Berat Albayrak görevden af edildi; Süleyman Soylu af edilmemiş mi oldu?

50
Reklam

Başlık tuhaf gelebilir, ama sebebini biraz sonra anlayacaksınız.

Gençler bilmez, eskiler de hatırlamaz. Çok uzun yıllar, bizim ülkemizin siyasete ilgi duyan insanları, gerçekleri öğrenebilmek için, akşam saatlerini ve Londra’dan Türkçe yayın yapan BBC radyosunun haber saatini beklerdi.

Özellikle 12 Eylül (1980) askeri müdahalesi sonrasında…

Bugün bazılarını yitirmiş olsak da, pek çok parlak gazeteci, hayatlarının bir döneminde, BBC Türkçe servisinde çalışmış, seslerini oradan duyurmuştur.

Aynı durum medyası baskı altında bulunan başka ülkeler için de geçerlidir. O ülkeler vatandaşları için de BBC’nin kendi dillerinden yayınları vardı.

Türkçe servisini kapattı BBC; Arapça ve Farsça dillerinde televizyon yayınları var…

BBC bir yıl kadar önce Türkçe yayın yapan bir internet sitesini hizmete sundu.

Medya susarsa…

Reklam

Konuyu aklıma Berat Albayrak’ın istifası sonrası yaşananlar getirdi.

Hazine ve maliye bakanlığı koltuğunu işgal eden, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yakınlığı bilinen bir bakan, sosyal medya hesabından (Instagram), içerisinde “At izinin it izine karıştığı, Hak ile batılı ayırt etmenin zorlaştığı böyle çetin bir zamanda” cümleciği yer alan, “Cenab-ı Allah bizleri Sırat-ı Müstakim’den ayırmasın; sonumuzu hayr eylesin” duasıyla sona eren ilginç bir mektupla istifa ettiğini açıklıyor…

Ülkemiz insanları, bu haberi, Reuters, Associated Press, Bloomberg gibi yabancı ajanslar, New York Times, Wall Street Journal gibi yabancı gazeteler ile çeşitli ülkelerin televizyonlarından öğreniyor…   

Anadolu Ajansı, Hürriyet ve Sabah gibi gazeteler, CNN-Türk ile kardeşi kanallar 27 saate yakın bir süre haberi görmüyorlar…

İyi ki internet siteleri var.

Dün de yazdım, bana haberi ilk yurtdışında yaşayan bir yakınım duyurdu. Duyar duymaz istifayı herkesten önce öğrenmiş olabileceklerini düşündüğüm kişilerin çalıştığı gazetelerin internet sitelerinde haberi aradım. Bulamayınca benzer durumdaki televizyon kanallarında dolaştım. Yok, yok… Anadolu Ajansı’nın cep telefonlarına geçtiği kısa haberler arasında da bulamadım istifa haberini.…

İhtiyatı uzun bir süre elden bırakmamamın sebebi bu.

Birileri “Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığı açıklama yapmadan yazamaz, konuşamazlar” iddiasını ortaya attı. 

Reklam

Haklı çıktı bu iddianın sahipleri. 

Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığı dün akşam saatlerinde konuya ilişkin bir açıklama yaptı ve ondan sonra adını verdiğim yayın organlarının suskunluğu sona erdi. 

Açıklama, “Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan değerlendirme sonunda, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın görevden af talebi kabul edilmiştir” cümlesiyle bitiyor.

Albayrak ve Soylu’ya farklı ifadeler

“Görevden af talebi”  ha!

İçinden geçtiğimiz süreç için ‘kritik süreç’ deniliyor açıklamada ve ilk kez az da olsa ‘hasar’ alındığı da duyuruluyor.

Baş gösteren tartışmanın resmi sınırlarını çizercesine kaleme alınmış açıklama.

Zaten hemen ardından da boşalan göreve Lütfi Elvan’ın atandığı açıklandı.

Ortada tartışılacak bir şey kalmamış oldu.

Yeni bakanın atanma kararı da ilginç:

“Görevden affını isteyen ve görevden af talebi kabul edilen Berat ALBAYRAK’tan boşalan Hazine ve Maliye Bakanlığına Lütfi Elvan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 104 üncü ve 106 ıncı maddeleri gereğince atanmıştır.”

Gördünüz, “Görevden affını isteyen” ve “Görevden af talebi kabul edilen” kalıpları bu metinde de karşımıza çıkıyor.

O merakla Berat Albayrak’ın istifasını duyurduğu metne bir kez daha baktım, orada ‘af’ sözcüğü bir kez bile geçmiyor. İstifa cümlesi aynen şu:

“Yaklaşık beş yıldır sürdürdüğüm bakanlık görevime sağlık sorunlarım nedeniyle artık devam edememe kararı aldım.”

‘Af’ sözcüğünü akla getirecek herhangi bir işaret bulunmuyor duyuruda.

