Bekir Bozdağ “Adayımız Erdoğan” demekle yoksa muhalefete tüyo mu verdi?

33
Reklam

Adalet bakanı Bekir Bozdağ “Cumhurbaşkanı adayımız Tayyip Erdoğan’dır, adaylığı yasaldır” demiş…

Gazeteler onun bu açıklamasına konuyu kapatıcı bir hukuki kesinlikte yaklaşmak eğiliminde.

Öyle ya, adalet mekanizmasının başındaki hükümet yetkilisinin herhangi bir hukuki konuda yaptığı açıklamanın tartışmaları sona erdirecek son söz olması gerekir.

Peki ama tartışmanın sebebi olan anayasa hükmüne ne diyeceğiz?

Anayasa madde 101 şöyle diyor: “Cumhurbaşkanı görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir.”

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 2014 ve 2018 yıllarında yapılan seçimlerde halkın oyuyla göreve seçildi. İki defa. Anayasanın aktardığım bu maddesine göre üçüncü defa seçilemez.

Adalet bakanı neye dayanarak “Seçilebilir” diyor?

Ülkede mevcut anayasa üzerinde bir güce sahip, mevcut anayasanın maddelerini geçersiz kılmaya yarayacak bir başka metin, farklı bir ikinci anayasa mı var?

Reklam

İkinci bir anayasa yok da, mevcut anayasanın aktardığım bu maddesi farklı da yorumlanabilecek bir muğlaklığa mı sahip?

Hayır, ülkemizde mevcut anayasayı geçersiz kılacak başka bir hukuki metin bulunmadığı gibi mevcut anayasa maddesi farklı yorumlanabilecek bir muğlaklıkta da değil.

Kesin hüküm içeriyor o madde ve “Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir” diyor…

Madde ortada dururken nasıl oluyor da adalet mekanizmasının başındaki bakan “Adaylığı yasaldır” diyebiliyor?

Emin olun, bu sorunun hiçbir makul cevabı yok.

Anayasanın kesin ifadesini iktidarın değiştirmesi mümkündü. 2017 yılında anayasada sistemi baştan aşağıya yenileyen ve ülkeye yeni bir biçim veren düzenlemeler için halkoylaması yapılmış ve halkın oylarıyla istenen değişiklikler gerçekleşmişti.

Parlamenter sistemden başkanlık sistemine öyle geçildi.

O halkoylaması sırasında adalet bakanı yine Bekir Bozdağ’dı ve anayasadaki sistem değişikliği ile ilgili düzenlemeler onun başkanlığı altında gerçekleştirilmişti.

Reklam

Ancak yeni metinde cumhurbaşkanı ile ilgili madde yeniden kaleme alınırken, önceki metinde de bulunan “Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir” hükmüne dokunulmadı.

Dokunulabilir ve o maddeye “Bu hüküm yapılacak ilk cumhurbaşkanı seçiminden sonra uygulanır” cümlesi eklenebilirdi ve Tayyip Erdoğan da o sayede şimdi yeniden aday olabilirdi.

Kimileri o kesin cümle için “Unutulmuş” diyor ama sistem değişikliği içerdiği için üzerinde titizlikle durulmuş ve aylar süren çalışmalar sonrası nihai halini almış bir metne böylesine hayati bir konuda unutkanlık yakıştırmak pek makul gelmiyor.

Politikacıların ağzına “Ben öyle diyorsam, öyledir” türü dokundurmalar yakışır, ancak anayasa bu tür bir yaklaşımın kabul göreceği türden bir metin olmadığı gibi Bekir Bozdağ da sıradan bir politikacı değil. Ülkenin adalet bakanı. 

Neredeyse bütün üyeleri AK Parti döneminde seçilmiş Anayasa Mahkemesi’ne bu konuda görüş sorulabilir.

“Bu konunun hakemi Yüksek Seçim Kurulu (YSK); kimin aday olup kimin olamayacağını belirlerken nasıl olsa YSK üyeleri Tayyip Erdoğan’ın ismini de aday ilan ederler” diye düşünülüyor olabilir.

Öyle düşünenler olduğu biliniyor.

Nitekim, AK Parti’nin itibar ettiği medya kuruluşlarında o yönde yorum yapanlar fazlaca mevcut.

Benim onlara bir itirazım yok, onlar görevlerini yerine getiriyor.

İtirazım “Cumhurbaşkanı adayımız Tayyip Erdoğan’dır, adaylığı yasaldır” cümlesinin adalet bakanı tarafından sarf edilmesine…

Herkes her konuda istediği yorumu yapabilir, fakat adalet bakanı hukuki bir konuda -hele konu anayasa ile ilgiliyse- herkes gibi davranamaz. Anayasaya aykırı bir görüşü ‘yasaldır’ diye sunmaması gerekir adalet bakanının…

O halde?

İşin o haldesi ancak şu olabilir: Bakan Bozdağ “Adayımız Tayyip Erdoğan’dır” der ve Erdoğan’ın adaylığının ‘yasal’ olduğunu söylerken şu andaki durumdan söz etmiyor, anayasanın bir başka maddesinin gösterdiği çıkış yoluna atıfta bulunuyor. Muhalefet sürekli seçim tarihinin erkene alınmasını istiyor; o istek istikametinde muhalefetle anlaşarak seçimin zamanından önce yapılması sağlanabilir ve o durumda Tayyip Erdoğan üçüncü defa aday olabilir.

