Dindardan ve milliyetçiden geçilmiyor, ancak soygun da yolsuzluk da yapılabiliyor.. Neden?

58
Reklam

“Uzun yazıyorum, acaba ondan mı derdimi anlatamıyorum” diye düşünmüyor değilim. Aslına bakılırsa Türkiye’de ele alınacak konuları birkaç satırlık yazılarla hüküm cümlesine dönüştürmek mümkün. Her tespiti gerekçelendirmeye ve daha iyi anlaşılsın diye örneklemeye kalkınca yazı uzun kaçıyor.

Daha iyi anlaşılsın çabası yüzünden daha az anlaşılmak pekala mümkün.

Bugün daha önceleri anlatmaya çalıştığım bir konuyu bu defa özetleyeceğim.

Türkiye’nin bugün konuştuğu-tartıştığı her olumsuz konu aslında sistemin gevşekliğiyle ilişkili.

Hesabı verilemeyen icraatlardan başlayıp elalemin parasını çok kâr getireceği iddiasıyla toplayarak kaçan tiplere, hatta satın almak için imzası gereken bir koltukta otururken ortağı olduğu şirketten mal alınmasını sağlayan devlet görevlilerine kadar herkes sistemin gevşekliğinden yararlanarak bunu yapıyor.

Köşesi olanla önüne mikrofon konulanın otoriter özellikler bulmakta hiç zorlanmadığı bir sistem için ‘gevşek’ demek anlamsız kaçabilir. Kaçmasın.

İnsanoğlu yanlış işler de yapabilecek biçimde kodlanmış bir yaratıktır. Heva ve hevesleri vardır; onların tatmini için elinden gelen her şeyi yapabilecek durumdadır. 

Zaten bu sebeple ‘ahlak ilkeleri’ veya ‘etik’ denilen kurallar konmuş, devletler yanlış yapmayı imkansız kılmayı amaçlayan yasalar çıkarmıştır. Yargı ve güvenlik güçleri bunun için vardır.

Reklam

Din de insanların sınırsız arzularını sınırlamıştır.

Normal bir sistemi bulunan ülkelerde yanlış yapmaya kalkışanlar yine de olur; ancak öyle olaylarla ayda yılda bir denilecek nadirlikte karşılaşılır.

Bizde sıkıntı, dindar görünenin dinin esaslarını, milliyetçi bilinenin ülkenin genel çıkarlarını ve dahi yasalarını hiçe sayabilmesinden kaynaklanıyor.

Dijital parayla para kazandırmak üzere şirketler kuran genç topladıklarıyla yurtdışına kaçmasından bir gün önce ailesiyle iftar etmiş; bunu söyleyen babası.

Oruç tutan dindar biri yani.

Milliyetçiliği kimselere bırakmayan bir çevrenin insanlarıyla içli dışlı olduğu da biliniyor.

Yüzbinlerce insanın ocağına ateş düşürecek, bazılarını intihara sevk edecek bir yanlışlığı yapabiliyor aynı genç ama.

Ancak çok az insana nasip olacak bir devlet görevi olan bakanlığı sırasında yanlış yapanlar da ya ‘yerli ve milli’ olmakla övünen bir çevrenin insanları ya da öyle bir çevre tarafından görevlendirilmiş insanlar. 

Reklam

Sistem gevşek olmasa yapılamayacak işler yapıyorlar.

‘Yap-kaç’a müsait bir sistem var. Kimini yakalayıp yaptığıyla mütenasip olmayan ağır cezalara çarptırabildiği gibi, kiminin yaptığını da gözünden kaçırabiliyor sistem. Bazı alanlarda denetleme mekanizması yok, var olan bazı alanlarda ise insandan insana farklı çalışıyor denetleme mekanizması.

“Vurgun vuranındır” düşüncesi insanları yanlışa sürükleyebiliyor.

Dindarlık, milli duygular fazla bir işe yaramadığı gibi yasalar da etkili olamıyor. Bazen de, tam tersine, dindar ve milli duygulara sahip bilinen insanlar, kendi uydurdukları gerekçelerle, daha rahat yanlışlığa sapabiliyorlar. İnançları ve duyguları onları gemlemiyor.

Çözüm?

Bana göre çözüm için gerçek anlamda demokrasi ve hukuk devleti olmaya çalışmakla işe başlamak gerekiyor.  Hakiki dindarlık ve ulus çıkarını önde tutan duygular ancak öyle bir devlette gerçek fonksiyonlarını icra edebiliyor çünkü.

Yazımı daha fazla uzatmayacağım.

ΩΩΩΩ 

Reklam

58 YORUMLAR

  1. Çok haklısınız Fehmi bey, gerçek dindarlık ve milliyetçilik olmayınca durum bu !

  2. Allah rızası için müslümanlar güçlü ve zengin olmalıdırlar. Bir sel suyu karışmadan zengin olmak çok zordur. Yani neden sorusunun cevabı ALLAH RIZASI İÇİN…

    • Epiktetostan çok daha sonraki bir söyleme benziyor bu ama neyse; belki de ben karıştırdım…

  3. Almancı arkadaş naçizane düşünce mi sormuşsun, sadakam olsun:
    Neyi olursa olsun “istismar” bir suç isnadıdır ve siyasetçiye bile olsa kimse bu kadar kesin bir yargıda bulunamaz!
    Eğer çok istiyorsan derdini; m.ince gibi her gün cumasını kılan, adı üstünde imamoğlu, kaftancıoğlu gibi iftarlarda gerdan kırıp cenaze namazlarında boy gösteren devrimbaz kodamanlara anlat sen!
    İstismarmış…

    • Konu cuma namazından sonra cami avlusunda televizyon kameralarına yönelen bütün politikacılarla ilgili genel bir ifadeydi.

