Cumhurbaşkanını halk seçer diye biliyoruz; acaba yaşanan veya yaşatılan gerçek farklı olabilir mi?

26
Reklam

Bu ülkede ‘gündem’ denilen ne varsa, önemi ne olursa olsun, ömrü birkaç günü geçmiyor.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) başkanı Muharrem Akkaya’nın cumhurbaşkanı seçiminde aday olması muhtemel isimler ile ilgili açıklamaları bile bugün itibariyle gündemden düşmüşe benziyor.

Göz atma imkanı bulduğum birkaç gazeteye bu sabah baktığımda vardığım sonuç bu.

Oysa söyledikleri yüzünden, aday olabileceklerin olamama, adaylığı düşünülmeyenlerin ise aday olabilme imkanı doğabilecek.

Didik didik edilmeyi hak eden açıklamalar sadece buna yaramakla sınırlı kalacak.

Yazımı buraya kadar okuyunca “Daha ne tartışılacaktı?” diye düşünenler çıkabilir.  O sebeple hiç tartışılmayan bir konuyu örnek olarak işlemek niyetindeyim.

YSK başkanı Akkaya, hakkında yerel mahkemenin 2 yıl, 7 ay ve 15 gün hapis cezası verdiği İstanbul belediye başkanı Ekrem İmamoğlu için, “Cezasının onaylanması durumunda, aday olarak girdiği seçimi kazansa bile mazbatası verilmez” açıklamasını yaptı.

Mazbatası YSK tarafından verilmeyen kişi seçilmemiş sayılıyor.

Reklam

Diyelim, zaman zaman buluşan altı partinin liderleri Millet İttifakı adına İmamoğlu’nun aday olmasını kararlaştırıldı, böylece Cumhur İttifakı adayı karşısında seçime bir tek o katıldı ve adayların açıklanması sonrasında da istinaf mahkemesi ile Yargıtay arka arkaya kendisinin alt mahkeme tarafından verilen cezasını onayladı. 

O durumda ne olacak?

Sandık başına gidildiğinde Millet İttifakı adayı için oy kullanılamayacak. Kullanıldığı takdirde oylar geçerli sayılmayacak. İmamoğlu’na verilen oylar rakiplerinden fazla bile olsa, seçimi kaybedenler arasından en yüksek oyu alan cumhurbaşkanı seçilmiş sayılacak.

Cumhur İttifakı adayı mı kazanacak?

Bir ihtimal öyle olacak.

Fakat bir ihtimal daha var: Seçim ilk turda sonuçlanmayacağı için, ikinci tur için sandık başına gidildiğinde, muhalif oyların Cumhur ve Millet ittifakları dışından aday gösterilmiş birine kayması ve kazanması hesaba katılmayan birinin cumhurbaşkanı seçilmesi bile mümkün.

Tuhaf değil mi?

Bana da tuhaf geliyor, ama İmamoğlu aday gösterildiği ve cezası onaylandığı takdirde olacak olan, bu iki senaryodan biri.

Reklam

Mahkemeler onu devre dışı bıraktığı için ya Cumhur İttifakı adayı seçimi kazanacak ya da Cumhur İttifakı adayına oy vermemeye kararlı seçmenin o sırada gözüne kestireceği herhangi bir aday cumhurbaşkanı seçilmiş olacak…

Çare?

İlk akla gelen çare şu: Millet İttifakı, İmamoğlu’nu aday göstermişse, hakkında verilmiş ceza onaylandığında, onun yerine yeni bir aday çıkarsın…

YSK’nın aday olabilecekleri ilan etmesinden sonra bizim sistem buna imkan vermiyor.

Sistemin kendini kapatması yüzünden aslında bir mahkemenin tek bir yargıcı, hem bir siyasinin önünü kesebiliyor hem de ülkede kimin cumhurbaşkanı olamayacağına karar vermiş oluyor.

Muhalefetin mazbata engelini akılda tutarak bir başka ismi aday göstermesi ve onun da seçimi kazanması durumunda, kimin cumhurbaşkanı olacağını mahkeme kararının belirlediği bile söylenebilir.  

