Dostum, “Seçim tahminini kendine sakla” diyor. Sebebini anlıyor ve sizlerle de paylaşıyorum…

96
Reklam

Bir dostum, “Seçimlerle ilgili ne istersen yaz, ama lütfen sonucuyla ilgili tahminini yazma, kendine sakla” diyor ısrarla. Her seferinde de aynı tespitini tekrarlıyor: “Sonuç senin beklentinin tam tersi çıkıyor çünkü…”

Doğru olabilir mi?

Muhtemeldir.

Siyaset bir uğraş alanı olduğu gibi uzmanları bulunan bir bilim dalıdır da aynı zamanda. ‘Siyaset bilimci’ diye bir meslek grubu var. Siyasi alanı gözleyip gördüklerinden her ortamda geçerli olacak kurallar çıkartan bilim insanlarına ‘siyaset bilimci’ deniyor.

Türkiye siyaset bilimcilerin kitaplarında yer alan kuralların çoğunun fazla anlam taşımadığı bir ülke. Kitaplarda yazanlarla bizde meydana gelenler arasında çoğu kez terslikler görülebiliyor.

Kampanyalar: Kitaplarda ve bizde

Mesela şu tespit siyaset bilimcilere ait: “Seçimlerin sonucu aslında kampanyalar başlamadan çok önce bellidir; kampanyalar seçmen kitlesinin kanaatleri üzerinde pek az etkilidir.”

Genel hatlarıyla doğru bir tespittir bu. Ancak seçim kampanyaları Türkiye’de pek çok ülkede rastlanmayacak kadar ‘çizgi-dışı’ yürütülür ve sandık başına gittiklerinde seçmenlerin önemli bir miktarının tercihlerinin değiştiği olur.

Reklam

Anketlerle seçmenin nabzını tutmaya çalışan araştırma şirketlerinin son zamanlarda mahcubiyet yaşamalarının altında da muhtemelen bu özelliğimiz yatıyor. Anketlere cevap verdiğinde belirttiği tercihini, kampanyalardan etkilenerek değiştiriyorsa seçmen, araştırma şirketleri ne yapsın?

Kimse seçmen iradesi üzerine ipotek koyamaz. Herkesin hür iradesini kullanarak, kendisi, ailesi, yakın çevresi, yaşadığı il ve bölge ile ülkesi açısından en doğru tercihi yapması beklenir. Seçim kampanyaları da, partiler ve adayların seçmen kanaatlerini oluşturmasına yardımcı olma amaçlıdır.

Bizde öyle mi ya?

Epeydir bizde yaşanan son zamanlarda başka ülkelerde de görülmeye başlandı. İngiltere’de şimdilerde içinde debelenilen ‘Brexit sorunu’ özü itibariyle “Hadi gelin, Avrupa Birliği’nden çıkalım” diyen küçük bir kesimin başlattığı ve bir referanduma gidilmesine yol açan bir kampanyanın sonucudur. Kampanya sırasında yapılan anketlerde referandumdan ‘Hayır’ sonucu çıkacağı işaretleri alınmaktaydı.

Sonuç tam tersi çıktı.

Çıkan sonuç ‘Hayır’ kampanyasını yürüten bazı politikacıları bile şaşırttı. Bir ara dışişleri bakanlığı koltuğuna getirilen Boris Johnson yürütülen ‘Hayır’ kampanyasının önemli figürlerinden biriydi. Referandumu kendisine parti liderliği ve başbakanlık yolunu açacak bir fırsat olarak gördüğü sonradan ortaya çıktı.

Referandumun ardından Muhafazakar Parti başkanlığına ve başbakanlığa gelen Theresa May‘in de, kampanya sırasında ‘Hayır’ cephesi içerisinde yer aldığı halde, asıl görüşünün ülkesinin AB içerisinde kalması olduğu biliniyor.

Bu ikircikli durumlar yüzünden İngiltere Brexit girdabında debeleniyor.

Reklam

ABD’de de durum farklı değil. Donald Trump gibi hırsı aklından ileride bir işadamının ülkede siyasete ağırlık koymuş iki partiden birinin başkan adaylığını elde edebileceğini ve Amerikan halkından Beyaz Saray’a girmesine yarayacak kadar oy alabileceğini pek az gözlemci düşünebiliyor, anketler de öngörmüyordu.

Trump‘ın kendisinin de seçim sonucuna şaşıranlar arasında yer aldığı biliniyor.

Dünya artık böyle bir dünya.

Benim, “Siyasi alanda bazı yenilikler ilk Türkiye’de deneniyor, bizde sonuç alındığı görülürse başka ülkelerde de benzer uygulamalara gidiliyor” diye özetleyebileceğim eski bir tezim var. Başlarda öylesine paylaştığım bu teze inancım geçen her seçimle birlikte giderek iyice pekişiyor.

Anketler de yalan söyler

İki hafta sonra gideceğimiz sandığa oyların nasıl yansıyacağını kim bilebilir? Kamuoyu araştırması yürüten ve sağlıklı sonuç alabilmek için çırpındığını bildiğim insanların başında bulunduğu ciddi şirketler bile son seçimlerde bocalamaktalar.

Medyaya neredeyse bütünüyle hakim olan, her ilçe ve ilde ana hatlardaki bütün reklam panolarını elinde tutan, rakiplerinin bu alanda nal topladığı bir parti görüntüsü bizde de ilk kez bu seçimde görülüyor.

Siyaset bilimcilerin kitaplarında “Reklamın fazlası, görünürlükte aşırılık, propaganda bombardımanı ters tepebilir, yüz eskimesinden sakınmak gerekir” yazıyor. Buna siyaset bilimciler ‘over-exposure’ diyorlar ve siyasilere sakınmaları gerektiği uyarısında bulunuyorlar.

Bu görüşlerine genellikle siyasiler uyageldiler.

İlk kez bu uyarıları kaale almayan bir kampanyayla yapılacak 31 Mart seçimi.

Gelin de sandıktan çıkacak sonucu bugünden tahmin edin bakalım.

Anketlere yalan söyletilir mi? Bizde söyletildiği anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın “Anketlere güvenmiyorum” açıklamasını hatırlayın. Onun verdiği bu işaret sonrasında sağdan soldan duyurulan anket sonuçlarına AK Parti’nin itibar ettiği medyadan saldırılar yaşanmıştı değil mi? O zamana kadar yapılmış araştırmaların AK Parti için alarm verdiği düşünülmüştü doğal olarak.

Şimdi ne görüyoruz? “Anketlere inanmayın” seferberliği açtığını bildiğimiz aynı medya AK Parti’yi rakiplerinden çok ileride gösteren anketlere yer veriyor.

Ya ilk anketler yalan söylüyordu, ya da şimdikiler…

Hangisi?

Nereden bileyim?

Bana “Lütfen seçimle ilgili tahminini kendine sakla” uyarısında bulunan dostum yerden göğe haklı.

Siz siz olun, onun uyarısını bana özel sanmayın ve sağdan-soldan işittiğiniz yalan-yanlış bilgilere güvenerek seçimle ilgili tahminde bulunmayın.

Olacak olan nasıl olsa olacaktır.

ΩΩΩΩ

Reklam

96 YORUMLAR

  1. Cani Hristiyan ırkçıların kullandığı sembollere bakıldığında, İslam düşmanlığının Türkiye,
    ve Türk düşmanlığı olduğu göze çarpıyor. Bunu gözden kaçırmadan tedbir almak ve strateji geliştirmek durumundayız. Ülkemizdeki Hristiyan ve Musevi vatandaşlarımıza karşı yapılabilecek bir provokasyon karşı da temkinli olmalıyız. Allah bizim ve tüm müslümanların yardımcısı olsun.

  2. Fet#ş ne diyordu Haçlının Ülkenizi işgal etmesi,çok tehlikeli değildir. Onlar sizin mabedlerinize ilişmezler?
    O haçlılar bugün,Yeni Zelanda’da Camide katliam yaptı.
    Sen haçlının içimize soktuğu truva atısın.
    Seni ve seninle birlikte olanları bir defa daha lanetle anıyoruz.!

  3. Bu seçimle ilgili benim tahminim: Cumhur İttifakıda, Millet ittifakıda kesinlikle kazanacak.!! Ama GÜZEL ÜLKEM Maalesef Kaybedecek

  4. İslam ve göçmen düşmanı mahlukatların insanlık düşmanı ırkçı-faşizan karanlığı bu kez Yeni Zelanda’da kendini gösterdi. 49 insanımızı yitirdik. Yaşamını yitiren bu insanlara Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve baş sağlığı dilemek birinci insanlık görevimiz. İkinci görevimiz, bunun bir manyağın münferit bir eyleminden ibaret olmadığını görmek. Başta ABD ve Avrupa olmak üzere bütün Batı dünyasını saran, bir yıldan diğerine daha da güçlenen ırkçı, İslam düşmanı bu karanlıkla hep birlikte mücadele etmek. Sn. Koru’nun yarınki yazısını bu cinayete ayıracağı kanısındayım, beklentim de bu.

  5. Sn Serdar Turhan, http://u0i.626.myftpupload.com/kopenhag-kriterlerini-terk-edince-ankara-kriterlerimiz-olacakti-olmadi-ap-karari-yine-de-yanlis/ 15 Mart 2019 at 08:54

    Kafalar köhneleşince de, kafa kağıdının bir önemi kalmıyor. “Müslüman çoğunluğunu eğitip daha güzel alternatifler sunmadıkça” ifademi görmeden ezberindeki kategorik sorgulamalara giriştin. Bana da konuyla ilgili bazı önemli noktaların kendi açımdan bir özetini yapmak kalıyor…
    Geçmişe özendiğin dönemler “er meydanları”nın geçer akçe olduğu dönemlerdi. İnsanların gelişim sürecinde o da bir safhadır (“Diriliş”le devamına karar kılınan nostaljik olay!). Kuvvetlerin üç aşağı-beş yukarı birbirine yakın olduğu o meydanlarda herşeyi “ol”duran, her olayın sonucunu tayin eden, herşeyin şahidi Adil, Hakim ve Hakem olan Allah, nihai analizde o donemde seni muzaffer eyledi (bu konuda kendini fasulye gibi nimetten sayanların gazına gelenlerden değilim, çok şükür). Şüphem yok ki (uyumayıp) teknik seviye olarak bir Japonya, Rusya kadar disiplinle çalışmış olsaydın herhangi bir çatışma durumunda Allah, yine muzaffer eyler. Ancak, tüfek icad olunca “er meydanları”nın bir hükmü kalmadı. Güçlü ülkeleri hangi teknik ve ekonomik güçünle kuracaksın? Nostaljisi yeter dersen, yeni dizilerle milleti uyutmağa devam edin!

    Sen bu dönemin geçici bir dönem olduğunu göremedin, proaktif olarak teknik-ekonomik gelişimine devam edemedin. Halbuki, bilim ve önemi (ve onun doğal sonucu, tatbikat ürünü olan teknoloji) Kuran’da pekala vardı. Bunu anlayamadığın veya toplumu daha kolay kontrol edeceğini düşünerek işine gelmediği için Bilim ve Tekniği eğitim/öğretim aracıyla müslüman toplumda yaygınlaştıramadın. Dindarlarını motivasyon amacıyla kullanamadın. Neticede, en uzun ömürlü olan devletin Osmanlı dönemi Abdulhamid’in bu büyük hatanın enkazı altında kalmasıyla sona erdi. Kabak onun başında patlamıştı!

    Ondan sonra, asker olarak vazifesini layıkıyla yapan bir M. Kemal geldi (vazifesini yaptığı için Allah ondan ve silah arkadaşlarından razı olsun). Ancak kurtuluştan sonra yeni bir başlangıç için büyük bir fırsat varken o da bunu değerlendiremedi. Geçmişin negatif birikimiyle DiN’e karşı önyargılıydı ve hatta “Bilim” gibi temel bir konuyu Kuran’da görebilme konusunda aklı bir karış havadaydı denilebilir (kutup başı olmağı yeğledi-ipuçlarını “A.Kabir”de görmek te mümkün). Ondan sonraki dönemlerde seküler elit tabaka bu “izm” rejiminin kaymağını yerken dindarlarımız Kuran ile uyandırılmak yerine “önyargılardaki ezbere din ve riyavetler”le uyutuldu. Ezberine din kültürü çokçası devam etti. “Müslüman toplumu kurtarabilmek için dini Hz. Peygamber döneminin zaman-mekan şartlarına götürmeliyiz” taraftarlarıyla, “sizi gidi miskin gericiler-sekülerlik herşeye bedel” taraftarlarının kavgalarıyla bugünlere gelindi. Bu kavga hak-batıl mücadelesine çevrilmişti adeta.

    Sonra, RTErdoğan geldi. Oylarımızı verdik. Dedik ki bakalım n’olacak, ne değişecek. Ancak gördük ki ezberine yine aynı din anlayışı! O da hak-batıl mücadelesindeki mümtaz yerini aldı. Sekülerlik kalesi onun elinde…. Meğer ki kalenin önceki sahipleriyle kavga etmeğe gelmiş! Kendi değerini ispat etmek için hep başkalarını suçlarken, hata üstüne hata. Şu seçim sürecinde bile kullandığı bazı beyanatlar bir Cummhurbaşkanına yakışıyor mu? 17 yıllık süreçte önceliklerini tesbitten bihaber, temel konularda üretimden bihaber: bina üretimi, Inşaat inşaat! kabuk değiştirme, makyaj üstüne maykaj (AB’ye gelin edeceğiz, sen neymişsin İstanbul!). Bilim ve teknolojiden ne anladığı ise 150-180 üniversite açmış olmaktan belli. İsraf üstüne israf (uzadı ama, vaktim oldukca devam ederim istersen…)

    • Sayın h.k. iha/siha, türksat, göktürk, altay, atak, kirpi, kobra, tulpar, aselsan, tusaş, hürkuş, milgem, mpt gibi kelimeler senin için ne ifade ediyor? Bi grup yaban hayvanı ve oyuncak markasından oluşan bir karebulmaca sorusuna ait cevaplar mı..?

