Başlık bulmakta zorlandığım bir yazı

37
Reklam

Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmadan önce galiba böyle değildi. Yakın çevresinden partisini gözden düşürmeyle sonuçlanacak çıkışlar geldiği veya kendisi, hükümeti ve partisiyle irtibat kurulacak herhangi bir icraat toplumdan beklenen desteği bulamadığı zaman, hiç vakit kaybetmeden tepkisini verir ve görüntüyü düzeltirdi.

O zaman başbakandı ve AK Parti genel başkanıydı.

Şimdi yine AK Parti’nin başında, fakat artık cumhurbaşkanı…

Toplumda partisine karşı hisleri hızla olumsuza dönüştüren gelişmeler yaşanıyor, onun bu özelliğini bilen ve kendisinden her zamanki cevvaliyetiyle ortalığı yatıştıracak çıkışlar bekleyenler ise aradıklarını bulamıyorlar.

Yine konuşuyor konuşmasına, görüşlerini de açıklıyor ama konuşması sonrasında ortalığın yatıştığı söylenemez.

Eski bir TBBM başkanı, ‘fetihler’ ile ‘kurtuluş günleri’ arasında fark gözeten ve bu yolla İstiklal Savaşı’nı önemsizleştirdiği sonucu fazla zorlanmadan çıkartılan bir açıklama ile gündeme geldi. Önceki gün oldu bu. Bildiğimiz özellikleriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan ifade edilen görüşü paylaşabilecek bir siyasetçi değil. Kendi sesiyle doldurduğu şiir kasedinde Çanakkale Şehitleri’ne ithafen yazılmış Akif’in şiiri de var. Yine Akif’in imzasını taşıyan İstiklal Marşı’nı şiir halinde ondan daha iyi kim okuyabilir?

Ancak dün Afyon’da yaptığı konuşmada, günlerdir tartışılan görüşlere doğrudan değinen ve kendisinin konuya yaklaşımını belli eden tek bir cümle yoktu.

Onun yerine kimi hedef aldığını anlamakta zorlandığım şu cümleler vardı:

Reklam

‘‘Bize yıllarca unutturulmaya çalışılan, yıllarca üstü örtülen, ihmal edilen tarihimizi kendilerince yeniden yazmak isteyenler tarafından yok sayılan zaferlerimizin hepsine de sahip çıkıyoruz. / Bizim bu birliğimizi kimse bozamaz. Tarihi şahsiyetlerimiz arasında ayrımcılık yaparak fitne tüccarlığına yeltenen sahte tarihçiler kirli emellerini gerçekleştiremeyecekler. Tek parti faşizmiyle yanıp tutuşanlar son 20 yılda olduğu gibi gelecekte de inşallah hedeflerine asla ulaşamayacaklar.’’

Yalnız bu kadar da değil.

Toplum, hiç değilse partisine oy verenlerin de aralarında bulunduğu toplumun geniş bir bölümü, geçen haftaya damgasını vuran bazı iddia ve ithamlar hakkında da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne düşündüğünü merak etmekte.

Merak edildiğini bana da yöneltilen sorulardan biliyorum.

Kendisine danışmanlık yapması için Külliye’ye aldığı, partisinden milletvekili seçilmesini sağladığı, tek imzasıyla önce bir kamu bankasına genel müdür, sonra Sermaye Piyasası Kurumu’na başkan olarak atadığı insanlarla ilgili ithamlar söz konusu.

Rüşvet ağı kurulduğu iddiasına dayalı ithamlar…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü konuşmasında o konuda ne düşündüğüne dair de herhangi bir ayrıntı bulunmuyor.

Dinimize en ufak bir bühtan yöneltildiğinde derhal tavır alan ve tepki veren bir kişiliği olduğunu yakın geçmişte yaşananlardan biliyoruz. Oysa kisveleri itibarıyla İslam dini ile doğrudan irtibat kurulabilecek bazı şahsiyetler, dini konularda kayıtsız olanlar yanında dindarları da rencide eden garip açıklamalarla gündem oluşturuyorlar.

Reklam

Vaaz kürsülerinden, minber ve mihraptan yapılan konuşmalarla…

Onların dinimize mal edilebilecek yanlış ifade ve tavırlarına en iyi cevabı verebilecek kişi Tayyip Erdoğan olmalı değil midir?

Nedense o tür konularda da şimdilerde suskun kalmayı yeğliyor Cumhurbaşkanı Erdoğan

Daha önceleri öyle çizgiyi aşan konularda ilk tepki ondan gelirdi oysa.

Bir konserinde, İmam Hatip’li olduğu anlaşılan orkestrasının bir üyesiyle hoş kaçmayacak bir şakayı paylaşmış şarkıcı Gülşen; yaptığı incitici takılma dört ay sonra başkaları tarafından gündeme taşındığında, lafı hiç eğip bükmeden özür de dilemiş ama.

Özürüne rağmen tutuklandı.

Sonuçta bir şakanın cezaevine düşürebildiği bir ülke görüntüsüne büründü ülkemiz.

Toplumdan, hem de istisnasız her kesimden- geniş bir tepkiyle karşılaştı tutuklama olayı.

Geçmişte onun başından da okuduğu bir şiir yüzünden hukuk kullanılarak cezalandırma olayı geçtiği için, tutuklamadan kendisinin de rahatsızlık duymuş olabileceğini düşünenlerle karşılaştım.

Öyle olmadığını dünkü konuşmasından herkes öğrenmiş oldu.

Dediği şu:

“Son günlerde milletimizin en büyük gücü olan kardeşliğine yönelik provokasyonların ibadethanelerimizi ve imam hatiplerimizi hedef alacak şekilde çok ciddi boyutlara ulaştığını görüyorum. Milletimizin mukaddes değerlerine dil uzatanlar, kutsallarına hakaret edenler hem maşeri vicdanda hem hukuk önünde hesap vermekten paçalarını kurtaramayacak.”

