Dinlenmeyeceğini bile bile uyarıda bulunmanın çaresizliği hoş görüle…

28
Kılıçdaroğlu ve CHP heyeti TÜİK binası önünde..
Reklam

Bu dönemle ilgili ileride yazılması mukadder değerlendirmelerde muhtemelen dikkat çekilecek üç önemli nokta olacak.

İlki şu: Dönemin etkili ve yetkili isimleri gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkma huyu olduğunun farkında değil.

Ayrıca, ikinci özellikleri de şu: Senkronize bozukluğu var bu insanların; daha erken üzerine gitseler çözülebilecek sorunları geciktirip işin içinden çıkılmaz hale getirmekte üstlerine yok.

Üçüncüsü de şu: Aynı şeyleri defalarca yapıp sürekli farklı sonuç almayı bekliyor ve her seferinde hayal kırıklığı yaşadıkları halde bundan vazgeçmiyorlar.

İlkine örnek: TÜİK

TÜİK dün geçen aya ait enflasyon rakamlarını açıkladı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu partilileriyle birlikte kurumun kapısına gidecek kadar kızdıran düşüklükteydi açıklanan oranlar. [Bilginiz olsun: Heyet içeriye alınmadı.]

Ülkenin ekonomik verilerine sahiplik yapması beklenen TÜİK’in kısa raporu şöyle: 

“TÜFE’de (2003=100) 2021 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre %3,51, bir önceki yılın Aralık ayına göre %19,82, bir önceki yılın aynı ayına göre %21,31 ve on iki aylık ortalamalara göre %17,71 artış gerçekleşti.”

Reklam

Eskiden yerli-yabancı kurum ve firmalar TÜİK rakamlarına itibar eder, vatandaş da her yıl sonu raporunda yer alan oranda maaşlarına zam yapıldığında itiraz etmezdi. Şimdi ekonomistlerin ayrıca yürüttükleri ortak çalışmanın rakamlarına kulak veriliyor, vatandaş da düşük rakam ilanının maaşları düşük tutmaya yönelik bir manevra olduğunu düşünüyor.

‘Gerçek’ ortaya çıkmak için çok beklemez oldu ülkemizde.

İkinciye örnek: Osman Kavala davası

Senkronize bozukluğu, erkenden müdahale edilse işe yarayacak tedbirlerin gecikildiği için işe yaramaz hale gelmesinin örneği, cezaevinde uzun süredir kalmakta olan kişilerle ilgili son gelişmeden de belli oluyor.

Kısa süre önce bir dostumla konuşurken 26 Kasım günü duruşması görülecek olan Osman Kavala’nın o gün serbest bırakılmasının gerçekleşeceği umudumu paylaştığımda, konuyu yakından izleyen dosttan, “Yok, galiba onu Ocak duruşmasında bırakacaklar” tahmini gelmişti.

Tahminim, duruşmadan birkaç gün sonra yapılacak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, önceki toplantısında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamadığı için Türkiye’ye yaptırımlar ilan etme niyetini açıklamasına dayanıyordu.

Dostum ise Avrupalı bakanların yaptırımdan önce yeni bir mühlet verebileceği bilgisine sahip olmalıydı.

Onun beklentisi doğru çıktı. Bakanlar Konseyi yaptırımları 19 Ocak 2022’ye bıraktılar, ama listeye ikinci bir isim olarak Selahattin Demirtaş’ı da ekleyerek…

Reklam

Eğer dostumun ikinci beklentisi de doğru çıkar ve Kavala ile Demirtaş Ocak ayı duruşmalarında serbest bırakılırlarsa, bu, Türkiye açısından gecikmeli bir karar olacak.

Türkiye’yi yakın takipte tutan yabancı yatırımcılar bu yüzden ülkemizden uzak durmaya devam edebilecek.

Bir şeyin yapılması mutlaka gerekiyorsa onu yapmayı geciktirmemekte yarar vardır.