      • Sn H. Gayret, İngilizcede bir ifade var “too little too late” (çok az ve çok geç!).

        Değindiğim temel hatalar çok eskilere gidiyor. Osmanlı’yı ve hazin sonunu bırakalım, TC dönemiyle milletin dinine kıyafetine balans ayarı çekeceğine (kalbini kırmadan) gönlünü de alarak kafasının içine balans ayarı çekmek vardı. Müslüman milleti, özellikle tabanı, “Akıl*İman Sentezi” bakış açısıyla mobilize edebilseydin bence “gerçek devrim” bu olurdu. Çünkü o dönemde maddi seviye iyice dibe vurmuştu. Harpten çıkmış ve daha aşağısı olmayan bir seviyeden ancak yukarı çıkılabilirdi. İşte bunu yaparken milletin o yok edilemez maneviyatını engaje edebilseydin, bu yukarda saydığın üç-beş teknoloji ürünü bugün için solda sıfır kalırdı. Çünkü, gelişmeyi bilim-teknolojiyi insanımız “iman”ıyla yüklenip yüksek seviyelere omuzlayacaktı. Aynı “Seyit Onbaşı”nın o ağır topu gediğine yükselttiği gibi. Yani, saydığın gelişmeler çok daha önce başlamış olacaktı. Diğer kültürel simgeleri şapkadır, kıyafettir sosyolojik açıdan bütün bunları zamanın seyrine bırakacaktın.

        TC döneminde daha akıllı ve imana uygun bir başlangıç olsaydı bugün bir RTE karakteri ortaya çıkabilir miydi? Bence siyasete dahi girmezdi. Büyük ihtimal, futboldan emeklilikle daha huzurlu bir hayatı da olurdu. AKPnin de önceliklerini bilmediğini defalarca söz konusu ettim. Önceliği olmayan iş bu kıt-kanaat dönemlerde “zaman ve para israfı”dır. Teknik-ekonomik gelişmeler adına kültürün zoraki bir şekilde değiştirilmesi işi zaman israfı ve huzursuzluk kaynağı olmuştur. Sn S. Turhan’ın işaret ettiği Japonya, G. Kore ve Çin bizim gibi boş şeylerle uğraşmadı.
        Her şeye rağmen yine de çok ümitsiz değilim (Akıl*İman Sentezi!).

        • Fransızlarda da bi söz varmış: hiçtense geç iyi:) önce üreteni takdir et, destekle; sonra fantazi yaparız sayın h.k…

          • Ben o dediğini “…yine de çok ümitsiz değilim” derken bir ölçüde yaptım zaten.

            Peki bu imtihanda hatalar doğruları götürüyorsa geriye kredi olarak birşey kalır mı dersin? boşuna bir seferinde

            *****

            “Öncelik” nedir bilmez,
            “İncelik” nedir bilmez,
            Nicesi geldi geçti….
            “Nitelik” nedir bilmez!

            *****
            dedim. Yıllar önce dediğim bir başka şey vardı. Tekrar etmiş olayım

            “…danışmanlarının muhtemelen %75i pek bir işe yaramaz. Parazit bunlar, israf listesinde def edilmeli….” Hatta şu da iddia edilebilir, çevresinde ajan da var… Bakma arkasında namaza durduklarına…..

    • Kusursuz bir tarih dersi. . . Sık sık altını çizdiğiniz Akıl-İman sentezi yaklaşımınızın bu tür (ve birden çok okunmayı hak eden) açılımları beni sevindiriyor gerçekten. Pek çok selam.

      • Yeni Zelanda’daki olayı yukardaki notunuzdan öğrendim. Gerçekten çok üzücü. Okuduğumda aklımdan geçen şey şu oldu:

        Biz bu insanlarla asırlarca bir arada yaşadık, ancak DiN’imizi, Allah’ı, bu nefret dolu insanlara zamanında öğretememişiz. Bizden din diye gördükleri neyse onların aşırılarını bu hale getirmiş (9/11 olayını gerçekleştirenlerin de bir farkı yoktu ki DiN’in doğru anlaşılmaması halinde insanları ne hale getirebileceğine ayrı bir örnektir) . Kendi aramızda 80 yıldır gelişen ve bir birimizden nefret etmeye dönüşen önyargılara bakılırsa bu da çok büyük bir sürpriz değil.

        Ben de selam ederim Bernar bey…

      • Sayın korunun yarın yazar dediğim yazısının bi taslağını hemen alt tarafta h.k. yazmış bile:) bi müslüman ateyizi olarak gözü dönmüş haçlı katillerine vaktiyle kendimizi doğru dürüst anlatamamışız diye özür dilemeye başla bakalım! Eğer zorlanırsan biraz iman sakızı + akıl bulamacı sürün; açılırsın:)

        • “Biz bu insanlarla asırlarca bir arada yaşadık, ancak DiN’imizi, Allah’ı, bu nefret dolu insanlara zamanında öğretememişiz” darken….
          ben bunu “öğretmekte neden yetersin kaldık” konusunu ima etmeğe çalıştım, aynı zamanda. Bunun da sebebi biz Kuran’ın özünü kendimiz bilmiyormuşuz doğrusuyla çakışıyor zaten.

          Bugün de bence asıl sorunlardan biri bu. Ancak, bizim bu işin uzmanı hocalarımız günün şartlarına göre müslüman olmayanlara da hitap edebilecek şekilde yapamıyorlar, ancak birbirlerine laf yetiştiriyorlar. Kimbilir belki de lisan bilmediklerinden ve biraz da bu insanları bilmediklerinden-önyargılarından olmuş olabilir. Bu işi kolları sıvayıp belki de benim gibi biri yapmalı..

    • Sn H.K
      Müslüman çoğunluğu eğitme/eğiteme nin alternatifi,Seni yutmak,güçsüz şekilde sürünmeni isteyen bir birliğin kapısında yatmak,onun şamar oğlanı olmak değildir.
      Sadece Kıbrıs sorununa bile baksanız orayı vermeden sizi kapıdan içeri almayacaklarını versenizde almayacaklarını görürsünüz.(Tabi Vatan birşey ifade ediyorsa)
      Bu hal böyleyken kronik sorunlarınızın çözümü ile AB serüveni ile uzaktan yakından ilgisi olmadığı ve bunu böyelymiş gibi sunmanın da cambaza bak cambazanın başka bir versiyonu olduğu aşikardır.Kısaca AB kuruluş felsefesi ile beni alıyorsa zaten ben yüzyıllardır bu topraklardaki o küçümsediğiniz islam bayraktarlığı görevinin sonlanmış olduğunun ilanıdır ki sizin olsun.

      Verdiğim tarih örneği ise hakkımız olan övünmeden öte bir milletin büyük bir devlet olmasını sağlayan millet ve tarih şuurudur ki onu yitirdiğin an zaten tarih sahnesinde uşaklıkdan başka bir rol kalmaz.Sonunda “Haçlılar ibadethanenize ve namusunuza dokunmaz” pozisyona gelirsiniz ki Daha bugün ibadet eden onlarca cana kaydılar
      Bir bakarsınız ki doğdunuz topraklardan dininizeden ve milletinizden nefret eden,Dünya vatandaşı olmuşsunuz ve soluğu Kanada veya Amerika da almışsınız ki artık ne olduğunuz da bir önemi kalmaz.Dönüştüğünüz kişiliğinde bu topraklara ve vatana yararı olmaz ,Komi olarak kaçacak ecnebi memleket arıyor pozisyonunda bulursunuz kendinizi.

      Milletlerin gelişmesi ile ilgili de 50-100 yıl bir medeniyet için ,bir devlet için kısa sürelerdir.Bakınız 30 yılda gelişmiş ülkelere örnekler (G. Kore,İspanya,İrlanda,Portekiz..vs) veya batık Rus çarlığından dünyaya meydan okuyan kominst Rusya ya veya batmış SSCB den Rusya yı doğuran Putin’e ,
      1. dünya ve 2. dünya savaşında yerle bir olan Almanya ya,Atom bombası yemesine rağmen 30 yılda doğrulan Japonya ya 16 devlet yıkıp 17 devlet kuran Türkler gibi birçok örnek vardır.

      Her dönemde büyük olmanın farklı parametreleri olsa da bu hiçbir zaman salt kılıç kuvveti ile olmamıştır olamazda.Öyle olsa Fatih in 19 yaşında 6 dil bilen bir padişah olma ihityacı olmazdı.Bunun 20 katı toprağı 40 çeşit milleti sadece kılıç ile bir arada tutamazsınız değil mi?.Bir devlet sadece kılıçla ayakta kalmış diye biliyorsanız bunu bu sitenin yorum köşesinde size anlatamam.Bu yaştan sonra hiç anlatamam.Bu artık eğitimle de olmaz.

      Son söz olarak büyük millet olma şuurunu yitirsen ,Bütün çareleri Avrupa da arayan Mankurt lara döneriz ki, maazalah sonra “Haçlılar namusunuza dokunmaz” der gezeriz.
      Hangi kafanın köhnemiş olduğu yoruma açıktır.Mehmet Akif e de köhnemiş kafa diyorlardı, ama hangi kafanın haçlıların gölgesinde ecnebileştiği ortadır.
      Elhemdülillah Ecnebi den geleceğin ancak şer olduğunu ,hayır gelse de karşılıksız gelmeyeceğini bilecek kadar şuurluyuz.

      Not:Kime oy verdiğin ,kime vereceğin senin bileceğin iş daha iyisine verirsin.Yukardaki konu siyaset üstüdür o yüzden karıştırmadım

      • Sn Turhan: Tam bir robot gibi ezberinden boca ettiğin şeyler arasında henüz daha buralarda yokken bizzat savunduğum bazı doğrular da yok değil (Kıbrıs konusu bunlara dahildir). Ancak, bazı benzer düşüncelere sahip olmamız, zamanında oy vermiş olmama rağmen, beni otomatikman bugünkü şartlarda bir AKPli yapmıyor. Kendine çeki düzen verdiğini görürsek düşünürüz….

        Okuduğunu iyi anlayabilseydin AB’ye illa girilmeli diye de bir şey demediğimi farkedebilirdin. Ne dedim: “AB’ye hazır olmak hedefi”nin, AB’ye veya bir başka birine «hiç muhtaç olmamak» düzeyine gelme hedefinden bir farkı yok. Bunun için büyük bir titizlikle ekonomik ve teknik kalkınmamıza devam etmeliyiz (bknz: http://u0i.626.myftpupload.com/kopenhag-kriterlerini-terk-edince-ankara-kriterlerimiz-olacakti-olmadi-ap-karari-yine-de-yanlis/ H.K. 14 Mart 2019 at 09:19 . Akabinde yukarda da belirttiğim gibi “Müslüman çoğunluğunu eğitip daha güzel alternatifler sunma”ın gereğine getirdim noktayı. Bunları okudun mu, okuduysan ne anlayabildin ki? Niye herkesin elinde bir cep telefonu, niye herkes araba sevdalısı? Sen alttan gelen yeni nesli AKP olarak kendi tekelinde mi zannediyorsun? Aldığın oy oranın belli. Dönüp dolaşıp her şeyi 15 Temmuz olayına iliştirip önüne gelene temcit pilavı gibi sunmak veya bir kılıç çekme numarası yapmak da tam bir AKP klasiği oldu (şu İngilizlerin sevdiğim bir deyimi var onu hatırlattı “barking up the wrong tree”. Şöyle izah edeyim. Paranoya halinde bir fino köpeği varmış. Hışırtı duyduğu her ağacın önüne geçer kuyruğnu sallar havlarmış! kedi var sanırmış. Halbuki, neticede ağaçtan bir kaç tane kuş uçarmış. Yani, anlayacağın, bu paranoyak finocuk her kuştan işkillenir kedi sanırmış)…

        Mehmet Akif konusunda daha önce yazdığım şeyler, Misal: http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2019/03/11/mehmet-akifte-istiklal-hurriyet-vurgulari/ de bilmeden etmeden kuru sıkı attığının bir başka delilini teşkil ediyor. Başkasına ders verecek bir düzey değil bu!

        Fatih’in misyonuna/motivasyonun bir sözüm yok. 19 yaşında 6 dil bilmesi başka konularda hem DiNi ve hem de teknik bilgisinin de ileri olduğunu okumuştum (Fatih Akıl*İman Sentezi profilinde bir Osmanlı). Her şey bir yana, o dönemler başka. “Er Meydanı” dedim, sen bundan ne anladın ki?

        Bu teşhis kabiliyetinle arzu edilen AKP’ye pek olumlu şey katabileceğini sanmıyorum. Ancak, “sömüren tayfa içindeyim-müsrif partimin israf listesindeyim” dersen buna inanırım. Ezberlerinde yanlışlıkların oldukça fazla. Mantık seviyen de 16 devlet yıkıp 17 devlet kurmuş olmayı matahmış gibi burada aktarmandan belli! Elin oğlu 1 devlet kuruyor, 1500 yılldır hala yükselişte. 16 devlet yıkmayı başarıymış gibi araya sıkıştırıyorsun ya! ne bereket, aferim sana! Erdoğanın kutup başı olduğu bu kavga gürültü devam ederse, 17. devleti yıkmakla biraz daha övünmeye vesilesi olur!

