Anayasa Mahkemesi’nin itibarını üyeleri koruyamazsa onlar yüzünden siyaset de kilitlenir…

33
Reklam

Görevi, anayasada (m. 148), anayasaya aykırılıkları engellemek olarak belirlenmiş 15 üyeli Anayasa Mahkemesi’nin bir üyesinin twitter hesabından attığı, mahkemenin ışıklar içerisindeki bir fotoğrafı eklenmiş “Işıklar yanıyor” mesajından, ‘darbe’ iması çıkarmak, “Yağmur yağıyor” cümlesine “Sen bana ‘ördek’ mi demek istiyorsun?” tepkisini vermekten farksız…

Yağmur yağdığına göre yerde su birikintileri oluşacak, su birikintilerinde ne bulunur? Ördekler elbette. Demek ki sen bana…

Lakabı ‘ördek’ olan kişi böyle akıl yürütebilir…

Yine de…

Ne kadar masum gerekçesi bulunursa bulunsun, ‘Anayasa Mahkemesi üyesi’ sıfatını taşıyan birinin, böyle bir mesaj atması doğru değildir.

‘Işıklar yanıyor’ mesajı değil sadece, herhangi bir mesaj…

Anayasa Mahkemesi (AYM) ülkenin en yüksek yargı kurumudur. O kurumun üyeleri kurumun mehabetini korumakla da görevlidirler. Yargıçlar kararlarıyla konuşur, hislerini ve özellikle de siyasi görüşlerini işlerine karıştırmazlar. Herhangi bir konuda kamuoyuyla paylaşmaları gereken bir şey varsa, resmi açıklamayı kurumun başkanı veya başkanvekili yapar. 

Üye seçildiği 2010 yılından bu yana geçen 10 yılda ve bir dönem başkanvekilliği de yaptığına göre o sırada, bu gerçekleri idrak edememiş olabilir mi bu kişi?

Reklam

Hele bir de profesör unvanı da varsa?

Üstelik, üyesi olduğu kurum ile siyaset arasında güncel bir ters çıkar ilişkisi yaşanıyorsa?

Aynı profesör mahkeme üyesi daha önce de bir bakanın mahkeme başkanını hedef alan sözlerine fiili bir gösteriyle cevap vermeye kalkmış, görev yerine bisiklete binerek gitmişti. Gazeteler yazdığına televizyonlar haber yaptığına göre, eylemini duyurma gayreti göstermişti de.

Bu işte bir terslik var.

İki küçük hatırlatma

Ülkemiz siyasi tarihinin en muhataralı dönemlerinin birinden geçiyor. İçte ve dışta meydana gelen gelişmeler yüzünden daha önce hiç bugünkü kadar sıkışma yaşanmamıştı. Her zaman olduğu gibi sıkıntıların üstesinden siyasetle gelinecek. Bu arada da Anayasa Mahkemesi’ne önemli görevler düşmesi kaçınılmaz.

Küçük iki hatırlatma yerinde olabilir.

Siyasetin gündeminde yargının da taraf olduğu bir Halkların Demokratik Partisi (HDP) konusu var. AK Parti ve CHP’den sonra en fazla sayıda milletvekiliyle Meclis’te temsil edilen HDP’nin seçilmiş belediye başkanları birer birer görevden alındı ve yerlerine kayyımlar atandı. 

Reklam

[HDP son yerel seçimlerde (2019) 3 büyükşehir, 5 il, 45 ilçe ve 12 belde belediyesi kazanmıştı. Toplam 65 belediye. Aradan iki yıl bile geçmeden bu 65 belediyeden, 4’ü ilçe ve 2’si belde olmak üzere, yalnızca 6 belediye halen HDP’li başkanlarca yönetiliyor. Diğerlerinin hepsi görevden alındı. Büyük bölümü cezaevlerinde.]   

Milletvekilleri de topun ağzında; dokunulmazlıkları kaldırılıp milletvekillikleri düşürülüyor.

Bundan bir adım sonrası HDP’nin kapatılması için süreç başlatılmasıdır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı HDP’yi kapatma sürecini başlatmaya karar verirse konu hangi mahkemenin önüne gelecektir?

Anayasaya göre (m. 69) Anayasa Mahkemesi’nin önüne tabii…

Bu birinci hatırlatma konusu.

İkinci konu daha da çetrefil. Son cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden fazla bir süre geçmediği halde bir sonraki seçim şimdiden siyaset ortamının tartışma konusu. Konu erken seçim beklentisiyle birlikte de tartışılıyor, o konudan bağımsız olarak da. Anayasa başka hiçbir yöne çekilmeyecek biçimde, cumhurbaşkanının yalnızca iki kez seçilebileceğini söylüyor.

[Anayasa m. 102 aynen şöyle diyor: “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.”]

MHP lideri ‘erken seçim’ tartışmalarına tepkisini duyururken “2023 yılında yapılacak seçimde bizim adayımız Tayyip Erdoğan’dır” bilgisini de verdi.  

