Dünyada çıkan sorunların temelinde iş bilmez iş görenlerin etkisi büyük

21
Reklam

Almanya’nın hiç de karizmatik olmayan başbakanı Angela Merkel bir gün “Ben görevi bırakacağım” dedi ve bir süre sonra başbakanlığı gerçekten de bıraktı.

Merkel tam 16 yıldır ülkesinin en önemli icra makamını işgal etmekteydi.

Partisiyle de ilişkisini keserek ayrıldı başbakanlıktan Merkel.

Almanlar anlamlı bir veda töreniyle kendisini emekliliğe uğurladılar.

Biraz uzun sürdü, ama Merkel’in boşluğunu dolduracak yeni hükümet sonunda kuruldu. Muhafazakar Merkel’in yerine sosyal demokrat Olaf Scholz başbakanlık görevini üstlendi. Almanya’yı Sosyal Demokrat, Yeşiller ve Liberal partilerinden oluşan yeni bir koalisyon hükümeti yönetecek.

Dünya pek çok yönden en muhataralı dönemlerinden birini sürdürürken ülkesini Avrupa’nın lideri konumuna getirmeyi başarmış bir liderdi Merkel. Almanya bugün Avrupa’da nüfuz alanı çok genişlemiş bir ülke. Merkel istese daha uzun yıllar görevinde kalabilirdi. Değişim zamanı geldiğini seçmenlerden önce kendisi anladı ve bunu sağlamak için yeni döneme kapıyı o araladı.

Bizim siyasi tarihimizde Merkel’in Almanya’da yaptığına benzer bir örnek yok.

Hiçbir siyasetçi hiyerarşik açıdan zirvede bulunduğu bir zaman diliminde kendiliğinden çekilmeyi düşünmez bizde.

Reklam

Geçmişe doğru bir bakışla şunu söyleyebilirim: Başarısızlıklar üst üste gelse ya da partisi ve ülkesi için başarının önündeki en büyük engel artık kendisi olsa bile, bulunduğu makamı kimse bırakmıyor.

Emr-i Hak gelene veya seçmen sonunu getirene kadar liderler koltuklarını terk etmeyi düşünmüyor.

İnsanların kendilerini olması gerektiğinden çok daha fazla önemsemesinin bunda büyük rolü var. Bulunduğu yere gelene kadar büyük zahmetlere katlanılıyor, zorluklara tahammül edilmesi gerekiyor, o yere gelindiğinde de bulunduğu konumu korumak en önemli görev haline dönüşüyor.

O bulunduğu yerde kalmazsa her şeyin kötüye gideceğini düşünüyor önemli görevlere gelmiş siyasiler; her şeyin kötüye gitmesinin sebebi kendisi olsa bile…

Almanya’daki görev değişimi sürecini uzaktan da olsa izlerken, Merkel’in iş başında bulunduğu yıllar içerisinde partisinde ve hükümetlerinde en yakınında bulunmuş insanların onun ayrılma kararına verdikleri tepkiyi hep merak ettim.

“Ne olur gitme” diyenler, kendisini kararından caydırmaya çalışanlar oldu mu acaba?

Bizde lider -veya önemli görevlerde bulunanlar- kendine özel sebeplerle yerinden ayrılmak isterse, en yakınında yer alanların bu kararını yerine getirmesini engellemek için çaba göstereceklerine eminim.

Tabii onun bırakacağı koltukta gözü olanlar dışındakileri kast ediyorum.

Reklam

Liyakata dayalı olmayan yapılarda bir ‘kraldan fazla kralcı’ taifesi oluşur. Konum sahibi yerinden olunca hemen yanı başındakilerden başlayarak en aşağılara kadar dengelerin sarsılması gerekir. Bir gün öncesine kadar etkili ve yetkili olanlar, o günden sonra sıradan hale dönüşüverir.

Tahammül edilebilir bir şey değildir bu.

Önemli konumdaki kişi daha önemli bir koltuğa doğru heveslendirilir; hem onun boşaltacağı koltuk hem de yeni işgal edeceği koltuk pek çok ‘yakın’ için fırsat kapısına dönüşecektir de ondan…

Dünya ve kurumlar kötü yönetiliyorsa…

‘Peter prensibi’ kavramını duymuş muydunuz?

Hiyerarşisi yanlış oluşmuş her alandan değişik kurumu yakından gözleyen Dr. Peter J. Lawrence’in (1919-1990) geliştirdiği ve 1969 yılında bulgularını bizde de ‘Peter İlkesi’ adıyla çevirisi yayımlanmış bir kitapla paylaştığı bir tezdir bu. Basit bir tez. 

