Bazıları sürpriz sever.. Kanlı, canlı sürprizler…

28
Reklam

Yıllar öncesini hatırlıyorum.

Anayasa Mahkemesi başkanlığı döneminde özgürlükler ve hukuk devleti vurgulu konuşmalar yapmış Ahmet Necdet Sezer’in, görev süresini uzattırarak bir süre daha yerinde kalmak isteyen Süleyman Demirel yerine cumhurbaşkanı seçilmesinin ilk günlerindeydi.

Sevinenler çoktu, ben de onlardan biriydim.

Bir dostum, “Hiç sevinme, onu hareketsizleştirmek için bir ‘İslâmî terör’ provokasyonu yeter” sözüyle neşemi bozuvermişti.

O söz hala kulaklarımdadır.

Sezer için o beklenti çok geçmeden ortamın “Uğur Mumcu’nun katilleri yakalandı” haberiyle heyecanlandırılmasıyla gerçekleşmişti.

Mumcu’nun suikasta uğratılmasından yaklaşık sekiz yıl sonraydı ve daha önce altı kez kamuoyu önüne “İşte katilleri” sansasyonel başlığıyla sürülmüş senaryoların yedincisiydi bu yakalama olayı. Dönemin içişleri bakanı ‘esas öz hakiki katillerin’ iki aylık takip sonucu yakalandığını duyurmaktaydı. MİT’e bile haber vermeden izlemişler. Kalabalık bir çeteydi yakalananlar. Daha önce oto hırsızlığı gibi adi suçlar işlemiş birilerinden oluşuyordu.

Kamuoyu etkilendi. En önemlisi Sezer etkilendi. “İrtica” sözcüğünü onun ağzından ilk o olay üzerine işittik.

Reklam

Dostumun o sözünü daha sonraları başka olaylarda da hatırlayacaktım.

Sözgelimi AK Parti’nin iktidarı kazanıp (3 Kasım 2002) Abdullah Gül’ün başbakan olmasının (16 Kasım 2002) hemen ardından Necip Hablemitoğlu suikasta uğradığında (18 Aralık 2002). 

Ondan önce de, Refah Partisi ile Doğruyol Partisi arasında Prof. Necmettin Erbakan başbakanlığında Refahyol hükümeti kurulmasının (28 Haziran 1996) hemen ardından da benzer bir olay yaşanmıştı.

Kutlu Adalı suikastı adayı karıştırmıştı

Şimdilerde Sedat Peker’in videolarıyla gündeme bir kez daha gelen Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı o hükümetin kurulmasından hemen sonra (6 Temmuz 1996) faili meçhul kalacak bir suikasta uğramıştı.

Kamuoyunu derinden sarsan ne kadar siyasi cinayet-suikast yaşanmışsa onların hepsine bu gözle bakılırsa pek çoğunda benzer sürpriz unsuruyla karşılaşılacaktır.

Birileri siyasilere sürpriz yapmayı veya kanlı sürprizlerle siyasetin yönünü belirlemeyi seviyor.

Adalı gazeteciyi öldürmek için verilmiş sipariş üzerine bir tetikçi belirlenmiş, ancak onun beceremediği iş sonra başkalarına havale edilmiş. 

Reklam

Sipariş tetikçi Atilla Peker önceki gün başka bir vesileyle celb edildiği savcıya Adalı suikastındaki rolü ile ilgili ifade vermek istediğinde isteği geri çevrildi. O ısrarlı olunca sonunda galiba ifadesi alınmış…

“Galiba” deyişim işin orasının pek açık olmayışından…   

Bizde Adalı suikastı da dahil son zamanlarda dile getirilen iddia ve ithamları açıklığa kavuşturmak için henüz bir adım atılmadı, ancak Kıbrıs Millet Meclisi son itirafları araştırmak üzere derhal soruşturma başlattı.

Açıklamalar itirafları doğruluyor

Şimdiye kadarki gelişmelere biraz yakından bakalım:

İtirafnamede adı geçen emekli yarbay Korkut Eken verilen tarihte Kıbrıs’a gittiğini kabul etti. O sırada Kıbrıs’ta albay rütbesiyle sivil savunma dairesi başkanı olan -sonradan orgeneral ve Jandarma genel komutanı- Galip Mendi “Kahraman bir subay, saygı duyduğum biri, bir büyüğümüz” diye tanımladığı Eken’in Kıbrıs’ta kendisini ziyaret ettiğinde yanında Atilla Peker olduğunu doğruladı.

Bir şeyi daha doğruladı: İtirafçının verdiği beyaz Reno Toros aracı Korkut Eken ile Atilla Peker’in  emrine tahsis ettiğini.

Sedat Peker’in videosunda bu ayrıntılar aynen yer alıyordu.