Bir şarkıcı.. Az sayıda kişi önünde yakını biriyle şakalaşmış.. O şakayı toplumun bütününe sunan başkaları.. Şarkıcı cezaevindeydi, şimdi ev hapsinde.. Hukuk önünde hesap vermesi isteniyor…

Şaka yüzünden…

Ne oldu da böyle oldu?

Bilmiyorum.

Aynı konuşmasında “Bir de utanmadan diyorlar ki ‘İşsizlik var’; ne işsizliği ya, iş arayana iş çok” da demiş Cumhurbaşkanı Erdoğan

“Dememiştir” diyebilseydim keşke…

ΩΩΩΩ

Reklam

37 YORUMLAR

  1. Ne güzel şaka yapmış hiç birşey yok
    Dininizle bu kadar kolay dalga geçsinler
    Sizler için herşey mübah yeter ki Tayyip gitsin
    Pardon bu arada bizim şaka yapma hakkınız var mı

  2. Geçmişteki zaferlerin geleceğe gerçek anlamda ciddi bir katkısı olmuş olsaydı bugün geçmişten güç-kuvvet devşirmeğe devamlı ihtiyaç hissetmez Bilim-Teknikte başarılara odaklanırdık. Kurtuluş savaşından beri, o gün CeHAPe neyse bugün AKePe o, gurur duyacak somut fazla bir başarımız yok! Rahmetli M. Kemal Paşamızın “Atatürk” döneminde en büyük başarı şekil-şemal konusunda; bugün bir ucunda neydi o geçen günkü şarkıcımız, yerli Madonnaymış, hürriyetin tadını çıkaran! Diğer ucunda şaka yollu hakaretine maruz kalan kesimdekiler arasında, hürriyetin tadını çıkaran!

    …..
    Her kesimin emeği geçmişken Kurtuluşta,
    İyi bir sentez gerekiyordu kuruluşta!

    Nasıl ki işi zor insan, kolayına kaçar,
    “Monkey see, monkey do”, maymun gördüğünü yapar!

    Önyargıyla bir gördü onca işi zahmetli,
    Bize en yakışanı göremedi rahmetli!

    Yakışan “Akıl*İman Sentezi”ydi elbette,
    Keramet ne şekildeydi ne de kıyafette!

    Kıyafettir, sakaldır, şudur budur, takıntı,
    Gelişmeye vakit kaybı, milli marka sıkıntı!

    Olması gerekenden, fersah fersah uzağız,
    Birbirimize düştük, el aleme muhtacız!
    ….

    • ….
      Dünle beraber gitti cancağzım!
      Ne kadar söz varsa düne ait;
      İçinde onu yaşatan bir ruh yoksa,
      Bugünlere güç katmağa müsait…

      Nostaljik takılmaktan ziyade,
      Ne gücün var söyle, bugüne ait
      İşin ruhu “Akıl*İman Sentezi”
      Bütün zamanlar için müsait!
      ….

  3. Sayın Erdoğan kimleri gözden çıkamadı ki?
    Artık oy da umrunda değil, Çiftçi, esnaf, orta-alt gelirli kesimleri dikkate almıyor.
    Başbakan Erdoğan la Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında dağlar kadar fark var.
    Sanatçı Gülşen olayı ise Ülkemizde hukukun düştüğü durumun en bariz örneğidir..
    Bir başka açıdan ise bu tür olaylar en çok kimlere çıkar sağlıyor. O tarafına bakmak gerekir.
    Şöyle ki, sıradan bir iddia düşünün hukuki sürecin işleyişi ile aynı veya benzer özellikte bir iddia ise medyada gündem olması veya en tepeden tepki gelmesi ile olayın seyri değişiyor, bu da inşalarda, yargı kişilere veya gündeme göre seyir değiştirebileceği kanısı meydana geliyor.
    Yargıya ne kadar güven olmasa da tek gideceğiz yer yargıdır, bizim başkan gidecek yerimiz yok,
    Zaten güven konusunda inşaların aklında soru işaretleri varken birde bu tür olayların yaşanması; Yargıya güven konusundan ne olur siz düşünün. Temennimiz bu tür olayların arkası gelmemesi, fakat artık seçim sahtımaline girilmesi nedeniyle, bu tür olayların olması sürpriz sayılmaz.
    Artık Sayın Cb bazı şeyleri görmezden geliyor, fakat görmezden gelmek o şeylerin gerçekleşmediği anlamına gelmez ve olumsuz geri dönüşü olur.

  4. !Y! Partili Yavuz Ağıralioğlu: Türk’ün Müslüman olmayanına Türk demiyoruz. demiş

    https://youtu.be/7BIkgc3SNRA

    İyi de dünyada müslüman olmayan Türkler de var.
    Bence ileride iyi partinin başına geçecek tek adam Ali bey. Biraz başını ağrıtır bu video.
    Ayrıyetten youtu.be kanalının tüm çalışanlarına teşekkür ederim.

  5. bazı yorumlara katkı sunayım diyorum,
    Fatih 30 Ağustos 2022 At 12:53

    zafer şahinin bir yazısını alıntılamış bu defa fatih bey,
    genelde yorum yazmak yerine copy_liyor, ama genelde alıntıladığı yeri belirtmiyor, kendi yorumu olmadığını zaten bildiğimizi düşünüyor, ama kendi yorumu olmadığını bilsek te kimin yorumu olduğunu bilemeyebiliriz, emeğe saygı duyup emekçinin adını yazmalısınız dşye düşünüyorum.
    hep beraber yolsuzlukla mücadele çağrısı kime?
    sade ve basit bir soru sorayım burada
    yolsuzlukla mücadele kimin işidir? fatih bey sorumuza cevap versin.

