Basına getirilen kısıtlamalar iktidarların işine yaramaz, onları gözden düşürür…

48
Reklam

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ‘‘Türkiye’de bir ilk’’ demiş, ama maalesef görevini yerine getirmenin önüne geçilmesi için basına konulan yasaklar ülkemizde ilk kez uygulanmıyor.

‘‘Tarihte ilk’’ denilen, Cumhuriyet bayramı kutlamaları içerisinde devlet erkanının Anıtkabir’i ziyareti sırasında, bazı medya kuruluşlarının olayı izlemesine müsaade edilmemesi…

FOX-TV, Cumhuriyet gazetesi ve ANKA haber ajansı muhabirlerine dün uygulanmış bu kısıtlama.

Yalnız ülkemizde değil, bizimkine benzer yönetim anlayışına sahip başka ülkelerde de basın-iktidar ilişkileri sorunludur. 

Aslında iki meslek insanının -siyasetçi ile basın mensubunun- birbirlerine bakışından kaynaklanan bir çelişkinin dışa vurması sayabiliriz bu durumu. Siyasetçi genel anlamda gazeteciyi sevmez; basın mensubu olanlar da, yine genellikle, kendilerine özel sebeplerle, siyasetçilerden fazla hoşlanmazlar.

Siyaset-medya ilişkileri müsamaha zemininde kurulur.

En hoşgörülü siyaset adamlarından sayılabilecek Turgut Özal’ın kendisine yönelik eleştirilerinden hiç hoşlanmadığı meslektaşlar olduğunu biliyorum. Bir sohbetimizde, ülke ekonomisine yeni bir hız kazandıracağını umduğu görüşlerini paylaşmak için İzmir’de bir konuşma yapacağından söz etmiş, bizleri de çağıracağını özellikle vurgulamıştı.

‘‘Bizler kim?’’ soruma da dönemin önemli bazı yazarlarını çağırmayacağı cevabını vermişti.

Reklam

Etkiledim mi, bilmiyorum, ama konuşmasını izlemek için İzmir Ticaret Odası’nın Hilton Otel’deki toplantısına gittiğimde, özel sohbette ‘sakıncalı’ gördüğünü öğrendiğim isimlerin de çağrılı olduğunu görmüştüm.

Ayırmadan herkes davet edilmişti o toplantıya… [İsmini sevmedikleri arasında zikrettiği bir başyazar da oradaydı ve toplantıyı en güzel ve övücü sözlerle yansıtan yazıyı da o yazdı.]

Mesut Yılmaz ve Süleyman Demirel de devr-i hükümetlerinin son zamanlarında, beni de sakıncalı gördükleri basın mensupları arasına katmışlardı.  

Askerler uzun 28 Şubat günlerinde ‘akreditasyon’ uygulaması başlatmış, bazı yayın kuruluşlarını etkinliklerine kapatmışlardı. O döneme kadar her etkinliğine çağrıldığım, bazı dar kapsamlı yemekli davetlerine de çağrılı olarak katıldığım Genelkurmay, o dönemde bana da yasak uygulamıştı.

Hiç unutmadığım olaylardan biri şudur: 

Genelkurmay’ın basınla ilişkilerini yürüten kadrodan biri, nasıl ve neden olmuşsa bir gün telefonla arayıp o günden sonraki bir basın gezisine çağrılacağımı bana duyurma ihtiyacı duymuştu.

Ancak o davet yine de gelmedi.

‘‘Türkiye deneme kabı gibidir, burada başlatılan uygulamalar bir süre sonra başka ülkelerde de gündeme gelir’’ tezimi doğrulayan gelişmelerden biri, ABD’de Donald Trump’ın da ‘ülke tarihinde ilk’ olarak ‘akreditasyon’ uygulaması başlatmasıdır.  

Reklam

CNN’den hoşlanmazdı Trump, onun Beyaz Saray muhabiri Jim Acosta’nın ‘akreditasyonu’nu iptal edivermişti. 

Jim Acosta’nın basın toplantılarında kendisine yönelttiği sorulardan hoşlanmamıştı çünkü. 

[Trump’ın bu girişimine bütün medya isyan etti ve Acosta’nın akreditasyonu iade edildi.]

Başkanlığının son demlerinde, Trump, kendisini kendisinden fazla beğenen bir-iki kuruluş dışındaki medyayı ‘düşman’ bellemiş, verdikleri haberler ve yaptıkları yorumları ‘iğrenç’ bulduğunu söylemekten geri durmamıştı.

‘Fake news’ (çakma haber) kavramı dünya basın literatürüne Trump’la girdi.

Trump’ın son döneminde iyice belirginleşen medya ile çatışma eğilimi, medyanın dilinin de ona karşı sivrilmesine yol açtı.

Washington Post ve New York Times gibi gazeteler ile CNN kanalında Trump’a ve yönetimine yönelik en aşırı eleştiriler ‘‘Amerika’da ilk’’ olarak tanımlanmayı hak ediyor.

Müsamaha ortadan kalktığında, iki taraf için de zehirli bir ortam doğuyor.

Anıtkabir ziyaretinin bazı medya kuruluşları mensuplarına kapatılması ile ne hedefleniyor olabilir? 

Hedeflenen, onların ziyareti haberleştirememeleri ise bunun gerçekleşmediği ortada. FOX-TV ve Cumhuriyet gazetesi ziyareti uzaktan da olsa haberleştirebildikleri gibi, abonesi oldukları haber ajanslarından da yararlanabildiler.