Hukuk konularında duyarlı bir dostumun getirdiği yorum bu.

Makul.

Tamam, o zaman olabilir.

Olabilir, çünkü anayasanın bir başka maddesi (m. 116), seçim tarihinin TBMM tarafından erkene alınması şartıyla, iki defa seçilmiş cumhurbaşkanının üçüncü defa aday olabilmesine imkan sağlıyor.

Madde şöyle: “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.”

Bu madde (m. 116) çok açık. “Olabilir” diyor üçüncü dönem için…

Çıkış yolunu gösteren bu maddenin varlığı, “Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir” hükmünün farklı yorumlanabilmesinin önünü de kapatıyor. 2017 yılında sistemi yenilemeyi amaçlayanlar anayasayı hazırlarken 101. maddedeki engelleyici hükmü unutmamışlar; çıkış yolunu gösteren cümleyi, engelleyici hükmün var olduğunu bilerek 15 madde sonraya eklemeleri bunu gösteriyor. 

Tayyip Erdoğan elbette istediği takdirde yeniden aday olabilir, ancak bu, seçim tarihinin TBMM tarafından erkene alınması durumunda mümkündür.

Bekir Bozdağ, o açıklamasıyla, aslında muhalefete “Erken seçime -hatta baskın seçime- hazırlanın” tüyosu vermiş oldu.

ΩΩΩΩ

Reklam

33 YORUMLAR

  1. Türkiye battı batmasına fakat en azından tamamen yokolmaması için.Atatürke gösterilen ilgi ve saygıyı bondan sonra Erdoğan’a gösterilmsi lazım Okullardan ve dairelerden Atatürkün resimlerini Erdoğanın resimleri ile acilen değiştırsınlar.

    Bakınız Gülen hareketi Erdoğanın her emrinin yerine getirmesine rağmen Atatürkun resimleri ile yer değiştirmek ve İslam alemine Halife olması için reklamını yapmayı kabul etmeyince, 2011 den bu tarafa Adamlarda mal mülk okul falan bırakmadı ve son 6 senedır de yapmadığı zalimlik kalmadı.
    Türkiyeyi çok rahat batırabileceğının en önemli delili MbS nin önünde pervane gibi döndüğünü dünya ile birlikte bizde gördûk.

    • Bazı insanların cahil cükela aptala yatan tiplemelerini niye tercih ettiklerini daha iyi anlıyorum bu fk yorumcularından sonrada iyice emin oldum.
      Yıllarca muktedirlerin ingiliz Fransız alaman dillerini öğrenmesinler aman diye çırpınışlarını, yassah gardeşimleri hatta meydanda ip atanları bile anlıyor gibi görünmeyi tercih edeceğim bundan sonra galiba sanırsam.

  2. eskiden bagnaz solcular(tum solculari kast etmiyorum az bir kesim.var aynisi sagcilardada var.) bir.meselenin cozumu ile ilgili konusmak yerine mesleyi akil mantik disi bir kulvara ceker her turlu diyaletigi yapar. akil mantik geregi olan cozumlere gozlerini kulaklarini ve dahi akillarini kapatirlardi. simdi ise ayni şeyi iktidari savunanlar ve iktidardakiler yapiyor. kinadiklari duruma kendileri dustuler. ekranlarda akil.disi.ne kadar arguman varsa hepsini savunmaya devam.ediyorlar. acinacak bi durum. oysa cozum.oldukca basit iken zorlastirip cozumsuz hale getirmeyi marifet saniyorlar. yapilcak ne kadar guzel is varsa ancak kendilerinin yapabilecegini saniyorlar. boylece devleti yonetmede veya baska bir meselede kendileri disinda bir cozum gormuyorlar. bilmiyorlar. birgun gelip bize ne oldu dediklerinde gecirdikleri şok etkisiyle bir ihtimal.gercekleri anlayabilirler ama is isten gecmis olacak. geriye donus sanslari olmayacak. kendilerine yazik ediyorlar demiyecem. hakkettiklerini yasayacaklar…

  3. Fehmi, bey! Yazınızı okuduktan sonra Bekir Bozdağıide Dinledim. Dinleyince
    Şaşırdım. Acaba bu sözleri 5 sene öncemi söylemiş diyede düşündüm ve bir baktımki yeni söylemış.
    *******
    Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “Adayımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Adaylığı yasaldır, ve adaylığının önünde bir engel yoktur “2023’te ikinci adaylığı olacak.”
    *********
    Acaba ikinci kelimesini benmi yanlış duydum diye
    İnternete girip yukarıdaki yazılışını okudum.
    Konu reis olunca..!!! Diller de twist oyniyor.
    *******’
    “Amerikan basını’de Erdoğan’ın diplomatik U dönüşünü ekonomik gerekliliklerin bir sonucu” olarak yazarlarken birde MbS ile olan gurur verici resimlerini yayınlamışlar

    “Türkiye’de gelecek yıl düzenlenecek seçimlere dikkat çeken Ash, “Türkiye’deki makroekonomik durum epey zorlu. TL’de değer kaybı sürüyor, bu nedenle Erdoğan’ın gerçekten de paraya ihtiyacı var. Seçim öncesinde biraz istikrar sağlamak için dövize ihtiyaç duyuyor” dedi.

