Bugünün iktidarı yarın muhalefete düşebileceğini düşünerek hareket etse iyi olur

44
Reklam

Seçim dün yapılıyor olsaydı sandıktan nasıl bir sonuç çıkabilirdi?

Bu sorunun cevabı için göz atılması gereken kamuoyu yoklamaları Cumhur İttifakı’nın iktidarda kalmasının mümkün olmadığını gösteriyor. İttifaklar arasındaki yarışta Millet İttifakı önde görünüyor. AK Parti’nin muhtemel oy oranı ile CHP’nin muhtemel oy oranı arasındaki fark bile kapanmaya yüz tuttu. 

CHP’nin oyları arttığı için değil, AK Parti’nin oyları düştüğü için…

AK Parti ‘İstanbul’un fethi’ için yarım milyon insanı Atatürk Havalimanı‘nda toplasa bile gerçek değişmiyor: Dün seçim olsaydı, büyük ihtimalle bugün yeni bir iktidarla güne uyanacaktık.

Neredeyse bütün göstergeler seçim tarihinin erkene alınacağına işaret ediyor olsa da iktidarın buna yanaşmaz görünmesinin altında da bu gerçek yatıyor: İktidar cephesi seçimin istediği sonucu vermeyeceğini görüyor.

Ellerinde ayrıntılı çalışmalar olduğu için bizden daha iyi gördükleri bile söylenebilir.

Zaten bu yüzden olmalı, geçenlerde partisinin öndegelenleriyle bir araya geldiğinde, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “TBMM’de seçimi kıl payı kaybediyoruz” dediği kulislere yansıdı.

Mücadeleci kimliğiyle tanınan Erdoğan’ın seçime kadar geçecek süreyi bu tabloyu değiştirmek için değerlendireceği açık.

Reklam

Ekonomide nisbi bir iyileşme, dış politikada meydan okuyucu tavırlar, muhalif medyanın biraz daha zaptu rapt altına alınması iktidara seçim başarısı getirebilir diye düşünülüyor olmalı.

Olur mu? Olabilir de.

Ancak bir an için, alınan bütün tedbirlere rağmen, zamanında veya erken yapılacak seçimde, bugünkü tablonun sandığa yansıdığını ve AK Parti’nin son birkaç yılında MHP desteğiyle sürdürdüğü 20 yıllık iktidarının sona erdiğini düşünelim… 

Siyasi gözlemciler arasında, iktidarın seçim öncesi ve seçim gününde sonucu kendi lehine çevirecek bazı girişimlerde bulunacağını, buna rağmen kaybetse bile iktidarı kazananlara teslim etmeye yanaşmayacağını ileri sürenler var.

Ben onlardan değilim.

Muhalefet seçim güvenliğini ciddiye alıyor ve bunu sağlamak için başvurulacak tedbirler üzerinde çalışıyor.

İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı için birbiri ardına yapılan iki seçimde başarıyı getiren örgütlenme, önümüzdeki seçimde biraz daha geliştirilerek Türkiye çapında uygulanacaktır.

Sandığa yansıyacak sonuca itiraz edilse de kaybedildiği halde iktidarda kalmak ülkemiz için fantezi bir senaryo. Meşrutiyet’ten (1876) beri seçimler yapılıyor bu ülkede, çok partili sisteme geçildikten sonra yapılan seçimlerin çoğunda iktidarlar değişti. Bir süre engellenmeye çalışılsa bile, 1994 yerel ve 1995 genel seçimlerinden sonra, Refah Partisi, belediyeleri ve ülkeyi yönetme görevini elde edebildi.

Reklam

“Kaybetseler iktidarı bırakmayacaklar” türü iddiaların temeli yok.

İktidar cephesinde de hakim olan görüşün bundan farklı olmadığını sanıyorum. Kaybedildiğinde direnmek yerine iktidara geleceklerin başarısız olmasını beklemeyi ve yeniden iktidara ulaşmayı sağlayacak bir seçimi zorlamayı yeğleyecektir günümüzün iktidarı.

Niyetleri buysa seçime kadar geçecek sürede daha az yanlış yapmaları gerekiyor.

Uyarı anlamına gelsin diye yazdım yukarıdaki cümleyi. 

Ülkemizde iktidarlar genellikle yerlerini hiç kaybetmeyeceklermiş gibi davranır ve bu sebeple de muhalefete düştüklerinde kendilerini mecalsiz bırakacak yanlışlıklar yaparlar.

Günü kurtarmak ve mukadder akıbetten kaçınmalarını sağlamak için gerekli gördükleri bazı tedbirlerle muhalefeti zor duruma düşürmeye çalışırken, rakiplerine reva gördükleri muamele sonradan kendilerini zorda bırakır.

Muhalefetin aleyhine olsun diye çıkardıkları yasalar sözgelimi. Kendileri muhalefete düştüğünde eski iktidarların aleyhine çalışır.  

Bugünkü iktidar da aynı yanlışta.

Son örnek mi?

İktidar sosyal medyadan şikayetçi. İnsanların görüşlerini özgürce açıkladıkları, birbirleriyle sohbet etmelerine imkan sağlayan platformlardaki muhalif dilden hoşlanmıyor iktidar ve bunu her vesileyle dışa da vuruyor.

Medyada boğucu bir üstünlüğe sahip olduğu ve sosyal medya üzerinde de trolleri vasıtasıyla hakimiyet kurduğu halde hem de.

