CB sözcüsünün ‘devran’ sorusuna muhatap edilmesinden hoşlanılmadı. Konuyu üzerinde düşünmeye değer buldum…

37
Reklam

Tim Sebastian televizyon programcılığına muhatabını çetin sorularla dövme üslubunu getirmiş olan gazetecidir. BBC’de başlattığı (1997) halen başka gazetecilerce devam ettirilen ‘HARDtalk’ programında bu yüzden karşısına oturacak konuk bulmakta zorlandığı söylenirdi. Görevi ondan devralanlar az yumuşatılmış bir üslupla aynı programı sürdürüyorlar.

Sebastian bir ara yine BBC’de yayınlanan ‘Doha Debates’ programı ile izleyici karşısına çıktı. ‘Arap Baharı’nın öncü kuvveti olan gençleri daha önce onun programında tanıdık. 

BBC’yi terk edince emekli olduğunu varsaymıştım. Meğer Alman Deutsche Welle’nin İngilizce kanalında sunduğu ‘Conflict Zone’ programıyla HARDtalk tarzını sürdürmekteymiş…

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ı herhalde önceden hakkında fikir sahibi olduğu Tim Sebastian’ın karşısına oturup sorularını cevaplama cesaretinden dolayı tebrik etmek isterim. Geçmişte Tayyip Erdoğan’ın da HARDtalk’a konuk olduğunu hatırlıyorum. Sebastian’a dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da geçen yıl konuk olmuş…

İbrahim Kalın’ın konuk olduğu son program bizim medyaya yalnızca insan hakları ve yargı eksenli soru-cevaplarıyla yansıdı. Ülkemiz medyasının ‘özgür’ olduğunu söylemiş Cumhurbaşkanlığı sözcüsü; yerlerine ‘kayyım’ atanan HDP’li belediye başkanları için “Halkın parasıyla PKK’yı destekliyorlardı” demiş. Görevden alınan başkanların hüküm giyip giymedikleri sorusuna “Mahkeme süreçleri devam ediyor” cevabını vermiş. Sonunda program “Ya devran döner, iktidar el değiştirir ve yeni iş başına gelenler sizi yargılamaya kalkarlarsa?” sorusuna kadar dayanmış…

Bazı haber siteleri bu bölüme bakıp “Küstahça sorular” diye programı mahkum etmekteler.

Oysa, bütünüyle Türkiye’nin tezlerinin uluslararası camiaya yansıtılması bakımından yararlı bir program olduğu kesin.

Sorun, bizde konukları sıkıştırıcı mülakat alışkanlığı bulunmamasından, genel hatlarıyla televizyon programlarının “Körlerle sağırlar birbirini ağırlar” ölçüsünde gerçekleşmesinden kaynaklanıyor. Soruların ‘küstahçası’ olmadığı aklımızın ucundan bile geçmiyor.

Reklam

Televizyonda karşısına çıkılan gazeteci konuğuna her türlü soruyu sorabilir ve konuk da öyle sorular karşısındaki performansıyla göz doldurmaya bakar.

Nitekim, İbrahim Kalın, son soruya, “Ne bileyim, belki de 5-10 yıl içerisinde bu ülkede (Almanya’da) Naziler iktidara gelir ve sizi yargılarlar” cevabını vermiş…

Yine de “Üzerinde düşünelim” derim

Cevap güzel olmasına güzel, ancak yine de, soru üzerinde biraz olsun durup düşünmeyi hak ediyor.

Şundan: Bizde siyasi hayatta süreklilik pek nadir rastlanan bir özellik olmasına rağmen, siyaset insanları, onun bu özelliğini fark etmekte zaaf gösteriyorlar.

Zihnimde daha dün gibi canlı olan olay, 1983’te yapılan seçimde tek başına iktidara ulaşan Turgut Özal’ın Anavatan Partisi’nin (ANAP) durumudur. Özal hazine yardımında partilere cömertçe davranıldığı o dönemde, artırılan yardım parasıyla ANAP’a muhteşem bir genel merkez binası kazandırmıştı. Binanın açılış töreninde ülkemizin parti genel merkezi olarak inşa edilmiş her şeyiyle mükemmel o ilk binasının ne kadar süreyle amacına hizmet edebileceğini düşünmeden edememiştim.

Bu düşüncemi ertesi gün çıkan yazıma da taşımıştım.

ANAP henüz onuncu yılını bile dolduramadan 1991 yılında iktidarı terk etmek zorunda kalmıştı.

Reklam

O bina, yanılmıyorsam, sonraları bir bölümü süper market olarak kullanıldı.

Devran değişebiliyor gerçekten. Siyasilerin iktidarda hep kalabilecekleri düşüncesi sadece düşünce olarak kalıyor.

Aynı durum başka demokratik ülkelerde de var. Uzağa gitmeye gerek yok; demokrasinin beşiği olarak bilinen İngiltere’ye bu amaçla yakından bakmak bile yeterli. Son on yıl içerisinde kaç ayrı parti iktidara geldi İngiltere’de, kaç değişik siyasetçi başbakan görevini üstlendi, sayısını hemen hesap etmek bile zor.

İktidarın el değiştirmesinde siyasi kişiliklerin ille başarısız olması da gerekmiyor. 

Yine İngiltere’den örnek vermek gerekirse, ülkeyi İkinci Dünya Savaşı’nda başbakan olarak yöneten ve Hitler’e anlayacağı dilden cevap vermek için Amerikalılar’ın savaşa girmelerini sağlayarak Nazi saldırganlığını püskürten Winston Churchill’in başına geleni hatırlamak yeterli. Eliyle sürekli ‘V’ (Victory / Zafer’) işareti yapa yapa savaşı başarıyla yöneten Churchill, savaştan sonra yapılan ilk seçimde ağır bir yenilgi tatmıştı.

Siyaset böyle bir şey.

Böyle olması da yararlı.

Demokrasilerde ‘devr-i sabık’a gerek kalmıyor

İktidarların sürekli aynı elde kaldığı ülkeler var; onlardan bazılarının isminde ‘Demokratik’ sıfatı da bulunuyor. Muktedirler o ülkelerde yapılan seçimlerde nasıl oluyorsa oluyor ve halkın neredeyse bütününün oyunu almayı da başarıyorlar. Ancak sürekli iktidarların bulundukları ülkelere fazla hayrı dokunmadığı da o ülkelerin durumlarından belli.

Değişebilirlik ülkeleri yönetenlere kurallara uymayı, aşırılıklardan ve yanlışlıklardan uzak durmayı getiriyor. Demokratik ülkelerde siyasiler, kendilerinden sonra aynı koltuklara oturacaklara iyi miras bırakmak yanında, paçalarına kir değmesin titizliğiyle davranma ihtiyacı duydukları ve bu tavırlarıyla anayasal çerçeve içerisinde kaldıkları için ‘devr-i sabık’ gereğini de ortadan kaldırıyorlar.

Hesaba çekilmek partiler iktidardayken gerçekleşiyor demokrasilerde, “Devran değişince sizden de hesap sorarlar” hükmü geçerli olmuyorsa bundandır.

Kimsenin “Ya devran değişirse” diye bir soruyla karşılaşmasına yol açılmıyor demokrasilerde.

Tim Sebastian bu gerçekleri bilmez mi? Bilir elbette. Ancak onun yaptığı programlarda bu tür sarsıcı sorularla hep karşılaşılıyor.

