Anayasa ne diyor, bizde işler nasıl yürüyor? ‘Dış mihraklar’ açısından bir değerlendirme…

23
Eser: Shannon Cartier Lucy, 2018
Reklam

‘İstanbul Sözleşmesi’ üzerine yürütülen tartışmaların bazılarımıza kabak tadı verdiğinin tabii ki farkındayım. İstisnasız hepimiz sonuç alınmayacak bir tartışma yürütüyoruz. Bu konuda da ‘atı alan Üsküdar’ı geçti’ deyimini kullanmak mümkün.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan iptal kararnamesi imzalayarak bu konuyu kapattı.

Danıştay’ın ilgili dairesinin kararıyla da karar hukukilik kazanmış oldu.

İtirazcılar konuyu Danıştay’ın daha üst birimine veya Anayasa Mahkemesi’ne götürseler ne olacak? Danıştay’ın ilgili dairesinde olduğu gibi, oralarda da, en kötüsü 3-2’lik oylarla, iptal kararına bir çivi daha çakılmış olacak.

Çoğu insan böyle düşünüyorsa şaşırmam.

Türkiye’de işler bir süredir böyle görülüyor çünkü.

Anayasada, yasalarda ne yazdığından çok, yazılanın siyasette ve yargıda nasıl yorumlandığı önemli.

Siyaset de -hiç değilse siyasetin iktidar cephesi- yargı da Türkiye’de son sözü kimin söyleyeceği konusunda kararlı görünüyor: Cumhurbaşkanı o kişi…

Reklam

Bunu elbette ben de biliyorum ama işte görüyorsunuz, kendimi tutamayıp konuyu tartışmaya değer buluyorum.

Neden mi?

Adında ‘sözleşme’ (İngilizcesi ‘convention’) sözcüğü bulunan yasal metinler uluslararası bağlayıcılığa sahiptir. Bir uluslararası kurum -sözgelimi Birleşmiş Milletler- bütün ulusları, bütün insanlığı ilgilendiren bir konuda, her ulusu, dolayısıyla herkesi bağlayacak bir metin üzerinde çalışma başlatır… 

İmzaya açılmadan önce itiraz edebilecek ülkeler bilgilendirilip onlardan gelecek teklifler de göz önünde tutularak metin üzerinde gerekli değişiklikler yapılır… 

Son şeklini alan metin devletleri adına yetkili kişiler tarafından imzalanır, ancak yalnızca devletin değil milletin de kabulü olduğunu belgelemek üzere sözleşmelerin parlamentolar tarafından da onaylanması beklenir…

İstanbul Sözleşmesi işte böyle bir metin.

Bütün bu süreçlerden geçti.

Hazırlanmasında Türkiye’den katılımcıların katkıları önemsendiği için metin imzaya İstanbul’da açıldı. Metin bu sebeple ‘İstanbul Sözleşmesi’ adını taşıyor.

Reklam

Sözleşmenin imzalandığı ve onaylandığı halde tek bir imzayla iptal edilmesi bu yüzden üzerinde tartışılmayı hak ediyor.

Kadınlara şiddeti önleme amaçlı olduğu ve Türkiye kadına yönelik şiddet açısından özürlü bir ülke sayıldığı için, sokaklara taşan tepkilerin bir anlamı var elbette. Ülkemiz kadınları herkesi bağlayıcı bir uluslararası ana metin korunması dışına itilmeye itiraz ediyorlar.

Ancak, Türkiye’nin devlet ve millet olarak, dünya arenasındaki yeri açısından konunun önemi daha da büyük.

Uluslararası antlaşmalar ve sözleşmeler, yukarıda özetlediğim süreçlerle kabul edildiğinde, kabul eden ülkeler açısından mutlak bir bağlayıcılık kazanırlar. Arkasında devlet yanında bir de millet desteği bulunduğu bilindiği için…

Devleti imza yetkisine sahip olanlar temsil eder…

Milleti de parlamentolar…

Türkiye ‘İstanbul Sözleşmesi’nde bu ikili gereği de yerine getirmişti.

İlk imza sözleşmeye Türkiye tarafından 11 Mayıs 2011 tarihinde konuldu; TBMM de sözleşmeyi görüştü ve 24 Kasım 2011 tarihinde onayladı. [Süreç baştan sona AK Parti iktidarında yaşandı.]

Bugün ise tek bir imzayla ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen ülke konumunda Türkiye…

O imza devlet+millet temsilini tek başına üzerinde taşımış oluyor…

Acaba Türkiye’nin bundan önce ve doğal olarak bundan sonra imzalayıp onaydan da geçirdiği uluslararası antlaşmalar ve sözleşmeler konusunda, metinlerin bağlayıcılığı açısından, güvenilir bir ülke olarak görülmesi mümkün mü?

