Bir genç adamı ömrünün baharında kaybettik; başkalarını kaybetmeyelim…

32
Reklam

Genç adam 20 yaşındaydı. Bir Anadolu üniversitesinde tıp eğitimi alıyordu. Okulun ikinci yılında kendi eliyle hayatına son verdi. 

İntihar etti genç adam.

Genellikle intihar anlık bir kararın sonucudur diye bilinir. İnsan çeşitli sebeplerle yaşamaya küser, yakınları bu feci eylemi neden işlediğini bilsinler diye de geride hislerini açıklayan kısa bir mektup bırakır. 

Tıp öğrenimi alan genç adam ise geride sosyal medya hesabından ilettiği bir video bıraktı.

Şimdi o videoda anlattıkları tartışma konusu.

Ailesi kendisini bir cemaat evine yerleştirmiş. Orada günlük hayatını cemaatin düzenlemesine göre yaşaması kendisinden beklenmiş. Oysa genç adam farklı bir hayatı kendisine uygun görmekteymiş. Okulu da kendi hayatı için biçtiği gelecek açısından ona umut vermemekteymiş.

Tartışmayı yürütenler okulunun genç adamın gözünde geleceğini karartması yönüyle hiç ilgilenmiyor; kaldığı yer ve orada uğradığı baskı daha ön planda.

Genç bir adamın hangi sebeple olursa olsun hayatına son vermesi hiç kuşkusuz her yönüyle ele alınmayı hak ediyor.

Reklam

Keşke o genç adam kendisine hiçbir yararı dokunmayacak yanlış bir eylem tarzını seçmek yerine, videoya döktüğü şikayetlerini farklı bir zeminde paylaşmayı, arkasından başgösteren türden bir tartışmayı bütün açıklığıyla o yolla başlatmayı yeğleseydi.

Hayatına son verme kararı verdirecek kadar kendisine dokunmuş olanlar ona karşı sergiledikleri davranışlarının yanlışlığını o zaman daha iyi anlarlardı.

Şimdi ailesinin arkasına saklanarak savunmaya geçiyorlar.

Yüreği yanık aile fertleri ne yapsın?

İnsanoğlu sadece etten kemikten bir varlık değil; onu başka canlılardan ayıran pek çok farklı özelliklere de sahip. 20 yaşına erişmiş, o çağdaki herkesin almak için arzuladığı bir dalda eğitim gören bir insanı hangi gerekçeyle olursa olsun istemediği bir yöne doğru zorlamak yanlıştır.

Hele bunun dini gerekçelerle yapılması en başta dinimizin ruhuna aykırıdır.

Bir yandan dünya hayatının bir sınav olduğunu söylemek diğer yandan insanlardan özgür iradeyi esirgemek nasıl makul görülebilir?

Yetişkin insanlar kendi yollarını öz iradeleriyle seçerler.

Reklam

Ailelerin çocuklarına göz kulak olması, onların kendi istedikleri yönde bir kişiliğe sahip olmalarını istemesi anlaşılır bir şey; ancak bir yere kadar… Okul dönemiyle birlikte -evet o kadar erken- onları başka etkilere açık bırakmak gerekeceği bilinmelidir. Ondan sonrasında aile bireylerinin kendilerini ‘örnek alınacak bir yakın’ mertebesine çekmekle yetinmeleri gerekecektir.

En fazla yapabilecekleri, çocuklarının ‘örnek’ alınabilecek özelliklere sahip başkalarıyla tanışmalarını sağlamak olabilir.

Üniversite çağına gelmiş bir genci rahatsızlık duyacağı bir çevrenin içine zorla sokmak, rahatsız olacağı başta bilinmese dahi ondan bu rahatsızlığı duyduğu veya hissettiği zaman zorla aynı çevre içerisinde kalmaya terk etmek doğru değildir.

Aynı durum ailelerin biçimlendirmeleri için çocuklarını ellerine bırakmak istedikleri ‘çevre’ açısından da söz konusudur.

Kendilerini hal ve hareketleriyle ‘örnek’ olunacak bir çevre olarak değil de, kendi rutinlerini gençler üzerinde zorla uygulatacak bir tür inzibat gücü olarak görmek hiçbir kişi veya çevrenin üstlenebileceği türden bir sorumluluk olamaz.