Unutmayalım: Cumhurbaşkanının iki dönemden fazla seçilemediği, AK Parti’nin bazı istisnaları kabul etmekle birlikte siyaset yapanların üç dönemden sonra biraz dinlenmelerini istediği gibi kurallar da var.

Devran her halükarda değişiyor bizde de…

ΩΩΩΩ  

Reklam

37 YORUMLAR

  1. Ya Fehmi Bey, sitenizin ciddi bir noksanı var. NEDİR?
    ŞUDUR: MESELA SÖZCÜ VE DİĞER BİR ÇOK HABER SİTESİNDE YAZININ BAŞLANGICINDAKİ (+) BUTONUNA TIKLAYARAK YAZIYI YETERİNCE BÜYÜTÜP OKUYABİLİYORSUNUZ.
    SİZİN SİTEDE BU YOK.
    BU EKSİKLİĞİ GİDERMELİSİNİZ.
    SELAMLAR

  2. Sayın Akyol. Ne Siyasal İslamcılar yüzünden Müslüman olmaktan nede bazı dangalak Atatürkçüler yüzünden Mustafa Kemal Atatürk’e değer vermekten vazgeçecek değilim. Siyasi görüşleri, sloganlar veya üzerlerine yapışan lakapları üzerinden tartışmamak gerekir.

    CHP’ye dönersek söyledikleriniz doğrudur, CHP günümüz sorunlarına çözüm üretebilecek fikirler ile seçmenin karşısına çıkmalıdır ve bu husus zaten her parti için geçerlidir. Benim söylemek istediğim ise şudur. Bir şeyin değerli olabilmesi için bir hikayesi olması gerekir. CHP dışında hiçbir siyasi partinin geçmişe dayalı bir hikayesi yok, bu yüzden CHP kalıcı diğerleri gelip geçicidir. Yani CHP elindeki değerlerin yeterince farkında değil. Altı ok ilkelerinin 1930’lara takılıp kalmayan o şekilde çağdaş bir yorumunu yapabilir ki seçmen nezdinde itibar kazanabilir.

    Cumhuriyetçilik ilkesi %95 oranında kabul görmüştür. Laiklik ilkesi ise sağ laiklerle birlikte %70 kabul görmüştür. Geriye kalan Milliyetçilik, Halkçılık, İnkılapçılık ve Devletçilik ilkelerine ise o şekilde çağdaş yorumlar getirilebilir ki bunlar Türkiye’nin önünü açabilir. Günümüzde Devletçilik mi kaldı denebilir, oysa gelişmekte olan ülkeler için serbest piyasa ekonomisi ile birlikte bu seçenek de kullanılmalıdır. Zira emperyal ülkelerde öyle şirketler var ki piyasa değerleri ülkemizin bir yıllık GSYH’dan fazladır. Önemli olan bunu hantal KİT’lere dönüştürmeden bir çözüm üretebilmektir.

    İşin aslına bakarsak işe yarar akılcı çözümler üretebilmek için Altı Ok ve benzeri ilkelere ihtiyaç yoktur. Fakat bir siyasi partinin elinde böylesine tarihi hikayesi olan bir kavramlar bütünü varken bunu kullanmak akılcı olur. CHP’nin yapması gereken diğer önemli bir şey de kurucu babamız Mustafa Kemal Atatürk’ü, kendilerine Atatürkçü diyen bazı dangalakların tasallutundan kurtarmaktır. Bir de Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Kazım Karabekir hatta Atatürk’ün Başbakanı Celal Bayar gibi tarihi şahsiyetlere de hak ettikleri ölçüde sahip çıkılmalıdır. Tarih öyle tecelli etmiştir ki Mustafa Kemal Atatürk’e Türkiye Cumhuriyeti’nin (tabiri caizse) çimentosu olma misyonunu vermiştir. CHP de bunun bilincinde olarak süratle SHP kimliğinden uzaklaşıp gerçek CHP olmalıdır. CHP hakkında söylemek istediklerim kısaca bunlardır.

    Gerek CHP’den gerekse Ali Babacan’ın kuracağı partiden başarmalarını istediğim temel beklentim ise şudur. Çok fazla siyaset, din ve tarih konuşuyoruz ve onları da dedikodu mahiyetinde yapıyoruz. Türkiye, bilim-teknolojide gelişmeden ‘muasır medeniyetler’ seviyesine ulaşamaz. Sanıldığının aksine Türkiye’de bunu başaracak insan potansiyeli vardır. Tek ihtiyacımız akılcılık, dürüstlük, liyakat ve çalışmak, çalışmak, çalışmak.

  3. Kimi mankurt takımı oldukça sinsi ve içinden usturalı bi şekilde buralara yazıp çizerken daha düşük IQya sahip bazı divaneler ise ulu orta neyse mevzu lafı dolandırmadan yazıveriyorlar meramlarını. Pırtav mı pertev mi rumuzlu olan eleman türkiyenin libyayla akdenizi üleşim anlaşması imzalamış olmasına fena halde bozulmuş görünüyor… kardeş, istediğin kadar türkiye karşıtı içerik gir buraya; trump başkan kaldığı müddetçe sana bırak yeşilkart vermeyi vize bile çıkmaz, benden söylemesi… (parayı peşin ödediysen şakirtlere, geçmiş olsun!) Bir de yazıp çizdiği metinlere bakınca nerden baksan belli bir müktesebata sahip olduğunu düşündüren mutemetler var; en azından hatasız kısa cümlecikler kurabilenler… hele bizim sn.bernar; terör örgütü propagandası nitelikli dokümanlarını ve daha başka o kadar safsatayı okuyup ezberlerken hiç mi bir ansiklopedi karıştırmadın bilader..? Ya da yanında yörende hiç mi aklı bütün bir büyüğün yoktu ki şöyle doğru dürüst bikaç kelam etsinler kulağının dibinde..! Behey tanrı tanımaz kuldan utanmaz; tarihten haberin yok bugüne don biçiyorsun; türk milletinin çağdaş bir toplum olmadığını söyleyebilecek kadar densizleşebiliyorsun ama sanki buralarda başka türk yokmuş gibi bitek ben cevap yazıyorum sana..? Bak bi kere daha yazıyorum; askerlikte yemek yediğim tabağın kenarında karakuvvetleri kuruluş: MÖ 209 yazıyordu! Dünyanın ilk gazete örnekleri olan göktürk anıtları dikildiğinde ortalıkta bikaç kadim halk ve bir avuç da onların kölesi olan diğer topluluklar vardı; şu anda adını sayıverebileceğin hiçbir ulus o devirde bu haritalarda yoktu adamım… tanrı gibi gökte olmuş ben türk bilge kağanım diye sesleniyordu ceddimiz kendi ulusuna ve bağımlı halklarına… ve bugün; türk ulusunun maddi manevi tüm değerlerine düşman bir kopil, ahlak fukarası bir şaklaban olarak çıkıp rahatlıkla türkiye halkı henüz tam bir toplum olamadığından diye başlayan laflar edebiliyorsun, yazıklar olsun!!!