        • Sn H.K
          Bence asıl sen haşhaşın etkisi ile ezberden boca ediyorsun.Bilgisizliğine de karşındakini bilgisiz diyererk kapatmaya çalışıyosun
          dikkat ettiysen ben hiçbir şekilde oy v.s ve siyaset olaylarına girmden AB ye girip gimemmenin gerkli gereksiz analizlerini yaptım
          ama sen dönü dolaşıp oy verdiğim diye başlayıp bitiriyorsun (sana kime oy verdiğini soran yok ) tartışmanın bütünü ile de alakası yok.
          AKP gördüğün anda da bütün paraleleler gibi 150-200 yıllık bir sorunu (40-50 yılda halledilebilir bir sorundur) sanki daha iyi yapacak birileri varmış ama söylemiyorsun gibi “bir zamanlar oy verdim” diye başlayarak devam ediyorsun.Rahat ol hışırtı yok. Daha iyi birini bulduysan istediğine ver.Elini tutan yok
          Daha ara malı üretmeden “niye uzaya gidemiyoruz” diyen aklı evvellerin nereden nereye gelindiğini bilmelerine rağmen zırvalama ve bol keseden atma hakları kendilerinde saklıdır onların olsun.

          Benim yazdıklarım siyasettten öte AB ye hazır olmak hedefi(!) , ve Müslüman halkı eğitmek(! köpek mi eğitiyouruz) aşağılaması bile başlı başına sorunlu
          Buna her alanda gelişme diyebiliriz ki bu hiçbir kimsenin tekelinde değil.Gelişen Rusya,Japonya ,Güney kore… bu hedefle yola çıkmamıştır.Bunu her seferinde havuç olarak sunmak bile başlı başına sorunludur.Kapılarında 60 yıldır yatıyoruz yatmamızın bize faydası olmadı olsaydı şimdiye kadar olurdu.
          Hiçbir denileni şu an yapmamamıza rağmen ipleri de koparmıyorlar çünkü amaç bizi geliştirmek değil havuçla orada tutmak

          Dönüp dolaşıp geldiğim 15 temmuz a gelmem ağırına gitmiş elinde olsa daha 3 yıl geçmeden hasır altı edeceksinz
          200 yıldır,Yoğun olarak da son 60 yılda iliğine kadar ABD mandasına dönmüş bir ülkede nasıl oluyorda ABD 10 yılda bir darbe yapıyoru sorgulamadan AB ye hazır olup uzaya gideceğiz öyle mi?.Bu bu coğrafyanın birincil sorunudur.Etrafımızdaki tüm ülkeler 1. dünya savaşının kaybedilmesi ile birer manda durumunda ve bu mandaya su taşıyan “Haçlılar namusunuzua dokunmaz” tayfasını hiç olmamış kabul edip tartışma dışında iteceğiz
          Bu mandacı tayfaya rağemn uzaya gideceğiz.O yüzden bağımsız bir kafa ,mandacı olmayan bir zihniyt olmadan asla başarılamaz.Bu ise önce kafalarda başlar.

          16 devlet yıkıp 17 devlet kurmaya gelince “osmanlı er meydanı ile ayakta durmuş o günler geçti” gibi açıklamalarına karşı yanlışın var sadece er meydanı ile değil devlet yapısı ile bir imparatorluk olmuştur aksi 20 katı bir toprağı er meydanı ile ayakta tutamazsın zamanın en gelişimişi olduklarından varlıklarını sürdürmüşlerdir. Yine küçük bir örnek verirsek 1500 lü yıllarda Osmanlı ordusu lojistiğini incelersen bugün bile birçok modern ülke lojistiğinden daha üstün bir mantıkla geliştirilmiştir.Yani ülkeler ogünün şartlarında en iyileri olduğu için ayakta kalmışlardır.
          Bu devletler de birbirlerinin devamıdır.Yani Osmanlı ,selçuklunun ,Türkiye de osmanlı nın kültür ve devlet geleneğini alarak gelir ki bu bir devlet olmanın en önemli unsurudur.Yoksa elin oğlunun kurduğu devletlerde ilelebet yaşamıyor.Birçok imparatorluk tarihteki yerini aldı kalanlar ise Fransa gibi kaçıcı Cumhuriyeti kurdu.(Yani osmanlı dan Türkiye ye geçmedi ama cumhuriyetin numarasını değiştirdi) veya İngiltere gibi güneş batmayan bir imparatorluktan 60 milyonluk bir ülkeye sıkıştı.Yani oradaki ana fikir büyük bir devlet olmak için herşeyin hazır, sadece 30 yıl ABD darbesi olmadan gelişeceksin.

          ABD ye darbe yapanları çok şükür püskürtük.Eski darbesini yapamayan ABD ve AB sözünden çıkan Türkiye yi ara ara tehdit ederler.Onların bu tehditlerine “bak doğru söylüyorlar diyererek” hışırtıya atlayan finoların ve conilerin özgül ağırlığı bu topraklarda artık yoktur.ABD ye de AB ye de sevdalalırını tutmayalım.Zaten onlar komi,garson olmaya da razılar .O kadar ortadoğudan ve Türkiye den nefret ediyorlar ki bahsederken bile oryantalistler gibi neredeyse “eğitilecek müslüman halk/gürüh” olarak görüyorlar.
          Çok şükür kafamız köhne değil,ecnebi değil vatan millet aşkı ile dolu,
          kafa kağıdımız çok şükür ABD veya AB pasaportu değil “Türkiye cumhuriyeti”
          Yüreğimizde 1000 yılı aşkın süredir islam sancaktarlığı yapmış Alperen yüreğidir.
          Yolumuz da AB,ABD değil Türk ,İslam maneviyatı ile kalkınma ve gelişme ülküsüdür.

          Bunların AB olmadan olmayacağını söyleyen de ya cambazdır veya bir hışırtı vardır

          • Sn. Serdar okuduklarından yaptığın çıkarımlar hayal aleminde seni luzumsuz yere agresifleştiriyor. Önce yazılanları anlamağa çalış. Önüne geleni kategorik olarak aynı sepete koyma huyundan vazgeç. Bu paranoyak ve/veya provokatör bir haldir. Haşhaşın yüzünü görmemiş biri olarak şahsıma yaptığın itham ve teşhis ile mantık seviyeni ve kafa yapını bir sefer daha gösterdin. M. Akif konusunda yazdıklarımı okudun mu? Okudunsa bundan ne çıkarabildin? Haşhaşı bırak başka uyuşturucular, sigara ve alkol konusunda yazdıklarım bellidir. Referans versem okur musun? İstersen bu platforma da getirebilirim, çoğu tam kafiyeli! Uzun uzun yazıp kendini yorma.

          • Şb h.k
            Bu benim hayal dünyam değil haşhaşileri ciyak. sesinden paytak yürüyüşlerinden tanırım
            Onların hastalıklı fikirlerinin de kilimin hastalıklı olup olmadığını da gayet iyi bilirim
            M Akif konusu senin köhne kafa demene örnektir ki
            Kimin köhne olduğu tartışılır ama. Ecnebi kafalar ortadadıra örnektir konunun kendisi değildir
            Siz zahmet edip okuyor musunuz
            Yoksa Pensilvanya dan gelen tweetları aynen aktarıyorsunuz
            Siz devam edin her konuya aynı noktaya çekmeye
            Bahar gelecek ama bu sizin hastalıklı baharınız olmayacak

          • Allah selamet versin. Tahminimden de vahim bir durumdasınız.

            1) Yazı içeriğinizde fikir analizi açsısından bazı simgesel sıfatlar kullanabilirdiniz. Ancak, Sn derken işi Şb ye çevirmekle terbiyesiz biri olduğunuzu gösterdiniz.

            2) Haşhaşi durumunu izah etmeme rağmen inatla yanlışı iddia etmekle teşhis yeteneğinizin sıfır olduğunu tasdik etmiş oldunuz.

            3) Bilge kişi kesin bilgi yokluğunda biraz olsun temkinli olmaya çalışır. Sabit fikirlisiniz ki bu da paranoya haliyle ilişkili bir durumdur.

            4) M. Akif konusu siz açınca sözkonusu oldu. Rahmetliyi alet etmiş olmayalım. Köhne kafanın evveliyatı ecnebi kafadır. Davet eden sizdiniz ben değil.

            5) Pensilvanya tweetlerini madem o kadar takip ediyorsunuz ithamına delil teşkil edecek bir tweet örneği ver ki namertlikten kurtulman yolunda bir nebze işe yarasın.

            Benim tanıdığım Alperenler temiz insanlardır. Kendini daha fazla küçük düşürmekten vazgeçip başlattığın şu atışmayı sonlandırsan diyorum..

          • Sn H.k
            Allah size de selamet versin siz tam tahminin gibisiniz.

            1-Bir önceki yazışmada girş kısmında yazılan S.b ya editör aktarırkan veya telefondan yazışma sırasında Sn yerine sehven yazılmış olup sizin anladığınız ne ise ben S.b ye bir anlam veremedim.Bunun dışında hiçbir anlamı yoktur.
            Terbiyesizlik kısmını aynen iade ediyorum.

            2-Kamera ile yakalanan haşhaşiler bile ben o değilim derken sizin ben haşhaşi değilim i yazdıklarınızdan ayrı düşünülemez düşünmüyorum

            3-AB yi konuşurken bile her konuyu Tayyip e getirmenizi sizden oyunuz sormamamıza rağmen oy oy eskiden verdip deyip durmanız tipik bir kripto taktiği olup bari kime oy verdiğinizi de söyleyin de bizde ona vuralım.Gördüğün gibi Tayyip trolleri açıkca Tayyip derken haşhaşiler hem siayasetten uzaklaşmazlar hemde e o zamana cevap vermezler.Kime verirsesen ver kime ne

            3-Yukardaki siyaetle ilgili kendi yorımlarını oku da sabit fikir ve Haşhaşi gör derim.

            4-Yine aynı noktadasın ben köhnemişi kabul etdiyorum .AB kapısında halkını köpek gibi eğitecek kişiler ecnebi kafasıdır ecnebi olup kalmaya devam edin.

            5-Bence daha fazla yorum yapıp hem kendinizi hemde ,kılıktan kılğa giren haşhaşi taktiklerini açıpa vermeyin deirm.
            Kendinizie de daha fazla rezil etmeyin

          • Sn Serdar Turhan, “Sn” yerine “Şb” yazan sizsiniz, bu hatayı ben yapmadım! Madem bu kazara istemeyerek oldu, bunun kabulü için 11 saat beklemek mi gerekiyordu? Niyetinizi daha önce bildirseydiniz öyle bir kanaat uyandırmamış olurdunuz, öyle değil mi?

            1) Ayrıca, klavyede bu harflerin konumuna bakıp iki hatayı aynı anda yapma ihtimalini bir düşünün. Ancak, sehven oldu diyorsanız kabul.. Benimkini de öyle kabul edin.

            2) Haşhaşi sapkınlığından vazgeçin! Kamerada yakalananlar olması ve yalan söylemiş olmalarının ortaya çıkması her gördüğünüz sakallıya dedem demeyi mi gerektiriyor? Bu ilkokul çocuğu mantığını kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz?

            3) AB’ye girip girmeme konusunda yazdığım iki yorumda da ne Sn Başkan ile ne de AKP ilgili tek kelime yok. Niye riyakarlığa kaçıyorsunuz? Oyumun hakkı için hataları eleştiririm. Hangi parti olursa olsun değişmez. Daha önceden her oy vereni cemaatçi varsaymak yine bir ilk-okul çocuğu mantığı!

            4) Siyasetle ilgili yorumlarımı tek tek okuyun. Hiçbirinde AKP ye oy vermeyin şu partiye verin demedim. Aksini iddia eden delil gösteremezse namerttir! Köhneleşmeyi evveliyatıyla siz davet ettiniz ve hala kendinize yontuyorsunuz.

            5) Haklıyı tayin konusunda bir teklifim var. Bu platforma fikir-içerikli yorumlarıyla katkıda bulunan değerli yorumcular var. Vicdan sahibi olduğuna inandığımız 7 tanesinde anlaşalım. Hakem olsunlar. İddia ve ithamlarınız konusunda kararı onlara bırakalım. Kaybeden Mehmetçik Vakfına veya sehitgazi.org’a veya TEMA vakfına veya da Sn Karagüllenin burada arasıra değindiği Ar-Ge kooperatifine 50 bin TL bağışta bulunsun. Seçimi size bırakıyorum. Var mısınız?

          • Sn H.K
            1-
            Hafta sonu olması münasebeti ile yazıları geç okudum 11 saat buradandır başka bir nedeni yoktur.
            Kendi yazdığım yazı ise anında görünmüyor.O yüzden harf hatalarını sizin cevap yazınızı okumadan farkına varmamın imkanı yoktur.
            Dikkat ederseniz de “n” ile “b” harfleri de yanyanadır.S.b den ne çıkardınız hala anlamış değilim.Yazılarımda da tekrar tekrar okuyacak zamanın olmadığından hafr ve kelime düşüklükleri bolca vardır.

            2-
            Haşhai sapkınlığı benim değil haşhaşilerin sorunudur.Burada yazanların çoğu da neyin ne olduğunu bilen sağ cenahtır ki.Neyin ne olduğunu hepimiz iyi biliyoruz.
            Haşhaşi sapkınlığı da 20 Yıldır ABD kucağında bir sözde bir din adamın bütün dünya ve Türkiye yi nasıl olurda abd ittifağı olmadan yönetiri düşünemeyen zehirlenmiş ama Türkiye nin uzun süredir sağ cenahta yetiştirdiği elit sınıftır ki güçleri hala hiç küçümsenmeyecek düzeydedir.Ama her nedense tek bir yorum bu konuda yapmazlar ama bütün kötülüklerin anası Tayyiptir ama kim iyidir onu da söylemezler.

            3-AB girme konusuna oy trolllüğü ile başlarsanız ve karşısına da birini koymazsanız aynı trollükle cevap alırsınız bu doğaldır.Sabah akşam sizlerin bunu söylemesi algı olmuyor ama açıkca savununanlar trol oluyor bu ise başlı başına trollüktür.