Üçüncüye örnek: 128 milyar dolarlık rezerv

Geldik bu dönemin etkili ve yetkili insanlarının üçüncü özelliği olan, aynı şeyleri defalarca yapıp her seferinde farklı sonuç bekleme naifliğine. Bu yüzden hep hayal kırıklığı yaşanıyor.

Örnek yine dünden.

Ekonomide alınan kararlarla 2021 yılı TL için hiç parlak değildi. “Faiz sebeptir, enflasyon ise sonuç” kabulüne dayanan kararlar TL’nin değerinin yabancı paralar karşısında müthiş düşmesine yol açtı. Ekonomik istikrarı sağlama görevinin tevdi edildiği Merkez Bankası o kabulü doğru çıkarmak için piyasalara pek çok kez müdahale etti ve “128 milyar dolar nerede?” sorusunun sıkça sorulmasına sebebiyet veren gelişme öyle yaşandı.

Rezerv eksi 45 milyar dolara kadar indi.

Şimdi yine, bizim olmasa ve ‘swap’ denilen geçici anlaşmalarla Merkez Bankası’na emanet edilmiş yabancı paralarla oluşmasına rağmen, yeniden 128 milyar dolara erişmiş rezervle piyasalara müdahale ediliyor.

Ne bekleniyor?

Doların TL karşısındaki değerinin düşmesi bekleniyor…

Peki, beklenti gerçekleşiyor mu?

Üst üste iki müdahaleden sonra bunun fazla işe yaramadığı iki kez daha görülmüş oldu. Müdahalelerle, daha öncekilerde de yaşandığı gibi, TL değer kazanamıyor, doların değeri çıktığı yerde sabit hale geliyor.

Müdahaleler devam ederse, korkarım, “Bizim” diye tanıtılan yeni 128 milyar dolar da boşu boşuna tüketilebilir.

Oysa ne yapılması -ve tabii ne yapılmaması- o kadar belli ki…

Yapılması ve yapılmaması gerekenler

Nasıl olsa gerçek ortaya çıkacağı için TÜİK’in en iyi bildiği işi etki altında kalmadan yapması, bunu da bir siyasi parti heyetinin kapısına kadar gelmesini beklemeden şeffaf olarak yürütmesi gerekirdi.

Ziyaretçilerin kapıdan içeri sokulmaması konudan haberdar olmayan geniş kitleleri bilgi sahibi etti.

Osman Kavala, Selahattin Demirtaş gibi isimlerin, cezaevinde tutulmak yerine haklarındaki AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararları zamanında uygulanarak tutuksuz yargılanmaları sağlansaydı, ülkemizin kurucu üyesi bulunduğu Avrupa Konseyi ile başka Avrupalı kurumların devreye girmesi önlenirdi.

Gecikme ülkenin aleyhine.

Ekonomide daha önce denenmiş müdahalelerin bir kez daha işlevsiz kalacağı öngörülmemiş olabilir mi? Bürokrasinin olacağı öngörememesi bir sorun, öngörmüş ve gereğini yerine getirmemişse o daha da büyük sorun. 

Her seferinde farklı sonuç alma ham hayaliyle bir şeyi defalarca yapmanın ‘akıl dışılık’ olduğunu Albert Einstein veciz bir biçimde ifade etmişti. Yargıda onun bu vecizesini hatırlatacak biçimde davranmak doğrusu hiç şık kaçmadı.

Kadroların titreyip kendilerine dönmelerinin zamanı çoktan geldi, geçiyor bile.

Daha fazla gecikilmemeli, gerçeklerle boğuşmamalı ve makul tavırlar sergilenmeli.

Galiba ben de her seferinde aynı tavsiyelerde bulunarak, başkalarını uyardığım tuzağa kendim de düşüyorum.

ΩΩΩΩ

Reklam

28 YORUMLAR

  1. Didem hanım “Millet dinden, Kuran’dan uzak duracak. Sonunda batışın faturasını Kuran’a çıkaracak.” buyurmuşsunuz da;
    ister misiniz e.çakır gibi cübbeli hoca da naslara kızıp çarşafı cübbeyi çıkarıp atsın, iyi mi?