Süleyman Soylu korona salgınının en azgın olduğu dönemde yasaklara uymayan kalabalıkların sorumluluğunu üstlenerek görevinden ayrılmaya karar vermiş, o da bu kararını sosyal medya hesabından (Twitter) duyurmuştu. “Onurla yürüttüğüm İçişleri Bakanlığı görevimden ayrılıyorum” cümlesini kullanarak…

Cumhurbaşkanlığı 27 saat beklemedi; istifa duyurusuna 2,5 saat sonra şu açıklamayla cevap verildi:

“Bir makam sahibinin istifasını sunması kendi takdiridir, fakat nihai karar sayın Cumhurbaşkanımıza aittir. İçişleri Bakanımızın istifası kabul edilmemiştir, kendisi görevine devam edecektir.”

Görüyorsunuz, o açıklamada Berat Albayrak için yapılan açıklamada olduğu gibi ‘af’ sözcüğü geçmiyor.

Herhalde bunun bir anlamı olmalı.

Kızgınlık olabilir mi? Ya da kırgınlık?

İletişim başkanlığının açıklaması sonrasında sınır çizilmiş olsa bile konu tartışmaya açılmış oldu. İlk 27 saat boyunca konudan uzak duran gazeteler uzun süredir yazarlarının yazılarını erken saatlerde internet sitesine koymuyorlar, biri hariç… Orada yazanlar yine konuya girmemişti.

“Neme lazım” diye düşünmüş olmalılar…

Haklılar da.

Berat Albayrak medya üzerinde bayağı etkili. Gazetelerde kimlerin yazacağına, kimlerin yazamayacağına o ve bir yakını karar veriyor. 

Affın kapsamına medyadaki güç de giriyor mu acaba?

Yakında bunu da öğreniriz; BBC’nin Türkçe sitesinden öğrenmeyelim de…

ΩΩΩΩ

Yazıda sözünü ettiğim açıklamaları metni bölmesinler diye sona bıraktım.

Berat Albayrak’ın istifa ettiğine dair metin:

Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığından 27 saat sonra yapılan yapılan açıklama:

Albayrak’ın yerine Lütfi Elvan’ın atandığına dair Cumhurbaşkanlığı açıklaması:

Süleyman Soylu’nun istifa metni:

Reklam

50 YORUMLAR

  1. Yazıyı yeni okudum bi yorum yazacaktım ama önce yorumlara bakayım dedim ve h.d rumuzlu yoruma aynen imzamı atıyorum.

  2. CB R.T.Erdoğan, BM 73. Genel Kurul Görüşmeleri için bulunduğu New York’ta Türk-Amerikan İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 9. Türkiye Yatırım Konferansı’nda konuştu. (AA, 27.09.2018)
    “… Türkiye, serbest piyasa ekonomisinin kurallarından taviz vermeden, yatırım ortamını güçlendirmeye devam edecektir. Ülkemizin daha fazla doğrudan yatırım çekmesi için, uluslararası yatırımcıların ülkemizde güvenle ve daha çok yatırım yapmaları için gerekli yasal düzenlemeleri yapmayı sürdüreceğiz. Aynı şekilde, öngörülebilirliğin artması ve şeffaf bir yatırım ortamının tesisine de büyük önem verdik, vermeye devam ediyoruz…”

    Türkiye öngörülebilir bir ülke mi, şeffaf bir yatırım ortamı var mı, hukuk devleti ne durumda? 2002-2011 AKP dönemi ile 2012 sonrası AKP=Erdoğan dönemi aynı şey mi? Erdoğan Türkiye’de yandaşlarına aynı şey için önce ak sonra kara dese de alkış aldı. Bu onda öyle yer etmiş ki yabancı iş çevrelerine bile desteksiz nutuk atıyor ve sonra da sonuç bekliyor. Erdoğan başta oldukça ekonomi geriye gitmeye devam edecektir. Zira Erdoğan hem işi bilmiyor hem de milli kaynakları kullanırken sadece seçimi kazanmayı düşünüyor.

    Kanaatim o ki dövizi baskılamak için MB’nın 100 küsur milyar dolar rezervini eritmeyi göze alma kararı Erdoğan’a aittir. Fakat eriyen dövizleri kendi kafasında kurduğu hayali projeler ile yerine koyamadı. Sonunda damadını bile harcadı, öyle ki sanki MB’nın rezervlerinin erimesinden haberi yokmuş da öğrenince buna mecbur kalmış ayaklarına yattı, fakat babalık yapıp damadı af etti! Halbuki kendisinin Maliye Bakanı dışında ekonomi danışmanları var, haberi olmaması mümkün değil.

    Muhalefet, hamdolsun/elhamdülillah islami Kabala büyüsünü bozamadı. Büyü, acıyı bal eyleyemezken bozulacak.

  3. Döviz kurunu baskılamak için son iki yılda Merkez Bankası’nın yüz küsur milyar dolar rezervini eritmeyi göze almak fikri kime aittir? Esas soru budur!

    Ne Maliye (eski) Bakanı Berat Albayrak’ın ne de saraydaki ekonomi danışmanlarının hatta R.T.Erdoğan’ın bunun doğru olmayacağını bilmediklerini düşünmüyorum. Zira bu çok aşikar bir şey. Bu durumda tek bir ihtimal olabilir, o da şudur: “MB rezervlerini dövizi baskılamak için kullanalım ki faizi artırmak zorunda kalmayalım ve enflasyonu da dizginleyelim. Eksilen rezervleri ise bir şekilde artırmanın yolunu buluruz.”