            4-Bir zamanlar oy verdim diye başlayan aşağıdaki yorumun ne alakası var AB ile daha iyisi kim onu da söyle bari.CHP ile ittifak yapan şeriatçi dede mi.Hani şu hemen IMF ye gidelim diyen aşağıda küçük bir yorumun var.Yukarıya doğru taramıyorum hepsi bu miğfalde

            Sonra, RTErdoğan geldi. Oylarımızı verdik. Dedik ki bakalım n’olacak, ne değişecek. Ancak gördük ki ezberine yine aynı din anlayışı! O da hak-batıl mücadelesindeki mümtaz yerini aldı. Sekülerlik kalesi onun elinde…. Meğer ki kalenin önceki sahipleriyle kavga etmeğe gelmiş! Kendi değerini ispat etmek için hep başkalarını suçlarken, hata üstüne hata. Şu seçim sürecinde bile kullandığı bazı beyanatlar bir Cummhurbaşkanına yakışıyor mu? 17 yıllık süreçte önceliklerini tesbitten bihaber, temel konularda üretimden bihaber: bina üretimi, Inşaat inşaat! kabuk değiştirme, makyaj üstüne maykaj (AB’ye gelin edeceğiz, sen neymişsin İstanbul!). Bilim ve teknolojiden ne anladığı ise 150-180 üniversite açmış olmaktan belli. İsraf üstüne israf (uzadı ama, vaktim oldukca devam ederim istersen…)

            5-Bu işin kazanın kaybedenini bırak okuyanlar karar versin.Kılıktan kılığa giren ABD den yazan tiplemeler değil.
            Ben burayı ve birçok yeri bazı yön verenler ve trolleri nasıl yön vermeye çalışıyoru takip etmek için izliyorum.(Mesla ODATV yiede takip ederim.Rus ajanları nasıl yön vermeye çalışıyor diye)
            Çok kaale alma her nickname ile yazanı ,Vicdan sahibi diyerek de kimin vicdanını ölçeceksin merak ediyorum.
            Öyle vicdan sahiplerini gönüllü ABD ajanı olduklarını gerçek hayatta gördüm ki.Midem kaldırmıyor artık.Bu toprakların birinci sorunuda ABD mandası olmuş kurum kuruluş ve kişilerdir.(Tüm ortadoğu)
            Kokrkma aynı gazete ve kişileri okuyarak büyüdük.Kimim ne halt olduğunu da herkes gayet iyi biliyor.Anlam veremediğim ise buradan hala canla başla algı operasyonlarına devam edenler sanki belirli bir zümre dışına çıkıyor bu yazılanlar.

            Küçük bir örnek olması açısından Sn Karagülle den başlayayaım Öcalan ve FETÖ ye özgürlük isteyen bu darbeyi FETÖ yapmadı diyen birisi bunu da açıkca değil sermaya yaptı gibi ipe sapa gelmez yorumlar yapan birisi.(Moderatör Karagülleye laf gelince yayınlar mı bilmem).Ondan mı vicadan ve moderatörlük bekleyeceğim.
            Önce ipe un sermeden çıksın ben FETÖ bu darbeyi yapmadı yı açıkca ilan etsin sonra hiç korkma ben bugün onu hakem seçeyim.Vicdanlı dediğin kişiler de aynı şekilde.
            Vicdanlı gibi görünüp tüm hataları aynı kefede eritmek vicdan değil “Örtbas” işidir.

            Tabii o zamanda bir Papaz ABD kucağında ne yapar ı da açıklaması lazım ki kimse onu açıklayamadı.Sadece her konu gelince Tayyip in hataları ile cambaza bak cambaz modelini öne sürerler.

            Yani kısaca sen yorumlarına devam et AKP ye tayyipe vurmaya da ama gelecek eleştirelerede yazdığın oranda tahammülün olsun.

            Ortalık Haşhaşiden geçilmiyor ise bizde haşhaşiye haşhaşi demeye devam edeceğiz.Sende Tayyip trolu dersin kabulümdür.

            İmam Şafi ye sormuşlar “Zor zamanda yönümüzü nasıl buluruz”.Düşman oklarına bakın der.

            AB,ABD,HDPKK,FETÖ ve dahi Yeni Zelanda katilinin bile karşı olduğu kişinin yanında olmaktan ve trolü olmaktan şeref duyarım.

          • Önüne gelen sakallıya dedem deme sorunu senin “haşhaşi saplıklığındır”. Neyin ne olduğunu bildiğini bu sapkınlığınla gösterdin. “hepimiz” diyorsun ancak buradaki “AKP” taraftarlarını dahi “vicdan sahibi” olamayacağını ima ediyorsun. Hakemler kosunda paranoyak olma. Ben 7 kişiden birini Necip Güven bey olarak seçtim. Vicdanlı biri olduğuna inaıyorum ve fikir içerikli yazıyor. Sn. Karagülleyi hakem seçelim diyen mi oldu? Okuduğunu anlasana. O kooperatifi varmış onu yazdı. AR-Ge yle ilgili. Bağış yapılabilecek son şık olarak yazdım. Madde 4 ile yazdıklarını çarpıtıyorsun. RTE de TC tarihinde bir safhadır adını yazmasamıydık. Yaptığı şeyler de yoruma açıktır. Hep övgü mü bekliyorsunuz. Neyse, hakem olarak ben ilk seçimi yaptım. Necip Güven. Güvenmiyor musunuz? Sıra sizde.

          • Sen önüne gelen Ecnebiye kurtarıcı diye sarılma(ABD de AB de dahil buna).
            Ben önüme gelene Dede falan demem hatta önüme geleni haşhaşi olabilir diye gayet temkinliyim.
            Bak sanal ortamda hiç kimseyede kefil olmuyorum.Hatta bırak kefil olmayı Türkiye de iki kişi hahaşi olmayan varsa biri ben (kendimi biliyorum) biride RTE (çünkü haşhaşiler ölümüne saldırıyor).
            Yaşadıklarımız öğretti.Örnekleri binlerce var.Ve hergün artık bu kadar da olmaz dedikçe oluyor da oluyor.
            Son örnek yıllardır Mason olarak bildiğim adamın teki ta 30 yıl önce mason külübüne yerleştirilmiş.

            Sen ise şurada kılıktan kılğa girenlere dahi anında dede deyip kefil oluyorsun.
            Ben sana Karagülleyi örnek olarak verdim (ki adı sanı bilinmesine yıllarca okumammıza rağem) durumana bakta vicdan ve vicdansız yaftalamasını öyle yap.
            Yılların AKEV cisi Karagülleye sen kefil oluyor musun?.Yazdıklarına da.O zaman Öcalan a özgürlüük FETÖ ye özgürlük yazılarına ne diyeceksin.
            Aynı kefalet Sn uyazar içinde geçerli.Adı sanı bilenen kişilere bile kefil olmazken burada Nickname le ABD de yazanlara kefil oluyorsun.
            Her gördüğün sakallıyı deden zannetme derim.

            İkincisi siz “tarafsız taraflıların” yaptığı RTE ye vurmak ama kimseyi savunmamak “Oh ne güzel” .
            Her konuda tarafsız gibi RTE ye vur ama senin tarafın olmasın.AB konusu açılır işin ucunu oraya getir ama savunduğun kim belli değil.
            Yok öyle yağma börek.Bir siyasetçiye vuracaksan karşısına bir siyasetçi koy.
            Yok fikir tartışacaksan AB taraftarıyım de ve fikrini tartış.
            Hiçbir sanal kimsenin de hakemliğine ihtiyaç duymuyorum sende duyma.
            Haşhaşi lafımdan alınıyorsan yorumlarına RTE ile beraber ,İslama en büyük zararı Haşhaşi ve tayfası verdi.RTE den fazla yı ekle.
            Nasıl oluyorsa her konuyu RTE ye çekebiliyorunusuz ama ABD de oturup Türkiye nin 50 yıllık neslini heba eden bir ajana en ufak burada yazanlarda yorum yok.
            Oh be .Sen birine Ak trol diyorsan biride sana paralel trol der.Etki tepkidir.Ben Tayyip trollüğünü kabul ettiğimi zaten defaaten yazdım.
            sebibini de söyledim.ABD,ABD,HDPKK,FETÖ karşı ise ben onun yanında olmayı vatan borcu bilirim.
            Kısaca yazmana devam et.Hakem de biziz savcı da terbiyesizlik ve küfür edilmedikçe hiçbir sorun yok.Ona da zaten moderatör izin vermez.

          • ******
            Ne bu halin ey Turhan!
            Kuru-sıkı doğurgan!
            Laf kalabalıĝın bir marifet!
            Kendin pişir kendin ye,
            Üzerinize afiyet!…
            Kimseye trol demişliğim yok
            Yalan-riya sizde meziyet!
            ……
            *******

        • Dindar olduk,Demokrat olduk
          Atatürkçü olduk,AB ci olduk
          Ateist olduk ,eski ülkücü olduk
          Her kılık mübah size kardeşim tedbir için her kılık.
          Bugünkü kılığımız şairlik galiba
          Anladık anladık her yol mübah
          ,her kılık var sizde…

  6. Masum müslümanları katleden tek dişi kalmış canavar zihniyet , Yeni Zelanda da hortladı . Şehid olan kardeşlerimize Allah’ tan rahmet , ailelerine sabırlar niyaz ederim.

  7. Meraklısına benim seçim tahminim: tunceliyi chp alır, izmir çantada keklik değil:) istanbulu açık ara, ankarayı da akp alır; izmirde akpartinin de şansı var:) ayrıca eskişehirin kurtuluşu da yakın ihtimal! Diğer büyükşehirlerde de cumhur ittifakı ezici çoğunlukla kazanır… Muhalefeti ağır bir hezimet bekliyor: belki lokal, münferit bikaç sürpriz yapabilirler, hepsi bu…

  8. Yeni Zelanda’da cuma makamındaki müslümanlara saldıran katilin silahında TURKOFAGOS (Türk Yiyici) yazdığı gibi, “Viyana 1683” ibaresi de yani Osmanlı’nın kaybettiği 2. Viyana seferinin tarihi de varmış .Teröristin silahlarına ait şarjörlerde Viyana 1683 ve kırmızı ile işaretli noktada Kiril Alfabesiyle “Miloş Obiliç” yazıyor. Miloş Obiliç, 1389 1. Kosova Savaşı’nda Sultan Murat’ı şehit eden Sırp’ın adı. Yeni Zelanda’daki İslam düşmanı cani Brenton Tarrant, 70 sayfalık bildirisinde Erdoğan’ı da hedef almış. “Müslümanların lideri” olarak görüp, öldürülmesi gerektiğini söylemiş. Tamamıyla planlı programlı olarak 3 şarjör silahı boşaltıp ardından rahatça aracına binmiş.Biraz ileride bekleyen polis aracı böylesine bir cani teröristi hiç çatışmadan yakalamış. Buradan 16500 km uzakta camide Müslümanları katleden terörist, yayınladığı manifestoda “İstanbul’daki camileri yıkacağız,Avrupa’ya gelirseniz sizi öldüreceğiz, Erdoğan öldürülmeli” diyor. Katilin Makedon veya Sırp kökenli olabileceği düşünülüyor. Bildiride Ayasofya’yı minarelerden kurtaracağız, Kostantinopolis’e gelecek ve bütün camileri yıkacağız, İstanbul bir kez daha Hristiyan toprağı olacak ve benzeri ifadeler de varmış.
    İnşallah bu olay tüm dünyada Müslümanların üzerindeki ölü toprağının atılması için bir vesile olur da o kadar insanın şehadeti boşa gitmez. İnşallah toptan bir varoluş tehditi olarak görülüp dünya çapında ortak bir duruş sergilenir. Şehitlere Allah rahmet eylesin.

  9. Türkiye’de Seçim Sürprizi
    1970’lerde seçimlere katılmıştım. Yaşayarak tespit ettiğim bazı gerçekler vardır. Türk halkı aşiret topluluğudur. Resmi olmayan bir gruplaşma vardır. Halk tarikat şeyhleri ile kasaba esnafının etrafında kümelenir. Seçime 15 gün kalıncaya kadar bunlar görüşlerini söylemezler. Halk da onlara sormaz. Seçime 15 gün kala bir yere karar verirler. İktidarı bölüştürürler. Bu kararın kimler tarafından verildiğini bilemem. Ülke çapında birlik sağlanır, karar verilir.
    a) Bu kararı Allah verir, tarikat şeylerine ilham eder. Onlar da böylece birliği sağlarlar.
    b) Bu kararı Sermaye verir, esnafa etki eder ve birlik sağlanır.
    c) Bu kararı Ordu verir, kararı kendi metotları ile halka duyurur ve böylece karar alınır.
    d) Kararı Tük Milleti’nin aşiret anlayışı içinde Türk büyükleri verir, etki ederler.
    Bunlar arasında şartlar içinde görüşmeden birlik sağlanır. Ülkenin çıkarı neyi gerektiriyorsa karar öyle alınır. Hasılı Türk Ulusu’nun güçlü karar alma ağı vardır. Bir gün Alevi biri ile konuşuyordum. “Seçime bir hafta kala büyüklerimizi bizi toplar kabile kabile bize talimat verirler, ‘Siz buna, siz de buna vereceksiniz.’ derler. Aralarında anlaşarak bu bölüşmeyi yaparlar. Siz de gelin, anlatın size de bir pay verilir.” dedi. Gittik payımızı az da olsa aldık.
    Siyasetle meşgul olsam bu hafta bu büyüklerin ne karar aldıklarını, yüzde olarak kimlere ne paylaştırdıklarını bilirim ama halkla temasım olmadığı için seçimi beklemek zorundayım. Ben birilerinin kazanması ve kaybetmesi ile ilgilenmiyorum. Ortaklık düzenini benimseyen birlerinin kazanmasını isterim o kadar.