Twitter ve Facebook gibi platformlardan iktidarın hoşuna gitmeyen görüşler açıkladıkları için özgürlüklerinden mahrum hale getirilmişler var. Binlerce insan bu yüzden açılmış davalara muhatap.

[Ne gariptir ki, adalet bakanı, bir TV mülakatında, “Twit attı diye hakkında dava açılan tek kişi yok” açıklamasını yapabildi. Twit attıkları için değil, twitlerinde kullandıkları ifadeler sebebiyle insanlar hakkında dava açılıyormuş.]

Cezaevleri çoktandır yetmediği için yenilerinin inşasına hızla devam ediliyor.

Var olan yasaları sosyal medya kullanıcılarını biraz daha cezalandıracak biçimde değiştirme niyeti olduğu da biliniyor.

TBMM’ye sunulan sosyal medyayı ceza korkusuyla biraz daha kullanılmaz hale getirmeyi amaçladığı her halinden belli olan yeni sosyal medya yasa teklifi ile tam da bu yapılmak isteniyor.

Mesela şu madde (m. 29):

“Sırf halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”

İktidar seçime giden yolda eleştirileri kısıtlamak için böyle bir düzenleme yapmak istiyor.

Peki ya iktidarı kaybeder, yeni hükümeti kuracak olan muhalefet cephesi şimdilerde engellemek istedikleri, seçim öncesinde aleyhlerine çalıştırılan yeni sosyal medya yasasını işletmeye devam ederse?

Muhalefeti zor duruma düşürmek için alınan bu ve bunun gibi tedbirler, bugünün iktidarı yarın muhalefete düştüğü ve yeniden iktidar olabilmek için çaba göstermeye başladığı ortamda kendisine karşı kullanılmayacak mı?

Demokratik ülkelerde iktidar ile muhalefet arasında geçişlilik bulunduğu için, siyasiler, ileride kendileri aleyhine kullanılabilecek türden düzenlemelerden kaçınırlar.

Bugünün iktidarına bu ince noktayı hatırlatmak istedim.

ΩΩΩΩ 

Reklam

44 YORUMLAR

  1. bu madde provokasyonları önlemek için yapılan bir düzenleme olsa gerek. sadece kötü niyetlilerin işine gelmez.
    “Sırf halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”

  2. Sayın yazar daha en baştan uyarmış:
    “Bugünün iktidarı yarın muhalefete düşebileceğini düşünerek hareket etse iyi olur”
    Yetmemiş tekrar yazmış:
    “Demokratik ülkelerde iktidar ile muhalefet arasında geçişlilik bulunduğu için, siyasiler, ileride kendileri aleyhine kullanılabilecek türden düzenlemelerden kaçınırlar.”
    Hangi demokratik ülkelerde böyle günübirlik ve kendine yontarak kanunlar yapılıyordur bilemiyorum ama bu düpedüz ahlaksız bir teklif gibi duruyor, öyle değil mi?

  3. (5)
    ….
    Çok şükür imanlıydılar, ama, ezberine yetmedi!
    Vahim bir hata olmalıydı! neydi; kimse akıl etmedi!

    Bazıları Allah’ın rızasını sadece “sadaka” sandılar,
    Bazıları işin içinde iş varken yüzeyselliğe saplandılar…
    ….

    • (6)
      ….
      Vesile olanlar vardı tabi, sona ve yeni başlangıça,
      “Monkey see, monkey do” takımı; abone “Haç”a

      “Maymun gördüğünü yapar”! böylesine telakki,
      Çetin ceviz ruhundan kopuk, sözde ittihat ve terakki!
      ….

  4. (4)
    ….
    Ne kadar övünseler o günle, azdır, kendileri,
    Her üç adımdan bugün, ikisi geri biri ileri!

    Beyim!! hala Osmanlı’yla övünmek yerine,
    Aynaya bak! bir göz at pejmurde şu haline!
    ….

  5. Sayın Erdoğan, duyduk ki ülkeden kaçmaya hazırlanıyorsunuz! Siyasi hayatınız boyunca bu ülkeye ve millete büyük hizmetler ettiniz. 1994’te çamur, çukur, çöp ve pis kokular içinde aldığınız İstanbul’u üç yılda kimsenin hayal edemeyeceği bir şehir haline getirdiniz. Bu başarılarınız karşılıksız kalmadı, hizmetinizin dördüncü yılında kendinizi Pınarhisar Cezaevi’nde buldunuz.

    Cezaevinde de boş durmadınız. Türkiye’yi yeniden inşa etme hazırlıkları başlattınız. Kadronuzu belirleyip, programınızı yapıp yepyeni bir heyecanla cezaevinden çıktınız. Çıkar çıkmaz, partinizi kurdunuz ve bir yıl sonra da iktidara taşıdınız. Partiniz tek başına iktidar olurken, siz idamla yargılanıyordunuz.

    Muhtar bile olmanızı istemiyorlardı! Yine de bütün engelleri aşa aşa Başbakan oldunuz. 28 Şubat vesayetinin tüm şiddetiyle devam ettiği dönemde, mücadeleden vazgeçmediniz. Yetmedi, “Sizi Cumhurbaşkanı seçtirmeyiz” dediler. Siz ise cumhurbaşkanı seçme yetkisini onlardan alarak millete verdiniz.