İnzibat gücü olmayı kendisine yakıştıran bir çevreye emanet edilen gençlerin bir bölümü bulundukları ortamdan olumsuz etkilenmeyebilir, hatta orada bulunmanın yararını da görebilir. Bazı gençler, özellikle özgür ruhlar, öyle ortamlara uygun değildir ve çevre, kendisini, her ortama uyanlara göre değil, özellikle öteki istisnai varlıklara göre hazır tutmalıdır.

Dikkat edildiyse ‘çevre’ sözcüğü ile tek bir eğilimin insanlarını ve kurumlarını kast etmediğim anlaşılmıştır. 

Cemaatler veya tarikat yapıları için ise bu zorunluluk günümüzde daha da önemlidir.

Bir kişinin ölümüne sebep olmak ne büyük sorumluluk.

Kaba softa ham yobaz tipler mi yetiştirilmek isteniyor?

Yoksa gençlerin kaba softa ham yobaz tipler tarafından birer ‘örnek insan, iyi bir müslüman’ haline getirilebileceği mi sanılıyor?

Ne kadar yoz bir düşünce bu.

“Dindar ve kindar nesil” diye yeni bir tiplemeden söz ediliyor.

Oysa ‘dindar’ olan biri ‘kindar’ olamaz.

Kin ve din aynı kişide bulunabilecek özellikler değildir.

“Olabilir, neden olmasın” diyebilecekler bu tercihlerini hangi dine göre yaptıklarını o dinin temel kaynaklarından açıklamak zorundalar.

Umarım, hayatının henüz baharını yaşarken kaybettiğimiz genç adamın seçtiği yol üzerinde tartışırken, konu onun hiç istemeyeceği yönlere çekilmez.

Yine umarım, onun ölümü yanlışların sona erdirilmesine yarar.

ΩΩΩΩ  

Reklam

32 YORUMLAR

  1. Nurdan abla, didem, sn.bernar, ender, yahya bey ve daha birçok gedikli yorumcumuz piyasada yoklar, olsaydılar ne yazar ama yine de şurda kalmış bir avuç sözüm ona muhalif eziklerin haline bakınca eskiler daha bir dişliymiş sanki…
    En azından köşeye sıkıştıklarında el etek öpmeyi bilen bir duruşları vardı yukardaki zevatın; ağızlarının payı verilince burdaki marabalar gibi kuyruklarını kıstırıp çipil gözlerle boşboş ve utanmazca bakan bir zavallıyı andırmıyorlardı en azından!
    Üslubu beyan aynıyla insan demişler, ne dediği belirsiz karnından konuşan bu arkadaşların hemfikir oldukları net bir konu var ki o da;
    nasıl olur da türkiye liderliğini tökezletebilirler, dostlarıyla birlikte yani…
    Allah akıl fikir bunlara!

  2. Ölen öldüğüyle kalacak.
    Ağlarsa anası ağlayacak.
    Diğerleri 3 günde unutacak.
    Ne yaptın be evladım.
    İnsan olan bir tırnağını bütün dünyaya değişmez evladının.
    Bir vakit bir arkadaş üniversite öğrencileri de çocuk sayılır demişti. Rabbim paşayı haklı çıkarsın.
    Bu evladımızı da çocuk sayıp cennetine alsın.
    Ciğerimiz yandı be evladım.

  3. Ben talihsiz kardeşimin (Allah rahmet eylesin), ailesini cezalandırdığını düşünüyorum.Ebeveynler olarak 15-16 yaşını geçmiş çocuklarımızın tercihlerine saygı duymalı,yaşamlarına ve geleceklerine kendi inisiyatifimizi dayatmamalıyız diye düşünüyorum.Konunun yurtlarla doğrudan alakalı olmadığını sanıyorum. -Örnek olarak Boğaziçi elektronik ten 2 sınıfta ayrılarak hukuğa geçen ama- yurtlarda kalmayan belki intihar etmeyen ama depresyonda kalan gençleri biliyorum.Gençlerimize tavsiye niteliğinde yol gösterici olmalıyız, tercihlerine inisiyatif koyan değil…Bu sosyolojik bir olay, siyasete alet edilmesini de kınıyorum..Selamlar..