Uzi marka silahı görmemiş; Eken’in elinde bond çanta bulunduğunu hatırlıyor…

[Org. (e) Mendi’nin açıklamasında bir çelişki var: Adalı suikastı sırasında henüz göreve başlamadığı için Kıbrıs’ta olmadığını söylüyor; oysa öteki anlatımlarından orada olduğu anlaşılıyor.]

Peki Korkut Eken iddialara ne ne diyor?

O da Atilla Peker ile verilen tarihte Kıbrıs’a gittiklerini doğruluyor.

Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk’e konuşmuş Korkut Eken. “Atilla Peker’i siz mi çağırdınız?” sorusuna verdiği cevap şu: 

“Evet, doğru ben çağırdım. Atilla Peker’le KKTC’ye gittim. PKK’nın oradaki faaliyetlerine yönelik 3-5 günlük bir inceleme yaptım. PKK’nın yaralılarını Kıbrıs’a götürdüğünü tespit ettik. Rum kesiminde tedavi edildikten sonra Yunanistan’da bulunan Lavrian kampına teröristler sevk ediliyordu. Bunları ben raporladım ve Kolordu Komutanı Hasan Kundakçı paşama verdim.”

Devlet görevi yapıyormuş sizin anlayacağınız.

Kendisini ve faaliyetlerini tanıtırken “Özel harekat polislerini eğiten kişi” olduğunu özellikle vurguluyor Korkut Eken

PKK faaliyetlerinin Kıbrıs’ta izini sürmek bir istihbaratçının işi olabilir. Onun öyle bir özelliği yok. Üstelik yanına sonradan “Ben bir tetikçiydim, ama benden istenen görevi yerine getiremedim” itirafında bulunmuş birini alarak Kıbrıs’a gitmiş. O kişinin de istihbaratçılık özelliği yok.

Nasıl olmuş bu iş?

Ona da şu cevabı veriyor Korkut Eken:

“Hasan Paşa (Dönemin Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı) telefon etmiş. Kundakçı, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’a, ‘Kıbrıs’ta çok büyük PKK faaliyetleri var. Teröristler burada cirit atıyor’ falan demiş ve bu konuda yardım istemiş. Ben de o dönemde Emniyet’te Özel Harekat Polislerini yetiştirmekle görevliyim. Mehmet Bey de beni gönderdi.”

Mehmet Ağar kendisini “Git bir bak, PKK ne yapıyor” diye Kıbrıs’a göndermiş…

“2004’te cezaevinden çıktıktan sonra kimseyle görüşmüyor, tek başıma yaşıyorum” da diyor Korkut Eken

İyi de, birkaç zaman önce Bodrum’dan bütün Türkiye’ye ulaşan şu ünlü fotoğraf ne peki?

Alaattin Çakıcı.. Mehmet Ağar.. Korkut Eken.. Engin Alan.. Bodrum Yalıkavak Marina’dalar..

En çok üzüldüğü, içişleri bakanı Süleyman Soylu’nun kendisinden “Karanlık bir tip” diye söz etmiş olması.

Öyle bir dönem bu dönem

“Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü” derlerdi eskiler; bugün öyle bir dönemden geçiyoruz.

Kutu açtırıldı ve kötüler söyleniyor.

Gerçekten kötü denilenler iddia edildiği kadar kötü mü, hukuk henüz devreye girmediği için bunu bilebilecek durmda değiliz. TBMM de konuyu bu yönüyle ele almaya yanaşmayı reddetti. 

Ancak Kıbrıs Millet Meclisi’nin açtığı soruşturma bir umut kapısı olabilir.

Takipte olacağız, mecburen…

ΩΩΩΩ 

Reklam

28 YORUMLAR

  1. İyi parti, Saadet partisi, Deva, Gelecek partisi niye birleşmezlerki. Takıldınız yüzde 20 yüzde 25 lik Chp nin kuyruğuna. Birleşirseniz belki millet bi umut görebilir.        
    Hdp aldı bakanlıği cepte 2 bakanlık. Bunca emek iyiye 2 bakanlık ,diğerlerine toplasan 1 bakanlık, bakan yardımcılığı bu mu ya. Bütün dert bu mu. Değer mi CeHaPe-HaDePe nin peşinden gitmeye.
    Valla benzetmek ayıp olacak Cumartesi annelerine ama sonra yarın birgün size de dön diyecekler Chp nin kapısında eyleme başlayacaklar.