    ‘SUUDİ ARABİSTAN, İRAN’A KARŞI TÜRKİYE’YE İHTİYAÇ DUYUYOR’

    Öte yandan Voice of America’ya konuşan uzmanlar, Türkiye ve Suudi Arabistan arasında son dönemde dikkat çeken yakınlaşmaya rağmen ikili ilişkilerde karşılıklı güvensizliğin ve şüphelerin sürdüğünü ifade etti. Uzmanlara göre, Ankara-Riyad hattındaki yakınlaşmanın bir nedeni de İran’la ilgili endişelerin yanı sıra güvenlik ve savunma konuları.
    Yazıda, Prens Selman’ın seçim öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ekonomik destek olmakta isteksiz olabileceği de ifade edildi.”
    *******

  4. Türkiye’nin cemaatler gibi bir sorunu var. Mevcut iktidar döneminde bu cemaatlerle al takke ver külah çalıştıkları, beraber yürüdükleri, ne istedilerse verdikleri için sorun yokmuş görünüyor-du, ama 15 Temmuz’a gelince sorun olduğunu apaçık gördük tekrar. Fakat bu bile hala iktidara, yandaşlarına ve çevresine sorun olduğunu kabul ettiremiyor. Veya sorun olduğunu tabii ki biliyorlar ama kulaklarının üstüne yatmayı tercih ediyorlar. Kimi cemaatleri yanlarına alıyorlar, muhalif olanları içeri alıyorlar, böyle estek köstek davaları yolunda gidiyorlar.

    Ülkemizde bülbül sevenler derneği kurmak bile yasalara bağlı. Ciddi bürokrasisi, kaydı, kuydu, yaptırımı, sorumluluğu, hesap vermesi var. Ancak cemaat kurmak, özellikle bu iktidar döneminde, hiç bir kurala bağlı olmaksızın önü sonuna kadar açılmış durumda. Yürü ya kulum, seni kim tutar hesabı. Bu cemaatlere çok ciddi bir şekilde kamu kaynakları da aktarılıyor. Kamu arazileri, kamuda iş olanakları, etkili yetkili pozisyonlar, ihaleler, anlaşıldığı kadarıyla kapalı kapılar arkası pazarlıklarla, harıl harıl paylaştırılıyor. Bir cemaat liderinin ölümü üzerine tüm iktidar ve siyaset hizaya geçiyor. Hani nerede yazıyor bu cemaatin varlığı ve liderinin tescili deseniz yok. Çünkü iktidar da aynı yolda, hesapsız kitapsız yürümeyi tercih ediyor. Dolayısıyla hiç bir tasarrufunu bugün sorgulayacak denetleyecek bir kurum bırakmıyor, hesap da vermiyor. Yada hiç vermeyeceğini zannediyor. Ama illa bu hesap gelecek, tüm işler tek tek sorulacak ve o hesap kesilecek mutlaka. Demokrasi ve hukuk bunun için var.

    Burası bir hukuk devleti. Yani herşeyin hesabı verilmek zorunda. Bunun için hukuk devleti diyoruz. Muz cumhuriyeti değil diyoruz. Ama saraya giden gelenlerden anladığımıza göre muz cumhuriyetlerini çok seviyorlar. Ve herhalde onlara dönüştürmek istiyorlar ülkemizi. Ancak bu yol yol değil. Bu sevdadan herkesin vazgeçmesi gerekiyor. Ben çoğunluğum istediğimi yaparım diyerek bize sahte demokrasi oyunu oynuyorlar. Bu demokrasi değil. Demokrasi bir arada yaşamamızı garanti edecekse çoğulcu ve herkese hitap eder olmak zorundasınız. Bu gizli kapaklı zümreleri, cemaatleri koruyarak kollayarak geleceğimiz yer belli. 15 Temmuz, darbeler, ekonomik yıkım ve sefillik. Artık buradan dönüş yapmak zorundayız. Son fırsat elimize gelmek üzere. Bu fırsatı kaçırırsak yakın ve açık olan tehlike artık tepemize binmiş olacak hiç gitmemek üzere.

    Cemaatleri yasaklayalım demiyorum. Elbette demokrasilerde herkes serbestçe örgütlenme özgürlüğüne sahip. Ancak bunun kuralları var, yoksa olmalı, ve herşey kayıtlı olmalı. Gizli örgütlenmeler bu ülkenin çok önemli kaynaklarını tüketiyor. Kötüye kullanılıyor ve içinden çıkılmaz durumlara ülkeyi sürüklüyor. Cemaat iseler mafyadan bir farkı olmalı. Yoksa şu anda ikisi de aynı hükme tabi. İllegal. Yani hukuk dışında çalışıyorlar. Bugün devlete sorsanız kaç tane dernek var, şıp diye söyler. Ama kaç cemaat var, kaç üyesi var, ne işle iştigal ederler, kimse bilemez. İşte bu hukuksuzluk, ve yasal olmayan bir durumu ifade ediyor. Cemaatler de aynı şekilde hukuk koruması altında değiller, iktidar istediğinin üzerine pekala gidiyor. Sonuçta hepsini kendine bağlı hale getiriyor.

