Bazen kendimi ‘Alacakaranlık Kuşağı’ (Twilight Zone) dizisi (*) izler gibi hissediyorum.. Neden acaba?

27
Reklam

Osman Kavala’nın 1879 gündür hapiste olduğunu bir internet haber sitesi günleri saydığı için biliyorum. Selahattin Demirtaş da hapiste ve herhalde onun içeride geçirdiği günler de Kavala’ya yakındır.

Cezaevlerinde bir gün bile kalmaması gerektiği halde orada ikamete mecbur edilen tanıdığım başkaları da var.

NATO üye sayısını artırmak istiyor, bu ancak mevcut üyelerin bütünü onay verirse gerçekleşebiliyor ve Türkiye bir aday ülkenin üyeliğine bir gazetenin yayın yönetmeniyken o ülkeye sığınmış bir Türk’ün iadesini sağlamadığı için karşı çıkıyor. Gönderilirse cezaevine tıkılacak diye kendisine sığınmış gazeteciyi göndermeye yanaşmıyor İsveç.

Herbiri 90’lı yaşlara yaklaşmış bazı asker kişiler var cezaevlerinde, çoğu ileri yaşlarda ve çeşitli hastalıklarla malul; buna rağmen içeride tutulmaya devam ediliyorlar.

İçlerinden biri, 85 yaşındaki Vural Avar, önceki gün cezaevinde hayatını kaybetti. Başka sağlık sorunlarıyla birlikte üstelik demans hastasıymış da; en yakınlarını bile tanıyamaz haldeymiş. Birkaç kez bozulan sağlığı ileri sürülerek infazın durdurulması için başvuruda bulunulmuş; sağlık raporu için önüne götürüldüğü hastanenin herbirinin isimleri önünde koskoca unvanlar da bulunan hekim üyeleri, cezaevinde kalmaya devamının hayati tehlike arz etmeyeceğini raporlaştırmışlar.

En son rapor bir ay öncenin tarihini taşıyor: 22 Kasım 2022 tarihinin…

Vural Avar cezaevinde öldü.

Hukuk sistemleri suçun niteliğine göre cezalar verir. Ülkeler uygarlık ölçülerine göre cezaları uygulamaktalar. Pek çok ülke -bu arada Türkiye de- anlaşılabilir sebeplerle idam cezasını hukuk sistemlerinden çıkartmış bulunuyor. Yine pek çok ülke -Türkiye bunlar arasında bulunmuyor- fikir suçu kapsamına girecek suçlar için hapis cezasını öngörmüyor. Kavala, Demirtaş gibilere atfedilen suçların ‘fikir suçu’ kapsamı dışında görülmesini ittifak içerisinde bulunduğumuz başka ülkeler anlamakta zorlanıyorlar.

Reklam

İsveç de PKK’lıyı teslimde zorlanmadığı halde ‘gazeteci’ kimlikli Türk ilticacının iadesine bu sebeple yanaşmıyor.    

Hasta ve yaşı ileri olanların da, başkalarına zarar verebilecek bir durumları yoksa, cezaevlerinde ikamet yerine ev hapsinde tutulmaları günümüzde yaygın bir uygulama.

Cezaevinde hayatını kaybeden Vural Avar 28 Şubat davasında yargılanmış ve mahkumiyet almış. Korgeneral rütbesi sökülüp er haline getirilmiş. Cezası devlete veya demokrasiye karşı işlenmiş bir suçla ilgili. Onunla benzer durumda olan birkaç eski asker sağlık sorunları bulunduğu gerekçesiyle cezaevinden çıkarılmıştı. Onun içeride tutulmasının yanlışlığı ölümüyle ortaya çıkmış oldu.

Konunun bugünlerde hatırlanması için özel bir durum da var.