    E-muhtıra yayınladılar, yayınladıklarına pişman ettiniz. Cumhuriyet Mitingleri düzenleyip “Orduyu göreve” davet ettiler, eyvallah etmediniz. Partinizi kapatmaya kalkıştılar, milim geri adım atmadınız. Aksine 12 Eylül darbecilerinden hesap sordunuz. Ardından 28 Şubat’ın kudretli vesayetçilerini Türk adaletinin önüne çıkardınız.

    ‘Vesayet’i saf dışı bıraktıkça ‘şer’ odaklarından yeni hamleler geldi. 50 yıldır küresel istihbarat örgütleri adına faaliyette olan Fetullahçı Terör Örgütünü sahneye sürdüler. FETÖ, kendini gizleyerek, Gezi’yi örgütledi, amacına ulaşamayınca Polis-Yargı kanadını harekete geçirdi. 17-25 Aralık’ta polis ve yargıçlar, örgüt adına darbeye kalkıştı, cevaplarını aldılar.

    KAÇMADIĞI İÇİN Mİ VURMAYA KALKTINIZ?

    Hile ve fitneyle yapamadıklarını açıktan yapmaya karar verip, 15 Temmuz’da alenen darbe ve işgal girişimine cüret ettiler. Birileri, o gece, sizin için, “Filanca yere kaçtı” yalanını dillendirirken, Fetullahçı teröristler, Türkiye semalarında, -içinde bulunduğunuz uçağı bulup vurmak için- gece görüş gözlüğü ile üzerinde ‘Cumhurbaşkanlığı’ yazan uçağı arıyordu.

    Çağırdınız, millet meydanlara indi, siz de milletinizle kucaklaşmak için Kılıçdaroğlu’nun tankların aralarından sıvışıp kaçtığı Atatürk Havalimanı’na indiniz. O gece milletin desteğiyle darbeler zincirini kırarak, 27 Mayıs ile başlayan darbeler dönemini tarihin karanlık sayfalarına gönderdiniz.

    Pes etmediler, etmeyecekler de. Önce ekonomik kiriz için finansal terör saldırıları başlattılar. Ardından da yıllarca makam-mevki sahibi yaptığınız siyasi münafıkları sahaya sürdüler. Kimi parti kurdu, kimi parti değiştirdi, kimi de sinsice sırasını beklemeye başladı. Masa kurdular, masa dağıttılar, kılıktan kılığa girdiler.

    Size bugün “Kaçacak” iftirasını atan Kemal Kılıçdaroğlu, 2014’te Fetullahçı terör örgütü televizyonunun Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu’nun programında da “Kaçacak” iftirasını atmıştı. O zaman da siz yurdunuzda kaldınız. Kılıçdaroğlu’nun beyan verdiği Fetullahçı televizyoncu dâhil, FETÖ’nün bütün elebaşları ise kaçmıştı.

    12 Eylül ve 28 Şubat darbecilerini yargı önünü çıkardınız. 27 Mayıs rejimini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile tarihe gömdünüz. 27 Mayıs mağdurlarının yaralarının sarılması için yasal düzenleme yaptınız. Ne söylesek, ne yapsak hakkınızı teslim edemeyiz Sayın Cumhurbaşkanım. Ama madem kaçacaksınız! Son bir iyilik yapın bize.

    Sayın Erdoğan, 15 Temmuz gecesi kim kiminle beraberdi, kim kimi aradı, kim kime doğru koştu, kimler bir araya geldi, kimler bir aradayken ayrıldı. HTS kayıtları ve baz istasyonu sinyalleri ne diyor. Bugünkü Yuvarlak Masa o gün kare miydi, dikdörtgen miydi, sanal mıydı, gerçek miydi? Bize bir iyilik daha yapın, bu durumu ortaya çıkarıp öyle kaçın ne olur!..

  6. Erdoğan ne zaman dışarda sıkış’sa İçeride bir laf ediyor gúndemi tamamen değiştiriyor.

    Dünyada uluslar arası eşi görülmemış ……. (Adını siz koyun) belaları Türkiye’nin başına 2010’dan sonra İRANİN DOSTU MİLLİ GÖRÜŞÇULERİN GÖMLEK DEĞİŞTİRMİŞ viziyonu AKP getirdi.

    Diktatörlerin úlkesinde Gündemi Liderler belirler. Birde hırsızlığı bırakalım modern zamanda zaten onunda ismi değişti (kayyum) oldu..!!??
    Seçimde bırakalım. Şu anda savaştan bahs ediliyor! Neden ACABA.

    Şu yolsuzluklardan bahsedelim.
    Allah Rızası için miliyonda bir olsa dahi şu Gavur dediğiniz gazetecilerden ve halklardan insanlık öğrenelim.

    ABD mahkemeleri Türkiye’nin İran devletinin adeta maşası olmasından dolayı ortaya çıkartılan 2. Bir (hatta daha da vahim) Rıza Zaraf
    darbesi gibi! Selam Tevhid darbesin’den bahs edelim.