  4. bugün sayın yazarın yazısı. Herkes bi acaip yarışa girmiş gibi.
    Meral bacı ilk defa öölee bi parmak basmış ki bu konuya,
    Sanırsın kendide kalmış o ücretsiz yurtta okulda tarikat cemat vakıf dernek her neyse yerlerinde? herşeye vakıf?
    Diyordu ki insanlar bedavaya… (Tam takip edemedim yazamıyorum)
    Sonuç: sosyal devlet!!! yapmalı bu işleri..
    Gibi öneriyi bile söyledi. (İlk defa bir siyasi böyle bir konuda yumruk vuruyor masaya)
    Her şeye sonuna kadar vakıf☺️
    Heleki sonunda şöyle bir şey söyledi ki,
    Bu işleri düzeltmezsem bana hiçbir şey nasip etmesin!… Ballı kadayıf.
    Düzeltmek istemeyenlerin cümlesine nasip etmesin demek düşer bizede.

    • Çok haklısınız siyasilerin bu konuyu ele almaları son derece anlamsız.
      Yarın askeri okula gidip disiplinden sıkılan bir öğrenci Allah muhafaza aynı şeyi yapsa bu sefer de askeriyeyi mi suclayacagiz.Tek suçlu ailedir .Tabi toplumsal olarak eğitimde hepimiz salt para kazanmayı düşünüp o mesleği yaparmiyiz zevk alirmiyiz ,basarabilirmiyiz.Bunlari hiç dusunmediginiz için meslek hayatımız son derece başarısız geçiyor.
      Toplum olarak hepimizin bunda kabahati var

  5. Sayın Koru, “Keşke…” diye başlayan paragrafında üstü kapalı olarak ifade ettiğiniz beklenti /öneri nedir? Keşke biraz açsaydınız bu boyutu da….

    • Sosyalmedyada uzun izah ve short videos platformunda etkili bir dakika ile tüm sıkıntılı durumları paylaşarak bir tartışma başlatabilir miydi?

      Bir tıp öğrencisinin etkili bir feryadına mutlaka kulak kabartanlar olurdu. En azından yakın arkadaş çevresinden başlatacağı tartışmaya katılanlar olurdu, ama kaç kişi…

      Böylesine uzun vadeli bir mücadele başlatabilecek zihin çevikliği, sosyal medyayı etkili kullanma becerisi kazanmış olması, bir de mücadele ile düzelebileceğine olan inanç ve o inancı pratiğe geçirecek enerjisi olması gerekir.

      21 yaşında içine dönük bir karakterin asla yapabileceği bir şey değil bu. Hayata 40-50 yaşlarında başlayan insanların ülkesi burası. 21 yaşında içine dönük karakterli bir genç ancak bir veda mahiyetinde açılabilir tanımadığı insanlara ki merhum genç sadece yakın arakadaşıyla paylaşabilmiş duygularını.

      Tanımadığı haberlere konu olan vidyosunu YouTube’da paylaşsaydı bir tartışma başlatabileceğine hiç ihtimal vermiyorum. Neredeyse son beş yıldır sosyal medyada “intihar etmeyi çok düşündüm” cümlesiyle başlayan paylaşımlara hemen her gün rastlıyorum, bundan sonra uzun yıllar da rastlayacağım gibi.

      Alem kör sağırsa kime ne anlatacaktı, bir de vurdumduymazlığın ıstırabını mı yaşasaydı.

      Ne demişler; “araba devrilince akıl veren çok olur”

      Araba devrildi, insanlar öldü.

    • 20 yaṣındaki genҫ bir insan yanlıṣ eylem tarzı yerine ṣikayetlerini farklı bir zeminde neden paylaṣmayı yeğlemedi…

      Enes Kara videosunda „3 yıldır falan müslüman değilim“ diyor. Bugünkü Türkiye ortamında, bu durumu ailesine veya baṣka bir zeminde nasıl paylaṣabilirdi?

      Inanҫ özgürlüğünü benimseyen toplumlarda böyle ṣeyleri konuṣmak ҫok daha kolaydır.