  4. Tanrı yarattığı kullarının ne yapacağını, neyin iyisini neyin kötüsünü tercih edeceğini bilirmiş. bu yüzden dini kuralları yazılı okumalarını bile temin etmiş . yetmemiş yasanın anasını da babasını da belletmiş. oda yetmemiş sağ omzuna bir melek sol omzuna bir melek koymuş birisi sevapları diğeri günahları yazarmış. kimi insanın ayağına kelepçe taktırmış, kimisini hapse attırmış. (birden iyiki iran taraflarında yaşamıyoruz iyimi yoksa vinçlerle insanları ceazalandırmaları hatırladım halimize şükür Allahım.)
    bu işin sonu yok gibi.. üff içim şişti vallah billah. neyse haliniz çıksın faliniz.

  5. Dünkü yorumcular arasında “Hukuk” rumuzuyla TCKnın bilmem kaçsayılı soykırım kanununu getirip burnumuza dayayan arkadaşım, bu sırada hangi maddemiz var göremedik; eğer mümkünse fazla uzunca olmayan maddelerden birini paylaşırsanız çok makbule geçer; çünkü iftardan sonra da insanın üstüne bi ağırlık çöküyor; öyle yargıtayın bitmek tükenmek bilmez ictihat kararları gibi cürüm mağdurenin hangi cenahından vuku bulmuşsa ona göre bi ceza indirimi uygulanır gibisinden bir metin de olmasın ama; bekliyoruz…

  6. Ali bey sizinkisi de biraz “dilenciye hıyar vermişler, bu eğri demiş!” durumu olmuş!
    Yani sayın yazar sitenin sahibi olduğu için uzun uzadıya cümlelerle yazıyor değil; meramını nasıl anlatabilirse öyle yazıyor, bazen uzun bazen kısa.
    Nihayet sayın korunun yazılarına şöyle alıcı gözüyle bakılacak olursa ilk planda bir köşeyazısından ziyade bir üzüm salkımına benzediği de hemen görülecektir.
    Hem önemli olan cümlenin boyu değil taşıdığı mesajdır öyle değil mi?
    Bazen yorumcu arkadaşların sayın koruya sataştığı oluyordu; sıkıyorsa şu konuyu da bi yazın bakalım, ya da yazacak başka konu mu yok, veya yine mi aynı mevzu gibisinden…
    Hatta harflerin boyutuna isyan eden bile olmuştu ama böyle cümlelerin ebatına takılanı ilk görüyoruz.
    Ama sayın yazarı daha kısa cümleciklerle yazmaya davet etmeniz tam bir akıl tutulması!
    Neden kendi okuma kapasitenizi geliştirmeye ve dikkatinizi toplamaya çalışmıyorsunuz da sayın yazarı daha kısa cümleler(for kids) kurmaya teşvik ediyorsunuz ki?
    Bu geriye gidiş, tersine evrim olur ki aramızda örnekleri de bulunuyor zaten.
    Eğer kısa kes diyorsanız, yorumculardan ender beyin iki kelimelik cümleciklerden oluşan yorumsularını rahatlıkla okuyabilirsiniz; öyle ki
    0-3yaşlardaki çocukların anlayışına hitabediyorlar…

  7. Oda bişe mi
    Din adamı denilen kişiler bile “Haçlılar namusunuza dokunmaz “ diyor

  8. 1915’e gitmeye gerek yok bugün eline silah değmemiş onbinlerce insan terörist diye yaftalanıp zindanlara atıldı,çoluk çocuğu açlığa mahkum edildi, muhalif bir söylem bile terör sevicilik olarak nitelendirdi, ARTIK HERŞEYE ŞÜPHEYLE BAKIYORUM???????

  9. İŞKENCEDERE
    Emperyalizmin gücü adına!!!!!
    Atalarımız bu ismi koymuşsa hakkını verelim.

  10. Zengin bir adam , yardımcısıyla birlikte bir çölde yoluna devam ederken bir tepeyi aştıktan sonra aşağıdaki vadide küçük bir yeşilliğe rastlarlar .Biraz dinlenmek ve bir şeyler atıştırmak için o tarafa yönelirler .Biraz daha yaklaştıkları sırada bir kişinin boylu boyunca yerde kıvrandığını ve bağırarak yardım istediğini görürler . Süratle adamın yanına yaklaşırlar ve bir yandan ne olduğunu sorarken bir yandan da üzerine eğilirler .
    Tam o esnada ok gibi yerden fırlayan adam belindeki bıçağı çeker ve ‘ yere yatın , kıpırdamayın , yoksa öldürürüm ! ‘ diyerek bunları yere yatırır ; güzelce ellerini , ayaklarını bağlar , üstbaşlarında ne var ne yoksa hepsini gasbeder ve devesine binerek uzaklaşmaya başlar !
    Neye uğradığını şaşıran adam , biraz kendine gelir gelmez henüz yakınlarda olan soyguncuya fazla uzaklaşmadan şöyle seslenir ,
    – Heyyy.. kardeşim ! Bizim her şeyimizi aldın , elimizi kolumuzu bağlayıp burda bıraktın , gidiyorsun ! Bari son bir isteğimi yerine getir !
    Soyguncu , bu seslenme üzerine durur ve merakla adama dönerek dediklerine kulak kabartır ve sorar,
    – Yahu , hayırdır ne diyeceksin ki !
    Çaresiz bir şekilde yerde yatan adamcağız şöyle seslenir,
    – Sakın bu yaptıklarını hiç kimseye söyleme, senden bunu rica ediyorum!
    Soyguncu , bu anlamsız ! sözden pek bir şey anlamaz , alaycı bir şekilde gülerek döner ve yoluna devam eder .Ancak adamın bu sözleri de adeta beynine bir ok gibi saplanmıştır ; ne demek istediğini düşünmekten bir türlü kendini alamaz ve nihayet dönüp bunu adama sormaya karar verir ! Emniyetli bir şekilde epeyce yanına yani bağırma mesafesine kadar yaklaştıktan sonra adama büyük bir merakla sorar ,
    – Yahu arkadaş , sen o dediğinle ne demek istedin , söylersem ne olacak yani ?
    Adamcağız adeta mutlu olmuşcasına şöyle cevap verir,
    – Söyleme çünkü bir daha , gerçekten çaresiz ve zorda kalana dünyada hiç kimse yardım etmez !
    Bunun üzerine soyguncu yaptıklarından dolayı büyük bir utanç ve pişmanlık duyar , adamın yanına gelir eline ayağına kapanarak özürler diler , yalvara yalvara affını rica eder.
    Selamlar iyi günler