Uluslararası antlaşmaları ulusal yasalardan ve bu arada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını da yerel mahkeme kararlarından üstün tutan bir anayasa maddemiz var (m. 90). Ayrıca aynı anayasada, cumhurbaşkanının yetkileri sayılırken, bu konuda yalnızca “Milletlerarası andlaşmaları onaylar ve yayımlar” yetkisinden söz ediliyor (m. 104). 

Cumhurbaşkanının uluslararası antlaşmaları ‘iptal’ yetkisi?

Yok. Yok ama Danıştay kararıyla var oldu işte.

Peki Danıştay’ın devlet ve millet onayından geçmiş uluslararası bir sözleşmeyi iptalini mümkün kılacak yetkisi bulunuyor mu?

Anayasaya bu soruya cevap verebilmek için baktım. Anayasamız (m. 155)  kurumun yetkisini açıkça belirlemiş.

Okuyalım:

“Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.”

Uluslararası antlaşmalar konusu Danıştay’ın yetki alanına girmiyor.

Olayı “Yabancılar ne der?” endişesiyle ele aldığım sanılmasın. Dışarıdan ülkemize bakanlar -bunlara ‘dış mihraklar’ da diyebiliriz- çoktandır ülkemizde işlerin nasıl gittiğinin farkındalar ve sanıyorum bundan çok da rahatsız değiller. 

Tek kişiyle muhatap olmak onları rahatsız etmez, rahatlatır bile.

Bunun böyle olması esas bizi rahatsız etmeli.

ΩΩΩΩ

Reklam

23 YORUMLAR

  1. Toplumda kadına şiddet ile artarak etkisini şiddetle gösteren maddi baskılar arasında doğru orantılı bir ilişki olmalı. Bir veya iki nesil önceye gidilse bunların toplumda ciddi bir sorun olmadığı görülebilir. Ikinci bir faktör de iletişim kaynaklarının hızla gelişmesiyle dışarı açılmanın hızlıca olmasıyla ilgilidir. Gelişmiş bir ülkedeki şartlar ve insan ilişkileri ile binbir sorunla boğuşarak gelişmeye çalışan Türkiye gibi bir ülkedeki şartlar ve insan ilişkileri çok farklıdır.

    Kadın-erkek ilişkileri dünyada evrensel bir olgunluk düzeyine oturtulmağa çalışılırken bu tepeden inme veya “monkey see, monkey do (=maymun gördüğünü yapar)” modunda olmamalı. Her ülkenin kültüründeki değerlere dayalı olarak geliştirilmelidir. Kültürümüzde bu konuda yararlanacak kaynak eksikliği olduğunu sanmıyorum. Bilgi eksikliği ve cehalet vardır.

    “İstanbul sözleşmesi” burada okuduklarımızdan anlaşıldığına göre içimizdeki “monkey see, monkey do” modundaki allamelerin ön ayak olmasıyla ülkemizde “dış kaynaklı” yaptırım şeklinde algılanırsa zaten pratikte fazla bir değeri olmaz, lafta kalır. Nasıl ki birçok kanun var ama pek takan yok, o hesap!

  2. Yazın ortasında pek fazla ortalıkta görünmezler. Arada bir sosyal medyadan kafa gösterirler.

    Zira CHP için tatil zamanı. Tatil onlara yakışır netekim… (Ama en çok da İmamoğlu’na!)

    Her seçimde boşuna uyarmıyorlar. ‘Tatilinizi bırakın, sandığa sahip çıkın’ diye… (Kişi, kendinden bilir işi!)

    Kılıçdaroğlu ise ikna turlarına devam etmek zorunda. Adaylığını ilan ettiğinde büyük kavga çıkacağını biliyor…

    6’lı masada herkes tedirgin. DP dışında hiçbiri Kılıçdaroğlu’nun adaylığına onay vermiyor. Ayıplı ortak HDP’nin kafası rahat. Onlar da şartlı destek veriyor. Anlayacağınız yuvarlak masayı zor günler bekliyor.

    Çok çalışmak lazım çok.

    Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi’nin feshine dair Cumhurbaşkanı Kararının iptal istemini reddetti…

    Kılıçdaroğlu söz verdi;

    “İktidar olduğumuzda, Allah’ın izniyle, halkın takdiriyle olacağız, ilk bir hafta içinde, hatta 24 saat içinde İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar yürürlüğe koyacağız.”