Günümüz dünyası bu tür yasakçı tutumlar için fazla elverişli değil. Herkes her şeyi her zaman ve bütün açıklığıyla öğrenebiliyor bugün. Yasaklamalar sadece yasaklayanı zor durumda bırakmaya yarıyor.

Acaba hedef bu yasaklamanın duyurulması mıydı?

Buysa hedef, kim/ler/in bu duyurmadan etkilenmesi düşünüldü?

İktidarın iki ortağının tabanlarının mı?

Onların bu yapılanı ‘‘Aman ne güzel’’ diye alkışlayacaklarını sanmam.

Ancak Türkiye’nin ilişkilerini düzeltmeyi, daha ileriye götürmeyi özellikle istediği ‘dış mihraklar’ yayın kuruluşlarına karşı girişilen bu yasaklayıcı tavrı not etmişlerdir.

Not etmeleri de gerekmiyor zaten, görevi bütün dünyada basın özgürlüğü ihlallerini takip eden bağımsız kurumlar aynı işi yapıyor. Onların her yıl yayınladıkları raporlarda, Türkiye, birlikte görünmeyi hiç arzulamayacağı bazı ülkelerle aynı ligte yer alıyor ve sıralamada her yıl biraz daha arkalara düşüyor.

Daha önceki yasaklamalar, akreditasyon uygulamaları, kısıtlamalar iktidarların işine yaradı mı?

Kendi hesabıma yaradığını söyleyemem.

Zamanında yaşanan ve yaşatılanları yazabiliyoruz. 

Türkiye’de yazılıp söylenemeyenler yurtdışında yazılıp söylenebiliyor, bunun da önüne geçilse, yabancı medya ne güne duruyor…

Sağlıklı bir medya düzeni bu iktidar döneminde kurulur sanıyordum, olmadı, ama eminim bir gün mutlaka o düzene ulaşacağız. 

ΩΩΩΩ

Reklam

48 YORUMLAR

  1. BU ARADA SURİYELİ MUZ YİYEN VİDEOSUNU .. MISILI AKTİVİST SAYIN SABIR MEŞHUR dan you tube den izledim .. gerçekleri bilmek isteyen arkadaşlar izlesinler diyorum

  2. TÜRKİYE de her gün bir süsü basın ve yayın ..her ALLAH cc .günü sayın cumhurbaşkanımıza yalan haberlerler le .. maniplasyon ısmarlama haberlerle giydiriyo .. hala ÖZGÜR BASIN .. ÖZGÜR BASIN .. Bİ ÖZGÜRLEŞEMEDİLER la türkiyede halk tv .. sözcü .. tele 1 tv 5..vs ayrıca sözcü .. cumhuriyet .. birgün ..vs gazeteler var özgürlükten dem vuruyorlar ya …MISIR A.. SURİYEYE .. KUZEY KORE YE GİDİN ÖZGÜRLÜK ORADA

  3. Sayın yazar “Sağlıklı bir medya düzeni bu iktidar döneminde kurulur sanıyordum, olmadı, ama eminim bir gün mutlaka o düzene ulaşacağız.” buyurmuş;
    medyanın sağlığını düzenini niye bu iktidar kurmak/düşünmek zorunda olsun ki?
    O işleri gaste patronları düşünsün, nasıl besledikleri elemanlar patronun ihale kredi işlerini takip ediyorsa, öyle değil mi?
    Hükümetin başka işi mi yok?!

  4. Ağustos ayında Afganistan daki göçler için  Chp “Sınır namustur”  afişleri asmıştı. Hatta İstanbulda Tem yolunda üst geçit üzerine pankartlar asan Chp liler alt tarafına ” Öfkeli Gençler Rahatsız” notunu da eklemişlerdi.
      2014’ten bu yana birebir aynı olan 6 tezkereye CHP “evet” demişti. Ne oldu da bu tezkereye hayır dediler. Hdp ile birlikte Cumhuriyete sahip çıkmışlar.
      Tezkere Meclis’ten geçmeseydi Kuzey Irak’taki bütün üslerimizin kapatılacaktı.  Suriye’deki askerlerimizi bölgeden çekmek zorunda kalacaktık. En kritik kararda HDP ile aynı potaya girdi. Türkiye’nin sınır güvenliği konusunda HDP ile aynı fikirde olduğunu teyit etti.
      Vay namuslular vay. Abd nin Pkk nın sınırımızın dibinde kurduğu tezgahı dağıtan, oyun bozup oyun kuran Türkiye durdurulmalı diyen HDP ile aynı çizgide buluşmaları gösterdi ki Chp de namus mamus kalmamış. Öfkeli gençler nerdesiniz.

  5. Muz gözaltıları devam ediyormuş. Ters kelepçeli. Hem de çocuklara. Muz cumhuriyetinde de ancak bu kadar olurdu.

  6. Biliyorsunuz Akm yıkılırken ortalığı ayağa kaldırmışlardı.
    İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 2013 yılında “Mücahitken Taksim’e cami yapmak istemişlerdi, şimdi müteahhit oldular Taksim’e AVM yapacaklar.” şeklinde bir tweet atmıştı.

    Mustafa Keser bunlara cevap vermiş
    “Burayla ilgili biliyorsunuz çeşitli spekülasyonlar yapıldı. İşte yıkılıyor şudur budur.
    İşte açılıyor, yok açılamaz, yok yıkılıyor diyenlere kapak olsun, bu kadar.”

    • Gezi olmasa bir değil bir kaç AVM yapacaklardı. Ama gözleri korktu. Hadi yapsınlar, bir daha denesinler … Bir Kavala gider, 1000 Kavala gelir. Millet ne diyorsa o olacak. Müteahhit kafalıların dediği değil.