    • Fatih bey keşin biri yazıları yorumlarıyla Kılıçtaroğlunu ahha da CB adylığına aday yapmaya itti.
      sen de Merali, sadeti ve eski gelecek’ı şimdi de CB yrdmcısı,
      Babacanı da ”BB” (Başbakan Babacan) 🙂 mı yapmaya niyetlendin?
      ne dediyseniz tersi çıkıyor, ne yapacağınızı vadettiyseniz tersinin yapıldığı anlaşılıyor da!
      Bu S.Peker de beyin mıncıklaması yaptı zaten.
      Akıl-Mantık-Vicdan
      nerdeyseniz çıkın ortaya.

  2. Meral Akşener  Gezi kalkışması sırasında AK Parti iktidarının Taksim’e camii değil AVM yapacağına inandığı bir paylaşımda bulunmuştu. 1 Haziran 2013 de paylaşımında, “Mücahitken Taksim’e cami yapmak istemişlerdi, şimdi müteahhit oldular Taksim’e AVM yapacaklar” ifadesini kullanmıştı.

    “Ayasofya’yı açamaz demişti, açıldı. Taksim’e cami yapamaz demişti, yapıldı. Bir tane doğru tespiti veya öngörüsü yok. O yüzden lider olamadı, gidip CHP’nin piyonu oldu.”

  3. Suçu soyluya atarak Suçlarından kurtarmak isteyenler, ilk atakların’da ortalığı karıştırmaları, havuzu ve hemşerileri harakete geçirmiş olacak’ki hemşerisi yazar Soyluyu öven bir yazi yazmış.
    “.https://m.star.com.tr/yazar/soylu-yazi-1631860/

    yoksa bu gibi õvgüleri Soylunun bazılarından roveşi alip ortalığı iyce karıştırmasını önlemek içinmi?

    Çünkü, Soylu, S Peker’e koruma verilmesi olayında Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan’ı suçlamış, görevden alınacağı’ndan endişelenen, Çalışkan’da Soylu’ya meydan okumuş.

    Soylu katıldığı bir televizyon programında Sedat Peker’e özel polis koruması verilmesiyle ilgili olarak “16 Ocak 2015’te DHKP-C tehdidi ile kendisine koruma veriliyor. Şimdi esas iş bundan sonra. İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, terörden sorumlu müdür de Mustafa Çalışkan. Nurettin Demir Kadıköy Emniyet Müdürü. Özgür Taşdemir emniyet müdürü ihraç edildi. En irtibatlı olduğu kişi Sedat Peker. 2015 yılında sanal bir tehditle Nurettin Demir kardeşinden kalan DHKP-C mirasıyla bir kurgu yapar ve koruma verilir” diye eleştirmış.

    Bu açıklamaların ardından Mustafa Çalışkan’a yönelik soruşturma başlatılacağı ve açığa alınacağı iddia edilince. Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan’da yaptığı açıklamada, Soylu’nun hakkındaki iddialarına ilişkin, “Allah’a sığınıyorum.” demiş ve
    Açığa alınmayı bekliyor musunuz?” şeklindeki bir soruya ise Çalışkan, “Mustafa Çalışkan gibi bir insanı açığa kim alacak, nasıl alacak bir görelim bakalım. Çok merak ettim.”diye cevap vermiş.

    • Peki Erdoğan ve ekibi Süleyman soyluyu neden harcamak istiyor?
      S Soylu, aslında kendisini savunmak ve S Peker’in iddialarına cevap vermek için satlerce açıklamalar yaptığı bir haber kanalında tuzakcılara tek bir message gönderdi oda 17/25 Araliği onaylama message, idi önceki meslek taşįnın oğlunun evindeki para sayma “Makinesi” bunun ile onlari uyardı. Oysaki
      17/25 Aralığı ağzına alan Terõrislikle ve vatan hainliği ile soluğu ya nehirlerin azgın sularında yada Tayyip Cumhurriyeti’nin zindanlarında aliyor.
      Süleyman Soyluda Dünyanın gündemini günlerce kilitledikleri YouTube kanalıda mafyacilarin öttürdukleri ve kendilerini hizaya getirdi.
      Unutmasınlar 17/25 Aralık sembolib saat MHP genel merkezinde halen duruyor. O olay, Tûrkiyeiy en az 100 sene geri gõtürdü.

  4. Sedat Peker’in baştan itibaren hedefi bizatihi Erdoğan. Düzinlerce gazeteci ve yorumcunun bunu göremiyor olması hem tuhaf, hem de bir kalitesizliğe işaret ettiği için, üzücü. Şunu göremiyorlar: Sedat Peker, insanlar üzerinde, sadece ve sadece kendisinin yaratıp haftalar içinde hızla derinleştirdiği bir TOPLUMSAL DUYGU’yu harekete geçirdiği için kritik ve biricik: “Bakmayın bunların vatan millet FETÖ PKK beka türü hamasi söylemlerine. Onların bu söylemlerinin gerisinde muazzam bir para, uyuşturucu, çıkar mücadelesi yatıyor. Vatan millet aşkına C. İttifakı çatısı altında bir arada duruyormuş gibi görünenlerin her birisi bir çete, her birisi bir diğerinin ayağını kaydırıp zayıflatmaya çalışıyor. Hepsi benim gibi adamlarla iş tutuyor.”