    İyi güzel de yüz milyar dolar mertebesinde yeni döviz kaynağı IMF’ye de başvurmama şartı Erdoğan tarafından konulmuşken nasıl bulunacak? İhracat kısa sürede bu kadar artırılamaz. Ekonomi uzmanları bunun başka bir yolunu biliyor olsalardı zaten gereğini yaparlardı. O zaman geriye kalan ihtimal ancak Devletin başındaki Erdoğan’ın bazı sıradışı yöntemler ile bunu yapması olabilirdi. Örneğin yurtdışında iş çevreleri ile görüşmeler yapıp Türkiye’ye yatırıma davet etmek, Kanal İstanbul projesini yabancı sermaye ile hayata geçirmek, Katar başta olmak üzere swap anlaşmaları yapmak, olmadı yüksek faizle uluslararası tefecilere borçlanmak v.b. Bunların hepsi patronaj tabir edilen ancak Erdoğan’ın karar verebileceği ve muhataplarını ikna edebileceği işlerdir.

    Erdoğan patronajı başaramadı fakat suçu genel müdürlere atıp ikide bir değiştiriyor. Mühendislikteki devri daim makinesinin bir benzerini ekonomide yapmaya çalışıyor. Bu mümkün değil zira fizikte enerjinin sakınımı yasası varsa ekonomide de paranın sakınımı yasası var. Fakat bulunduğu mevkie göre çok cahil ve bunu anlamıyor. Siyasette ise sonlu süreliğine de olsa devri daim makinası olabiliyor. Sosyomatik makinasına hamdolsun, elhamdülillah içeren komutlar verince bir süreliğine enerjisiz çalışıyor. Muhtemelen onu bu yanıltıyor.

  4. Siz şakamısınız, Muhalif olma israrı demekki bunu yaptıran. Sayın yazar sayın arkadaşlar iyi kötü damat paşa istifa ediyor ertesi gün dolar düşüyor sonraki gün düşüşün yarısı geri geliyor. Bu size birşey düşündürmüyor mu gerçekten ? Sahi düşündürmüyor mu ? Olayın magazini ile ilgilendiğiniz için mi olanı görmüyorsunuz yoksa istemediğiniz için mi? Eh biraz da keyif var sanırım işin içinde.. Dedikodulara göre birileri kelle istemiş uzaklarda birileri adına. Yakınlardaki birileri de uzaklardaki birileri adına yapılana sevindirik olmuşlar. Bakan gider damat paşa gider, ama elbet devran da tamam edilir. Anlaşılan o ki vakit daha erken. Ama gün gelir bilenlerin çook iyi bildiği üzere birileri gerçekleri ortafa fâş edivermiş. Çok seviniyorsunuz Biden geldi diye ama bence sadece sizin umutlarınıza birqz yeşillik verecek hepsi o. Çok sevinmeyin şubat ayı gibi hevesiniz kursağınızda kalacak. Göreceksiniz Biden’inizin icraatlarını.

  5. Hazine ve maliye bakanı Berat ALBAYRAK’ın instagram hesabından paylaştığı istifası karşısında iktidar yanlısı olarak adlandırılan televizyon kanalları, internet haber siteleri,
    gazeteler ile iktidar cenahından sayılanların sanki hiçbir şey olmamış gibi tutum takınarak üç maymunu oynamalarıyla murad olunan Türk halkını muhalif olduğu ve bu yüzden gerçekleri dile getirdiği iddia edilen mecralara yönlendirmek olmasın? Nihayetinde bizim gibi ülkelerde demokrasi oyununun oynanması gerekiyor.

    • Bakan veya bikaç baş mebus istifa etmiş diye kıyametlerin koparıldığı günler eski türkiyede kaldı adem bey; kıçıkırık medya yazsa ne olur yazmasa ne olur? İsterse bütün kabine ve kuwet komutanları hep birlikte istifa etsin, sabaha hepsinin yeri doldurulur, var mı ötesi?

  6. Mustafa Kemal Atatürk’ü Türk milleti unutmadı ve unutmayacak. O milli birliğimizin sembolü haline gelmiştir.
    Atatürk hakkında pek bilinmeyen bir hikayeyi anlatayım.

    1.Dünya Savaşı’nda Çanakkale cephesine Urfa’dan giden askerler Mustafa Kemal komutasında savaşmış. Çanakkale cephesinden gazi olarak dönenler komutanları Mustafa Kemal’i çevrelerine övgü ile anlatmışlar. Urfa mutasarrıfı (vali) Nusret Bey, 1917 senesinde Çanakkale’de savaşan Urfalı askerlerin anısına bir anıt çeşme yaptırıp adını da Mustafa Kemal Paşa koymuş. O zaman yeni açılan ve bugün Atatürk Bulvarı denilen caddeye de Mustafa Kemal Paşa Caddesi adı verilmiş. Bu anıt Türkiye’de Mustafa Kemal Paşa adına yapılmış olan ilk anıttır (1917/Rumi 1333).

