Cumhurbaşkanı seçimine gidilirken muhalefete biçilen aday senaryoları

34
Reklam

Her ay içlerinden birinin ev sahipliğinde bir araya gelen ‘6’lı masa’ partileri arasında görüş ayrılığı denilebilecek bir farklılaşma var mı?

Dışarıya yansıyan -biraz da yansıtılan- izlenimlere bakılırsa bu soruya “Evet, var” cevabı vermek gerekiyor.

Özellikle de CHP ile İYİ Parti arasında temel bir konuda görüş ayrılığı olduğu anlaşılabiliyor.

CHP’den İstanbul’a büyükşehir belediye başkanı seçilmiş Ekrem İmamoğlu’na verilen ve üst mahkemeler tarafından onaylanırsa kendisini ‘siyasi yasaklı’ hale getirip cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde adaylık yarışından düşme noktasına getirecek ceza sonrasında yaşananlar bu kanaati pekiştirdi.

İYİ Parti lideri Meral Akşener kararın açıklandığı gün İmamoğlu’na partisinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu geçecek kadar fazla sahip çıktı.

Akşener ile İmamoğlu’nun birbiri ardına verdikleri samimi fotoğraflar unutulacak gibi değil.

Zaten İyi Parti sözcülerinin, CHP içinden yükselen “Bizim adayımız Kılıçdaroğlu” kesin açıklamalarına karşı, kendilerinin “Aday seçilebilecek biri olmalı” diye belirledikleri bir şartı birkaç kez hatırlattıkları ve bununla “Bu şarta uygun başka birini aday olarak düşünün” mesajını vermeye çalıştıkları biliniyor.

Kesin kararın çıkacağı 6’lı masa toplantısında, CHP, liderinin cumhurbaşkanı adaylığında ısrar ederse, İYİ Parti ile diğer dört partinin liderlerinin nasıl bir tepki verebileceğini bugünden kestirmek kolay değil.

Reklam

Uzaktan baktığımda, ben, İYİ Parti’nin nihai karar toplantısına kadar CHP’yi yumuşatmaya çalışacağını ve bir başka isim üzerinde uzlaşma arayışına girişeceğini sanıyorum.

Tabii, Kılıçdaroğlu’nu darıltmadan bunu sağlamanın yolu aranacaktır. 

O yolun yine CHP’den bir başka isim teklif edilerek aşılması düşünülebilir.

İmamoğlu mu olacaktır o isim?

Mahkeme kararının ilan edildiği gün, belediye başkanlığı binasındaki makam odasından ve ardından bina önünde otobüs üzerinden verilen samimi görüntüler, o görüntülerin İYİ Parti’nin tercihini yansıtma amaçlı olabileceğini akla getiriyor.

Akşener ve partisi sözcülerinin adayın ‘seçilebilir biri olması’ ısrarına uyan bir isim İmamoğlu. AK Parti’nin kalesi bilinen İstanbul’da, iktidarın en yetkili ağzının her fırsatta tekrarladığı “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi de kaybeder” uyarısına rağmen bugün CHP’den seçilmiş belediye başkanı konumunda olan o. 

Hem de ilkinin iptali üzerine ikinci kez yapılan seçimi de kazanarak bu konuma gelmeyi başardı İmamoğlu.

Rakip olarak karşısında, AK Parti’nin ağır topu Binali Yıldırım’la birlikte, İstanbullu seçmene “Unutmayın, oyunuzu bana vereceksiniz” telkiniyle bizzat kendisine oy talep etmiş Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bulunduğu halde…

Reklam

Az bir başarı değil bu.

Kemal Kılıçdaroğlu 2009 yerel seçiminde İstanbul’da CHP’nin büyükşehir belediye başkanı adayı olmuş, oyların ancak %37’sini alabilmişti. [AK Partili rakibi Kadir Topbaş %44.7 oy oranıyla yeniden İstanbul belediye başkanı seçilmeyi başarmıştı.]