    Eski İyi Partili Ümit Özdağ bak ne diyor: “CHP’li belediyelerden gelen para dolu çantalar yüzünden İyi Parti’nin onurunu sattılar. Bunların hepsinin kanıtı var!”
    geçen seneden hatırlıyorum bu meseleyi, tarihine baktım, mart 2021
    şimdi ağustos’22 deyiz
    sade ve basit bir soru sorayım burada,
    bunların hepsinin kanıtı nerede? bir buçuk yıl geçmiş aradan, bu kanıtlar neden çıkmamış ortaya? bir savcıya teslim edilmemiş mi bu kanıtlar? edilmiş ise sonuç nedir? fatih bey cevabı biliyordur, bizimle paylaşsın.

    Arkasından ne mi oldu? Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bir İyi Partili milletvekiline 107 milyon liralık ihale verdiği iddia edildi! Peki, sen ne yaptın? Kusura bakma ama kuzuların sessizliğini oynadın.
    iyi parti milletvekiline milyonluk ihale iddiası,
    burada iktidar partisine yaptığım yorumu tekrar edeyim, muhalefete ayrı, iktidara ayrı yorum olmaz değil mi?
    bu iddiayı araştırmak birinin işi değil mi? araştırıldı mı? sonuç nedir?
    ben zafer beyin yazılarını okumadığım için bu “sen” kimdir, “kuzuların sessizliğini oynayan” kimdir bilemedim,
    ama şunu biliyorum,
    iktidarlar, devlet gücünü elinde tuttukları için muhalefetin yolsuzluklarını kolayca ve zaman kaybetmeden ortaya çıkarabilirler ve ceza görmelerini sağlayabilirler.
    üstelik karşımıza geçip, deşifre ederek seçmenin güvenini kazanabilirler.
    sade ve basit bir soru sorayım burada,
    muhalefetle ilgili bitmiş, kanıtlanmış hangi yolsuzluk davaları var?

    CHP’li bir vekilin mali müşaviri olduğu şirkete İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden verilen ihale miktarının 1.5 milyar lirayı aştığı aylardır yazılıp, çiziliyor. Sen yine sustun güzel kardeşim.
    Chp nin İzmir Menderesinde, Adananın Ceyhanında, Balıkesir Gömeçte, Çanakkale Çanda, izmir Konakta, İstanbulun Kartalında, Kadıköyünde, Ataşehirinde, İzmir Urla da olan yolsuzluk ve olaylarında da seni göremedik.

    Chp nin tecavüz ve sarkıntılık olaylarında da hep gözün kapalıydı.

    şimdi bu paragraflara gelelim,
    kim sustu ya da gözü kapalıydı bilemem ama
    yolsuzluk, tecavüz ve sarkıntılık birilerinin gözü kulağı meselesi değildir, devlet bunu bulur, araştırır, yargılar, ortaya çıkan rezaleti de herkes öğrenir. böylece kimseyi susmakla suçlamamış oluruz değil mi?
    yolsuzlukla kimlerin mücadele edeceği nettir, bellidir.
    herkes işini yaparsa kimse kimseyi suçlayamaz.

    medyanın maaş alması ise,
    medyanın %90 nı yandaş medyadan oluşuyor ve fonlanıyor,
    muhalif medya da fonlanıyor, inkar edilecek bir şey değil zaten,
    hepsi fonlanmasa medya bu kadar acınacak durumda olur muydu?
    neden özgür ve tarafsız bir medya sistemi kurulmuyor, herkes birbirini suçlamak yerine tarafsız medya için uğraş verse daha iyi olmaz mı?

    • !Y! parti ve Chp nin yolsuzluklarını gözler önüne seren Zafer Şahin e tebriklerimi iletmeyi borç bilirim. Güzel çalışmalarının devamını dilerim.

  6. Sayın koru siz hiç sıkıntı yapmayın bu asil millet ne yapacagını günü gelince gereğini yapar yalnız önemli bir konuyu hiç bahsetmiyorsun senin düşündüğün kişinin aday olması için yeniden bir erdoğan çıkıp kolundan yukarıya kaldırıp benim adayım işte pakın bu kardeşim deyecek bir yiğit lazım oda şu an hiç gözükmüyor olsa kendini koyacak adaylığa liderlik işte bu hodri meydan birilerinin degil kendi gölgesi gerek liderin fehmi bey bunu siz bizlerden daha iyi biliyorsunuz anadoluda bir söz var çıkmadık canda bir ümit derler ya sizin kide öyle

  7. CHP ve ittifak ortakları için “büyük sayılabilecek” adımlar, Türkiye ve Türk seçmeninin feraseti karşısında “küçük” kalıyor!

  8. Bakınız, Ergenekon kumpasıyla 4.5 yıl içeride yatan eski CHP Milletvekili Mehmet Ali Çelebi sırf “Erdoğan 15 Temmuz’da direnmeseydi hepimiz katledilecektik” dedi diye günlerce linç ettiler. Adamcağız “it yese kudurur” cinsinden 20 soru sordu, bir tanesine bile cevap veremediler!

  9. ddm 29 Ağustos 2022 At 12:27 yoruma cevap: Özellikle sağda siyaset yapanların dillerine pelesenk ettikleri bir argümanları vardır. Dava dedikleri bu argümanla halka gider; kendilerinin de mahut davanın şaşmaz bireyleri olduklarını iddia ederek halktan oy isterlerdi.
    Dava dedikleri şey de halkın değerleri, kutsalları, kültürel ve sosyal dinamikleriydi.
    Dolayısıyla halkın nezdinde de tercih edilen siyasetçi tipi, dava insanı olanlardı.
    Malum her kürsüye çıkan, mangalda kül bırakmayarak dava insanı olduğunu söylüyor; halk da bunların görünüşüne (söylemlerine) bakarak inanıyor ve oy veriyor.

    • gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi huyu vardır derler,
      dava meselesine de böyle bakmak lazım.