    Mustafa Kemal Paşa daha o tarihte Anadolu’nun bir çok yerinde kahraman olarak tanınıyordu.

    Not: Urfa mutasarrıfı Nusret Bey, 7 Mart 1919’da şehre gelen işgal kuvvetleri komutanı İngiliz yarbaya hürmet etmediğinden Damat Ferit hükümetine şikayet edilmiş. Nusret Bey ayrıca Urfa’da Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı kurmuş. Bunun üzerine 6 Nisan 1919’da görevden alınıp merkeze (İstanbul) çağrılmış. Sonra Ermeni tehciri de bahane edilip Divan-ı Harp’te yargılanmış ve idama mahkum edilmiş. (1920’de TBMM açıldığında çıkarılan bir kanunla Nusret Bey’in ailesine maaş bağlanacaktır.)

  7. Kurtuluş Savaşımızın başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü 82. ölüm yıldönümünde sevgi, saygı ve minnetle anıyorum. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah.

  8. Sayın Gayret, bir MB başkanı söz dinlemedi diye sepetlendi, yerine getirelini söz dinliyor diye sepetlendi. Haliyle zihnimiz karıştı. Zihnimize çeki düzen verip bir düzene kavuşturun, efendim.

    • sn.bernar, performans odaklı esnek bir personel politikasına alışmak belli bi yaşın üstündeki memur eskileri için biraz zorlayıcı da olsa yeni türkiyede durum bu; oda başkanları gibi öyle ömür boyu koltuk garantisi falan yok yani; evet, daha iyisi bulunana kadar en iyisi bu!
      İtirazı olan?

  9. Allah Allah, sabahleyin kargalar demek ki ” af talebi kabul edilmiştir ” sözüne gülüyorlarmış ; ben de doğrusu şaşırıp kalmıştım ! Selamlar, iyi günler

    • sayın keh keh keh! eleştiriniz bana mı anlamadım;
      eğer sn.bernar diye yazmamdan kötü bir anlam çıkarttı iseniz, yanlış anlamaya uygun bir ifade kullanmışım diye düşünürüm ve öncelikle sayın bernar kutluğdan sonra da diğer okurlardan, böyle yanlış anlamaya müsait bir ifade kullandığım için özür dilerim. sn.bernar şeklinde yazmamın nedeni bernar beyin ismini bir çoban köpeği türüne benzetmek değildi.
      Nerdeyse son bir ayı bernar’ı savunmakla geçirdim iyi mi?

  10. Hazine Ve Maliye bakanının istifasından ve ‘affının’ (Cumhurbaşkanı istifa kabul etmez, etse etse af kabul eder) kabul edilmesinden bu yana geçen zaman diliminin en dikkate değer yönlerinden bir tanesi, iktidarı sarsıntıya uğramış görünenler karşısında medyanın ne kadar çabuk yeni bir pozisyon aldığının gürülmesi oldu.

    Hemen hepsi doğrudan Albayrakçı Pelikancılardan beslenen sözde gazete ve gazeteciler, boşa düşmemek için, istifa haberini veremedikleri gibi, Cumhurbaşkanı’nın ‘affı kabul ettiği’ resmi açıklamasından sonra, istifa etmiş olan Albayrak leyhine tek bir söz söyleyemediler.

    Susuyorlar, bekliyorlar, güç (iktidar) dengesinin nereden nereye kaydığını anlamaya çalışıyorlar yanlış ata oynayıp baltayı taşa vurmamak, (muhtemelen dolar üzerinden banka hespalarına yatan) dolgun ücretlerinden olmamak için.

    Erken seçimin kaçnılmazlığı iddialarımı tekrarlayıp durduğum son aylar boyunca birden çok kez belirttiğim üzere, kritik süreçlere girildiğinde, iktidarın sallanmaya başaldığını gören gazete patronları ve o gazete patronlarının besleme kalemşörleri üzerinden, medya dünyası bir gecede bile değişir. Kazananın sesi olmuş medya patronu, sesi olmayı vazife edinmiş olduklarının iktidarının öncü sarsıntılarını hissettiğinde, ortalığı velveleye vermeden, sahibi olduğu gazete ya da televizyon kanalını elden çıkarmanın derdine düşerken, beseleme kalemşörler, yeni gelmekte olacağını düşündüklerine imalı ‘dolgun maaşımı öde, borozanın olayım’ mesajlar sallamaya başlarlar.

    Son bir buçuk günlük süreç, bunun ibret verici örneklerinden biri oldu.

    Kuşkusuz, mesele, iktidar oyunu, iktidarın kendi içinde yaşanmış bir vakıa idi.

    Bu önemli değil.

    Olayın kendisi, “Bunların yaptıkları yapacaklarının güvencesidir” sözünü açıkça doğrulayan yeni bir örnek olarak kayıtlara geçti.