  2. Cb bu gün TUİK öyle herkesin giremeyeceğini söylüyor neden girilirse ne olur, ne olacak bütün foyaları çıkacak tabi.
    On dokuz yıldır hiç aklına gelmeyen yeni ekonomi modeli ne oldu şimdi geldi başlarına taş falan mı düştü acaba, faizle mücadele ekonomini en iyi olduğu dönemlerde mücadele etmek nedense hiç akıllarına gelmedi. Bu ekonomik model Nasrettin hoca hikayesi tamamen, koyunlar geçecek yünleri takılacak…
    Muhalefet liderinin de sabırsız bir şekilde tuik e gitmesi kendi elini zayıflattı.
    Bu ülkede kurumlara biraz olan güveni sağ olsun tuik tamamen yok etmiştir. Bu kadar da olmaz ki ya milletin gözünün içine baka baka doğruları söylemeyerek ne kadar rezil bir duruma düşeceğini bile bile, onca çalışanın ahını almayı göze alabiliyor. Bütün kamu çalışanları tuik in açıklamalarına göre yaşamak zorunda kalıyor. Madem her şey tuik istatistiklerine göre belirleniyor açıkladığı fiyatlardan o ürünleri temin etsin örneğin otomobil fiyatları 10 ayda yüzde on beş artmış peki nerede bu arabalar tuik e sipariş versek gelir mi acaba, Hatta herkes tuik e her türlü ürün sipariş verebilir en uygun ürünler burada mevcut inanmazsanız gidin sorun oradan uygun bir ürün kesinlikle bulamazsınız bence kaçırmayın derim hemen sipariş verin…..

  3. çok değil, daha bir kaç ay önce bir yorumcu arkadaşımız,
    çok faraza, çok ütopik bir şeymiş gibi,
    -didem hanım dolar 12 tl olacakmış, 15 tl olacakmış diyorlar, ne dersiniz alalım mı diye soruyordu, hatırlarsanız.
    tavsiyemi dinlemiş midir aklı miktarı bilemem.
    paranın tüm zamanların rekorunu kıracak şekilde değer kaybı yaşaması yapılan birbirinden büyük hatalar göz önüne alındığında öngörülmez değildi, nitekim utube da bugün geldiğimiz rakamları telaffuz eden pek çok ekonomistin eski yıllarda paylaştığı videoları mevcut.
    bugün çok acı bir şekilde anladığımız gibi hiç biri öngörü değildi,
    mevcut iktidar kaldığı sürece ekonomi başta bütün parametrelerin kötüye gitmeye devam edeceğini söylemenin öngörü olmaması gibi…

    tuik’in ortaya koyduğu enflasyon rakamları gerçeği yansıtıyor mu?
    bu soruya evet diyen yoktur herhalde.
    bizler başkalarının bize emanet ettiği paralarla bolluk ve zenginlik içinde değil,
    bir metaverse/sanal alemde hiç değil,
    alışveriş yaptığımız, faturalarımızı ödediğimiz, bir dünyada yaşıyoruz.
    bu dünyanın gerçekleri de devlet sırrı ihaleler gibi saklanabilir, gizlenebilir, değiştirilebilir, örtülebilir, aldatılabilir değil.
    sayın kılınçdaroğlunun tuik ziyareti “burada yanlış bir şeyler oluyor” diye zaten hepimizin bildiği bir gerçekliğin altını kırmızı kalemle çizmiştir.
    amaç hasıl olmuştur diye düşünüyorum.