  5. Muhalefet partilerinin genel seçimlerden bir süre geçtikten sonra “erken seçim” istemeleri doğal karşılanabilir… Eski ucube parlamenter sistem, koalisyonlar nedeniyle buna olanak veriyordu. Ancak Türkiye 2018 seçimleriyle başkanlık sistemine geçti. Buna rağmen muhalefet partileri tam üç yıldır ısrarla bıkmadan usanmadan “erken seçim” çağrısı yapıyor.
    Bazen Kemal Kılıçdaroğlu, bazen Meral Akşener tarih bile verdi. Verdikleri hiçbir tarih de doğru çıkmadı. “Bu yaz” dediler olmadı, önümüzdeki sonbaharı adres gösterdiler tutmadı. Ama hâlâ bıkmadılar ki şimdi de “Önümüzdeki kasımda erken seçim olacak” deniyor. Ne zaman hükümet çalışanlarla ilgili bir adım atsa veya bir açılış yapsa, muhalefet bunu hemen “erken seçim”e bir işaret olarak yorumluyor.
    İnadına Başkan Erdoğan da her defasında aynı şeyi söylüyor:
    “Ortada makul hiçbir sebep olmadığı halde seçimin 2023’te yapılacağını söylememize rağmen erken seçim teranesi tutturanların sufleyi nereden aldıkları malumdur. Boşuna uğraşmayın, seçim Haziran 2023’tür. Seçimle veya seçimsiz iktidar sözü edenleri de unutmamak gerekiyor.”
    Son günlerde de benzer açıklamalar yaptı. Buna rağmen Ankara’da CHP ve diğer muhalefet partileri, kasımda seçim bekliyor. Ama ortada muhalefetin bir adayı olmadığı gibi anlaştıklarına dair bir işaret de yok. Sadece CHP’liler Kılıçdaroğlu’nun aday olacağına inanıyorlar ama onlar da emin değiller. 3 Temmuz’u bekliyorlar. Bu yüzden Başkan Erdoğan’ın “Ya aday ol ya da adayını açıkla” ısrarına CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu kaçamak cevap veriyor.
    Oysa Cumhur İttifakı’nın hem seçim tarihi belli hem de adaylarının Başkan Erdoğan olacağı…
    Peki, Kılıçdaroğlu veya Akşener daha ne bekliyor?
    Aslında bu iki siyasi aktör, tıpkı son 4 yılda olduğu gibi önümüzdeki 6 ayı da kamuoyunu oyalayarak geçirmek istiyor. Sadece anlaştıkları iki nokta var: Erken seçim talebi ve belirsizliğin sürmesi…
    Önümüzdeki bu tablo, muhalefetin neden topluma umut vermediğini gösteriyor ama arka planda neler olup bittiğini açıklamaya yetmiyor.
    Bu yüzden son bir not düşelim: Tarihi bir yol ayrımına gelen Türkiye, bir zorunluluk olarak zayıf koalisyon hükümetlerine son vermek, ikide bir seçim yapılmasını engellemek için başkanlık sistemine geçti ve yönetimde “istikrarı” önceledi. Dünyanın içinden geçtiği kriz ve savaş süreçleri de bunu doğruladı. Geçmişin pamuk ipliğine bağlı zayıf hükümetleri olsaydı, ne ABD’nin dayatmalarına dayanır, ne de pandemi krizi böyle az hasarla atlatılırdı. Ayrıca başkanlık sistemlerinde çok çok olağanüstü bir durum olmadıkça seçimler yenilenmez ve kimsenin aklına da “erken seçim” istemek gelmez.
    Peki bizde neden ısrarla erken seçim isteniyor?
    Mesele sadece muhalefetin sistemi anlamamış olması veya 6’lı masanın anlaşamaması ya da hayat pahalılığının derinleşmesi değil, aynı zamanda ülkede “siyasi kaos” havasının sürmesi de isteniyor. Sürekli seçimi tartışan kaotik bir ülke görüntüsü varsa yatırımcı gelmez.
    Son günlerde Türkiye’nin bazı ülkelerle yeni ilişkiler kurmasına da bu nedenle karşı çıkılıyor. İşin bam teli tam da burası…
    Bu noktada Başkan Erdoğan’ın şu sözünü hatırlatmakta yarar var:
    “Seçimle veya seçimsiz iktidar sözü edenleri de unutmamak gerekiyor.”
    Anlayacağınız erken seçim talebinin arka planında böylesine kirli bir hesap da var.

  6. 2016 sonunda anayasa değiṣikliğini görüṣen anayasa komisyonunun 101. madde ile ilgili 183 sayfalık (7. Toplantı) tutanaklarını bugün okudum. Gözümden kaҫmadıysa, Erdoğan’ın 2023 haziranında tekrar adayı olabileceği konusu (meclis kararı hariҫ) hiҫ konuṣulmamıṣ.

    Akla gelmeyecek ҫok ṣey konuṣulmuṣ ama bu nokta geҫilmiṣ.

    Bu durumun meclis genel kurulunda ve referanduma giderken de fazla bir rol oynamadığını internette okudum.

    Erdoğan’a göre kurgulanmış tek adam sistemi getiren bir anayasa değiṣikliği sürecinde bu nasıl mümkün?

    Mecliste görüṣülürken ve 2018 referandumu öncesi bu konuya aҫıklık getirmek gerekmez miydi?