    Bu mesajın Kılıçdaroğlu, Akşener, Babacan veya Davutoğlu tarafından dillendirilmesinin Erdoğan açısından ürkütücü bir yanı yok. Çünkü, bunların hiçibrisinin millyetçi-muhafazakar Anadolu seçmnenleri üzerinde dikkate değer bir etkisi yok. Bu anlamda, muazzam bir iş başarıyor S. Peker, Erdoğan ve Bahçeli’nin elindeki yegane iş görür propaganda anlatısının altını oyuyor. Sözüm ona bir olup birlik içinde olan çeteleri birbirine düşürerek, vatan millet beka dış güçler argümanlarının altını oyuyor ve hem Erdoğan hem de Bahçeli’yi boşa düşürüyor -hem de cok fena halde boşa düşürüyor.

    “Görüyorsunuz işte” demeğe getiriyor Peker: “Gencecik bir kıza tecavüz ettikten sonra onu ortadan kaldırmak da var bunlarda, FÖTÖ yaygarası koparıp Bodurm’daki Marina’ya çökmek de var, uyuşturucu da var, gazetecileri, milletvekillerini elçi atayıp benim gibi suç örgütü liderleri ile iş tutmak da var, ne pislik ararsanız var! Bunu da bunlarla iş tutmuş, bunlarla birlikte suç işlemiş, neyin ne olduğunu içeriden bilen, FETÖcülerin Ergenekon sanıkları arasında yer almış, hem ülkücü hem de Rabia’cı olarak meydan meydan mitinglerde boy gösterip Reis’le işbirliği yapmış birisi olarak size ben söylüyorum.”

    Kentli milliyetçi muhafazakarların hatırı sayılır bir kısmı MHP’den İyi Parti’ye kaydı. Olan biteni gören dindar muhafazakarların bir kısmı AK Parti’den uzaklaştı. Hem MHP hem de Erdoğan, ve elbette ki Süleyman Soylu, Anadolu ve Karadeniz illerine geriledi.

    S. Peker, bütün muhalefet partilerinin elinde olmayan bir güce tek başına sahip: Bahçeli ve Erdoğan’ın sadık görünen Anadalu ve Karadenizli seçmen kitlesinde zihinsel bir kafa karışıklığı, duygusal bir tereddüt yaratmak. Baştan beri ve bilerek buraya oynuyor Peker.

    Peker, “Erdoğan Abi” diyerek, üzerinde iyi düşünülmüş bir strateji ile, Erdoğan’ın üzerine bastığı zemini sarsıyor. Bundan sonraki hiçbir video’da Erdoğan’a yönelmeyecek. Çünkü baştan itibaren zaten Erdoğan’ın bizatihi kendisine yönelmiş durumda.

    İşte sonuçlarını burada da görüyorsunuz: Yorum sayfaları günlerdir yoklama kaçaklarıyla dolu. Gelip “Türkiye’ye operasyon çekiliyor!” demeğe yeltendiklerinde bunları iki dakikada susup söz söyleyemez hale getirecek sayısız ve çok güçlü argümanı bizlere S. Peker’in bizatihi kendisi veriyor:

    Geç kardeşim bunları! Senin kendi içişleri bakanın 24 gün boyunca hem Bahçeli hem Erdoğan tarafından sahiplenilmedi. Havuz medyasında 24 gün boyunca tek bir haber veya yorum yazılamadı. Senin o işçişleri bakanının bizzat kendisi, kendisinden önceki bakanların evde çıkan para sayma makinelerini hatırlatıyor, Bodrum’daki marinaya çökmüş Ağar’a 24 saat içinde köşeye çekilmesi çağrısında bulunuyor. Ne operasyonu! Bırak bunları da o Kazak kıza kim tecavüz etti, sonra öldürdü, ve cinayetin üstünü örttü. Buna cevap ver!

    Ne operasyonu. Birisi arabasında uyuşturucu ile yakalanan genci kurtarmak için, diğeri onun gözaltında tutulup savcılığa sevk edilmesi için iki rakip çeteden gelen telefonlar gencecik bir komiseri intihara sürükledi. Bize bundan bahset!

    S. Peker Erdoğan ile gizli pazarlık içindeymiş, bilmem neymiş.

    Adam kurmuş üç ayaklı tripodu, masasının üzerinde dükkan açmış.

    Kaybedenden medet umacak, kaybedenle kaybedecek göz var mı Peker’de?