    bir de “nas” diye bir şey bir yerlerden çıkmış, bulunup gelmiş,
    hoş gelmiş…
    bunca israf yapılırken,
    yakınlar zengin edilirken,
    kaynaklar satılıp, savrulurken neredeymiş?
    makam sahipleri bir kaç yerden yüksek maaşlar alırken,
    asgari ücret yoksulluk sınırının altında tutulurken nerelerdeymiş?
    neymiş bu nas?
    aldığı kredileri ödemekte zorlanan çiftçinin faizini silmek nas değilmiş,
    esnafın faizini silmek te nas değilmiş,
    asgari ücretinin, emeklinin geçinemeyip aldığı kredinin faizini silmek te nas değilmiş.
    ben nas nedir tam anlamakta zorlanıyorum da,
    anlayan beri gelsin diyeceğim, cüppeli hoca mesela.
    hocacım ne demiş fatih altaylıya,
    “Fatih Bey, herkes çok tedirgin. Benim babam bilirsiniz varlıklı bir adamdı ve aynen böyle bir kriz sonunda battı. Bugün de durum bu. Esnaf çok tedirgin. Herkes batma, her şeyi kaybetme korkusu içinde. Kimse de nereye gittiğimizi, ne olacağını, nerede durulacağını kestiremiyor. Kimse sesini de çıkaramıyor. Öylece seyrediyoruz ama iyiye gitmiyor sanki hiçbir şey.’
    “Fatih Bey, Nas anladık da, burası şeriat devleti mi! Şeriat devleti ilan edildiyse ona göre davransınlar. Yarım Nas olmaz. Madem öyle 1 bile faiz vermeyeceksin. Devlet de 1 bile faiz almayacak. Nas’ın azı çoğu olmaz. Yarım yamalak Nas da olmaz. Bakın bu durum İslam’a büyük zarar veriyor. Farkındalar mı bilmiyorum. Biz içindeyiz cemaatin, görüyoruz. Bu ekonomik politikayı Nas diye sürdürürsen ve millet batarsa herkes ‘Kuran batırdı bizi’ demeye başlayacak. Suçu Kuran’da, İslam’da bulacak. Millet dinden, Kuran’dan uzak duracak. Sonunda batışın faturasını Kuran’a çıkaracak. Madem Nas diyeceksin. O zaman hepten şeriat ilan et. Bakalım ne oluyor görelim. Öyle değil mi ama”
    “Fatih Bey, İslam’da faiz yoktur ama parayı korumak vardır. Paranın değer kaybı kadar faiz olabilir. Paranın değer kaybı nispetinde faiz alınabileceğini söyleyen fetvalar vardır. Madem Nas, o zaman o fetvaları da göz önüne alsınlar. Milleti göz göre göre batırmayı Nas’a bağlarsanız, milleti Nas’tan, Kuran’dan soğutursunuz. Dini suçlu hale getirirsiniz”

    demiş.

    • Didem hanım selam, özledik para kokulu yorumlarınızı:)
      “paranın tüm zamanların rekorunu kıracak şekilde değer kaybı yaşaması” demişsiniz ama bu “tüm zamanlar”dan kastınız nedir, biraz açar mısınız?
      Yani akp iktidarından 1(BİR)gün öncesine göre tl, dolar karşısında şimdi daha mı değersiz diyorsunuz???

  4. Şimdi sen iyice olgunlaştın, döndün kendine geldin, kendin oldun.
    Armut dibine düşer imiş.

  5. “Musa
    4 Aralık 2021 At 16:26

    Bence Merkeli ikna edelim gelsin bağımsız aday olsun onu seçelim. Buyrun burdan yakın.”

    Musa bey kusura bakmayın ama almanya seçimlerinde merkelin partisi çok ağır bir yenilgi aldı ve hükümetten düştüler, ha buna rağmen kendisi utanmadan koltuğunda oturmaya devam ediyor, o ayrı mesele…
    Yani siz de umut diye bize topal ördek mi tavsiye ediyorsunuz, kalsın!

    • H. Gayret arkadaṣ,
      „seçimlerinde merkelin partisi çok ağır bir yenilgi aldı ve hükümetten düştüler, ha buna rağmen kendisi utanmadan koltuğunda oturmaya devam ediyor“ diyorsunuz!