CHP’ye genel başkan olduktan sonra yapılan 10 kadar irili ufaklı seçimde partisini tabanının beklediği çapta bir başarıya ulaştıramadığı da belli Kılıçdaroğlu’nun…

Normalde ‘seçilebilir aday’ arayışına CHP içerisinden bulunabilecek en göze çarpan ve ismi ilk akla gelebilecek adayın Ekrem İmamoğlu olması doğal.

Mahkeme eliyle ‘siyasi yasaklı’ hale getirilme tehlikesi de İmamoğlu’nun imajını olumlu etkilemiş durumda. Benzer bir mahkeme tehdidinin 2002 genel seçiminde aynı duruma düşürülen Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu AK Parti’nin lehine çalıştığı görülmüştü.

AK Parti’nin de, kararın kamuoyu tarafından nasıl algılandığının anlaşılması üzerine, İmamoğlu’nun ceza almasına sebep olan yasayı onu ‘siyasi yasaklı’ olmaktan çıkaracak biçimde elden geçirmeyi -hatta gerekirse bu amaçla anayasa değişikliğine gitmeyi- düşündüğü, iktidar cephesinin itibarına sahip medyada haberleşti. [Bugün Türkiye gazetesinde bu hazırlığı ilk sayfasından duyuran geniş kapsamlı bir haber var.]

Seçimden önce İmamoğlu’nun ‘siyasi yasaklı’ olmasını getirecek yasal süreç mi yoksa onu ‘siyasi yasaklı’ olmaktan kurtaracak yasa-anayasa değişikliği süreci mi sonuçlanır, göreceğiz.

Her halükarda AK Parti’yi seçim öncesi zorlayacak bir yeni durum, İmamoğlu’nun aday olma ihtimali…

Muhalefet bu durumu İmamoğlu’nu aday göstererek değerlendirmeyi düşünebilir.    

Onun seçimden önce ‘siyasi yasaklı’ ve bu sebeple kazansa bile mazbatasını alamayacak hale getirilmesi ihtimaline karşı birden fazla tedbir bulunabilir… 

Niyet bu mudur?

Meral Akşener mahkeme kararı sonrası tanık olunan samimi görüntülerle böyle bir yola gidilmesi mesajını mı vermek istemiştir?

İYİ Parti’nin Kılıçdaroğlu yerine düşündüğü isim İmamoğlu mudur, yoksa onunla kazanılan moral üstünlüğü de arkasına alabilecek bir başka isim midir?

Bu soruların cevapları şimdilik meçhul.

[Akşener’in gönlündeki adayın CHP’den Ankara’ya büyükşehir belediye başkanı seçilmiş, kendisinin MHP’deyken yol arkadaşı Mansur Yavaş olduğu görüşümü daha önce belirtmiştim. O isim üzerinde bir uzlaşmanın sonunda‘6’lı masa’ya getirileceği düşüncem devam ediyor.]

Karar gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, bugün, farklı bir senaryoyu gündeme taşıdı.

Bayramoğlu’nun teklifi ve gerçekleşmesini arzuladığı beklentisi, ‘6’lı masa’nın Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı ile birlikte masanın diğer paydaş partileri liderlerinin de cumhurbaşkanı yardımcısı ilan edilmesi modeli üzerinde bir uzlaşmaya gidilmesidir.

Okuyalım:

“Tek yol görünüyor. / Bu yol, bir başkan, beş başkan yardımcısıyla altı partiden oluşan bir yönetim kademesinin kurulması, bunun işlerliğine dair masa çalışmalarının öne alınması ve en kısa zamanda bu modelin kamuoyuna ilan edilmesidir. / Kılıçdaroğlu’nun başkan, diğerlerinin başkan yardımcısı olacakları bu model, en gerçekçi ve en işlevsel olanıdır. / Bugün gelinen noktada, artık önemli ve acil olan budur.”