  11. Sayın Koru,
    Bu bir tesadüf değil. Dikkat edersen 2002-2010 arası Erdoğan’ın dini söylemleri pek yoktu. Özellikle partiyi tam kontrol altına alana kadar (2008’e kadar diyelim) bu alanlara hiç girmiyordu. Büyük soygunla büyük yalanlar gerektirir. Büyük vurgunu saklamak için “ülke tehlikededir”, “iç düşmanlar dışarıyla iş birliği yapıyordur”, vs. Bunun için büyük bayraklar göndere çekilir, büyük laflar yapılır.
    Burada küçük bir hatırlatma laikçi dostlara: Dini öğretecek kurumları ve yolları yasaklarsanız (Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ve 28 Şubat sürecinde olduğu gibi) bu uygulamalar gericiliği önlemez. Tam tersine halk cahil kaldığı için dini söylemler kullanılarak daha kolay istismar edilebilir hale gelir. Dikkat edilirse şu anda iktidar gerçek dindarları baskıladı, yasakladı, kendi kontrol edebildiklerine ve şarlatanlara yol verdi. Ortada şaşırtıcı birşey yok.

  12. Münafıklar insanları “iman ettiklerine” ikna etmeye çalışır, insanlara yönelik yaşarlar; fakat kendi başlarına kaldıklarında ya da kendileri gibi münafık karakterli kimselerle biraraya geldiklerinde Allah’ın kendilerini an an izlediğinin, her ne yaparlarsa yapsınlar, her ne düşünürlerse düşünsünler bunu bildiğinin farkında değillerdir.

    İnsanlardan öyleleri vardır ki: ‘Biz Allah’a ve ahiret gününe iman ettik’ derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah’ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. (Bakara Suresi, 8-10

    Münafık denince akla, yüzüne bakar bakmaz sahtekarlığı anlaşılabilecek bir kişi gelmemelidir. Bu kişiler dış görünüş olarak samimi insanlardan farklı olmayabilirler.

    Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar. (Münafikun Suresi, 4)

    • Hacı abi, galiba yanlış sayfadasın!
      Yahu biz burda sabah akşam ramazandır oruçluk demeyip nerde bi inanmış can var, müminlerin itikadına imanına küfür yetiştirmekle, gıybetiyle meşgulüz;
      sen de gelmişsin münafıklığın alameti farikalarını bize belletmeye çalışıyorsun!
      Alimallah sıralı duran hazirun size her türlü fitne fesadın daniskasını öğrettiği gibi üstüne bir de ehli zındıkanın faziletleri ve faaliyet alanları dalında mastır doktoranızı da verip gönderirler!
      İyisi mi ufaktan tezgahını toparla istersen, benden söylemesi…

    • Bir tane örnek verelim 17-25 aralık 4 bakandan biri Şöyle diyordu.

      Cuma Günleri twitirden bakara nakara takaradan bir ayet gönderiyorum milleti gaza getiriyorum diyordu.
      Bakara süresiyle alay ediyordu bu bakan.

      Hayrettin karamanda ne diyordu.
      Yolsuzluk hırsızlık değildir. Fetvaya bakın.

  13. Her şeyden önce bu köşe sizindir Hocam; bize de lütfederek görüşlerimizi açıklama fırsatı veriyorsunuz .Bu nedenle bizim size karışma hakkımız olamaz .Kaldı ki her zaman makul ve mantıklı yazdığınız ve tarafsız olduğunuz için kimsenin de uzun yazılarınızdan rahatsız olacağını sanmıyorum.Ancak yeri gelmişken affınıza sığınarak cümlelerinizin epey uzun olduğunu belirtmek isterim , biraz kısaltabilirseniz memnun oluruz .
    Bu günkü konu , şahsen benim her zaman ilgi duyduğum ve sevdiğim bir konudur .Konu hakkında ben de naçizane kısa kısa düşüncelerimi açıklamadan önce bir anımı anlatmak istiyorum ; yani bu gün matrakçıya arkadaşlık yapacağım !
    Uzun yıllar önce yani 1990 lı yıllarda birliğe yeni gelen bir asteğmen arkadaşla sohbet ediyorduk .Gümrük komisyonculuğu yaptığını söyleyince hemen hemen herkes gibi benim de aklıma o anda gümrüklerdeki rüşvet konusu geldi ve sordum,
    – Bu gümrüklerde gerçekten herkes rüşvet alıyor mu ?
    Arkadaş önce kendi durumunu kısaca izah etmek gereğini duydu ve öyle cevap verdi ,
    – Önce yaptığım işin gereği olarak benim rüşvet almadığımı ama herkese verdiğimi belirtmek isterim .Evet , maalesef gümrüklerde herkes rüşvet alıyor , almayan yoktur !
    Bu sefer , inançlı insanların ne yaptıklarını merak ettim ve onu sormak istedim,
    – Peki dinine imanına bağlı, namazında niyazında olanlar ne yapıyor ?
    Arkadaş hafifçe tebessüm ederek ,
    – Ne yazık ki onlar da rüşvet alıyorlar ! demez mi !
    Bu durum beni hayrete düşürmüştü , hiç merak edip bunun nedenini kendileriyle konuşup konuşmadığını sordum ; verdiği cevap ise çok daha hayret vericiydi,
    – Evet , tabii ki konuştuğum oldu ; bizim orda ( yerin ismini de verdi ) namazında niyazında olan bir hacı var , ona sordum . Bana ‘ Biz rüşvet almıyoruz ki ! Sadece yaptığımız işin primini alıyoruz ‘ dedi !
    Ve arkasından da çok daha acı olan şunu ilave etti ,
    – Eğer rüşvet alıp o ortama uymazsa ertesi günü onu kapının önüne koyarlar !
    Bu kıssadan sonra kısaca görüşlerimi dile getirmek isterim.
    İslamiyet , fazilet dinidir ; yani bütün iyilikleri ve güzellikleri kapsayan ve fakat bütün kötülükleri , çirkinlikleri reddeden asla bünyesinde barındırmayan bir dindir .
    Gerçek anlamda bir mümin ve müslüman olan kişi , herkesin güvendiği ve inandığı bir insandır .Yani herkesin canını ve malını emniyet edebileceği ve elinden , dilinden emin olduğu kişidir .
    Ve yine gerçek anlamda bir müslüman ;her yerde ve her zaman , bütün tutum ve davranışlarında daima Peygamber Efendimizi örnek almak mecburiyetindedir .O nedenle Peygamberimizin hayatını çok iyi irdelemek ve içselleştirmek gerekir.
    Evet , biz de daha fazla uzatmadan burda vaaza son verelim !
    Herkese selamlar , saygılar ; sağlık ve mutluluklar dilerim.