  6. !969 yilinda Cekoslavakyada Jan Palach isimli genc sehir meydaninda kendini yakmis, Komunist Sistemi protesto etmek icin. Gecen hafta bir gencimiz de kendini yakmis, uzerindeki baskiya dayanamamis. Bu iki acikli olayin ortak yonleri var diye dusunuyorum.
    Buyuk cogunluk gibi ben de dindar bir cevrede buyudum, ilkokula gitmeden once mahallede din derslerine basladim. Maalesef, dindarlar(bende dahil) mecburen buyuk cogunlugu ile ikili hayat yasarlar, din ile yasadigimiz dunyanin gercekleri arasinda buyuk celiskiler ve catisma alanlari vardir, bu kesisen alanlarda ikili hayat kacinilmazdir. Dini cevrenin agir atmosferi pekcok seyi gizli yapmayi gerektirir. Anlasilan bu talihsiz gencimizde bu ikilige daha fazla dayanamis. Komunist Rejimde de insanlar ikili hayat yasarlarmis, V.Havel “Yalanda Yasamak” diye bunu bir kitabinda anlatmis.
    Buraya kadar anlattiklarim samimi dindarlarla ilgili, bir de “profesyonel dindarlar” var, dini kendi kisisel veya grup menfaatlerine alet edenler, ikili yasam bunlarin bilincli bir tercihidir. Gunumuzde bunlardan cok var; Tarikatlar, Cemaatler, Yardim dernekleri, bir kisim isadamlari,
    Yanasmalar, vs.vs…
    Galiba en az kotusu Laiklik, (gavur)Bati bosuna laikligi secmedi…

    • Mehmet bey laiklik neyim demişken hemen alttaki yorumumda bahsettiğim kilise/tarikat okullarında filan da geçerli midir bu?
      Daha yeni kanadada kiliseye bağlı okulların çevresinde bir yığın(binlerce ya da yüzlerce) çocuk mezarları bulundu, tarikat yurtlarında barınmak zorunda kalan zavallıların hali laik ülkelerde de pek farklı değil gibi, ne dersiniz?

    • Mehmet bey çocukluk yıllarımız benzer. “din ile yasadigimiz dunyanin gercekleri arasinda buyuk celiskiler ve catisma alanlari vardir,” diyorsunuz. Daha da kötüsü din ile komunizm arasında paralellik, ikili hayat var diyorsunuz. Komunist bir ülkede yaşamadım. Din konusunda olabildiğince pek çoğumuz Andolu’da yoğrulduk. Yanlış uygulamalar var, şüphesiz. Çatışma varsa bunu insanlar arasındaki din algılarının çatışmalarında aramak lazım. Öyle olmak zorunda değildi. Herkes kendi din algısına geleneksel olarak bağlandı (herkes anasının dinini yaratmış oldu). Oysaki Allah münezzehtir, DiNin ruhu, temelleri de öyledir zaman mekan tanımaz. Niye ikili hayat gerekiyormuş? Ancak, geleneklere girmiş olan yanlışlıkları ayıklama konusunda yeterince etkin çalışmalar yapılmamıştır. Misal, M.Kemal Atatürk Paşababamızın elinde büyük fırsatlar vardı. Türkçeye çevirin şu kitabı demiş. Hayhay paşam deyip çevirmişler. Ama kendisi okuyup düşünmüş mü acaba? Sorunların pek çoğu bu başlangıç dönemine ait…

  7. Eğitim işinde fransızlar boş değildir, özellikle de bütün hocaları rahip ve rahibelerden oluşan katolik tarikat okulları(bizde de bikaç şubesi vardır…)
    ama yine de “sıfır sosyal atık” hedefini onlar da tutturamıyorlar…
    Okulunu bitirip, çoluk çocuğunu götürüp meriçin sularında şişme botla boğan mankurtları da gördük işte(ama en azından sigara bağımlısı değillerdi filan diyen olursa, ben burdayım!)

  8. Bu Gençte Tükenmişlik sendromu ve gelecek kaygısı var.

    Ben her zaman bu dini yurtların modern öğretim ve eğitim sınıfına geçmeli diye savunuyorum.

    Misal örnek olarak Dini kanallar var, bunlar etkileyebildikleri kendi gurubuna bağlı bir kaç bin adamın seyrettiği kanallardır.