    • Tavşan şeyi gibi aydınlık bir coşkuyla (“aydınlık” deyince aklıma geldi, sormuş olayım: Kendini genç yaşlarda “Ne eti kemiği, Perinçek Paşam? Et kemik dediğin nedir ki? Benim aklım da ruhum da senin, ve varlığım aha da senin şu ordunun ilerici kanadıyla kotaracağın Kemalist milli demokratik devrime armağan olsun! Al beni gönlünce kalıba sok, benden kınından çıkmış keskin bir kılıç yarat, Paşam! Mürid şeyhi nasıl uçurur, şu dindar cemaat alemi görsün, ibret alsın!” diyerekten Paşa’nın koruyucu kollarına bıraktığında, Paşa senin ağzı bozukluğuna bakıp sana Aydınlık’ta yazı yazdırdı mı yazdırmadı mı?) oraya buraya saçtığın yorumları Cem Yılmaz okusa, sana cükkalı yeni iş kapıları açılacak, Hlal Kaplan’ın emir ve komutasındaki Pelikancılar yalısından bahtına düşen trollüğün sultasından özgürleşeceksin, o kadar yani. Şaklabanlıkta eline su dökemem doğrusu.

      Hacivat Karagöz misali seninle al takke ver külah olmak bir ayrıcalık, şu fani dünyanın bir nimeti vallahi. Müsaaden olursa, nimetimi tepe tepe kullanmak isterim, Üstadım. Ve de, yeni perdemizin açılışını kafadan ve terörist sosu bol bir soruyla başlatmak isterim: Perinçek Paşan, Reis için, “Bunun bizde 38 adet yolsuzluk kaseti var” dedikten sonra ekliyor: “Daha öncekiler hariç. . .” Bu kaset maset istifleme durumlarında kim kimden ilham ve kurs aldı, H. Gayret Paşa? Gülen mi daha eski, Perinçek mi? Bi de bir çırpıda şunu da sormak isterim: Paşan resmen ve alenen, Reis’in yolsuzlukları hariçten 38 kasetle daha belgeli ve elimizde diyor, sonra, Reis için, “Önümüze kattık, mecburiyetlerimizin görevlisi kıldık” diye devam ediyor. Bu ne iş, H. Gayret Biladerim? Şu millilik, dik durma, mecburiyet, kaset, yedi düvele meydan okuyan lider muhabbetleri arap saçına döndü, salata meze durumlarına takla attırıyor, miletin kafası karışıyor. Ahali, “Ulen bunların ilham perisi şeyhi sadece kaset maset işlerinde değil, takiye işlerinde de bunlatrın klavuzu Gülen Hocaefendi herhalde. Baksana, bir dedikleri bir dediklerini tutmuyor. . .” diye düşünmeye başlayacak, haberiniz olsun.

      Bana dönüp, “Behey tanrı tanımaz kuldan utanmaz” diye yekten giydirip yükleniyorsun, hallice eğlendiriyorsun -tam bir “Tribünleri unutmayalım, bunun dinsizliğini arada bir ima edelim de yazdıklarını kimse ciddiye almasın” durumları (ve dahi uyanıklığı). Hani derler ya memlekette, “Ulen dinime küfreden bari Müslüman olsa”, tam o durum yani. Tavşan şeyimsi yorumcuklarının sayısı 400’leri devirip 500’lere kulaç atıyor, bir tanesinde elin Allah diye yazmaya varmadı, ha bre de bire Tanrı diye yazıp geçiştiriyor, yandan çarklı Trabzon takası gibi bu alandan sakınıyorsun. Onun da versiyonları var, Gök Tanrı bilmem ne. Derler ya, adamım, harbi ol canımı ye, öyle yani. Yaw bi tane olduğu gibi görünen bi Perinçekçi çıkmaz mı şu Vatan Partisi militanlarından? Doğrudur, aldığınız oy sıfır nokta yüzde bilmem kaç. Ama, nerden baksan üç beş bin eder sayınız. Korkma, dinsiz olduğun için insanlar üstüne üstüne gelmezler bu sayfalarda. Burası Vatan Partisi İstanbul İl Merkezi değil, kimse de “Bir açığını yakalasam da gözünü oysam. . .” iç sesiyle birbirinin ajanı olmaya gönüllü yazılmıyor -gerilme, rahat ol diyorum yani.

      Bir tavsiye ile bitireyim de sevildiğini bilip hatırlamış ol: Şu sıralar Derinceli Perinçek Paşa’na pek ilişme. Derin devlet dehlizlerinde işlerin berbat gitmekte olduğunu görüyor, homur homur modunda. Valla ters anına gelir, müridliğine falan bakmaz, tutar seni de FETÖ kontenjanından içeri sallar giderayak, temkinli ve de dikkatli ol. Mösyö Bernar’ı mapusaneye düşürme düşleri kurarken, bi de bakmışsın. . . Anladın sen 🙂

      Bugünlük bu kadar -hadi Gök Tanrın seni korusun, H. Gayret biladerim.

  4. Merhaba Hamza Bey! Evet,bunlar o kadar kafadan noksanlar ki…. insan bir düşünür sorduğu soruya bak 15 Temmuz Şehitler 15 Temmuz şehitlerinden ikside de AKP li baba oğuldu! Baba daha darbe olmadan aylar önce Twitter’den darbeyi anlatiyordu,Kimin haberi yokmuş. Zerre kadar akılları olsa zaten bu kadar saçma sapan sorular sormazlar Adam resmen Türkiye’yi batırmış. bugün Fransa Cumhurbaşkanı’na söylediğin lafa bak. O kadar basitleşıyorlar ki artık insan Türkiyeliyim demeye utanıyor ne biçim millet bunu nasıl seçiyorlar nasıl oy veriyorlar.Hayret yani bu kadar mı cahiller.
    Bir devlet başkanına beyinsiz diyerek bu kadar ülkesini Cahil olarak dünyaya
    Tanıttı, bir devleti yöneten uluslararası ilişkilerde bu tip laflar Kullanır mı?
    Sözcüsüne gelince gazeteci İngiliz asıllı İngiltereli bu gazeteciye nazilerin yaptıkları katliamı soruyor soruya bak hizaya gel.
    Bende bunlara şunu soruyorum nazileri Almanlar İspanyollar katlederken Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti onlara kucak açtı şimdi aynı şeyi siz yapıyorsunuz Onlar bizim insanlarımızı
    sizin zulümünzden kurtarıyorlar.utanmadan da kalkmış nazileri konuşuyor
    Peki siz nazilerden aşağı mı kaldınız? Türkiye’nin haline
    Bakın resmen içler acısı insan fakirlikten savaştan her türlü kötülükten zaferle çıkar fakat cahil leşmiş bir milleti adam etmesi biraz zor olur Ne diyelim Bu kadar cahil yetiştiren Erdoğan’a Helal olsun diyelim. Sağlıklı ve mutlu kalın.

  5. Haksızlık-hukuksuzluk yolu tren yolu gibidir.
    O yol nereye götürür ise oraya gidersin.
    Bu yolun “sahil-i selamete” götürdüğünü tarih yazmamış.
    Bu yol sadece “felakete” götürmüş.