Böyle bir model CHP’ye ters düşmez.

İtibarlı yorumculardan edindiğim AK Parti’nin beklentisiyle ilgili özet izlenimim şu: Adayları karşısında ‘seçilecek biri’ olmasın da ister tek ister topluca bir rakiple seçime gidilsin, onlar için fark etmiyor. 

ΩΩΩΩ

Reklam

34 YORUMLAR

  1. Millet ittifakının aday belirlemesinden önce deva partisinin seçimler kazanıldığı halde mevcut sistemden demokratik parlementer sisteme geçişte ülkenin yönetiminde hangi prensiplerlerin takip edileceğinin belirlenmesine yönelik kendi çalışmasını diğer 5 partiye de dağıtıp onların da kendi çalışmalarını yapıp masaya getirmeleri gerektiği halde bunu savsaklayan partilerin olduğu farkediliyor. Hangi partiler bu önemli meseleyi geciktiriyorsa onları konuşmak yerine herkes aday tartışması etrafında beyhude tur atıp duruyor.

    Oysa 6 parti bu meseleyi bir karara bağladıktan sonra en son aday belirleyeceklerini duyurdular.

    Benim anladığım, 6 partiden bazıları adayın belirlenmesini geciktirmek için yürümesi gereken prosedürleri yavaşlatıyor. Ali Babacan çalışmaları geciktiren partileri tek tek açıklasa da biz de bilsek! Gerçi tahmin etmek zor değil ama gene de açıklansa iyi olur.

  2. Bediüzzaman :
    Ey Menderes senin başına bir felaket geliyor. Bu felaketi iki büyük sadaka ile def edebilirsin. Birisi Risale-i Nur imanları kurtardığı için büyük bir sadaka olarak kabul edilir, onları bolca neşret. İkincisi Ayasofya’yı yeniden ibadete aç. Bu iki şeyi yap, bunlar seni beladan kurtaracak.” Ayasofya’yı aç darbeden kurtul!
    Ayasofya açıldığına göre muhalifler geçmiş olsun. Boşuna uğraşıyorsunuz.Zaten anlayana bunca ekonomik kriz ve dünyadaki onca olumsuz olaya ramen Erdoğanı yıkamıyorlar ve yıkamayacaklar.Çünki Ayasofyayı açtı…

  3. Seçimin sonucu çok parçalı bulutlu olabilir bu gidişle!
    Çünkü mevcut iktidarı elinde tutanlar bırakmıyor!,
    Almak isteyenler de becerebildiklerini, becere bileceklerini!! gösteremiyor!.
    Bırakmamak için, eski sistemi mevcut partiler öneriverirse seçmene?!?!
    CB yardımcısını değiştiriverir ve…
    Ortaklarından birer kişi koyuverirse!
    Kur aniden 14 liraya doğru gider,
    Enflasyon birinci çeyrekte eellliii teelee ye doğru dümeni kırarsa!!!
    Not izmir iktisat kongresini yapan kafa,
    Eğer gerçekten iktisat kongresinin önemini anlayarak yaptıysa!..
    Varyaaa..
    (Hoş anlamış olsaydılar yeni yüzyıl değil,
    2. Yüzyıl derlerdi🤗).

  4. “Tayyip Erdoğan, yirmi yıllık iktidarında Türkiye’yi modern laik geleneklerden uzaklaştırarak Güney Kafkasya’dan Kuzey Afrika’ya uzanan bölgelerde iddialı bir diplomatik ve askeri varlığa dönüştürdü. Erdoğan’ın önümüzdeki aylarda yeniden seçilme hedefini tehdit eden yüksek enflasyon ve TL’nin sert darbeler aldığı kritik bir kavşakta, derinlemesine kurumsal hikâyeler sunabilecek güçlü yazma ve raporlama becerilerine sahip birine ihtiyacımız var.”