    • Affedersiniz , maalesef unuttuğum çok önemli bir hususu daha ilave etmem gerekiyor :
      Hakiki bir müslüman ; bu dünyada yaptığı her şeyin – ne kadar ufak olursa olsun – öbür dünyada lehte ve alehyte hesabını vereceğini yani mücazat ve mükafatını unutmamalıdır !
      Teşekkürler

      • Sevgili kardeşim çok güzel resim çizmişsin ama resim işte fotoğraf değil …

    • Alibey değerli nasihatleriniz için çok teşekürler, inşallah hatırımızda tutmaya gayret ederiz.
      Yalnız bu gümrük personeliyle ilgili bahsettiğiniz durumlar artık eski türkiyede kaldı; bugün tüm gümrük kapılarından her türlü ürün giriş çıkışı, araç ve insan trafiği tamamen otomasyona bağlıdır, yani sakın kimseye rüşvet vermeye filan kalkmayın yanarsınız!!!

      • Tabii, dediğiniz doğrudur , ben de kabul ediyorum .Zaten o olayın üzerinden de yıllar geçti . Ama şu da bir gerçek ki insanoğlu illa bir yolunu bulabiliyor . O nedenle önemli olan vicdanlarda bu işi çözebilmektir , değil mi?
        Selamlar , iyi geceler

  14. Düşünenler için:

    Allah adamları sarayda yaşamaz saraylarda firavunlar, Karunlar ve Nemrutlar yaşar.

    Padişahlığı terk eden hükümdar İbrahim Ethem Hazretleri

    Tâbiînin meşhûr âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden İbrâhim bin Edhem (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin babası Edhem, Belh şehri pâdişâhıydı.

    Kendisi Şehzâde olup, tahtta oturur, avlanmayı se­verdi.

    Her türlü imkâna sâhip, her istediğini yer, her istediğini giyer, her emri hemen yapılırdı.

    Bir yola çıktığı zaman, kırk altın kalkanlı asker önünden, kırk altın gürzlü asker arkasından yürürdü.

    O bütün bunları terk etmiş ve Allahü teâlâya gönül vermiştir.

    Mübârek sözleri ve kerâmetleri dilden dile dolaşmış, muhabbeti hep gönüllerde yaşamıştır. Dünyâ sultânları unutulmuş, fakat O unutulmamıştır.

    Tâcını, tahtını bırakıp evliyâdan olması şöyle olmuştur:

    Bir gece tahtı üzerinde uyuya kalmıştı.
    Gece bir gürültü ile uyandı.
    Tavan sallanıyordu. seslendi: “Kim o ” Damdaki, “Tanıdık biriyim, de­vemi kaybettim onu arıyorum” dedi.

    İbrâhim Edhem, “Hey şaşkın, ne diye damda arıyorsun Damda deve mi olur ” deyince, damdaki zât, “Ey gâfil, sen Allahü teâlâyı altın taht ve süslü elbiseler içinde arıyorsun.

    Damda deve aramak bundan daha mı acâyib ” dedi.

    Bu sözlerden sonra kalbi Allahü teâlânın aşkı ile yandı ve şimdiye kadar yaptığı bütün gü­nahlara, hatâ ve kusurlara tövbe etti.

    Padişahlığı da bıraktı, bir daha da memleketine dönmedi. Gitti, alimlere, evliyalara talebe oldu. senelerce ilimle uğraştı, sonunda meşhur İbrahim Ethem Hazretleri oldu.

    • Şahin bey, kimisi de gidip pensilvanya taraflarındaki mütevazi malikanesinde fakir fukaranın çocuklarının imanını kurtarıp talebeler yetiştiriyor ya, önemli olan odur, gerisi boş…

  15. 214 Milyar Ne Oldu?

    İngiltere pandemi sürecinde 214 milyar borçlanmış, Bizdekilerin deyimi ile iç edilmiş, çalınmış, Orada chp muadili parti yokmu, nicin brmingham köprüsüne 214 milyar nerede pankartı açmıyor. Yada aklı evveller çıkıp bankalar (çünki merkez bankası zaten şahıslara düşük kurdan döviz satmaz) kimlere kimlere kredi verdiniz isim isim isim açıkla! diye sormuyor.
    Haa yukarıdaki para dolar değil ayrıca sterlin. Yani daha büyük rakam. Neyse, zaten biz dindar olduğumuz için bütün yolsuzluklar bizde. Dün ki manşetlerin unutmadılar da unutmuş gibi yapıyorlar, 40 küsür bankayı batıranlar, parsadanlar dindar mıydı, cumhuriyetin kuruluşunda arsa spekülasyonu yapanlar, ermeninin boğazına basıp yağ fabrikasına çöken büyük hakim Kel ali müslüman mıydı.
    Neyse hadi gözünüz aydın bidenci muhalefet iktidara yürüyor. bunu son olayda yıllardır bıkmadan akp ile sıcak ilişki kurmaya çalışan cem uzan ın artık ümidini yitirip içerideki işbirlikçileri ile iktidara karşı 128 milyar milyar nerede kampanyası başlatmış. Yıllardır tanınmayan ermeni soykırımıda abd tarafından tanındı, demek ki adam sözünden dönmeyecek. İçerideki muhalefeti destekleyerek iktidarı değiştirecek. Bence Meral ve Kaftancıoğlu iktidara gelince ne yapacaklarını şimdiden açıklasın bence. Fötöcülere af olacak mı, ak partililer yargılanacak mı. Menderesi yargıladıkları günleri unutmamışlar. Mahkemeleri de yassı adaya değil gezi parkına kurarlar.