[Bugünküne benzer bir durum 2002 yılında seçime gidilirken de Türkiye’nin başına gelmişti. Bir mahkeme, bir mitingde okuduğu şiiri sakıncalı saydığı için Tayyip Erdoğan’a ceza vermiş, onun da aralarında bulunduğu bir siyasi kadro, onu kurdukları yeni partiye genel başkan seçebildikleri halde ‘siyasi yasaklı’ olması yüzünden milletvekili adayı gösterememişlerdi. Tayyip Erdoğan neden sonra milletvekili seçilebildi ve başbakanlığı teslim alabildi. Şimdi ise cumhurbaşkanı.]

Ne yapılabilir bu durumda?     

Muhalefetin önünde fazla seçenek bulunmuyor.

Seçilebilecek aday olarak İmamoğlu görülüyorsa onun isminde ısrar ederken, cezasının onaylanması durumunda, adaysız kalmamak için, başka birini de yedek olarak onunla birlikte aday göstermek…

Bu ilk seçenek.

İşi şansa bırakmamak için İmamoğlu’nu aday göstermemek…

Bu da ikinci seçenek…

Tabii muhalefetin daha geniş bir seçme imkanı sağlamak amacıyla seçmen karşısına çok sayıda adayla çıkması da mümkün.

Başka bir seçenek aklıma gelmiyor.

Halbuki sistem böyle durumlarda önleyici değil gereksiz engelleri ortadan kaldırıcı tedbirler öngörebilmeliydi.

Ceza verilse bile ‘siyasi yasak’ söz konusu olmayabilirdi… [Eskiden bu bizde mümkündü; cezaevinde yatarken seçilince Meclis’e milletvekili olarak gidebilenler olduğunu hatırlar gibiyim.

Meclis’ten çıkartılacak bir yasayla bu sağlanabilir.

Hatta bir adım daha ileri gidilerek, üzerinde fikir yürüttüğümüze benzer durumlarda, yani birinin adaylığının düşmesi söz konusu olduğunda, YSK bir başka ismin aday gösterilmesine izin verebilmeli…

[Çeşitli gerekçelerle seçilmişlerin dokunulmazlıkları düşürülüp milletvekilliklerine son verildiği de oluyor. O sebeple veya vefatlar yüzünden bu Meclis’te çok sayıda koltuk boş. Oysa öyle durumlarda boşalan koltuğu partisinin doldurmasının yolu açılabilir; bu sayede TBMM hep aynı sayıda milletvekiliyle çalışmalarını sürdürür.]

Demokratik olma iddiasında eksikler var ve bu yazıda sözünü ettiğim konu da onlardan biri.

YSK başkanı bu konuda ne düşünüyor olabilir?

Emekliliği sonrasında da olsa kendisinden esas bu konuda ne düşündüğünü öğrenmek isterim.

ΩΩΩΩ

Reklam

26 YORUMLAR

  1. Asıl garip olan muhalefetin ülkeyi yönetecek hala bir aday bulamaması değil mi?
    Bu sistemde adayın okadar önemli olduğu son yıllarda görüldüğü halde neden aday yok?

  2. Adalet denilen şey dava ve davacı arasındaki durumdur, kaybeden taraf her zaman mahkemeleri suçlar, onun için herkes mahkemelerden şikayet eder. Ancak hiç bir fani Allah gibi doğruyu bilemeyeceğinden insanların tam bir adalet sağlayamayacağı açıktır. Herkes işine geldiği şekilde konuşuyor ve hakimlerin adalet sağlamasını değil kendi istediği gibi karar vermesini istiyor. Onun için mahkemeleri tarafsız yapacağım diye onları ayrı bir sınıf haline sokulursa Devleti ne hale getireceği bu gibi olaylardan anlaşılıyor, burada YSK ya bir hakaret vardır, eğer kuruluşlara hakareti küçümsersek sonunda her kaybeden küfürü basar bu da yol olup küfürün nereye varacağı kestirilemez. Yapılacak şey asgari müştereklerde birleşerek kendilerinin de iktidar olabileceğini dikkate alıp bu gün söyledikleri aynen kendilerine söyleneceği ve yapılacağını hesaplamaları ve ona göre eleştiri getirmeleridir. Yukarıda eleştiri yapan bir vatandaşımız “Ayşegül aslana “terör mimikle övüldüğü” savıyla programın durdurulduğunu iddia ediyor, bu kişiye sen ne yapıyorsun diye cevap verilmezse bu gibi insanlar her zaman böyle iddialarda bulunacaklar ve gözlerini nefret bürümüş insanlar da buna göz yumarak eleştirmeyecek hatta destek vererek kendilerini de yalancı olarak konumlayacaklardır.