  5. Her muhalefet partisinin liderine bir koltuk verelim fikri gayet güzel, nasıl olsa memleketin başka derdi yok, yeter ki onlara birer makam ve koltuk verilsin, öyle değil mi?
    Hatta seçilecek olan yeni başkan, zillet ittifakındaki diğer elemanları şimdiki yüksek istişare kuruluna doldurup yüksek bir maaşa da bağlayabilir, sultan hamit usulü, ne dersiniz?
    İtirazı olan?

  6. “H. Gayret
    23 Aralık 2022 At 21:47
    Baran bey bu “Bilgi teknoloji özgürlük insan hakları insanı ön planda tutan anlayış…” hangi batılı ülkelerdeymiş acaba? Avrupada insanların köpeği her şeyden daha değerlidir, sünnetullah dediğiniz bu mu yani?

  7. Bütün muhaliflerde Erdoğan’dan kurtulma isteği veya Erdoğan tekrar seçilirse korkusu o kadar büyük ki herkes Erdoğan’ı ilk aṣamada yenecek aday arıyor.

  8. Muhalefetin getirdiği öneri koalisyon yönetimi ve parlamenter sisteme geri dönüştür. Bence kazanamaması için bu sebepler yeterlidir.

  9. Bayramoğlu nun önerisi tam da benim düşündüğüm şey. Kılıçdaroğlu olmasa bir araya bile gelemeyecek liderlerin ancak böyle ikna olacağını düşünüyorum.

  10. Yahu bir şey değil herkese akıl vere vere bizde akıl kalmayacak !
    Aralarında T.Karamollaoğlu gibi bu işin piri ve dahi uzmanı olan birisi varken ne diye debelenip duruyorlar!
    Bu mesele bir istihareye bakar , baksınlar , kısmette kim çıkarsa aday odur , bitti gitti işte , bu kadar yahu !!

  11. başkanlık sistemi gündeme geldiği zaman akp neredeyse rakipsizdi ama o zaman bile mimarı mhp olan bu sistemin akp için sonun başlangıcı olacağını söyleyen öngörülü çok sayıda akp li vardı,
    keşke onlarda bugün millet ittifakı gibi kendi aralarında tartışsalardı.
    ama tartışmadılar, fikirlerini açıklayamadılar bilakis sistemi savunmak zorunda kaldılar, gördükleri sorunları anlatabilecekleri, dinleyecek kimseleri yoktu.
    o dönem akp nin karşısında sadece chp ve hdp vardı denebilir, chp zaten bizim seçmenimizden oy alamaz üstelik hdp ile yanyana kalır hiç şansı olmaz ve % 50 de bu durumda hiç sorun olmaz dediler.
    ama % 50 büyük bir sorundu. anlayamadılar.

