrudur. bu süreçte önemli olan elbette bilgi ve uzmanlaşma. devletin başında olacak kişiler de bizi koruyacak kişilerde bilge ve ahlaklı kimseler olmalı, böyle yöneticilerimizi de ancak kendi dinimizin, dilimizin, örf ve adetimizin, tarih ve değerlerimizin verildiği bir eğitim sistemiyle yetiştirebiliriz.
    adalet ve ahlak olgusunu kurgulamak ise vahyi öncelemekle mümkün olabilir ancak.
    keşke ölen sadece demokrasi olsa.

    • how democracies die- demokrasiler nasıl ölür?
      does democracy really exist at all -demokrasi gerçekten var oldu mu hiç ?

    • Tabii ki demokrasi amaç değil araçtır. Barbarlık ya da sosyalizm; ikisinin ortasında demokrasi diye bir istasyon olamaz. Mahkumların kendi gardiyanlarını seçme özgürlüğüdür diyordu tolstoy. Demokrasi kuşunun etinden yenilebilir olan kısım: yüzünü halka dönmüş bir lider ve partisinin önerdiği kadrolar ve yollarla idarenin ele alınabilmesidir. Böylece karahalk bir nebze olsun yönetimin şerrinden emin olabilmektedir:)

    • Didem Hn.’ın yorumu fikri derinlik olarak Fehmi Bey’in yazısını aşmış.Kendisini kutlarım.
      İnsanlığın halihazırda içinden geçtiği bu zaman dilimi yerleşik tüm paradigmaların sorgulandığı bir dönem.Teknoloji hayatımızı belirleyen başat olgu haline geldi.Maruz kaldığımız bilgi istilasını filtreleyebilecek, neyin doğru neyin yalan olduğunu ayırdedebilecek yeteneği bize kazandırabilecek bir eğitim sistemine her zamandan daha fazla ihtiyacımız var.
      Bu tür platformların zenginliği bu olsa gerek.Katkı veren herkes övgüyü hakediyor.

  10. Ben ABD ile ilgilenme imkanı bulamıyorum.İngilizcem olmadığı için
    Fehmi bey gibi ABD gazetelerini de okuyamıyorum.ABD’yi ABD’lilere bırakıyorum.ABD ile ilgilenme imkanına sahip olanların orada neler olup bittiğini izlemelerinde bir sakınca görmüyorum elbette.
    Fakat ülkemle ilgileniyorum.Kendi ülkemin olumlu bir istikamette yürüdüğünü, geliştiğini görüyorum:2002’de ihracat 36 milyar dolardı,2018 ihracatı 180 milyar dolara doğru gidiyor.THY yılın ilk yarısında 58 milyon yolcu taşıyor.Sade vatandaşlar bile neredeyse otobüs bileti fiyatına hava yolu ike yolculuk yapıyor.Savunma sanayiinde yerlilik oranı %65’in üzerine çıkıyor.Döviz kurlarındaki sert dalgalanmaya rağmen ekonomide bir panik havası oluşmuyor.Avrupanın beyaz eşyasını Türkiye üretiyor.
    Öte yandan vesayetçi yapı geriletildi. Hükümetleri günü birlik tehdit eden askeri
    bildirileri duymaz olduk.MGK’nın ne zaman toplandığını bile merak etmiyoruz artık.Genelkurmay başkanı tereyağından
    kıl çeker gibi Milli Savunma Bakanlığına bağlandı.Bir kaç gün önce eski bir gazete de gördüm:Başörtülü şalvarlı köylü asker anneleri çocuklarının yemin merasimini
    tel örgülerin arkasından seyrediyordu.O günler geride kaldı.Liseyi bitiren çocuklarımızın eşit şartlarda üniversite sınavlarına katılmaları sağlandı.40 Yıldan
    bu yana devlet kurumlarına sızan fetöcüler
    bir bir ayıklanıyor.Bunlar ayıklandıkça devlet çarkı daha düzgün çalışıyor.Yargı içine yerleşen ve bağlı oldukları kişiden talimat alarak mahkumiyet ya da beraat kararı veren yargı mensuplarının yargıyı nasıl felç ettiklerini herkes görmüştü. Şimdi bunlar kendileri de itirafçı
    oluyorlar zaten.Bunlardan da kurtulduk.Soru hırsızlığının olmaması da milletin çocuklarının hakkının gasbedilmesinin önüne geçti.
    Gazeteler,hükümet devirip hükümet kuramıyorlar,hükümetleri rehin alamıyorlar.Televizyoncular gizli kameralarla okullarda namaz kılan öğrenci avına çıkamıyorlar.
    Başörtüsü patlayıcı madde gibi tehlikeli görülmüyor.İsteyen takıyor.Başkalarına bir zararının olmadığını da herkes gördü.Sizin anlayacağınız bireysel özgürlükler genişledi.
    Elbette olumlu gelişmeler bunlardan ibaret değil.Bir yorum çerçevesinde bir kaçını sayabildim.
    Allah dikdatörlük eğilimi görülen ülkelerin
    halklarının yardımcısı olsun.