    Yoklama kaçakları versinler bu sorunun cevabını 🙂

  5. “Takipte olacağız, mecburen…”
    Fehmi bey takipte olacağ’ınızdan
    Şüphemiz yok fakat bilgilerinizi okuyucu’larınız ile paylaşa’bileceğınizden pek emin değil.
    Susurluğün genişletilmiş kadroları hep birlikte hazineyi ve milleti soydular, hatta ABD’deki Türkiyeye ait aktınlaride getirip onlaride aralarında paylaştılar! TC Borç batağında bocalaşırken Dışarda yedikleri naneleri ayukka çıkınca, bu sefer diş devletlerdeki mal ve para varliklari tehlikeye girdi…
    Hani derler ya Demokıresi’de çareler tükenmez; mafya ortakların’da’da oyunlar tükenmez.

    Bu seferki mafya ortakları ilk düdüğü 104 emekli Amirallar ile başladıkları dostluk (karşılıkli yardimlaşma) Maçi ile gündemi control altına aldiklarını zannederk normal hayata dönmek istediler… Yalniz Çin Rusya gibileri değil AB ve ABD gibi muhataplari bunların ne yaptığını ve nasıl milleti soyup bölgeyi yaşanmaz hale getirdiklerini iyi bildikleri için Tıpkı 15 Temmuz gibi bunda tutramadı’lar.
    Bu sefer hepsi bir oldu ve yaşamlarını sürdürebilecek en uygun Mafya maşasını koruma altına almak için Peker’e görev verdiler ve içlerinde temiz,değil’de! En temiz mafyaci olan soyluyu kurban olarak seçtiler. Çünkü soylu bu mafyanin bir numaralı can simitleri olan PKK’yi içerde etkisini azaltti, buda onların işine gelmiyor..
    Onun için bunlar soyluyu sevmezler.

    A Çakıcı hapishanede iken kendisini harcayan hemşerisi olan sözüm ona eski dava arkadaşına ve bahçeliye sürekli mektup yazardı, mektup yazmayi Bahçelinin onu hapiste ziyaret etmesinden sonra bıraktı.
    Zaten sonrada ona ayit özel aff ilede serbest kaldı.

    Eğer bizim millette fazla değıl bir yıl öncesini hatırlama özeliği olsa bugün olanların hepsi Dünyada Ayyuka çıkmış pisliklerini kapatabilmek için gündemi çarpitma taktikleri.
    Silah Tücarlar’i dunyada huzur olmasını istemezler onun için Devletlerin başına satīn alabilecekleri parazitleri allayip pullayip getirirlerki sürekli savaşsınlar.

    Eh bizde zaten tek derdimiz ve
    sevdiğimiz savaş ve kan dökmek.
    Arkasından’da onunla (savaşlarımīzla) gurur duymak.

    Mafya son 20 senedir altin çağını yaşiyor.

  6. Almanya da sinegok, kilise ve caminin bir arada bulunduğu ortak  projesinin dün temeli atılmış. Hoşgörü diyalog çalışmalarıymış.

    Taksim de kilise vardı, sinegok da vardı. Girişe de Taksim cami yapıldı. Bizdekiler niye rahatsız oluyorlarki şimdi.
    Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Hayırlı olsun taksime.

    • “Sinegok” değil, kardeşim, “sinagog” olarak yazılır. Karar Gazetesi yazarlarının köşe yazılarının altına girilen yorumlarda da, hepiniz ağız birliği etmişcesine (ya da ortada birileri tarafından ellerinize tutuşturulan metinler varmışcasına) bu sözcüğü bu şekilde yanlış yazıyıp duruyorsunuz. 🙂

      • Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum demiş Hz Ali. Uyarın için teşekkür ederim Bernar bey. Fazla kafana takma. Uzun zamandır yoktunuz.Tekrar buralarda olmanız güzel.
        Karar gazetesine hiç girmem hiç de okumam, hazzetmem de. Hüsnüyü kuruntu etmişsin. Ben seninle kaşık atacak seviye de değilim. Senin dilinde ancak H.Gayret anlar, seni ona havale edeyim.
        Sen geldin Gayret bey yok bir kaç zamandır.Burası sizlerle güzel. Tekrar hoşgeldin.

      • Bernar kardeş, daha yumuşak ve güzellikle o hatayı düzeltsen olmaz mı ! Niye çatmak için onu vesile ediyorsun ? Bak sen de ‘ yazıyıp ‘ demişsin ! Tabi bunu bilerek yazmadın , dikkatinden kaçmış ama neticede hatalı olmuş mu, olmuş !
        Selamlar iyi günler.