  7. 100 İL
    İl sayısını yüz(100)e çıkarmayı planlıyorlarmış.
    Ördeğin şaşkını neresinden dalarmış?
    Biraz tarih ve siyaset dersi:
    ÖZAL zamanında il yapılan yerlerden 18 milletvekili çıkıyor.
    Zamanın ANAP iktidarı, bu 18 milletvekili çıkan yerlerden, il yapmak suretiyle 15 milletvekilini almayı hedefliyor.
    İl yapılmasını müteakip, bu illerden kaç milletvekili çıkarabiliyor biliyor musunuz?
    Sadece ve sadece bir. Rakamla, 1.
    Sadece Bayburt’tan Ülkü GÜNEY seçilebiliyor.
    Bu da Ülkü GÜNEY’in kişisel oyları.
    Evet bu olayı altın harflerle TBMM’ nin kapısına yazmak gerekir.
    Meclisin açılış törenlerinde, en yaşlı üyenin açılış konuşması metnine mutlaka koymak gerekir.
    Milletvekillerine mazbata verirken “okudum anladım” diyerek tebliğ-tebellüğ ettirmek gerekir.
    Evet siyasiler oy hesabı yapmak zorundadır.
    Bir tacirin para hesabı yapmak zorunda olduğu gibi.
    Yani bir tacirin para hesabı ne kadar doğal ise, siyasilerin de oy hasabı yapması da o kadar doğal, hatta gereklidir.
    Ancak bu hesabı, doğru ve uzun vadeli yaparlarsa hem kendileri hem ülke kazanır.
    Günübirlik ve yanlış yaparlarsa, hem kendileri hem de ülke kaybeder.
    Tabii ki benim bahsettiğim iyi niyetli siyasiler.

    • Sayın yk, bu bahsettiğniz “… iyi niyetli siyasiler.” kimlerdir biraz açar mısınız?
      Ya da örnek kişiler ve partileri hangileridir?

  8. Yada halkın tepesine tüy dikeni..
    Seçeceksin ki, tepedekinin bilsin kıymetini.
    Kim bilir dağdakini (bir zamanlar dağdaki çoban hikayesi vardı) etnik kökenini mezhebini şeuhini şıhını cemaatini.
    Dağ nerde ormana kaçtı, orman nerde yandı bitti kül oldu 😠.
    Halkın adamını nasıl tanıyacaz peki?
    !!!!????
    Ben baktım BBBaşganı bir partiden, meclis üyeleri rakipten!
    CB bir partiden meclis farkı!
    (Eskiden en çok oy alan yönetmendi!).
    Bu seçimde no’lcek acaba😯😊

  9. Fehmi bey. Amerikayı bilir. Amerika konusunda çoğu gazeteciden daha hakimdir olaylara.
    24 Haziranda Amerikan Anayasası kürtajı yasaklamış. Anayasa mahkemesi Kürtajın federal bir hak olmadığına, buna eyaletlerin karar vereceğine hükmetti. ABD’de en az 23 eyalette kadınların kürtaj olmasının imkansız hala gelmesi bekleniyormuş.
    Yerel mahkemelerde evangelistlerin talimatıyla  ataması yüzlerce liyakatsiz yargıç varmış. Hepsinin ortak özelliği davaya bağlılıkları, verilmiş hakları geri alıp ülkeyi hızla ele geçirmeleri. Bu da Amerika’daki sızıntı, Amerika’nın altın nesli ve 24 Haziran darbesi diyorlar.
    Hocam nedir bu iş. Aslı astarı varmıdır.

  10. 8 ocak 2021 Meral Akşener:
    “Haziran 2021 erken şeçim bekliyorum.”
    10 Nisan 2021 Kemal Kılıçtaroğlu:
    “Sonbaharda seçim var.”
    27 Aralık 2021 Meral Akşener:
    “Haziran 2022 erken seçim olur.”
    Fehmi Koru 2019 dan beri ya yazın ya da sonbarda erken seçim var deyip duruyor.
    Neden.
    Cumhur İttifakı’nın hem seçim tarihi belli hem de adaylarının Başkan Erdoğan olacağı.Peki, Kılıçdaroğlu veya Akşener daha ne bekliyor.
    Aslında bu iki siyasi aktör, tıpkı son 4 yılda olduğu gibi önümüzdeki 6 ayı da kamuoyunu oyalayarak geçirmek istiyor. Sadece anlaştıkları iki nokta var: Erken seçim talebi ve belirsizliğin sürmesi.
    “Seçimle veya seçimsiz iktidar sözü edenleri de unutmamak gerekiyor.”
    Fehmi bey geçen seneye kadar değerli yanlızlığımızla ilgili Ha Arap basını, ha İsrail basını, ha bat basınından örnekler verip duruyordu. Türkiyenin yalnız kalışını eleştiriyordu Son bir sene işler değişti. Son günlerde Türkiye’nin bazı ülkelerle yeni ilişkiler kurmasına da karşı çıkıyor veya küçümsüyor Fehmi Koru. İşin bam teli tam da burası. Fehmi Koru niye sürekli erken seçimde ısrar eden yazılar yazıyor. Dış ilişkileri küçümsüyor.
    Mesele sadece muhalefetin sistemi anlamamış olması veya 6’lı masanın anlaşamaması ya da hayat pahalılığının derinleşmesi değil, aynı zamanda ülkede “siyasi kaos” havasının sürmesi de isteniyor. Sürekli seçimi tartışan kaotik bir ülke görüntüsü varsa yatırımcı gelmez. Fehmi bey böyle birşeye alet olduğunun farkında mı?
    Erken seçim talebinin arka planında böylesine kirli bir hesap da varmıdır. Usta gazeteciye sormak lazım.

  11. Yakında fransa, israil ve almanya türk tipi başkanlık sistemine geçebilirler, kazakistanda bir referandum yapıldı zaten, özbekistanda ise bazı düzenlemeler için hazırlıklar var…
    Fatih bey kazakistandaki bu son anayasa oylamasını biraz açarsanız sevinirim!