    Bunu bir yerden hatırlıyorum. Gürsel Tekin de benzer bi’şey söylemişti. İktidar olduklarında 1 gün sonra (24 saat içinde) o gazetelerin tamamına el koyacaktı. Ama koyamadı!..

    Şimdi zırt pırt söz veriyorsun da, kim yürürlüğe koyacak?.. Cumhurbaşkanı olarak sen mi?.. Yoksa başbakan olarak Akşener mi?..

    Nerde bu Meclis, nerde bu güçlendirilmiş parlamenter sistem?!..

    Kılıçdaroğlu’nun 24 saatte tekrar yürürlüğe koyacağı o sözleşmeye destek, LGBTQİA’lardan gelmiş.

    Kadıköy’de buluşup protesto etmişler. (LGBT’ydi, sonra “İ”yi koydular, şimdi LGBTQİA’lar çıktı. Ne demek, neyi temsil ediyorlar bilmiyorum. Ama ekleye ekleye bu iş uzayacak gibi. Z’ye kadar yolu var!..)

    Bu da CHP’nin seçim vaatlerinden biri oldu.

    Neydi?..

    “Selahattin Demirtaş’ın Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istiyorsanız CHP’ye katılacaksınız”

    “KHK’lıların görevlerine iade edilmelerini istiyorsanız CHP’ye katılacaksınız”

    HDP/PKK’lıların ve FETÖ’cülerin umudu, Kılıçdaroğlu…

    Bunlar Batı için ne kadar önemliyse CHP için de o kadar önemlidir.

    LGBT de Batı için çok önemli.

    O zaman LGBT.., pardon neydi, LGBTQİA’ların hakkını savunmak için de CHP’ye katılacaksınız.

    CHP iktidara gelince 24 içinde yürürlüğe koyacak!..

    Bir de “Allah’ın izniyle” diyor Kılıçdaroğlu.

    Bi’şey diyonuz mu?

    Ey Davutoğlu, ey Karamollaoğlu?!..

  3. “Ayrıca aynı anayasada, cumhurbaşkanının yetkileri sayılırken, bu konuda yalnızca “Milletlerarası andlaşmaları onaylar ve yayımlar” yetkisinden söz ediliyor (m. 104).

    Cumhurbaşkanının uluslararası antlaşmaları ‘iptal’ yetkisi?

    Yok. Yok ama Danıştay kararıyla var oldu işte.
    CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI NOTERLİK MAKAMI DEĞİLDİR!
    MİLLETLERARASI ANLAŞMALARI ONAYLAR YA DA ONAYLAMAZ, YAYIMLAR VEYA YAYIMLAMAZ, OK?

    Peki Danıştay’ın devlet ve millet onayından geçmiş uluslararası bir sözleşmeyi iptalini mümkün kılacak yetkisi bulunuyor mu?
    DANIŞTAY ULUSLARARASI BİR SÖZLEŞMEYİ İPTAL ETMİŞ DEĞİL,
    BÖYLE BİR YETKİSİ DE YOK ZATEN, DOĞAL OLARAK CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMININ KARARINA/OTORİTEYE SAYGI GÖSTERMİŞ!
    İTİRAZI OLAN?

  4. “HUKUK DEVLETİ
    20 Temmuz 2022 At 08:31

    Büyük Türk Düşünürü Doğu Perinçek’in hukukla ilgili söylediği vecizeyi bir daha hatırlamakta fayda var”
    EVET BENCE DE;
    “ALTIN ÇAĞINA BRONZ KARIŞTI!”
    DİYEREK ÇAKMA DREYFÜS KAVALANIN AVUKATLIĞINA SOYUNMUŞTU DÜŞÜNÜRÜMÜZ!
    BENİM DE ANLAMADIĞIM;
    BURDAKİ BAZILARI SÜREKLİ BU ELEMANI İKTİDARIN ORTAĞI OLARAK NİTELİYORLARDI, ŞİMDİ İSE AYNI ARKADAŞLAR BU YENİ MÜTTEFİKLERİYLE İLGİLİ TEK SÖZ DAHİ SÖYLEMİYORLAR:)
    HAKSIZ MIYIM SAYIN YK?

  5. Yazardan alıntı:
    „Anayasada, yasalarda ne yazdığından çok, yazılanın siyasette ve yargıda nasıl yorumlandığı önemli.“

    Çok önemli bir tespit. Sadece bir ilave yapmak istiyorum…
    Aynısını siyaset inancımızla, kutsal kitabımızla yapmıyor mu?

