Asgari ücretliler, emekliler, 3600’lüler ve EYŞ’liler çok sevinirse ne olur? 

22
Reklam

Ülkemizde her gün yeni bir ‘tarihi rekor’ kırılıyor. Varılan her karar, atılan her adım, konuyu ele alanların ağzında ‘tarihi’ sıfatıyla anılıyor.

Dün iki ‘tarihi rekor’ birden kırıldı.

Rekorların ilki, ‘beklenenin fevkinde’ diye önceden ilan edildiği gibi gerçekleşen ‘asgari ücret’ konusunda yaşandı. Muhalefetin “4000 TL’den aşağı olmamalı” dediği ve öyle olmasını beklemediği ‘asgari ücret’, konunun sahibi olan komisyonun toplantısına sürpriz biçimde katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 4253 TL olarak ilan edildi.

Muhalefeti boşa düşürdü iktidar.

Asgari ücrete dün ilan edildiği gibi yüzde 50 oranında yüksek zam gerçekten de bir ilktir.

Bu bir asgari ücretler rekoru sayılabilir.

Düne ait diğer ‘tarihi rekor’ sıfatını muhaliflerin ağzından işittik: Dün Merkez Bankası’nın faizi 100 puan daha indirmesinin ardından dolar 15.80 TL’ye çıkıverdi.

Paramızdan altı sıfırın silindiği 2005 yılının ilk gününden bu yana dolar ikili rakamları ilk kez bir-iki ay önce görmüştü; 15.80 TL’lik dolar bu ayın da bütün ayların da ‘tarihi rekoru’

Reklam

Çalışanların yüzünü güldüren asgari ücretteki ‘tarihi rekor’ olmasaydı, Merkez Bankası’nın aldığı karara tepki daha mı şiddetli olurdu, bunu bilemeyeceğiz. Ancak uzmanlar ‘dolarizasyon’ da denilen TL’den kaçışın durmayacağı kanaatindeler. Çalışanların eline yüzde 50 artışlı asgari ücret geçtiğinde, o parayı alanlar da dolara koşarlarsa, TL’nin birkaç aydır hemen her gün yaşattığı ‘tarihi rekorlar’ önümüzdeki dönemde de devam edebilir.

Yeni ücretin ele geçtiği ayın enflasyonu da ülkemize enflasyonda yeni bir ‘tarihi rekor’ yaşatabilir. 

Elbette beklenenin fevkinde yapılan zam asgari ücretle sınırlı kalmayacaktır. Ücretler ve maaşların bütünü ona göre yeniden düzenleneceği gibi, emekliler başta olmak üzere devletten maaş alan herkes benzer ikramlar bekleyecektir.

Kısa süre sonra yüzlerin güldüğü bir ülkeye dönebiliriz. 

Ücretli ve maaşlı kesimin diğer unsurları da zamlarla sevindirilir, yeterli çalışma gününe sahip oldukları halde yaşları genç olduğu için ‘emeklilikte yaşa takılanlar’ (EYT) zümresinden olanlar ile bazı görev alanlarına tanınan 3600 ek göstergenin kendilerine de genişletileceği müjdesi verilen daha geniş kitle de beklediklerine kavuşturulursa gülen yüzlerin sayısı daha da artacaktır.

Ne güzel değil mi?

Güzel olmasına güzel de, bu işlerden anlayanlar, alınan ve alınması beklenen ücret ve maaşlara yapılan zamların ekonomik yönünden çok siyasi sonuçlarına daha fazla ilgi gösteriyorlar.

“Ekonomide yaşanan sıkıntılar bu denli belirgin iken nasıl oldu da hükümet birdenbire cömertleşiverdi?” sorusuna cevap aranıyor.

Reklam

“Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?” meselesi…

Niye gerçekten?