  10. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliği ile ülkemizden kovulan DIŞ güçlere karşı kazanılan Dumlupınar savaşının zafer bayramı kutlu olsun.

    İstikbali göklerde hedefini gerçekleştirenlere selam olsun.
    İstikbali dış güçlerde arayan, mafya babaları ile terör örgütleri ile arayan iç güçlerin varlığını bilen milletimize selam olsun.

  11. ONLAR HİÇ ZORLANMIYOR
    Önüne ne konursa onu okuyor.
    Başlık da metin de, şekil de içerik de hiçbirinin kıymet-i harbiyesi yok.Zira, muhatap kitlenin sülalesine hakaret etsen bile deli gibi alkışlıyor
    Okuyor, daha doğrusu okuyordu.
    Geçen gün “değirmene su taşıma”yı, suya değirmen taşıma olarak okudu.
    Artık doğaçlama hitabette devrilen çamın haddi hesabı yok.
    Loderle Dolmabahçe camiinden makamlarına kanal açma iddiisında olduğu gibi.
    Zaten ayakta durmakta da zorlanıyor.
    Dikkat ettiyseniz kürsüler de azami yükseklikte.Bir süre sonra dirsekeriyle kürsüye dayanabillsin ve destek alabilsin diye.
    Artık hepsi bitkisel daha doğrusu nebati hayatta.

  12. Meral Akşener adayın kim olacağına dair tarih verdi.

     “2 Ekim’de bunu söz söyleyeceğim. Şu an söyleyeceğim bir söz yok” 

    Hadi bakalım. Şunun şuasında kaç gün kaldı. 2 Ekim’e kadar saat işliyor, aday adayları için süre daralıyor.

    Hadi iddaya girelim. Aday bulabilecekler mi? Bulamayacaklar mı? diye

    Abdullah Gül bile, kafasını uzattı topa. Heyacan yaptı. bu açıklamaya .
    “Yarın 30 Ağustos ve çok şükür ben hasta değilim” diye başlayan bir konuşma yayınladı sosyal medya hesabından. Kendini hatırlattı bir nevi.

    Var mı iddaya giren?

  13. Hadi gelin yolsuzlukla hep beraber mücade edelim.
    Eski İyi Partili Ümit Özdağ bak ne diyor: “CHP’li belediyelerden gelen para dolu çantalar yüzünden İyi Parti’nin onurunu sattılar. Bunların hepsinin kanıtı var!” Arkasından ne mi oldu? Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bir İyi Partili milletvekiline 107 milyon liralık ihale verdiği iddia edildi! Peki, sen ne yaptın? Kusura bakma ama kuzuların sessizliğini oynadın.
    Madem mesele yolsuzluklarla mücadele. Sağcısı, solcusu birlikte mücadele edelim. Sen muhalif kardeşim. Sen ağzını her açtığında tarafsızlık edebiyatı yapan ama muhalefetteki yolsuzluk iddialarını görmezden gelen gazeteciler İktidarı hedef aldığını düşündüğün iddiaların hesabının sorulmasını istiyorsun. Haklısın. Peki, aynı duyarlılığı gönül verdiğin partiyle ilgili yolsuzluk iddiaları gündeme geldiğinde neden göstermiyorsun?

    CHP’li bir vekilin mali müşaviri olduğu şirkete İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden verilen ihale miktarının 1.5 milyar lirayı aştığı aylardır yazılıp, çiziliyor. Sen yine sustun güzel kardeşim.

    Chp li Yalova belediye başkanı Menemen belediyesi, Bilecikteki yolsuzlukları, Kartaldaki yolsuzlukları bilmeyen yok. Sen hariç.

    Chp nin İzmir Menderesinde, Adananın Ceyhanında, Balıkesir Gömeçte, Çanakkale Çanda, izmir Konakta, İstanbulun Kartalında, Kadıköyünde, Ataşehirinde, İzmir Urla da olan yolsuzluk ve olaylarında da seni göremedik.

    Chp nin tecavüz ve sarkıntılık olaylarında da hep gözün kapalıydı.

    Daha geçen haftaMuharrem İnce:
    KRT, Halk TV ve TELE1’in CHP ve İYİ Parti’den her ay düzenli olarak maaş aldığını söyleyerek;
    “Halk TV, Tele 1, KRT, CHP’den ve İYİ Parti’den her ay düzenli maaş alıyor. Miktarlarını bile söylerim. Son zamları bilmiyorum” Nerdesin bakim.
    Chp den istifa ederek ayrılan Mustafa Kemal Çiçek, istifasına ilişkin “Son 3 yılda sorumsuzca harcanan 650 milyonun önemli bir kısmının kimlere, hangi yayın organlarına, anket araştırma şirketlerine verildiğini soramamak siyasi ahlaksızlığın ve vicdansızlığın tam da kendisidir” diyerek 650 milyon TL’nin nereye gittiğinin açıklanmasını istediğinde gözlerin kapalıydı muhalif arkadaşım.
    Hadi yürü, işine gücüne.

  14. Abdullah Gül’ ün ziyaretine giden Chp’li bir milletvekiline söylediklerini eski Chp’li Şaban Sevinç, dün bir tv de açıklamış.

    “Kemal Bey’in Türkiye’de kazanma şansı yok”

    “İsmi konuşulanların hiçbiri olmaz. Bu makam çocuk oyuncağı değil.”

    CHP’li vekil: Efendim sizin adaylığınız da konuşuluyor… Ama bizim partililer size oy vermez, size çok tepkililer.

    Gül: Niye vermesinler, Tayyip’e mi verecekler?

    CHP’li vekil: Tayyip’e oy vermezler ama oy kullanmaya gitmezler.

    Gül: O zaman Tayyip’in devam etmesini istiyorlar. CHP iktidar olsa Türkiye’yi bu kadro ile mi yönetecek?Beypazarı Belediye Başkanlığı Cumhurbaşkanlığı için referans olmaz. CHP iktidar olsa Türkiye’yi bu kadro ile mi yönetecek? İçlerinde eski Hazineci, birkaç bürokrat bir iki var.”