İstanbul’un seçimle işbaşına gelmiş büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu da, bir mahkeme tarafından, 2 yıl, 7 ay, 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Suçu bir konuşmasında muhatabı için ‘ahmak’ sözcüğünü kullanmak. İçişleri bakanlığının kendisi hakkında yeni bir yargı süreci başlatmak ve sonunda bir ek hapis cezası kotarmak için kapsamlı bir raporu yargıya intikal ettirdiği de şu günlerde duyuruldu.

Geçmişte, 28 Şubat günlerinde, İstanbul’un o zamanki büyükşehir belediye başkanı Tayyip Erdoğan da, bir konuşması sırasında okuduğu şiir sakıncalı bulunduğu için yargılanmış ve hapis cezasına çarptırılmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçmişte cezaevinde konuk edilmiş bir kişi…

Onun devletin başında bulunduğu günümüzde Kavala, Demirtaş ve benzerlerinin cezaevlerine tıkılmaları, İmamoğlu’nun da onların yanına gönderilmek istenmesi, yaşı ileride ve sağlık sorunu bulunan insanların evlerine çıkarılmak yerine hastane raporlarıyla cezaevlerinde tutulmaları bana tuhaf -hatta akıl almaz- bir durum geliyor.

Reklam

Anlamakta zorlanmamın bir başka sebebi daha var.

Erdoğan’ın kendisi ve lideri bulunduğu AK Parti içeride ve dışarıda Osmanlı dönemine hayranlıklarıyla biliniyor. Öyle biliniyor, çünkü hem Erdoğan hem de iktidarın başka sözcüleri, her fırsatta Osmanlı dönemine ve saltanatı 33 yıl sürmüş Sultan 2. Abdülhamid’e övücü sözlerle yaklaşıyorlar.

Siyasi kimlikli kişilerin, dönemin yazar ve gazetecilerinin başlarına Osmanlı döneminde kötü şeylerin gelebildiği biliniyor. O dönemin vakaları arasında siyasi suikastlar, cinayetler sayılabiliyor. Ancak, sıra, yargı yoluyla cezalandırmaya geldiğinde, bugün ile o dönem arasında önemli bir farklılık bulunuyor.

Osmanlı, son dönemlerinde, eli kalem tutan, siyasi kimlikli kişileri cezaevlerine tıkmak yerine menfaya -sürgüne- göndermeyi yeğlemekteydi.

İktidarın hep hayırla yad ettiği Sultan 2. Abdülhamid, muhaliflerini başkentten uzaklaştırmayı yeterli bulmaktaydı. Yurtdışına çıkan bazı muhaliflerinin cebine yol harçlığı koyduğu, orada zora düştüklerinde nakdi yardımda bulunduğu da kayıtlarda yer alıyor.

Muhalif siyasilere örnek, valilikler yapmış ve birkaç kez de sadaret makamında -başbakanlıkta- bulunmuş Mithat Paşa.

İslam Ansiklopedisi’nin kendisiyle ilgili maddesinden kısa bir bölümü aktarayım:

“30 Ocak 1877 tarihinde, konumuna uygun olmayan tarzda sert ve ağır bir dille kaleme alınmış ve muhtevası basına sızdırılmış olan tezkiresini saraya sunduktan sonra konağına çekilen ve padişahın davetlerini cevapsız bırakan Midhat Paşa, sadâretinin kırk dokuzuncu günü olan 5 Şubat 1877’de azledilerek yurt dışına sürgüne gönderildi. Ağustos 1878’e kadar devam eden sürgün dönemini İtalya, İspanya, Fransa, Avusturya ve İngiltere’de geçirdi.”

Neymiş? 

Mithat Paşa siyasi kişiliğe örnek. Yazar ve fikir erbabı olarak Namık Kemal örneği de var.