  7. BİRİNCİLİK EL DEĞİŞTİRMİŞ
    Avrasya Anketin Ekim sonuçlarına göre CHP 1,5 puan farkla birinci olmuş.
    Bana göre ” şaibeli ” bir sonuç.
    Zira, sadece bir yılda;
    – Sosyal yardıma muhtaç “aile” sayısı 3,3 milyondan, 6,6 milyona çıkıyor,
    – Bir ton kömürün (Ş….R marka) tonu 950 TL den, 3.050 TL ye çıkıyor
    – Doçentlik yeterlilik belgesi sahte olan tutuklanıyor, bir şahıs hala geçerli bi diploma ibraz edemiyor.
    hala iktidar partisi ikinci (2.) olabiliyor.
    Vallahi pes.
    Billahi pes.

  8. İngilizlerin terakki ninnileriyle uyuttuğu ittihatçılar Abdülhamid Han’ı devirerek kendi elleriyle kendi devletlerini yıktıktan sonra gerçeği görmüş fakat iş işten geçmişti.
      Enver Paşa’nın şu sözü önemli; “Turan yapacaktık viran olduk, Siyonistlerin oyununa geldik”.
    Haçlı-Siyonist ittifakın liderliğini yapan İngilizler ve Yahudiler, komünist darbeyle Rusya’yı, ittihatçılara yaptırdıkları vesayetçi darbeyle de İslâm aleminin liderliğini yapan Osmanlı İmparatorluğunu bertaraf ettiler.. Sonra da hilafeti kaldırarak Müslümanları sahipsiz bırakıp, istedikleri gibi at koşturmayı hedeflediler. Başardılar.
    Yüz senedir, at koşturmaya devam ediyorlar. Yüz senedir bu millet darbelerle susturuldu. Şimdi darbenin işe yaramadığını açık açık beyan ediyorlar zaten. Bu sefer yine başa sardılar. Fonladıkları medyayı, işine yarayacağı Hdp yi, Chp yi devreye soktular. Enson büyükelçileri devreye almışlardı, tezkereye hayır dediler. Medyalarına akredite uygulanınca özgür basın özgür basın demeye başladılar. Yesinler sizin özgür basın lafınız. Tetikçilere dur demek lazım tabi. Fox mu özgür basın, Chp nin Halk tv simi, tele1 mi, Hdp nin evrenseli mi ,Birgün ümü özgür basın. Hadi oradan. Yemezler. CHP nasıl yapıyorsa akredite, İktidar da aynısı Chp nin basınına akredite yapmalıdır Geç bile kaldılar.

    • Fatih, herkes kendi çapında siyasi gelişmelerden haberdar olmak için konuşulanlara kulak kabartır. Dinlerken de duyarlı olduğu konulara seçici algıyla daha bir dikkat kesilir. Ben de göz gezdirirken Çin sözcüğünün geçtiği seslere ve yazılara dikkat kesiliyorum. En son linkteki yazıyı okudum dün;

      https://turkish.aawsat.com/home/article/3273476/emir-tahiri/çin-ve-garip-ideolojik-dönüşüm

      Yazının konusu tanıdık geldi mi sana?

      Kopyala yapıştır-kopyala uygula politikaları ancak o politikaların ilk sahibine hizmet eder Fatih.

      Bu son cümle hoşuma gitti tırnak içine alayım da kopyalarken sana kolaylık olsun Fatih!

      “Kopyala yapıştır-kopyala uygula politikaları sadece o politikaların ilk sahibine hizmet eder Fatih!”

  9. 1. Anıtkabir’e basın alınmadı!
    2. …
    3. …
    (Bir miting açılış vb durumda, yada basın açıklaması yapılan salonda ben olsam ne soracağını tahmin ettiğim? Bir basıncıyı istemem. Ama sadece istemem, Basın heryerde olmalı aslında!)
    Yetkili şov yapıyor! Tam kurdeleyi kesecek coşku taşmış!!!
    Oradan biri muhalif bas bas bağırıyor!
    -Tamam da o adamın ihticacını bozmaya hakkın var mı???
    –Var? diyorsan buyur çığkırt istersen davul çal.
    Sonuçta, tlfdan kayıt alır yine yayınlar medyasında, ama tek akılda kalan
    “Anıtkabir’e basın alınmadı!”.!.

  10. SORGULAYAMAZSINIZ
    Daha iki(2) gün önce;
    Kamu bankalarının reklamları yandaşlara verdiği eleştirisi üzerine, AKP grup başkanvekili şunu demiş:
    “- Kamu bankalarının reklamlarını kime neye göre vereceğini SORGULAYAMAZSINIZ”

  11. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Tezkereye evet oyu vermek Cumhuriyet’e ihanettir” sözüne tepki gösteren İyi parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, “Partimizi ihanetle suçlamak için akıl yoksunu olmak lazım” dedi.

    Bak bunu Chp medyasında bulamazsın.
    Değerini bil.

  12. H.Gayret beyin dediği basının görevi erdoğanı takip etmek değildir fikrine nispeten katılıyorum. Ve kendisini kutluyorum.

    1938 senesinden 2021 senesine.. her sene defalarca Anıtkabir ziyareti yapılır. Dolayısıyla halk Anıtkabir ziyaretlerini ezberlemiş durumda, merak edilecek bir şey değil bu ziyaretler. Yani bütün medya organlarının Anıtkabir ziyaretlerini izleyip sayfalarını ziyaret haberleriyle doldurmaları çok lüzumsuz. Tek bir gazete izleyip haber yapsa yeter. Hatıra defterine yazılanlardan da özetle bahsetse kafi. Evet bütün medya organlarının Erdoğan’ın peşinde koşmak gibi bir vazifesi olamaz. Sonuçta tek erdoğan yaşamıyor bu ülkede 83 milyon insan yaşıyor bu ülkede.