    Abdullah Gül, kimi işaret etti acaba, çık çıkabilirsen işin içinden

  15. Yazarın biri Fehmi bey’in zorlandığı başlığın ne olması gerektiğini söylüyor.
    Alın size başlık:
    “Biz bu filmi kaç kere gördük”

    Susurluk kazasının ardından “temiz toplum” hedefini araçsallaştırarak, “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” diye başladılar, 28 Şubat’a vardık… 28 Şubat’ın açtığı derin toplumsal yaralarda yuvalanan FETÖ de “vesayeti” araçsallaştırarak “Ergenekon kumpasıyla” devletin kılcal damarlarına yerleşti… 17-25 Aralık’ta da “yolsuzluğu” araçsallaştırarak demokratik seçilmiş iktidarı iş yapamaz hale getirmek istemişlerdi. Ardından da malumunuz 15 Temmuz saldırısını gerçekleştirdiler.

    Boşuna çırpınıyorsunuz.
    İster eski darbe hazırlıklarını
    İster yeni nesil darbe hazırlıklarını
    İster yalanları
    İster iftiraları
    İster algıları
    Nasıl yaparsanız yapın. Millet yemiyor.

    Nasıl film çevirirlerse çevirsinler halk artık yemiyor. İ

  16. -Fesli halde caddelerde dolaşabilecektik😊
    -AB’ye girmeye yıllarca onlara yavşamayacaktık bizi al no’lur gibi.. çünkü onlar bize girecekti
    -Yunan kıyılarına döşenen üsler bize döşenecekti şimdi füzeden kale burçlarımız olacaktı!!!
    -Euro para birimimiz, belki amerikan mandacılığını kabul edelim deyu referandum yapardık dolar $ para birimimiz olurdu. Ayakkabı kutularında değil kasalarda $ istifleyecektik
    Köprü yolların sözleşmelerini ingiliz mahkemelerine bağlamaz, AİHM ana mahkememiz olurdu🤗
    Boşuna gidip bu Türkler var ya bu türkler..
    Eee.. bize şunu bunu vermiyooo..
    Herşeyi yassahlıyooo…
    deyu şikayetle uğraşmayacak şerh düşmeyecektik 30 ağustos toplantılarıda olmayacaktı.
    Haa bu arada 15 temmuz da gerek kalmayacaktı!!😠 Tüühhh
    Adamlar birde donla!…
    -Güney sınırımızda koridor moridora gerek te kalmayacaktı, doğrudan doğudan İskenderun lazkiye mersin limanlarına ulaş, ordan booll boll asker solcer f35 gelirdi
    -Mersin limanı karşısında tramp uçak gemisinden selam çakıyor toroslara hemii..
    *Sonuçta:
    -Bor altın eti maden TPAO olacaktı shelpaoo..
    Doğrudan işlenmeden doldur gemilere gönder yesinler.. yesinler semirsin batılılar.
    Özgürlük bağımsızlık hürriyet felan diyorlar..
    *Bu sınırlardan giren yabancı kaçak göçmenlere gitmemişmidir bu batılılarda,
    niye girmeye çalışıyorlar hep bize hep bize?!..

  17. AKP, Dine bilerek yapılıyor gibi oyları konsalide etmek için bu tür oyunları, Tiyatroları bilerek kendi çeviriyor. (Dikkat edin bu gibi Şarlatanlık hep seçim zamanı yapılıyor Milletin duyguları suistimal ediliyor böylece bir Söğüt ağacı gibi nerden rüzgar esse Millet oraya savruluyor.)

    Daha öncede Görmüştük Bir başka konsolide etme yöntemide Milliyetciliği körüklemek. Daha önce AKP Düşük oy almış tek başına Hükümet kuramıyordu. Ülkenin her yerinde Patlamalar, Terör faliyetleri sonuç 1000 vatandaşımız öldü. AKP seçimi %49.5 ile kazandı tek başına hükümet kuruldu birdenbire Terör oyları kesildi.

    Temel Karamanoğlu uyarıyor!

    https://www.milligazete.com.tr/haber/11889685/karamollaoglu-secimlere-giderken-cami-cemaatine-saldirilar-olabilir

  18. akp genel başkanı sayın erdoğan en azından meydanlarda tasarrufa gdiyor diyebiliriz, daha küçük ve yanlardan sıkıştırılmış meydanlar tercih ediyor artık. ince uzun topluluklar daha mı kalabalık duruyor kim bilir? bir de ağır kış şartlarından sonra görelim meydanları.
    ben şahsen kendisinin de zor zamanlar geçirdiğini düşünüyorum, bae ve suudi arabistana yaptığı gezilerden tutun, temel gıda maddelerini bile almakta zorlanan halkın-çoğunluğu kendi seçmeni olan bir kalabalığın-karşısına çıkmasına kadar, kriz bizi teğet geçecek dediği günlerde değiliz artık, hiç değiliz, hatta alakası bile yok.