Vatan Yahut Silistre adlı tiyatro eserinin halktan ve dönemin basınından gördüğü büyük ilgiden rahatsız olan Sultan Abdülaziz’in eserin yazarı Namık Kemal ve arkadaşlarına muamelesiyle ilgili bölümü yine İslam Ansiklopedisi’nden aktarayım:

“Ertesi gün Nâmık Kemal ve gazetenin yazar kadrosunun ileri gelenlerinden Ebüzziyâ Tevfik, Nûri, Bereketzâde İsmâil Hakkı ile Ahmed Midhat tiyatroda bulundukları sırada bir bir tevkif edilip hapishaneye gönderildi (6 Nisan 1873) ve mahkemeye dahi çıkarılmaksızın, Sultan Abdülaziz’in hepsini muzır neşriyat ve harekette bulunmakla suçlayan 9 Nisan 1873 tarihli fermanıyla aynı gün gemiyle kalebent olarak gönderildikleri sürgün yerlerine gitmek üzere yola çıkarıldı.”

Bu iki örnekten ne anlıyoruz? Abdülaziz (1830-1876) ve Abdülhamid (1842-1918) zamanlarında muhalif siyasiler ve yazarların yurtiçi sürgüne gönderildiklerini veya yurtdışına çıkmalarına izin verildiğini değil mi?.

Muhalif yazarların iç sürgüne gönderilmesi uygulaması Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde de bir süre daha devam etti.   

Artık o dönemler geride kaldı, siyasi kimlikli şahsiyetler ve fikir sahipleri kendilerini baskı altında hissetmez, hapse düşme tehlikesine maruz bırakılmaz, keyfilik asla söz konusu olmaz diye düşünürken…

En iyisi yazıyı burada keseyim.

ΩΩΩΩ

(*): Bizde de ‘Alacakaranlık Kuşağı’ adıyla gösterilmiş, 1959 yılında yayını başlayıp beş dönem sürmüş olan Amerikan televizyon dizisi ‘Twilight Zone’ olağanüstü olaylar üzerinden sistem eleştirisi de yapmaktaydı. Gösterildiği dönemden bugüne zihinlerde izler bırakmıştır.

ΩΩΩΩΩ

Reklam

27 YORUMLAR

  1. Elinde fırsatları değerlendiremeyip ülkemizin kutuplaşması için en büyük hizmette bulunmuş Mustafa Kemal Atatürk Paşamızın ruhu şad olsun!

    *********
    Cumhurbaşkanını tabi ki halk seçer!
    Bir kesimin seçtiği, diğerine hançer!
    Ne büyük yara! n’olucak bu işin sonu?
    “Akıl*İman Sentezi”yle bu da geçer!

    Bunu Alacakaranlık Kuşağı mı başaracak Ya Rab!
    Bir taraftan askerlerin ayak sesleri rap rap rab!
    Diğer taraftan sivillerin kaosu, bilumum çeşit,
    Sabırlı ol ya “Gelecek”, şimdilik bozuksa da asap!
    *********

  2. Sultan hamit döneminde de vatan haini sözde aydınlar el üstünde ama biraz gözden ırak tutuluyormuş anlaşılan, bugün ise hem el üstünde hem de gözümüzün önünde, hatta meclis genel kurulunda balkaymakla terörist besliyoruz, seçim yardımı adı altında milletin parasını savur babam savur, sultan hamitin besiye çektiği aydın taslaklarından bugün de etrafta bolca görebilirsiniz, en başta da basında, eh birkaçı sürgünde, birazı hapiste, o kadarı da olsun artık:)

  3. Sayın Koru; Muğalata, cerbeze yazınızda hepsi var. Hikmet Çetinkaya ile yaptığınız münazaradan sonra acaba Ali Kırca’yı ne kadar takip etti FETÖ, nihayetinde tamamen ekranlardan sildiler. Geri dönmek istese de başarılı olamadı. Daha kimler bu takiplere maruz kaldı acaba! 33-34 yıllık bir okuyucunuz olarak yazılarınızı okuduğumda bazen bu tür şüpheler zihnime üşüşüyor nedense.