  10. Ohoooo , bu ne yav az kaldı şurada , 2 hafta sonra belli olur. Bunca yazıya ne hacet ?
    Kendi belirlemediğiniz belediye başkanları hakkında bu kadar polemiğe girilmiş olması çok mu mantıklı ?
    Bence değil . Aday belirleme safhasında millete danışan oldu mu ? Olmadı . O yüzden alın adayınızı da gidin diyorum ben de .

    • Valla biz devletbaşkanımızı seçtik o da adaylarımızı belirledi sağolsun(o işi de mi biz yapalım?); muhalefetin de ne halt yediğini biz bilemeyiz; onu da sandığa tıpış tıpış gidip chp ye oy veren iyi yetişmiş, sorgulayıcı ve evrensel değerleri falan da yalamış yutmuş sivrizekalılar düşünsün..:) okej?

  11. Erdoğan’ın gerçek gücünün ne olduğu da, bu Türk tipi başkanlık sisteminin rezilliği de ayan beyan ortada, Hanımlar, Beyler. Hala göremiyorsanız, AK Partili saygın dostların yorumlarına bakın, orada en yalın haliyle görülüyor. Bir tanesinin ortaya cesaretle çıkıp inanarak somut bir şey söylediğini gördünüz mü? Bir tanesi şu türden tek bir cümle kurabiliyor mu:

    “Halkın Erdoğan liderliğine güveni sarsılmadan devam ediyor. Ankara da İstanbul’da bizde. En kötü ihtimalle, Türkiye genel oy yüzdemiz artmasa bile korunacak. Olsa olsa yüzde 2 oy kaybı yaşarız.”

    Bakmayın siz. Onlar da görüyorlar başkanlık sisteminin daha 9 ayda cılkı çıktığını, her şeyin ayağa dolaştığını, ekonomiden eğitime, geçim sorunundan işsizliğe her şeyin berbat mı berbat gittiğini. Göremedikleri şey, halkın heybedeki asıl turpu yerel seçimlerde değil, bunu takip eden 2 yılda çıkaracağı! Göreceğiz bakalım bu halk mehtaran davulcusu zurnacısı ile mi yürümek istiyor. Yoksa, oğluna kızına iş, dehşete düşürmeyen meyve sebze fiyatları, makul bir emeklilik hayatı derdinde mi? “Türk’ün Türke propagandası” misali, yaşadıkları kaygı ve ürküntüyle birbirlerinin (kendilerinin bile inanmadıkları) iyimserlik ıslıklarına tutunuyorlar. CHP ve diğer muhaliflerin beş para etmezliğinden medet umuyorlar.

    Gidiciler -bence Erdoğan da görüyor bunu.

    • Burada tekrar açıkça ifade ediyorum, Ankara ve İstanbul aynen devam edecek, İzmirde Akpnin sürpriz yapma ihtimali düşük olsa da var, Eskişehir ve Muğlanın Chp den Akp ye geçme ihtimali oldukça yüksek. Bu millet 5 yıllığına verdiği başkanlık kredisini 9 ayda geri alacak değil. Sıkıntılar var ama bunda bütün sorumluluğun Erdoğanda olmadığının halk farkında. Hatta bazı operasyonlar sebebiyle güç duruma düşürülmek istendiğini gördüğünden Erdoğana verdiği krediyi artırma durumu bile olabilir. Daha önce de yazdım ben muhalefet için bırakın başarıyı hezimet beklentisindeyim. Seçim sonrası oy oranı konusunda siz dahil kimse kesin rakam veremez, çünkü ittifaklar dolayısı partiler her yerde aday çıkartmadığı için hangi partinin kesin olarak kaç oy aldığını bilme imkanı yok. Ama cumhur ittifakının mevcuduna göre belediye başkanlık sayısını artıracağı kesin. Bu yüzden seçimden sonraki 2 yılda muhalefet partilerinin iç karışıklıklarıyla bolca gündem oluşacak. Türkiye de seçimsiz kemiksiz 4 yılda tekrar 2002-2013 arasındaki yüksek ivmeyi yakalayacak.

      • Ben de kendi öngörülerimi yazayım, sonra hep birlikte seçim sonuçlarını bekleyelim, Necip Bey 🙂

        Erdoğan’ın aşağıdaki (pekala yönetilebilir) tablonun kötüleşmesini istemediği için, dün söylediklerini unutup bir EYT hamlesinde bulunacağını düşünüyorum.

        Ankara: Millet İttifakı. Yüzde farkı: en az yüzde 4
        İstanbul: Cumhur İttifakı. Yüzde farkı: yüzde 3
        Eskişehir: Cumhur İttifakı: yüzde farkı 2
        Antalya: Millet İttifakı: yüzde farkı 3
        Adana: Millet İttifakı
        Bursa: Cumhur İttifakı: yüzde farkı 2
        İzmir: Malum!

        Cumhur İttifakı’nın başkanlık seçimlerine göre Türkiye genelinde yaşayacağı oy kaybı: yüzde 6
        Cumhur İttifakı’nın başkanlık seçimlerine göre Karadeniz illerinin toplamında yaşayacağı oy kaybı: yüzde 3.

        • Ankara ve istanbul dediğinin yanından geçmez… Senin dediğin olmazsa diğer seçimde Mhp oy verecen, dediğin olursa hdp hariç sen kimi destekliyorsan ben de ona oy verecem..:)… ne yiyon ne içiyon bilmemki

          • Kaçak güreşmeyelim Türkeş kardeşim. Sen şu boşlukları bir doldur hele önce. Kaldı iki hafta. 1 Nisan sabahı birimiz diğerine dönüp “Aldın mı ağzının payını? Hadi şimdi yandan çarklı laz takası gibi uzaklaş, ense traşın görünsün!” deme hakkına sahip olacak! 🙂

            Ankara: ……………. İttifakı; aradaki fark: yüzde. . . .
            İstanbul: …………. İttifakı; aradaki fark: yüzde. . . .
            Eskişehir: ………… İttifakı; aradaki fark: yüzde. . . .
            Antalya: ………….. İttifakı; aradaki fark: yüzde. . . .
            Adana: ……………..İttifakı
            Bursa:……………… İttifakı
            İzmir: ……………… İttifakı
            Cumhur ittifakı Türkiye geneli oyu: yüzde …………..

            Doldur bakalım kuponu!

        • Düzelteyim Ankara diyelim.. istanbuldan umudun yokmuş zaten…Yerine Adana yı koyabiliriz.

      • Partilerin oy oranlarını kestirmek mümkün değil, bu doğru Necip Bey. Ama, her bir ittifakın alacağı oyun ne olacağını kestirmek pekala mümkün 🙂

        • Teşekkürler H. Gayret Bugün Bernar bey bayağı formunda, yoruyor beni:) selamlar.

    • Erdoğan iyi bir siyasetçi ama bunu görüyorsa gidişin iyi olmadığını biliyorsa ona göre önlemini alıyordur bence.
      Olay bu kadar kolay olmayabilir.

  12. “To be or not to be değil / cogito ergo sum hiç değil / mühim olan anlamak kaçınılmazı” diyordu şair…(h.k. değil:) Katılıyorum ve ekliyorum: olursa olsun, olmazsa olmasın:)

  13. Üstat,

    İnşallah söylediğiniz gibi olacak olan nasıl olsa olur ve demokrasimiz bir sınavdan daha başarı ile çıkar.
    Benim korkum ya olacak olanın olmasına izin verilmez ise.

    Çok selamlar

  14. yorumlarım duruyor, tahminlerimde hiç yanılmadım.
    kürtler akp ye destek olmayacak dediklerinde, olacak
    akp seçimleri kazanamayacak dediklerinde kazanacak,
    Erdoğan başkanlığı alamayacak dediklerinde, alacak
    akp-mhp nin arası açılacak dediklerinde açılmayacak dedim hep.
    bunları iktidara ve icraatlarına bakarak söylemedim, muhalefete ve muhaliflerin haline bakarak söyledim. bu seçimde faklı olan ne var, sadece bazılarının pek bi güzel yaklaşımla tencere kelimesine indirgediği gibi ekonomik sıkıntı-lar var. bu seçmen üzerinde son derece etkili bir başlıktır, yakıcı, yıkıcı etkileri siyasilerce malumdur. dolayısıyla bu seçimi ön görmek zor. seçmenin haklı tepkisini rakamsal düzeyde okumak ta öyle.
    sayın korunun bu günkü yazısı anlamlı. başta düşük seyreden cumhur ittifakının oyları yükseliyor. ankara daki ara bile kapanıyor. çek senet meselesi mansur yavaşı etkilemiş olabilir. ilginç olduğu kesin. cumhur ittifakın oy kaybedebileceği algısı şunlara bir ders vereyim isteyen akp seçmenini konsolide ediyor bence. şimdi ders verme zamanı mı, ortalık daha fazla karışır mı, daha kötü olur mu ya gerçekten oylar çok düşerse rahatsızlığı yaşıyor seçmen. ortalığın chp ye kalmasını istemeyecektir.
    çünkü asıl mesele seçmen alternatifsiz, gidebileceği bir kapı, nefes alabileceği bir alanı yok. bu ülkede seçimin kaderini muhafazakar oylar belirliyor, bu ülkede muhafazakar oylar chp nin olduğu yere gitmeyecektir. geçen seçimde bunu gördük hep beraber… çok yazdık, çok söyledik, ve çok haklı çıktık saadet alabileceği potansiyel oyun yüzde onunu bile alamadı, ciddi bir oy patlaması yapabilecekken yapamadı, çünkü yanlış yerde durdu, tek başına bile dursaydı ya da iyi parti ile olsaydı şimdi karşımızda bambaşka bir tablo olurdu.
    chp seçim sürecini yine iyi değerlendiremedi. hoş bir manzara yine çizemedi. kılınçdaroğlunun diktatör tutumu, partinin önde gelenlerini bile isyan ettirdi, aday seçimleri büyük rahatsızlık yarattı, parti içi kavgalar herkesi rahatsız etti, polemik şarlatanlığı da hiç hız kesmedi. bırak akp seçmeninden oy almayı kendi seçmenini sandığa başını gözünü yarmadan taşırsa ben bunu bile başarı addedeceğim ki bu akp seçmeninde olan çaresizlik ve altenatifsizlik chp seçmeni için de geçerli demeye gerek var mı bilmem…
    şu anda iktidara muhalefet eden tek bir muhalif varsa o da tenceredir. ciddi bir rakiptir, chp ye benzemez. yine de ben son günlerde sarsıcı bir olay olmazsa cumhur cephesinin kısmi bir kayıpla seçimden çıkacağını düşünüyorum, büyük bir oy kaybı yaşamasını beklemiyorum. seçimden sonra da şöyle herkesin gönlüne hitap edecek bir parti kurulursa ne ala aksi halde bir sonraki seçimlerde de yine aynı şeyleri konuşuyor oluruz bu platformda.

    • Didem hanım en son cümlenizde belirttiğiniz gibi yine aynı şeyleri konuşuyor olacağız galiba… Yeteneksiz sanatçıların yaptığı her eser birbirinin türevidir ya; bu siyasi manzarada nasıl bir parti kurulursa kurulsun muhalefet partilerimizin bi benzeri olur heralde? İş ki o tencerede sn.bernarın öve öve bitiremediği aydın taslağının bahsettiği türden çok büyük altüst oluşlar pişiriliyor olmasın..!

      • ne zaman endişelensem ”olanda hayır vardır” hadisini anmaya çalışırım. çok sevdiğim bir büyüğüm şer dediğin bir aysberg gibidir, altında büyük bir hayır vardır. insanlar şer gitsin isterler, lakin şer gidince hayır da gider bilmezler derdi.
        Allah vatana millete zeval vermesin.
        hikmeti anlamak zordur.

    • Didem Hanım ;
      O zaman sizde Bernar beyle aynı şeyi düşünüyorsunuz, çünkü oda kısmi bir kayıp yaşanacağını fakat asıl çöküşün 2 yıl içinde olacağını söylüyor. Siz sadece o kadar uzun süreler için bir tahminde bulunmuyor daha çok anı değerlendiriyorsunuz.

    • Önce Sayın Korunun yazısını sonra Didem hanımın yorumunu okuyorum genelde, öyleki bu köşenin sanki bir tümleyeni oldu, yani yorumlar içerisinde orta sahanın AK parti yarıalanından objektif görünümü olarak değerlendiriyorum Didem hanımın yorumlarını ve çoğunu da isabetli bulduğumu belirtmeliyim. Bugün özellikle her cümlesine katılıyorum. Ekonomik stabiliteyi muhafaza etmekten ziyade bulandıran, neticesi açık seçik belli olan bir(Berat Albayrak) tercihte ısrarı; benlik, ego, kibir gibi kavramlarla ilişkilendirdiğimden malum tencere sorununun müsebbibini Tayyib Erdoğan olarak görüyorum. Doların 3,80 lerden 4,90 lara seyri esnasında hiç bir girişim yapılmayıp devam eden süreçte rekor düzeyde faiz artırımı yapılmış olmasının altında başka saikler de olabileceğini düşünüyorum. Tabii ki bu belediye başkanı seçimi netice itibariyle, bence CHP nin adayı bulunduğu partinin nasıl menfi etkisini görecekse, Binali yıldırım da Sayın Reisin tercihlerinin olumsuz etkisini görecektir. Bence bu seçimde seçime gitmeyenlerin oranı ciddi bir şekilde artacaktır.

  15. Herzamanki gibi herkafadan ayrı ayrı ses çıkar… bu sefer salladık, yıktık, bunlar bitti, göreksiniz bak bahar gelecek, yine yeşillendi fındık dalları, kirazlar çiçek açacak der… son sözü rabbimin izniyle yine biz şekillendiriz…Devlet millet Bahçeleriyle daha güzel olacak inşallah… Hepimiz gerçek anketin sonuçlarını yakında alacağız…. Kıvırmak çamura yatmak yok ha.. yok böyle oldu yok şöyle oldu…:)

    • İyi güzel de kardeşim, senden de cak-cuk dışında bir ses çıktığı yok. Liderin ve partin gayet de güzel mi yönetiyor ülkeyi? Ben aklımı bozmuş, AK Parti’nin yakında dağılacağını ileri sürerken, sen neden bu yerel seçimlerden başarıyla çıkacağınızı, 2023 başkanlık seçimlerine kadar olan sürede daha da güçleneceğinizi ileri sürmüyorsun?