Tez şu: “Devlette, belediyelerde, bürokraside, akademi dünyasında, medyada, insanlar sürekli bulundukları yerden bir yukarıya çıkma çabasındadırlar; bu çaba o insanların layık olmadıkları ve başarısız olacakları bir konuma gelmelerine kadar sürer.”

İyi bir öğretmen müdür olarak atanır ve iyi bir öğretmen kaybedilirken kötü bir müdür ortaya çıkarılır.

Dünyanın, ülkelerin, kurumların kötü yönetilmelerini hemen her konumun kifayetsiz muhterisler tarafından işgal edilmesine bağlar bu tez.

“Bir yerde işler doğru dürüst yürümekteyse, bu, orada henüz kifayetsizlerin ileriye doğru yürüyüş çabalarının sonuç vermediğindedir” der Peter Lawrence.

Çabalar orada da tezin hüküm sürmesine yol açana kadar devam edecektir.

Açıklayıcı bir tez bu.

Dünyanın dört bir tarafında tezi doğrulayan çok sayıda örnek bulunabilir.

ABD’de, Avrupa’nın pek çok ülkesinde bulundukları makamları hak etmedikleri -bazen kısa bazen uzun sürede- ortaya çıkan yöneticiler bugün de var.

Siyasi hayatını cumhurbaşkanı olarak noktalamış Süleyman Demirel, zamanında karşısına muhalif olarak çıkanlar için, “Bunlar üç kazı güdemezler” derdi.

Elbette siyaset kaz gütme mesleği değildir; üç kazı güdemeyecek olan kişiler arasından ülkelerini doğru dürüst yönetebilecek insanlar pek ala çıkabilir.

Ancak ‘üç kazı güdebilme’ özelliğinin ortaya atılması öylelerini siyasetten uzak tutmaya yaramıştır bizde.

Merkel’in bulunduğu makamı hiçbir baskı altında kalmadan kendiliğinden bırakmak istemesi ve Alman siyasi hayatının ülkelerinin en önemli makamında meydana gelen görev değiş-tokuşunu fazla sorun çıkmadan gerçekleştirebilmesi, bana bunları düşündürdü.

ΩΩΩΩ

Reklam

21 YORUMLAR

  1. KİFAYETSİZ MUHTERİS = MİKROP.
    Biyolojik olarak mikroplar ile sağlıklı hücreler arasında her daim bir yarış ve mücadele var.
    Sağlıklı hücrelerde en küçük bir tökezleme ve zayıflık gören mikroplar, derhal atağâ geçiyor ve hastalık olarak nitelendirdiğimiz komplikasyonlara yol açıyor.
    Yani biyolojik yaşam boşluk kabul etmediği gibi sosyal ve siyasi yaşam da boşluk kabul emiyor.
    Derhal başka (zararlı) unsurlar tarafından dolduruluyor.
    Biyolojinin zararlı unsuru olan mikropların siyasal yaşamdaki muadili “kifayetsiz muhterisler”.
    Miorop bize göre zararlı unsur.
    Belki de bünyelerin çok daha sağlıklı ve mütekâmil olması için gerekli.
    Biyolojik varlığı tümden ele geçirip,ölümüne neden olmadığı sürece, ciddi bir yararından da söz edilebilir.
    “Ölüm” dahi doğal bir eleminasyon aracı olması nedeniyle bir çevre temizlik aracı olarak değerlendirilebilir.
    Bir toplum düşünün ki, ruhen ölmüş, bitkisel hayat sürüyor. Dünyaya ve insanlığa zarar dışında verebileceği hiç bir şey yok ise, böyle bir toplumun bir an önce tarih sahnesinden silinip yok olması için, bu topluma acilen bir kifayetsiz muhteris birileri gerekir.

  2. Bu Akp’lilerin pudra şekeri merakı da bir enteresan. Bir tane daha yakalanmış videoya Yozgat’ta. Hem de merkez ilçe başkanı. Komplo demiş, komplocular yakalanmış hemen. Bence pudra şekeri kullanmak suç olmamalı.

  3. İçişleri sekreteri İBB’de 500 küsür “kayıtlı” terörist olduğunu iddia ediyor ama hiç bir şey yapmıyor. Herhalde darbe yapmalarını bekliyorlardır. Toptan CHP’yi terörist ilan etmek için, ÇETÖ olarak.

  4. Sokak röportajı yapan YouTuber’lar gözaltına alındı. Artık faşist iktidarın nereye doğru gittiği belli değil mi? Eyyyy millet kafanızı kumdan çıkarma zamanı gelmedi mi?