Kimse kimseyi aldatmaya kalkmasın: Yüksek enflasyonlu ortamlarda, hayat pahalılığı almış başını gitmiş ve bu durum her gün kendini değişik biçimlerde belli etmekteyken, çalışanlar ile ücretli ve maaşlı kesime yansıyacak gelir artışının getireceği rahatlık uzun süreye yayılamaz. Birkaç aylık bir rahatlık ve onun getireceği sevincin, hayatın pahalı gerçekleriyle karşılaşılınca, yerini bugünkünden farksız bir homurtuya bırakması kaçınılmaz.  

Sevincin ömrünün birkaç ayla sınırlı olacağını söylüyor ekonomi uzmanları…

O zaman?

İkramlar seçimin tarihinin erkene alınacağının habercisi olarak görülüyor.

Erken seçimin kaçınılmazlığını aylardan beri savunuyorum. Konu ne zaman açılsa iktidarın paydaşları olan AK Parti ile MHP’nin etkili ve yetkili ağızları, en sert ifadelerle, “Asla böyle bir şey olmayacak, seçim zamanında, 2023 yılı Haziran ayında yapılacak” cümlesini tekrarlıyorlar.

Hakaretlerin bini bir para.

Sözlerinden geri adım anlamına gelecek bir sapma olursa yine de kimse şaşırmayacaktır.

İlk kez yaşanmayacağı için olduğu kadar, şartlar da bunu zorladığı için…

“Hadi gelin, seçime gidelim, kozlarımızı sandıkta paylaşalım, kararı vatandaşlar versin” meydan okumasına muhalefet “Hayır” diyebilir mi?

Sanmıyorum.

Öyle bir meydan okumadan iki ay sonra sandık başına gidilebilir.

Yani?

Yaza bile varmadan. Nisan veya Mayıs gibi.

Böyle bir gelişmeyi ikramların muhataplarında meydana getireceği sevincin derecesi belirleyecektir.

Aşırı bir sevinç ülkeyi seçimle karşılaştıracak bir dönemecin başlangıcı olabilir.

Ücretler ve maaşlardaki iyileştirmeye, sürekli ertelenen 3600 ek göstergeyi bekleyenlerin ve yaşları müsait olmadığı için hak kazandıkları halde emekli olamayanların arzularının yerine gelmesine rağmen, enflasyonun dayatacağı şartların acımasızlığı sevinçlerin etki ömrünü kısaltırsa, seçim yeniden zamanına bırakılabilir.

Şu anda her iki ihtimal yüzde 50 değerinde.

Hangi ihtimal ağır basabilir?

Zamanında seçim mi, erken seçim mi?

Ekonominin çarklarının çoktandır ters çalışması yüzünden rahatlamanın kolayca sağlanamayacağı ve ilan edilen ikramların da katkısıyla şartlar ileride daha da ağırlaşabileceği için, zamanında seçim, iktidar cephesine siyaseten ciddi bir yenilgiye mal olabilir. 

Buna karşılık, meydan okuyarak ve muhalefeti zorlayarak alınacak bir erken seçim kararı, iktidar cephesine, sınırlı da kalsa, hayat öpücüğü yerine geçebilir.

Yapılacak erken seçimde iktidarın paydaşları yenilseler bile, bu yenilgi, alternatifi olan zamanında yapılacak seçimdeki kadar yok edici bir mağlubiyet olmayabilir.

Tarihi rekorların kırıldığı bir ülkeyiz artık ve dünden itibaren dikkatlerimizi siyaset üzerinde yoğunlaştırabiliriz.

ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. Yazarımız, asgari ücretlinin gidip maaşını dolara yatıracağından bahsetmiş. Bu para, geçinmesine yetecek mi ki arttırıp döviz alacak?
    Biraz empati yapınız

  2. “Almanyalı
    17 Aralık 2021 At 11:44

    Dünya Bankasından (IMF) ucuz kredi almadınız, ҫünkü Dünya Bankası TL ile tahterevalli oynanmasına izin vermecekti.”