  11. oto sansür sadece yandaş medyada yok.Sözcü ye bakın tarihi ermenistan ezilmesini görmemiş hattta azerbeycan bastıryor rusya izin vermiyor.Hele kendini muhalif görenler Libya,suriye,doğu akdeniz,doğaşgaz,karabağ görmek istemiyor.
    Trumpun oğlu ,trump ın kızı.
    sansür mü deniniz duyamadım.

  12. Damat kadar olmasa da Ermenistanı Fransa ve ABD ye rağmen ezdik geçtik Türkiye tarihinde
    büyük bir zafer.ama sizi pek ırgalamıyor galiba.
    RTE nin bakışıda Trump a benziyor .Trump kabetti sıra RTE de..
    Yaw he he

  13. ve günün mana ve önemine binaen yazılmasını zorunlu gördüğüm yorumum.
    – sözcüden bekir coşkun, 10 kasım nedeniyle, “seni sevmeyeni sevmeyeceğiz” başlığıyla bir yazı yazmış.
    – bekir coşkun atatürkü çok sevebilir.
    – bir başkası da atatürkü sevmeyebilir.
    – bekir coşkunun atatürkü sevme hakkı olduğu gibi, bir başkasının da sevmeme hakkı vardır.
    – ve ne bekir coşkun atatürkü çok sevdiği için, atatürkü sevmeyenden daha iyidir; ne de atatürkü sevmeyen kişi, atatürkü sevmediği için, bekir coşkundan iyi insan, varanını daha çok seven değildir.
    – fakat, “atatürkü sevmek zorundasın” ya da “atatürkü sevmemek zorundasın” diyen kesinlikle faşisttir, kötüdür, bu ülkede düşünce ve duygular üzerine baskı kurduğu için de bu ülkeye ihanet etmektedir.
    – birisinin atatürkü sevip sevmemesi benim için önemli değildir. ama bir faşist, ister atatürkü seviyor olsun, isterse sevmiyor olsun, benim düşmanımdır, ahlaksızdır, insanların insan gibi yaşamasının önündeki engeldir.

      • cenaze törenlerini takip etmiyorum.
        – sözcünün sitesine tekrar baktığımda bekir coşkun imzası ile, 2016da yayınlanmış yazı bugünün tarihi ile tekrar yayınlanmış.
        – benim kişilerle değil zihniyetle, ahlakla, anlayışla sorunum var. o yazıyı bugünün tarihi ile yayınlayan faşiste sormak lazım o soruyu. ama sormaya da gerek yok, faşist olmasa o yazıyı yayınlamaz.
        – sorun kimin faşist olduğu değil, faşist olup olmadığı.

  14. Büyük Önder, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü kaybettiğimize mi üzülelim?
    Kimlerin eline kaldığımıza mı?

  15. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 82.ölüm yılı.O’nun Cumhuriyet Devleti’nin kuruluşundaki azim ve gayretini,memlektin kalkınması için yaptığı başarılı hamleleri,demokrasinin tesis edilmesi için yaptığı çalışmaları ,köhne bir Osmanlı İmparatorluğunun yıkıntıları arasından Cumhuriyet Devletini kurma kararlılığını,bütün başarılardaki rolünü taktir etmek sizlere düşer.Şahsım adına, Atatürk’ün bu başarılarını taktir ediyorum.Atatürk’ü beyenseniz de beyenmeseniz de bu bu başarılar karşısında suskun kalmak veya nankörlük etmek insan olana yakışmaz.Bugün iktidarda olanların,Atatürk’e minnet borcu vardır.Demokratik bir cumhuriyet devleti kurulmamış olsaydı,iktidar olmayı hayal bile edemezlerdi;Osmanlı hanedanının kölesi olmaya devam ederlerdi. Halen karanlıklar içinde, fakru zaruret içinde yaşıyor olurlardı.Nankörlük etmeyin.Bugün halk yine fakru zaruret içinde yaşıyorsa,Osmanlı hayranı yobazların demokrasiyi kullnarak ve halkı aldatarak iktidar olmaları yüzündendir.AKP iktidarının her hilesi ve her dalavereleri belli olduğu halde onları hâlâ iktidarda tutan gürüuh yüzündendir.Bu güruh;ihanet,dalalet ve nankörlük içindedir.Aklıselimlere saygılar.

    • Ertav yazıyı nerden kopyaladığını eklemeyi unutmuşsun; yoksa sen de çölaşan ya da b.coşkun gibi sadece geçen yıllarda aynı gün paylaştığın yorumunun tarihini mi değiştirdin?
      Ali namlı bey de yok ki beğensin…

  16. Ayrılan birisi için istifa yerine daha şefkatli bir ifade olarak “af talebi” tercih edilmiş. Burada bir “bit yeniği” yok. Fakat Sayın Koru, yazınızda “bit yedirmeye çalışmak” var.

    • receB! berat albayrakın “affını” açıklamasından sonra %3 zenginleştim. bu nedenle “keyif çayı” içmiş gibi neşeliyim.
      – albayrakın, ülke ekonomisini batırmaktan daha büyük suçu mu varki, “af” edildi.
      – daha büyük diyorum çünkü ülke ekonomisini değil komple ülkeyi batırmakta hepsinin el emeği göz nuru var. oya işler gibi ilmek ilmek ülkeyi yiyip bitirdiler.
      – yani, senin anlamayacağım bölüm; birisinin diğerini affetmesi için, ülkeyi batırmanın haricinde bir suç gerekir.
      – acaba o suç ne?