    • Şüphe etmek iyidir ama başkalarından daha çok kendinden şüphe ettiğinde daha da iyidir! İnsan kendinden şüphe etmediğinde başkalarından da şüphe etmez! Yani emin olmadıktan sonra şüphesini dile getirmez!

      Bizim millet olarak en büyük hastalığımız şüphelere gerçek muamelesi yapmamız!

  4. hangi bir yanlışı, hangi bir sorunu yazacaksın?
    bir de hep eleştiri yazıyorsun biraz da iyi bir şey yaz diyorlar,
    bunca yandaş kılıklı yorumcu ve trol var da neden oturup çarşaf çarşaf iyi şeyleri yazmıyor öyleyse?
    “Cumhurbaşkanı Erdoğan: Herkes hesabını 2023’te yüzde 20 enflasyona göre yapsın” dedi, mesela işkembeyi kübra hassasiyeti olan arkadaşlarımız, ya da akp meraklısı yandaşlar bize tuikin % 80 olduğunu iddia ettiği, bağımsız araştırmaların % 160 bulduğu ama bizim % 200 üstünde hissettiğimiz enflasyonun bunca yıl sadece çıkmasına seyirci kalınırken ve dünya şampiyonluğuna koşarken mevcut şartlarda nasıl % 20 ler seviyesine getirileceğini açıklasınlar ve biz de bu umudu paylaşalım.
    hangi program ve reçete bize bu sonucu getirecek buyrun tartışalım.
    teknik olarak her ne kadar mümkün değilse de belki bizim bilmediğimiz ama onların bildiği bir şeyler vardır kimbilir.

    kendini alacakaranlık kuşağında sadece yazar hissetmiyor, toplumun büyük kesimi aynı karanlık ruh halini paylaşıyor.
    daha dün muhalif medyada mimik olayını yazdım,
    “RTÜK’ün, 1 Ocak-15 Eylül 2022 tarihleri arasında Halk TV, Tele 1, KRT, Fox TV ve Flash Haber’e 38 ayrı ceza ve 11,5 milyon TL para cezası kesti”
    muhalefetin pek çok haberine yayın yasağı geliyor, erişim engelleniyor, geçenlerde elazığ maden skandalını okumuştum, bir vesile bir iki haber alıntılayayım dedim bir baktım ona da yayın yasağı gelmiş.
    tamam da millet ne dönüyor öğrenemeyecek mi?
    öğrenmesin mi?
    sadece hak, özgürlükler ve adalet ve yargı değil, ekonomi, tarım, hayvancılık, eğitim, dış politika, göçmenler, tarikat yapılanmaları nereye baksanız alacakaranlık kuşağı tadında.
    dün asgari ücrete zam geldi. 8.500 tl.
    kim bu rakamla mutlu olabilir?
    açlık sınırı 7.786 tl olan çalışan oranının yarısından fazlasının asgari ücretle geçindiği bir ülkede açlık sınırının biraz üstünde bir rakamla geçinmek zorunda bırakılıyor insanlar bu gittikçe yoksullaşacaklar anlamına geliyor. hem küfemiz varmış.
    saraylar mesela, sayıştay raporlarına göre cumhurbaşkanlığının “günlük” harcaması hakkında fikri olan var mı? marmaris koylarında saraylar, uçaklar, arabalar, bakanlara köşkler, israf ve debdebeye harcanan milyonlar…
    devlet sırrı ihaleler…
    eh millette çocuğuna süt alamaz hale geldi işte.
    sefalet endeksi dünya birincisi türkiye.
    enflasyon rekorlarına koşan türkiye,
    parası bütün zamanların en değersiz seviyesine gelmiş türkiye.
    20 yıllık iktidarın türkiyesi.
    erdoğan türkiyesi.
    her dönem kendi zalimini, kendi mağdurunu yaratıyor maalesef.
    bu karanlık ülkemizden hiç kalkmıyor.