    Halbuki böyle olmamalı Dini öğretileri eğlenceli hale getirilmeli ve hep dini eğitimde insanı sıkar. Dinin haram ve helalına dikkat ederek çeşitli eğlence ve belgesel, öğretim yayınlarda olmalı.

    Dini cemaat yurtlarında rehber hocalar ve psikologda görev yapmalı Baştan bu gençler Aile ocağından çeşitli sorunlarla gelebilir, bu Gençler tedavi edilerek Topluma kazandırılmalı.

    Devlet özel yurtlara karşı olmamalı ve bunlara bazı kurallara tabi tutulmalı ve denetim yapılmalı. Misal rehber hoca bulunduracaksın, psikolog bulunduracaksın gibi.

  9. Böyle bir konuyu ; kişinin , kaldığı yurtla ve okuluyla ilgili sıkıntılar açısından ele almanın doğru olmayacağı aşikardır .
    Yetiştiği aile ortamında aldığı temel eğitimden , çevresel etkilere ,ekonomik sıkıntılara , dini inancına , karakter yapısına varana kadar bir çok başka sebepleri de mutlaka vardır.
    Bu arada sadece bu delikanlı değil bir tıp doktoru da evinde ölü olarak bulundu ki muhtemelen intihar etmiştir.
    Bu nedenle ben , naçizane , bu konuya ailede verilen temel eğitim açısından karınca kararınca bakmak istiyorum .
    Yeterli ve sağlam bir eğitim/öğretim , insanoğlu için her zaman ve her konuda en önemli ve en elzem bir ihtiyaçtır .
    Hemen hemen bütün sanat ve zanaat kollarında, el zanaatlarında, çeşitli iş kollarında velhasıl bütün mesleklerde , bir meslek öncesi eğitim/öğretim, bir kurs , çıraklık, kalfalık gibi çeşitli yetişme/yetiştirme yöntemleri vardır .
    Bütün bunların yanında ; evlilik yani bir yuva kurmak gibi çok çok önemli bir konuda , toplumun ve milletin temeli olan , geleceğinin teminatı olan evlilik konusunda evlenen çiftler hangi eğitimden geçiyorlar !
    Hiç bir eğitim ve hatta en basit bir hazırlıktan bile geçmiyorlar!
    Yeni yuva kuran , hayatında ilk defa evlenen , bu konuda hiç bir deneyimi ve eğitimi olmayan bu insanlara , karıkoca , komşuluk, akrabalık ilişkilerinden , çocuk planlama ve eğitimine , ekonomik sıkıntılara , geçim sıkıntılarına , aile içi dertlerin çözümüne kadar bir çok konuda bir eğitim, bir hazırlık kursu verilemez mi ?
    Yani toplum olarak , millet ve devlet olarak konuyu ne kadar küçümsediğimiz, basit gördüğümüz , önemsemediğimiz ayan beyan ortadadır !
    Bu gün toplumda yaşanan bütün kötülüklerin , çatışmaların , işlenen suçların temelinde bu zafiyetimiz yatmıyor mu !
    İnşallah devlet bu konuda ivedi olarak ve gerçekleri görerek , kısa , orta , uzun vadeli ve geniş kapsamlı bir planlamayla sorunu bir an önce ele alır ve uygulamaya koyar !
    Tabii her şeyi bizlerden çok çok iyi bilen yüce devletimiz biz kulların bu naçiz görüşünü kaale alır mı , almaz mı , bilinmez ; o da ayrı bir konu !
    Selamlar, saygılar

    • Sayın namlu “Hiç bir eğitim ve hatta en basit bir hazırlıktan bile geçmiyorlar!” dediğiniz insanlar anlaşmalı evlilik ya da fetöcüler gibi katalog evlilikler yapsaydı bu sorunlar kendiliğinden çözülürdü mü diyorsunuz nedir?
      Ya da evlilik öncesi en azından bir “zina stajı”na tabii tutulsalardı çocukları çok daha sağlıklı ve gürbüz, hatta hayatta başarılı olabilirlerdi mi diyorsunuz tam anlaşılmıyor, biraz açar mısınız?
      Biyoloji dersi filan okutulmuyor mu artık okullarda, ya da psikoloji?