  5. -Bir kişi yüzüzerinden 99 aldı diye baş koltuğa oturtulması ne kadar doğrudur?
    Bu kişi çok iyi y.dil bilir çok ekonomisttir ama fakat, emrinde onlarca personel çalışıyor! Bunları da idare etmesini becerebilecek midir???
    – Bir siyasetçi arapça biliyor, inancı da tam Ortadoğu’ya uyuyor diye!
    Bir ülkenin başına getirilmesi ne kadar mantıklı dır?
    Yani bir kişi hem alamanca hem Fransız ca hem İngilizce bilse!?
    Eoropa bunu sever! Biz bunu getirelim başa ????
    Gelsin evrolar gitsin dolarlar!!!
    Sonuç olarak, işi bilmekte yetmeyebiliyor!
    bulunmaz Hint kumaşı olmakta?
    BIRAKALIM: halk hangisine daha fazla oy verir, hangisini uygun görürse o ve ekibi yönetsin!
    ***Ama, belli bir süre!***

  6. SON ÖRNEK: Metronun simgesini değiştiren Ulaştırma Bakanlığı’nın İstanbul’da yapımı devam eden metroları İBB’ye devretmeme hazırlığında olduğu öğrenildi. Bakanlık iki yeni hattı, kuracağı şirketle işletmeyi planlıyor.

    • YETMEDİ; Diyanet’in tebliğine göre camilerin halen beyaz zemine lacivert renkli olan tabelaları, kırmızı-beyaz renge dönüşecek. Yeni tabelalarda T.C. yazısı olmayacak. Değişikliğin maliyetini de cami cemaati karşılayacak.

      • Oysa Diyanet başkanının makam aracını satsak tüm camilerin tabelaları değişebilir…

  7. Liyakatli insan ҫalıṣtığı kuruma katkı sağlar, liyakatsiz insan ҫalıṣtığı kuruma yük olur.

    Liyakatli yönetici ҫocuklu ailelerin yaṣam kalitelerini yükseltir, ҫocukların gelecek beklentilerini artırır.

    Liyakatsiz yönetici fazla ҫocuk yapın der.

  8. Ey Kör,

    bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş!
    Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
    Şu durmadan kurulup dağılan evrende
    Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!

    hatırımda eksik kalmış !

  9. !!!Elbette siyaset kaz gütme mesleği değildir; üç kazı güdemeyecek olan kişiler arasından ülkelerini doğru dürüst yönetebilecek insanlar pek ala çıkabilir.!!!
    Yanılıyorsunuz SN KORU üç kazı güdemeyen kusura bakmayın ülkeyi değil kendini bile yönetemez.Örnekleri ülkemizde bol miktarda var. En canlı şahidini İstanbul da görüyoruz.
    Muhalifle şimdiki ülke yönetimini öne sürecektir. Şöyle bir cevap verelim.
    Gemi fırtınaya yakalandı okyanusta bir çoğkları batarken selametle limana ulaşmayı bekliyoruz. Tabii gemi hasar almadı değil , yolcular yaralanmadı değil .Yalnız gemi çok sağlam ve bu fırtına onu batıramıyacak.

  10. Sayın Koru ,
    Ekonomik krizin hüküm sürdüğü 1933 lü yıllarda ortaya çıkan Nasyonal Sosyalist parti ve lideri , Almanya yı sadece krizden çıkartmakla kalmadı , Avrupanın da en büyük ekonomisi haline getirdi. Öyle ki ekonominin ihtiyaç duyduğu kaynakları harp ile edinme yoluna giderek o zirveden baş aşağı çakıldı. İlk safhada işi bilenler , ikinci safha da işi batıranlar oldu. Çevresel etkilerde ki değişimi göz ardı etmemeliyiz. Tabi bu eski borazancı , tiyatrocu adamı destekleyenler kimlerdi o da ayrı bir soru.
    Bu işin bir diğer yönü , bizim tarihimizde tahtı için evladını katl eden idarecilerin olması. Kemal den sonra Zeval olur demişler..Yani varılacak en yüksek yere ulaştığını düşünen kişinin bir sonraki durağı en aşağısı olabiliyor. Napolyon Bonapart ı hatırlayın. Tabi Almanya da ki müesses nizam da ayrı bir çalışma konusu. 150 yıl önce Almanya diye bir devlet yok iken bir araya gelen Prusya prensleri bugün sanayi devriminin kapitalistleri olarak yer almaktadırlar.
    Bir diğer yönü ise , ahmaklar sorun üretir ve akıllılar çözmeye uğraşır. Hayatta böylece devam eder gider.
    Ey Kör ! Bu yer bu gök boştur boş
    Bırak Onu bunu da gönlünü hoş tut hoş
    Bir nefestir alacağın bu dünya da
    O da boştur boş