  5. Norveç, Ingiltere, Almanya, Fransa, Italya, Hollanda, Danimarka gibi Nato üyesi ülkeler bugün Nato’ya girmek için bas vurmuṣ olsalardı Erdoğan onlara da karṣı çıkardı.
    Finlandiya ve Isveç Avrupa Birliği üyesi ülkeler. Bu tutumun karṣılığında Türkiye yüksek bir bedel ödeyecek, aynı Mısır’la iliṣkilerde olduğu gibi.

    Afganistan’da kadınlar artık üniversiteye gidemeyecek. Iran‘da kadınların durumu gözler önünde. Türkiye’de zorla evlendirilen küçük kız çocukları. Hepsi Islam öne sürülerek yapılan uygulamalar. Ben dindar bir insan değilim ama, Islam dininin böyle istismar edilmesi beni çok rahatsız ediyor.

    • Almancı arkadaş iranda kadınlar üniversiteye her zaman başörtüsüyle girebiliyordu, bizde ise daha düne kadar kız çocuklarının tesettürü okul girişlerinde sille tokat başlarından çekilip alınıyordu, saçlarından tutup yerlerde sürüklüyorlardı çocukları, nato ya da ab o zamanlar neredeymiş?

  6. Hala alamadınız ..Erdoğanın Ayasofya Camii Şerifini açan seçilmiş insan olduğunu.Erdoğan saldırdıkca, uğraşıldıkca büyüyecek, güçlenecek…Kaderin üstünde de bir kader vardır.Boşuna uğraşıyorsunuz.

  7. Mithat Paşa en son Taife sürgüne gönderildi ve üç sene sonra orada kaldıktan sonra cennet mekan Abdülhamit Han Hazretleri ! tarafından muhafızlara boğdurtularak katledildi .
    Bu arada Fehmi Bey , Montrö Bildirisi yayımladıkları için 20 aydan beri yargılanan 103 amiralin hem de oybirliği ile beraat ettiklerini zikretmeyi unutmuş !
    Yani adaletimiz o kadar da kötü değil canım, biraz insaf edelim ; arada sırada da olsa bizim de Ankara’da hakimlerimiz olduğu ortaya çıkıyor , çok şükür !
    Ancak benim anladığım kadarıyla bizim adaletin sadece yargılama görevi yok yani suçluya gereken cezayı vermek , hak sahibine de hakkını vermekten ibaret değil ;buna bir de elaltından ve üstü kapalı olarak
    sindirme , korkutma , gözdağı verme görevi verilmiş görünüyor !
    Yani şimdi hukukçulara bunu yasalara da monte etmek gibi bir görev de düşüyor , hadi bakalım !

    • Mithat paşa çok üretken ve reformist kişiliğiyle biliniyor, görev yaptığı yerlerde rüşvete karşı verdiği başarılı mücadele ile İstanbul’da ödüllendiriliyor. Niş valiliğinde yaptığı başarılı reformlarla komşu vilayet Niş vilayetine bağlanıyor. Valilik dönemlerinin tamamı olağan üstü başarılarla anılıyor. Bulgaristan’da Rusya’nın Mithat paşaya karşı kara propagandasını doğuruyor.

      Aynı zamanda Mithat Paşa tahttan Padilah indirme tahta Padişah çıkarma operasyonlarının merkezinde yer alıyor. Haliyle çok hasım biriktiriyor. Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilip katledilmesinde yerine geçirdikleri V.Murad’ın katliamlardan etkilenmesiyle psikolojisi bozuluyor delirdi denerek onu da indiriyorlar. 2. Abdülhamit tahta çıktıktan sonra Abdülaziz’i katlettirmekle suçlanıyor ve Yıldız sarayında kurulan mahkemede idam cezası çıkıyor. 2. Abdulhamit idam cezasını müebbete çevirip Avrupa’ya sürgüne gönderiyor. Bir yıl sonra da affedip İstanbul’a giriş yasağı koyarak Suriye’ye vali atıyor.