  6. Döktürmüş a.selvi yine..
    Sayın RTE yi göklere çıkarmış, umarım sonra kendini fazla kaptırmaz😊.
    Hakkı ödenmez doğrusu CB mızın.
    -Askeri devri bir başka gözle görmemizi sağladı (sayı A.Gül de dahil beraber!),
    -Cemaat soslu tarikat molla humeyni düzeninin gelmesini ilelebet önledi,
    -Yabancı (dış güçler😊) servislerin uzanan ellerini kırdı,
    Eeee..
    Bu kadar iş başarmış kişiler bir ayrıcalıklı tavır sergileyebilir haliyle.
    Bak imamoğluna, yansada sel bassada..
    CB dedi en sonunda, iki elin kanda olsa da geleceksin görevinin başına!
    Amirlik bu olsa gerek!🤗

  7. sayın Koru sizi pek takip etmezdim daha çok gül efendiye doğru yontma çabası içinde görürdüm ancak bu yazı güzel ve yerinde olmuş öncelikle tebrik ve teşekkür ederim.

    • Karadağ bey, bence sayın koruyu daha dikkatli takip etmelisiniz, birçok okurun yaptığı gibi bugün tebrik ettiğiniz yazara yarın hakaret yok yani:)

  8. Sayın. Koru ,
    Dün bir gazetede Dalaman havaalanının %60 ı İspanyollar satıldı şeklinde bir haber vardı. Halbuki satılan havaalanı değil, işletmesini yapan firmanın hisseleri. Sizinki de buna benzedi.
    https://www.google.com/amp/s/www.dunya.com/amp/gundem/istanbul-sozlesmesi-maddeleri-nelerdir-istanbul-sozlesmesi-nedir-neden-onemli-haberi-476979
    Dikkatle incelerseniz, satır aralarında ki ifadeler kadın ile beraber kadınlık görevi üstlenen kişiye de yöneliktir.
    Allah boşama hakkını erkeğe vermiştir. Zira kadın duygusal ve fevridir. Bu yasa birden bire bizim toplumumuzda yıllardan beri gelen erkek egemen yapının karşısına bir oyun bozucu olarak gelmiştir. Bu konuda diyanete gelip ne yapacağız hocam karım beni eve almıyor diyen niceleri ile karşılaştığını anlatan bir müftü bey var idi.

    • Kuran’da ayet var, ‘kötü işler’ yapan eşlerinizle önce yatağınızı ayırın diye tarif edilen bir yol var. Kötü işler yapan erkekse kadının buna hakkı yok mu? Kadının elinden bu hakkı nasıl alabiliyorsun? Oldu mu Kuran’a uydumu şimdi?

      • Baran bey! Bunlar Kurandaki ayetleri AKP genel başkanide olan C başkanı için Kıtabına uydururlar.

  9. Kim ne der, ne yer ne içer ben ilgilenmem.
    Konu benim insanım kadınım geleceğim!
    Bir kişiye kanunları kuralları tebliğleri yönetmelikleri düzenlemeden tartışıp onaylamadan…
    Kimseyi adam yerine koyup dinlemeden belkide!
    85 milyonun kaderini etkileyecek bir şeye imza atıyorsanız bir de!..
    Konu sadece değil bir sözleşme!!!
    “Conventionsssssss”
    Olmalı bence!

  10. Adalet bakanı adaletin en üst! yetkili karar vericisi olmalı mı dır, olmamalımıdır?
    Olmalı dersem çık olmamalı dersem..
    Demem şu:
    Bir heyet- kurul (sanırım hsk) var tepede! İsteniyor ki hükümet-hükmeden!
    “Ne dersem o!!!”
    Olmalı herşey de!
    Ötekide diyorki, hayır heyet ne derse o! Olmalı!
    Tamam da, doğru karar vermek yanında yönetenlerin zamana ve mekana göre uyarıları ikazları hatırlatmaları varsa!!!
    İşte bunu da, heyette bir oy yetkisi olan bir üye! İle halledilse!
    Bence bu da bir akıl yürütme!!!

  11. Fehmi bey! Bizde zaten hukuk yoktu sadace adı vardı bunlarda onu GUGUK yaptılar.
    Zaten Uluslar arası ilişkilerde’de padişahlık kanunu uygulaniyor.

    Bana inanmaz’sanız! Son İran, Rusya ve Türkiye heyetlerinin resmi toplantılarında PRENS BILAL Erdoğanda vardı.
    Bilyorsunuz uluslar arsı Resmi toplantılara resmi görevliler katılır.