    Binlerce medya mensubunun memleketin en ücra köşelerine dağılıp 83 milyonun ortak değeri olan Cumhuriyet Bayramını nasıl kutladığı asıl merak konusu olmalıydı.

    İnsanların Cumhuriyet Bayramı kutlamaları görüntülenmeli, röportajlarla süslenmeliydi, Ceza evlerinde tutsak olanların hisleri röportajlarla ekranlara yansıtılmalıydı. Esnaf ve çiftçilerin Cumhuriyet ve Bayramı hakkındaki duygu ve düşünceleri haberleştirilmeliydi.

    Bunu yapmayan medya organları kapatılsa umurumda olmaz.

  13. Yıl 2011… Gazeteci Barış Yarkadaş, Soros’un desteklediği TESEV Vakfı’nın kurucularını açıkladı. Türkiye, vakfın 183 no.lu kurucu üyesinin CHP lideri Kılıçdaroğlu olduğunu Yarkadaş’ın kamuoyuna duyurduğu belgeyle öğrendi.

    O tarihte sıkı bir Kılıçdaroğlu muhalifi olan Yarkadaş, CHP liderine “Ülkelerde ayaklanmalar çıkaran para spekülatörü Soros ile bağlantın ne? ” diye sordu!

    O soruya tam 10 yıldır cevap aranıyor, ancak bulunamıyor. Çünkü Kemal Bey bu soruyu pas geçti! İlginçtir, Kılıçdaroğlu’nu Sorosçulukla suçlayan Yarkadaş, 2015’te ön seçimden çıkarak milletvekili oldu. Fena da bir performans göstermemesine rağmen 2018’de liste dışında kaldı. (İntikam soğuk yenilen bir yemektir.)
      CHP en son Barış Yardakaşı Halk Tv den de kovdurdu. Basın özgürlüğüymüş.

  14. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya gelip sorularını cevaplıyor. Sadece istediği basını çağırıyor. Yeni Akit, Yeni Şafak, Sabah, Türkiye, Akşam, Milat, Diriliş Postası, Ülke TV gibi birçok yayın kuruluşunun mensuplarını davet etmiyorlar.
      Buraya kadar anladık da peki siz hem böyle yapıp hem de “Hükümet tarafından basına akreditasyon uygulanıyor” diye niçin ağlayıp duruyorsunuz? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
       Chp yapınca basının başı öne eğilmiyormu.
    Fehmi bey şimdiye kadar Chp nin tutumunu eleştirmiş mi. Hayır. O zaman.

    Chp li milletvekilleri ve Kılıçtaroğlu Erdoğana bir kere Sayın Cumhurbaşkanı diyebilmiş mi.

    Chp liler 2015 ten beri Cumhurbaşkanı meclise geldiğinde ayağa kalkmışlarmı.

    Chp li hangi milli bayramlarda resepsiyonlara katılmış.
    Chp liler biz geldiğimizde  bunların hepsini kapatacağız dediğinde Fehmi bey eleştirmiş mi.

    Siz havuzcu medya deyin, yandaş nedya deyin ohh çok güzel. CHP kurumsal olarak bir çok Tv ve gazeteye demeç vermesin akreditasyon uygulasın siz bunu destekleyin oohhh çok güzel deyin. Siz kutuplaştırdığınız da çok iyi olsun.
      Chp ye kendi medyası ve Hdp medyası yeter.  Akparti bunlara karşı bilmukabele de geç bile kaldı.

  15. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü tarafından , çeşitli kriterlere göre 2006 yılından itibaren yapılan Dünya Basın Özgürlüğü endeksinde Türkiye’nin 180 ülke arasındaki sıralaması şöyledir:
    2006-98 , 2007-101 , 2008 -102 , 2009-122 , 2010-138 , 2012 -148 , 2013 -154 ,
    2014-154 , 2015-149 , 2016-151 , 2017-155 , 1018-157 , 2019-157 , 2020-154 ,
    2021-153
    Arkasında kaldığımız ülkeler ; insanı , yerin dibine sokuyor !
    Bence böyle bir basından söz etmek bile abestir , anlamsızdır ve değmez !
    Tabii bir de şu var ; basın konusunda böyleyiz de diğer konularda çok mu farklıyız !
    Geçiniz efendim !
    Herkese selamlar, saygılar

    • “Ali Namlı
      30 Ekim 2021 At 11:53
      Ahlaksızlıkta Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü tarafından , çeşitli kriterlere göre 2006 yılından itibaren yapılan Dünya Basın Özgürlüğü endeksinde Türkiye’nin 180 ülke arasındaki sıralamasında Arkasında kaldığımız ülkeler ; insanı , yerin dibine sokuyor !”
      Ne kadar yerin dibine geçseniz azdır;
      Geçiniz efendim !
      Herkese selamlar, saygılar

    • Avrupa Ulaşım Güvenliği Konseyinin yeni verilerine göre ; ülkemizde son 5 yılda ölümlü trafik kazaları %30.6 oranında bir artış göstermiştir.
      Söz konusu bu 5 yıl zarfında ; 7 milyon 79 bin 882 trafik kazası meydana gelmiş , kaza mahallinde 18.941 kişi , yolda veya hastahanede de 20.324 kişi hayatını kaybetmiştir .
      2002- 2020 yılları arasında toplam olarak ölen kişi sayısı ise 150.000 dir .