    Yazarlar birazad “Selam tevhit ordusu” olayınin vereceği zarar hakkında yazı yasinlar. Hatta Muhalefet’inde bunu irdelemesi gerekirken hiç sesleri çıkmıyor.
    Kopi
    *********
    .ERDOĞAN: SELAM ÖRGÜTÜ DİYE BİR ÖRGÜT UYDURMUŞLAR O günlerde 30 Mart yerel seçimleri nedeniyle Türkiye genelinde il il dolaşarak seçim çalışması yürüten Başbakan Recep Tayip Erdoğan da, STAR ve Yeni Şafak gazetelerinin manşetine taşıdığı bu haberlere ilişkin açıklamalar yaptı. 11 Mart 2014 tarihinde Bitlis’te vatandaşlara seslenen Erdoğan “Valiyi, korumaları, memurları, AKP’nin, CHP’nin, MHP’nin il başkanlıklarını, bürokratları keyfi olarak dinlenmişler. Selam Örgütü diye bir örgüt uydurmuşlar. 3 bine yakın kişiyi 3 yıl dinlemişler.” İfadelerini kullandı.
    ********
    Eve Şu an ABD mahkemeleri bu örgütün Terõr örgütü olduğunu ve ve Türk yetkililerini kullanarak İran ambargosunu delerer ABD yi zarara soktuklarını isbatladılar ve ABD deki örgüt elemanlarını tutukladılar.
    Yarın onlar’da iftiracı olup temize çıkarlar olan bize olur. Türkiye İran’ın kara para aklama gibi bütün pisliklerini temizleme çöplüğü olmuş.

    Dış Güçleri Dışarda aramak yerine içerde çırıt atan ajanlar’in ülkesi AKP nin sadık dostu İRAN ve onlar ile iş birliği yapanlara bakarsanız Türkiye’nin 1#düşmanlarını kimler ve hangi devletler olduğunu õğrenırsınız.

    .https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/tevhid-selam-kudus-ordusu-davasinda-skandal-karar-28-subata-bagladilar-1806369

    Bu ülkede seçim olsa ne olmasa ne? Şu andaki özeliklede AKP den ayrılanlar her şeyi bilmelerine rağmen çıkıp açık açık konuşmuyorlar.
    Türkiye iflasını ilan etmek üzere.

  7. HAMDOLSUN YİNE BİRİNCİLİK!
    OECD verilerine göre 15 yaş üstü sigara kullanımında Dünya birinciliğini elde etmişiz.
    Sizlere önemli bir soru:
    Her dediğinin tersini yapan, dediklerinin tam tersi doğru olan birinin, “sigara karşıtlığı” konusunda çok hassas görüntü vermesi sigara kullandığının göstergesi ve kanıtı değil midir?
    Bu kişi gerçekten sigara içiyor ise ;
    –Verdiği sigara karşıtlığı görüntüsü ile neyi hedeflemektedir?
    –Nikotin ihtiyacı dışında, başka hangi ihtiyacını karşılamayı hedeflemektedir?
    –Yalan bir bağımlılık ise, söylem-eylem çelişkisi ile bu bağımlılık giderilebilir mi?
    –Yaptıklarının açıkça tersini söylemek suretiyle, yalan söyleme ihtiyacı da giderilmiş olur mu?

  8. Eğer hukukumuz ve yargı mensuplarımız, bir sahte hesabın arkasına gizlenerek herkese hakaretler yağdırabilen ve abuk subuk yorumlar yapma hakkını kendinde bulabilen birini koruyacaksa, AÇIK KİMLİKLERİYLE VE FOTOĞRAFLARIYLA sosyal medyada var olan insanları kim koruyacak?

    Bunun adı tam anlamıyla KÖPEKLERİ SALIP TAŞLARI BAĞLAMAK olmuyor mu?

  9. sayın yazar siyasetçi kendini kurtarır,
    muhalefetin hedefinde önce sen ve senin gibi sonradan dönse de eski akp liler var, uyandırayım, demedi deme

  10. Ender bey!
    Ben iktidarın baştan itibaren hukuksuzlu yoluna girdiğini iddia etmiyorum.
    Gücü eline geçirdiğinden emin olunca bu yola girdi.
    Bazılarını kucağa oturtursan sen de bazılarının kucağına oturmak zorunda kalırsın.
    Kim bu bazıları?
    Tabii ki kriminal tipler.
    Yapılanlara gelince;
    Tüm Cumhuriyet tarihi hükümetlerinin elinden 740 milyar dolar geçiyor.
    AKP hükümetlerinin elinden 3 trilyon dolar.
    Bu fatura ve blançoya göre:
    Hiçbir şey yapmadı sadece sattı zavdı yıktı desk yeridir