    • Mustafa kardeşim , dediklerin çok güzel , hepsi doğru , bir yanlışlık yok .
      Iyi de YSK . yasalara aykırı ‘mimikler ‘ yapınca yani çanak tutunca ne olacak!
      Üstelik bunların kararları da kesin ; keşke yasalarımızda bunların da yasalara
      aykırı tutum ve davranışlarından dolayı yargılama imkanı olsaydı.
      Peki bunlar bu yaptıklarından dolayı kime hesap verecekler?
      Maalesef iş öbür aleme kalıyor.

    • belli ki sizlerin türkçesi zayıf.
      oysa düşünmek kelime bilgisinin zenginliğiyle yakından ilişkili.
      sav; isim olarak öne sürülerek savunulan düşünce anlamına gelirken, mantık terimi olarak önerme anlamına gelir.
      sav demek neden demek değildir.
      nedeni destekleyen düşünce ya da önermelerdendir.
      sadece mimik yüzünden ceza alınacağını düşünmek abesle iştigal olduğundan elbette bunu muhkem edecek bir metin ya da ifadeye edilen önermelerden ya da ileri sürülen düşüncelerden biri olduğunu anlamak büyük bir zeka kapasitesi gerektirmediğinden kimse bunu bu kadar sığ anlamaz,
      gözlerini suçlama bürümüş kişiler dışında.
      onlarda herkesi yalancılıkla suçlarlar.

    • Bari bir konuyu irdelerken bu ismi karıştırmayıp,
      direkt konuya acı biber sürmek,
      kimin ne konuşacağını yazılı haftalık ilan etmek,
      ağızlara kronometre icat edip anahtarla konuşmaları “biip” letmek,
      daha ileri gidip bekaret kemeri vs..
      Hakaret eden aykırı davranan suç işleyen için kanun kitap yazıyor zaten!
      Bırakın insanlar rahaat rahaat suş işlesin!
      Hukuk hukukluğunu hissetsin!
      Hapishaneler biraz Böyyük adamları misafir etsin!
      Relakss..

  3. Muhalefetin cumhurbaşkanı adayı belirlenmesinde 6′ lı masa bileşenlerinden CHP ile Akşener dışında kalan diğerlerinin bir sözü, bir düşüncesi yok mu; neden bu konu hep İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu üzerinden yürüyor. Hem, millet ittifakının seçilebilecek adayı olarak İmamoğlu’nu kim nereden çıkarıyor? Kılıçdaroğlu ‘na gelince muhafazakar-sağ seçmen ona oy vermez de İmamoğlu’na verir tezini kim işlemişte bir sonuca varmış?

    Evet görünürde, olayda, İmamoğlu’ na bir yargı darbesi yapıldı gibi bir durum söz konusu ise de, aslında (yargısal) darbe millet ittifakı üzerinden muhalefetin cumhurbaşkanı adayını iktidarın belirlemesi gibi bir ameliye olarak ortaya çıkıyor…

    Buna sebep ise, millet ittifakının, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi süresince yaşanan olumsuzlukların acısını, zorluklarını iliklerine kadar hisseden halkın karşına, her kesimden seçmenin rahatlıkla oy verebileceği, belki çok politize olmamış, belki de yeni bir “arayüz” ile seçmenin karşısına çıkarabileceği bir isim arayışında olamadığı, meseleye, daha çok ideolojik ve partisel çıkar gözüyle yaklaşması ile alakalıdır.

    Şimdi İmamoğlu’nun varsa bile olabilecek cumhurbaşkanılığı adaylığı, mevcut konjonktürde, adını parlamasına rağmen hem Erdoğan, hem de Kılıçdaroğlu tarafından diskalifiye edildi. Kılıçdaroğlu kadar ittifakın diğer bileşenlerinin genel başkanları da -Akşener başbakanlık istiyor (çantada keklik!)- en az onun kadar cumhurbaşkanı adayı olamaya namzetler aslında, neden olmasın; hem masa bioesenleri eşit şartlarda masaya oturmuş değiller mi? Sanki bir el süreci Erdoğan lehine işletiyor da, masanın diğer ortakları bundan bihaberler.

    6’lı masanın sağ muhafazakar cenahına gelebilecek/kayabilecek muhafazakar-sağ seçmen, oylarının CHP’ min hanesine yazılmasını zinhar istemezler.