  12. Chp ve şurekası İsmailağa cemaatinin liderinin cenaze törenine katılan Chp milletvekili İlhan Kesiciye sosyal medyada öfke kusuyor. Bir kere daha görüldü ki helalleşme melalleşme bunların lügatında yok.
    Cenaze töreninde Karamollağlu ve Davutoğlu da vardı. 6 lı masadan onları da atın tam olsun bari. Turnusol kağıdı oldu bu cenaze töreni.Dün cenaze vesilesi ile anlaşıldı ki;CHP hala aynı yerde.
    Seçimlerden önce Eyüp Sultan dan çıkmayan imamoğlu bir fırsatı daha kaçırdı. Meğer herşey seçime kadarmış da sonraki seçimi hiç düşünmemiş belli ki. Gerçi imamoğlu dün yine İstanbulda değildi. E yaz geldi. Çok yoruldu. Tatil zamanı.

    • Yada uslanırmı? Ders almak! Akıllanmak! Hak getire. Hepsi aynı kafada maalesef.
      Cenaze hangi makam yada kurumdan yetki almış, ünvanı neymiş diye sormayacağım. Herşey diploma değilmiş! Öyle söylüyorlar🤗.
      Atlet koklama uzmanlarının sonunu sen herbgün burdan temcit pilavı gibi gözümüze dürtüp durıyorsun!!! Ne farkları var Ox Bankası mensuplarının birbirinden ki acaba?
      Sokaktaki insanın kaçı dağdaki çıkanı, x tarikatını y teröristini Z zenginini r artistini, merak ediyorda “benim en hakiki gerçek sorunum bunlarmış” diyor acaba?
      Valla gılıçttaroğlunu kızdırmasınlar, gelirse bunları asla istisna gözardı görmezlik anlamazlık bilmezlik yapmaz.
      Herkes akıllansın artıkın biraz. Bir insan aynı delikten iki kere sokulmaz!

  13. “Hukuk konularında duyarlı bir dostumun getirdiği yorum bu.”
    Sayın yazarın dostu pek de ‘Makul’ bir yorum getirmemiş, aksine;
    seçime çeyrek kala iktidarın yapacağı bir erken seçim çağrısına muhalefet neden destek versin ki?
    Muhalefetimiz keriz mi???

  14. GES Mİ? PES Mİ?
    Ekonomi yönetiminin açıkladığı Gelire Endeksli Senet(GES) için “6,6 milyar TL’lik”talep gelmiş.
    Döviz karşılığı 380 milyon dolar.
    Bu, yani GES bir borç.
    Bu bağış bile olsa, bu ekonomik koşullarda bir günü geç, öğleye kadar bile idare etmez.

  15. Eğer seçim 2023 haziranında yapılırsa bu yeni bir 367 GARABETİ OLUR. Ama hiç zannetmiyorum seçim en geç mart 2023 de yapılacaktır. Ekonomik göstergeler daha fazla zorlanamaz . temmuzda emekliye iyi bir zam ocakta 3600 gösterge ve iyi bir zam hatta
    EYT (bu ülkenin intiharı demektir. ama popilist bir yaklaşım oy için )
    insanlar biraz mutlu olsunlar ve ardından seçim hem de baskın seçim.
    İktidar için başka yol yok .Tabi arada başka ekstra gelişmeler olmaz ise .
    haziran 2023 en son konuşulacak ihtimal.

      • Kanunda geç seçim tabiri var mı bilmem
        Şöyle bir ahlaki kural var sana yapılmasını istemediğini sende
        başkasına yapma .367 garabetini yaşayan birileri aynı garabeti
        BAŞKASINA yaşatmaz .ha yaşatırsa ne olur BETER OLUR.

        • Ahmet bey salgın hastalık, doğal afet, maazallah savaş durumlarında seçimler birkaç yıl ertelenebiliyor, siz kime ne yapılmasını ister ya da istemezsiniz bilmem ama kanun böyle!

  16. Yıllarca muhafazakar camianın içinde bulunan Fehmi Koru, İsmailağa cemaatinin lideri Mahmut Hocanın vefatından haberdardır herhalde. Fehmi bey den bir başsağlığı beklenirdi hehalde. Onlara karşı bir dargınlığımı var bilemem ama şaşırdığımı söylemeliyim. Gerçi herkes Boşverin erken seçimi Fehmi bey. Olmuyorsa olmuyordur. Akışına bırakmak lazım.

  17. Erken seçim kimsenin umrunda değil. Fehmi bey hariç. Fehmi beyin son üç senesinde belki 40 tane erken seçim yazısı vardır. Bir türlü tuttaramadı. Mart ayındaki yeni seçim yasasına göre en az bir sene geçmesi gerekir, o da olsa olsa 2023 nisan mayıs olur, haziran ayında olacak seçim 1 ay erkene alınır çünkü bu seçim 2 turlu seçim olduğundan. 2.tur haziran temmuz ayında olur. Muhalefet partileri bile bıraktı erken seçim hayalini.

    Millet yaşadığı dertleri ve sorunları çözeceğine inandığı birilerini görse, ona yapışır, başının üstünse erken seçime götürür. Onu görmüyor hala. Çözümü yine Cumhur ittifakında veya Erdoğanda görüyor.zorunuza gitsede gitmesede olay bu. Millet ittifakı burdan tüyo alsın.