  10. Mükemmel ötesi bir yazı. Bir insanın bir tam sayfa köşe yazısına adeta zorlayarak sıkıştırılmış olması da bir gelişme. Kişinin “genç” olması ayrı bir anlamlı.
    Bir başkası yarın sokakta insanların üzerine köpeğini salmasını,
    Bir diğerinin arabasını yol kenarında oynaşan “it” lerin üzerine sürüp içinden birini ezmesini,
    Başka bir yazarın balkonunda oynayan çocuğun kafasına gelen kurşunu,
    Gençlerin enerjilerini nerede? Nasıl? Boşaltacaklarını da.. (öyle yerlr varsa adresini de yazarak) köşelerine konu ettiği zaman…

    • O zaman abi, ankaradaysan yaşamkentte buzpateni salonuna buyrun genç/yaşlı farketmez tüm ateşinizi alır, konyadaysan ileri teknolojiler kampüsüne bekleriz,
      koder olmak isteyen, programcılık öğreneyim diyen herkese kapımız açıktır,
      istanbuldaysanız ibb sosyaltesislerine veya iskele kafelerine buyrun, bira bedava!!!
      İzmir demişsin belediyenin okuma yazma kurslarından geçilmiyor zaten, adresine filan bile gerek yok yani:)

  11. Acizane…Gençlikteki değişimin boyutu eski usûllerle ele alınacak boyutta değil. Benim hayatım benim bedenim egoizminin egemen olduğu, medya ve devlet eliyle birey ve egonun yüceleştirildiği bir zamanda Allah bütün ailelerin yardımcısı olsun. Bir tane siyasi parti çıkıp da toplumdaki bu çürümenin karşısında durup biz aileyi öne alacağız, bu kurumun çökmesine bent olacağız diyebiliyor mu? Var mı böyle güçlü bir söylem. Tam tersi “bağzı” siyasi münafıklar aile, gelenek toplum diye gevelerken arka taraftan bu değerlerin altını dinamitlemek için ellerinden geleni yapıyorlar.

    • Allah razı olsun kardeşim. Tespitleriniz güzel. Mesele aile mefhumuni aldığı yara ve zındıka komitelerinin gençliği ifsad etmiş olması. Egoizme teslim olmuş bir gençlik.

  12. DİN = CEHENNEM Mİ?
    Geçenlerde kahvehane türü bir ortamda görünüşü adama benzettiğim biri güya İslamiyet hükmü olarak öyle saçma bir iddiada bulundu ki ağzım bir karış açık kaldı.
    Ortamda bulunanlara :
    ” Size birileri dinden bahsedecekler.Dinlemek için kriteriniz şu olsun: Önce cennet mi diyor yoksa cehennem mi? Cehennemden bahsedenleri kesinlikle dinlemeyin. Pekiyi cehennem yok mu? Tabii ki var. Ancak önce cennet gelir. Dinin orantısı yoktur.Ancak orantı yap deseler, İslamiyet’in %99’u cennet,%1′ cehennemdir. ” dedim.
    Bizlere saymamız mümkün olmayacak kadar nimet verip, sonsuzunu da verebileceğini de göstererek(50 trilyon galksi-yıldız kümesini göz önümüze sererek) vaad eden Allah’ı öncelikle sevdirmek var iken korkutmak.
    Ancak korkakların kullanabileceği bir yöntem.
    Doğrudan “ben psikopatım, sadistim, mazoşistim” diyemeyenler kinken, kindarlıktan ve cehennemden bahsediyor.
    Ruhunda cehennemi yaşayanlar, heryeri cehenneme çevirmeye çalışıyor.
    Şu anda da milletimize denilen şu: Siyasal İslam almazsan, bu kez ulusalcılık, avrasyacılık adı altında başka bir sapık din verelim.
    Halen var mı bilmiyorum.
    Önceden liselerde “zorunlu seçmeli” ders vardı.
    Millete sunulan maalesef bu.
    Zaten Siyasal İslam, alternatif olarak sunulanın gayr-i meşru çocuğu değil mi?