      Fakat Suriye’de de reformist çalışmaları başarılı olunca Mithat paşa Suriye’yi İmparatorluktan ayırıp cumhuriyet devlet kuracak söylentileri sonucu görevden alınıp tutuklanıyor. Abdülhamid Mithat Paşaya karşı kışkırtılmak isteniyor. Ölümünden 2. Abdülhamid’i sorumlu tutsalar da sarayda hiç bir delil bulamıyorlar. Arşivleri didik didik ediyorlar ama bir belge bulamıyorlar.

      Padişahlara darbe yapıp Abdülaziz’in katili olarak idamını affeden Abdülhamit sonradan başarılı bir devlet adamını hangi sebeple öldürtsün? Ölmeden önce saraydan suikastçi gönderiliyor, konağının etrafı sarılınca Fransız konsolosluğuna sığınıyor ama Fransız konsolosluğu politik çıkarlarına ters düşeceği gerekçesiyle kabul etmeyince saraydan teminat alıp teslim oluyor. Abdülhamit teminat verilen devlet adamını öldürtecek biri değil.

      Hele de Mithat Paşanın Bulgaristan’da başarılı valiliğinin Rusların dikkatini çekmesi sonucu ortaya çıkan Bulgar isyanını İstanbul’dan gidip de 20 günde bastıran Mithat paşanın Rusların tepkisini ve 93 harbine giden yolun açıldığını bilen Abdülhamit yabancı etkenlerin farkında olmaması düşünülemez her halde. Mithat paşayı öldürtüp de kimseye koz vermek istemez galiba. Saraydan gönderilen suikastçi yaverin gönderilmesine Abdülhamit nasıl müsade etmiş acaba?

      • Evet ,Mithat Paşanın, Abdülhamit tarafından katledildiğine dair bir belge bulunamıyor. Ama bu durum onun masum olduğu anlamına
        da gelmiyor , hem bir padişah için herhangi bir
        belge olmasına da gerek yok ki!

        • Mucib bey osmanlıda dünyanın en büyük arşivi vardı, her şeyin kaydı tutulurdu, hassaten de infaz emirleri:)

        • Sn Hayreti Mucip, Mustafa Kemal Atatürk Paşamız döneminde yüksek derecede tahsilli Trabzon milletvekili Ali Şükrü Beyin katledildiğine dair bir belge var mıydı? O zamanlar işi elverişli bir çete reisi topal Osman’a havale etmişler sonra da onu halletmişler gibi bir manzara var. O alacakaranlık dönemi de daha öncekiler gibi sorgulanabiliyor mu acaba? Yoksa “yahu n’ediyosun o bizdendi” demekle yetineceğiz!

          • Sayın hb haklı, daha eski türkiyenin faili meçhul pislikleri bile aydınlatılamamışken o dönemlerin içişleri bakanı, kürt köylerini yakıp yıkmasıyla meşhur beyaz toroslu madam bugün ne işler peşinde?
            Uyanın artık uyanıklar:)