  16. AKP’nin MHP Ve HDP’yi kurtarma planı son ankette ortaya çıktı.

    önceden hükümetin anketcisi olan ORC firması,

    ORC Araştırma, 24 Ekim – 27 Ekim 2021 tarihleri arasında yapılan anket sonucunu paylaştı. Durumu en çok merak edilen parti ise MHP oldu.

    Ankette bir çok değişken ele alınırken çok konuşulan yüzde 7 barajı seçimlerde uygulanırsa partilerin oy oranının ne olacağı konusu da seçmenlere soruldu.

    Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli seçimlerin takvime göre işleyeceğini ve 2023’te yapılacağı konusunda ısrarlarını sürdürürken muhalefet ise mevcut ekonomik, siyasi ortamın değişmesi gerektiğini vurgulayarak seçimlerin biran önce yapılmasının ülke menfaati açısından daha iyi olacağı tezini savunuyorlar.

    HDP VE MHP MECLİS’E GİRECEK

    Son seçim anketi sonuçlarını açıklayan ORC’nin bu anket çalışmasında AKP ve MHP’nin seçim barajını yüzde 7’ye indirmesi halinde partilerin alacağı oy oranını açıkladı. Anketin sonuçlarına göre yüzde 7’lik baraj, HDP ve MHP’nin Meclis’e girmesine olanak sağlayacak.

    İşte son seçim anketine göre yüzde 7’lik seçim barajı uygulanırsa TBMM’de grubu bulunan partilerin alacağı oy oranı:

    AKP: Yüzde 31,3

    CHP: Yüzde 26

    İYİ PARTİ: Yüzde 14,1

    MHP: Yüzde 9,8

    HDP: Yüzde 8

  17. Söz dinlemeyen Nefisler söz dinleyecek.

    Rivayet olunur ki, Cenâb-ı Hak, nefsi yaratınca O’na sorar:

    “-Sen kimsin, ben kimim?”

    Nefis cevap verir:

    “-Sen sensin, ben de benim!”

    Cenâb-ı Hak, kendisini var eden Rabbini tanımak istemeyen nefsi, ceza olarak bin yıl ateşte yakar. Bin yıl sonra tekrar sorar:

    “-Sen kimsin, ben kimim?”

    Nefis tekrar azgınca cevap verir:

    “-Sen sensin, ben benim!”

    Allah Teâlâ, bin yıl daha nefsi ceza olarak yakar, tekrar sorduğunda yine aynı cevabı alır. Bu defa ceza olarak onu üç gün aç bırakır. Üç gün sonra nefse:

    “-Sen kimsin, ben kimim?” sorusunu sorunca nefis bitkin bir şekilde cevap verir:

    “-Sen Alemlerin Rabbi Allahsın, ben ise âciz bir nefsim!..”

    Gerçek müslümanların duasını yapalım.

    “Allahım bizi açlıkla terbiye etme” Amin

    Mesele kemal kılıçdaroğlu meselesi değil tamamen duygusal mesele

    Kılıçdaroğluna oy vermeyecekseniz, vermeyin.
    siz abdestli namazlı birini arıyoruz diyorsunuz, milleti kandırıyorsunuz.

    Babacana oy verin

    Davutoğluna oy verin.

    Sadet liderine oy verin.

    ama hayır Sizin amacınız tamamen duygusal.

    MERVE KAVAKÇI OLAYI

    Hatırlarsanız; Meclis’ten çıkarılmasından sonra durumu araştırılınca Merve Kavakçı’nın Amerikan vatandaşı olduğu ortaya çıkmıştı.

    Sıkı Müslüman göründüğü halde Hıristiyanlar arasında yaşamayı seçen Bayan Kavakçı, bununla da yetinmiyor; Türk vatandaşlığından çıkıp Amerikan vatandaşı olmak için başvuruyor. 5 Mart 1999 tarihinde, Amerikan çıkarları için çalışacağına yemin ediyor ve ABD vatandaşı oluyor.

    Bu durumu Türkiye’ye bildirmiyor ve Amerikan vatandaşı iken seçime girip milletvekili oluyor.

    Bu yaptığına halkımız sahtekârlık demez de ne der?
    İşte bu durum ortaya çıkınca, Merve Kavakçı’nın milletvekilliği düşürülmüştü. Çünkü başka bir devletin vatandaşının Türk parlamentosuna seçilemeyeceği kesin ve açık bir kanun hükmüdür.

    O günlerde, Merve Kavakçı’nın yaptığı bu sahtekârlığı görmezden gelen siyasal İslamcılar, “Vay, Türkiye’de inananlara zulmediliyor!” diyerek yaygara koparmışlardı.

    Ecevit bundan dolayı merve kavakcıyı meclisten kovdu.

    • Osman aga, şimdilerde “başörtülü kadınlar mapusa atılıyor!” diye ortalığı inletenlerin elebaşı o zamanlar; halkın seçtiği merve kavakçı sille tokat meclisten atılırken “başörtüsü furuattandır” diye fetva veriyordu, nitekim daha sonradan kendisi de pensilvanyada bir malikane satın alıp hristiyanlar arasında inzivaya çekilmeyi tercih etmişti…

  18. Kılıçdaroğlu; “Yabancı askerler gelecek… ‘Evet’ dersek Cumhuriyet’e ihanet etmiş oluruz. Bu ülkenin topraklarına yabancı postallar bassın istemem.’ demiş.
      Birileri şu Kılıçtaroğluna tezkere meselesini açıklasın.
    Adam kayıp.
    Bu kararla CHP; bölücü terör örgütü PKK ile mücadelede, askerimizin yanında değil Kandil ağalarının yanında konuşlanmıştır. PYD/YPG bize mi saldıracak?” diyerek, ABD’nin onlara binlerce TIR silah vermesini  bir gün olsun eleştirmedi.

