Bugün seçim olsa sandıktan muzaffer çıkacağını düşünüyor muhalefet.. Acaba?

36
Reklam

İster zamanında yapılsın ister tarihi öne alınsın, sonuçta her gün seçime biraz daha yaklaşıyoruz. İnsanların seçimi bekledikleri her hallerinden belli oluyor. 

Seçimle birlikte beklenen ise, köklü bir değişiklik…

Muhalefet bunu ‘parlamenter sisteme dönüş arzusu’ olarak algılıyor ve bunun üzerinden siyaset geliştiriyor.

Yanlış bir tutum değil bu. 2017 yılında yapılan referandumla kabul edilen ve 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında hayata geçen ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ ile beklenen -daha doğrusu sistemi takdim edenlerin vaat ettikleri- gerçekleşmedi.

Tersine, çabuklaşacağı sanılan kararlar daha zor alınıyor. Bu arada bütün göstergeler de süreç içerisinde kötüden daha kötüye doğru yol aldı.

Herkes bunu kendi özelinde fark ediyor.

Kimi çarşı-pazar alışverişlerinde, kimi de iş ararken…

Tartışılması gereken

Reklam

Bugün seçim olacak diyelim, sandık başına giden seçmenler hangi güdülerle kimden yana oy kullanacaklar? İktidar ülkeyi iyi yönetemiyor diye muhalefete mi, yoksa muhalefet iktidar olduğunda ülkeyi daha iyi yönetemeyecek ve eskiden yaşanan yanlışlıklar tekrarlanacak düşüncesiyle iktidar cephesine mi oy verilecek?

Soru bu.

Görebildiğim kadarıyla, muhalefeti oluşturan partiler, iktidarın yıprandığı ve bu yüzden oyların kendilerine doğru yöneldiği tespitine fena halde kendilerini yoğunlaştırmış görünüyorlar. Bunun kendileri için yeterli bir motivasyon olduğu kanaati muhalefet saflarında ve muhalefet cephesi içerisinde yer aldığı varsayılan medyaya yansıyan söylemlerde kendini belli eden bir kabul.

AK Parti’ye veya ortağı MHP’ye oy vermiş olan kitleler, ülkede pek çok alanda devasa boyutlara ulaşmış herkesi etkileyen sorunlara bakıp, “Oyumuz bu defa muhalefete” diyecek ve ‘Millet İttifakı’ içerisinde yer alan veya dışında kalıp mevcut iktidarı eleştiren partilere şans tanıyacaklar…

Genel kabulün bu olduğu anlaşılıyor.

CHP, İYİ Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi liderleri, Allah’ları var, -eskilerin deyimiyle- ayakta demir çarık, elde demir asa, her gün ülkenin bir yerinde vatandaşlara muhatap oluyorlar.

Liderler sayıları 5 milyonu bulan ilk kez oy kullanacak genç seçmenleri de ihmal etmiyor, onları etkileyeceğini düşündükleri temasları sürdürüyorlar.

Yeterli mi?

Reklam

Daha açık bir ifadeyle sorumu yineleyeyim: İktidarın zaafları muhalefetin başarısı için yeterli mi?

Sorumdan kuşkum seziliyorsa sezgi doğrudur.

Kuşkuluyum.

Cüzdanda saklanacak yazılar

Bu konuda duyduğum kuşkuyu başkalarının da paylaştığını görüyor ve seviniyorum.

Mehmet Ocaktan’ın son yazısı göz açıcı.

Aktarayım:

“Başta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere bütün muhalefet liderlerinin özellikle din ve diyanet konusunda son derece dikkatli bir dil kullanmaları gerekiyor. Çünkü bu muhalefete kurulan çok net bir tuzaktır. 128 milyar doların nereye gittiğini hala izah edemeyen, zamları, hayat pahalılığını önleyemeyen, enflasyona, 10 milyonu bulan işsizlere çare üretemeyen, yangın ve sel felaketleri karşısında çaresizlik yaşayan, yolsuzluk algısını bir türlü üzerinden atamayan iktidar için dini değerleri pazarlamaktan başka bir çıkış yolu yoktur. Bu yolun açıkça dine haksızlık olduğunu bile bile kullanmaktan da çekinmeyecektir.

Ve özellikle ‘din dili’ konusunda zaaflarının olduğuna inandığı CHP’nin bu konuda sert muhalefet yapmasını beklemektedir. Böylece iktidar ‘İşte CHP bu, bunlar zaten din düşmanı’ şeklindeki ezberini tekrarlayıp önemli bir avantaj üstünlüğü elde etmeyi hesaplamaktadır. Neyse ki Kılıçdaroğlu tehlikenin farkındadır, nitekim geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada ‘Bu bir tuzaktır, bu tuzağa gelmeyeceğiz’ diyerek hassasiyetini ortaya koymuştur.