    Başından beri söylenegelen ve ülkemiz seçmenini yeniden siayaset kurumuna güvenini tazeleyebikecek ve içinden çıkılması gerekli yeni sistemi ikame edecek ve önümüzdeki seçimde bir seçmen hareketine lokomotif teşkil edebilecek partiler üstü bir cumhurbaskanı adayını belirleyebilmesi millet ittifakının elzem ihtiyacıdır. Ülkemizinde…

    Zira bu ihtiyacı karşılaması halinde millet ittifakı şimdiden dahi bir hizmet sunmuş olur; devletin saygın olmasi gereken kurumlarını politize olmak ve siyasetin ayak oyunlarına araç olmaktan kurtarmak adına.

    Ne dersiniz?

    • Ülkenin başına terör belasını musallat eden diş güçler ile içerdeki taşeronları ve dahi bilimum asalak faydalananları,
      demoklesin kılıcı gibi o birilerini tepesinde sallandırıyor siyasetinn!
      Konu ne CB ne de BBakanlık konusu değildir.
      Halkın konusu aş iş adalet eşit ve adil ücret ile adil paylaşımın temin edilmesidir.
      Bunu ne gül ne çiçek ne imam ne de ramazan sağlayabilir!
      Bunları soslayıp makarnanın üstüne dökenler,
      altındaki sineği pisliği kokuyu görmemizi istemeyenlerdir.
      Ülke seçime HAZIRDIR!
      Geleceğimizi oylayacağız!
      Hükümete inanıp güveneceğiz!,
      Muhalefetten de ne istiyorsak!!!!
      Onu talep edeceğiz!

    • Valla hasan bey allah akıl fikir versin diyoruz!
      “… partiler üstü bir cumhurbaskanı adayını belirleyebilmesi millet ittifakının elzem ihtiyacıdır.” diyen birisine başka ne denir ki?
      Elzem midir ihtiyaç mıdır bilmem ama eski türkiyenin siyaset çöplüğü kendilerini partilerüstü zanneden niceleriyle dolu, geçiniz!

  4. Bir yıldan uzun süre hüküm giymiş insanlara siyaset yasağı her zaman vardı. cezaevinden vekil seçilenlerde oldu.onlar tutuklu yargılanıyordu.henüz hüküm kesinleşmemişti.çözüm bazı suçları yasak kapsamından çıkarmaktır.

  5. YSK. Bşk. ne düşünür bilmem ama benim aklıma gelen hızır gibi bir ihtimal daha var !
    Imamoğlu aday olup seçimi
    kazandığı taktirde , aldığı ceza da onaylansa bile otomatik olarak düşsün !
    Demokrasi bunu gerektirmez mi !
    Bir mahkemenin üç beş oyu bir milletin oyundan neden üstün tutuluyor !
    Bu memlekette demokrasi mi var jüritokrasi mi var !!!

  6. muhalefetin iki adaylı seçime gitme ihtimali bir kaç gündür konuşuluyor, seçmende kafa karışıklığı yaratmayacak şekilde düzenlenmesi ve anlatılması gerekir.
    oylar büyük oranda belli zaten, hesap ortada.
    son dönemeçte büyük bir kırılma yaşanmazsa meclis çoğunluğunun muhalefete geçeceğini öngörebiliriz, başkanlık seçimi ise yine önemli bir değişiklik olmazsa 2. turda muhalefet alır ama burada bazı hassas dengelerin gözetileceğine bir kapı aralamak gerekir. hem başkanlığı hem meclis çoğunluğu muhalefet tarafından alınırsa bazı hukuki zorlamalar hatta başka sıkıntılar yaşanabilir mi? yok olmadı diye seçim tekrar edilmeye çalışılabilir arada toplumu geren olaylar yaşanabilir mi?
    her şey mümkün.
    ayşegül aslana “terör mimikle övüldüğü” savıyla programın 3 kez durdurulmasına, %3 de para cezasına karar verilmiş, aynı programın farklı tarihlerdeki 2 ayrı yayınına da %3 para cezası gelmiş. halk tv ye zaten hiç durmadan para cezası kesiliyor.
    imamoğluna verilen ceza vicdanlarda yer bulmadığı için bazı başka suçlamalar da gelebilir. öte yandan iktidara yöneltilen her iddia ya da suçlama için ya yayın yasağı geliyor ya da soruşturma açılıyor.
    bunlar kazanmayı değil, kaybetmeyi sağlayan tercihler.
    imamoğlu aday gösterilecek olursa ve 1. turda % 50 yi geçerse ne olur?
    bence rahat geçebilir.
    çünkü çoklu aday seçimin 2. tura kalması sonucuna göre anlam kazanıyor, bu durumda mazbatası verilmezse sorun olur.
    bana kalırsa tek aday daha sağlam bir yol gibi görünüyor,
    muhalefet kimi seçerse bu düzene hayır diyenler onu destekleyecekler.
    basit her zaman iyidir.