AK Parti’nin genel başkanı da olan Tayyip Erdoğan iki kez (2014 ve 2018’de) halkın oyuyla cumhurbaşkanı seçildi. Anayasanın ilgili maddesine göre üçüncü kez aday olamaması gerekiyor.

Olabilecek mi, olamayacak mı?

Belli ki, bu konu, seçimin arefesinde tartışılacak. Bazıları, anayasanın açık hükmüne ve o hükmü işlemez kılacak başka bir anayasa maddesi bulunmamasına rağmen, arada sistem değişikliğine gidilmesini gerekçe göstererek, cumhurbaşkanının süresini ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ değişikliği sonrasında yapılan 2018 seçimi ile başlatma görüşünde.

Onlara göre, 2023’te yapılacak seçimle, kazanırsa, Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında ikinci dönemi başlayacak.

Hukuki bir ihtilaf.

Peki, bu hukuki konu gündeme taşındığında hangi kurum nihai kararı verecek?

Evet, bildiniz, Anayasa Mahkemesi tabii…

AYM’nin 15 üyesinin tamamı son 18 yıl içerisinde göreve geldi. Üyelerin 12’sini bizzat Cumhurbaşkanı atıyor. Geri kalan 3 üye TBMM tarafından seçiliyor; üçüncü oylamada salt çoğunluk yettiği için iktidarın beğendiği adayın seçilme şansı yüksek. 

Kurumun yapısı bu.

Ancak böyle bir yapıdan bile her karar iktidarın istediği yönde çıkmayabiliyor. 

‘Barış bildirisi’ imzaladıkları için cezalandırılan akademisyenlerin başvurusunda ‘hak ihlali’ kararı verebildi AYM.

En son CHP’den yeniden seçilmiş Enis Berberoğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesinin iptali başvurusundan da ‘hak ihlali’ kararı çıktı AYM’den.

Mehmet Altan ve Şahin Alpay kararlarında da bağımsızlığını korudu mahkeme.

Anayasada (m. 153) “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” açık hükmü bulunmasına rağmen, AYM kararını tanımayan yerel mahkemeler çıktı.

Mahkemenin itibarı bu tür yanlışların önüne geçilmesi için önemli. Bugün, yarın ve ileride çıkabilecek önemli davaların sühuletle sonuçlanması için de.

AYM’nin itibarını kim koruyacak, onu tartışma konusu olmaktan kim uzaklaştıracak?

Üyeleri tabii…

Fazla geç kalmamalarını dilerim.

ΩΩΩΩ

Reklam

33 YORUMLAR

  1. Birkaç yıl önce Sabah Gazetesi’nde Prof. Erhan Afyoncu “Osmanlı’nın silahları Batı’dan üstündü” diye bir makale yazmış. Daha sonra bu kişi Milli Savunma Üniversitesi Rektörü oldu.

    Başka bir havuz medyasında da şöyle bir haber dikkatimi çekti.
    “Toplu iğne üretemiyordu denen Osmanlının büyük sanayi yatırımları.
    Avrupalı rakipleri ile rekabet eder durumdaki Osmanlı şirketleri ürettiği malların bir kısmını da Avrupa ülkelerine ihraç etmekteydi.”

    Bence Anayasa Mahkemesi böyle haberlere karşı ‘halkın doğru bilgi alma hakkının ihlal edildiği’ gerekçesiyle açılan davalara da bakmalıdır. Zira yalanın kanıksanması çöküşün başlangıcıdır. Gerçeğin doksan dereceden fazla saptırılması durumunda yapılan şey abartma olmaktan çıkar, akıl ve ruha karşı şeytani bir saldırıya dönüşür.

    Önemli ve temel konularda yanlış bilgilendirme yapılmasını ağır bir suç olarak görüyorum. Böyle haberler yazanların da yazılmasını teşvik edenlerin de kripto devşirmeler olduklarından şüpheleniyorum. Zira bunların amacı Türkiye’yi sazan sarmalına sokmaktır.

    • Her isin bir elebaşı olduğu gibi (yassidadaki mahkum yada abd deki kaçgın gibi) bu işinde bir müsebbibi vardır.
      Ortalığa bir şey atıyor, onu bunu suçluyor, tazminata mahkum ediliyor yine uslanmıyor. (Anında davalar açıldığı na göre meydan bos görünmüyor).
      En sonunda kendi suçlu çıkıyor! Bu durumlarda diğerleri ona bakıp aynen devam ediyorlar. Bazan ters bazan düz, dikiş işleri gibi.
      Evvel zaman içinde malta zindanları na yada mısır çöllerine sürgüne gönderirlerdi aslında da,
      Onlarla da küsüz iyimi. Bir ise yararlardı belki şurda!