      Belki hatırlarsınız, Melkel seҫimi kazanan ve yerine geçecek olan yeni Baṣbakan adayını G20 toplantısına beraberinde götürdü ve onu dünya liderleriyle geleceğin Almanya baṣbakanı olarak tanıṣtırdı.

      Almanya anayasasına göre yeni hükmet meclisten onay alıncaya kadar eski hükümet göreve devam eder.

  6. firari FETÖ’cülerden Önder Aytaç dünkü sosyal medya paylaşımında aynen şöyle itiraf ediyor:

    “Hocaefendi’nin kaldığı kampta da etkin olan mahrem yapılarla ilgili genişçe bir ekip -ki bunların başını MY, MÖ vb. (Mustafa Yeşil ve Mustafa Özcan) çekiyor-bütün büyük abilerin telefon konuşmalarını, yazışmalarını kaydetmiş, kopyalamış, çözmüş ve arşivlerini de ABD’ye taşımışlar. Büyüklere el altından birbirlerini dinlemelerini veriyorlar. Bu oyunu gören ve karşı çakanlara gözdağı verip, aba altından sopa gösteriyorlar. Bunların Hocaefendi sonrası için yemeyecekleri halt yok.”

    Durum çok açık ve net görülüyor.

    Türkiye’de hâlâ akıllanmayan mankurt FETÖ’cülerin akıllarını başlarına toplamak ve itirafçı olmak için son günleri yaklaşıyor.

  7. Yeni ekonomi modeli ; yatırım, istihdam, üretim ve ihracat esasına dayanıyormuş !
    Yahu adama sormazlar mı , iyi de be kardeşim siz 19 seneden beri başka bir şey mi yapıyordunuz !
    Yani bunlar yeni mi keşfedildi !
    Allahım sen bize merhamet et !

  8. BOZUKLUĞUN SENKRONİZESİ
    Senkronize demek malum eş güdüm, uyum demek.
    Sayın KORU sorunların en önemli kaynağından biri olarak ” senkronize bozukluğu ” olarak görmüş.
    Tespiti aslında doğru da çok eksik.
    Kurumlar arasında uyum problemi falan yok. Bozuk ve yanlış iş yapma konusunda tam bir uyum, mükemmel bir senkronizasyon var . Hepsi yanlış yapmakta birbirleriyle yarışıyorlar.
    Ara bir arıza ! tipler çıkarsa, sistemsizlik sisteminin dışına sistematik şekilde çıkartılır.

  9. DIIJJJ GÜJLEEERRR

    Pkk ya “silah bırakmayın, silah bırakırsanız masaya neyle oturacaksınız” diyen Kavala ile “Hendeklerin önünde diz çökeceksiniz” diyen demirtaşın serbest bırakılması ile enflasyon düşecekse “dış güçler” diyenlerle niçin alay ediyorsunuz.

  10. İktidar bize göre yanlış yapıyor. Ama iktidar kendisi yanlış yaptığını düşünmüyor. Sonucun bu olacağını bilmeden yapıyor da değil. Yani faizi düşürdüğünde doların ve enflasyonun yükseleceğini elbette biliyor. Faizi artırdığında kurların düşeceğini de bildiği gibi. O yüzden iktidara bu konuda ders vermeye çalışmak boşa bir çaba. İktidar ne yaptığını gayet iyi biliyor. Hedefi de bu zaten. Yüksek dolarla, (1) kendi birikimlerini ve alım gücünü (!) daha yüksek yapıyor, (2) gerçek enflasyonu yükselterek fakat resmî enflasyonu düşük göstererek milletin gelirini ve birikimini daha fazla yoluyor.

    Burada pasif kalan, ne yaptığını ve yapacağını tam bilemeyen etkisiz bir muhalefet sorunu var. İktidara ders vermek yerine bu gerçekleri milletin gözüne sokacak ve asıl millete ders verecek bir muhalefet gerekli. Yapılan büyük yolsuzluklar daha açık ve net bir şekilde sorgulanmalı ve hesap sorulmalı. Muhalefetin görevi iktidarı eğitmek değil, söke söke iktidara hesap sormak ve işini yapmıyorsa iktidardan indirmek.