  8. -“NATO üye sayısını artırmak istiyor, bu ancak mevcut üyelerin bütünü onay verirse gerçekleşebiliyor”
    -“..ülkeye sığınmış bir Türk’ün iadesini sağlamadığı için karşı çıkıyor. Gönderilirse cezaevine tıkılacak diye kendisine sığınmış gazeteciyi göndermeye yanaşmıyor İsveç.”
    Kavalademirtaş eski komutanları ve bilimum kader mahkumlarını insani sorumlukla yazmış sayın yazar, lakin
    konuyla ilgili kaşıkçı ve dosyaları unutmuş!
    Ama, okuyucu olarak, bu günkü bilgi dolu yazı çok güzel olmuş. Allah razı olsun. Belirteyim.
    Ben herzaman Abdulhamit dönemi benzeri yazılarda,
    demokrasi kurallı cümleleri yanlış bulurum!
    Örneğin, kral-padişah yönetimindesin ve
    şunu yap denilen bişeyi “ama ben öyle düşünmüyorum “ diyerek!😂😂😂
    Geç bunları. Ne denirse yapacaksın!
    Fikrini sorarsa katılıyorsan söyle, katılmıyorsan sus. İmzalamazsan şerefinle!!!!
    İstifa edersin!
    Başka türlüsü senin hakkında bu sefer abuk sabuk konuşulur muktedire bişey olmaz!
    Yurtiçi sürgün yeniden gelmeli🤗
    Bazı yöneticileri mesela kayak merkezi olan illere transfer kanunu çıkarılmalı😂😂😂😂
    Şiir okumak artıkın yassah deği sanırım,
    Hatta şu kötü görünen bazı sözler hakkında da açıklayıcı ve örnekli kararlar vesair çıkarılsa🤔.

    • Onlarca ülkenin üyelikle ilgili basit bir el kaldırmada bile kuralına bakın!
      Birisi bile onay vermese giremiyor!
      Ama birileri ömür boyu!…
      Hele ki ülkenin yaşam tarzı,
      Yönetim şekli,
      Hukuki bazı tasarruflar,
      Ve bir sürü daha bilinmeyen şeyler hakkında,
      5/3 çoğunluk yada 1-2-3 kişi karar verebiliyor!!!
      Doğrusu,
      5/4 olsa mesela!!!
      Hukuki boyutunu bilemiyorum.
      Ama ev hapsi seçeneğini çoğu vatandaş doğru buluyor! Bunu biliyorum.
      Özellikle meclise bilgi verilmesi!
      Çok önemli! Mesela,
      Bir çocuk kadın istismar ist sözl benzeri şeylerde meclisin yani bizzat siyaseten halkın!
      Bilgisi çok önemli!
      Sonnsöz:
      Akp de, atanmışlar seçilmişler! konusuna birinci derecede önem vererek gelmemiş miydi???

  9. Vural Avar’a cezaevinde kalmaya devamının hayati tehlike arz etmeyeceğini raporu veren ohal hekimlerinin; hukuka ve gerçeğe gözünü kapatıp ceza veren ohal hakimlerinin olduğu bir ülkede bunlar münferit değil…Yazık bu ülkeye..

  10. ZİFİRİ KARANLIK

    “Akşam oldu yine zulüm daraldı
    Jandarmanın süngüleri göğsümüze dayandı”

    Başörtülü bir yazar dün köşesinde “Altılı masa kimi aday gösterirse o benim adayımdır” mealinde bir laf etti. Bu kızımız bir de kendisine “Aydın” sıfatını layık görmüş. Benim anlamadığım nasıl bir insan hem milli görüşcü temele hem ırkçı merale oy verebilir. Yahut nasıl hem solcu kemale yada aynı anda eski islamcı libaralist babacana oy verebilir. Bunlar arasında hiç fark yok mu? İnsanın bir istikameti, bir fikri, bir siyasi görüşü olmalı değil mi? Hele hele kendine aydın denen biri neden ve nasıl bu kadar teslimiyetçi olabilir. Chp lümpenleri bile şu aday olursa vermeyiz falan diyorlar bazen. Omurgasızlık muhalefetin neden ana ilkesi oldu.
    Tamam seçimleri kazanacaksınız da bu kadar ilkesiz olmanız size fayda sağlasa bile ülkemize zarar verir.
    Ülkemizi masa6 iktidarında felaketler bekliyor arkadaşlar. Sayın Cumhurbaşkanını dinledim. Olayın iğrençliği karşısında çok dikkat ederek konuya değinmeye çalıştı “çocuklara taciz, hele hele 13-14 yaşlarda evlilik kabul edilemez dedi.” 13-14 yaşlardaki evliliği bile kabul etmeyen biri altı yaşındaki evliliğe hoş bakar mı. Çocuk tacizi diyerek taciz bölümünü de ayrıca kabul edilmez buldu. Lafı her zamanki gibi dinleyen kılışdaroğlu sabah tivit atmış “İşte yakalandın, ne evliliği 6 yaşında evlilik mi olur, bu tacizi yandaşların yaptı” mealinde. Mal bulmuş mağribi gibi ağzından köpükler saçarak, iktidara gol atmanın sevinci içinde paylaşımlar yapıyor. Onun ve yandaşlarının çocuklar umurunda değil, tek dertleri iktidara gol atmak. Batıda da bol bol örneği olan iğrenç sapma ile ilgili olarak bütün müslümanları zan altında bırakarak sosyal medyada kampanya başlatanlardan müslümanlar nasıl adil, ayrımcılıksız ve demokrat bir gelecek bekliyor.