    • Sayın yk,
      geçenlerde sebil abi de “kahve cemaati” diye bir fankulüb ya da tarikatimsi bir şeyden bahsetmişti ama gerisini getiremedi,
      onları iyi tanırım filan deyip geçmişti…
      Tam olarak nedir abi bu “kahve cemaati”, biraz açar mısınız?

    • Gayr-i meşru bir çocuk varsa bunun anası ve babasının T.C. nin kuruluşundan itibaren ağırlığını koyan CeHaPe yıllarında tanıştırılmadığı ne malum. “haydi gençler” siz de modern takılın, hayatınızı yaşayın” denmiş gibi bir hal var. Kutuplaş(tırıl)manın tarihçesi M. Kemal Atatürk Paşamız’a gidiyor. “Ne ka ekmek, o ka kofte”. Niye merdiven altına atıldı din(darlar)?

  13. Daha önceki siyası yazılarızda sizi eleştirmiştim.
    Siyaset dısı yazı ve yorumlarınız daha iasabetli ve olumlu

    • Mustaa bey, sayın yazarın sosyal zekası politik zekasına göre daha çok gelişmiş olabilir ama siz yine de temkini elden bırakmayın derim:)

  14. Vefat eden gence Allah rahmet eylesin. Ben aynı durumu tersinden yaşadım. 28 Şubat döneminde ailemin baskısıyla Nur cemaati evinden ayrıldım. Tıp-4 te okuyordum. Birlikte eve çıktığım arkadaşlar gece gündüz eğleniyordu evde. Ders çalışamadım. Tüm derslerden kaldım. Depresyona girdim. Düzenli sigara içmeye başladım. Tüm dini hayatı terkettim. İntihar sınırındaydım. Ani bir kararla ailemi de karşıma alarak cemaate geri döndüm. 28 Şubat sebebiyle cemaat evlerinde kimsede kalmamıştı. Kendimi toparlamam bir kaç yılımı aldı. Tıbbı sevmiyordum. Araştırmacı oldum bende. Tıpta her şey olma şansınız var. Doktor, araştırmacı, tarihçi, vs. Hastayla uğraşmak zor geliyorsa seçenekleri vardı merhum gencin. Cemaat evlerinde tıp öğrencilerine her zaman tolerans vardır. Diğerleri kadar rutinlerde zorlamazlardı eskiden. Bence sorun gencin derslerinde başarısız olması sonucu depresyona girmesi. Tabiki ailenin, kendisine ümitsizlik verenlerin ve cemaat teki sorumluların hataları da var. Herkes kendi muhasebesini yapmalı. Biz ebeveynler de yapmalıyız: çocuklarımıza alternatif sunmayı bilmeli farklı meyillerini anlamaya çalışmalıyız.

  15. Yazık ki yazık! Allah rahmet eylesin. Geride bıraktığı ailesi kimbilir ne haldedir, başsağlığı dilerim. Merak edip, kimmiş bu genç diye interneti bir yokladım. Birde ne göreyim bir değil intihar eden başkaları da var, yakın tarihlerde. Sebep ne olursa olsun, bütün bunlar çeşit çeşit zafiyetler, birer kayıp! Çeşitli olaylar karşısında bu zafiyetler iyot gibi açığa çıkıyor ve sonuçları böylesine kötü de olabiliiyor. Allah’a sığınmak, sabırla direnmek varken tahammül edememek/katlanamamak birer zafiyet işaretidir. Ancak toplumdaki aksaklıkları da ortaya çıkarmış oluyor. İşin ayrntılarına baksan, aile üniversite hayatı boyunca çocukarının muhafazakar daha güvenli bir ortamda olmasını arzu etmiştir. Ayrıca masrafı az olacağı için bu yolu tercih etmiştir. Diğer yandan yurttaki baskı ortamı, neyse artık! hele işin içinde bu tür çocuklara Allah rızasını kazanmağa yönelik bir sahip çıkma ve yardımcı olmak gibi hayırlı bir amaç varsa. Osa olsa bu beklenir. Yoksa, zaten hayır değil şer ortamına dönmüştür iş.

    ….
    Zafiyetiyle insan, kırılgan mı kırılgan!
    İnsan, zafiyetiyle insan! kıran da insan!