    Almancı arkadaş imf ve dünya bankası her ne kadar küresel sömürgeciliğin araçları olsalar da sonuçta farklı kuruluşlardır;
    hani şu ayılıp bayıldığınız sendikalar ve grev hakkının kollayıcısıdırlar:))))
    Hatta dideme sorarsanız imf insani yardım kuruluşu bile sayılır yani…

  3. NEREDEYSE ELEŞTİRECEKLER
    Bugün TOBB ve İSO yetkililerinden kur atağından sonra serzeniş sesleri geldi.
    Neredeyse iktidarı eleştireceklerdi.
    Hafizanallah.
    Böyle tehlikeli sulara yelken açmak neyinize.
    Anadolu çocuklarının durumu ve akıbetleri hepimizin malumu.

  4. çok üzülmüşe benziyor sayın koru … hükümet fazla verdi diye .. zaten alt yapısını hazırlamışlardı ..verir mi verir diye . yanlız erken seçim işlerine abdülkadir selvi bey bakıyor … bilginize gerçi oda tutturamıyor ama …

  5. Sayın Koru ,
    Kamu , özel toplam 435 milyar dolar borcumuz var.Bunun için CDS lerimiz yüksek olduğundan yılda 30 milyar dolar faiz ödüyoruz. Böyle mi devam etmesini istiyorsunuz ? Erken seçim yapmadı , yapmazda ! Uygulanan ekonomi politikalarının sonuçlarını alması ve büyük projelerin tamamlanması gerekiyor.
    Karanlık bir tünele girdik hızla yol alıyoruz da sonunda ışık var. Her şey gerçekten çok güzel olacak. işi boş temenniler ile değil.
    Biraz da geçmişi hatırlayalım.
    https://youtu.be/XnfyNpvn1eA

  6. 100 MİLYAR TL Mİ?
    5 TRİLYON. TL Mİ?
    İbrahim KAHVECİ’nin 16.12.2021 tarihli
    “Bilinçli Yanlış” başlıklı yazısında,
    dolar kuru 14,70 olduğu ve baz alındığı yazısında özetle:
    1 – faiz indirilmesydi toplamda “80-100 milyar TL’lik ” bir zararımız olacaktı.
    2– Kur artışı nedeniyle,kumu ve özelin döviz cinsi dış borçlar, dövize endeksli iç borçlar, vatandaş ve şirketlerin döviz borçları, döviz üzerinden verlien garantili projelerin toplamından kaynaklanan ilave olan TL karşılığı yani artan borcumuzun miktarın ise
    ” 5 trilyonTL” yani Me kuşağının anlayacağı şekilde ifade edersek 5 TRİLYON YTL.
    Bu miktarı iyi anlayabilmemiz için bir miktar vereyim:2022 yılı bütçesi 1 trilyon 750 milyar TL. Yani tüm gelir ve giderlerin toplamı.
    Faizin zararı ile kurun zararı arasındaki fark 50 kat.
    Yani 100 milyar TL lik bir zarar yerine 5 trilyon TL lik bir zarar tercih ediliyor.
    Tabii ki, dolar kuru 14, 70 üzerinden.
    Tabii ki, şimdilik.
    Tabii ki, kur artışı oranıda ilavesi ile.

  7. Rekorlarla skorlarla işim olmaz benim.
    “Kronik! Enflasyon” demiş bir siyasetçi, işte öngörü, işte ilgilendiren, İlgilenilmesi gereken konu!
    Yani yok bu işin sonu!…
    mu demek bu?
    İşte sorulması gereken asıl soru bu mu?
    Ben ise şöyle sorarım:
    Verdi bol keseden ak çeleri siyasetçi,
    Sen ne anladın diğer anti siyasetçi,
    – ben dediydim 3 olsun, sen verdin üççeyrek mi?
    – bu işte var bir bityeniği, şimdi mi gider seçime, gelmesini mi bekler zamanını, yesem meyveleri sonramı, hemen mi?

  8. Madem yazımızın -en- ana konusu (erken) seçim, Millet İttifakı ete kemiğe bürünmedikçe ve her kesimden oy almayı başaracak bir ortak/çatı aday belirleyip seçmen karşısına çıkmadıkça bu süreç uzayacak (Zamanında yapılacak seçime kadar halkın aleyhine değişen bu ekonomik tablo neredeyse bir yıkıma sebep olacak); ha belki, yazarımızın anlatımıyla, zamanında yapılacak seçim mevcut iktidar için yok edici bir mağlubiyet ortaya çıkaracak olabilir, lakin bu arada millette ağır bir mağlubiyet/yıkım yaşamış olmayacak mı? Bunun sorumluluğu tek başına iktidar partililerin midir.. ya da muhalefet cenahının da uzun zamana adayalı sorumluluğu yok mudur?..