    • Sayın hd “Benim anlamadığım nasıl bir insan hem milli görüşcü temele hem ırkçı merale oy verebilir. Yahut nasıl hem solcu kemale yada aynı anda eski islamcı libaralist babacana oy verebilir. Bunlar arasında hiç fark yok mu? İnsanın bir istikameti, bir fikri, bir siyasi görüşü olmalı değil mi?” diye soruyor, bunda şaşılacak bir şey yok ki;
      küfür tek millettir! Fitne her dem baki!

      • Elbette şaşılacak bir şey yok, çünkü cevabı belli: insanlar bakıyorki Hitler fotoğrafında Hitlerin yerine Atatürk’ü monteleyip Devlet Bahçeli’ye hediye ediliyor, Bahçeli de büyük bir sevinçle kabul ediyor. Şimdi insanlar bakıyor ki bu devlet bahçeli o Erdoğan’ı destekliyor yanlarında da meşhur Doğu perinçek, bir de eti ucuza yemek için kuzuyu bütün olarak buz dolabına sığdıran Mustafa diye biri bunları hep beraber gören millet gözünü karartıp diğer partilere yöneliyor. Milletin Atatürk’ü Hitlere benzetmek nedir arkadaş diye şaşırması gayet normal bence!

  11. Batı korkuyor yazar korkuyor. Batı istemiyor yazar istemiyor. Batı birleşin diyor yazar birleşin diyor.Batı çıkarın diyor yazar çıkarın diyor. Batı diyorda diyor yazar diyorda diyor. Batının da yazarında işi çok zor. Zorda zor.

    • Tüm ortadoğudaki kellim fellim ülkeler koskoca krallar batılılar karşısında hazırolda duruyor da!..
      Bir garip yazar iki kuruş fazla masraf karşılayacak diye iki satır kalem oynatmış bu mu gözüne battı?

      • Ne ilgisi var efendim daha geçenlerde dinledim sözü dinlenilesi bir ilahiyatçımız “sünnetullaha uygun hareket eden milletler dünyayı idare ederler, bu gün baktığımızda sünnetullaha en uygun hareket eden milletlerin batılı milletler olduğunu söyleyebiliriz. Bilgi teknoloji özgürlük insan hakları insanı ön planda tutan anlayış sünnetullaha uygun anlayıştır bu da batılı ülkelerde var ki Allah da onlara dünyayı idare etme gücü vermiş, biz de sünnetullaha sarılırsak pekala o güç bize geçebilir” dedi.

        Biri sünnetullaha uygun söz söyleyince Batılıların sözünü mü söylemiş olur? Hayret bir şeysiniz ya hu!

        • Baran bey bu “Bilgi teknoloji özgürlük insan hakları insanı ön planda tutan anlayış…” hangi batılı ülkelerdeymiş acaba? Avrupada insanların köpeği her şeyden daha değerlidir, sünnetullah dediğiniz bu mu yani?

Yoruma kapalı.