    Milleti kızdırmayalım tamam, ama ders verilmesi gereken bir taraf da millet. Çünkü bu yolsuz iktidarı ayakta tutan onlar. Öyle yada böyle.

    Gerçi bir süre sonra milletin de bir etkisi yetkisi kalmayacak. Meclis çoktan etkisini kaybetti. Göstermelik seçimlerle iktidarını sürdüren otokrat iktidar ve derin ortakları seçimleri tümden etkisiz hale getirebilirler. Etyen Mahçupyan bu tehlikeyi ittihatçılık olarak adlandırıyor. İslamcıların, Kemalistlerin, ve milliyetçilerin üzerinde uzlaştıkları en eski ideoloji. Yedi düvele karşı savaş veriyoruz kandırmacası. Gidişat da milletin kendini bu hayalperest ideolojiye tümden teslim etmesi. İktidar ve derin devlet, muhalefeti casuslukla ve terör işbirlikçiliği ile düşmanlaştırıyor ve sadece kendisini “dış güçler”e ve komplolara karşı devletin tek sahibi ve güvenilmesi gereken tek seçenek olarak millete sunuyor. Saf milletimiz de bunu yiyor görünüyor. Buradaki taraftarlarını her gün okuyoruz zaten.

  11. TÜİK rakamları doğrudur veya hatalıdır tartışılır.Ama orası da dingonun ahırı değildir.Ararsin görüşme talep edersin uygun bir zamanda gidersin.Muhalefet lideri olmak her yere destursuz girme özerkliği vermez adama.
    Her isteyen her yere istediği gibi görebiliyor mu? Mesela İmamoğlu ben geldim hadi konuşalım diyebiliyormusunuz?
    Adap var muhaseret var.

    • Dün bir haber gördüm, ev sahibi market alışverişine gittiğinde hemen arkasından iki kadın yanlarında getirdikleri ve kendilerinin evin sahibi olduklarını anahtarı kaybettiklerini söyleyip kapıyı çilingire kilit göbeğini söktürüp açtırıyorlar, evi soyup çıkıyorlar.

      Evin gerçek sahibi durumu farkedince polise müracaat ediyor ve horsızlar yakalanıyor. İfadelerinde çilingirin adresini de verip serbest kalıyorlar. Ev sahibi polisten aldığı bilgiyle çilingire gidip sen benim evimi hırsıza nasıl açarsın diye soruyor. Çilingir cevabında “benim işim insanlara yardımcı olmak, anahtarını kaybedenlerin kapısını açmak, ben nerden bileyim hırsız olduğunu, evin tapusunu mu isteseydim”

      Bu haberin konuyla be ilgisi var?

      • !!!TÜİK dün geçen aya ait enflasyon rakamlarını açıkladı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu partilileriyle birlikte kurumun kapısına gidecek kadar kızdıran!!!
        Muhalefetin. Çapı ve çözüm yollarına örnek.

        • Tamam da karakolda serbest kalınca doğru soluğu soyduğu evin kapısında alıp ev sahibini “bana bak eğer şikayetini geri almazsan okula giden küçük çocuğun var, seni çok pis rahatsız ederiz” diyerek tehdit eden hırsızın hiç mi suçu yok abicim.

          Şimdi bunun konumuzla ne ilgisi var, ben hiç bir alaka kuramadım.

  12. Erdoğan kendi ile çelişiyor.

    Biz tıpkı çin gibi kalkınma modelini seçtik.
    Bundan sonra ucuz iş gücü ile ucuz mal ile Avrupalılara üretim yapacağız.

    Yani Avrupalılar, batılılar saldırıyor, dolar hamlesi yapıyor Türkiyeyi iflas ettiriyor.
    Erdoğan kurtuluş savaşı başlatıyor. Ne o kurtuluş savaşı Avrupalılara ucuz iş gücü olmak.