    Halka “yönetebilirlik” güvenini veremeyen bir muhalefet bloku var karşımızda, bir de; değerler üzerinden -gerçekte- siyaset okuması yapamayan ve 1950’den beri -Karaoğlan dönemi istisna- iktidar verdiği sağ partileri sorgulayamayan ve her seferinde onu iktidara taşıyan ve kendini yenileyemeyen bir muhafazakar-sağ seçmen blok… Zaman zaman ikisinden biri çözümsüzlüğün adresi oluyor…

    Şimdiki zamanda hem muhalefet ve hem de üçte ikiye tekabül eden sağ-muhafazakar/dindar seçmen aynı anda çözümsüzlüğün adresi durumundalar. Ortaya irade koyamadıkları ve akıllı çözümler üretemedikleri için, içinde bulunduğumuz ve artarak devam edecek ekonomik buhrana sebep ve yönetemeyen bir iktidar -partileri-, dünyanın hiç bir demokratik ülkesinde hiç bir iktidara nasip olmayacak uzun uzadıya uzatmaları oynuyorlar.

    Ama artık oyun zamanı değil; ülkemizin ekonomik varlıkları/değerleri bir bir elden çıkıyor ve yeniden elde edileceğe kadar, on yılları, gelecek neslin omuzuna sadece karın tokluğuna çalışacağı, emeğini, kazancını alıp götüreceği bir iç-dış borç yükü olarak bindiriyor.

    Asgari ücrete yapılan yüzde 50 zam malesef sevinilecek bir durum değil; zam artışı yapılacağı ana kadar, özellikle gıda fiyatlarındaki artış yüzde yüzü geçmiş, hala tırmanmaya devam ediyor; asgari ücretlinin sınırlı kaldığı yaşam alanlarında bu kendini zaten belli ediyor ve asgari ücretli de bunun farkın da.. Bel ki, sadece bir buruk sevinç yüzüne yansımış olabilir asgari ücretlinin. Ya halkın diğer kesimleri?

    Yeni asgari ücretin alım gücü bir öncekinden daha az durumda! Emekliye, ücretliye yapılacak zamlar da aynı değeri ihtiva edecek.

    Muhalefet umut vermiyor, iktidar iş göremiyor. Halk hem ekonomik hem de siyaseten sıkışmış, iki arada bir derede kalmış durumda. İnşallah bir sosyal patlamaya sebep ol(un)maz.

    • ister erken ister baskın isterse de zamanında seçim olsun, çok şey farketmez. millet yeteri kadar şerbetli. o yüzden bir sosyal patlama olmaz zannımca. ama siyasi bir patlama olabilir belki, onu da ergenekonun savcısıyla avukatı düşünsün. bu saatten sonra millet öyle şeylerle ilgilenmez. neler yaşandı da milletin kılı oynamadı.

    • Sosyal patlama bizzat siyasetin aktörlerine olursa olur sayın Günay. Bu ülkede artık eski varoş edebiyatı sökmez, kimse artık bakmıyor o işlere. Zihnimi oku, bana çip tak, ayda bir iğne..
      Oohhh, parmağını bile oynatmadan zihnini mi okuyacaklar mış?? Malesef!..
      Tehlikenin farkında mısın? Diye bir cümle kurulur durur sanırım bundan sonra, bence.?

  9. Tarım bakanına herşeyi ithal ediyorsunuz denilince,

    “paramız var ki ithal ediyoruz” demişti.

    Bu sene kurak geçti Rusyada buğday istiyon bize yeter diyor ister altın ver istersen gümüş ver buğday satamam diyor. paranın geçmediği yerlerde var.