  16. Amerikalılarda inanmıyor soykırım olduğuna. Yalandan kim ölmüş.
    Yıllardır Amerikalıların kendileri gelip hazırladıkları raporu dünyanın gözüne niye sokmuyoruz.
    Gerçi içeride yerlimalları var. İçerdeki yerlimalı inanmış soykırım olduğuna dışardaki hayli hayli inanır. Yalan ve iftira böyle bir şey.

    “Harbord Askeri Heyeti Raporu” 

    ABD Kongresi’nin onayı ile ABD Başkanı Woodrow Wilson’un 1 Ağustos 1919 tarihinde Tümgeneral James G. Harbord başkanlığındaki askeri bir heyeti Anadolu ve Kafkaslar’daki durumu incelemek, gerçekleri araştırmak üzere İstanbul’a  50 kişilik bir heyet gönderiliyor.
     
    Gezisine başlamadan önce yoğun Ermeni propagandasına maruz kalan ve Ermenilerin toplu mezalimlere maruz kaldıklarına dair kanıtlar bulacağı beklentisinde olan Tümgeneral Harbord, bölgeye geldiğinde bunun gerçeğe dönüşmeyeceğini fark etti.

    Heyet 58 günde Türkiye, Erivan ve Kafkasya bölgesini arabayla, gemiyle, trenle kat ederek tamamladı. Harbord’un nihai raporunda şu ifadeler de yer aldı:

    *****‘Kendi hallerine bırakıldıklarında Türklerle Ermenilerin başka devletlerin kışkırtmaları olmadığında şu ana kadar huzur içinde birlikte yaşayabildiklerini gösteren çok şey vardır. 500 yıldır aynı topraklarda yan yana var oluşları şüphe götürmez şekilde birbirlerine olan bağlılıklarını ve karşılıklı çıkarları olduğunu ispatlamaktadır.’

    *****Savaştan önce bile Ermeniler birkaç yer hariç Türk Ermenistan’ı olarak bilinen bölgede çoğunluk olmaktan çok uzaktı. Bağımsız bir Ermenistan’ı Osmanlı’dan koparma teklifinde Türk tarafı açısından söylenecek şeyler de vardır. Yani Tüm Ermeniler evlerine geri dönecek olsa bile Ermenistan’ın yeniden kurulması planlanan bölgede Türk halkı çoğunluğu oluşturacaktır. Üstelik Türkler, Ermenilerin sevk ve iskanından önce de çoğunluktaydılar.’

    *****‘Türkiye’deki Ermeni trajedisi kontrolsüz propagandanın kaçınılmaz bir sonucudur. Yabancı ülkelerdeki yoğun reklam ve başarılı hayır işlerinden dolayı gittikçe artan bir bağımsızlık ve sahte güvenlik hissiyle motive olmuş bu insanlar baskıcı Osmanlı hükümetinden tamamen ayrılma zamanının geldiğine inandırıldılar.’

    Harbord Askeri Heyeti’nde üç sivil uzmandan biri olan Eliot Grinnell Mears’a göre, Ermenilerin başına gelenler sorumsuz Ermeni propagandalarının doğal bir sonucuydu.
    Ermenistan’da Amerika tarafından bir manda rejimi kurma projesi de Harbord’un raporuyla bozulmuş oldu:
    ‘Amerika’ya göre teklif Harbord Askeri Heyeti’nin raporunun ardından hayal oldu.”

    • 1915’e gitmeye gerek yok bugün eline silah değmemiş onbinlerce insan terörist diye yaftalanıp zindanlara atıldı,çoluk çocuğu açlığa mahkum edildi, muhalif bir söylem bile terör sevicilik olarak nitelendirdi, ARTIK HERŞEYE ŞÜPHEYLE BAKIYORUM???????

      • Mert bey, her şeye derken beklenen salih zat da var mı bu şüpheyle baktığınız şeylerin arasında, yoksa..?

      • Sizleri tepe tepe kullandılar, ortalığa bırakıp yem ettiler ve hicret ediyoruz diye kaçıp gittiler. Daha uyanamadınıź, savunuyorsunuz agababalarınızı.
        Duymak istediklerinizi söyleyecek insanlara ihtiyacınız vardır. İkna edilmek istersiniz. Zaten hazırsınızdır.
        İçinizdeki gazeteci Ahmet Dönmezi bi incele istersen.

        https://www.ahmetdonmez.net/zeytinyagi-su-mahrem-hizmet/

        Kendini fil aynasında zannedip savaşa tutuştular maalesef ezilenler otlar ve çimenler oldu.

  17. Bazen de anlaşılamayan bir konuyu en iyi anlatma yöntemlerinden biri ünlü Türk büyüğü H.Gayret üstadımızın yaptığı gibi tersten anlatma usulünü kullanmak olabilir.
    Bir kez de bu yöntemi deneyeceğim:

    Memleketimizde, şanlı tarihimizin hiçbir döneminde olmadığı kadar, dindarlık ve milliyetçilik oranının en yüksek olduğu zamanları yaşamaktayız,ama gafiller bu gerçeği görmemekte direnmekteler. İşte her hakikat sevdalısının bildiği gibi, aziz vatanın her bir köşesindeki camilerimizin hiçbir dönemde olmadığı kadar vecd içinde ibadete yönelmiş müminlerle lebaleb dolup taşması,karanlığı kendilerine ışık tutmuş nankörlere inat bu vatanın hakiki evlatlarının göğsünü kabartmaktadır.