  7. Seçim kampanyası sırasında kadınlar Ekrem İmamoğlu’na dokunabilmek için yarışıyor. Aracının camına yapışıyorlardı. Daha 2 yıl olmadı. Kadınlar İmamoğlu’na yine ulaşmak istiyorlar ama bu kez aracının altında sürükleniyorlar.
    Ekrem İmamoğlu’ndan şikâyetçi olan Ayşe Topçu ne diyordu: “Ben düşerken o arabanın içinden gördü. İnsan bir özür diler.”
    Ne kadar insani bir tepki.
    Kahramanın yolculuğunda geldiğimiz yer burası.
    Kahramanın yolculuğu sürüyor ama yolculuğun sonunun nereye varacağı belli değil.
    Kahramanin yükselişı kıtabını yayinlamışlardı.Kaftancıoğlunun firçasını yiyince sus pus olmuştu.
    Böyle giderse seçimden sonra Ekrem İmamoğlu için, ‘Kahramanın Düşüşü’ kitabını yazmak gerekecek.

  8. Geçen haftanın en önemli olayı bence ilk kez bir Nato ülkesi olan Polonyaya 24 adet Siha satılmasıydı. Bu gençlerimizle ne kadar övünsek azdır.Adama bu satışın  gururunu bile yaşatmıyorlar.
    Selçuk Bayraktar ne kadar dolmuş ki şöyle diyor;

    “Zor olan neydi diye soruluyor sıkça…Milletimizi evlatlarının potansiyelini dünyaya ispatlamak değil, içimizdeki birilerini kabullendirmekti zor olan. Yaklaşık 20 yıldır yol arkadaşlarımızla birlikte hayatımızı adayıp yüksek teknoloji geliştirmekte değildi. Kendi sınıfının en iyisi olduğunu dünyanın kabul ettiği teknolojimizle içimizdeki birilerinin hep ” acaba” demesine, hep bir noksan bulma hatta çamur atma gayretine maruz kalmaktı. Dönüm noktasında akla hayale gelmeyecek entrikalar, hezeyanlar, hor görmeler ve iftiralarla boğuşmaktı.”

  9. İtalyan  sanatçı görünmez heykel yapıp 150 bin tl ye satmış.Alıcıya, maddi olmayan eser ile ilgili sadece orijinalliğinin kanıtı olan garanti belgesi verilmiş.
    Sakın bunu Chp belediyeleri duymasın. Bugünlerde at heykelleri yapacaklarmış. At yerine beyaz duvara baktırırlar şimdi

  10. Darbecilerin her türlü rezilliği gene ortalığa döküldü. Anılar tazelendi.
    İnönü’nün darbeyi nasıl kışkırttığı, kestaneyi ateşten onlara çıkarttırdığı, “pis işleri” onlara gördürdüğü artık herkesçe biliniyor.
    Bugün de birçok CHP’li aynı özlem içinde kıvranıyor.
    Görünürde de herkes pek demokrat.
    Bu kavga eski bir kavgadır ve de “bürokrasi-halk” kavgasıdır.
    Bitmemiştir ve görünen odur ki, kolay kolay da bitmeyecektir.
    Bürokrasi, yirmi yıldır kaybetmiş olduğu mevzileri yeniden kazanma, halkın temsilcileri de kazanmış oldukları mevzileri elden çıkarmama derdinde.

    • Belli ki, “rezillik” ve “pis işler” konusunda pek bir duyarlısınız, ya da, kendi kendinize bir “rezil ve pis işler müdürlüğü” kurmuş, başına da kendinizi kayyum atamışsınız. O zaman dikkatinize sunalım:

      Adı: Necmettin Kesgin.
      Evet, 31 Mart yerel seçimleri süresi boyunca, havuz meydası gazete ve gazetecilerinin kendisinden “saygın iş adamı” olarak söz ettikleri Necmettin Kesgin. Hani şu Mansue Yavaş’ı sahte senet işlerine bulaşmış olmakla itham eden, bu iftirası havuz medyasında haftalarca dolaştırılan saygın iş adamı.

      Çocuk pornografisi ve müstehcenlik suçlamasıyla yargılanıp üç yıl hapis cezası almıştı.

      Çocuk pornografisi suçundan hapis cezasına çarptırılmış bu saygın iş adamının istinaf mahkemesi nezdinde aldığı üç yıllık hapis cezasına itiraz baş vurusu mahkeme heyetinin oy birliği ile aldığı karar sonucu reddedildi.

      Ülkemizde yaşanan rezil ve pis işleri birer birer ve uzun uzun yazarak müdürlüğünüzün dikkatine sunmak benim, bunlara ilişkin bizleri aydınlatıcı bilgi ve yorumlarda bulunmak da sizin işiniz olsun.

      Nasıl uyar mı?