    Tansu Çillerr zamanında da Döviz yükselmişti. 7 yıllık siloda olan buğdayları satarak parasızlığın önüne geçmek istemişti. Daha sonra savaş için ayrılan 7 yıllık buğday stoğunu yerine koymuştu. şimdi ise silo ve savaşlar için ayrılan stoklar yok.

    Tansu çillerin bir diğer döviz açığını giderme yöntemide yurt dışında yaşayan gurbetçilerin parasını bir düzenleme ile Türk bankalarına getirmişti. özellikle Almanyada yaşayan gurbetçiler Alman bankalardan parasını çekip Türk bankalarına yatırmıştı.

  10. Fehmi bey Zamanında seçim mi, erken seçim mi? diye sormuş. Bu soruyu Abd lilerde soruyor herhalde. Yeni atanan Abd büyükelçisi hızlı çıktı.

    Amerikan Büyükelçisi bu aralar Meral Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu arasında mekik dokuyor. Her hafta birisiyle görüşüyormuş.
    Meral Akşenerle 3 hafta üst üste görüştükten sonra dün İmamoğlu ile görüşmüş yine.

    Chp li Hatay belediye başkanının  Lütfü Savaş, ‘Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı kim olacak?’ sorusuna “Ulusal ve uluslararası karar vericilerin işaret edeceği aday” yanıtını vermişti. Adam haklıymış meğerse. Lütfü Savaşı kutluyorum.

    Bakalım Abd kimi seçecek.

    • Şimdi kurnazın biri çıkar .”ABD Reis ile de görüşmüştü ” ne var bunda diyerek işi sulandırır.
      Her hafta biri ile görüşüyor diyorun ama naş.Fonladığı merci işi suladır demiş.ne diyeceksin

  11. Bir zamanlar aldığımız maaşla , borçlarımızı verdikten ve zorunlu ihtiyaçlarımız karşıladıktan sonra , elimizde kalan parayı , ay sonuna kadar eriyip uçmaması için altına , dövize yatırırdık !
    Ne yazık ki o günler geri geldi ; kadere bak , olacak gibi değil !
    Tarih bu kadar mı tekerrür eder ; yazıklar olsun , başka ne diyelim !

  12. Asgari ücret 385 dolardan 274 dolara düştü.

    Dolar bazında asgari ücret düşmeye devam ediyor. Net asgari ücret 2022’de 4 bin 250 TL oldu. 16 Aralık kuru itibariyle net 274 Amerikan doları oldu. Net asgari ücret dolar bazında ise 2021 başında 385 dolar idi. Ancak doların TL karşısında hızla değer kaybetmesiyle asgari ücret 2021 yılı kasım ayında 224 dolara kadar geriledi.

  13. Sayın koru iktidar 2023 seçim diyor sizde nisan mayısı bulmaz diyorsunuz size söz nisanda seçim olursa oyumu sizin tarafa vereceğim ve bir daha erdoğan demiyeceğim nisanda seçim olmazsa sizde özür dileyıp emekli olcakmısınız.

  14. asgari ücret 4,253 tl olmuş,
    normalde asgari ücrete % 50 civarına tekabül eden bir rakam için “iyi bir artış” yorumu yapılması gerekirdi,

    “Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 3.191,55 TL”
    olduğuna göre yeni asgari ücret açlık sınırının üzerinde yani biraz üzerinde tutulmuş bir rakam sadece, iyi diyebilir miyiz?

    “Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 10.395,91 TL”
    olduğuna göre bırak bir kişinin çalışmasını iki kişi birden çalışsa bile yoksulluk sınırının altında bırakılmış bir rakam, ne kadar acı değil mi?