Ancak soldaki bazı medya kuruluşlarının aynı hassasiyeti taşıdıklarını söylemek biraz zor.”

Muhalefet cephesini koruyup kollayan bir medya da var artık ve muhalif gazeteler ile kanallardan yapılan yayınlar Ocaktan’ın yazısında ‘tuzak’ olarak ifade edilen yanlışlığa fazlasıyla düşüldüğünün örnekleriyle dolu.

Aynı konuda bir başka uyarıcı gözlem de bugün Yıldıray Oğur’dan geldi.

Onu da aktarayım:

“Muhalefeti destekleyen medya 2023’de iktidara talip bir ittifakın medyası gibi değil, hala 2011’de AK Parti karşısında yenik düşmüş, eski rejimi savunan öfkeli bir rövanşist medya gibi davranıyor.

Muhalefetin hala farklı kesimlere kapılarını açan 90’ların bir Yeni Şafak’ı, Kanal 7’si yok. Cumhuriyet gazetesi iktidara muhalif liberal, sol entelektüelleri bile bünyesinde barındırmayı başaramadı. Sözcü gazetesi 2011’deki Sözcü gazetesinden farksız bir yayın çizgisinde.

Muhalefet medyası yeni bir merkez inşa edecek esneklikten uzakta, tek sesli, kapılarını muhalefet partilerinin ulaşmaya çalıştığı kesimlere kapatmış, eski kavgaların, hesaplaşmaların peşinden gidiyor.”

Örneği şöyle veriyor Oğur: “Örneğin seküler medyada Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü özeleştirisini yapabilmiş tek bir aktör bile çıkmadı.”

Buraya aktardıklarım her satırı dikkatle okunmayı hak eden iki yazıdan birer kırıntı. Muhalefet partilerinin liderleri her iki yazıyı ara sıra göz atmak üzere cüzdanlarında taşısalar yerinde bir iş yapmış olurlar.

“Muhalefetin sözü edilmeye değer tek bir ‘yandaş’ gazetesi veya TV kanalı bulunmasaydı daha iyiydi” denilebilecek bir durum var bugün.

Yıldıray Oğur’un AK Parti’yi iktidara taşıyan siyasi havada önemli etkileri bulunduğunu vurguladığı ‘Yeni Şafak’ gazetesi ile ‘Kanal-7’, 2000 yılı Türkiyesi’nde geniş medya çölü içerisinde küçücük birer vahaydı. “Yok” mesabesinde bir medya gücü AK Parti’ye yön göstermekteydi. Oğur’un yazısında işaret ettiği gibi, Yeni Şafak’ta ortak noktaları ‘demokrasi’ olan değişik eğilimden kalemler vardı, Kanal-7 ise ekranını her düşünceden aydına açık tutmaktaydı.

Bugün muhalefetin medyası -tıpkı iktidarın medyası gibi- çok seslilikten uzak.

İktidarın zaaflarına dayalı bir söylemle gidilecek seçimde sandıktan zafer çıkmasını bekleyen bir muhalefet beklediği sonucu alamayabilir.

Önüne çıkacak tuzaklara onu medyası düşürebilir.

ΩΩΩΩ

Reklam

36 YORUMLAR

  1. Sayın yazar “Bugün muhalefetin medyası -tıpkı iktidarın medyası gibi- çok seslilikten uzak.” buyurmuş ama yine de haksızlık etmiş de olmayalım;
    kanımca muhalefet yanlısı medya iktidar yanlısı olan medyaya göre çok daha samimi ve cansiperane bir mücadele sergiliyor!
    Öyle ki çoğu zaman eylemden aciz bezgin muhalefetimizi de sırtına alıp taşıyan anaç bir muhalif medyamız ama gel gör ki içi geçmiş tabela patileriyle siyasi mücadele de işte ancak bu kadar oluyor; haber spikerinden parti genelbaşkanı gibi demeçler dinlersiniz,
    dört portakala kim takar spiker parçasını…

  2. Muhafazakarlık: Daha belirgin bir anlamda ilgili toplumun içinde bulunduğu çağın gereklerini göz ardı etmeksizin, geçmişten gelen tarihsel, kültürel ve uygar birikimlerini kaybetmeden, kısaca öz dinamiklerinin değişmesine karşı direnç gösteren, toplumsal-kültürel değerlerin korunmasını savunan politik bir görüştür.