    Efendim bu had bilmezler, son günlerde tuttular,neyi dillerine doladılar,bakar mısınız? Gencecik mütedeyyin,milliyetçi bir vatan evladını…Neymiş efendim, bu yavrumuz bit koymuş da kaçmışmış…

    Oruç tutup ailesiyle birlikte iftarını açacak kadar dindar ve ailesine hürmetli, duruşu Ağrı dağından daha mehabetli, göğsü patlamaya hazır bir volkanı andıran aslan parçası bir yiğidimizin bit kadarcık koynuna aldığı üç-beş kuruşçuğu çok büyük bir meseleymiş gibi diline,kalemine dolayan bütün gafiller bilmelidirler ki, onların bu pervasız,haddini bilmez saldırıları dindar,milliyetçi yiğitlerimizin azmini bit kadarcık olsun geri koymayacaktır.

    Hem bu gafiller hiç düşündüler mi ki acaba? Bu yiğidimiz bu işi yapmış, ama niye yapmış diye…Dinden imandan nasipsiz bu gafiller -tabiidir ki- nereden bilecekler, hayrı kesirin şerri kalile müreccah olduğunu ?

    Soruyorum; işleri güçleri fitne fesat çıkarmak olan bu gafiller, ailesiyle birlikte iftar açtığı sırada bu yiğidimizin aklına Miami’de, Los Angeles’te fukaralıktan kötü yollara düşmüş gencecik kızların gelmiş olabileceği ihtimalini hiç mi düşünmezler? Ve sonrasında yediği hurmaların boğazına düğümlenme ihtimalini,o hurmaların aromasının bir yılan gibi boğazını sarmış olabileceğini,devamında küçük dilinin yavrularını korumak için çığlık çığlık haykıran bir kargaya dönüşerek ortalığı velveleye verebileceğini, ardından gözlerinin yaşlarla dolacağını,sonrasında bu ince duyguların etkisi altındaki yufka yüreğinin buralarda kalmaya daha fazla dayanamayacağını ve hemencecik bu gariban kızcağızların mahzun gönüllerini hoş etmek sevabına girmek için alelacele uçağa atlayıp bir yardım meleği gibi onlara doğru süzüleceğini… soruyorum,hiç mi düşünmezler?

    Ama onlar tıynetleri gereği her zaman ki gaflet ve hıyanetlerine devam etmekten nasıl kendilerini alıkoyamayacaklarsa, işte ben de H. Gayret olarak and içiyor, yine -kendileri de aslında Türk oğlu Türk olup,sayın yazarın yazdıklarının hilafına, hukuku ve demokrasiyi de damarlarında taşıdıkları atalarının asil kanlarından alıp bütün İskandinavya coğrafyasına yayan Vikingler’in Türk diye taptıkları – Thor adına söz veriyor ve şöyle sesleniyorum: “Eğer bütün bu gafillerin hain emellerini boşa çıkartmaz,onların habis planlarını ortaya saçmaz,gerçekleri tüm çıplaklığıyla halkımıza tek tek göstermez ve verdiğim sözden bir lahza olsun cayacak olursam ulu Thor,sabahleyin açtığım iftardan bir saat sonra yapacağım sahuru bana bir daha yaptırmasın da, tutsun o elindeki balyozunu kafama kafama,küt küt diye vura vura beni Salacak kıyılarında münasip bir yere sandal kazığı olarak çaksın!”

    Şu cümlede kendi yöntemimden olsun:
    Aklı, önyargılarının ve o önyargıların kalıplaştırdığı kinlerinin/husumetlerinin en az beş,altı sene gerisinden aheste aheste gelen kafası karışık demokratların çokça olduğu yaşadığımız şu zaman diliminde, böylesi demokratların varlığı bana, bizatihi demokrasi ve hukukun şu ülkeye gelmesinin önündeki en büyük engellerden biri olarak görünmektedir.

    • Uğur bey, demokrasi ve hukuku ülkemize nerden getirmeyi düşünüyorsunuz ya da getirilmelidir biraz açar mısınız?
      Biliyorsunuz bu kavramları daha önceden ithal etmiştik ve sonuçları ortada; bugün ise yerli ve milli bir yönetim tarzını deneyimliyoruz, eskiye mi dönelim diyorsunuz yoksa alternatif düşünceleriniz mi var?

  18. Furkan, Fatih, Kürşat, Serhat.
    Nerede bir haramilik olsa, bu yada benzer isimler kulağımıza geliyor.
    Tabii ki bu isimleri koyanlar, yolsuzluğa-hırsızlığa hulaşsınlar diye koymadılar. Helalinden kazansınlar dediler. Ancak izahı gayri kabil bir çelişki de ortada.

    • Sayın yk, şimdi adım gayretullah diye ben de kendimi onun yerine mi koysaydım yani? Ya da şu kriptocu firari şarlatanlardan birinin adı fethullah diye “allahın hakkı allaha sezarın hakkı sezara” deyip paracıkların üstüne bir bardak soğuk su mu içseydik yani?

  19. İkinci Tercihler

    Büyük YOL gözden düştüğünde
    Hayırseverlik ve doğruculuk çıkar ortaya.

    Öğrenme ve basiret yüceltilince
    müthiş bir ikiyüzlülük belirir.

    Vazifeşinas çocuklar ve ebeveynlerle doludur düzeni bozuk aile
    Düzeni bozuk toplumsa sadık vatanseverlerle.

    Lao Tsu / Tao Te Ching / 18

    • Yörük, buralarda yenisin galiba, özellikle muhalif kanatta epeydir yoğun bir çinli düşmanlığı göze çarpıyor; bu bilmem ne taocu filozof parçasını nerden bulduysan oraya geri bırak; zaman ilim çinde de olsa alınız devri değil, bizim marabaların yelkenini bitek okyanusötesi rüzgarları şişrebiliyor, benden söylemesi…
      Selametle

  20. Ben öyle dindar ve milliyetçi göremiyorum. Dinci ve sahte milliyetçi ifadesi daha uygun kastettiğiniz tipler için. En basit örnek ile Uygurlara yapılanlara ses çıkarmayanlar milliyetçi olamaz sahte milliyetçidir. Yönetimlerinde adaletsizliğin zirve yaptığı zihniyettekiler de dindar olamaz dinci olur.