    ekonominin, üreticinin, işverenin hayli zorlandığı bir zamanda yaşam standartını bile iyileştiremeyen bu artış onları daha da zorlayacak, devletin katkısına rağmen işten çıkarmalar olacaktır, devlet peki bu cömertliği nasıl aşacak?
    milletin sırtından,
    elektriğe, suya, gaza, benzine ve her şeye zam yaparak.
    hazine boş, kredibilite neredeyse hiç yok,
    daha yüksek faizlerle para bulmaya çalışacak,
    daha çok para basacak.
    daha çok enflasyon.
    faizler de yükselecek…
    ekonomik manzara en basit haliyle bu.
    çalışmadan, üretmeden toparlamak imkansız.
    özellikle teknoloji üretmemiz gerekiyor.
    uzun vadede büyümenin yegane yolu teknolojik büyümedir.
    zengin ülkeler inovasyonunu arttırır. patent sayısı ve temel bilim makale sayısı önemli bir göstergedir. teknoloji girdisi ar-ge harcaması demektir.
    oecd ülkeleri sıralamasında türkiye sonda olan az patent, az makale bir kaç ülkeden biri. özel sektör özellikle ar-ge ye harcama yapmıyor. ar-ge olmayınca ürün de çıkmıyor. devlet desteği ise oecd ülkelerine bakarsak hiç az değil, yani milletin parası ar-ge ye harcasın diye devlet elinden geleni yapıyor gözüküyor.
    öyle mi?
    devlet ar-ge için destek yeterince veriyor ama
    bunu ar-geye harcamayan yerlere veriyor gibi.

    “2020 yılında dünya genelinde en çok patent alan 10 ülke ve patent sayısı şöyle;

    Amerika Birleşik Devletleri – 44,293
    Almanya – 25,954
    Japonya – 21,841
    Çin – 13,432
    Fransa – 10,554
    Güney Kore – 9,106
    İsviçre – 8,112
    Hollanda – 6,375
    Birleşik Krallık – 5,715
    İtalya – 4600
    Türkiye’nin 2020 yılında aldığı toplam patent sayısı sadece 594 adet.”

    seçim konusuna gelirsek,
    yolsuzluk-yoksulluk-israf şer üçgeninin ekonomiyi getirdiği hal nedeniyle kısa vadede anlık nefeslerin dışında bir iyileşme mümkün olmadığından durum da sürdürülebilir olamayacağına göre erken seçim kaçınılmaz bir seçenek olarak iktidarın gündemini oluşturmak zorunda. rakamlara bakarsak ne kadar erken, o kadar iyi. değişim kaçınılmaz ama sandalye sayısında mevcut iktidar lehine bir iyilik-güzellik mümkün, geciktikçe sandalye sayısı da düşecektir. taca çıkmanın ihtimal dahilinde olduğu konuşulsa da ben bunun çok mümkün olamayacağını seçimden kaçmanın bir yolu olmadığını düşünüyorum.
    2022 de seçim öncesi de mümkün olabilecek bir değişiklikle parlementer sisteme dönüş olabilir belki bir referandum, belki bir genel uzlaşma.
    ve 2022 de iktidar değişikliği getirecek bir seçimin bizi beklediğini öngörüyorum.
    hayırlara vesile…

  15. Birine kırk kere deli dersen zaten deli olurmuş.Sizde seçim diye diye seçimi getirdiniz.
    Hazirandan önce haydin seçime.

  16. Rekor Var Dekor Var Herkesde Bir Kor Var

    Sadece ekonomide mı, her alanda tarihi rekorlar var. Mesela son olimpiyatlarda dikkatimi çeken alınan madalyaların çoğunun “Tarihte ilk” olmasıydı. Başka rekorlarda var. Avrupa ve dünyayada “en” sırasına giren barajlar. köprüler, tüneller vs. Sırf sayılan kesimlere biraz para verilmesini erken seçim nedeni saymak mantıklı değil. Normal seçimden öncede hükümet bu büyüklükte maddiyat dağıtabilir. Devletin (en azından tl bütçesi) bunu yapmaya müsait. Bırakın bu erken seçim hayallerini.

  17. “Yapılacak erken seçimde iktidarın paydaşları yenilseler bile, bu yenilgi, alternatifi olan zamanında yapılacak seçimdeki kadar yok edici bir mağlubiyet olmayabilir.”

    Benim aklımda da sadece bu vardı, onu da yazmış sağolsun Yazarımız.

Yoruma kapalı.