    Tarihsel, kültürel ve uygar birikimlerimiz, dürüstlük, adelet, çalışkanlık, yalan söylememe, hırsızlık yapmama, özü sözü bir olma.

    Muhafazakarlık kalmış, solcuda olsa dürüst çalışkan insanlarsa oyumu veririm.

    Oyum Kılıçdaroğluna, Ekrem imamoğluna, Mansur yavaşa özü sözü bir insanlar.

    Mevcut hükümette her türlü hile var.

  3. Bütün yorumları okudum , bir iki fanatik hariç tutulursa gerçekten çok güzel fikir ve düşünceler dile getirilmiş ; yani pek bir şey söylemeye gerek kalmamış , herkese teşekkürler!
    Ben de naçizane şunları eklemek istiyorum.
    Seçmenlerin bütün dünyada olduğu gibi her zaman isabetli kararlar vermedikleri bir gerçektir; ancak 3 Kasım 2002 seçimleri müstesna olarak görülebilir.
    Bunun yanında bizdeki özellikle seçim sistemlerinin pek kalıcı , sağlam ve demokratik olmaması ayrıca siyasi partilerin siyaset anlayışları daha doğrusu siyasetteki seviyesizlik, çürümüşlük veya ahlaki çöküntü maalesef çok iyi bir seçim sonucu elde edilmesine imkan vermemektedir .
    Bence durum bundan ibarettir ; çaresi nedir, pek olduğunu sanmıyorum , ancak olsa da çok ayrı , ümitsiz ve uzun bir konu !
    Herkese selamlar ,saygılar

    • Ali bey “Seçmenlerin bütün dünyada olduğu gibi her zaman isabetli kararlar vermedikleri bir gerçektir;” buyurmuşsunuz da; elhak öyledir!
      Ama bu “isabetli kararlar” derken kastınız nedir tam anlaşılmıyor, biraz açar mısınız?
      Savınıza dayalı olarak soruyorum; demokrasi dışı yönetimlerde devamlı “isabetli kararlar” mı veriliyordur sizce?

      • Merhaba H.Gayret kardeşim, ilginize teşekkür ederim.
        Demokrasi, insanoğlunun bu güne kadar bulduğu en iyi yönetim şeklidir ancak haliyle hiç kusursuz ve çok mükemmel de değildir !
        Demokrasinin en önemli şartı da halkın , kendini yönetecek olanları bir şekilde seçmesidir. Bu nedenle seçim , demokrasinin en önemli , en temel ve vazgeçilmez şartıdır .
        Demokrasinin de sağlam işleyebilmesi için ise seçmen ile seçim sistemleri ve seçilenler arasında çok sağlam, gerçekçi, isabetli ve hatasız bir ilişki kurulması gerekir ; bizde maalesef bu ilişki oldukça kötüdür ,bu nedenle sağlıklı ve isabetli yani gerçekçi sonuçlar alınamamaktadır .
        Benim burada vurgulamak istediğim konu budur , başka bir amaç yoktur .
        Selamlar, saygılar

  4. Chp ye kimse tuzal kuramaz. Chp zihniyeti çıkışları ve davranışlarıyla zaten kendi kendini engel olurlar sayın Koru.
    Son Belediye seçimlerinde çoğu büyükşehir belediyeleri almaları onların en büyük handikapı.
    Muhalefetteki söylemleri ile icraatın başına geldiklerindeki tutarsızlıklarını halk gözlemliyor. Halk şu anda deniyor zayen Chp yi. Chp belediyeleri böyle gittiği sürece sadece laf ürettiği sürece İktidarın korkmasına gerek yok zaten. Halk gaste maste medya mudya dinlemez. İcraata bakar.

  5. İktidar yorgun , bitik ve problem çözemez durumda , muhalefet ise hiç güven vermiyor. Millet kimi seçecek ? O da meçhul . Durum bu .

    • Merak etme millet yine çalışana yönelecek. Muhalefet laf ebesinden rol çalmış durumda. Millet güvenmediğini yine iktidara getirmez.