  21. bu dönemde baştan aşağı paçalardan şelale gibi akan yolsuzluğu bu ülke tarihinde görmedi.
    bakanların resim çektirip tanımadıklarını söyledikleri kişiler milyar dolarları cukkalayıp götürüyorlar.
    bakan kendi bakanlığına yüksek fiyatla malzeme satıyor.
    bulunmaz hint kumaşı müteahhitlerimiz annelerimize en derin sevgi ve şükranlarını sunuyorlar ve yıllarca da sunmaya devam edecekler.
    ne demişti affedilen para bakanı Allah sonumuzu hayr etsin.

  22. Sayın Koru ,
    Biz zaten demokratik bir hukuk devletinde yaşamıyormuyuz ? İnsanların kanma ve kandırma özgürlüklerine müdahale etmiyoruz.. Bakın demokratik hukuk devleti olmayan Suudi Arabistan da MBS coin işinin hepsini bitirdi. Demek ki çözüm orada değil. Oğlum geldi bana sordu . Emek ve risk içermeyen helal ticaret dışında kazanç haramdır dedim . Dedim ama gidip coin almış harçlığı ile. Kaşınanın dayak yeme özgürlüğü var . Yalanın iki yönü vardır. Bir anlatan bir dinleyen. Anlatan yalan söylüyor da dinleyen niye inanıyor ? Aklı ermiyorsa bilenlere sorsun. Daha bu batanı. 5000 in üzerinde coin var. Coin aldığınız zaman TL satıp dolar alırsinız ve onu da doğrudan yatırım olarak ABD ye vermiş olursunuz. 128 milyar doların bir kısmı da böyle gitmiş olur.

  23. AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı 2013 yılı Mart’ında İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından organize edilen bir konferansta şöyle demiş:
    “Bir iktidar, üçüncü bir gözün denetiminden yoksun ise ‘soysuzlaşmaya’ başlar. Hele o güç kendine epik bir söylem, kutsal bir anlatım oluşturup kutsalla kendini tahkim ediyorsa, o kutsalın örtüsü altında her türlü çirkinliği yapabilir.”

  24. Evet, kısa kesmek en iyisi:
    Kandırılmak isteyen birine kimse engel olamaz, hukuk dahil.

  25. Dindarlar ve milliyetçiler bu ülkeyi çok seviyorlar, çünkü sömür sömür bitmiyor. Yolunacak kaz çok burada. Yerli, milli, dini dedin mi herkes hazırola geçiyor. Böyle enayi halkı nerede bulacaklar. Kapıkule’den öteye geçseler bu düzenbazlar yollarını bulamazlar, ama burada yolunmaya hazır bir halk var. Devlet de koruma kollama sağlıyor. Oh ne ala. Yola ve yolmaya devam.

    • Ender bey “Kapıkule’den öteye geçseler bu düzenbazlar yollarını bulamazlar” demişsiniz de; geçen gün sizi de yolladık, yol kenarlarında malikaneler saraylar var falan diye bayılmıştınız.
      Yollarını bulamazlar dediğin adamlar ceplerine gripasaport koyup gitmiş almanyalara bilader.
      Sayın koru da demokrasi olsa hukuk olsa böyle mi olurdu ya getiriyor; yahu o kaçakların nerden ve nasıl, ne amaçla geldiğini interpol bilmiyor mu? Sığınmalarına göz yumma karşılığında herkes kendi payına düşeni almadı mı dersiniz?
      Organize işler avrupanın “demokratik” ortamlarını daha bi çok sever hem de, oralar da hukuk da var ne ala…
      Bizde adam öldüren, hırsızlık dolandırıcılık yapan, darbe düzenleyenler neden ab ye, abd ye kaçıyor şimdi anladınız mı?
      Eskiden meksikaya kaçardık:)

  26. „Dindarlığını Allah’a göster, bana insanlığın lazım“

    Cuma namazından sonra cami avlusunda mikrofonlara yönelen politikacıları televizyonda gördükçe Mustafa Islamoğlu’nun bu söylemi aklıma gelir.

    • Almanyalı sana da o bahsettiğin şeye/kişiye de insanlığımı göstermiim istersen; birbirinizle idare etseniz daha iyi olur herkes için…

      • H. Gayret, inancın politikacılar tarafından istismar edilmesini iyi bulmadığımı ifade etmek istedim. Siz aksini düşünüyor olabilirsiniz. Anlatın bu konudaki düşüncelerinizi de öğrenelim!

        Üslubunuz da bana şu söylemi hatırlatıyor: Üslub-u beyan, ayniyle insan.

    • Ciltler dolusu tarih kitabına eşdeğer müthiş bir söz.
      Hitler bu sözü ” Bu kararınız nedeniyle milyonlarca Alman da, sizi seçen seçmen de ölür” ikazında bulunan danışmanına söylüyor.
      Minareden atlarsan ölürsün. Ölmezsen, ölmekten beter felç kalırsın diyor. Katili seçersen ölürsün, hırsızı seçersen soyulup soğana çevrilirsin diyor.

      • Sayın yk “Ciltler dolusu tarih kitabına eşdeğer müthiş bir söz.” derken alman dehasını biraz abartmış olmuyor musunuz?
        Ciltler dolusu tarih kitabını zaten kim ne yapsın okuyup da değil mi?
        Merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söylermiş!