  11. seçim dün yapılıyor olsaydı, iyi olurdu, akp için.
    gelecekteki bir seçimden daha iyi olurdu, kesin.
    hayat şartları her geçen gün ağırlaşıyor ve ne kadar acı ki iktidar açlık yok diyerek ülke gerçeklerinden ne kadar uzak olduğunu her geçen gün daha çok gösteriyor, oysa alınan asgari ücretten memur ve emekli ücretlerine kadar her şey ortada değil mi? bu ülkede saptanan açlık ve yoksulluk sınırlarının rakamları belli değil mi?
    nasıl açlık yok diyebiliriz?
    açlık, hiç yemek bulamamak anlamına geldiği gibi, yeterli ve dengeli beslenememek anlamına da gelir, sağlıklı olmak adına geceleri yemek için manda yoğurdu, hurma ve bal bulamamak anlamına da gelir. sağlıklı beslenmeyip, et, süt, yoğurt, bal pahalı olduğu için yeterli protein alamayıp ekmekle makarnayla doyan insanlarda obez olurlar, obezite de türkiye avrupada 1. sırada, dünyada ilk 5te..
    vücut sağlıklı değilse, akıl, izan, temyiz, doğru düşünme sağlıklı kalabilir mi?
    döndük dolaştık, saraylarda yaşayanların halkın halinden anlamadığı, ya da anlamak istemediği zamanlara geri döndük.
    sonucun iktidarı kaybetmek olması kaçınılmaz değil mi bu durumda?
    seçimi kaybetmesi durumunda ise iktidarı teslim etmeyeceği söylenceleri bana kalırsa da karşılığı olmayan bir şey. maalesf bu ülkede ellerini arkada bağlayıp gezdiği için bir dünya metropolünün belediye başkanına soruşturma açılmak isteniyorda sandığı muhalefetin kazanması durumunda iktidarı teslim etmeyeceğiz diyenler bir istifa ile yetiniyorlar. bazı kesimlerin silahlandığına dair, hazırlıklar yapıldığına dair pek çok söylenti, iddia, komplo teorileri hiç durmadan ortalığa dökülüyor, bu beyanların en çok akp ye zarar verdiğini düşünüyorum, akp yi kriminize ediyorlar, bir iç savaşı göze alarak iktidarda kalmaya çalışacaklarını ifade ediyorlar. bizim gibi kutuplaşmış fakirleşmiş ülkelerde bunun sonuçlarının ne kadar ağır olduğu bilinmeyen bir şey mi? bu nüfusta bir ülkede neler olabileceği akla izana sığar mı? her şeyden önce ne sayın erdoğanın ne de akp nin böylesi bir çılgınlığa izin vereceğini düşünmek büyük bir haksızlık olur, şahsen onu ve partisini politikalarından dolayı eleştirmek en doğal hakkımız elbette ama canilikle suçlamak bunun bir parçası olamaz. ben böyle bir yolu tercih edeceklerine kesinlikle ihtimal vermiyorum.
    kaldı ki yapılabilir bir şey de değil, bunun için arkada çok büyük bir halk desteği gerekir, mısırda olduğu gibi, akp nin şu an böyle bir desteği olmadığı gibi, böyle bir durum karşısında olan desteğini de yitirir, hem iktidar da kalamaz hem çok fazla kan dökülür bunun vebalini kimse kaldıramaz. bu iddiaların hem temeli yok hem karşılığı yok, sandıktan muhalefet çıktığı anda, bütün bürokrat ve çalışanların yüzlerini yeni yönetime döneceğinden kimsenin kuşkusu olmasın, bunu en iyi iktidar biliyordur.
    yapabilecekleri yegane şey, şu an ellerinde bulunan gücü son ana kadar kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak olabilir, bunu da yapacaklardır lakin bir faydası olmayacak tam tersi bütün yanlış işler gibi eninde sonunda ilahi adalet terazisi ağır basacak ve yanlışlar sahiplerine yaptıklarının karşılığını ödetmek üzere geri dönecektir.
    hiç bir yanlış, yapanın yanına kar kalmamıştır ve kalmaz.

    boğaziçi üniversitesinin kayyumu naci inci ülkenin tek matematik araştırma merkezini kapattığı haberleri vardı basında. yakın bölge ülkeleri içindeki tek araştırma enstitüsü idi, matematik etkinliklerine ev sahipliği yapıyor, uluslararası çalıştay ve konferanslar düzenliyordu, 2006 dan beri tüm dünyadan matematikçileri ağırlıyormuş.
    kapatılmış.
    bir matematiksever olarak üzüldüm gerçekten.
    boğaziçi gibi nadide bir üniversitemizde olanlara bak,
    böyle karanlık bir zihniyetle karşı karşıyayız ve bunun acilen değiştirilmesi gerekiyor.

  12. ..”hangi kitabı okuyacağına, kiminle evleneceğine, nerede çalışacağına ve kime oy vereceğine karar verecek!”ti.. Hatta “seçim olmayabilir, gerek de yok”..
    Birileri bunların hayalini kuruyormuş sanırım dünyada, biryerlerde. Bu istekler pekte yabancı gelmedi ama..
    Eğer böyle olacaksa, biz boşuna..

  13. Seçimi kılpayı kim kaybeder kim iğne ucuyla kazanır halkın büyük çoğunluğu umursamaz.
    Zamanında anavatanı Ecevit’in yüzde yirmiden bire doğru seyehatini hatırlayan bile yok!
    Yeni baştan başlasalar bile başındaki baba ya can ım ciğerim diyebilirlerse eğer..
    O da yetmez, 👀’indeki ışığa da bakarlar😊
    Ha bu arada ellerindeki avantalı işler varsa bağzılarının,
    Eline alır uzun bişey çıkar sokağa..
    Sakın ha kendi başınıza birşey yapmaya kalkmayın.
    Güvenlik güçleri anında halleder. Merak etmeyin.

  14. Erdoğan Aç insan yok dedi MHP lideri bahçelinin askıda ekmek Kampanyasına destek vermesi nedir?

    • Seçim denince,
      bir sadaka kültürü, kutularla poşetlerle (alan elle veren elin birbirini bilemediği..) aldım verdim, köşe başında aşevleri kurulsun, herkese bin gayme verilsin..
      Bir de, herkes çalışacak, emeğinin alınterinin karşılığının tam ve adil olarak dağıtıldığı..
      (Yine hiçbir çocuğun yatağa aç girme riskinin akla bile gelmediği..)
      İki tür yol var.
      Oysaki şimdi,
      Birisi diyorki, hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek!
      O biri ise aç insan yok ki🤗
      Diyorlar!!!
      Yoh ise, askıda ekmek ne ola ki?
      (Bu bazı mahallelerde gerekli olabilecek bir tedbirdir) yönetim kısmısının bunu dillendirmesi…😊😊😊
      Yani abesle iştigal oluyor barboo.