    Böyle bir teoriye inanmak için aklınızı peynir ekmek ile yemeniz lazım 🙂

  13. “TÜİK dün geçen aya ait enflasyon rakamlarını açıkladı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu partilileriyle birlikte kurumun kapısına gidecek kadar kızdıran düşüklükteydi açıklanan oranlar. [Bilginiz olsun: Heyet içeriye alınmadı.]”
    Eyvallah…
    Yalnız dersimli kemal yine yolunu şaşırmış anlaşılan;
    eğer rakamlarla bir zorunuz varsa kapısına dayanılacak yer çemişgezek kaymakamlığı ya da araç muayene istasyonu değil beştepedeki başkanlık sarayıdır, tabii sıkıyorsa:)
    Öyle sarayın arka kapısından gizli kapaklı değil ama göstere göstere, yiyor mu?
    Efendim?
    Televizyona çıkıp tartışalım mı?
    Neyi?
    Aynı tartışmada kendi cb adaylığını da açıklayacaksan tamam, bize uyar!
    Ama parti liderleri cb olamasınlar…
    Dur, parti liderliğini bırakıp cb adayı ol diyoruz zaten biz de???

    • Sayın H. Gayret,
      Kılıçdaroğlu nun aday olması halinde kazanamayacağını bildiğiniz halde aday olması yönündeki ısrarınızı gerçekten anlayamıyorum. İnanın siz ve sizin gibi bu konuyu ısrarla gündeme getirenleri anlamak için soruyorum. Neden Kılıçdaroğlu nun ısrarla aday olmasını istiyorsunuz? Adamda biliyorken seçilemeyecek. Aklıma tek seçenek geliyor, muhalif görünüp iktidarın değirmenine su taşımak.

    • Daha tartışmaya çıkmadan bir sürü şart. Aday da olsaydı şu bu. İktidar, gazetecilerin bile karşısına çıkamıyor. Tartışacak ve savunacak bir hali yok artık. Sorulara cevap vermeye de. Hesap da vermiyor o yüzden. Londra’ya ertelemiş görünüyor o işleri. O yüzden önceden hazır sorulara prompterden okuyarak cevap veriyor. Yandaş besleme medyadan seçmece elemanlar karşısına çıkabiliyor sadece. Tiyatro kısaca. Malum, tiyatrocuları sevmiyorlar ama, tiyatro oynamayı çok seviyorlar 🙂

  14. Benim de aynı fıkrayı tekrar anlatma zorunda kalışım inşallah hoş görülür !
    Hudut kapısına yakın bir yerde aracı durdurulan Temel’e trafik polisi müjdeyi verir.
    – Sizi tebrik ederim , sabahtan beri ilk defa emniyet kemeri takan siz oldunuz, bizden bin lira ikramiye kazandınız ; güle güle harcayın !
    Temelin yüzü güler , sevinir ,
    – Uyy.. sağolasun hemşerum, vallahi ilk işum ehliyet almak olacak daa. !
    Trafik polisi bunun bir şaka olduğunu düşünür ve gülümser.Ancak yan koltukta oturan sabırsız Fadime , lafa balıklama atlar,
    – Memur bey, kusurine bakma, bu heruf biraz içinca haboyle saçmalayır !
    Olan bitene hayret eden trafik polisi ne yapacağını şaşırmış bir halde etrafına bakınırken arka koltuktaki Dursun sahneye çıkar ,
    – Ula pen size çalunti arabayla yola çikmayalum temedum mi!
    Ve nihayet bu uzun beklemeye aldanıp yolun sonu zanneden bagajdaki Cemal bağırır ,
    – Ula uşaklar , hudude celduk mi !
    Maalesef memleketun manzarasi habundan ibarettur uşaklar !
    Selamlar ,eyi cünler

  15. Açıklanan her rakama her yapılan işe göre! politika yapıyor görünmek!?
    Bu nasıl bir siyaset tarzıdır? Ben bilemedim, aklım ermiyor.
    -Rakamları düşük açıklayana kızmak!
    -Rakama kızana kızmak!
    -Kendimize kızmak!
    *Herşeyi bu rakamlara bağlayıp bağlayıp ta sonra da ağlamak!?
    Pes diyorum, başka birşey demiyorum.