  6. Bernar hocaya türkiyenin daha iyi yönetilmesi için alternatif yol haritası göster dedik; bize ç.altanın meme fetişisti tosuncuklarının düşünü kurduğu çok büyük bir kanlı alt üst oluştan filan bahsediyor, ırakın, suriyenin yollarını gösteriyor… Çünkü türkiyede zaten gerçek anlamda bi toplum da bulunmadığından, sadece bilinçsiz yığınların istifli olduğundan dem vuruyor..! Bu kadar cahillik okumayla falan da olmaz; bu düpedüz kara propandadır. Türkiyenin etrafındaki iri ufak bit yavşak toplumların hepsi bugünkü varlıklarını ve toplumsallaşmalarını türk milletine borçludurlar! Bizim monşer de tutturmuş; dünyaya efendilik etmiş, efendilik öğretmiş türk ırkına, çağdaş toplum olamadığını söylüyor..! İki satır ş.mardin okuyan oluyor sana bi weber taslağı..? Neymiş akpartide kişi kültü olmasaymış tadından yenmezmiş ama öyle değilmiş, öyle bir partiyi de bitek bebecan kurabilirmiş(tabii o bi kişilik değil çünkü..!) daha neler neler…

    • Yani harbiden de alem adamsın Derinceli Doğu Perinçek Paşa’nın emir eri sevgili H. Gayret biladerim 🙂 Ağaç korkuluğu olmadığın, Derinceli Paşa’ndan öğrendiğin (ya da en azından samimi bir öğrenme arzusu içinde olduğun) belli yani. “Madem Paşam koca Türkiye’nin cumhurbaşkanını önümüze kattık, mecburiyetlerimizin görevlisi kıldık diyor, ben de en azından şu ne idüğü belirsiz Mösyö Bernar’ın yorumlarını önüme katıp paşa gönlüm nasıl isterse öyle mıncıklıyayım, yorumcular mahallesi sakinlerine yamuk versiyonları içinde servis edeyim” diyorsun -iyi de ediyorsun. Bir de zihnimi kurcalayan şu gizemli durumun gizini açığa döksen, durum iyi’den çıkacak ‘harika’ya varacak, ama bir güzellik yapıp o gizemin arkasında saklı olanı bizimle paylaşır mısın, onu bilemem.

      Perinçek Paşan, ülkenin başkanını alıp yüzde sıfır nokta bilmem kaçlık oyu olan Vatan Partisi’nin memuru kıldık diyor resmen, Reis’ten tık yok. Yetmiyor, bunun elimizde kamuoyuna yansımamış 38 yolsuzluk kaseti var” diye cızırdıyor, ama, her ne oluyorsa oluyor, adam, adeta Reis’in havuz medyasının değişmez stüdyo taşınmazı gibi bir TV kanalından diğerine seyrediyor -beleşten traş olup güzelleştiriliyor bir de, iyi mi?

      Yap bir güzelliık de şu merakımız gitsin. Önüne gelene ayar veren Reis’in Derinceli Perinçek söz konusu olduğunda süt kasesini devirmiş kedi gibi sus pus oluşunun sırrına biz de erelim.

      Çok da ısrarcı değilim yani. “Yooo! Vallahi olmaz. Malum, derin-devlet sırrıdır, öyle orda burda faş edilmez böyle şeyler” dersen de anlarım yani 🙂

      • Sn.bernar, türk ulusu nasılmış, neymiş ne değilmiş; her nerdeysen hemen bir müzeye gir ve türklerle ilgili görülebilecek neler var diye sor? Sana mutlaka iyi kötü bikaç parça eseri gösterirler, bütün dünya bizi tanır… biz türküz; atamız ertürk, asenaoğulları da denilen aristokrat türk(akbudun) tabakasının idaresinde göktürk devleti vatandaşlarıydık. 24 oğuz boyuna mensubuz. Irkımızın bi yarısı kıpçak tatardır, öbür yarısı oğuzdur, pi parçası da karluk/çiğil ve uygurlardır. Dünyanın dişe dokunur neresi varsa atlarımızın nallarıyla ezilmiştir, kılıcımız okumuz hala surlarda saplıdır! Yemeğin müziğin, halının kilimin, mücevherin silahın, mimarinin idarenin en güzel nümunelerini türk ırkının evlatları ve onların yetiştirdiği nemçeli, çerkez, sırp, ermeni, rum kardeşlerimizle biz; yani türkiye toplumu üretmiştir..! Nerden uyduruyorsun türkiye toplumu henüz bi toplum bile olamamışmış..! Bak ya adam gibi herkesten özür dile, ya da titre ve kendine dön; ya da burda türkçe yorum yapma, nurdan abla gibi sen de ingilizce tercüme bişeyler karala gitsin…

        • Ya bilader, ne dediğini, neyi savunduğunu anlamak zorlaşıyor inan. Yahu sen ve Reis değil mi Reis’in peşine takılmayan herkesi kanıbozuklukta, emperyalistlerin maşası olmakla itham eden? Ben de o kanıbozuklardan değil miyim? Nedir bizim toplamdaki yekunumuz? Nerden baksan yüce Türk milletinin yüzde ellisi. Bundan Kürtleri azade tutalım, etti mi sana yüzde 40? Var mı ulen dünyada başka bir millet ki anaların neredeyse yarısı kanı bozuk vatan hainleri doğuruyor?

          “Bu Mösyö ile baş etmek çok da kolay değil, damardan girelim bari, meseleyi necip Türk milletine ve Türklüğe getirelim, ulusalcısından bilmem necisine, alıcısı çok nasılsa. . .” stratejin iş görür burada da. Toplaşır, dört koldan yaygarayı basarsınız, “suçüstü” yakalamış olursunuz. “Her Türk asker doğar” misali zırvaları döşenirsiniz birbirinizi ezerek. Hamasete karnı tok olanlar da, “Ülkenin devlet başkanının oğlu dahil, kurulmuş kabinelerde bakan olmuşların nerdeyse yarısının oğlu çürük raporundan, bedelliden askerlikten yırtmış, bedelli askerlik seçimlerde nerden baksan partinin oylarını kafadan yüzde 3-5 öne sıçratıyor, bu aklıevvellerin kopardığı yaygaraya bak hele. . .” der, “Ne olacak bu memleketin hali?” diye kara kara düşünür.

          Adam -üstelik adı gazete olan bir yerde ve köşe yazarı olarak- “Başımıza ne geldiyse bu ecnebi dil eğitiminin okullarımıza sokulmasından geldi” demeğe getiriyor, kendi dilinde kurduğu 3 cümleden 2’si dil yanlışlarıyla dolu. Çocukların yarısından çoğu kendi dilinde okuduğunu anlama konusunda nal topluyor, memleket gençlerinin üçte biri işsiz, yarısı bir yolunu bulup memleketten tüyme derdinde. Millet yol vermedin, bilmem ne yapmadın, şike ile maç kazandın diye akla ziyan gerekçelerle leblebi gibi adam öldürüp adam bıçaklıyor, erkeği erkekliğini kadın dövüp öldürerek gösteriyor vs. Bunlar Madagaskarlı mı, Kamboçyalı mı, Sn. H. Gayret? Söyle de cehaletimizden arınalım -kanıbozukluktan kanı halisliğe doğru yelken açalım -mümkün müdür?

          Ne Türklüğü?

          Türk olmak için ne emek harcadın, ne zaman tükettin? HİÇ be bilader. Türk doğdun, aha bu. Galatasaraylı, Fenerbahçeli olmak gibi bir şey. Yere eğilip bir taş alıp savurmak bile daha anlamlı -kolun yoruluyor, ya da en azından öyle söyleniyor.

          Kurulmuşsun Fransa’nın göbeğine. Elin Fransızın işsizlik maaşını “İstemem ama yan cebime koy” diyerekten hamuduyla yutuyor, trol kategorisinden çift dikiş gidiyor, paşa gönlüne göre papatya falı açar gibi “Aha bu da kanıbozuk zilletçi! Yok mu lan bunların arasında eli ayağı düzgün olanı?” diye honurdanıyorsun. Ondan sonra gelsin vatan millet sakarya, necip Türk milleti ve dahi Göktürk Tanrı muhabbetleri! Ulen şişin şişin şişindiğin milliyetçilik bile su katılmamış Haçlı-Batılı icadı, taş çatlasa iki asırlık yaşı var koca insanlık tarihinde, bundan bile haberdar değil çoğunuz 🙂

          Biliyorum, alıcısı çok bu kurnazlıkların. Bana gelince: Hayvan terli, yemezler! 🙂 Aklını kullanamadıktan, vicdan sahibi olamadıktan, ülkene ve insanlığa üç kuruş hayrın olmadıktan sonra, Türk olsan ne olur, Alman olsan ne olur.