    muhalefet şimdi dev bir blok haline geldi. chp neredeyse 100 yıldır ayakta. her 4 seçmenden birinin oyunu almaya devam ediyor, iyi parti mhp nin tüm iyi kadrolarını boşaltıp, yıldız isimlerini çekip alarak kuruldu, ilk seçimde büyük bir başarı sağladı ve güçleniyor, bu seçimde tahminlerin ötesinde bir sıçrama yapacak, akp den ayrılan isimler parti kurdular saadet partisi ve demokratik partiyle de bloğa katıldılar.
    6 lı masa kuruldu.
    kurulduğundan beri dağılıyor, dağıldı, dağılacak özlemleri bitmedi.
    farklı fikirlerin bir sinerji yaratacağı bizim coğrafyamızda kutuplaşan zihniyetlerin kafalarının bastığı bir şey değil, onlar benzemezler diye yıpratmaya, etiketlemeye çalışırlar.
    sayın koru, yorumuna;
    Her ay içlerinden birinin ev sahipliğinde bir araya gelen ‘6’lı masa’ partileri arasında görüş ayrılığı denilebilecek bir farklılaşma var mı?
    diye sorarak başlamış.
    vardır elbette. ve bu son derece sağlıklıdır. türlü güçlerle donatılmış bir başkan adayı seçmek, ekonomiden yargıya, eğitimden sanayiye, tarımdan hayvancılığa her alanda büyük sorunlar yaşayan,
    toplumun geniş kesiminde bir saadet ve besin zinciri kuran 20 yıllık bir iktidara karşı
    elbette kolay bir iş değil. bizim gibi toplumlar sistem değil, lider odaklıdır. üstelik pek çok hassas noktayı düşünmek sorumluluğu muhalefete düşüyor. dolayısıyla bizim gibi ülkelerde farklı fikirlerin böyle bir araya gelip medeni tartışmalarını son derece değerli olduğunu bilmemiz, anlamamamız ve takdir etmemiz lazım,
    çünkü topluma bunu göstererek büyük katkı sunuyorlar.
    dağılmadıkları gibi ortak bir metin üzerinde anlaşıldı ve topluma açıklandı,
    sonuçta bu düzenin sürüp gidemeyeceğini anlayan herkes kimi aday gösterirlerse- baştan istedikleri kadar tartışsınlar, konuşsunlar, kavga etsinler sonuçta bir karar verilecek-onu destekleyecektir zaten biz muhaliflerde bunu açık açık dile getiriyoruz.
    kim aday olursa arkasında kenetleneceğiz.

    imamoğlunun önlenemez yükselişini durdurmak için yapılan operasyon tahmin edileceği gibi toplum vicdanında ters tepti, ne olabilirdi ki?
    biraz aklı, vicdanı, yüreği, haysiyeti olan herkes karşı çıktı doğal olarak
    yapılan anketlerde radikal akp seçmeninin bile tepkisi ibretlik, şimdi terörle davayı güçlendirme çalışmaları acaba kimin işine yarayacak?
    zaten yıldız yaptınız, konya da gösterilen teveccüh, edilen hayırdualar ortada.
    hata üstüne hata yapıyorlar,
    oysa ülkenin haline bakınca kimin önünü nasıl keserim, kime ne çelme takarım diye harcanan enerji, gösterilen çaba, verilen zaman keşke ekonomi için harcansaydı diyor insan değil mi?

    efendim, muhalefet güven vermiyormuş?
    kim diyor bunu?
    akp, mhp, yandaş medya, cumhur seçmeni mi?
    ne ironik.
    yani kendi seçmeninin neredeyse yarısını kaybetmiş akp, seçimde baraj altı kalmasın diye baraj düşürülen mhp çok güven verdikleri için mi seçmen kaybediyorlar?
    bugün milyonlarca seçmen muhalefete oy veriyor, daha dün kurulmuş partiler seçmenden oy alıyor. kararsız seçmen muhalefete güvenmiyor denebilir ama aynı şekilde iktidara da güvenmiyor demek değil mi?
    güven, türk seçmeninin oy kullanırken ilk saiki değildir olsaydı akp oyunun yarısını değil tamamının kaybederdi, seçmenin oy saiki başka kriterler üzerinden konumlandığı için bu müstakil bir yorum konusu.
    bugün muhalefet kimi aday gösterirse göstersin seçimi alacaktır.
    tencere kimin yanındaysa en az hdp kadar belirleyici olan odur.

    • Hayret! 23 Aralık 2022 At 23:42

      2002 den bu yana kamu ihale kanununda 192 defa değişikliğe gidilmiş.
      anlamak isteyen için çok şey anlatıyor, anlamak istemeyen için bile hiç bir şey anlamasa da bir şey anlamıştır tadında.
      kamu ihaleleri kimsenin malı, mülkü, topu değildir.
      şeffaf, adil, hakkaniyetli olması beklenir ki herkes kazansın, kapalı usül, adrese teslim, şartları devlet sırrı olması durumunda herkes kazanmaz.
      ihaleler, şeffaf, adil, hakkaniyetli alındığı durumda işin her kademesinde teknik eleman ve işçiye ihtiyacı olmayacak mı?
      o nedenle ” işi alan firma A firması veya B firması olabilir.” denemez, bu firmaların adil seçildiğinden kamu vicdanı tatmin olmalıdır.
      bu iş asıl böyle olur sayın hayret beyfendi/hanfendi her neysen.