    • Vay be…! Bekir bey siz de olmasanız ülkemiz hakkında bilgi sahibi olamayacağız. ” Diriliş ve yükseliş” yakaladığını sizden öğrendiğim ülkemizde anlayamadığım devletle ilgili yaşananlar mesela iki zabıta karakolu ve iki de polis karakollarinda işlenen cinayetler, sonrasında bir emniyet müdür yardımcısının ölü bulunması, Tren kazaları hızlı tren kazasında skandal söylentiler mesela hızlı tren açılış törenine yetişmediği için sinyalizasyonun tamamlanmadan açılması, haberleşmenin el telsizleriyle yapılması ilkelligi birde bunlari izah edersen favori yorumcumsun.

  11. İlahi Fehmi abi yine güldürdün bizi; “En ciddi örnek: Tayyip Erdoğan” diyecektin ama dilin varmıyor (hani o meşhur Bektaşi fıkrasındaki gibi).
    “Önce sabırla ve yazarın kimi kast ettiğini tahmin etmeye çalışarak şu satırları okuyun” diyorsun ya… o satırları okumadan, henüz başlığı görür görmez Yazarın kimi kast ettiğini tahmin ettik…
    Biliyoruz, kalemin kelimelere dans ettirecek derecede güçlü… ama kendini bu kadar yormana gerek yok Fehmi abi…

  12. Çinlilerin duası kabul olmuşa benziyor.
    Çok tuhaf günler çoktan geldi Allah beterinden korusun.
    Dünya da bu kadar dikta eğilimli iktidar olması ve gücü kendilerine vehmetleri bilim kurgu filmlerindeki dünyanın sonu senaryolarını akla getiriyor.
    Bu dünya herkese yeter ama hırs enaniyet açgözlülük hükmetme arzusu dünyayı bazıları için cennet bazıları için ise cehenneme çeviriyor.

  13. Tuhaf günler ahir zamandır. Kizb ile sıdk aynı pazarda satılır da sabah bir adam evinden salih olarak çıkıp çarşı pazarda hakikat alıp veriyorum zannı ile akşam evine döndüğünde fasık olup bohçası da hak ve hakikat dolu zannederken aslında bütün ticareti yalan, hokkabazlık ve dalalet olabilir. Tarih göstermiştir ki Asr-ı Saadet pazarı dışında, hiç bir dönemde tezgahın birinde Ebubekr Sıddik (RA) diğerinde Müseylime Kezzab gibi iki tüccar aynı pazarda doğruluk ve yalancılık esnafının temsilcisi olamamıştır. Zamanımız tuhaf olmak dışında aynı adamda hem meleki, hem şeytani vasıfların bir arada olduğu zamanlardır ve bu durumda bir adama bakıldığında elinde tuttuğu hakikatın yüzde kaç hakikat olduğu artık tartılmaktadır. Ahir zaman içinde eğer bizi sarıp sarmalayan müthiş dünyevilik hırsı ve çoğunlukçuluk adı altında sandıktan çıkan neticeler ile keyfemayeşa hareket etme serbestliği kazanıldığı zannı galibi tashih olmazsa yazının ana teması dahilinde olan zorlardan daha büyük bir zor hepimizi beklemektedir.
    Son söz: ”Sen onları toplu sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır.” Haşr-14

  14. Güç ve SERMAYE, insana her şeyi yaptırır. Diktatörlerin günümüzde çoğalması doğaldır. HALK, yarı aç yarı tok yaşamaya devam eder. Baskılar, tehditler, korkutmalar dizboyu…
    Belki de Fransa’daki sarı yelekler Avrupa ve dünya için bir devrimdir. 1789 Fransız ihtilali 2019’da da Dünya için gerekli olduğunu gösterir. Genel olarak bütün devletler diktatörlüğe dönüşüyor.
    Halk olarak kanun çerçevesinde kendi haklarını eylemlerle dile getirmek gerekiyor.
    SAYGILAR SEVGİLER

Yoruma kapalı.