          Dinsizliğimden girdin, Türkçülüğe okyanus mesafesinde oluşumdan çıktın. Tezgahta satışa çıkaracağın bir sonraki mal ne, biladerim?

          Ne diyebilirim: Sana hayırlı işler! 🙂

  7. erdoğan ın ikide bir birilerine çatmayı,iç ve dış siyasetin mihenk taşı yapması yanlış.bugün de macron a çattı.sen kimsin? sen önce kendi beyin ölümüne baktır,ey abd ,ey rusya,ey kılıçdsroğlu,ey cehape,ey turump,ey filan ey fişman:bunlar yanlış.bilmem kaçıncı muhtarlar toplantısı yapıp,siyasi projelerini ve siyasi rakiplerini onlara anlatmak ve onlara şikayet etmenin ;siyaset ustalığıyla bağdaşan yönü yok.muhtarlardan da mı hiç siyaset öğrenmedi bu erdoğan?muhtarlar,devlet memuru bilinci ile ona buna hiç çatıyorlar mı erdoğan!?kışkırma,isitsmar,kavga,laf sokuşutrma,kabadayılık pozları ,ağır abi edaları,kurtarıcı aldatmacıları ile siyeset olmaz.iç ve dış siyaset;edep,haya,ağırbaşlılık,sakin davranış,usta taktik ve eylemler,hakkaniyet ölçüleri,tok gözlülük,temiz siyaset eylemleri gerektirir.istemediklerine,kızdıklarına,haz etmediklerine ;höykürmek,dalaşmak,asabi olmak,kinci ve intikamcı duygular beslemek,hukkun üstünlüünü yok edip gasp taktiği gütmek gibi gayri ahlaki davraniş ve söylemleri ancak sıradan avamlar yapıyor.siyaset ustası dedikleri erdoğan,faso fiso çıktı.dünya senin gibilerden çok var erdoğan!daha fazlasına gerek yok.

  8. Önce sahneye bu üç isim sürüldü: Erdoğan, İnce ve Kılıçdaroğlu. Onlar birtakım ayak oyunları, kumpas içinde olma ithamıyla karşı karşıya bırakıldı. Algının olgunun önüne geçtiği çağımızda algı böyle oluşturuluyor.
    Sözcünün haberi yalan bir haber olmasına rağmen bu olay siyaseti altüst etmeye yetti. Mevcut siyasetçiler entrika ambalajlarının içinde sahneden çekildikten sonra bu kez, “Onlar kirli, bunlar temiz” dercesine Ali Babacan ve Ekrem İmamoğlu sahneye sürüldü…
    Fehmi korunun bu mihval üzerinden yazıları peşisıra gelir artık..

  9. sn.ahmet bey,ben 10 000 km öteden gelenden bahsetmiyorum.doğu akdeniz de kıyısı olan ülkelerden bahsediyorum.erdoğan poitikasını müdafaa etmek için,konuyu saptırmayın.erdoğan haktan hukutan bahsediyordu.siz de diyorsunuz ki dünya siyaseti şantranç tahtasına benzer.o zaman,erdoğan ın hak-hukuk söylemi kandırmaca olmuş.hak demek,güney kıbrıs ın hakkı mı demek?güney kıbrıs ı bahane edip akdeniz de problem çıkarmasın erdoğan.memleketin yeterince problemi var aten.vatan sözkonusu olunca gerisi teferruattı söylemi vatan konusunu istismar etmek demek olur.vatan kılıfı ile gasp politikası güdülmesin.dünya herkese yeter.ahdeniz de sadece türkiye ve güney kıbrıs yok.söz konusu vatan olunca kılıfı ile problem çıkarmayın.vatan konusunu ,kirli politikalarına alet etmeyin.atatürk ün dostluk ve barış konusundaki sözü ne kadar doğru;”Yurtta sulh,cihanda sulh.”

    • Yunanistan israil , misir , lubnan vs ile anlasabilir .Fransiz gelebilir abd gelip anlasabilir ama biz libya ile anlasamayiz.
      Bu numu demek istiyorsunuz.Brakalim rusu ingilizi rum u dogu akdeniz de her seyi cikarsin .Biz yoooo olmaz.lutfen erdogan antipatisi ulusal cikarlarin onune gecmesin.

  10. Sayın F.K.T!
    Türkiyenin dönüşümüne ayakbağı olan bazı konular, bazı önyargılar, bazı önkabuller, bazı alışılmış düşünce sistematikleri var. Türkiye bunları aşamadan biryere gelemez.
    – Atatürkçülük ve ulusalcılık, kurtuluş savaşı yıllarında ortaya çıkan, o yıllarda bir anlam ifade eden, zaten olması da gereken (o yıllar için) bir taraftarlıktı. Başka türlü ülkenin işgaline karşı bir mücadele olamazdı.
    – O dönem, insanlar, ya saraydan yana ya da atatürkten yana olacaklardı. Saraydan yana olanlar işgalciler tarafında, atatürkten yana olanlar ise işgale karşı savaşta yer alacaktı.
    – Şu an için ise, bir tarafta atatürkün önderliğinde yürütülen bir kurtuluş savaşı, diğer tarafta da, osmanlı padişahının teslim olduğu bir işgal ve işgal kuvvetleri yok.
    – Bu nedenle de, geçmişin bir gerçekliği üzerine oturan bir taraftargirliği, bugün çok farklı bir durum üzerinde sürdürmeye çalışmak, bugünkü duruma göre olması gerekenlerin ıskalanması, bugünkü sorunların çözümünün imkansızlaşması, yeni sorunlar ortaya çıkması sonucunu getirir ki zaten ülkemizde olan da budur.
    – Atatürkçülük ve ulusalcılık durumunu bir başka örnekle anlatacak olursam; ülkenin işgal edildiği o yılların gerçekliğinde, osmanlı ordusunun eğitim sistemi üzerinde bir tarafgirlik ve ideolojik ayrılık olduğunu düşün. O zaman, o günün gerçekliği ile uyuşmayan böyle bir ayrım altında kurtuluş savaşının olamayacağını kavrarsın. Bu benzetme, atatürkçülük ve ulusalcılığın günümüz sorunlarını neden çözemeyeceğini iyi bir şekilde açıklayan bir örnek zannederim.
    – Atatürkçülük ve ulusalcılık, ülkemizdeki din algısı günümüz türkiyesinin gerçekliği ile uyuşmayan, bu ülke topraklarının geri kalmasına neden olan üç temel konudur. Yanlış önyargılar, yanlış önkabuller, yanlış doğrular bu üç olgu üzerine oturmaktadır.
    – Bu nedenle de, bu üç konuyu (üç sorunu) çözmeden, ilerlememiz, gelişmemiz, insan gibi yaşamamız için gerekli olan dönüşümü sağlama imkanımız yok.
    – Kadınlara ilk seçme ve seçilme hakkı veren ülkeden akp iktidarına ve kadınların nerdeyse sokağa çıkamadığı bir türkiyeye geldik.
    – Bu bile bize, birşeylerin yanlış olduğunu, birşeylerin artık değişmesi gerektiğini yeterince anlatması lazımken, biz hala, bu ülkenin geçmiş, özel bir dönemi üzerine oturan düşünceler, değer yargıları, davranış biçimleri, insan ve toplum ilişkilerine sarılmaya çalışıyoruz.