      • Didem hanım tc taşocakları kanunu da abdülhamit döneminden kalma, bugüne kadar hiç değiştirilmemiş, nooolmuş???

        • belki 2004’te değişmiştir, ortadan bile kaldırılmış olabilir(5177 sayılı kanunun 38.maddesi ile) ama senin hâlâ haberin yoktur,
          internetin mi sorunlu acaba?
          altyapı ilkel tabi, download felaket, upload desen rezalet,
          üstyapı derken, bir ara telekomu tartışalım, ne deeersin???

    • Hayret yaa! gercekten hayret. Sapla samanı arıydetmekte üzerinize yok hanfendi. İlk bahsettiğimden beri madenin petrolün çıkarılmasına bi dirhem sevinmeniz olmadı. vayy senmisin diyen hemen muhalefet. Teknik eleman ve işçilere iş imkanlarına bir dirhem sevinmen yok. aynı akdenize el atan kıprıslı rumlar gibi. onlar da sevinmez hep bana hep bana. ihaleler şöyleymiş böyleymiş. bitiremediniz bi türlü, bir dokun bin vay çeksin tepene çıksın. Hanfendi iktidar zamanında bu işler farklı olabilir illa senin istediğin gibimi olacak. daha önceki iktidarlar zamanındada şeffaf meffaf hepsi kendine uyduruyolardı.Hep zenginler daha zengin oluyodu. Sen istiyonku statüko devam etseydi benim zenginim benim holdinglerim daha zengin olsundu, hep bana hep bana. öbürleri kanunları değiştirince kalp krizi geçirecek oluyonuz ayılıp bayılıyonuz.

  12. Karşı tarafta ise rakibini bile belirleyebilecek!…
    Şu senaryo da benden olsun.
    Kılıçtaroğlu chp, İmamoğlu iYip, A.Gül kendi tek başına ve karşılarında tek adam!
    Pardon M. İnceyi ve ekstra çıkacak yeni birini gözardı etmeyelim!
    Hepsininde aday olma hakkı yokmu? Var!
    Arada kaynak senaryolar da ekleyebiliriz.
    Mesela aslında kılıçtaroğlu tehlikeli sahneleri kendi bedenini ortaya koyarak…🤗 (dublör filmin gerçek kahramanıdır aslında!)
    Esasoğlan kim acaba???
    Şahsen benim tercihim, cüneyt gibi tehlikeli sahneleri bile kendi çeken bir oyuncu, bir siyasetçi! Rakip zaten bastır cüneyt😊.
    Masadakibeşlinin sol partinin adayını destekliyor görüntüsü zaten röntgende sırıtıyor!
    İyi de neden susuyorlar? Bir bildikleri mi var?
    Meral bacı bunu geçiştirmek için benim de bir adayıımm vaar!!!…
    Deyip hep karşı çarşı denkleminden,
    “Ben adayımı gösterdim! Amma seçmediler!” Mi?
    Yoksa, iyi partinin adayı mı giriyor!!!
    Dedirtecek sonunda???🤔

    • Seçilecek biri olmasında!.. fikrine katılmıyorum🤗
      İmamoğlu nun tepesine sallandırılan demo kılıcı da bir koz. (Bu yolla bir şaırtmaca!!)
      Tıpkı birzamanlar ezan minare şiiri misali. (Dedirtiyor mu dedirtiyor🤔)
      Aslında,
      İmamoğlu nun aday olmasını herkesten çok Akparti istiyor!🤔.