      Söyle bakalım: Ankara’da ne olacak?
      Söyle bakalım: Liderin ve partisi yerel seçimlerden oyunu koruyarak mı, oyunu artırarak mı çıkacak? Ne olacak Türkiye geneli Cumhur İttifakı oy yüzdesi?
      Söyle bakalım: İstanbul’da B. Yıldırım ile E. İmamoğlu arasındaki yüzde oy farkı ne olacak?

      Bende uyandırdığın izlenim o ki, Erdoğan’ı bir seçim yıkımı beklediği yolundaki yaygara beni değil seni etkilemiş. Mezarlıktan geçerken ıslık çalar gibi bir ruh hali gözlüyorum sende. İnşallah maşallahı bırak, madem partini ve liderini başarılı buluyorsun, şuraya iki tane rakam yaz! Çok mu zor? 🙂

      • Bernar al sana devlet bahçeli usulü rakam… yanlış yapan 100 yer… ekle ona cumhuriyetin kuruluş yaşını ettimi sana 2023… rakamsa rakam…:). Bi de anladık laf ebesisin sesin çok çıkıyor… her yorumuna cevap yazarız ama işimiz va gücümüz va. Laf ebesi olman herzaman doğru olduğun anlamına gelmez….O kadar yorumlamarın içinde yine de doğru yok değil tabi…bozuk saat bile meselesi yani…Ben seni Gayret Bey’e teslim edeyim senin hakkından o gelir ancak…

  16. Bence seçim sonuçları hakkında takınılacak tavır
    şunlardan biri olabilir:

    1.”Seçimin sonucunu tahmin edemiyorum,bir öngörüde bulunamıyorum.”

    2.”Bu seçimde Cumhur İttifakı’nın yarışı önde bitireceğini tahmin ediyorum.”

    3.”Yarışı Millet İttifakı’nın kazanacağını düşünüyorum.

    4.”Ben filan tarafın kazanmasını istiyorum.”

    Kendim 4.gruptayım.Cumhur
    İttifakı’nın kazanacağını hem
    tahmin,hem temenni ediyorum.

    Bunların dışında karışık bir takım imalarda bulunmayı
    görüşten saymıyorum doğrusu.

    • Siz, aslında hiçbiri görüş olmayan bu seçenekler dışında kalan öngörüleri görüş saymayın, Bekir Bey. Mesele, birinin adı Cumhur, diğerinin adı Millet olan iki at yarışı arasında geçen bir yarıştan çıkacak oy yüzdesinden ibaretmiş gibi görün -ve gösterin.

      “Cumhur İttifakı’nın yarışı önde bitirmesi” Ne demek bu şimdi? “Yarışı Millet İttifakı’nın kazanacağını düşünüyorum.” Peki bu ne demek? Görüş mü şimdi bu?

      Yarışı önde bitirmenin ölçüsü, kriteri ne? Ankara ve İstanbul’u kaybetmiş bir Cumhur İttifakı Türkiye geneli oy yüzdesinde diğerinden çok oy alsa, yarışı kazanmış mı olacak? Ya da, Ankara’yı alıp Eskişehir’i kaybetmiş, İstanbul’da B. Yıldırım’ın 6 puan gerisine düşmüş Millet İttifakı Türkiye genelinde yüzdelik oy bazında seçimi önde bitirse, bunu yarışı kazanmak olarak mı tanımlayacağız?

      KAZANMAK sözcüğünün KRİTERLERİ’ni açık seçik ortaya koymadığınız sürece, sizin yazdıklarınızdan hiçbiri gerçekte bir GÖRÜŞ değil.

      Ankara ve İstanbul’da olacakları öngörün, açık seçik yazın. Bir de Cumhur İttifakı’nın erişeceği oy yüzdesine ilişkin içinde rakamların da geçtiği bir öngörüde bulunun. Değilse, salt İstanbul’u elde tutmuş olmaya yaslanarak, “Gördünüz işte, öngörüm de beklentim de gerçekleşti!” diye ortaya çıkmanız pekala mümkün. Diğerleri de, salt Ankara üzerinden yola çıkarak kendilerini başarılı ilan edebilir pekala.

      Soyut, aslında hiçbir şey söylemez ifadelerle kendinizi olası her durumda güvence altına alan cümlelere sığınmak değil görüş bildirmek 🙂 Temennileri geçelim, Efendim. “Liderim ve partisi başarıldır, aha Ankara’da şu, aha İstanbul’da bu, ahan da Türkiye genelinde alacağımız oy yüzdesi bu olacak. Bırakın seçimlerden yara alarak çıkmayı, oy artırarak çıkacağız!” deyin de yazdıklarınızın bir anlamı olsun.

      • Bernar Bey,
        Tayyip in kaybetmesini o kadar çok istiyor ve arzuluyorsunuz ki insanların temennim diyerek subjectif görüşlerine bile tahammül edemiyorsunuz ve birde hırçınlaşıyorsunuz.adı üstünde temennisini belirtmiş.Siz Fehmi koru dan 10 kat hergün temennilerinizi yazıyorsunuz.
        Tahmin istiyorsanız alın size tahmin.
        1-Ankara başabaş veya kaybedilebilir diğer yerlerde pek süpriz yok.
        2-Ankara+İstanbul+Birkaç yer daha aynı anda kaybedilmezse cumhur ittifakı için zaten hiçbirşey olmaz.Seçimden sonra Suriye harekatı var.
        3-ikinci madde gerçekleşse bile birşeye karşı olmak ayrıdır. yönetmek ayrdır.7 haziran daki gibi elleriyle mührü getirip yine teslim ederler siz hiç korkmayın.
        Çünkü muhalefetin tamamı yönlendirilebilsin diye işe yaramaz adamlardan oluşturulmuş KASET başkanlarıdır.Anlık karışıklıklarla iktidar ele alınamaz.
        4-Siz hiç korkmayın ABD,FETÖ.PKK nın karşı olduğu adamı son düzlükte bu halk yalnz komaz.Yerine gelecek kişi veya kişilerin bu üçüne açıkca hergün ve ondan daha sert bir şekilde karşı olduklarını beyan etmeleri ve bunu hergün tekrarlamaları lazım halk gözünde meşru olabilmek için.
        5-Yeni partil falan beklyorsanız zamanında masaya yumruğu vurmamış “benim liderimdir,boynum kıldan incedir” demiş Davutoğlu ve Babacan dan veya CHP ye çatı aday olmuş Gül den bir nane olmaz.Zaten bu seçim İstanbul ve Ankara kaybedilmezse onları esamesi sonsuz kadar okunmayacak.Ara ara kendilerini hatırlatırlar o ayrı
        6-Siz daha çok bahar beklersiniz.Sıkı durun çözölmeyin gibi subliminal mesajları ciddiye almayın.Çünkü yurt dısına kaçanar keyfinde garip,gürübanın evladı ABD ajanı olduğuna mı hapisllerde çürüdüğüne mi yansın.
        Sizde kendinizi gidecekler hikayesine inandırmayın sonra ciddi şekilde terapi gerekiyor dünyaya döndürmek için .Etrafımdaki kriptolardan biliyorum

        • Merhaba Serdar Bey,

          Madde madde dile getirdiğiniz, okunup tartışmaya değer gerçek görüş ve düşüncelerinizin bir kısmına katılıyorum, diğerlerinde hemfikir değiliz.

          (1) Muhaletin işe yaramazlığı konusunda hemfikiriz.
          (2) Seçimden, Ankara dışında Millet İttifakı’nın sevincine vesile olacak pek bir şey çıkmayacağını ben de düşünüyorum.
          (3) Kurulacağı söylenen yeni parti, kendisini A. Gül, Babacan, Davutoğlu ikilisi ya da üçlüsüne yaslayarak çıkacaksa ortaya, hiç çıkmamaları, oturdukları yerde oturmaları hem kendileri hem millet için daha hayırlı olur.
          (4) Benim derdim R. T. Erdoğan ile değil, onun ve AK Parti’nin arkasına saklanmışlarla.
          (5) Yersiz bir mütevazilik gösterisine girişecek değilim: Gülen ve etrafında yuvalanmış karanlık çetenin gazeteci, yazar, vs. müsvettesi kılığındaki düzenbazları, aklını kullanma konusunda yanıma bile yaklaşamaz. Bunların kimin ve neyin askeri olduklarını görmek için 15 Temmuz’u beklemeye gerek yoktu pek çok insan için. 17-25 Aralık, MİT tırları, H. Fidan hamlesi, barış sürecini bitirmek için PKK ile yaptıkları işbirliği fazlasıyla yeterliydi. Gülen bitti, cemaatin kapısına kilit vurup kendisini dağıtmasını öneren de kendi akademisyenleri.

          (6)”Erdoğan gitsin muhalefet gelsin”ci olmadım hiçbir zaman. Erdoğan gitsin, dindar-muhafazakarlar gelsin diyorum. Söylediğim bundan ibaret. Salt Gül vs. var diye yeni bir partinin peşine takılacak kadar da salak değilim doğrusu.

          • Merhaba Bernar Bey,
            Zor günlerde düşmanın oklarına bakıyorum ve ölümüne Reis diyorum.
            Erdoğan girsin demek ABD,PKK,FETÖ gelsin demektir.
            Çünkü “Dindar Muhalefet” dediğiniz kim ortada yoklar.
            Ortada olmayan birileri gelsin mantıklı değil.

          • Aslında var: Saadet Partisi. Ne var ki, Saadet kendisini bir kitle partisine dönüştürecek mekanizmalardan uzak duruyor. Sayın. Karamollaoğlu, “Biz herkese açığız, gelsinler çatımız altında birlikte çalışalım” diyor, ama orada duruyor. Gelebileceklere geleneksel Milli Görüş gömleğini giymeyi dayatarak kitle partisi olunmaz. Refah Partisi, Kürt meselesinde örneğin, bugünkü Saadet’in çok daha ilerisindeydi. AK Parti’nin çözülüşü pek bir şey getirmeyecek Saadet Partisi’ne. Türkiye sosyolojisi, geleneksel sol, sağ, milli görüş, HDP vs. kodlarını aştı, çok ötesine geçti. Bunun farkında olanlar bir kitle partisinin kuruluşuna ön ayak olurlar, olmazlar. Olmazlarsa, Saadet, ülkücü camianın Yazıcıoğlu liderliğindeki BBP’si (bugünkü BBP değil) gibi kalır: Dindarların ahlaklı, idealist, presiplerinde tutarlı ve tavizsiz güzel ve temiz partisi. Bilyoruz ki, bu, iktidara aday olmak için yetmiyor. Velhasılı, ülkenin ekonomik-siyasal krizi bir süre daha AK Parti etrafındaki formullerle devam eder. Anlattğım türden bir parti kurulur mu? İnanın bilmiyorum. Kurulacak bir ya da iki tane, ama ne ve nasıl olacakları benim için de büyük ölçüde muamma. Eski AK Parti küskün bürokratlarıyla ortaya çıkarlarsa hemen hiç şansları yok. Alırlar yüzde 5 ya da yüzde 7. Erdoğan’ı güçten düşürür, ittifak pazarlıklarından nemalanırlar, hepsi bundan ibaret kalır. Benim beklentim çok başka.

      • Seçmen 2 ittifak etrafında kümelendiği için,yüzde
        elli oy oranını aşan taraf yarışı kazanmış demektir bana göre.Bu ister Cumhur İttifakı,ister Millet İttifakı olsun.Ankara ve İstanbul’u
        kaybetse bile bu böyledir.
        Çünkü %50’yi aşan ittifakın
        bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma ihtimali
        daha yüksek olacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimine böyle bir avantajla başlayacaktır;
        her ne kadar o güne kadar
        köprünün altından çok sular akacak olsa da.

        Ben Cumhur İttifakı’nın
        İstanbul’u da,Ankara’yı
        da alacağına inanıyorum.
        Türkiye geneli oy oranının
        da 50’den fazla olacağını düşünüyorum.Ne kadar fazla olacağını bilemem.

        Yüzde olarak kimse tam bir oran veremez.Verse de öylesine vermiş olur.

  17. Bir vatandaş olarak sizden (Yeniçağ’dan Arslan tekin, Ocak Medya’dan Fehmi Koru, Karar’dan Taha Akyol ve Mehmet Ocaktan’dan) ricamdır; “zimmetten maliklik doğmayacağını. Bugün T.C.Devleti’nin bütün envanterinin kendilerinde zimmetli olduğu zevatın, malik sıfatında olmadığı hakkında. Ruz’i mahşer diyen zevatten bi’ümitteyim, siyasetten de. Bari sizlerden ümitvar olmak isterim.

    • Saydığın gasteci müsvettelerinin hepsini toplasan bi f.koru etmez; ümit diye onlara kaldıysan avcunu yalarsın:) milletin ak dediğine kara demeyi bırakın önce a.gişi…

      • Saydığım gazetecilerin ederini bırak ben takdir edeyim. Sizin demenizle akpak da olmuyor, ((h(a)).gayret etseniz de.

  18. “Seçimlerin sonucu aslında kampanyalar başlamadan çok önce bellidir…”tezinizi ben, bulunduğum yerde aynel yakin yaşıyorum ve yaşadığım şehir ile ilgili bir tahminim var; dost sohbetlerinde bunu hep işliyorum.