    Muhalefet “ülke yandı, bitti” derken, oyların neden oluk gibi kendilerine akmadığının cevabını henüz bulmamışken, erken seçim istemez. İster gibi gözükür. Siz bakmayın “erken seçim istiyoruz” demelerine. Şimdi diyeceksiniz ki peki muhalefet neden erken seçim olacak diyor. Ee demese ayıp olur zaten. Muhalefet dediğin seçime gidip iktidar olmalı. Bunu biraz yarım ağızla da olsa diyorlar işte.Bir de bu erken seçim konusu parti teşkilatlarını canlandırır, heyecanlandırır. Onu sağlıyorlar.
    Muhalefet cephesinin iki büyük partisi CHP ve İYİ Parti, kendi içinde ayrışmalar, bölünmeler, kavgalar yaşarken üstüne erken seçime gitmek ister mi? İstemez. “Kavgalı eve kız verilmez” ata sözünü onlar da biliyor.

  18. -Sayın RTE bir daha seçime girerse ne olur?
    Seçilse partisi aynı gücü koruyacak mı?
    Ülke mi batar?
    Sınırlarımızın yanında hiç sorun kalmaz, kendiliğinden mi çözülür?
    *Bıraksak kendi seçilemez! ise daha doğru olmazmı?
    Seçilebilecek! (İse) bir kimseyi niçin seçilmesin diye engelleyelim ki???
    Not: demokrasi de herşey seçimlemi oluyor?
    Meclis, ..ama şöyle olursa bu istisnadırlar…,
    referandumlar…
    Daha neleerr neler😆

    • İnsanoğlu kendi koyduğu kuralları Tanrı kelamı sanıyor bazan, fazla kaptırıyor kendini🙂.
      Aynı kişi ertesi gün ben senin inandığınla aynı şeye inanmıyom😂 deyip başka makamdan başlıyor çalmaya (çalmaya birkez kulağını verdiyse ..)
      *Daha geçen sandık mührü kurumadan mühürsüz zarflar kuralı değişmedimi?
      Son söz:
      Siz seçilebileni! bırakın,
      seçilmek isteyenler kimdir?
      Kankası akranı arkadaşı kimdir?
      Kimlerle yürüyor?
      Kimlerle gizli kimlerle açıktan görüşüyor?
      Kime ne faydası olacak?
      Kimlere ençok zarar verecek?
      Kimin adamıdır? Kim için çalışır?
      Arayacağız: vatanperver milliyetçi inançlı doğru olanı savunan ülke menfaatlerini üstte tutan demokrasiyi benimseyen hukukun üstünlüğüne inanan hakkı bilen haklıyı arayan
      Yetim hakkı yemeyecek öksüzü aç açıkta bırakmayacak kurumlar arasında dengeyi bozmayacak
      Halkı aç ise kendinde aç kalacak!!!!
      Halkta yok ise ekmeğini saklamayıp paylaşacak!!!
      Helal süt emmiş bir insan🤗
      300 bilemedin 400 vekilimizde olsa yeter bize (600 fazla neyimize) biz az ile yetinmesini idare etmesini biliriz.
      Olsun böyle güzel üstün nitelikli milletini temsil eden yönetenlerimiz🤗. Korkmayın onların hepsi ile dün kahvede millet bahçesinde düğünde camide yanyana idik onlarla!

  19. Ne anayasa nede yasalar geriye doğru yürümez.2018 senesinde yapılan düzenleme 2014 teki seçimi ilgilendirmez.Tayyip beyin ilk dönemindeyiz.

  20. HUKUKSUZLUK YOLU
    Buradan tekraren zikrettiğim bir teşbih var.
    Hukuk-hukuksuzluk yolu benzetmesi.
    Hukuk yolu karayolu gibidir:
    Sınırsız olmasa da son derece geniş manevra imkanı verir. Sağa dönersin. Sola dönersin. Geriye dönersin. Hızını yavaşlatabilirsin. Durabilirsin vs.
    Hukuksuzluk yolu ise demiryolu gibidir:
    O yol seni nereye götürür ise oraya gidersin.
    Sağa-sola dönmek mümkün değil. Geri dönmeyi hayal dahi edemezsin. Hukuksuzluk yolunun demiryolundan iki farkı var. Tabii ki olumsuz fark.
    O da:
    1–Duramazsın,
    2–Hızını devamlı arttırmak zorundasın.
    Duramazsın, zira durduğun an, yani haksızlık yapmadığın an sistemi ayakta tutan “korku” kolonu ve müteakiben sistem yerle-bir olur.
    Hızını devamlı artırmalısın zira, “gerçek” duvarına en yüksek hızla-hızda çarpabilmelisin. Tuz-buz olabilmek için, uçuruma en yüksek hızla yuvarlanmak gerekiyor.
    Önce yönetmelik ihlal edersin. Sonra ihlal sayısını arttırsın. Bu kesmez yasa ihlaline başlarsın. Bu da kesmez sayısını arttırsın. Bu da kesmez. Anayasa ihlaline başlarsın. Bu da kesmez bunun da sayısını arttırmak zorunda kalırsın.
    Bu da kesmez. Yapılan her yasal ve anayasal iş aşırı rahatsızlık vermeye başlar.
    İktidarımızın içinde bulunduğu durum budur:
    “–Artık hukuka uymak bu iktidarı komalık eder.”
    (“–Bir lokma helal, siyanür etkisi yapar”)
    Girdikleri hukuksuzluk yolundan sahil-i selâmete çıkabileni bildiren tarihi bir vesika yok.
    Sayın KORU!
    Bazı şahsiyetlerin sözlerinden derin manalar çıkarmanın anlamı yok.
    Onların söylettirilenlerin gerekçesini sorabileceğini mi sanıyorsunuz?
    Onlar söyleneni yapar.