  6. Muhalefetin meselesi iktidarın yanlışlarına güvenip,bir şekilde iktidara gelmek ve sadece parlamenter sistemi geri getirmekle sınırlı değildir. Bu bakış açısı,kurulu düzenin biraz cilayla devam edeceği sinyalini vermek anlamına geliyor. Muhalefetin samimi sorgulamalar yapması,üzerindeki uyuşukluğu atması lazım. Mevcut adaletsizlikleri,hukuksuzlukları nasıl gidereceklerine dair kendilerinin de inandığı, aklı başında olanları da ikna edecek reçeteleri gözler önüne sermek yapacakları işlerden biri olmalı mesela.
    Hepten kaybolan hukuk zeminini nasıl inşa edecekler mesela? örneğin,şimdikinden iyi olan,fakat yine de çok da iyi yürümeyen eski hukuk zeminini sağlamak yeterli olacak mı onlar yönünden?
    Mahkemelerin adaletsiz kararlar verdiklerinden şikayet ederlerken,o mahkemelerin kararlarına esas aldıkları şimdiki iktidarın mantığını oluşturduğu 15 Temmuz gibi -kendilerinin bile açıklanamayan Meclis araştırma komisyonu raporuna düştükleri muhalefet şerhlerinden dahi anlaşılabilecek karanlık boşluklara rağmen- ne hikmetse o olayları kamuoyuna anlatılan şekliyle öylece kabul ettikleri olaylar üzerinden yürüyen adalet mantığından vazgeçeceklerini söyleyebilirler mi mesela?
    Bir taraftan mahkemelerin kararlarının adaletsizliklerinden dem vururlarken,aynı mahkemelerin temeli sorgulanmamış olaylara binaen kurdukları khklılara ilişkin mahkumiyetleri esas alıp kabul ederek o khklıları mağdur etmekten vazgeçebilecekler mi mesela?
    Devletin derinlikleriyle yüzleşebilecekler mi,yoksa ellerini eteklerini öperek günü yürütmeye devam edecekler mi mesela?
    Kuracakları sistemin mantığı bir öncekinin aynıysa yolsuzluklar,hukuksuzluklar devam eder gider bunu görebiliyorlar mı acaba?İktidarın yolsuzluklarından yakınırlarken, kendilerinin başında bulunduğu belediyelerde falan yerleşik rant uygulamalarının olmadığının ve olmayacağının garantisini verebiliyorlar mı,yoksa bize sadece şimdiki kadar yolsuzluk yapmayacaklarını mı vaad ediyorlar mesela?
    Ekonomiyi kör topal şimdikine kıyasla biraz düzene soktunuz diyelim,toplumun huzurunu sağlayacak,toplumsal dokunun birbiriyle uyuşabildiği bir zemini nasıl sağlayacaksınız mesela?
    Bunlar gibi sorulacak ve cevaplanması gereken onlarca temel mesele var ve muhalefetin de bu konularda kayda değer bir açıklama çabası bile gözlemlenmiyor. Muhalif medyadaki eski tüfek anlayışlar da ayrı bir sorgulanma konusu tabii…
    Neticede muhalefetin başını çekmesi gereken toplumsal bir zihniyet değişimi şart. Adalet temelinde bir zihniyet değişimi olmadığı müddetçe de toplum huzuru tesis edilemez;yani önce farkındalık lazım.

    Bir açıklama da bazı yorumcuların yazmamasıyla alakalı. Benim bir süre görüş beyan etmekten uzak kalışım,Bernar Bey’in hak vermediğim bir eleştirisine karşı verdiğim cevabım sonrasında kendisinin -yine gücenerek- terk-i diyar etmesine sebep olduğumu düşünmemden kaynaklanıyor;öyle veya böyle bu sebep olma durumu beni huzursuz da ediyor. Esasen ortada alınacak,gücenecek bir durum da göremiyorum;
    kendisi bana yönelik bir eleştiri ortaya koydu,ben aldım kendi değerlendirmemi yaptım ve o bana kaldı. Onun da kendisine yönelik eleştirimi bu haliyle olsun alıp,kendi yolunda devam etmesini beklerim. Ayrıca ben birkaç gündür farklı başlıklarla paylaşım yapıyorum (üslup zaten kendini belli ediyordur.). Bundan sonra da bu şekilde eskisi gibi ara ara yazmaya gayret edeceğim. Ancak bu durum H. Gayret’in,ortalığı yeşillendirmek için Uğur ismine sahip çıkmasına yol açmamalı,böyle bir durum olduğunda müdahalemi yapacağımı baştan belirtmiş olayım.

    • Valla hocam “(üslup zaten kendini belli ediyordur.).” demişsiniz de; üsluptan ziyade derme çatma cümlemsileriniz ve yaygın yazım/noktalama hatalarınız buradaki birçok arkadaşımızı hatırlatmıyor değil yani…

  7. ŞAŞIRDIK MI?
    Günlük;
    – Taahhüt edilen araç sayısı 75 bin,
    – Geçen araç sayısı 5 bin.
    Zafer havaalanına bakarsak tam isabet bile sayılabilir.
    15 TL lık bir şeyi hangi “düşman ” ülkeye 1000 TL ye satarsınız?
    Bir millet, bir ülke hangi motivasyonla bu kadar talan edilebilir?
    Muhalefet yapamaz diyenlere trol kardeşlerime soruyorum: Hangi muhalefet partisi bu derece soyabilir?
    Önemli not: Ben de bu muhalefetin Türkiye’nin problemlerini çözebileceğine inanmıyorum. Seçim olduğunda oyumu gözü kapalı muhalif birine vereceğim. Zira hiçbirisi bu kadar zarar veremez.