    Kampanyalar başlamadan evvel değil, hatta aday ve aday adayları dahi ortaya çıkmamışken yaşadığım yerin yerel yönetimiyle ilgili halkın kanaati hiçbir tesir ve propagandaya gerek kalmadan (ki, bu zaman diliminde henüz propaganda dönemi başlamamıştır) halk, kanaatini içinden geldiğince ortaya koyuyor. Bu, memnun kalmadığı yönetime alternatif bir yeni yönetim ya da aday açlığından! kaynaklı bir dışa vurumdur. Bu dönemde mevcut yönetim için ibreler negatif seyrederken yeni aday profilleri ortaya çıktıkça bu ibre ya pozitife döner ya da negatife doğru iniş devam eder.

    Bizde farklı bir durum oldu; iktidar partisince aday gösterilmeyen sabık başkan, partisinden ayrılıp SP’den adaylığını açıkladı ve ibre ondan yana hayli yükseğe çıkarken, mevcut ve yeniden aday olan başkanın ibresi de pozitife yöneldi! İlginç bir durum değil mi?

    Küçük ölçekli bir şehirde yaşadığım için ben bunu biraz daha kavrayabiliyor ve gerçeğe yakın tahmin oluşturabiliyorum. Ama yaşadığımız seçim döneminin, tahmin ortaya koyabilmenin diğerlerinden en zor olduğu bir dönem olduğunu da itiraf etmeliyim.

    Bugüne kadar ilçemde gerçekleşen seçim sonuçları ülke geneli için gerçekleşenden ya taban tabana yakın zıt ya da onunla örtüşerek gerçekleşir.

    Ben şimdiden sizlerin aksine buradan hem ilçem hem de ülkem geneli için bir tahminde bulunayım.

    İlçem için olanı: SP : yüzde 55
    AK Parti: yüzde 35
    Diğerleri: yüzde 10

    Ülke geneli için ise: Cumhur ittifakı yüzde 4 ila 7 arası oy kaybı yaşayacak. Bu kayıpların tamamı Millet İttifakında toplanması için bir neden yok ki, HDP’nin oyları aday gösterdiği yerlerde kendine sayılacak ve diğer irili ufaklı partilerinde elde edeceği belediyeler de olacak. Yani belediyelerin partilere göre dağılımı karmaşık olacak ve ülkenin seçim haritası bir renk cümbüşüne dönecek.

    Gerçek değil, bu bir tahmin.

  19. Seçimlere ilişkin bir kestirimde bulunmak için, elimizdeki yegane araç, araştırma şirketlerinin anket çalışmaları değil. Hatta, ben daha ileri giderek, bu şirketlerin yaptıkları iş ile sosyal bilimler arasında herhangi bir bağın olmadığını düşünüyorum. “Yerel seçimlerde hangi partiye oy vereceksiniz?” sorusunu “denek” olarak seçtiğiniz birkaç bin insana sorup eriştiğiniz rakamları yüzde hesabına vurmanın bilimle pek bir ilgisi yok. Bilim, burada, deneklerin yaş, meslek, eğitim gibi faktörlere bağlı olarak, doğru seçilmesinden ibaret.

    Söz konusu şirketlerin önemlice bir kısmı, müşterileri için seçim sonuçlarını tahmin etmek üzere anket yapan bildiğiniz anket şirketleri. Bir de, KONDA gibi, gerçek anlamda kamuoyu araştırma şirketleri var. Bunlar, seçimlerden bağımsız olarak, bütün bir yıl boyunca çalışan, toplum bilimlerin en karmaşık araçlarını da kullanan kurumlar. Dertleri, bize seçimlerde seçmenin vereceği oyların partilere yüzdesel dağılımlarını koymaktan ibaret değil. Onların asıl yaptıkları şey, çoğu zaman Türkiye Toplumsal ve Siyasal Eğilimler Analizi benzeri bir başlıkla periyodik olarak yayımladıkları, sayfalar dolusu hacimli araştırmalar. Yalaka basın da dahil tüm gazetelere göz atmak gibi bir merakınız ve bunun için serbest zamanınız ve enerjiniz varsa, bu da hayli ipucu yakalamanızı sağlıyor. Bir de, topluma ve siyasete, liberal kapitalist düzenin gerçek sahiplerinin penceresinden bakabilme çabasına girişmeniz gerekiyor.

    Şunu, daha sonra mahçup duruma düşmeyeceğimi bilerek, söyleyebilirim: Çok büyük ihtimalle 4 yıl sonraki başkanlık seçimlerinden önce, AK Parti’nin dağılarak siyaset sahnesinden çekilişine tanıklık edeceğiz hep birlikte. Ankara ve Antalya gibi kayıplarla, yüzde 6 gibi bir genel oy kaybıyla seçimlerden çıkacak olan Erdoğan, çok daha beterinden ürktüğü için, 1 Nisan’ın ilk saatlerine girilirken derin bir oh çekecek. Yakında olacaklardan habersiz olduğu için, kendisini rahatlatan bu seçim sonuçlarının partisinin ve kendisinin tükenişinin miladı olduğunu göremeyecek.

    Saadet Partisi, AK Parti ve Erdoğan’ın çözülüşünden en az yararlanabilen parti olacak. Davutoğlu, siyaset sahnesine kendi partisiyle çıkmaya yeltenir ve söylendiği üzere, milliyetçiliği anıştıran bir retoriğe yaslarsa partisini, gireceği ilk seçimlerde, (liberal, ideolojik söylemi belirsiz, tüm Türkiye’ye seslenen bir partinin de kurulmuş olması halinde) yüzde 1’i bile zor bulacak. Dindar-muhafazakar dünyanın kendi içinden çıkaracağı GERÇEK yeni parti ise, gireceği ilk seçimlerden en az yüzde 10 oranında oy alacak. Bu yeni parti, AK Parti’nin bir Erdoğan severler partisine dönüşüp yüze 12’lere kadar geriletecek gireceği ikinci seçimlerde. MHP, hiçbir seçimde yüzde 12’nin altına düşmeyecek. İyi Parti ya MHP’ye dönecek, ya da yüzde 3’lere kadar gerileyecek. CHP, bir lider değişimi yaşayacak, ana muhalefet konumunu elinde tutacak.

    İçinde yaşadığımız liberal kapitalist düzenin sahipleri, sömürünün son dönemlerdeki pervasız azgınlığına duyulan (ve giderek artacak) öfkenin, bu muhalefet partileriyle yatıştırlamayacağını görüyorlar bence. Kürtleri bu kadar itip kakmanın kendi ayağına sıkmak olduğunun da farkındalar. Ortada, yığınlarda kurulu düzenden uzaklaşmayı beraberinde getirecek bir umutsuzluk riski var. Oysa, iktidar partisinden muhalefet partilerine kadar, tüm partilerin biricik işlevi, yığınlar nezdinde bu düzene bir rıza üretmek.

    O halde, soru şu: Aşınan ve yakında daha da aşınacak olan düzene toplumsal rıza, nasıl giderilebilir?

    Düzenin sahipleri aptal insanlar değiller. 28 Şubat, Hort-zort’un kullanım tarihinin geçtiğine işaret etti, bu işareti çok iyi aldılar, nurtopu gibi bir AK Partimiz oldu.

    Siz olsanız, yakın geleceğin siyasal panaromasını şekillendirme işini Perinçek’lerin ellerine teslim eder misiniz?
    Hem yanlış, hem nafile bir tercih olur bu. Dolayısıyla: Vatan Cephesi, yolun sonuna yaklaşıyor. Çünkü o da misyonunu tamamladı. Dini ve dindarları gözden düşürmekti misyonu. Başarıyla tamamladı. Düzenin sahipleri, Perinçek’le yola devam edilmemesi gerektiğini göremeyecek kadar aptal değiller.

    Aklın yolu bir: CHP + Dindar muhafazakar yığınların yeni reformist kitle partisi. Yakın geleceğin sloganı ve çağrısı bugünkünün tam tersi olacak: Kardeşlik, barış, siyasal kutuplaşmanın yaralarının sarılması vs.

    Bence bunu H. Gayret Bey de görüyor!

    • Bernar bey sizin bu tarihli, rakamlı, oranlı ve kesin öngörüleri içeren yorumlarınızı okuyunca, kendimi bir mühendisin hesaplı kitaplı proje yapımını seyreden bilgisiz, beceriksiz acemi bir çırak gibi hissediyorum:))

      • Estafrullah, Necip Bey. Cumhurbaşkanlığı ve başkanlık sistemi oylamasından beri siz de bilyorsunuz yapmaya çalıştığım şeyi: İktidar partisi leyhine veya aleyhine büyük oy değişimleri beklentisi olanların saflığına gülümsemek, yakın dönemin siyasal gelişmelerine odaklanmak. “İnce’nin topladığı kalabalıklar balon. Erdoğan birinci turda seçilir, başkanlık sistemi elinde patlar” demiştim. Üzerinden henüz 9 ay geçti, Türk usulü başkanlık sisteminin tablosu ortada. İnanın olan biteni görüp okumak o kadar zor değil. Midenize kramp girse de, Ulusal Kanal’ı dikkatle izleyin, Avrasyacı gazetelerden üç beş yazarı gündelik olarak takip edin. Bunların misyonunun ne olduğunu, bunlara hangi noktaya kadar izin verileceğini kestirmeye çalışın.

        Seçimler geride kaldıktan bir süre sonra, Erdoğan’ın en istikrarlı destekçisi Topbaş Ailesi ile Erenköy Cemaati’ni konuşacağız biraz 🙂 Şimdiden BİM nedir diye merak edip bir araştırın bence 🙂

        • Bence başkanlık sistemini değerlendirmek için kabulünden bugüne kadar geçen süreye göre acele karar vermeyip 1 Nisandan sonraki 4 yılı aşkın seçimsiz-kemiksiz süreyi bekleyip gözlemleyin ve sonra değerlendirin. Daha başkanlığın fragmanı bile sayılmaz bugüne kadar geçen sürede oynananlar. Diğer söylediklerinizi bilemem, olabilir ama mevsimlik moda rüzgarı gibi günlük meseleler olacaktır ve geçicidir. Yeni sistem 1 nisandan itibaren temelli ve esaslı biçimde kurulup uygulanacak. Geçiş döneminden farkını ve ülkeye yararını birlikte göreceğiz inşallah.

          • Bu sistemi 1 gün bile görmeye gerek yok bence. Bütün ama bütün her şeyin bir kişiye bağlandığı sistem nasıl iyi olabilir ki?
            Akla mantığa uygun gelmiyor. Ha birkaç binden oluşan bir toplum olurduk belki. 82 milyondan bahsediyoruz.

    • Bernar Bey;
      Gelecekten konuşmak bence ne kadar isabetli okunmaya çalışılırsa çalışılsın biraz fal bakmak gibi bir şey. Her an hayatımıza farklı argümanlar girebilir , Allah korusun çıkacak bir savaş yada ani bir büyük çapta kriz yada başımıza düşecek göktaşı..
      Bakalım gene de ne kadar haklı çıkacaksınız?

      • Söylediğiniz doğru elbette. Savaş gibi tüm toplumu derinden sarsacak bir durumda her şey değişir. Zaten öyle bir durumda siyaset rafa kalkar, iktidar etrafında kenetlenir insanlar. Bunun dışında, yakın dönemin muhtemel siyasal panaromasına ilişkin benim yaptığım türden kestirimlerin fal bakmak kadar uçuk olduğu kanısında değilim.

        Sanırım farkındasınız, kendi kişisel beklentilerimi “çözümleme” diye insanlara sunmak değil yaptığım şey. Kendi kişisel beklentilerimden tamamen bağımsız, Türkiye siyasetinin 35-40 yılını içine alan bir perspektiften bakarak yazıyorum yazdıklarımı.

        Türkiye, istisnasız tüm derin ekonomik kriz dönemlerimden siyasal bir altüst oluş yaşayarak çıktı. 12 Eylül askeri darbesinin önemli nedenlerinden birisi de 24 Ocak kararları gibi çok acı bir reçeteyi millete dayatabilecek güçte olmamasıydı geleneksel partilerin. Yönetenlerin krizi, ANAP gibi yeni bir parti sayesinde aşıldı. AK Parti, geleneksel partilerin mutlak yıkımının enkazı üzerinde yükseldi.

        Derin bir krize doğru gidiyor muyuz? Vereceğiniz yanıt çok kritik.

        Bence herkesin gördüğü, yaşayarak hissettiği ekonomik açmazdan seçim sonrasında, ya da bir iki yıl içinde kurtulmak, geçim sıkıntısını, çok insanı yakan işsizliğin üstesinden gelinmesini mümkün mü? Bu da ikinci kritik soru.

        Ne Türkiye, ne bir başka ülkede, ekonomik gücü elinde tutan sınıf ve bunların ittifakları krizden hırpalanmış, rıza üretme kapasitesi örselenmiş bir siyasal partiyle çıkmayı hesaplamaz. Her seferinde, halkın acı reçetelere katlanmasını mümkün kılmak için, geniş halk kitlelerinin onayını alıp umut oluşturacak bir KİTLE PARTİSİ’ne ihtiyaç duyar.

        Meseleye bu tür noktalardan bakarak okumaya çalışın yakın dönemi.

        Ekonomiyle ilintili verileri ve trentleri yanlış okuyorsam, tamamen çuvallamış olacağım. Böyle değilse eğer, olasılık olarak söz ettiğim öngörülerim inanın fal açmak değil. Kriz kalıcılaşırsa (ki bence hiç kolay değil geride bırakmak ve Erdoğan’a yanlış üstüne yanlış yaptırıyor birileri), inanın Erdoğan 2023’e erişemez.

        Bu arada uluslararası aktörleri de yabana atmayın: NATO/Avrupa Birliği, meydanı Avrasyacılara bırakıp kenara çekilir mi?

    • Bu tahminlerinizin ilk kısmı doğruya yakın çıkarsa; bir parti kurun sizi destekleyelim.