      • Abes abi sokaklar başıboş kedi köpek kaynıyor, hayvan barınakları için de askıda ekmek kampanyası düzenlemek suç mu?
        Sokak hayvanları ağaçkökü mü yesinler?

    • Barboros; israfta hayır, hayırda israf yoktur!
      Şimdi anladın mı niye destek vermiş?

  15. (1)

    Aman Yarabbi! bu ne, hem de beşyüz bin kişi!
    Ortalık buram buram! yok mu güneşin başka işi!

    Mahşeri kalabalık yaşıyor, yaşatıyorken tarihi anı!
    Tek bir ağaç görünmüyor; sanki teyyare meydanı!
    ….

    • (2)
      ….
      Ne de kalın Osmanlı kostümü giymiş birileri,
      Derken bir ses! “ver Mehteri!” iki ileri bir geri!

      Uygun adım marş! böyle ilerlediği için Osmanlı,
      Nostaljik torunlarının gözünde bakın hala şanlı!
      ….

  16. Akp nin gerçekten muhalefet olacağını veya iktidarı bırakacağını zannediyorsanız gerçekten çok safsınız. Öyle olmadığınızı umuyorum. İçte dışta milyonlarca insana zulmettiler. Kürt açılımı suriye iç savası şaibeli 15 temmuz libyaya müdahele, özerk kurumları arka bahçe gibi kullanmalar vs vs vs gölge paralel bir devlet oldular ve suça bulaştılar.

    • İktidarı bırakacaklar elbette. Başka seçenekleri olmayacak. Suçları varsa da bağımsız mahkemelerde yargılanırlar. İktidarı bırakmayacakları bir safsata. Demokrasi bu sefer de isleyecek ve kuzu kuzu gidecekler. Türkiye’de hiç bir iktidar gitmemeyi denemedi, bu kadar çeşitliliğin ve partinin olduğu bir ülkede bunu yapamazlar. İstanbul’da denediler duvara çarptılar. Bir daha buna girişemezler. Bu biraz da dikta heveslilerin ve iktidara hiç bir zaman gelme şansları olmayanların yaydığı bir iddia. Akp bugüne kadar öyle veya böyle seçmen iradesine saygı duydu. Sonucu etkilemek için yaptıkları her zaman demokratik değildi. Ama sonuca uydu hep. Hakkını teslim edelim. Bu seçimler barışçıl bir şekilde devir teslim yapılacağı bir seçim olacak. Buna çalışmak hepimizin görevi. Son olarak Kürt açılımı Akp’nin doğru yaptığı pek çok şeyden birisiydi. Maalesef araya kediler girdi ve sonuçlandırılmadı. Kürt meselesi, azınlıklar ve göçmenler meselesi hala bu ülkenin aşamadığı çok önemli problemler. Yeni iktidar olmaya namzet muhalefet partileri bu can yakıcı problemleri konuşmak ve çözüm getirmek zorundalar. Çözümsüzlük en büyük problem. Problem yok diye kafamızı kuma gömmeye devam etme lüksümüz yok.

  17. EN YANLIŞA MECBUR VE MAHKÛMLAR
    Buradan, iktidarla ilgili başlıktaki hüküm cümlesini tahminime göre dile getiren ilk kişiyim.
    Yada, bu netlikte ve bu kadar yalın.
    Tarihte, ülkemiz iktidarının girdiği hukuksuzluk yoluna giren tüm iktidarlar hangi yanlışları yapmış daha doğrusu yapmak zorunda kalmış ise ülkemiz iktidarı da aynısını yapacak.
    Öncelikle doğru yapma imkan ve ihtimalleri sıfır(0).
    Tesadüfen bile doğru yapamazlar.
    Bunun için tüm önlemleri itina ile aldılar.
    Doğrunun yanından-semtinden bile geçemezler.
    Artık “az yanlış” bile kesmez.
    Artık en yanlış, en mükemmel yanlış.

    • Bir iktidar tamamen yanlış yada doğru yapmaz, yaptığı doğrular da yanlışlar da vardır. Akp bu ülkede pek çok doğru şeyi yaptı. Sosyal devlet özelliğini artırdı örneğin. İnsanlar rahatça sağlık hizmetlerini alabiliyorlar. Gelirleri çok düşük olsa bile. Bunlar bazı gelişmiş ülkelerde bile lüks. Her yıl yüzbinlerce insan yurt dışından Türkiye’ye sağlık turizmi için geliyor bu sebeplerle. Yapılan alt yapı hizmetleri çok önemli. Heryere uçakla trenle ulaşabiliyorsunuz. Bu hizmetler daha az borçla yapılabilirdi ama yine de hizmet ve uzun vadede ülkenin gelişmişliğine katkı veren şeyler bunlar. O yüzden toptan yanlış demiyoruz. Herkes durumunu tartıyor. Halen bu ülkede her 3-4 kişiden birisi bu partiyi tercih ediyor, demek ki durumundan memnun. Ülkenin tamamına ve daha büyük çoğunluğa hitap edebilseydi kalmaya devam edebilirdi. Ama yapılan hesapsız işler şimdi Akp’yi zora soktu ve gitme zamanı geldi. İlerde tekrar düzeltirler durumlarını yine gelirler. O zamana kadar mola verecekler. Birileri yaptıkları hukuksuz işlerden dolayı yargılanacak elbette. Ama her iktidar buna hazır olmalı zaten. Demokrasinin gereği bu.