    makam olsun, kavram olsun soyut kavramlar temsiliyet gerektirir. değerler de böyledir. soyut kavramlar bu temsiliyet üzerinden anlaşılır ve tanımlanırlar kendileri önemli, değerli hatta kutsal olsa da.
    biri dindar/muhafazakar/mütedeyyin olduğunu söylediği zaman bu onu dindar yapmaz, sadece bir iddia sahibi yapar. sonuçta insanların ne söylediğine bakarak değil, nasıl yaşadığına bakarak fikir sahibi olabiliriz.
    sayın erdoğan meydanlarda bazı ithamlara cevap verebilir, vermeyebilir ama bu ülkenin araştırıp, araştırmamak keyfine kalmamış adaleti tesis etmekle yükümlü insanları yok mu? bir insan savcıyım demekle savcı olmaz, gereğini yapmakla olabilir, savcılık yapmayan ya da işine geldiği gibi yapan bir savcı sadece kendi haysiyetine zarar vermez, makamın, mesleğin haysiyetine de zarar verir.
    bir CB meydanlarda söz söylemekle değil, herkese eşit ve adil davranmakla, eşit paylaşmakla, adaleti tesis edecek sistemi inşa etmekle yükümlü, ben onun ne dediğinden çok ne yaptığına bakarım.
    dinimize buhtan yöneltildiğinde aynı şekilde, kimsenin lafla sözle koruması ihtiyacında değil bu din. zaten herşeyi söylemiş bir peygamberi, hiçbir şeyi atlamamak üzere yazmış bir kitabı yok mu? bu dinin sadece güzel temsiliyet ihtiyacı var. on emir düzeyinde bile olsa
    puta tapmayacaksın mesela para gibi, makam gibi
    çalmayacaksın, mesela rüşvet almamak, mesela adil paylaşmamak gibi
    zina etmeyeceksin
    yalan söylemeyeceksin,
    komşunun malına göz dikmeyeceksin
    adam öldürmeyeceksin gibi.
    hz. Musayı geçmek mümkün olmamış ki “din güzel ahlaktır” diyen hz Muhammede gelinsin değil mi? biz dinimizi adaletli davranarak, ahlaklı yaşayarak temsiliyetimizle savunabiliriz, sözle savunup, gereğini yapmamak yarardan çok zarar getirir. çünkü insanlara yanlış tanıtmış oluruz. toplumda yanlış örnek somutlar çoğaldıkça kutsal soyutlarda zarar görmeye başlar. din gibi kavramlara en çok zarar verenler söylediği başka yaptığı başka olan, peygamber gibi konuşan ama firavun gibi yaşayanlardır.

    • Muzaffer Sever 29 Ağustos 2022 At 22:45
      Bütçemiz kaya gibi…

      bir hayaller aleminde yaşıyorsanız, bütçemiz dağ gibi bile diyebiliriz tabi,
      sınırlarımızı zorluyoruz,
      coğrafyaya hükmediyoruz falan.
      uçuyoruz, kaçıyoruz,
      kaf dağını aşıyoruz filan.

      ama bir de hayatın gerçekleri var, rakamlar var, tablolar var,
      ve açıklar var
      bütçe taş gibi olsaydı en azından denk bütçe olurdu ama bizimkisi açık veren bütçe
      mesela bütçemiz geçen yıl 192,2 milyar açık vermiş
      açık veren bütçeye taş gibi bütçe denmez
      bırak taş gibi, cam gibi bile denmez
      basitinden anlatırsak gelir ve gider birbirini karşılamayınca açık verilir.
      kapatmak için ülke ülke gezilir dış borç alınır,
      halktan ya da tasarruf sahiplerinden para istenir, iç borç alınır,
      para basılır
      bunlar ne anlama gelir?
      ortada taş gibi bir bütçe yok
      durmadan artan borçlar
      durmadan yoksullaşan insanlar var
      anlamına gelir.

      israf bütçe açığının önemli kalemlerinden biridir,
      itibarın saraylarda, uçaklarda, arabalarda, köşklerde, debdebe ve şatafatta arandığı ülkelerde özellikle, bütçe açığının en önemli kalemlerinden biridir.
      bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır.

  19. Vallahi ben uygun bir başlık bulduğumu zannediyorum ; Fehmi Bey beğenir mi ,
    bilmem !
    DOLU DIZGIN SEÇİME DOĞRU!
    BÜTÜN YOLLAR ROMAYA ÇIKAR!
    Benden bu kadar !

  20. “… lafı hiç eğip bükmeden özür de dilemiş ama” şaka mı yapıyorsunuz Fehmi bey,
    bir imam hatip mezunu olarak bana ‘sapık’ dendi. Bu beni incitti mi, evet incitti. Ama bir lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene bakarım adam mı diye. Hakaret edilirken imam hatip lafını kullanıyorsa özür dilerken de bizlerden dilemeli ortaya yuvarlak cümlelerle özür bırakarak değil. “Ben hata ettim, yanlış bir söz kullandım, maksadım kesinlikle bu değildi haddimi aştım, tüm imam hatiplilerden özür dilerim” özür böyle olur, lafı eğip bükerek değil Fehmi bey!
    Ha öte yandan camilerden, kürsülerden atıp tutanlara gelince, bu soytarılara, din tüccarlarına bu cesareti kim nereden veriyor bulup çıkarmak lazım. Zira 28 Şubat öncesi kurgulanan Müslüm Gündüzler, Fadime Şahinleri anımsatıyor bana, tesadüf olmadığını düşünüyorum. Hiçbir imamın durup dururken çıkıp bu kadar cesur tüccarlık yapabileceğini sanmıyorum, hele ki İstanbul’da. Bunların hiçbirinin ne dinle ne imam hatiplilerle ilgisi yoktur. O yüzden bu okulları ağzına sakız yapıp hakaret edenler de masum değillerdir nazarımda, bana kalırsa bu şarkıcıyı vicdanlara hapsetmek demir parmaklıklar arkasına hapsetmekten daha evla idi, gereksiz yere kem söz sahibini ucuz kahraman yapmaya ve de haksızken onu mağdur ederek haklı göstermeye gerek yoktu. Herşeyden öte hukukun çiğnenmemesi gerekirdi, yapılan ne kadar adice olsa da. Yazınızın siyaset kısmına gelince ortada her türlü pisliğe, ahlaksızlığa batmış bir düzene söyleyecek sözüm çok ama yok. Bu yazınıza yorum yazmayacaktım “… lafı hiç eğip bükmeden özür de dilemiş ama” demeseydiniz. Kusura bakmayın da laf tam olarak eğip bükülmüş!