      “Uyar elbette, ben yüksek ahlaklı bir insan olmakla kalmayıp aynı zamanda liyakat sahibi bir kayyumum” diyeceğinizden kuşkum olmadığı için, açılışı makul bir konuyla yapmak istiyorum:

      Suç örgütü lideri, vakti zamanında suç örügütü kurmaktan hüküm giymiş sabıkalı M. Ağar için, “FETÖ bahanesi ile Azarbaycanlı milyarder işadamının parasına mülklerine çöktü, Bodrum’daki miltarlık marinayı eline geçirdi.” ithamında bulundu.

      M. Ağar, neden apar topar söz konusu yat limanının yönetim kurulu başkanlığından istifa ettiğini duyurdu?
      Neden, İçişleri Bakanı S. Soylu, Habertürk’de canlı yayınlanan programda M. Ağar için “O mevkide olmaması gerekir, 48 saat içinde o görevi bırakması gerekir” dedi?

      Rezil ve pis işler müdürlüğünün saygıdeğer kayyumu: Bizi aydınlatınız 🙂

      • Kılıçtaroğlu adayim diyor. Simdi sizinki napacak göbeğini mi kaşıyacak. 5 yıl boşa geçti zaten diyor. Bi 5 yıl daha mı bekleyecek. Bak Hdp kaptı 2 bakanlik. Sizinkine bakanlık yok mu. Onlarınki can da sizinki ne bişe düşmedi mi?

          • Amerikanın sesi sitesi mi diyorsun. Ben de diyoruz bunlar nerden besleniyor.
            Ona bakarsan Baran Bey, Filistin konusunda da geçen hafta Nato ve BM de çıkacak bildiriye de Abd ve Almanya köstek koydu. Dünya nın gündemindeki konuyu görmezden geldiler buna bir şey diyormusun. Ayrıca Türkite hakkında yalan yanlış bir sürü bildiri hazırladıkar buna bir şey diyormusun. Türkiye de çıkarları doğrultusunda bir bildiriye tavır koyabilir. Ne varki bunda. Ha bi de bu yalan haber değilse. Sonuçta takip ettiğin site amerikanin sesi sitesi.

          • Hangi harf yanlış kullanılmiş Bernar bey. Rica etsem tashih hatalarına bakabilermisin. Düzeltme göndereyim?

  11. Benim ilgimi çeken şunlar: Yazarın,
    “Hiç sevinme, onu hareketsizleştirmek için bir ‘İslâmî terör’ provokasyonu yeter” sözüyle neşemi bozuvermişti. üzüntüsü,
    “Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü” derlerdi eskiler; bugün öyle bir dönemden geçiyoruz.
    benim duyduklarım ise şunlardı eskilerden:
    -kanlı mı olacak kansız mı?
    -daha o neler görecek neleerr!!
    hele ki şunlar insanın akılla izahı mümkün olmayan işlerinden:
    -“Ben bir tetikçiydim, ama benden istenen görevi yerine getiremedim”..
    benim de son duam:
    Allahım sen bizi koru,
    bize merhamet et,
    acı bize Allahım.
    (Hatta bütün bu coğrafyamızdaki gariban halk için gelsin bu duam).

  12. Sıcak bir yaz günü kırlarda yürüyüşe çıkan ve iyice susayan iki arkadaş , bir köyün içinden geçerken bir evin kapısını çalarlar .Kapıya çıkan çocuktan , çok susadıklarını söyleyerek biraz su isterler. Çocuk ,
    – Olur amca , isterseniz ayran verelim, der.
    Ayran teklifini daha güzel bulan iki arkadaş ,
    – Tabii, tabii ! Ayran varsa daha iyi olur , diye cevap verirler.
    Çocuk hemen içeriye koşar ve bir çanak dolusu ayranı getirip ikram eder.İki arkadaş da sırayla ve kana kana içerler. Böylesine iştahla içtiklerini gören çocuk,
    – Amca isterseniz bir daha getireyim , teklifinde bulunur.
    İki arkadaş bu teklifi büyük bir memnuniyetle karşılar ancak,
    – Evladım biz içmesine içeriz ama size zahmet olmasın , diye cevap verirler.
    Çocuk gayet rahat bir şekilde ,
    – Yok amca ne zahmeti , biz onu zaten dökecektik , demez mi!
    Çocuğun bu cevabına hayret edip şaşıran amcalar büyük bir merakla sorarlar ,
    – Evladım, o ne demek , niye dökecektiniz ki , ayrana ne oldu !
    Çocuk,
    – Amca içine sinek düşmüştü de , ondan !
    Çocuğun bu sözü üzerine büyük bir öfkeye kapılan iki arkadaş bir yandan küfredip dururken bir yandan da çanağı yere savurup paramparça ederler !
    Bunun üzerine çocuk içerdeki anasına seslenir ,
    – Anneee.., bak ! Bu amcalar bizim Karabaşın çanağını kırdılar !
    Selamlar ,iyi günler