    • Sayın Y.K
      Bu saatten sonra bu iktidarın seçim kazanma şansı yok. Artık sonrasını düşünmemiz lazım;herkesin eli bize mahkum diye ondurmaz,öldürmez önceki eski düzeni devam ettirme sinyali veren muhalefet,bu kafayla seçimi kazansa bile güçlü bir şekilde kazanamaz ve sonuçta da kör topal yürüyen süründüren bir sistemle perişanlığımız az biraz farkla devam eder gider. Bu muhalefetin zihniyet yapısını değiştirmek üzere şimdiden zorlamamız lazım diye düşünüyorum.

      • Bu çöküş girdabı, sadece iktidarı değil, kaza süsü vererek en büyük destekçisi olan muhalefeti(bu muhalefete “yancı” diyorum) de (MHP yi tabii ki muhalefet saymıyorum) götürecek.
        Bu sadece bir temenni değil, aynı zamanda bir öngörüdür.
        Karadelikler yanına yaklaşan, hinterlandına giren herşeyi yutuyor. Işığı bile.
        Herşeyi yutan bir iktidarın oluşturduğu karadelik te, herşeyi yutacak.

  8. Malum kutuplaşmış halk ve medyaları… İki tarafta da değişmeyen, tahammülsüz, sevgisiz insanlar… Kendisi gibi düşünmeyen, oy atmayan kişilerden nefret eden bir toplum… Bu halkın örneklemesi olan siyasetçiler. Bu söylemleri, davranışları barındıran kişilere bakıyorsun. Sanırsın ki inanılmaz çalışkan, üretmeyi seven, tüm ahlaki değerleri taşıyanlar bunlar. Çalışmayı sevmiyoruz ama çok tüketmeyi ve iyisini tüketmeyi seviyoruz. Ulaşamayınca da kahrolsun iktidar, batsın ülke… Önce aile yapımız bozuldu ve gerisi geldi. Sevgisiz, saygısız, tahammülsüz, nursuz insanlarla dolu bir ülke olduk. Tabi nefret etmek sevmekten daha kolaydı. Kolayı çabuk başardık ve gerisi hızlı geliyor. Bu günler iyi günler. Rte gitse (-ki ilk seçimde gidici) diğeri gelse ne olur ? Bir şey değişmez hatta Rte kalsa da gitse de her şey daha beter olacak. Yaşayın, izleyin görün…

  9. ””’Göl ve barajlardaki kurumaya karşı harekete geçen Tarım Bakanlığı “yüzer güneş panelleri” projesini gündemine aldı. Pilot proje yürütülen Burdur Gölü’nde yüzer güneş panellerinin yüzde 54.76 buharlaşmayı azalttığı belirlendi.
    Bakanlığın uygun bulması halinde; 200 doğal göl, 822 adet baraj ve 507 göletten içme suyu olarak kullanılmayanların üzerine yüzer güneş panelleri kurulacak. Böylece hem su kaybı ve kuraklığın etkisi azaltılacak hem de milyarlarca TL’lik elektrik üretimi sağlanacak.!!!!
    BİZE BUNLAR LAZIM BIRAKIN ONUMU SEÇELİM BUNU MU SEÇELİM DİYE ENDİŞE ETMEYİ
    PROJE PROJE PROJE ÇÖZÜM ÇÖZÜM ÇÖZÜM
    GERİSİNİ BOŞVERİN.

  10. SÖZCÜ, CUMHURİYET, FOX TV ve benzerleri seçime kadar yayınlarına ara vererek kapansınlar, Millet İttifakı seçimi kazanır… 20 yıl önce de aynısını söylüyordum… Çünkü bunlar, gerçekten “İSLAM DÜŞMANI” ve AKP’yi İslamî zannedip, dinî değerler üzerinden eleştirerek, AKP’nin ekmeğine ballı yağ sürüyorlar… Bazen insanın aklına, bunlar AKP ile gizli bir anlaşma içindeler mi diye gelmiyor değil… Ya da tam geri zekalılar…