    • İlave!
      – Durumu biraz daha açıklamaya çalışacağım:
      – bu ülkenin atatürkçü ve ulusalcı olması (islamcı olması da aynı), evi yıkılan bir kişinin, evini nasıl tekrardan kuracağı üzerinde değil de, evi sapasağlamken konuştuğu konular, insan ilişkileri, toplum ilişkileri, yaşam şekline devam etmesi gibidir. Mesela çocukların kavgası nedeniyle küs olan komşusu ile küslüğünü devam ettirmesi, sevdiği bir arkadaşı ile briç partisine katılması vb. gibidir.
      – Biz, artık, bir tarafta ülke işgal edilmişken, diğer tarafta da bu işgale karşı direnişi örgütleyen atatürk döneminde değiliz. Bizim, çoraklaşan bir türkiye, müthiş bir işsizlik, batmış bir ekonomi, iklim değişikliği, tarım arazilerinin inşaat alanına dönüştürülmesi, düşünce, eylem ve yaşam özgürlüğünü sağlamak, hak, hukuk, adalet, insan hakları, demokrasi, eğitim, kadınların toplumsal yaşama daha fazla katılması vs. vs. sorunlarımız var.
      – ve bir siyasi partinin de, ülkeye, ancak bunların farkında olur, bunlara yönelik düşünceler, çözüm önerileri olursa faydası olur. Atatürkçü ve ulusalcı veya islamcı olarak değil.
      – Ülkenin sorunları bunlarken, Atatürkçü ve ulusalcı olması durumunda iktidara gelse bile bu ülkeye faydası yok.
      – Ancak, chpnin ulusalcı ve atatürkçü olması durumunda, akpnin karşısında bir alternatif olarak çıkamayacağını da ayrıca (muhtemelen yarın) anlatacağım.
      — CHP’nin ulusalcı ve atatürkçü olması durumunda toplumla olan bağının daha da zayıflayacağı ile ilgi yazımı yarına ertelememin sebebi, bu konuların mümkün olduğu kadar gündemde kalması ve artık bu ayakbağlarımızdan kurtulmaya katkıda bulunma amacıdır.
      – Biz, bunlardan kurtulmadıktan sonra, biryere gelemeyiz. ister iktidarda chp, ister babacan, isterse akp olsun. çok birşey değişmez.
      – amerika, ingiltere, fransa gibi ülkelerle ilgili olarak ise, fehmi beyin bir yazısı üzerine belirtmiştim:
      o ülkelerde esas dikkate alınması gereken nokta, esas önemli nokta, o ülkelerin büyük dönüşümleri gerçekleştirmiş oldukları gerçeği ve o büyük dönüşümleri nasıl gerçekleştirdiklerinin düşünülmesi gereğidir.
      – Amerika, kuzey-güney savaşı gibi büyük bir içsavaş, korkunç bir ırkçılık vb. aşabilmiş bir ülke.
      – Almanya nazi ideolojisinden, demokrasiyi kurabilecek dönüşümü yapabilmiş.
      – işte, gelişmiş dünya ile, gelişmemiş dünya arasındaki temel fark burda. dönüşümü gerçekleştirebilme kabiliyetinde.
      – Gelişmiş toplumlar neden ve nasıl böylesine büyük dönüşümleri gerçekleştirebiliyor?
      – Gelişmemiş ülkeler, neden böylesine bir dönüşümü gerçekleştiremeyip, aynı çöplükte debelenip duruyor?
      – ben, islamcılık, ulusalcılık, atatürkçülük gibi ideoloji ve taraftargirliklerin ve yanlış önyargı, önkabul ve insan ilişkileri ile, yanlış ekonomik yapılanma nedeniyle türkiyenin bu dönüşümü (sadece türkiye değil, diğer gelişmemiş ülkeler için de…) yapamadığını düşünüyorum.
      Saygılarımla!

    • Allah askina bugun hangi kadina baski var sokaga cikamazsin onu yapamazsin bunu yapamazsin diye basartulu ile mini etekli kolkola giderken hic mi gormedin.Bir iki tane aykiri insan var diye tum turkiyeyi neden kotuluyorsun.Dogru :bir donem basortusu ile sokaga cikamiyorlardi . askerlerin veya devlet dairelerinin 1 km disinda vebali gibi geziyorlardi.Bunlari unuttuk tabi.Bak hamza bey cok demokrat dedigin avrupasinda insanlar basortulu diye dislaniyor .Soykirim olmadi dedikleri icin hapis cezalari aliyorlar.El insafffff

      • anlamama yetenekli ahmet!
        – sende bu yetenek varken sana birşey anlatabilmem mümkün değil.

  11. Gerçekten de nürnberg mahkemelerinde nazileri yargılayan hakimler “ulan bigün devran döner, bunlar gene almanyada iktidar olurlarsa anamızı ağlatırlar, iyisi mi bırakalım güney amerikaya falan kaçsınlar bari…” diyerek karar verselerdi nasıl olurdu..? (Nitekim almanyada devran da döndü dönecek…) heralde sonraki yıllarda mossad ın birer ikişer güney amerika taraflarından yakalayıp getirdiği ve yargıladıkları 90–100 yaşındaki almanlar gibi daha biçok nazi subayı için de mesai yapılması gerekecekti… şahıslar, partiler ve hükümetler gelip geçicidir; esas olan türk milleti ve devletinin payidarlığıdır. Kralların değil kuralların hakim olduğu bir yerde devran ne yana dönerse dönsün sonuç değişmez! Ya da olmazsa “acaba son bir hamle yapıp mekkeyi muhammedin elinden geri alabilir miyim” diye düş kuran ebusüfyanın kulağına tanrının son elçisinin fısıldadığı gibi ifade edelim: “o zaman biz de sizi yine yeneriz!” otoriteye saygılı olacaksınız; güneydeki sevdiğimiz ülkeninki otorite de bizimkisi bostan korkuluğu mu? Türk yargısı altın çağındadır..!

  12. Geçen haftalarda başörtülü kadınlara sokakta yürürken saldırılar… bu hafta izmirde alevi vatandaşların evinin işaretlenmesi….birileri yine aklınca ortalığı kaşımaya çalışıyor…Bir kaç gazetecinin ortaya attığı iftiralar ile güvensizlik ortamı yayılmaya çalışılıyor.Tam bu ortamda Teke tek de Fatih Altaylı sağduyulu bir kahramanı piyasaya sürüyor…Parlatma çalışmaları tam gaz alır bundan sonra…Hayırlı olsun vatana millete

  13. Sayın Bi Okur!
    – Dün sizin yorumunuzun altına yazdığım yorum yanlış anlamaya müsait olmuş. sizin yanlış anlamanızda benim de epey katkım olmuş yani.
    – Yanlış anlamaya neden olduğum için özür dilerim.