  13. deri fabrikaları yüzünden çok seneler önce kazlıçeşmeden geçerken burnumuzu kapatırdık koku gelmesin diye.
    sonra haliç koktu.eyüp sultan ziyaretlerimiz ızdıraba dönmüştü.
    şimdi o maddi kokular yok.
    bu ülkenin gizli mahzenlerinde kotarılan illegal işler nedeniyle ruhumuzun derinlerine işleyen kötü kokuların tedavisi nasıl olacak bakalım.
    Allahım o kötü kokulara sebep olanların hesabını asla ahirete bırakma bu dünyada da hesaplarını versinler ki Hz.ibrahim (a.s)gibi bizimde kalbimiz mutmain olsun.

  14. Devlet-Mafya kirli ilişkileri Kenan Evren, Turgut Özal ve Süleyman Demirel ile bşlatılıp sürdürüldü.Ama AKP döneminde evrilip kılık değiştirdi,Cumhur ittifakının iktidar ortağı oldu.Cumhur ittifakı kirli işler ifşa oluyor korkusu yaşıyor.Bir zamanlar şakşaklayıp kolladıkları ve ortak kirli işler yaptıkları Mafya lideri Sedat Peker, bir taraftan Erdoğan ve Bahçeli nin kirli işlerini organize eden Süleyman Soylu; korkulacak odakları oldu. Soylu ya detek açıklaması yapmalarındaki gerçek işte bu korkudur.Peker i devreden çıkarıp;o fetöcüdür ,yabancı ajanıdır,mafyadır,onun şahitliğine itibar edilmez sözleri Peker den ziyade Soylu dan korktuklarını ele veriyor.Ya Soylu kirli işlerin kanıtlarını elde edip sakladıysa?Soylu ötecek olursa?İşte korkularının baş sebebi bu.Devlet,rutin dışına çıkıp suç çeteleri işe iş tutarsa geldikleri son nokta çıkmaz sokak olur.Her suçun bir bedeli olur.Bugün yasa benim der kurtulursunuz.Ama iktidarınız ebedi olamaz.Gün gelir yediğiniz hurmalar sizi tırmalar.Şimdiden tırmalamaya başladı zaten.Kirli ilişki ve kirli işlerinizi ,vatanseverlik kılıfına sokup yırtamazsınız!Saygılar.

  15. Peker, 128 milyar doların da nerede olduğunu açıklarsa tavan yapan reytingler çıldırır

  16. „Sipariş tetikçi Atilla Peker önceki gün başka bir vesileyle celb edildiği savcıya Adalı suikastındaki rolü ile ilgili ifade vermek istediğinde isteği geri çevrildi. O ısrarlı olunca sonunda galiba ifadesi alınmış…“

    Yukardaki cümleleri okuyunca aklıma Kaşıkçı suikastına iktidarın verdiği tepki aklıma geldi. Dünyada saygınlık kazanan bir tepkiydi. Şimdi Kutlu Adalı suikastının açıklanması için ne yapıyor iktidar?

    Adalı konusunu gündemde tutan ve biz okurları bilgilendiren digital medya gazetecilerine saygılar ve teşekkürler.

  17. Haydi Galip Mendi,Korkut Eken’in yanındaki kişinin Atilla Peker olduğunu -o dönem için- bilmiyor ; ki,bu durum mümkündür. peki ya Korkut Eken yanındaki kişinin Sedat Peker’in kardeşi olduğundan habersiz mi? Eken, Atilla Peker’i nereden tanıyor ve ne hikmetle yanında Kıbrıs’a götürüyor,Atilla Peker bir devlet görevlisi mi veya özel bir yakını mı ki?Gazeteci de böyle basit ve kilit bir soruyu sormayı düşünemiyor…

    Atilla Peker basına yansıyan ifadesinde o zaman Korkut Eken’in havaalanında farklı bir kimlik kullandığını ifade etmişti. Yani Korkut Eken, ” tanımıyorum,onunla birlikte değildim” dese olay kendisi açısından daha makul bir savunmaya bürünecek,ama kabul ediyor! Allah söyletiyor,demek ki….

  18. Lağım çukuru da oraya taşıyan borular da patladı. Dolduran, kullanan, patlatan ve onaracak olanlar aynı olduğu için küçük şehir stadyumları çevresindeki apartman çatılarına doluşan seyirciler gibi izliyoruz olan biteni. Çoğu kez golü bile göremeden futbol izlerken çatıdan düşmek de var. Yorumum gibi her tarafa çekilebilecek moktan bir durum kısaca…

Yoruma kapalı.