      • Erdoğan hükümetine gösterdiğiniz bu şefkati ülkesinin ve milletinin menfaatinden başka bir şey düşünmeyen insanlara da gösterebildiğiz zaman demokrasiden söz edebilirsiniz.

        Seçim zamanı Kürt açılımı ilan edip seçimlerden sonra da Kürtlerle müzakere masasını deviren iktidarı aklarken araya soktuğunuz kara kedi ile hayali bir suçlu icad edip suçu da hiç alakasız insanlara yaftaladığınızda demokrat olmuyorsunuz maalesef. suçluyu koruyup masumu cezalandırmış olmanız en büyük suçtur kanaatimce.

        • Sayın Ender güzel bir yorum yapmış. Demokrasi iyi bir yiyecektir karpuz 🍉 gibi mesela. Elinden kaydımı çat diye çatlar. Kabak aşısını çok kaçırır, ayarını bilmeden basarsan kabak tadı verir.
          Yani demem o ki, kabak tadı vermemesi için karpuzun, baştan yanlışı bulup düzeltseler…
          Mesela Avrupa’da Kürtlere şöyle yapıyorlar böyle öldürüyorlar diyenlere;
          Hayıırrr!!! TR ‘de demokrasi var, yeni geldi, Diyarbakır dan en büyük olanı çıkıyor..
          Diyemezler mi???
          Dağdaki kişiye demokrasi momokrasi vız gelir tırıs gider.
          Ona, eşkiya, kaçak, suçlu, aranan, hatta belkide terörist deniyor genelde!
          Ama bizde demokrasi var…
          mahkemede terörist yada fotö, pökoko, yekipo örgütlerine mensup olduğu tespit edilip ceza almamışsa..
          Biz bişey diyemeyiz🤗
          Ama, aeropalılar birşeyi arka gözlerinden görüp bizim insanımıza iftira atabiliyor!
          Bence suçlular: Avrupalı bu iftiracılar.

        • İktidar kararnameler ile bir grup insanı hukuksuz bir şekilde cezalandırıyor. Bunun yanlış olduğunu söyledim. Yapılması gereken suçun tanımlanması ve hukuki bir süreçle yargılanmaları eğer suç varsa. Bunun neden yapılmadığını da söyledim. İktidar aynı suçları işlemeye ve işletmeye devam ediyor. FETÖ türevleri bunu yapıyor diye de söyledim. Şu anda FETÖ ne yapıyorduysa aynısını başka gruplar yapıyor iktidar himayesinde ve bunlar suç değil iktidara göre. Bana göre suç. Var olan kanunlara göre de suç. Örgütlü olarak kamu yönetimini ve kaynaklarını ele geçirmek suçtur. İktidar FETÖ mensuplarına bolca üyelikten ceza kesiyor. Bu elbette adaletsiz ve yanlış. Pek çok cemaat üyesi, yapılan suç eylemlerine katılmadığı halde, sadece üyelikten (üyelik suç değildi) ceza alıyor. Herkes suçuna göre yargılanmalı ve cezası varsa almalı. FETÖ baronları yaptıkları talanın sefasını çiftliklerinde sürüyorlar. Asıl yargılanması gereken onlar. Ama onlara dokunamıyorlar. Darbeyi planlayanlar da onlar. Bütün bir cemaati suçlu pozisyonuna itenler de onlar. Bunları kendi menfaatleri için yaptılar. Kendi paralel iktidarlarını sürdürmek adına gözü kara bu işe girdiler. Elbette vatan millet menfaati için yapmadılar. Darbeye girişen her asker de bu işten birinci derece sorumlu ve suçlu. Ancak örneğin köprüye gönderilen askeri öğrencilerin bu işi hangi bilinç düzeyinde yaptıklarını bilmiyoruz. Hepsi ömür boyu hapis aldı. İktidar bu yargılamaları çoğunlukla hukuksuz yaptı. Çünkü adalet bağımsız değil bu ülkede. Kavala’ya suç uydurulup ömür boyu hapis verildiği gibi. Onu oraya tılan irade öyle istiyormuş. Buna da adalet diyorlar, Akp’nin adaleti. Ama işte bir iktidar gider diğeri gelir adalet düzeni yeni baştan kurulur. İki ileri bir geri. Geriliğimizin sonucu.

        • İktidar Kürt açılımını birinci derecede kendi iktidarının devamı için yapıyordu elbette. Her iktidar böyle düşünür ve bu gayet normal. Kürt açılımında masanın devrilmesi aslında HDP yüzünden oldu. HDP seçime parti olarak girme kararı aldı. Bu açıkça HDP’nin iktidarı indirme kararı almasıydı. Erken bir karardı. Demokratikti elbette ama iktidarı tehdit ettiğinizde o da savunma mantığıyla gardını alır. Olan buydu. Ve maalesef barış süreci her iki tarafça heba edildi. Barış iki tarafça oynanacak bir dans. Birisi vazgeçince dans olmuyor artık. Bu sürece karşı olan devlet ve devlete hakim başka paralel güçler de vardı elbette. Hepsi altını oymak için dört elden gayret ettiler. Ben en az suçu iktidarda buluyorum. En azından bu işe girme cesareti gösterdi.