    Guguk devletinde herşey mubahtır.
    Önceki Cumhur Başkanıımız bizi prenslerden mahrum etti. Çocuklarınıı dışarda görsek tanımayız. Bakin bizim reisin Torunlaride dahil beşi bir yerdeleri dahi sülalece taniyoruz.
    Keşke bir dönem daha sçilsinde 800,000 trolle ödenen paralaride işi bitteceği için geri alsa. .

    • Amerika, milli terbiyesini de kaybetmiştir.
      Peki, savaş mı istiyor?
      Hayır…
      Maşa kullanıyor. Korkaktır. Tek kurşun bile atmadan Türkiye’yi teslim almaya çalışıyor.
      En büyük güvencesi de, içimizdeki Amerikalılardır.
      – Türkiye muhalifleri.
      Sesleri hiç çıkıyor mu?
      Özellikle PKK’yı, FETÖ’yü rahatsız edecek tek laf ettiklerini gördünüz mü?
      Göremezsiniz.
      İsveç bile bütün küstahlığının ve imzasını inkar edecek kadar bütün kaypaklığının cüret ve cesaretini onlardan alıyor.
      Alıyor da ne oluyor? Hiç.
      Bütün Türkiye düşmanları bir araya gelse bile, Türkiye sevdalıları’nı aşamazlar.
      Başka kapıya, yallah.
      Not:
      Oylar Demirtaş’a…
      Elbette.
      Aslı dururken, sahtesini
      ne yapacaksınız?

      • Kendinizi tarif ederken uzanamadığınız ciğerede to kaka demeyide ihmal etmiyorsunuz.
        Siz gidin hayır sever iş adamlarınızin sizlere verdikleri rüşvetlerin makbuzlarini ABD mahkemelerine verecekleri zaman onlara iki kelime yazın aayyyyii pardon onlar rüşvet değil hedige olacaktı.

        Neyse yakında tivilerde onlar bizdeki TÜRK MÜSLUMANların in incilerini iplere duzmeye başlayacaklar.
        Trolluk zor bir meslek olsa gerek. Ellerine tutuşturulan yazıları nereye yapıştıfacaarını karıştıriyorlar.
        Eh ne yapsınlar Kula kullum etmek pek kolay değil.

  12. İstanbul Sözleşmesinin iptali TBMM kararı veya kanunla yapılabilirdi. Hem Cumhurbaşkanı’nın hem de Danıştay’ın Anayasada böyle bir yetki ve görevi tanımlı değil. Neden böyle yaptılar bilmiyoruz. TBMM’den de böyle bir kanun veya kararı rahatlıkla çıkarabilirlerdi.

  13. Maşallah hukukcu olduğunuzuda öğrendik anayasayıda sizin gibi hukukcu yazarlara yaptırsalar değme keyfimize.

  14. Bütün bu olup bitenler ; hukuk açısından , gayet tabii ki kelimenin tam anlamıyla bir rezalettir , çağdışı ve ilkel bir durumdur ! Bir hukuk devletine asla yakıştırılamaz .
    Ancak benim anlayamadığım bir durum var ; sözleşme iptal edildi ama bu sözleşme doğrultusunda hazırlanmış olan 6284 sayılı yasa , yerli yerinde duruyor!
    Ben buradan bu işin bir vitrin oyunu olduğunu ve tamamen siyasi rant amacıyla kullanıldığını düşünüyorum!

    • Kadını özellikle şiddet içeren işlerde kullanıyorlar da ondan iptal ettiler, öz türkçesi bu.

      Gece hayatı olanlar anlatıyor; “önceden pavyon diye bilinen ve konsomatris dedikleri kadınların çalıştığı barlar çok azdı, şimdi 10-20 kadın çalıştıran barlarla dolu etraf”

      O tür barlar ve gece kulüpleri meşhur büyük mafyaların elinde olduğu söyleniyor.

      • Dün cnn türk radyodan bir haber:

        “Masaj salonuna giden vatandaşa fuhuş tuzağı; masaj salonuna giden vatandaşın bilgilerini alan dolandırıcılar bir kaç gün sonra vatandaşı telefonla arayıp ahlak masasından aradıklarını söyleyip polis teşkilatımızın fuhuş operasyonu kapsamında hazırladığı listede adınız geçiyor deyip, adına 3000 lira ceza kesildiğini 3000 lirayı verdikleri hesaba yatırması halinde ceza ödendiği için adının listeden silineceğini aksi halde evine tebligat gönderilerek mahkemeye çağrılacağını söyleyerek dolandırıcılık yapan kişiler yakalandı”

        emniyetin de bu tür telefonla arayıp fuhuş dolandırıcılığı yapanlara karşı vatandaşı uyaran mesajı da haberde yer verilmiş.

Yoruma kapalı.