    • Hamza bey allaaşkına bırakın dağınık kalsın; sizi nurdan abladan başka doğru dürüst anlayan mı var buralarda..! O da kim bilir neyi nasıl anlıyordur; o yüzden kim olduğu bile meçhul bi okurun da cahilliğine verin gitsin en iyisi…

  14. “…Nitekim, İbrahim Kalın, son soruya, “Ne bileyim, belki de 5-10 yıl içerisinde bu ülkede (Almanya’da) Naziler iktidara gelir ve sizi yargılarlar” cevabını vermiş…” nitekim almanya için bu tehlike hala devam ediyor, hatta iş işten geçmiş bile olabilir… “İktidarın el değiştirmesinde siyasi kişiliklerin ille başarısız olması da gerekmiyor.” Tabii başarılı bir liderdense başarısız bir siyasetçinin değişmesi daha yerinde olur heralde..? Aslında tecrübe kötü bir öğretmendir; sürekli tarihteki aynı hataları tekrarlamanıza sebep olur… suratsız ingiliz başbakanı abd ile bir olup tüm avrupayı mahvettiği için seçimi kaybetmiş olmasın..? Ki son yılların çemişleri de brexit diye tutturup yine birleşik avrupa hayalinin köküne kibrit suyu döktükleri için koltuklarını kaybetmediler mi..? Ayrıca yanlış bilmiyorsam aynı savaşı feci bi şekilde kaybetmiş olduğu halde tahtını korumayı başara bilmiş bir japon imparatoru örneği de var sanki önümüzde..? Görüldüğü gibi tarih okuması yaparken kaçıncı sayfasından başladığınız ya da hangi gözlükle okuduğunuza göre çok daha farklı sonuçlara da varabilirsiniz… allaha şükür, zilletle yaşamaktansa izzetle ölmeyi bilecek bir lideri var ülkemizin; kıymetini bilelim… höt diyene alsana bi zöt diyecek türden, gavurun önünde elpençe divan duracak politikacı eskisi soytarılara, yumuşakçalara koltuk yok kardeşim..! İtirazı olan?

  15. türkiye elibya,akdeniz de kıta sahanlığı konusunda anlaşmış.peki niçin libya ve türkiye ,akdeniz kıta sahanlığı konusunda anlaşıyor?akdeniz de sadece onlar yok. akdeniz değil,doğu akdeniz diyecek olursanız;doğu akdeniz in tam ortasında kıbrıs cumhuryeti(türkiye ,kıbrıs rum cumhuriyeti adıı verdi) var.libya nın hemen karşısında yunanistan,libya nın hemen dibinde mısır var,akdeniz in daha doğusunda suriye var,lübnan var,israil var.bu konu ,niçin sadece libya ve türkiye yi bağlıyor?erdoğan haklardan ve hakkaniyetten bahsedip duruyordu.hani hak?hani hakkaniyet?saygılar.

    • Sn Turgut Bey anlaşma sonrası yapılan açıklamalarda diğer ülkelerle de zemin yoklanacağı belirtiliyor. Haktan bahsederken 10.000 km uzaktan adam gelip burnumuzun dibinde petrole gaza konuyor hak hukuk olmuyor , Fransa Libya nın tüm petrolüne çöküyor haksızlık olmuyor. Türkiye birşey yapınca oda çökme veya elkoyma değil (stratejik hamle ) gasp oluyor haksızlık oluyor öylemi ?Bulunduğumuz coğrafya santranç tahtasından daha beter her hamlenin , her eylemin bir sonucu var .akıllı olmak zorundayız. GKıbrısRY adanın çepe çerve doğal kaynaklarına el koyuyor nasıl bertaraf edeceksiniz ? Size göre kabullenelim herşeyi öyle mi ?Lütfen uluslararası konularda Erdoğan düşmanlığını bırakıp , ülke menfaatlerinde birleşelim.Yapılan anlaşma birçok oyunu bozacak göreceksiniz. Dakika 1 Yunanistandan tepki gelmeye başladı .Yarın Fransız ı öbürgün Almanı hop neden anlaştın diye yaygara koparacak.
      Lütfen sözkonusu vatan olunca teferruatlarla uğraşmayalım.

  16. Ahmet bey! Sizin sorularınıza cevap veriyorum,
    ahmet
    28 Kasım 2019 at 23:54
    (Peki 15 temmuzda hayatını kaybeden şehitler için ne diyeceksiniz.)

    Ahmet Bey 15 Temmuz Allah’ın bir lütfu değil miydi? Allah’ın lütfu kim diyorsa ona sorun Çünkü yapanlari onlar daha iyi biliyorlar kime yaradı ise 15 Temmuz yapanlar onlar Ahmet Nesin’in yazılarıni okuyun yani15 Temmuz dizisini.

    (Soruları çalıp birçok günahsızın işe girmesine engel olanlar için ne diyeceksiniz.)

    Bunu da yine gidin o zamanın Milli Eğitim bakanına sorun yani Erdoğan’ın hükümetinde benim görevim yoktu ortaklarına sorun.

    (En tepedekilerin gizli soruşturmaları yurt dışına kaçarken)
    Onlar kaçarken!Ben mi hükümette görevliydim? Neden onların kaçmasına göz yumdular?
    Hem suçlu hem de güçlü Siz suçsuzlari cezalandırın ondan sonra üsttekiler kaçtı ne kadar Mantıksız bir soru. çocukların günahı ne kendiniz darbe yapın Kalkın Çocuklar öldürün bu kadar Saçmalık olur mu Allah aşkına ne biçim soru soruyorsunuz bana!
    Sanki ben hükümetin başkanıydım?Ne kadar saçma bir sorular.

    (Fetodan dolayi işini kaybetti , mesleğini kaybetti bırakın onu hayatını kaybetti.)

    Bu sorunuzun cevabınıde
    Kendinize sorun Çünkü siz Erdoğan’a Soru sormaya korkuyorsunuz bütün buradaki yazdığınız sorular hepsi onun sorunu benim değil.bana gelince! Tabiiki eleştiririm. savunacak değilim ya. Sizde birazcık vicdan varsa gidip karşısına dikilir Ya kardeşim sen niye bunu yapıyorsun Bunlar suçsuz diye kol kanat gerdiğin
    Türkiye’yi nana muhtaç etmiş 17 senedir Türkiye’yi soyup soğana çevirene sorun. Niye gelip bana soruyorsunuz.
    Mahsun Lara günahsız Lara yapmadığı eziyet kalmadı Siz daha onu savunuyorsunuz hakikaten size ne diyeceğimi şaşırıyorum.

    (ordu mensuplarına tezgah kurup iftira atarken hapiste geçirdikleri zamanların bedeli için ne diyeceksiniz.)
    Kim görevliydi o zaman da ben mi başbakandım? Ve onların savcısı benmiydim Erdoğan demiyor muydu Ben savcısıyım diye bunu da gidin gene ona sorun Tabii siz de yürek varsa.

    (Yurt dışına kaçıp ülke aleyhinde jurnallik yapanlar için ne diyeceksiniz.)

    İyi ki bu soruyu sordunuz ben 21 sene olacak yurtdışında yaşıyorum hiç sizin fetö’cü dediklerinizden Türkiye hakkında en ufak bir kötüleme duymadım. Yalnız şu an büyükelçilik yapan yabancı uyruklu dan çocukları olup Türkiye’nin başkanının danışmanlığını yapanlar
    Yurtdışında televizyon televizyon dolaşıp Türkiye aleyhine konuşuyor ve Türkiye’yi mahkemelere verip şikayet ediyordular
    şimdi gelmiş çalışmadan doktora yapıyoruz diye istanbul Belediyesini soydular milletvekili oldular Çoluk çocuk sülalece Türkiye’nin canını okudular siz gelmiş fetöcular Türkiye’yie kötüledi diyorsunuz Ben onların hiç kötülediğini duymadım yalnız Kavakçı ailesinin kötülediğini dair benim elimde 300 400 sayfa İngilizce belgeleri var istiyorsanız adresinizi yazın size O belgeleri gönderyim. Merve kavakçı’nın nasıl fellik fellik dolaşıp Türkiye aleyhinde konuşduklarını okuyun
    Aslında bunların ismini yazıp Google’a da girseniz videolarda İngilizce olarak bunları dinlersiniz televizyonlardaki konuştuklarınıdde.