  13. Evet Mansur Yavaş, kendi CHPli eski vekillerin bile kaçak yapılarını yiktiran birisi olarak adaylığı haketmistir. Kendisi mutahhit değildir ve Ankarada görev yapması sebebiyle Anadolu’ya yatırımı sağlayacaktır. Bütün vatandaşlarımızı Anadolu’nun samimi insanina güvenmeye çağırıyorum çünkü bizleri uyanık ol oglum saf olma.diyerek değil harama el uzatirsan Allah iki elini yaksın der bizim atalarımız.

  14. Başkanın uygulamada çok onemlı olduğu bir yönetim şeklinde halen bir aday da uzlaşılamaması ileride yaşanacak sorunlar için simdıden kendini hissettiriyor.Oysa biz bugün bunları mi konusmaliyiz.Yazik muhalefet 20 yılını boşa harcamış .Bunlardan ne köy olur nede kasaba.

    • Ahmet bey yorumunu boş yorum, başbakanlık sistemine geri dönülecegini unutuyorsunuz. Hem karar almadan önce herkesin ne yapabiliyorsa ne düşünüyorsa ortaya dökmesi en iyisidir işi saglamlastirir razı gelelim deyip boyun bükmek gönül kırıklığına neden olur ittifaklar çabuk bozulur. Boş yapmayınız.

      • Acaba muhalefet istediği gibi birini seçtirse gücü elde etse avantajlarıyla ellerine geçen sistemi gerçekten değiştirler mi? Ne vaadler verildi ne vaadler!

  15. Kemal Kılıçdaroğu, 2019 yılında NTV’ye verdiği röportajda “Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?” sorusunu yanıtlıyor:
    “Bir partinin genel başkanı cumhurbaşkanı adayı olmamalı. Bir partinin genel başkanı cumhurbaşkanı adayı olursa velev ki seçildi, nasıl gidecek namusu ve şerefi üzerine yemin edecek bağımsız ve tarafsızım diye? Benim namusum ve şerefim bu kadar ucuz mu? Ben nasıl namusum ve şerefim üzerine tarih huzurunda ve büyük Türk milletinin önünde diyeceğim ki tarafsız davranacağım. E o zaman demezler mi tarafsızsan sen falan partinin üyesisin. Ya bunun akılla mantıkla bağdaşır yanı var mı? Namus ve şeref kavramı bu topraklar için, hepimiz için çok değerlidir. (Namus ve şerefi kastediyor) Bu kadar ucuzladığını emin olun anlamakta güçlük çekiyorum.”

    Aynı Kılıçdaroğlu bildiğiniz üzere şimdi “Cumhurbaşkanı adayıyım” diyor.
    Kafamız karışıyor Kemal Bey…
    Namus ve şeref kavramlarına yaklaşımınız kökten mi değişti?
    Ya da yerinize aday gösterip tasfiye ettiğiniz Muharrem İnce’yi iteklemek için popülizm mi yapıyordunuz?
    Yoksa sadece aklınıza geldi ve söyleyiverdiniz mi?

    • bırakalım amerikan papazı bronsonu iade etmeyeceğiz, suudi katilin dosyasını vermeyeceğiz, sisiyle aynı masaya oturmayacağız gibi akla zarar yüzlerce u dönüşlerini daha geçen seçimde sayın erdoğan eyt için ülke ekonomisinin kaldıramayacağı bir yük getireceği nedeniyle seçim bile kaybetsem izin vermeyeceğim diyordu,
      şimdi harıl harıl eyt üzerinde çalışıyorlar.
      kafanız karışacak yer mi arıyor muzaffer bey?

      popülizmin kitabını yazanlar dururken kemal beye mi sıra gelir?
      medya bütün siyasilerin aklına geldi ve söyleyiverdi-kleri ile dolu değil mi sanki.
      kemal beyin popülaritesi değişince adaylık fikri değişmiş olabilir,
      popülarite bazen düşer, bazen yükselir,
      bence kemal beyin eski anket sonuçlarıyla kıyaslarsak popülaritesi yükseldiği için fikir değiştirmesi ve aday olabilirim iddiası taşıması kafa karıştırıcı değil, eski anket sonuçlarıyla kıyaslarsak oylarını büyük oranda kaybeden bazı siyasilerin adaylıkta kalmak istemesi kadar değil en azından.