          • Türkiye’de devlet asla bir paralel devlete müsade etmez hiç bir zaman etmedi. Devlet Tireni cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan milli güvenlik kurulunda alınan kararlarla temel yol haritasını belirler ve MGK başkanı olan Cumhurbaşkanı kaptanlığında da yoluna devam eder. Milli güvenlik kurulu hiç bir zaman kendine paralel bir devlet istemez ve buna asla göz yummaz. Kripto tipler paralel yapılanmalar artık adına başka ne diyorsanız x suç örgütü veya z yapılanması hepsi de milli güvenlik kurulunun yol haritasını belirlediği devletin yönetim araç ve gereçleridir.

            Devletin bütün birimlerine Cumhurbaşkanı başkanlık eder ve işleyişinden de Cumhurbaşkanı sorumludur. Cumhurbaşkanı’ndan başka hiç kimseyi suçlayamazsınız. Bu devletin bir vatandaşı olarak bir zararamı uğradınız, sizi kim zarara uğrattıysa onu dava edebilirsiniz. Eğer hakkınızı ararken yetkili merciler size cevap vermiyor hakkınızı teslim etmiyorsa gene kimseden şikayet edemezsiniz. Sorumlu tek bir kişi vardır o da cumhurbaşkanıdır. O sizin hakkınız olana kavuşmaya engel oluyordur.

          • Cumhurbaşkanı da idari tasarruf hakkını kullanarak devleti yönettiği için onu da suçlayamazsınız. Kala kala kendinizden başka suçlayacak kimse kalmaz.

  18. Bu durum , bir zamanlar , CHP ile DP arasında ayniyle vaki olmuş idi !
    DP , 1950 de iktidara gelince , muhalefette iken kendileri aleyhinde yapılan bütün düzenlemeleri ,CHP ye karşı tepe tepe kullanmıştır.
    Hatta onlarla yetinmemiş daha da ağırlaştırma yoluna gitmis , bu da onların sonunu getirmişti.
    M.Akif ‘ Tarih tekerrürden ibarettir derler , ibret alınsaydı hiç tekerrür eder miydi ‘ der.
    Bizim zaten bir türlü iki yakamızın bir araya gelmeyişinin en büyük nedeni de budur !
    Selamlar saygılar

    • Sayın namlu tarih tekerrür eder etmez bilmem ama her devirde taraflardan bi tanesi niyeyse hep chp oluyor sanki, ne dersiniz?

  19. Kaybedilen seçime direnmekle darbe girişimi arasında ne fark var?

    Ikisi de milli iradeye karşı çıkmak değil mi?

    • Milli iradeyi gasp ettiğini düşünüyor iktidar. Ama kazın ayağı öyle değil. Tıpış tıpış Londra’nın yollarını tutacaklar. Ama bu yolsuzlara zırnık verilmeyecek. Zamanı geldi.

    • Eksik te olsa bir şey çağrıştırmış size. Darbeden farkı,
      -birisi gücü ele geçirip koltuğa oturduğunda ne yapacak ise ne planlıyorsa ona göre yürür!
      -Mevcut durumda ise “elindeki gücü kaybedeceğini düşünen” birileri çıkarsa….
      *Sonuçta:
      Bu düzenden beslenenlere,
      Siz yanlış yapmadıysanız!!!
      Size birşey olmaz!!!
      Söylemi gerekebilir! Zannımca 🤗

      • Kendisine karṣı yapılan darbe giriṣiminin davalarında 1634 sanığın ağırlaṣtırılmıs müebbet hapis cezası aldığı bir iktidar (diğer cezaları saymıyorum), seҫimi kaybettiği halde iktidarda kalmayı nasıl aklından geҫirebilir?

        Darbe ve iktidardan gitmemek farklı eylemler olabilir. Netice olarak ama ikisi de aynı yolun yolcusu. Amaҫ aynı amaҫ.

    • Almancı arkadaş, yani şimdi belarusta seçim sonuçlarına karşı çıkanlar bir darbe girişiminde mi bulunmuş oluyorlar?
      Daha geçenlerde seçimleri kazanmış diye önceleri otokrat otokrat deyip durduğunuz macar orbanı yağlayıp ballamıştınız, şimdi de sıra lukaszenkoya mı geldi?
      Nasıl olsa tutarlı olmak şart değil, öyle mi?

      • H. Gayret,
        Kaybedilen seҫimi kabul etmeyip iktidarda kalmak isteyenlere, yaptıklarının darbe giriṣiminde olduğu gibi milli iradeye kaṣı ҫıkmak, hesabını da soracak hakimler olduğunu hatırlatmakta fayda var.

        Orban‘ gelince,
        Orban ifade özgürlüğünü kısıtlayan, insan haklarına saygısı olmayan bir otokrat.

        Fakat Orban Erdoğan’ın yaptığı hatayı yapmadı. Faizi düṣürmedi yükseltti.

        Demek istediğim, Türkiye’deki Erdoğan zamlarına benzer Orban zamları macaristan’da yok.

        Bu nedenle de Orban seҫimleri kazandı.

        Inṣallah bir dahaki seҫimi kaybeder.

    • Seçim sonucuna itiraz etmek başka, sonucu kabul etmemek başka elbette. İktidar örneğin İstanbul’da mesnetsiz bir şekilde sonuca itiraz etti, ama çıkan sonucu kabul etti sonunda. Akp şimdiye kadar seçimlere saygılı oldu. Bundan sonra da farklı olmaz. Seçimlere en saygılı, ve seçimleri en çok önemseyen ve en çok çalışan parti olduklarını da düşünüyorum. Keşke muhalefet de onlar kadar bu işe asılsaydı zamanında. Demokrasimiz bu hallerde olmazdı.

Yoruma kapalı.