    Bir yanda belki oluşamamış bir irade,
    Bir yanda sapkın bir hal, iradeden ziyade!

    Pisi pisine giden gençler, herbiri kayıp,
    Ve sahip çıkamıyor toplum! ne kadar ayıp!

    İşler karışık! ayıkla pirincin taşını,
    Sapla samanı, kurunun yanında yaşını!
    ….

    • H. Gayret
      11 Ocak 2022 At 23:32
      SAYIN HB, SİZİN DÜN BAHSETTİĞİNİZ “BATILILARDA ÇOK GÜZEL JETON DÜŞÜYOR” MUAPPETİ SANKİ BİRAZ DA ŞEHİR EFSANESİ!
      BAKSANIZA KORONA AŞISINI BİLE BİR ÇİFT TÜRK ÜRETİVERDİĞİ HALDE AŞI KAMPANYASINI VAKTİNDE BAŞLATAMAMIŞ ALMANYA:)
      YANİ BU ODUN KAFALILARDAN MI BİZ TEKNOLOJİ ÖĞRENECEĞİZ, YA DA KUL AHMETİN DEDİĞİ GİBİ İNSANLIK FİLAN ÖĞRENELİM???
      “Salgın ve sel felaketi, devletin, yani idarenin ve bürokratik yapının zayıf yönlerini, beklenmedik olaylar karşısındaki hantallığını da gözler önüne serdi. Anlaşıldı ki Federal Meclis’e (Bundestag) 2012 yılında epidemi ve pandemi olasılıklarıyla ilgili bir rapor sunulmuş ve konunun 2017 yılında Hamburg’daki G-20 Zirvesi’nde tartışılmış olmasına rağmen hükümet ciddi anlamda önlem almamış. Hastanelerdeki yatak sayısının ve yoğun bakım ünitelerinin azlığı, personel sayısının yetersizliği, maske ve solunum cihazı gibi malzemelerin eksikliğinin kaygı verici boyutlarda olması da Alman sağlık sistemi için olumsuz bir durumdu.

      Salgın sürecinde başta okullar olmak üzere birçok alanda dijitalleşmenin yetersiz olduğu uzaktan eğitimde yaşanan kargaşayla açığa çıktı. Üstelik aşının Almanya’da geliştirilmiş olmasına rağmen aşı kampanyasının çok geç başlatılmış ve sürecin yavaş ilerlemiş olması da hükümetin hanesine eksi olarak yazıldı.”
      [Dr. Yaşar Aydın, Hamburg Protestant University of Applied Sciences & Foreign Policy Institute/METU]

      • Yahu, cevapsız bırakmamıştım. Görmedin mi? Hadi neyse, bu da çift dikiş olsun!

        H.B. 12 Ocak 2022 At 10:10

        Bir eksiklikleri müslüman olmayışları olabilir ama genelde hatalarından ibret almasını iyi bilirler. Bizimkilerde o kalmadı, “ibret” alacak paraları bile yok! Çok ikaz ettim, hem de kafiyeli bir şekilde. Ama sen kimsin ya dediler, dinlemediler! Carcur ettiler! Ama o beğenmediğin insanların mercedeslerinden de vazgeçemediler.

        Üzerlerine afiyet,
        Ya bu ne biçim zafiyet!?
        Nasıl içlerine siner?
        Bi söylesene! ha gayret!?

        Yorumu Cevapla

  16. Fehmi Bey günaydın,

    Güne hep sizin yazılarınızı okuyarak başlıyorum. Harika bir üslupla harika değerlendirmeler yapıyorsunuz. Sizi yürekten kutluyorum. Birikimli, donanımlı bir yazarın objektif değerlendirmeleri günümüzün medya ortamında büyük değer taşıyor. Çok selamlar saygılar, kaleminiz hiç durmasın…

    • Bakıyorum ateşli nekrofil/ölüsevicilere yine gün doğmuş, evet bence de güzel yazı!

  17. Cemaat ve tarikat yurtlarının cılkı çıktı. Yurtlar devletin yönetim ve denetiminde olmalı. Bizim birtakım dindar kisveli insanlarımız kindardır. Kindar olmasalar mesela Atatürk’ten hala ne isterler?

Yoruma kapalı.