  19. Fethullah Gülenin sohbetinde bulunan eski cemaat mensubu anlatıyor:
    Gülen sohbetlerinde  yalan söylemenin ne kadar kötü olduğunu anlatır durur, bu konudaki ayetleri, hadisleri sıralar, yalan söylememe hususundaki hassasiyete vurgu yapmak adına, mesela birisi size saatin kaç olduğunu sordu, cevabınızda o kadar kılı kırk yarmalısınız ki, saat şu, dememeli, benim saatim şu anda şunu gösteriyor, ama saatin gerçekte kaç olduğunu bilemem demelisiniz, derdi. Ama savrulduktan sonra, yirmi sene dizinin dibinde oturmuş, kendisinden ders almış, buna da binlerce kişi şahit olmuş olduğu halde, 15 Temmuz’un en önemli figüranlarından firari Adil Öküz’ü tanımadığını hiç yüzü kızarmadan söyledi.
    Devam ediyor:
    Dedikleriyle, yaptıklarıyla FETÖ kadar yalana kilitli ikinci bir topluluk bulmanın imkanı yoktur. Çatı davalarının birinde, mahkeme başkanı, sanıkların ifadelerinde tek bir kelime doğru bulamayınca şaşkına dönmüş, bana, “Bu örgütte doğru söylemek yasak mı?” diye sormuştu. 

    • Fatih bey o örgütün ik politikasında tek şart vardır: riyakarlık esastır, doğruluk günahtır!!!
      Bunu da elemanlarının hepsi çok iyi bilirler:)

  20. Fehmi bey, maşallah Chp yapınca hiç basın masın aklınıza gelmiyor. Siz ilk önce bunları eleştirseydiniz bu yazınıza hak verirdim.

  21. Olacağı buydu. Oldu. Chp medyasına bu akreditasyon uygulaması çok bile geç kalındı.

      Chp, yıllardır uyguladığı iktidar medyasına ne zaman akreditasyon uygulamasından vazgeçerse iktidar da o zaman vazgeçsin.

  22. G-20 zirvesi için bir araya gelecekleri Glasgow’da Biden-Erdoğan görüşmesi olacağı yazılıp konuşuluyordu, dün bu görüşmenin iklim zirvesine kaydırıldığı siyaset bilimcilerin yorumladığı konuların başındaydı.

    “Az sayıda katılımcı olacağı için 1-1,5saatlik görüşme fırsatı kalabalık iklim zirvesinde dakika ile ifade edilebilecek bir kısa görüşmeye indirildi Beyaz Saray tarafından” şeklinde yorumladılar.

    Beyaz saraydan yapılan açıklamalarda ise Glasgow’da bir görüşme olasılığı olsa bile bu karşılaşma esnasında yumruk tokuşturacak kadar kısa olacağı iması var.

    Aylarca Biden’dan telefon beklediği söylenen Erdoğan bu görüşmeyi nasıl zayıflattı da iklim zirvesine düşürülmesini sağladı?

    Bana kalırsa 10 büyük elçi konusundaki çıkışıyla.

    Siyaset bilimcilerin yorumlarından anladığım kadarıyla iklim zirvesinde yapılacak muhtemel görüşmede de bir zıtlaşma işareti vermiş görünüyor Erdoğan. Resmen bitmiş olan F-35 konusunu konuşacakmış erdoğan.

    Halbuki daha önce çözümü mümkün olmayan konularla vakit kaybetmeyelim işbirliği yapabileceğimiz başka konular üzerinde çalışalım ortak aldıkları bir karar olduğu konuşuluyor.
    Afganistan hava limanı işletmesi ve güvenliği bu kapsamda alınan ortak karar sonucu ortaya çıkmış bir konu olduğu konuşuluyor.

    İnatlaşma hemen her konuda Erdoğan’ın vaz geçemediği karakteri olarak karşımıza çıkıyor.

  23. Demokrasimiz (kaybedilen ama tekrar bulacağımız) emekleme aşamasında ve hemen her konuda zayıf ve bilgisisiz. Üstelik öğrenme gayretimiz de yok. Örneğin kamuda liyakat, ehliyet diyoruz, ama nasıl konusunda doğru düzgün bir öneri yok. Bu işi, diğer işler gibi, bilmediğimiz, pek kafamızın da çalışmadığı, gayet açık. Nasıl olsun, hepimiz aynı düzleştirici milli eğitimden geçtik ve hala millet geçiyor.

    Olay askeri alımlar. Darbeden sonra 100 bin kişi alınmış. Rivayetler çeşit çeşit. SADAT’çılar, cemaatçiler, vs herkes bir ucundan tutmuş işin! Sonuçta yine darbeye hazır bir ordumuz var diye anlıyoruz.

    Aşağıdaki yazı bunları özetlemiş ve ABD’de orduya nasıl subay alınıyor örneklemiş. Bir demokraside, şeffaf bir yönetimde, nasıl yapılıyor bu iş öğrenmek ilginç geldi bana.

    https://serbestiyet.com/featured/ama-arkadaslar-iyidir-tskda-kayirmacilik-ve-kadrolasma-73715/

    • Ender arkadaş “nasıl yapılıyor bu iş öğrenmek ilginç geldi bana.” demişsin, elhak öyledir!
      Verdiğin kaynağa bakılırsa;
      bana da bozacının şahidi şıracıymış gibi geldi:))))

  24. Basın ve iktidar birbirlerini sevmemeli zaten. Seviyorlarsa bir problem var. Yandaş medyanın iktidarın uçağında sırıtarak verdikleri resimler gibi. Sizin göreviniz sırıtmak değil, siz de gazeteci değilsiniz zaten. Yandaşsınız, akreditesiniz, gözümüzde birer hiçsiniz, yoksunuz. Mamanızı da o makamdan alıyorsunuz (cebimizden çaldıklarınızla), okurlardan değil. İktidarın borazanısınız kısaca.