  11. Şike yoksa tüm spor karşılaşmaları bir seçimdir. İyi oynayan kazanır. Türkiye’de çok uzun süredir seçimler tiyatrodur. Parti içi demokrasi işletmeyen, liderlerin emir erlerinden oluşan siyasilerden demokrasi, hilesiz ve şaibesiz seçim beklemek saflıktır. Kumar oynayıp kaybetmedi ise yoksulluğa düşmüş eski veya yeni tek bir siyasetçi yoktur Türkiye’de. İstisnasız tüm siyasete soyunanlar (delegeler, hatta parti üyeleri dahil) yalnızca ve yalnızca kendinin ve sülalesinin ekonomik durumunu düzeltmeye odaklanmışlardır. Bu yüzden zamanında ya da öne çekilmiş bir seçim Türkiye’de hiç bir şeyi değiştirmeyecektir. Bu o kadar öyledir ki değişim yapması beklenecek kurumlardan (muhalefet partileri) hiç biri, hiç bir konuda şu yanlış, bunu şu şekilde düzelteceğiz şeklinde açıklama yapmaktan acizdirler. İktidar yanlışları öyle çoktur ki neyi nasıl düzelteceğinin farkında değildir. Hiç biri “MEVCUT YASALARIMIZI HERKESE EŞİT OLARAK UYGULAYACAĞIZ HERKESE ADALETLİ DAVRANACAĞIZ” bile diyememektedirler, kötü yasaları düzeltmek şöyle dursun. Adalet yoksa, ekonomin beş para etmez, adalet yoksa, eğitimin, gelir dağılımın da bozuk olur. Adalet yoksa kimsecikler (başta kendi halkın olmak üzere diğer ülkeler) sizi adam yerine koymaz, şimdi olduğu gibi.

  12. Medya açısından her iki ittifak ta 1-1 berabere; bu eşitliği sağlayan asıl öge “Bugün muhalefetin medyası -tıpkı iktidarın medyası gibi- çok seslilikten uzak.” olması.

    Peki, Cumhur ittifakın eksileri karşısında Millet ittifakın avantajı neler? İktidarın hükümet etmedeki başarısızlıkları karşısında yeni bir ilk seçimde seçmen, oylarını altın tepside bu ittifaka mı sunacak? Böyle bir havayı alan var mı?

    Millet ittifakının henüz “ittifak” ettiği de halka yansımış değil, yansımış olsa da seçim sonrası ittifakın nasıl şekilleneceği; yeniden koalisyonlar dönemine girilip girilmeyeceği endişesi yerli yerinde duruyor.

    Yeni sistemde, ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde kuvvetler ayrılığı işler olsa; Parlamento güçlendirilse, bağımsız bir yargı tesis edilse, denge denetim kurumları çalıştırılırsa bu sistemin devam etmesi eski-denenmiş parlamenter sisteme göre daha iyi mi olur’ diye bir zihin eksersizi yapmış olsa(ydı) muhalefet cenahı, halkı usandıracağı belli olan şappadanak yeniden bir sistem değişikliğine gitmektense, mezkur düzenlemelerle mevcut sisteme devam edileceği tezini işliyor olsa, millet ittifakı (her kesimden oy devşirebilecek bir liderle) önümüzdeki seçime daha bir güçlü ve avantajlı girmiş olmaz mıydı?

    (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, güçlü bir parlamentosu, bağımsız bir yargısı olmadığı için daha başarısız. Hoş, bu eski parlamenter sistemlerde de aynıyla vaki olandır; demek ülkemizin güçlü bir demokrasiye ihtiyacı ayan beyandır. Bunu sağlamadan sistemin adına ne derseniz deyin, başarılı olunamayacaktır.)

    İktidardan uzaklaşan ve uzaklaşacak olan kitleler sığınacağı limanın sakin ve güvenli olmasını da istiyor. Seçim sonrasını da hesap eden halk yağmurdan- selden kaçarken doluya tutulmayı da istemiyor. Millet ittifakı üyeleri -varsa medyası da- birbirlerine mesafe koyarak birlik görüntüsü vermeye çalışıyorlar ve halk bunu görüyor.

    Millet ittifakı, zamanında veya erken yapılacak olsun, aslında seçime az bir zamanın kaldığını görmeli. Baskın olsun, erken veya zamanında yapılacak olsun, aslında seçime az bir zaman var: Millet ittifakı hazırlığını tamamlamış olsaydı eğer, bu görüntüyü vermiş olsaydı eğer, iktidarın yakasına yapışarak seçim sandığının kurulmasına onu zorlayabilirdi. Sandığın kurulması, iktidarın keyfine göre değil muhalefetin, ülkenin içinde bulunduğu şartları öne sürerek zorlamasıyla olmalı. Bu “olabilirliği” gerçekleştirmenin şartı, milli ittifakın tez zamanda ete kemiğe bürünmesi ve mevcut sistemle gidilecek seçime liderini, cumhurbaşkanı adayını belli etmesidir.