    • Hayret! 21 Aralık 2022 At 18:52

      spotligt filmi, boston globe gazetesinin spotlight ekibini konu alır. bu ekip kilisedeki tacizlerin ve bunun boyutlarını ele aldığı için gazeteye 2003 halka büyük hizmet için Pulitzer Ödülü’nü kazandırmıştı. spotlight ekibi, massachusetts’de roma katolik rahiplerinin çocuklara yönelik olan cinsel tacizlerini ve bunun boston başpiskoposluğu tarafından gizlendiğini ortaya çıkarır. maalesef olay oldukça fazla sayıda vakalara ulaşır. vatikanın tüm üstünü örtme ve susturma çalışmalarına rağmen bütün dünyada neredeyse her ülkede her gün benzer çok sayıda olay ortaya çıkıyor.

      bizde de bir kaç dakikalık bir tarama ile onlarca ama onlarca dava ve haberine rastlamak mümkün;
      tarikat şeyhi Uğur Korunmaz davası,
      Karaman Ensar Vakfı davası,
      Hamidiye Erkek Öğrenci Yurdu davası,
      Adıyaman’ın Besni İlçesi Hayrünnisa Gölbaşı Çocuk Yurdu davası,
      Adnan Oktar davası,
      Konya Faruki Tarikatı şeyhi davası,
      Denizli’nin Çivril tarikatt yurdu davası,
      Bağcılar’daki İsmailağa Tarikatı L.Ö. davası
      Uşşaki tarikatı şeyhi Eyüp Fatih Şağban davası,
      Çorum’un Kargı ilçesinde görev yapan Müftü Yardımcısı davası,
      Bitlis Ensar Vakfı davası,
      Suffa Eğitim Vakfı davası
      onlarca ve onlarca daha vaka ve dava alıntılayabiliriz.
      ben ismailağa tarikatındaki olayın pedofil olduğunu söylüyorum ama altını çizdiğim şey, sapıklığın adı değil,
      bu yapılanmalarda münferit olarak adlandıramayacağımız her yerden baskı görüp, üstü örtülmesine rağmen normalin çok üstünde ortaya çıkmış vaka ve dava var, bu kiliselerde de böyle, tarikat yapılanmalarında da böyle.
      dolayısıyla aysbergin görünen yüzüne bakıyoruz. iktidarın ve bizlerin
      “gerekeni yapmıştır”
      denmesi için bu sosyolojik gerçekle yüzleşmemiz ve bu sonuçları ortaya çıkaran sorunları çözmek istememiz gerekir. oyuncağı elinden alınmış çocuk mutsuzluğuyla ayağımızı yere vurup bitsin, kapansın, örtülsün, konuşulmasın, duyulmasın demek yeni mağdurlar demektir. yeni suçlular yaratmak için alan açmaktır. gündemde tutmak tarikatları toptan suçlamak, kapansın demek anlamına gelmiyor ama bu yapılanmaların düzenlenmesi, kontrol edilmesi, gözetim altında tutulması önemli.
      sayın yazar resmen kınadı ama herkes kınadı derseniz bu doğru değil.
      pek azı hariç, yandaş kılıklı kimi yorumcular sizin gibi öyle mi böyle mi, suç belli mi, olmuş mu, bilmem ki gibi ya işi sulandırdılar ya da bir sapığı dindar etiketlemeye çalışarak tepki gösterenleri dindarlar aşağılanıyor diye akla zarar bu Allahtan korkmaz, kuldan utanmazlar işi bulandırmaya kalktılar.
      biraz aklı, biraz mantığı, biraz vicdanı olan hiç kimse böyle tavır almamalı.