    Demokrat bir düzende basın iktidarın baş denetçisidir, görevi ıslık çalmak, iktidarı uyarmak, halk adına denetim yapmaktır. Bunlar yapılmadığında olan yolsuzluk, hırsızlık, yönetim zaafiyetleri, nihayetinde hepimiz için yoksulluk ve rezilliktir.

    Bugün de olan budur. Hepimiz adına, dünyaya ve kendimize karşı, yüz karası ve aşağılayıcı bir konumda olmamızın sebebi budur.

    • Basının seçilmiş iktidarı denetlemek gibi bir görevi yoktur, basın kendi haline baksın…
      Tbmm, sayıştay, danıştay ve muhalefet partileri ne güne duruyor?
      Denetim işi üç beş çakalın gastesi ve acar muhabirlerine kaldıysa, sen yan gel yat istersen:)

      • Atanmış milletvekillerinin yada atanmış Danıştay, Sayıştay’ın denetim yapamadığı açık. Ayrıca bunlar da yeterli değil. Ancak hür ülkelerde medya bu işini yerine getirebiliyor. Türkiye gibi medya özgürlüğünün, veya herhangi bir özgürlüğün, olmadığı ülkelerde seçim de, seçilmişleri denetlemek de hikaye oluyor elbette. Sonuç da yolsuzluk, hırsızlık, yasaklar, ve fakirlik oluyor.

  25. “Bir sokak röportajında mülteci bir genç kızın etrafına toplanıp “Ben muz yiyemiyorum, onlar kilolarca muz alıyorlar, gidin ülkenize, biz asılız, siz misafirsiniz” diyerek yüklenen kalabalığa tepki olarak bu sözlerle dalga geçmek için muz yedikleri görüntüleri sosyal medya hesaplarından paylaşan 11 Suriyeli genç sınır dışı edilmek üzere İstanbul’un farklı ilçelerinde gözaltına alındı. Polis, Suriyeli gençleri kriminal suçlularmış gibi başlarını bükerek karakola sokup, çıkardığı anların medya tarafından özellikle görüntülenmesini istedi.” (Yıldıray Oğur)

    Aynı yazıda bir Ermeninin ilk defa kaymakam olma hakkı (!) kazanması haberi de var.

    İşte Akp cumhuriyetinin hali. Ülkemiz adına yüz kızartıcı ve son derece aşağılayıcı. İnsan haklarının yok sayıldığı bir düzen bu. Şeriat dede de öyle diyordu Ermenilere, “sizin yaşamanıza biz izin verdik”. Artık her boyutta, insanlıktan fersah fersah uzaklaşma. Neyse 100 demeye iki kaldı. Belki düzelir. Belki…

    • Ender arkadaş, ayıptır sorması muzun kilosu kaça? Yani lüx bir tüketim maddesi midir bu?
      Büyük boy muzlardan yerken görüntü paylaşanların vermek istediği mesaj bazen farklı olabilir yani:)
      Mesela daha küçük olan anamur muzundaki lezzeti ithal olanında bulamazsınız…
      Her işte yerli üretim/yerli tüketim diyorum:))))

      • Her işiniz yerli ve milli, belli elbette. Polisler de mesajı yanlış anlamışlar belli ki, mültecileri ithal muz yemek, yada her neyse, suçundan sınırdışı etmek üzere gözaltına almışlar. Avrupa 3-5 Euro vermese, iktidar hepsini AB kapısına koyacağı tehdidinde bulunuyor sürekli ve finansi iyi idare ettiğini söylüyor. Eh Türkiye’nin göç politikası da bu kadar dar ve kısa görüşlü oluyor. Ama tek adam hangi birisine yetişsin. Ona bu yükü yükleyenler utansın.

  26. İşte budur. Helal Başkan ağzına sağlık. Bunları duymak istiyoruz. Daha gür.

    “İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında da Mustafa Kemal Atatürk’ün rehberleri olacağını belirterek, “Kendisini milli iradenin üstünde gören anlayışlardan ülkeyi bütünüyle ve sonsuza kadar hep birlikte kurtaracağız. Bu ülkede makamı, yetkisi ne olursa olsun, millet iradesinin çok sesli, çok renkli ve çoğulcu yapısına herkes saygı duyacak. Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılında, demokrasiyi vazgeçilmez bir yönetim modeli ve bir toplumsal yaşam biçimi olarak tüm boyutlarıyla hayata geçireceğiz. Bu ülkede, milletin dediği olacak” dedi.