      • receB!
        Türkçe ders 1:
        – Af, genel anlamda, bir kişinin kusurunun bağışlanması demektir.
        – 1. Kendi isteğiyle işten veya bir hizmetten ayrılma. 2. İşten ayrılma isteğini bildiren dilekçe
        – ve haklısın: bit yeniği yok.
        – sadece marsta yaşamın belirtisi var!

        • Sayın Hamza Akyol, Türkçe dersi veriyorsunuz fakat yazınız imla hatalarıyla dolu. Önce Türkçe’ye saygılı olalım. Sonra da muhataplarımıza…
          Saygılarımla!

      • sayın keh keh keh! eleştiriniz bana mı anlamadım.
        – eğer receB! diye yazmamdan kötü bir anlam çıkarttı iseniz, yanlış anlamaya uygun bir ifade kullanmışım diye düşünürüm ve öncelikle sayın recep ertuğaydan sonra da diğer okurlardan, böyle yanlış anlamaya müsait bir ifade kullandığım için özür dilerim. receB şeklinde yazmamın nedeni berat beye desteğini vurgulamaktı.
        – yok eğer eleştiriniz recep ertuğayın ifadelerine yönelikse, bence çocukca ifadeler ama, kendim de biraz sivri dilli olduğum için olsa gerek, düşünce özgürlüğü içinde değerlendiriyorum.

        • Sizinle asla ilgisi yok Hamza Bey ! Ayrıca sizin o şekildeki yazmanızdan da zaten ben bir art niyet okumadım ; müsterih olun .İyi günler dilerim.

    • Mecazi anlamda da olsa çok iğrenç bir ifade kullanıyorsunuz ! Doğrusu bu köşenin okuyucusu olmanız açısından ve ayrıca arkadaşlar karşısında böyle bir ifadeyi kullanmanızı hiç yakıştıramadım !

  17. Sanırım GazeteDuvar’daydı. Bir yazının başlığı “Pek çok şeyin tersinden başarıldığı ülkeyiz”, ya da buna çok yakın bir başıktı.

    Az çok devlet olabilmiş her ülkede ekonomiden sorumlu bir bakan aniden Instragam’da “Ben istifa ettim!” deyip ortadan kayboluverse, iktidar koalisyonunun büyük ve küçük ortaklarının liderlerinden, hükümetin iletişim başkanlığından, o ülke gazete ve televizyonlarından o istifaya ilişkin tek bir kelime edilmese ve bu durum saatlerce sürse, o ülkenin para birimi mutlaka şu veya bu oranda diğer para birimleri karşısında değer yitirirdi. Bizim ülkemizde, para birimimiz, o saatler içinde yüzde 6’ya yakın oranda değer kazandı.

    Bir kaç hafta önce, son düzlükte Brezilya realini burun farkıyla geçip diğer ülkelerin para birimleri karşısında en çok değer kaybına uğrayan para birimine sahip ülke ünvanını ele geçirdiğimiz gün, Cumhurbaşkanımız ve onun maliye bakanı, ekonomisi en sağlam sayılı ülkeler arasına girdiğimizi müjdeliyorlardı.

    Aynı maliye bakanı, istifasının hemen öncesinde, adeta kayınpederiyle alay eder ve onu boşa düşürmek istercesine, adeta “Yabancı güçler ekonomimize operasyon çekiyorlar, döviz kurları üzerinden ekonomimizi batırmaya çalışıyorlar” minvalindeki iddiaların birer masaldan ibaret olduğunu ilan etmek istercesine, “İstesek döviz kurlarını düşürürüz” diyebiliyor, bu da, kararların etkin ve süratle alındığı bir ‘özgün’ yönetim biçiminin nimetleri hanesine yazılıyordu kimi köşe yazarlarınca.

    Sayın Fatih Kurnaz’ın bugünkü kısa yorum metninde sözünü ettiği “Reis ile mukayase kabul etmez düzeyde iyi bir hukuka (ve hatta kardeşlik hukukuna!) sahip olma”, pekala insanı rahatlatıcı, insana güven verici bir husus olması beklenecek iken, o ayrıcalığa sahip olmanın ‘vatan haini’ ilan edilmeye giden yolda alınmış bir tek yönlü bilet olabildiği bir ülkeyiz.

    Ülkemiz, sayın Koru’nun işaret ettiği üzere, içinde yaşayan vatandaşlarının, ülke gündemine bomba gibi düşen bir olaya ilişkin kendi yayın organlarında tek bir kelime bulamayıp olaya ilişkin bir kaç cümlelik de olsa haber bulabilmek için (ve o da eğer yabancı dil biliyorlarsa) yabancı basını taramak zorunda kaldıkları bir ülke.