    • Ali kardeş, yorumunuz çok güzel , gerçekten begendim .
      Ama özür konusunda asla size katılmam!
      Yani isim listesi mi yayımlanacakti , neyini
      begenmediniz !
      Selamlar , iyi günler

      • Selamlar Hayreti bey,
        Yorumun içinde sorunuzun cevabı var aslında ama yine de daha açık ifade edeyim ki; öznesi belli olana hakaret ettiğinizde, öznesi belli olmayan özür dilenmez. Mesela birisi size hakaret etse sonra da, “söylediğimden rahatsızlık duyan, incinen olduysa özür dilerim denmez!”, “Hayreti, sana hakaret ettim, hadsiz espri yaptım senden bu yüzden özür diliyorum” denir. İmam hatiplilere sapık dersen; incinen, rahatsızlık duyan herkesten değil kime hakaret ettiysen ondan özür dilersin, yani İmam Hatiplilerden özür dilersin, lafı eğip bükmeden!

        • Gülşen olayı hiç bir şekilde ciddiye alınacak bir şey değil. “Şeytanların cirit attığı yerde çalışıyorum ben” diyen bir müzisyen vardı, o tür müzik ortamlarında insanlığın annesi olarak bilinen Hz.Havva’ya espri adı altında öyle adice laflar söyleniyor ki art niyetli biri sırf bundan bir ülkeyi iç savaşa sürükleyebilecek şekilde kullanabilir. En adisini buraya yazıp da birilerine akıl vermiş olmayayım.

          Hiç bir kutsal değeri olmayanların kutsal olana bir anlam veremediği için kutsallarla dalga geçmeleri yeni bir şey değil. İnanç karşıtlığının açıkça yapıldığı ilk günden beri kutsallarla dalga geçenler hep olmuş. Böylelerini konuşup da inanç değerlerinden haberi olmayanlardan taraftar toplamalarını sağlamanın hiç bir anlamı yok.

          O mekanlarda kutsal değerlere inanan insanlar da var ve gülüp geçiyorlar ciddiye almıyorlar çünkü. Gülşen’in bunu biletli de olsa herkese açık bir konserde söylemesi de kimsenin bunu ciddiye almadığı ve almayacağı ‘bilgisi’ sebebiyle olduğunu anlamak zor değil.

          Sırtında Allah dövmesi ile barmenlik yapan merhum kişinin inançsız biri olduğunu söyleyebilir miyiz. O barmenin çalıştığı mekanlarda her türlü kutsal ile her türlü dalga geçiliyor. Ben 20’li yaşlarımda bu tür yerlerede bir kaç gün de olsa çalıştım müzik dünyasında inançlar ve o inançlara ait kutsallar kendi doğası gereği insanlar arasında bir tartışma konusu olmuyor.

        • bu yorumunuza katılmıyorum.
          ben imam hatip mezunu değilim, ama bu söz beni rahatsız etti, bir kaç gün önce de yazmıştım,
          boğaziçi mezunu da değilim ama onlara yapılan da beni rahatsız ediyor,
          yanlış iş herkesi rahatsız eder, sonuçları itibarıyla yeri gelir, günü gelir herkes etkilenir, muhatabın geniş tutulması gerekir.
          özür dilemek bir erdemdir,
          özürü kabul etmekte bir erdemdir.

    • Ali bey iyiki yazmışsınız bugün. işin özünü ben deyiverem, belki bulan birileri çıkar çözümüde onlardan olur🤗.
      Dini eğitimi ile Kur’an kursu ikilemi ayrıştırması hatta din kültürü ile ahlak bilgisi de dahil!!!
      – ayrı ayrı ele alınıp eğitiminin ve uygulamasının ayrı ayrı verilmesi gerekir!
      – tüm Kur’an kurslarının devamlı teftiş edilip kamera internet gibi teknolojik aletlerle zenginleştirilmesi lazım!
      Ayrıca yatılı bölümler daha bir titizlikle tarikat cemaat gölgelerinden kurtarılmalıdır!
      Devlet denetimi kat’i ve önemsenerek yapılmalı
      Bir insan sonuçta, ağzından laf kaçırmış,
      *Birkeeden bişey olmaz lafına
      *Benim oyumla çobanın oyu birmiye
      *Çocuklara taciz haberlerine vesaire
      Bağlayabiliriz aslında kolaycılığa kaçarak!!!
      Ama fakat, gerçekler !… (Yukarda yazdıklarım, onlara bakalım, parmağın gösterdiği yere değil!)

      • Yirmi yıldır din inanç üzerine çalışma araştırmalarım var.
        Bir bilgisayarım olsaydı iki yılda aynı mesafeyi katederdim eminim.
        Bir çocuk Kur’an kursunda ezbere arapça ayet ezberlemek yerine sadece,
        Tefsir, meal, arapça eğitim, hadis bilgisi, ve daha birçok alınacak mesafeleri bilgisayarında not ederek çalışsa öğrense..
        Örneğin esmaül hüsnsyı Allah kimmiş den başlayıp, ne yapabilirmiş’e kadar ayrı ayrı döküp not etse sayfasına!..
        Bak bakalım deist ayeist mateyist olurmu kimse?
        İnsanlar bu dünyada hangi, nasıl bir ahlakla terbiyeyle edep adapla yaşamalıymış? Allah nasıl yaşamalı (örneğin haksızlık hukuksuzluk hırsızlık yapmamı demiş?) Hangi numaralı ayette ne buyurmuş onu yazsa alt alta mesela 🤗

      • Bu gün Türkiye’de iki büyük tarikat var; Kemalist tarikat ve Erdoğanist tarikat. Bu ikisinin birleşimiyle de Devlet tarikatı kurulmuş durumda. Devlet tarikatının şeyhi de aynı zamanda tarikatın kainat imamı olur kendisi. Bu tarikatların da dini eğitim veren kurumları yok imam hatip ve ilahiyat fakültelerinden başka. Siz hangi tarikattan arındıracaksınız yatılı okulları? Bu konuda bir şey yazmamışsınız.