    Farklı özelliklerimize göre ayrışmayı değil, Cumhuriyet’in bizi birleştiren ve önümüzü aydınlatan ışığı altında kardeşçe yaşamayı seçtik. Demokrasiyi, laikliği ve hukuk devletini tercih ettik. Sahibi olduğumuz Cumhuriyet’in, eşit ve onurlu vatandaşları olmaya karar verdik. Bu dönüşümün rotasından sapmasına, amacından ve anlamından uzaklaşmasına veya hızını kaybetmesine izin veremeyiz. İkinci yüzyılına adım atmaya hazırlanırken Cumhuriyet’imizi kuranlara, yaşatanlara ve yüceltenlere bir söz veriyoruz: Başlattıkları yürüyüşü hızlandıracak, Cumhuriyet’imizin ilke ve ideallerini eksiksiz hayata geçireceğiz.”

    https://www.karar.com/guncel-haberler/ekrem-imamoglu-herkes-saygi-duyacak-1637633

    • İyide nerede ise 100 yıl önce söylenip bitmiş bir şarkı bugün popüler ezgileri beğenmediğimiz için tekrar dinlenir mi? İki yanlış bir doğru etmez, sebilürreşad 100 yıl önceki baskıcı takriri sükuna da, gündemdeki parti devleti zihniyetine de karşıdır. Çünkü sebilürreşad yalnız Haktan yana ve halk için varlığını devam ettiren pusulalı saat gibidir adı milli muhalif bile olsa her zaman istikameti doğrudan taraftır. ” Festagim kema umırte” “Emredildiğin gibi dosdoğru ol “ayeti nazil olduktan sonra Resulullah (ASM) bu ayetin olduğu Hud suresi beni ihtiyarlattı. demiştir. Acaba bu hayatta doğru olmak en zor faaliyet midir? Teemmel.

      • Başkan farklı bir şey söylememiş. Cumhuriyeti kuranların hedefi de nihayetinde de demokrat bir cumhuriyetti. Mesajı anlamayanlar, oraya takılıp kalanlar var elbette. Ama Başkan mesajı doğru anlamış görünüyor. Onu da oraya demokrasi getirdi zaten. Demokrasisi olmayan bir cumhuriyetin bizim gözümüzde bir değeri yok elbette. İran da cumhuriyet, Azerbeycan da, o da bu da.

  27. AKM’nin açılışında duramamış lafı Gezi’ye getirmiş ve burayı terör örgütleri merkez yaptıydı demiş. Terörist varsa yakalasaydın, göstericileri ne bulaştırıyorsun bu işe. Kavala’yı terörist diye içeri attın, AİHM bırakın serbest yargılayın dedi hukuksuzluklarına karşı, hop bu sefer darbeden içeri attın. Adam bir kere savcı görmemiş, 4 yıldır esir. Ayrıca Gezi’ye AVM yapamadın, naber 🙂 Yarın kazma kürek gidiyormuş 🙂

    • 4 yıldır savcı görmediği yalanını nasıl atabiliyorsunuz gözünüzü bile kırpmadan
      Algı için herşeyi yapar bu tayfa.

      • Algıyı kimin yaptığı açık değil mi? Algı ötesi, yargılanan bir insana dışarıdan hüküm veriyor birileri. Mahkemelere emir veriyor. Mahkeme kararlarını dinlemeyin diyorlar. Sadede o değil üniversite hocası eşine de terörist yakıştırması yapıyor. Mahkemelere emirle hukuk olmuyor. Taliban zihniyetlilerle hiç olmuyor. Algıymış …

  28. !!!!A KİŞİSİ: Üreticinin satış fiyatları için piyasayı organize edebilmesi halinde onun da fiyat geçişi formunu gün içinde paylaşacağım. Üretici markalı atıştırmalık ürünleri ve Rakip 1’de listeli olmayan 4 atıştırmalık ürünü için fiyat geçiş formunu ekte bilginize sunarız. Yarın Rakip 2 ve Rakip 3 ile birlikte satış ve alış fiyatını geçmek için onayınızı rica ederiz…
    B KİŞİSİ: Ama bu yazıları böyle yazmayacaktık, değil mi?
    MARKET YETKİLİSİ: Sıvı ve tablet bulaşık deterjanı ürünlerinde Rakip 1’in satış fiyat artışı olmuştur. Diğer ürünlerde onayınıza istinaden Rakip 2 ve Rakip 3 ile eş zamanlı olarak yarın fiyat artışı olacaktır. Onay doğrultusunda sisteme girilecektir. (Bir marketin kendi yetkilileri arasında geçen yazışma…)”!!!
    Yukarıdaki yazışmalar tarladaki 75 kuruş olan KABAK IN nasıl markette 8 TL olduğunu gösteriyor. Her işte ahlak olmalı .Maalesef tüm kurum işletme ve halkta bu kalmamış.
    Yazarımız FOX ve Cumhuriyetin sansürlendiğini belirtiyor. Peki bu saydığımız veya saymadığımız basının kendisi sansür uygulamıyor mu ? Bugün tele1 veya Halk TV ye neden Muharrem ince çıkamıyor veya eski CHP liler çıkamıyor ? Bunları da sorgulamak lazım
    Herkes yaptığının bedelini öder.
    Yönetimin sansürü doğru mu değil oda bir gün bunun hesabını verir.
    Yönetim kaybettiği oyları kazanmak istiyorsa butip çağdışı eylemleri ortadan kaldırmalıdır.

    • Medyanın birinci görevi iktidarı denetlemektir. Muhalefeti şekillendirmek değil (Muharrem İnce eleştirisi üzerine). Kaldı ki o işi yandaş medya gayet güzel yapıyor. İşleri sadece bu zaten. İktidarın uzantısı ve sözcüsü.

      Medya, bizim vergilerimiz nereye gidiyor onun hesabını soracak önce, partilere propaganda yapmak için çalışmayacak.

  29. ‘Rehberi karga olanın…… ‘ diye başlayan bir deyimimiz var. Hele yetişkin ve yetkili insanlar kendi rehberlerini kendileri seçiyorlar. Herkes kendine yakışanı giyiyor. Bazıları rüküş, palyaço gibi, bazıları şık.

Yoruma kapalı.