    Güçlü bir ittifak ve belirlediği toplumun her kesiminden, her siyasi parti tabanından oy devşirebilecek güçlü bir cumhurbaşkanı adayı hiç beklemeden meydanları sallar ve sandığın kurulmasına hükümeti zorlar; ülkenin içinde bulunduğu kötü durumun daha fazla devam etmesinin önüne geçmiş olur. Bununla muhalefet ön almış olur.

    Bugün erken ya da baskın bir seçim kararı almış olsa hükümet, muhalefetin durumu nice olur.. Apar topar cumhurbaşkanı adayı belirlemeye çalışır, eli ayağı karışır değil mi? Neden? Çünkü; muhalefet seçime henüz hazır değil; “kervan yolda düzülür” taktiğiyle devam ediyor yoluna. Oysa muhalefet, kervanını çıkış noktasında düzmüş olmalı, kervan başısını da belirlemiş olmalı.

    Bu hengamda bütün yollar, millet ittifakının liderini, cumhurbaşkanı adayını belirleyerek ortaya çıkmasına çıkıyor.

    Güçlü ve her kesimden, her siyasi partinin tabanından oy devşirebilecek bir tecrübeli ismi bulmaya mecbur millet ittifakı. Artık işe buradan koyulmalı muhalefet.

    Şöyle de yapabilir muhalefet partileri liderleri: Güçlü ve her kesimden, her siyasi partinin tabanından oy devşirebilecek bir tecrübeli isimde karar kıldıktan sonra kendilerini kenarda tutarak (ülke çıkarına feragat, fedakarlık yaparak), üzerinde mutabık kaldıkları liderin, muhalefet patilerinin ikinci adamları veya alt kadrolarından belirleyeceği bir kadroya dışarıdan destek vererek, -tabiri caizse- bir “teknokratlar kabinesi” gibi bir oluşumla seçime gitmek.

    Yoksa iktidarın yığınca başarısızlığına rağmen yeni bir dönemi, denge-denetimi, gerçekç parlamentosu, gerçek yargısı olmayan ucube bir sistemle tekrar yaşamaya mecbur kalacağız.

    • Çok isabetli öneriler sayın Günay. Eğer millet ittifakının adayı zaten belli ise! İsterse son dakika belirlesin duyursun!
      Ama demokrasi dersi verilecekse,
      şimdiden belli olmalı ve yol yordam plan program hatta gölge bakan gölge vekil bile belli olmalı ki, millet☺️ neyi seçeceğini görüp, iyi ce bellemeli.

  13. gencler umitsiz. gencler bikmiş. gençler işsiz. gençler harçliksiz. gençler sahipsiz. gençler.at gibi sinavdan sinava koşturulmaktan bitkin…
    gençler kendilerini anlayacak olan genç liderler istiyor.

    • Gençler görüyor merak etme kimin hizmet yapıp yapmadığını. Sizin çevrenin gençleri hazırlokmacı anlaşılan. Kendin mi zannettin onları yolcu.

  14. ””ABD’de geçen ay kalp krizi geçiren 73 yaşındaki kişinin hastanelerdeki yoğun bakım ünitelerinde boş yatak bulunamadığı için öldüğü bildirildi.
    Ray DeMonia’nın ailesi, verdikleri ölüm ilanında DeMonia’nın kaldırıldığı Alabama’daki hastanenin 3 eyaletteki 43 hastaneyle temasa geçerek yoğun bakım ünitesi aradığını ve ancak 300 kilometre ötedeki Mississippi eyaletinde bir ünite bulunduğunu kaydetti.
    Tüm yoğun bakım ünitelerinin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) hastalarıyla dolu olduğunu ifade eden aile, ölüm ilanında DeMonia’nın anısına hastanelerde Kovid-19 dışındaki hastalara yer açılabilmesi için herkesi aşı olmaya çağırdı.””
    ALLAH DEVLETİMİZE ZEVAL VERMESİN .

  15. FATİHİN TORUNU

    chp liler herkesin çetelesini tutmuş, ak partililerin çocuklarından bile intikam alacaklarını söylüyorlar, açık açık yazıyorlar bunu. Yıldıray Oğur un yazısı daha durumu özetler nitelikte “muhalefet medyası eski kavgaların, hesaplaşmaların peşinden gidiyor.” ah yavrum severler seni, siz mazinizi unuttunuz diye onlarda unutacak mı sandınız.