  20. Bir Reklamın Düşündürdükleri

    CHP’nin tv lerde dönen bir reklamı var. Çokta beğeniliyor üstelik. Hatta reklamın sonundaki logoyu görene kadar ak parti reklamı sananlar var.
    Hatırlarsınız, baş örtülü bir kadın kucağında çocukla otobüse biniyor. Bir delikanlı atlayıp yer veriyor. Yanındaki açık bayan sevgi gösterisinde bulunuyor. Sonra simit paylaşılıyor falan. Bu sahnenin gerçeğini yıllardır İstanbul’da yaşayan birisi olarak defalarca ben de yaşadım. Fakat gerçeği reklama tam uymuyor, benim hatırımda şöyle kalmış olaylar.
    Başörtülü kadın kucağında çocuğu ile otobüse biner. Birisi kalkıp yer verir. Yandaki sarı boyalı geçkin kadın söylenmeye başlar,
    -Türbanlılara yer veriyorlar. Biz müslüman değiliz sanki, taa nereden ayakta geldim.
    -Ne alakası var kucağında çocuk var hanımefendi
    -Ne var! ben de bayanım, bana da yer verilmesi gerekmez mi?, ama bunları niyeti kötü niyeti!
    Arkadan top sakallı bir beyefendi.
    -Hepsinin de 5-6 tane çocuğu var, belediyeler besliyo bunları nasılsa.
    Otobüsteki esmer iki çocuk arada simit yiyen beyefendiye bakarak konuşuyorlar. Simidinden koca bir parça ısırırken söyleniyor,
    -Doğduğdu bua Tayip
    -Efendim? diyor yanındaki
    – Doldurdu bu suriyelileri Tayyip, başımıza bela
    La havle çekiyor sakallı genç yinede söylemeden geçemiyor,
    -Savaş var, ne yapsınlar, yardım etmek lazım elimizden geldiği kadar.
    – Ne yardım edecem, Tayyip maaş bağlamış hepsine, biz aç geziyoruz, elindeki simidi alacaklar gibi ağzına atıp yutuyor. O sırada otobüs bir durağa yaklaşıyor, durağa yakın camiden ezan sesi yükseliyor. Saçları sarı boyalı kadın söyleniyor, rahatsız oluyor besbelli
    -Her taraf camii, okul yapmazlar hiç, tabii işlerine gelmiyor millet uyanacak.
    Kör parmağım gözüne, üç tane çarşaflı kadın biniyor otobüse.
    Kadın çıldıyor
    -Türkiye laiktir laik kalacak!

    • Kartların yeniden karılacağı günlere hazırlık bunlar Üstadım! Titrek bastonuyla tın tın gidermiş gibi yapan CHP’den yakışıklı bir damat çıkarılacak.

      Peki ama gelin nerede?

      Olanlar arasında aramayın!

      • Bernar bey ilerlemiş yaş ve geçmiş bedeniyle, Chp den bırakın damadı veya gelini, metres bile olmaz artık. Olacak olandan da o kadar emin olmayın. 🙂 Bu memlekette bir müddettir millet kendi arsasına gecekondu da yaptırmıyor, tarlasını da yabancıya sürdürmüyor.

        • Yani, Necip Bey, gerçekten üzüyorsunuz beni. Yahu daha dün kadar yakın değil mi CHP AK Parti koalisyonunun kurulmasına ramak kalmışlık günleri? Ne çabuk unutuyorsunuz! Birilerinin işine gelmedi, PKK İŞİD bombaları derken, şehirlerde hortlayan terör eylemleri, hendek mendek derken Kasım seçimlerine gidildi. Tek başına iktidar olamaz duruma düşmüş, CHP’nin koynuna girmeye ramak kalmıştı. Bahçeli, “Kambersiz düğün, bensiz siyaset olmaz. Yav Erdoğan, indir şu başkanlık sistemi dediğin şeyi kaldırdığın raftan. Neymiş, ne değilmiş, bir bakalım. CHP’yi boş ver sen. Senin siyasal krizini ve tıkanmışlığını ben çözerim. Üç beş yıllığına evleniriz, nikah şahidimiz de Derinceli Doğu Paşa olur. Bence sen bunu bir düşün” diyerek ortalığa atılmasa, sular başka türlü akacaktı.

          Siz ne arsasından bahsediyorsunuz? İşler kıvama gelip ip yine Bahçeli’ye çektiriliverdiğinde, bırakın arsayı marsayı, ortada ne ev bark kalacak, ne de sizi misafir etmeye gönüllü eski kanka.”

          Ben hep söylerim: Kılavuzu Doğu olanın burnu . .tan kurtulmaz. 🙂

          • Chp ile koalisyonu yapmak isteyen Davutoğlu idi ve bu onun başbakanlığının sonu oldu Sayın Bernar. O seçimden sonra ne oldu da oyunu 10 puan artırdı? demek ki halk da Chp ile koalisyonu istemedi. Zaten başkanlık sistemini isteyenler koalisyona işte tam da bu sebeple karşı çıkıyorlar, işbirliği yapılacaksa seçimden önce ve açık ittifak şeklinde olsun, seçimden sonra parti yetkilisinin keyfine göre halkın istemediği bir işbirliği yapılmasın diye. Siz başkanlık sistemine geçtiğimize hala inanmıyorsunuz sanırım ama, sizin dediğiniz gibi 2 yıl sonra yeni bir parti kurulup Chp ile birlikte iktidara gelmesi gibi bir kanuni imkan yok artık. Bir darbe seçeneğini ima etmiyorsanız, kanuni durum bu. Erdoğan ölse ya da öldürülse dahi 6 ay içinde bir başkanlık seçimi yapılmak zorunda. Bu yüzden varsa bu konuda bir bilginiz veya fikriniz görüşünüzü açıkça belirtin.

    • Aman Allah’ım.
      Bu yazının mucidi siz iseniz tebrikler.Son zaman okuduğum en iyi gözlem.
      Etrafımızda yaşadığımız olayları hiç bu kadar güzel özetleyen bir yazı görmedim.

  21. Ak Parti de işlerin iyi gitmediğini bildiği için Bu sefer direkt karşı adayları hedef almaya başladılar. Mansur Yavaş öyle görünüyor ki bu sahte senet vakası nedeniyle daha çok oy alacağına işaret ediliyor. Karalamalarla bir yere varılmaz.
    MHP Genel Başkanın seçimle ilgili herhangi bir icraatı yok. Varsa yoksa Beka sorunu… Patlıcanla bekayı kıyaslıyor. Ağlanacak halimize gülüyoruz resmen. Mesele patlıcan tek değil ki; 10 yıl patlıcan yemezsek de ölmeyiz. Gelin görün ki MHP lideri olayı sadece basitlemeye çalışıyor. Allah aşkına MHP lideri sadece bir aylığına 2020 lira ile idare etsin. Ya da bir asgari ücretlinin bir aylık giderini üstlensin o zaman belki anlar mesele patlıcandan ibaret olmadığını.
    Bu seçim sonucunu kararsızlar belirler. Her seçimde Ak Partiye koşarak oy veren halk; bu seçimde çok tepkimli görünüyor. Şu an Anketlerde bile kararsızlar önde olduğunu söyleyebiliriz.
    Her şeyin hayırlısı olması dileğiyle…. Olaysız bir seçim geçirmemizi diliyorum
    SAYGILAR SEVGİLER

    • Mhp seçimle ilgili en büyük icraatı devletinin yanında olmasıdır Nusret bey… Ah Erbakan ah… senin ve saadetin bu hallerini görseydi… hadi ordan hadi ordan diyerek sizlere gulu gulu dansı yaptırırdı… biz devletimizin kuyruğuna takılırız..siz de chp-hdp nin kuyruğuna… seçim senin…seçim benim…
      Bu arada Yeni Zellanda daki cami saldırısında şehid olan 40 kişiye Allahtan Rahmet diliyorum….

      • Yeni Zelanda Müslüman kardeşlerimizin Mekanları cennet olsun. İslama uzanan eller değil kelleler kesilsin. Her ilde adaylarımız vardır ama siz karalamayı meslek edinmişsiniz. İddianızı kanıtlamakla mükellefsiniz. Abdestimizden şüphemiz yok. Eğer gerçekten Rahmetli Erbakan yaşamış olsaydı. Belki de iktidar bu kadar uzun bir istikrar sağlamayacaktı.
        Saygılar

  22. Gerçekten bu işi bilimsel yapan kişiler her seferinde doğru sonuca erişiyor merak etmeyin.
    Mevzubais olan düşmanlıkları veya taraftarlıkları o kadar uçta olanlar varki.
    Gözünü kırpmadan yalan,dolan üç kağıt ve algı operasyonları yapabiliyorlar.
    Bir kısmı ise bildiğiniz CIA uzantılı .ABD emrediyor onlar başlıyor salvolara
    Kim diye sormayın .. Onlar kendini biliyor.
    Ayrıca sağdan-soldan işittiğiniz yalan-yanlış bilgilere güvenerek seçim sonrası için algı operasyonları yapmayın.
    Olacak olan nasıl olsa olacaktır.Olmuştur.

  23. İstanbul ve Ankarada sanki Tayyip bey secime giriyor. Her taraf resimlerle dolu. Sanki ortadogu ülkesi gibi. Sokaklarda bankır bankır secim şarkıları. Ne zamana kadar bunlar sürecek. Türkiyede yaşayan insanların yüzde yetmişi, akıllı telefondan İnternete giriyor. TV seyrediyor. Gazete okuyor. Secim reklamları buralar olmalı.çok yüksek vergiler,aşırı zamlar,dünyadan kopuk yaşamalar, Bu hantal yapıyı ne zamana kadar besleyeceğiz.

    • Çok beklemeyeceğiz, sayın Kuzeyli. Sözüme inanın: Türkiye, Derinceli Doğu Derinçek’in ellerine teslim edilemeyecek kadar önemli bir ülkedir. Alan temizliği için göreve çağrıldı, görevini layıkıyla yaptı. Düzen, ideolojik ve siyasal krizi gerçek bir muhalefet olmadığı için gözlerden saklı kalmış AK Parti ile yola devam etmez. Erdoğan’ın krizinden Avrasyacılar yararlandı, Erdoğan sadece kendi krizinin sonuçlarıyla yüzleşeceği günleri erteleyip ötelemiş oldu. Düzenin gerçek sahipleri, iş yarım-yamalak olmasın, AK Parti ve Erdoğan mutlak biçimde gözden düşsün istiyor. Bir kaç yıl daha tutacaklar, en fazla bir sonraki seçimlere kadar bekleyecekler. Sonrasında kartlar yeniden karılıp dağıtılacak.

      Kafası biraz çalışan biri, bu zillet ve beka laflarının, Akşener’i hapisle tehdit etmenin, Kürtlerin alayını Irak’a davet etmenin, halkın 7/24 aralıksız Erdoğan yağmuruna maruz bırakılmasının, “Ekonomik kriz yok, bu kuyruklar da varlık kuyruğu, üstelik bir yıl içinde 2,5 milyon iş yaratacağız!” türü saçmalıkların Erdoğan’a kaybettirdiğini görür.

      Birileri, iş kıvama geldiğinde, “Görüyorsunuz işte. Söyleyebileceği bir şey kalmadı. Getirdi sizi geçim sıkıntısının göbeğine, yaprağın kıpırdamadığı piyasaya mahkum etti. Bu Erdoğan mı çözecek aş iş sorununuzu?” türküsünü aynı TV kanallarından çalacağına kuşkum yok, istediğinize bahse girerim!

      • Bernar bey her yorumunuza cevap yetiştirmeye çalışıyorum ama şunu söylemeden geçemeyeceğim. Erdoğanı Abd kullanmak istedi olmadı, pkk kullanmak istedi olmadı, fetö kullanmak istedi olmadı, hepsinin sonunda düştükleri durum ortada. Bence sizin deyişinizle ”düzenin sahipleri” de dikkat etsin, dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan olup diğerlerinin düştüğü duruma düşmesinler.

        • İyi o zaman, Necip Bey. Ortada benim hezeyanlarım dışında, öyle konuşup tartışacak bir mesele yok şu halde. Hiç kimsenin aldatıp kullanamadığı (!) lideriniz bu seçimlerden de oy oranını koruyarak çıkar. Ankara ve İstanbul’u elinde tutar. Bursa’da muhaliflerle dalga geçercesine yine fark atar. Alnı ak, yolu açık, 2023 seçimlerine yürür gider! 🙂

  24. Sosyal bilimlerde konu insan olduğu için her ortamda geçerli olacak sabit kurallar konamaz. Çünkü insan veya toplum bir olayı yaşadıktan sonra artık yaşamadan önceki aynı şartlar bir daha oluşmaz, oluşturulamaz. Beynin öğrenme ve geçmişte yaşadıklarını bir sonraki olayda kullanma özelliği tekil insan için geçerli olduğu gibi, toplumlar için de geçerlidir. Hatta başka toplumların yaşadıkları olaylar bile, diğer topluluklar için kendi yaşamışçasına bir öğrenme etkisi oluşturmaktadır. İletişimin, haberleşmenin, bilginin yayılma hız ve imkanlarının arttığı bu çağda, diğer toplumların yaşadıklarından bir ders ve tecrübe çıkartma etkisi de artmaktadır. Bizim toplumumuzda son zamanlarda değişik bir olgunlaşma meydana geldiğini düşünüyorum. Normalde çok farklı siyasi tepkilere yolaçması beklenebilecek ekonomik, siyasi, kültürel olaylar, sıkça tersine sonuç vermeye başladı. Anketlerin ve siyasal tahminlerin tutmaması da bu sebeple olabilir. Örneğin bazı kesimler yerel seçimlerde muhalefetin bir atak yapacağını zannederken, ben tersine belki de hezimet seviyesinde bir sonuç bile alabileceği kanısını taşıyorum . Ama yine de her ihtimale karşı sayın yazarımız gibi davranayım ve 15 gün sonra güç duruma düşmemek için bunu pek dillendirmeyeyim.

Yoruma kapalı.