    Ömer Hayyam

  11. Angela Merkel’in , son derece başarılı ve bir o kadar da saygın bir devlet adamı olarak 16 yıllık başbakanlık görevini, devam etme imkanı varken bırakmış olması tek kelimeyle şayanı takdirdir ve şimdi çok daha büyük bir saygınlık kazanmıştır !
    Kim ne derse desin ben şahsen hayran oldum, gurur duydum ; bir yandan da bizde de böyle bir örneğin olmayışına içteniçe hayıflandım .
    Çok önemli olmamakla beraber Erdal İnönü’nün vaktinden önce siyasetten çekilmesi belki zikredilebilir , zaten kendisi de aslında bir bilim insanıydı ve siyaseti de pek sevememişti .
    Bu arada Abdullah Gül’ün de çekilmesi akla gelebilir ancak A.Gül , kendi mi çekildi yoksa itildi mi orası pek belli değil veya ikisi de var!
    İbretlik olanlardan da ; İsmet İnönü’yü , zamanında alayı vala ile alaşağı eden Karaoğlan’ın , en sonunda oldukça dramatik bir şekilde ve gerçekten acınacak bir durumda seçim sandığına gömülmesi zikredilebilir !
    Bütün bunların , aslında o insanların içinde bulunduğu toplumun da karakter yapısına bağlı olduğunu unutmamak gerekir .
    Selamlar saygılar.

    • Sayın namlı “…görevini, devam etme imkanı varken…” demişsiniz ama seçim sonuçlarına bakılırsa pek öyle değilmiş sanki:))))

  12. Üstat günaydın,

    Bizim siyasi tarihimizde de bunu yapmış bir kişi var.

    İyi bir pazar günü diliyorum.

  13. Merkel’in hangi saiklerle görevini bıraktığını, neler döndüğünü henüz bilmiyoruz.
    Diğer konuya gelince, ağzı iyi laf yapan ve iyi network kuranlar iş yapabilme özelliklerine bakılmaksızın yükseltiliyor. İyi yönetici olacak kişinin özelliklerinin ne olması gerektiğini bilmeyince, iyi konuşan ve geniş çevresi olanları yönetici yapmaktan baska çare kalmıyor.

    • Aynen katılıyorum. Ne iş bilmez muhalefet varmış demi 20 yıldır yüzde 25 i bir gram geöemedi. İş bilmiyor bu muhalefet.
      Üç kazı güdecek muhalefet lideri yok. Enteresan ya.
      Kılıçtaroğlu acilen yerini İmama bırakmalı.

      • muhalefet in is bilmemesi iktidar in isine gelen bi durum. bence kilicdaroglu degismesin. Adam bir kerede! olsa iktidar olsun. o kadar muhalefette kaldi. birazda olsa iktidara gelmeyi hak ediyordur. iktidar muhalefete boyle bir sans vermelidir.

      • Imam kilictaroglundan daha kolay bir lokma değilmi? İmam CHP’yi eski ulusalcı konumunavgetirecek kliklerle mücadele edemeyecek ve “siz!!!” yine cehape zihniyeti diye tepineceksiniz değilmi? Kılıçdaroğlu yaptıklarıyla sizi rahatsız ettiği için gitmeli değilmi? Yıllarca benim gibi akpartiye oy veren, cehape zihniyetinden nefret edenlerin bile akpartinin yanlışlarından midesi bulandığı halde başka seçenek görmeyerek oy vermeye devam edenlerin, Kılıçdaroğlu nun açılımları sonucu CHP’ye sıcak bakmaları sizi rahatsız ediyor değilmi Fatih bey. Ama yağma yok. Artık devran değişti ve CHP, cehape zihniyeti ile hesaplaşıyor. Ben artık CHP’ye yada o kanatta bir partiye oy vereceğim. Bu tepkisel değil mantıksal bir dönüşümdür. Eğer akpartinin eski çizgisine geldiğini görürsem tekrar eski partime seve seve oy veririm ama bu şartlarda asla…

  14. SORUNLARIN KAYNAKLARI
    Sorunların kaynakları, sorun çözme noktalarını yani makamları işgal ve gaspetmiş durumdalar.
    Merkel’e gelince karanlıklar meleği olarak tanıklığımı yapacağım.
    Siyasal İslamcıların Avrupa temsilcisi.
    Avrupa Birliğini ince ince kıyan, kripto Brexit’çi

Yoruma kapalı.