    (Velhasılı bir gün kendinize şu gerçek fetoculerin acaba hiç şuçu yokmu diye soracakmısınız.)

    Evet gerçek fetö’cuların suçu var şu anda Cumhurbaşkanı sözcüsü kapatılan,İNGILIZE Today ZAMAN gazetesi yazarı İ.K yi dün dinledim herşeyiyle mükemmel Yalan konuşan Türkiye’yi rezil etti dünyaya.
    Gazetecinin sorularına Adam gibi cevap veremedi.
    Onu bunu bilmem de 17 senede Türkiye’nin %50 sini öğrettiği kelime fetö PKK HDP Kürtler Türkler çerkezler böl parçala Yönet kavga et palavra at dünyaya Türkiye’yi rezilet dünyadan soyutla sizlere bu layık veya Sizler buna layıksınız bizler değil biz bunların hakkından geliriz hiç merak etmeyin Çünkü cahiller her zaman kaybeder hiçbir zaman kazanamaz.

    • Nurdan abla, çerkezlere bişey diyen de yok ama yine konuyu a.latif şenerin kariyerine getirip bağlamışsınız bakıyorum..! valla isterse ethem kalkıp gelsin yattığı yerden geçti borun pazarı… ayrıca şu yunanistana askeri helikopterle firar eden şu 8 askeri personelimizin durumuna bari bi açıklama getirseydiniz..?

    • nurdan hanım merhaba!
      ahmet gerçekten 15 temmuz şehitlerini düşünse, 15 temmuz şehitleri için toplanan 309 milyon liranın nereye kaybolduğunun hesabını sorar. İkiyüzlülük bunların esas adı.
      Ayrıca, eğer hak, hukuk, dürüstlük gibi kavramlarla biraz tanışıklıkları olsa, enerji ve tabi kaynaklar bakanlığındaki 772 milyon liranın nereye gittiğini sorar.
      – daha sorması gereken pekçok şey var. ama, hiçbirisini sormayacağı için, klavyenin tuşlarına yazık. bunlara yazmak bile zül

  17. Ülkemizde son yıllarda; demokratik haklar, fikir hürriyeti, hukuk ve adaletin işleyişi, OHAL ile yönetmek, ekonomi yönetimi konusunda doğru iseniz şayet, kendinizi Almanya’ya anlatmaya ihtiyacınız yoktur. “Haklı” olduğunuz mevzular üzerinden “haksız” olduklarınızı geçirmek için adamların karşısında çıkarsanız böyle durdururlar.

  18. Tim Sebastian, 2018 dede Conflict Zone’da Almanyanin yeşiler partisinden Türk asıllı Cem Özdemir ile program yapmıştı.
    Dün İbrahim Kalın’la yaptiğı söyleşi ile arasında uçurumlar var.
    İbrahim kalına ne sordu ise cevap PKK,DEŞ,YGB, FETO Gülen, laf kalabalığı ve sinirden yüzü gözü kıp kırmızı olarak cevap vermekten kaçiyordu..
    Tim Sebastian, sorduğu sorularda Türkiyenin halini gösteren uluslar arası raporlar,delillerle ve belgeler gösteriyordu,fakat, M Kalın tam tersini savunuyordu.tek kelime ile resmen yalan söylüyor ve iftira atiyordu.
    Pes doğrusu insan bu kadar alçalır.
    Sanki Tim Sebastian, Türkiye Cumhuriyetinin kõküne kibrit suyu dõküp “TAYYIP CUMHURRIYETI”ni milletin tepesine tokmak gibi indirdi.
    Kalın Almanya ile aşşık atacağını veya attığını zannediyor.
    Adam diyiyor konu almanya değil, konu Türkiye ve soruları ben soruyorum, siz cevap yerine bana soru soruyorsunuz.
    Türk gazetelerindeki çevri bayağı makaslanmış. Hani basın õzgürlüğüyü var ya.
    Cumhurriyet gazetesini, çalışanlari Ahmet Şık ile birlikte Erdoğanın 15 Temmuz “ALLAHIN LÜTFÜ” darbesini yapanlarla beraber ve onların destekcileri olduğunu
    sõylüyordu. Emindi.

    PKK nı bitmesini istemeyenlere sıradan vatandaşlar nede 40 senedır koskocaman bir devletın bir avuç
    Pkk nin Şimdiye kadar neden bitmedığnı veya bitirılmedığinin hesabını her õnüne gelen millete meydan okuyanlara sorsalar, bak bakalım pkk diye bir õrgüt kalırmı

    • Nurdan “Pes doğrusu insan bu kadar alçalır.. Tek kelime ile iftira ve yalan söylüyor” derken ayna karşısında oturmuş kendi özelliklerini yazıyor sanki.. Doğru söze ne gerek vardı…

    • ? I’m sorry doogee this is not your fault because I don’t have a choice Turkish means… İt ürür kervan geçer başka türlü Bunlar anlamazlar anladığı dillerden konuşmak lazım Gerçi bizim terbiyemiz müsait olmuyor Fakat terbiyesizlere karşı ne cevap vereceğiz.

  19. Türkiye’de en iyi haber kanalı Ahaber! En iyi tartışma programları yine Ahaberde yayınlanıyor! Kendileri çalıp kendileri kendileri oynuyorlar.
    Türkiye’de tartışma programlarına baktığımızda; bırakın konukların iktidar yanlısı olması, sunucuların tamamı Ak partili… Eski tartışma programları ve sunucuları arar olduk. Rahmetli Mehmet Ali Birant, Ali Kırca, reha muhtar Şirin Payzın vb.) Hangi Tartışma programı açsak, aynı yüzlerle karşılaşıyoruz. Bir nevi tartışma programlarına demir atmışlar.
    Yabancı gazeteciler can alıcı sorular sorunca da nedense iktidar medyası küstah sorular olarak algılıyorlar. Tabii hergün aynı yemeği yedikleri için onlara farklı yemekler tuhaf gelmektedir.
    Eskisi gibi bağımsız ve özgürce her şeyin konuşulup tartışılacağı siyaset arena tartışma programların gelmesi dileğiyle…..

    • Atv yi İzleme Nusret… Sen portakallı fok izle…Rahmi abileri oku…Bak sen bile özgürce yazıp özgürce alkışlıyorsun… Karışan mı var sana…

      • Atvyi bazen izliyorum Türkiye kupası maçları Fenerbahçe maçı canlı veriyorlar. Sadece maç esnasında objektif olduğu için izliyorum 🙂 🙂

      • İyi o zaman 15 temmuz hakkında ortaya çıkan tüm gerçekleri konuşabiliriz deyilmiy mi sn.Türkeş

        • Sen de mi tiyatro diyenlerdensin… Anlaşılan sen maklubeci değilsin…Kriptolar,ulaşmış amacına anlaşılan… Yapacak bir şey yok

Yoruma kapalı.