      • Kılıçdaroğlu adaylığını resmen dayatıyor.
        6’lı masada ne karşılıklı saygı kaldı, ne üslup kontrolü kaldı.
        Güven problemi giderek büyüyor.
        Sonuç bu.
        Şimdi komplo teorisi denmeyecekse, tahminimi söyleyeyim.
        Oyunu kuran, Kılıçdaroğlu’nu isteyen ajans.
        Kılıçdaroğlu, İmamoğlu hakkında mahkûmiyet kararı çıkacağını biliyordu. Almanya’ya bile bile gitti.
        Akşener’in ve diğerlerinin, İmamoğlu için İstanbul’a koşacaklarını da biliyordu.
        Akşener’in İmamoğlu’na, abla diye sarılacağını ve kendini tutamayıp kurduğu tezgâhı açık edeceğini de biliyordu.
        İmamoğlu’nun önünü kesmenin yolu, Akşener’i açık düşürmekti. Ve oyunları tuttu…

    • AK Parti’nin beklentisinin bu -“seçilecek biri’ olmasın da” olması bu konjonktürde en doğal olanı; ama muhalefetin seçime ramak kala henüz aday belirleyememiş olmasını doğallığın hangi haliyle açıklayacağız? Galiba yargı eliyle yapılan müdahale ile muhalefetin kafasını iyice karıştırıp bu halinin – aday belirleyememe halinin- kamuoyunda pekişmesini sağlamak ve diyelim ki, iktidarın bu yaptığıyla baskın bir seçim ile de onu gafil avlamak istemesi olabilir mi?..

      İmamoğlu hakkındaki yargı kararından sonraki muhalefetin cumhurbaşkanı adayını belirlemede içine düştüğü ikircikli veya bir çok çeşitli durum ve kamuoyuna verdiği fotoğraf bu düşünceyi doğrular nitelikte. Kuyuya bir taş atıldı, çabalayan çabalayana.

      Şimdi de çoklu aday ile çoklu cumhurbaşkanı yardımcılığı konuları görüşülüyor. İnanın bu, halk için ilkinden daha içinden çıkılmaz ve kafa karıştırıcı bir durum. Bazen şöyle düşünesim de gelmiyor değil; acaba muhalefet partileri hiç ittifak işine girmeyipte tek başlarına hareket edip bir sinerji ortaya koyabilir olamazlar mıydı? Şimdiki görüntü, sonunda
      muhalefet partilerinin tek başına kalabileceği gibi bir durumun salık veriyor.

      Diğer bir düşüncem ise; bir kaç “babayiğit” ortaya çıkıp ” biz de bu işte varız” der mi?
      (Hoş, TOGG’un babayiğitleri yükü devletin sırtına bıraktılar da, inşallah benim babayiğitlerden beklentim öyle gerçekleşmez.:)))

      Gördünüz işte, muhalefetin mevcut durumu bana neler neler düşündürttü. Çoğunlukta benim gibi düşünmeye başladıysa ne diyeyim halimize.

      • Yorumum buraya, ddm’ in safyasina neden düşmüş ki anlamadım, oysa ben müstakil yazmıştım

        • benim yorumuma değil hasan bey, sayın severin yorumuna eklenmiş,
          en alttaki yorum olduğu için yorum yap yerine çok yakın olduğu için yorumu cevapla dan yazmış olabilirsiniz. selamlar.

      • Hasan can “TOGG’un babayiğitleri”ne noolmuş, arabayı mı yapamamışlar işi mi bırakmışlar? Milli araba trafiğe çıktı yollarda cirit atıyor.

Yoruma kapalı.