  21. Sayın yazar herhalde anayasa değişikliği maddelerini hiç okumadınız, okudu iseniz boşuna gayret internette bu değişiklikler var. Hürriyet yeni anayasa değişiklik maddeleri yazınca çıkıyor, Madde 18 – b fıkrası : “75, 77, 101 ve 102 nci maddelerinde yapılan değişiklikler birlikte yapılacak ilk TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte, C fıkrasında : değiştirilen diğer hükümleri ile 101 nci maddenin son fıkrasında yer alan cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisi ile ilişkisi kesilir ibaresinin ilgası bakımından yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Diyor, lütfen bunu açıklayınız.

  22. Yazarımız , sık sık bu konuyu gündeme getirip işlemeye çalışıyor .Ancak adalet bakanı da nihayet son noktayı koydu ; havan dövücünün hınk deyicisi YSK ( Buradaki Y yüksek rumuzudur, bazıları başka yerlere çekiyorlar !) da hınk derse bu iş tamamdır !
    Adalet bakanı , bu ağalık sisteminin hamurunu bizzat yoğuran kişi olduğuna göre bu konuda en bilgili ve de yetkili kişidir !
    Hem rahmetli Özal da ‘Bir kere de anayasayı biz delelim ‘ dememiş miydi !
    Sonra bir zamanlar bir kadın bakanımız da ‘Bir kereyle bir şey olmaz ‘ dememiş miydi!
    En son İstanbul BBB lığı seçimi ile 7 Haziran 2015 genel seçimleri beğenilmeyip yenilenmemiş miydi !
    Bizzat mahkemeler , anayasanın koruyucusu olan AYM nin kararlarına posta koymuyorlar mı!
    İşte böyle, bir diyeceği olan ?

    • Mucib bey “Hem rahmetli Özal da ‘Bir kere de anayasayı biz delelim ‘ dememiş miydi !” diye sormuş;
      Elcevap: hayır, dememişti!
      O söz demirele aittir ve özalı eleştirmek için ilk kez kendisi kullanmıştır bu ifadeyi,
      özalın ise hiçbir zaman böyle bir demeci yoktur!
      Ok?

  23. Asıl mesele hiç konuşulmuyor. Anayasaya bu madde başkanların diğer demokratik sistemlere göre fazla olan yürütme yetkilerinin kötüye kullanılmasını ve başkanın diktatöre dönüşmesini engellemek için konmuş.

    Erdoğan sadece 2 dönem değil, 20 yıldır yürütmenin başında. Artık bu çoktan dur demenin gelip geçtiği bir zaman dilimi. Demokratik bir durum değil. Zaten hep olağan dışı durumlar ile buraya kadar gelindi. Yok yasaklandıydı, yok darbelendiydi diye diye demokratik bir geçiş sağlanamadı.

    Bunun zararını ise hep beraber çekiyoruz. Ülkemiz demokratik normların hepsinden uzaklaştı. Çok temel insan hakları, adalet anlayışı, hukuk normları toptan terk edilmiş durumda. Yürütmede yer alan bir bakan hukukçu gibi anayasayı yorumlamaya kalkıyor. Siyasiler mahkemelere doğrudan emir veriyor. Hakimler savcılar sağlı sollu sürülüyorlar. Kimse konuşturulmuyor. Sosyal medya bile yasaklanmaya çalışıyor.

    Bunun sonucunda denetimsiz yürütme tamamen yolsuzluklara boğulmuş durumda. Bu da hepimize fatura olarak geri dönüyor. Paramız değersiz, hayat pahalı, enflasyon yüksek ve giderek daha fakirleşiyoruz.

    Demokratik bir dönüşümü ve görev değişimini sağlayamazsak durum daha da kötüye gidecek. Demokrasi görev değişimini sağlamak ve iktidarları barışçıl bir şekilde koltuktan indirmek için var. Ancak bu şekilde devletin belli bir kişi, zümre, klik, ve ideolojiye parsellenmesini engelleyebiliriz. Bunu da bu ülkede yaşayan herkesin bu devlet benim de devletim diyebilmesi için yapmak zorundayız. Aksi takdirde barış ve huzur içinde, bir arada yaşamamızın olasılığı yok.

    Bu anlayışla bu önümüzdeki son fırsatı çok iyi kullanmak zorundayız. Dönüşü olmayan bir viraja girmiş bulunuyoruz. Bu vartayı atlatamazsak bir daha ülke olarak belimizi doğrultamayabiliriz. Çünkü demokrasi kurulması çok zor, kaybedilmesi ise çok kolay bir sistem. Ne coğrafyamızda ne Türk dünyası denen yerlerde bir tane demokrasi yok. Hepsi diktatörlükler altında eziliyor. Ülkemizi tekrar AB yolunda demokrasi düzlüğüne çıkarmak zorundayız. Bu konuda hepimize tek tek görev düşüyor. Halkın buna ikna edilmesi ve geçişin mutlaka sağlanması gerekiyor. Tarkan’ı tenzih ederim, o gerçekten yürekli bir muhalif, geççek geççek demek yetmiyor, var gücümüzle demokrasiye asılmak zorundayız.

Yoruma kapalı.