    Ülkemiz, vatanını ve milletini pek çok seven, her fırsatta Türklerin pek değerli ve pek onurlu bir millet olduğunu söyleyip duran milliyetçilerin, ülke topraklarının yabancılara satışından, değeri 240.000 Amerikan doları ve üstü bir daire veya ev alınması halinde Türk vatandaşlığının otomatik olarak kazanılmasından, Kanadalı 73 maden şirketinin toplam karının sadece yüzde 4’ünden yararlanabilen bir devlet oluşumuzdan rahatsızlık duymadıkları bir ülke. “Geçinemiyoruz diyorlar ama her birinin cebinde akıllı telefon!” tezi üzerinden 21. yüzyılda bir akıllı telefon sahibi olmayı kendi ırkdaşına çok görüp bunu bir zenginlik ya da iyi bir yaşam standardının ölçüsü sayan insanlar milliyetçilerimiz. “Yalan söyleme!” diye öfkeleniyor bizim milliyetçilerimiz: “Her yerde iş var. Benim oğlum da üniversite mezunu, aha şu gördüğün binanın arkasındaki otelde temizlik yapıp ekmeğini taştan çıkarıyor. Hep masa başı işler arıyor senin dediğin üniversite mezunları. Yok öyle bir dünya!” Ülkenin üniversite mezunları otellerde Avrupalı yaşlı emeklilerin bokunu temizleyip kirli çarşaflarını değiştiriyor. Bizim milliyetçimizi rahatsız eden bu değil de, onu “Yok öyle bir dünya!” diye bağırttıracak ‘miskinlik’ ve ‘iş beğenmezlik’ halleri!

    Yukarıdakilere düzinelerce örnek eklenebilir.

    Bütün bunlar ve daha sayısız çoklukta diğer şey, hep birlikte bir yöne işaret ediyor:

    Sadcece ekonomik olarak değil, sağduyu, makul bir akıl yürütme kapasitesi, kabul edilebilir bir ahlaki düzey, işe yarar bir milliyetçilik, devlet olabilme vasıflarına üç aşağı beş yukarı sahip olma gibi meseleler açısından da tükenir haldeyiz.

    İstifa eden bakanın, davet edilmediği mali durumumuza ilişkin brifingin sonuna yetişebilmek için apar topar Küllye’ye koşturduğu, orada rast geldiği yeni Merkez Bankası Başkanı ile tartışıp ‘yakın fiziki temasın da söz konusu olduğu bir gerilim’e düştüğü, sadece bir partinin ağır toplarından birisi tarafından değil, pek çok muhalif medya organında konuşuluyor.

    Doğrudur, yanlıştır, hem doğru hem yanlıştır, az doğru çok yanlıştır, çok yanlış az doğrudur. Bilemeyiz.

    Ama, yarın bir gün o kavganın güvenlik kameralarına yansımış görüntüleri sosyal medaya yayılıp tıklanma rekorları kırsa, elinizi vicdanınıza koyup samimiyetle söyleyin:

    Şaşırır mısınız?

  18. Ben istifa haberini habertürk kanalından fatih altaylının programında öğrendim, haber sosyalmedya da yer alır almaz duyurdu ve teyide muhtaç olduğunu söyledi, gece boyu da gelişmeleri verdiler.
    Pek çok medya kuruluşunda haber tüm gün verilmedi, belli ki bir yerden emir alınmış. Haberin paylaşılması engellenmiş. Burda medyaya değil, medya patronlarına tepki göstermek gerekir. Medya çalışanları kirası, faturaları olan insanlar, yaz denince yazıyor yazma deyince yazamıyorlar. Bugün büyük kalem sahipleri bile kendilerine yer bulamazken sıradan çalışanlar nereye gidecek, evine ekmek nasıl götürecek? Çok ortaklı bağımsız medya merkezleri kurmak gerekirdi lakin bu kimsenin işine gelmedi, bu muazzam gücü bir pazarlık, bir rant aracına ucuz hesaplara dönüştürmek her dönemde ne yazık ki karlı ve cazip oldu. Neyse ki şimdi internet gazeteciliği, bireysel siteler, hatta tv kanalları var. Farklı fikirlere, yorumlara ulaşmak mümkün. Özellikle pandemi sonrası pek çok isim kendi hesaplarını aktif biçimde kullanır oldu. Öncülerinden olan fehmi beyin sitesi de bu anlamda bence çok özel bir yere sahip.
    İnternet medyasının iyi yanları çok olduğu gibi olumsuz ve sıkıntılı hatta karanlık yanları da var kuşkusuz ama bu şimdilik konumuz değil.