    • Ayşegül aslana “terör mimikle övüldüğü” savıyla programın durdurulduğunu yazmışsın, bu nasıl bir akıl tutulması, seni okuyan kişilerin biraz aklı varsa mimik yüzünden program kapatılamayacağını bilir, o hanımefendiyi biz biliyoruz ve söylediklerini de. Kendi fikrini ve onun fikirlerini beğeniyorsan durdurulma nedenini öğrenip onunla birlikte yazarsın. Bu milletin muhalefete neden inanmadığının tek nedeni senin gibilerin bu akıl almaz iddialarıdır.

    • Biz kadınlar uzun dolambaçlı yolları sevmeyiz didem hanımcım. Erkeğin Has’ını bulduk mu!😍 çeker alırız.
      Kadınlarımızın çoğunluğu sayın RTE’yi beğeniyor ve ..
      Kılıçtaroğlunu beğenmediğini, o tipleri kadınların beğenmeyebileceğini en iyi kim söyler? Yakınındaki bir kadın! Söylüyorlar ama annamıyor! Duymuyor👂ne’tcen!
      İmamoğlu genç ve biraz yakışıklı hemde zengin🤗 hoh hoh hooo
      Kılıçtaroğlunun “arabası bile vaar değil yok!”
      Son söz olarak, içerdeki değil bizim içeri sokabileceğimiz yiğitleri arayıp bulmamız lazım!
      Baba gibi can dan delikanlılaar..
      Gül gibi kokan tecrübeli erkekleerr..
      Olmadı Nessirini beğenelim Nas sı kadınn arayalım derseniz?
      Ona ben karışmaaamm..
      Bilgili, tecrübeli, edebi adanı bilen o kadar çookk kadın siyetçimiz var ki!
      Bakın aile bakanına, bakın chpdeki angaralı bir vekile (adını hatırlayamadım özür) bakın hdp deki eş!!! e.., hiç fuydunuz mu ağızlarından,
      bir kere bile!..
      Kötü bir sözcük! Berbat bir name?

      • belki başka bir site sizin için daha uygun bir platform olabilir mi acaba bu arada ve durumda sayın Kadınlarıda görelim lütfen. burada tekdüze siyasi düşüncelerimizi yazıyoruz, kadın-erkek beğenilerimizden çok ülke sorunları falan…
        eğlenceli mi derseniz?
        hiç değil.
        ama yakında.

  7. “Tapıcı seçmen” Ak Partililer diyor ki; “O ne yapsa helaldir, doğrudur. Onun sayesinde olduk”.. Sert oynamasına bayılır ve “daha sert” diye tezahürat bile yaparlar.

    • 20 senedir beyinler yıkanıyor. ATV, A haber kanalları her gün Reisi gösterdiler. Bu kanalları izleyen grup Reisi, evin Reisi olarak bilince kaydetti.

      İnsan doğası Gereği evin Reisi hata etse devamlı savunur.

      Burda mesaj yazan Gel-git Ahmet var zaman zaman AKP’yi eleştirir. bi de bakmışın Reisi savunuyor bu tür şahıslardan evin Reisinden ikram görürse “Bu adamdan daha iyisimi var” derler.

      Takip et gel-git Ahmet muhalefete vereceğini söylerse %5 AKP’de bu bilinç yıkanmasından kurtulmuş AKP’de %25 düşmüştür.

    • Tapıcı kardeş esas tapıcı seçmen millet ittifakı seçmenleri değilmi.
      Mesela chp seçmeni iktidar olamayacaklarini bildikleri halde hala taparcasına oy vermiyorlar mi.chp devleti milliyetciligi bayragi bağımsızlıgı kimseye vermez ama chp nin pkk e ittifakina ,mandaci politika ve söylemlerine ramen hiç oyu düser mi.hayır.kemik yüzde 25…taparcasına😀.veya iyi partili ülkücüler veya edil düzenci erbakancılar.bu mandaci din aleyhtari chp yi gördükleri halde hala partilarinden vazgeçiyorlar mi??? Tapıcı seçmen dedigin akp liler akp siyasette zayıflasin başka bir sağ parti bulur akp den vazgecer..acaba chp kiler chp den ve zihniyetinden ve bu zihniyeti tapınır derecede bağlılıktan vazgeçerlermi.?biraz objektifligin varsa tefekkür et…

  8. Kardeşim bu Nebati bey saf ve bodur Adam ama o kadar da tehlikeli. Enflasyon belini kırdık diyor hayret birşey iyi dalga geçiyor. Hele reis 2023 de enflasyon tepe takla olacakmış hadi bakalım, bir gece ansızın gelmeler vurdu mu oturtma palavraları vallahi iyi eğlenip sefa sürüyorlar.