  27. yanan bir soba üzerine hiç kimse elini koymaz.
    neden?
    çünkü sobanın yakacağını, elinin yanacağını bilir, akıl eder.
    iman budur.
    insanların çoğunun sobaya imanı kadar Allaha imanı yok gibi. yaptıklarının bir karşılığı olduğuna inanmıyor gibi…bir tanrıya inanmasına inanıyordur, tapmasına tapıyordur, adına da Allah diyordur lakin altından putun biri çıkıyor demek.
    sorsan herkes heykeli put sanır.
    gerçekte Allaha inanan birinin başkalarının canını yakması, parasını alıp kaçması, gözünün içine bakarak sade yalan konuşması, başkalarının parasıyla saraylarda oturması, en pahalı arabalara binmesi, istediğini yapabilmesi, etrafını zengin etmesi mümkün olabilir mi?
    o-la-maz…
    bizim dindarlık anlayışımız 10 yaşındaki bir çocuğa ramazan nedeniyle çikolata vermemek, ve çikolata dışında bir hediye verilebileceğini düşünmemek galiba. oysa ramazanda kitaplardan oyuncağa neler verilebilir bir çocuğu sevindirmek için…
    çikolata yok demek yerine neler var edilebilir…
    ne kadar acı.
    acı bir dindarlık bu.

    öte yandan Allah bu millete akıl fikir versin öncelikle. yolsuzluk, işsizlik, fakirlik endekslerinde hızla yükselmek bir yana dolandırılma merakı ya da hevesi mi demeli endeksi olsa ilk sıradan liste başı oluruz zannedersem bu akılla.
    tahsili olmayan, iş geçmişi bulunmayan, bir kaç siyasi ile fotoğrafı dışında hiç bir şeyi olmayan birinin kurduğu deneyimsiz, güvensiz ne idüğü belirsiz bir şirkete üstelik sanal para gibi otoritesiz bir yatırıma evini, arabasını satıp, bütün birikmişini veren yüzbinlerce insan olduğuna inanmak gerçekten çok zor. çoğu, birinin ihtiyacı var desen güvenip 50 tl çıkarıp vermez ama kolay para, zahmetsiz para peşine tüm yatırımını sanal bir paraya, hiç bir güvencesi olmayan bir şirkete veriyor. 30 milyonun 50 milyonun üzerinde hesaplar olduğu söyleniyor, insan inanamıyor, gerçekten.
    çiftlik banktan sanal para platformlarına gelene kadar kaçanı suçlayalım ama burada bir akıl ve etik yoksunluğu olduğu gerçeğini de kabul edelim.
    bu ülkenin ve bu coğrafyanın ilim, irfan ve ahlak sorunu var.
    ve ülkesini seven, ülkesi için katma değer üretmek isteyen, yaşadığı topraklara hizmet etmek isteyen çok az insan var.

    • Doğru tespit:
      “çoğu, birinin ihtiyacı var desen güvenip 50 tl çıkarıp vermez ama kolay para, zahmetsiz para peşine tüm yatırımını sanal bir paraya, hiç bir güvencesi olmayan bir şirkete veriyor.”

      Yanlış tespit:
      “ve ülkesini seven, ülkesi için katma değer üretmek isteyen, yaşadığı topraklara hizmet etmek isteyen çok az insan var.”

      Sonuç:
      İhtiyaç sahibi milyonlarca gariban mülteciye evsahipliği yapan, onları yedirip içiren, doyuran bir yönetime ve ülkesini seven, ülkesi için katma değer üretmek isteyen, yaşadığı topraklara hizmet etmek isteyen insanlara pek çok sövenler var.

  28. “allahtan kitaptan dem vuran adamın ne dediğine değil ne yediğine bak, çünkü dediği iddia, yediği ispattır.” -dücane

    Üstat yapıştırmış yine 140 karakterde. Özeti budur işte. Ülkenin dinci örgütlerinin ve onlara yaslanan siyasilerinin temeli tam da bu.

  29. Sistem yolsuzları koruma kollama üzerine kurgulanmış. Yolsuzlar, kapkaççılar, mafya, çeteler, insan sömürüsü üzerine kurgulanmış lebaleb dinci cemaatçi örgütler, say say bitmez. Hepsi bu ülkede cirit atıyor. Her alanı parsellemişler. Ve devletimizin koruma ve kollaması altındalar. Hapse girerlerse affediliyorlar. Onlara özel af çıkarılıyor. Mahkemeler ve hukuk sistemi onlardan yana.

    Yanlışları yazan söyleyenlere ise ya bin satır ya bin katır layık görülüyor. Sokak ortasında dövülüyorlar, öldürülüyorlar, yıllarca hapis yatıyorlar.

    Demokrasi diyorsunuz. O diyorlar batı icadı. Bize sultan yeter diyorlar.

    Ülkemiz acınacak halde. Bu kadar rezaletin ve ilkelliğin hiç bir karşılığı ve cezası olmaması son derede kahredici.

    Özellikle gençler ülkeyi boşuna terletmiyorlar. Çünkü değmez. Bu ülkenin onlara vereceği bir şey yok. Onların vereceğini değerlendirecek bir yönetim de yok. O zaman neden vakit kaybetsinler. Gitsinler elbette. Yolları açık olsun. Değerlerinin bilindiği, insan muamelesi gördükleri bir yerde yaşasınlar. Gitme cesareti gösterenlere selam olsun. Yolları açık olsun.

    • Yolları açık olsun dedikleriniz bu yeni firar eden kriptocu gençler mi ender bey?

      • Yok o kriptocu değil. O kapkaççı ve diğerleri nereye saklanırlarsa illa bulunacak ve hesap sorulacak. 400 bin insanı dolandırıp kaçmak yok. Bu dolandırılığa göz yuman, yol açan sorumsuz devlet görevlilerinden de yeni iktidar hesap soracak. Yapılan bütün bu hukuksuzlukların, kapkaçların, yolsuzlukların, rant yarışının hesabı sorulmalı, değil mi? Damat en başta. Nereye kaçtı saklandıysa illa bulunacak.

        • Ender bey kaç tanesinden hesap soracak yeni yönetim? bu adam bir kişi değil ki, arkasında ordu gibi sağlam babaları var.

Yoruma kapalı.