  19. Berat Albayrak Olayı

    Berat Albayrak kabinenin en çalışkan ve başarılı bakanlarından biridir. Ama bütün zorlukların üst üste bindiği dönemde görev üstlenmesi nedeniyle başarıları anlaşılamayabilir. Dün Fatih Altaylı bütün gazetelerin özellikle sözcü gibi chp yalakası troll gazetenin “THY den büyük zarar” başlığı ile verdiği haberde geçen rakamları diğer ülkelerin havayolları ile karşılaştırıp bu ölçüde zararın büyük bir başarı olduğunu tespitini yapmış. Asıl mesele budur. Özellikle deniz sondajında ve yenilenebilir enerjide ülkemize çağ atlatan Albayrak’ın kıymeti bu dünyada bilinmese bile öbür dünyada bilinir inşallah.
    Basın ayağındaki diğer kardeşe gelince; yazarın yıllarca sabırla beklediği ana akım medyanın yönetim koltuğunu oturma hayalinin gerçekleşmemesi sonucu kuyruk acısı belli oluyor. Bu gün DR lerde İbrahim Tenekecinin kitabını görüyorsak bu kardeş sayesindedir. Kültürel iktidar olunamadı doğrudur ama bu alanda boş bırakılmadı. şunu da unutmayın ki albayrakların babasının ismi Sadık.

    • ibrahim tenekecinin adı sanı yok iken ben yazdıklarını gördüm. nasıl ona borçlu oluyormuşuz?

        • zor şartlarda hayata başlayıp kitabını baskıya verebilmek için az bir paraya çalışarak az kalsın sağlığından oluyordu. bir seneye yakın hastahanede yattı. o şartlarda ilk kitabını yayınlamış ikinci kitabı da yayına hazırdı İbrahim bey’in. o ikinci kitabını baskıya vermek için para biriktirirken iyi üniversitelerden mezun olan akranları başarısız olan denemelerle meşguldü. yani demek istediğim yeni şafak ve matbaası olmasa da o kitaplarını bir şekilde yayımlardı.

          bu yönüyle de ayrıca gıpta ettiğim biridir İbrahim bey.

  20. Bin yıllar devlet tecrübesi olan bir milletin hazine bakanı adam gibi kendini o makama getirene veya adam gibi bir dilekçe ile veya adam gibi medya önüne çıkarak istifasını sunmak yerine imlası bozuk, magazincilerin kullandığı sosyal medya üzerinden istifa ederse adam değildir. Bunu görmezden gelen medya organları en büyük utanmazdır. Bunlara neden olana B.Albayrak gibi “sonumuzu hayreylesin” demek gerekir. Tüm bu olanlardan rahatsızlık duymayan, TC vatandaşı olarak utanmayanlar …dır.

    • Yahya bey adapsızlık ya da edepsizlik her zaman rahatsızlık vericidir, tabii devletin başında olursa bu daha da rahatsız edicidir; bireysel erdemsizlikleri kadim devlet geleneğimizle bağdaştırmak elbette mümkün değildir, çünkü asiller şımarmaz…
      Atalarımızın da dediği gibi “asil azmaz bal kokmaz, kokarsa çökelek kokar; onun da aslı ayrandır!

  21. – abi devlet opera işletmesi saray dan kız kaçırma oyunuyla yeni sezona perdelerini açmış. ne diyosun?
    – damat kaçırma oyunun ismi.
    – litaratürde öyle bir oyun yok abi.
    – nasıl yok. internete “damat kaçırıldı”yaz çıkar.
    hatta kaçıranlar arasında Bülent Arınç da var.

    olayımız tam olarak bu galiba.

  22. Sayın koru, kulakların bbc ye ayarlı olduğu günler eski türkiyede kaldı, artık beştepeye kulak vermek zorundasınız, siz de diğerleri de, tüm dünya da! İtirazı olan?

    • Sana anca kadir inanır, sırada bosphorus global var pelikanlar kuzey buz denizine veya havası daha yumuşak soçiye esas kaygı trol maaşları hangi fasıldan ödenmeye devam edecek?

  23. Yaşamın her alanında meslek itibarını hiçe sayan onursuz , ahlaksız meslek sahipleri görürdük ama başta bizim basın patron ve çalışanları olmak üzere bu kadarını görmemiştik.
    Bir haber dahi yapamayan basın ne işe yarar umarım hepsi teker teker batarlar .Yazıklar olsun .

    • Ahmet bey allaşkına siz de hiç istifa etmiş bakan ya da başbakan eskisi filan görmediniz mi de medyalara küsecek kadar olayı büyütmüşsünüz? Hatta hiç yazmasalar daha iyi değil mi?

  24. Serhat beyin reis ile hukuku Berat bey ile mukayese edilmez.Hizmetine aynen devam eder.

    • başkanlık sisteminde hukuk mu olurmuş bay kurnaz, reisin sinirli zamanına denk gelir senin sehat beyini ikiye katlar, üçe böler, sekizle çarpar, çarptığında da 3*8=24 olacakken kararını değiştirir, sonucu 5 olarak çıkarabilir. sen de “türkiye kabile devleti değil” diye yorum yazarsın.
      – işin daha kötü kısmı ise; “türkiye kabile devleti değil” dediğinde sen bile doğru söylemiş olursun.
      – fakat neden doğru söylemiş olduğuyun cevabını kurnazlıkla değil akılla bulursun. bu da cevap anahtarı!

  25. son açıklamaya kadar geçen tedirgin süreçte kayın peder damadını ikna etmeye çalışmış mıdır acaba?

    eğer damat bey kendi idaresiyle istifa ettiyse başka bir görev üstlenmiyeceğini ön görebiliriz her halde.

Yoruma kapalı.