    Hatta sayın yazar İmamoğluna fatihin torunu benzetmesini bile hoş karşıladı. Niye olmasın diyor. Çünki imamoğlu fatihin yolundan değil “zülüm 1453 te başladı” diyenlerin yolundan gidiyor. Seçimleri aldığında yunan medyası boşuna mı “Kostantinopolü artık bir Pontuslu yönetecek” diye bayram yaptı.

    • Muhalefet yazı tura atarak başkanını seçecek. Boşuna kafa yormayalım.
      işi şansa bırakmasalar biri çıkıpta yapacağı icraatları anlatmaz mı?
      Gerçi FATİH bey yapacağı icraatları yazmıştı geçen gün . Sıfır elde var sıfır.

  16. “Muhalefet medyası yeni bir merkez inşa edecek esneklikten uzakta, tek sesli, kapılarını muhalefet partilerinin ulaşmaya çalıştığı kesimlere kapatmış, eski kavgaların, hesaplaşmaların peşinden gidiyor.” cümlesi ndeki medya yerine,
    KAFASI! yazsa daha mı cuk otururdu denemesi yapalım.
    Bakın bakalım kaç cilt! Hemde ansiklopedi! çıkıyor bedavadan?
    Politize olmuş bir sağ seçmen kitlesi oluşturulmuş daha önceden!
    Ne yapıyordunuz nerelerdeydiniz daha önceden?
    Sihirli bir değnek mi var kafasına bir tık⚡ tıklayınca olacak senin istediğin gibi bir seçmen?????

  17. “asgari yüzde 65’i dindar-muhafazakar bir karaktere sahiptir, dolayısıyla onları rencide eden hiçbir hareketin başarılı olma şansı yoktur.”

    “Bir kere Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ı özellikle dini konularda ciddiye alıp tartışmanın abesle iştigal olduğu kanaatindeyim. Çünkü İslami bilimler alanında hiçbir derinliği bulunmadığı gibi, bir rahmet dini olan İslam konusundaki hassasiyeti de şüphelidir…”
    bu inciler ayni yazar dan..
    a. erbasi adi disinda bilmem ama herhalde yunanistanda kasap filidandi ayni muhalif yazara gore 🙂

    • atif bey keşke sizde çorbaya tuz yerine yaraya merhem sürseydiniz.
      Bir kurumun başındaki kişi değilde temsil ettiği kurumdur gözümüzün önüne gelmesi gereken.
      Şahıslar gider ama kurumun bakışı şu olaya şöyledir!..
      Denir yarın bir gün.
      -diyanet yüzde 65’in temsilcisi değildir mesela.
      Tüm ülkenin inanç kısmısı işlerini yürütür diye bilirim ben mesela.
      Yani hepimizin!dir.
      Başındaki kişi yoğurdu kaşıkla da yer kepçeylede, çay da toplar pamukta.
      Bunu ayarlayacak devlet yöntemlerdir aslında.
      Ama Diyanet kurumunun vazfesi hiç değişmez!
      Çoğu olayı abartarak siyasete malzeme yapmayı ahlak edindi sonyıllarda herkes!
      Malesef.

  18. Maalesef böyle bir tehlike var. Türkiye’yi bölerek yöneten Akp, ülkeyi parça parça kutuplaştırdı. Türkiye bu parçalı yapıyla kolay düze çıkamaz. Demokrasiyi öldürdüler ve kendi teokratik diktatörlüklerine taş taşımaya devam ediyorlar. Demokrasi tek çare. Başka türlü bu azgın azınlığı köşeye sıkıştırmak mümkün değil. Duyarlı muhalifler ve demokratlar bir süredir bu konuya değinerek iyi yapıyorlar. Çünkü ipteki cambaz gibi çok dikkatli yürümek gerekiyor. Sonuç alınana kadar azami dikkat edeceğiz. Yine de sonuçtan umutluyum. Artık tüm foyaları ortaya çıktı bu yolsuz ve sahtekarların. Muhalefet cephesi de çok canlı ve çeşitli. Bir daha Akp’nin tuzağına düşülmeyecektir.

  19. Sayın yazar haklı olarak “Bugün muhalefetin medyası çok seslilikten uzak.” ama sesi de bir o kadar çok çıkıyor: kuru gürültü…

    “Muhalefetin sözü edilmeye değer tek bir ‘yandaş’ gazetesi veya TV kanalı bulunmasaydı daha iyiydi” denilebilecek bir durum var bugün.

    İktidarın zaaflarına dayalı bir söylemle gidilecek seçimde sandıktan zafer çıkmasını bekleyen bir muhalefet beklediği sonucu alamayabilir.

    Korunun da dediği gibi; kendi başlarını yesinler inşallah!!!

Yoruma kapalı.