    • Heryerde böyle mi bir bakmak gerek. Hükümet seneye birtakım rakamlar açıklayacak, ona göre hesap yapacak!
      Tamam da gelir? Varmı kasada para? Kısır döngü svaplamı halledilecek her defasında?
      Faiz düştü iş tamam yapı paydos mu acaba?
      Yokmu bu ülkede siyasi esaretten, milletin suni gündemle oyalanmasından, dövizden kurdan enflasyon dan faizden başka, DERT TASA?
      İşsizlik aşsızlık tarım gıda teknoloji hava su iklim milli eğitim sağlık ulaşım (yol yapmak değil) turizm üretim sanayi neler neler.
      *Ucuzluk değil! Yetecek kadar gelir!
      *Yardım değil! Ödeyebileceğim kadar vergi, gider!
      *Ben sorunca HESAP?!?!? değil! Her harcamanın her yapılan işin rutin olarak bilgisi, açıklaması, gelir gider tablosu.
      **Belkide burdan başlamak gerek?

  16. Son paragraf harika olmuş
    Okurken aklımdan geçeni sonunda tamamladınız.
    İnsanlar iyi niyetli fakat yöneticiler inanılmaz ve korkunç şekilde -cehalet -liyakatsız-inat-daha buna eklenebilecek bir çok şey var ama bı yeterli sanırım.
    Malesef daha kötü olacağı yaptıklarından beliriyor
    Einstein olmaya gerek yok
    Fehmi bey iyi günler dilerim

    • Veysel bey “Son paragraf harika olmuş
      Okurken aklımdan geçeni sonunda tamamladınız.” demişsiniz de;
      Okurken aklınızdan ne geçiriyordunuz ki sonunda yazar tamamlamış oldu, biraz açar mısınız?
      Özellikle de içinizden geçen kısımlarını?

  17. Ortada çok büyük bir sır yok, bilinmeyen birşey de. Bir önceki kasa boşaltma işinde 128 milyar yok oldu. Bu çok büyük bir para. Kime satıldı belli değil. Merkez bankası bunu açık değil gizli bir şekilde yaptı. Bu öyle üç beş milyon değil. Bu parayı kim aldı, nereye götürdü ciddi peşine düşülmesi gerekiyor. Her zaman dediğim gibi parayı izleyeceksiniz katile ulaşmak istiyorsanız.

    Son kasa boşaltma işleminden sonra ne yaptılar peki. Kasayı tekrar borç para ile doldurdular. Swap şu bu. Enteresan şekilde daha önce boşalttıkları kadar. 128 milyar dolar. Şimdi aynı senaryoyu tekrarlayacaklar. Yine boşaltmaya başladılar. Bir süre sonra bu paranın da puf olduğunu söyleyecekler.

    Bu giden paralar elbette yine bizim sırtımıza yüklendi. Yıllarca ödeyeceğiz. Üstüne cebimizdekini de yarı yarıya çaldılar enflasyon ile. Enflasyonu yüzde 19 ilan ediyorlar. Gerçekte 3 katı en az. Maaş zammınız gerçek enflasyonun en fazla üçte biri. Bu durumda hem cebimizden çaldılar hem de tüm borcu sırtımıza yüklediler. Hesap çok açık. Üstümüze yüklenen borcu 10 değil 30 yılda ödeyebileceğiz.

    Bu kadar basit hesabı yapmaktan bile aciz milletimiz. Hala uçup kaçacağını, dünyaya meydan okuduğunu falan zannediyor. Ben de acıyorum ve layıksınız diyorum.

  18. Sakinliği içinde sert bir kroşe. Açık ve doğru tespitler. Bakalım son zamanlarda yorum sayfanızı kuşatmaya alan muhalifiniz okurları ikna edecek mi?

Yoruma kapalı.