  9. Koskoca 84milyonluk ülkede bir iki kişi onunla bununla halasının kızı emmisinin oğluyla “istişare”
    ediyor! ve,
    bir ülkenin en yüksek makamına gelebilecek bir insanın kaderini “tayin edebiliyor”!
    367 gibi üç haneli bir rakam! herkesi günlerce oyalayabiliyor!
    Mecliste vekillik yapıp aylık alabilen! vekil! (kimin vekili olduğu resimle gösterilmiş) aynen devam!
    meşhur diş güçlerin taşeronluğunu yaptıkları!..
    Ammaannn.. sıkıldım!
    Hele bir muhalefet lideri gizli kapaklı örtülü yerlerde birilerinden icazet alıp,
    bir başka siyasetçinin (hemde baş rakibinin!!!) yassahh gardeşimini!…
    Öööfffff…. tiksinti geldi inan!
    Bir şiir okumayla,
    Ağzından s….t….r ap.t.l gibi bir kelimeçıktı diye kaçtı diye ..
    (Tamam özür diler tazminat öder bizzat kişiden af dilerkamera önünde!)
    (Ben şahsen birine şu cezayı verirdim kadılık zamanında olsaydık:
    60 gün boyunca bir imamhatip lisesine kamera eşliğinde gidecek! veee..
    günde 10 ilahi okuyup söyleyecek!)🤗.

  10. Yaaaaa! oyun bozanlık yapıyorsun dedi çocuk . “kural böyle değil ki ”
    Diğeri cevap verdi.” Top benim değil mi? istediğim gibi oynarım !”

    • bu yorumdaki “top” tan ne anlamamız gerekiyor?
      yasa?
      devlet?
      yürütme erki?
      bunlar sahipli mi?
      benim denebilir mi?
      yoksa milletin verdiği bir emanet mi?
      benim diyen, sahiplenen,
      istediği gibi oynayabilir mi?
      emanete ihanet etmiş olmuyor mu?
      sonuçları yok mu?
      ya vebali?

  11. Yasalar her yerde var, kafanızı birazda memleketin iyiliği için çalıştırın, hep tilkilik hep tilkilik.

  12. E)– HİÇBİRİ
    Test usulü sınavlarda cevap seçeneği olarak A,B,C, D şıklarından sonra, bir seçenek olarak yani bu ilk dört şık olmadığı/ olamayacağı ihtimaline binaen genel olarak E) şıkkı için “Hiçbiri” seçeneğini verilir.
    Fiziki yani gözle görülür sistemlere konulan sübap ve sigortalar devreye girmez yada bunlar sökülüp atılır ise hiç de istenmeyen ve beklenmeyen olaylar ve sonuçlar meydana gelir.
    Bu “anormal” sonuçlar sübap ve sigortaların devreye girmemesi yada devre dışı kalmasının “normal ve doğal” sonucudur.
    Demokratik ve hukuk devletinin sigorta ve sübabı nedir?
    –Şayet bahsedildiği gibi bir siyasi mühendislik rolüne soyunan bir seçim kurulu başkan yada üyesi var ise O’nun derhal görevden alınmasıdır.
    Bir de siyasetin doğasında olan sübap ve sigortaların dan birisi yanlışların file getirilebilmesi yani bu fırsatı verilmesidir.
    Şu anda iktidar sonuçta kendi koruma kalkanı da olan fırsat tamamen ortadan kaldırdı
    Bu yanlış uygulama müthiş bir teraküme ve öngörülemez sonuçlara neden olacak.
    20–25 yıl önce, senaryo da olsa yasa-hukuk dışı bir mahkûmiyet olmasaydı, bu günkü anormallikleri yaşamayacaktık.
    Bu gün yapacağımız yanlışlar da yarının anormalini, normal hale getirecektir.

  13. Üstad bana bu gün düşüncemi ifade etme fırsatı bırakmamış. olsun, Allah’ın günü bitmiyor ya! Ben de başka bir gün kullanırım bu hakkımı:))

    Şaka şaka, her zamanki gibi bir düşüncem var, ama nasıl ifade edeceğimi tam kestiremediğim için bu gün sussam belki daha iyi olur.

Yoruma kapalı.