        Küçük dini cemaatlerden arındıracaksanız o zaman da yatılı ve gündüzlü Kuran kurslarını ve dini eğitim veren diğer kurumları kim yaşatacak?

        • X tarikatın yurdu y cemaatin kursu olmaz sayın Baran!
          Amerika daki y cematinin kilisesi moduna girmemiz çoklarının özlemi lakin..
          6+masa altı birlikteliği sanırım bu yolu tamamen tıkayacak! Umudum🤗
          Devlet denetleyicidir, denetler. Eğitim raporu, çocukların sağlığı, yemesi içmesi, eğlencesi kültürü, yarışmaları ve işe yerleşmelerini kolaylaştırır, mümkün kılar.
          Vatandaş bunu devletin hükümetin yapmadığını gördüğü an,
          İşte ozaman…
          Yeni cemaatler, nerden çıktığı belli olmayan tarikatlar türer!

    • ” Zira 28 Şubat öncesi kurgulanan Müslüm Gündüzler, Fadime Şahinleri anımsatıyor bana, tesadüf olmadığını düşünüyorum. ”

      İslam düşmanı perinçek yapıyordu ,islam dinini sevmiyor ve islam düşmanı Şimdi Erdoğanla kankiler. Burda çok Derin Düşünün.

  21. Bir yerde “diktatörler hiç gitmeyeceklerine en çok inandıkları zamanda giderler” cümlesini okumuştum. Herhalde yazıya en uygun başlık bu cümle olur.

  22. Demokrasilerin otokrasilerden farkı da bu zaten. Demokrasilerde güçler ayrılığı var ve iktidar sürekli denetim altında. Medya, mahkemeler, Meclis iktidarı hiç boş bırakmıyor. Biz şimdi iktidarın kendi kendine çeki düzen vermesini bekliyoruz. Çünkü ülkede artık tek güç var. O gücün kendi kendine ayar vermesi gibi boş bir beklenti içindeyiz. Bu olmayacak elbette. Hiç bir yönetimde bu sözkonusu olmadı olmaz da. Tek çare demokrasi. İktidardan ve devletten sürekli hesap sorabilir olabilmek. Bu olmadığı için yolsuzluklar, çeteler, organize suçlar artarak devam edecek. Ta ki sistem iyice işlemez hale gelip çökene kadar. Şimdi o yolda hızlandırılmış bir şekilde ilerliyoruz. Bu ülkemizin geri kalmışlığının, demokrasiden ve modernleşmeden nasiplenmemiş olmasının doğal bir sonucu. Osmanlı gibi bir ileri iki geri bu düzende devam ediyoruz yüz yıllardır. Cumhuriyet bu hikayede bir perde arasıydı birilerinin dediği gibi. Demokrasiye dönüşemediği için de güdüktü ve başa geri döndük. Toplum değişmediği sürece de değişen bir şey olmayacak.

    • Toplumun değil, sistemin değişmesi gerek sayın Ender. SPK ‘dan ne anlar, hukuk mahkemesi gülşeni tutuklamış kim ne der?
      Bu sistemi sana musallat edenler ne olacağını da bilmez mi?
      Nerden bulurlarda başa getirirler o kadar insanın içinden yyıl önce çeteresini tuttukları ailelerin fertlerini?!?
      Kim yapar bu fişlemeyi kim eder rüşvet yolsuzluk kötülüğünü bu millete?
      Bin yıl düşünsen kürt komşusunun devlet kurmak istediğini,
      Bin yıl istihareye yatsa aklına gelmez sırp komşusunun birgün gelip tüm ailesini katledeceğini yurdum insanının!
      Sistemini getiren, isim listesinide getirir yanında haliyle!..

  23. Çevremden Akp yandaşları ile konuşunca şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Bütün yolsuzluklar, hırsızlıklar, rüşvetler, çeteler vs bu yandaşların gözünde yok hükmünde. Bunları duymak istemiyorlar. En fazla, ne olmuş yani diğerleri de gelse aynısı olmayacak mı diyorlar. Yani bu geniş yozlaşmayı içselleştirmişler. Ne olacak yeni diğerleri de yapacak nasılsa diyorlar. Bari hiç olmazsa bunlar bizim elemanlar. Bu da aslında genel olarak toplumun içten çöküşünü, bitmişliğini, genel ahlaki çöküşü gösteren bir durum. Herkes yolsuzlukları, hırsızlıkları kanıksamış durumda. Ülkenin genel hali budur. Rüşvetsiz, torpilsiz iş yapmak, iş bulmak, gemisini yürütmek mümkün değil. Akp başta bu algıyı yıkıyormuş gibi bir hava verdi. Ancak 20 yılın sonunda belki Türkiye tarihinde görülmemiş boyutlarda yolsuzlukların hırsızlıkların çetelerin zirvesini gördük. Ve artık herkes bunu gayet kabul etmiş, kanıksamış ve benimsemiş durumda. Ülkemiz adına, milletimiz adına, insanlık adına yüz karası bir durum elbette. Artık öyle bilinen bir durum ki bu, son çıkan skandala göre Alman Siemens firması TCDD’ye yaptıkları hızlı tren projesinde özel bir de rüşvet bütçesi çıkarmışlar, milyonlarca dolar, kalem kalem kimlere ne kadar yüzdeyle rüşvet verecekler çetele yapmışlar. Bir tanesi de beşli çeteden bir firma. Hiç bir iş yapmadan sadece rüşvetlerini almışlar. Bu ne kadar iğrenç, adi, düşük bir ülke görüntüsü. Hepimiz utanmamız lazım. Bu pislikleri temizleyemediğimiz için.

Yoruma kapalı.