    • Savunma sanayinde yerli-milli oranları %70’i geçti palavralarının Prof. Erhan Afyoncu ile bir alakası var mı acaba? Fakat yine de bir gariplik oluyor, Osmanlı’nın silahları Batı’dan üstün iken şimdi gerideyiz! Hımm demek ki 90 yıllık reklam arası iddiası doğruymuş. 🙂

  2. Erdoğan gerçekten 3. kez Cumhurbaşkanı adayı olmak istiyor mu? Fakat o istese de istemese de aday olacaksın deniliyorsa olmak zorunda. Ne ekersen onu biçersin diye boşuna söylememişler. Bu kadar hata bu kadar yolsuzluk yaparsan adamı Halifelik hayallerinden alıp takkeli bozkurt yaparlar. Belli olmaz gelişmeler o yönde gider ki son aşaması takkeli bir hiç de olabilir. Ondan sonra otur düşün, ben nerde hata yaptım diye, nerde yapmadın ki!

  3. Bu “ışıklar yanıyor” ifadesinin ne anlama geldiğini iyi biliyoruz biz. Çok sıkıntısını çektik. Vesayet yılları döneminde Genelkurmay’ın ışıklarına bakardı Türkiye. O ışıklarla baskı altına alınmaya çalışılırdı milli irade. Işıklar yanıyorsa, “Ordu’da hareketlenme var” demekti. Bu, sivil siyasete “ayağını denk al” anlamına gelirdi.

    Teknik nakavt hazırlığı galiba

  4. Geçtiğimiz günlerde bir vesileyle isminden olumlayarak söz edip geçtiğim Burak Bilgehan Özipek (genç, siyasal süreçlere ideolojik atgözlükleriyle bakmayan parlak bir siyaset bilimci), AYM etrafında dönen tartışmayı, gündelik siyaset lafızından çıkararak, bir siyaset stratejisi çerçevesinden değerlendiriyor ve AYM tartışmasını HDP üzerinden okuyor.

    Değerlendirmelerinin ilk bölümündeki Ak Parti çözümlemesine katılmasam da, o kısa girişin ardından gelen değerlendirmeleri hayli izlenmeye ve üzerine düşünmeye değer.

    Erken seçimde iktidarın oynayacağı son ve büyük koz HDP’nin kapatılması sürecini başlatmak ve o süreci (partinin kapatılmasına vardırmadan) temel seçim stratejisi olarak inşa etmek. Kısa bir süre önce HDP’nin dar Kürt milliyetçililği üzerinden siyaset yapışını eleştirerek partiden istifa eden Ahmet Şık, ardından benzeri eleştirilere sahip Ayhan Bilgen, Ahmet Tan gibi HDP’lilerin parti içindeki etkinliklerinin kırılarak dar Kürt milliyetçiliği siyasetinin bu partide egemen kılınması için yapılanlar ve yapılacak olanlar. . . AYM meselesine buradan yaklaşıyor Özipek. Gerçekten izlenmeye değer bu son video.

    Selahattin Demirtaş, daha önce çok kritik stratejik bir yanlışa düştü, PKK ve devletin oyununa geldi. Umarım tezgahlanması mutemel yeni stratejik oyunu görür ve HDP’yi Kürt milliyetçiliğine daha çok savrulmasını amaçlayan oyunu bozar.

    Kürt arkadaşlar, HDP’yi ve Kürt siyasi hareketini PKK ve kısır Kürt milliyetçiliği vesayetinden kurtarmak konusunda kritik bir mücadele ile yüzyüze kalacak görünüyorlar.

    Ayhan Bilgen, Ahmet Tan, Ahmet Şık’a kulak versinler -ve Demirtaş bu kez oyuna gelmesin.

    Beklentim bu olur.

  5. Beğenilmeyen heykele ucube diyerek başlamıştı hikayemiz; eğitim yap boz, adalet bizden olup olmamaya göre, ihaleler bizimkilere, ordunun başını bile terörist ilan et, gerçek teröristlerin ayaklarına hakimlerini götür, dışişlerini monşerler diye küçümseyip dil bilmezleri ataşe ata, yazılıdan 100 bile alsa mülakat komedisi ile yerlerde sürünen yeteneksizler bizim kız bizim oğlan diye işe al, baro tukaka, yenisi, TTB mi salla gitsin… Sayıştay mı salla, Danıştay mı salla, AYM de salla deyince artık TC’de ayakta kalan güvenilir, sözü dinlenir veya uyulur tek bir kurum kalmamıştır. Kına yakınız. Eskiden kalan (iyi ya da kötü) ne varsa tüm kurumları darmadağın edip kafanıza göre tam istediğiniz hale getirdiniz. Peki niye hala insanlar mutsuz, insanlar umutsuz, gelecek karanlık, herkes bize düşman, hepimiz de birbirimize ? Madem bu kadar güçlü hale geldik niye herkes bize kumpas kuruyor ve sonuç alıyor? Somut sonuç diyoruz; yok. Soyut sonuç diyoruz; yok. Ne var? Kendini bir şey sanan bir lider, Dünya’nın iplemediği bir devlet, gelecekten umudu kalmamış bir halk.

    • Ucubeyi muhalefet belediyelerinden biri alıp müsait bi yerine diktiydi ama hangisiydi hatırlayamıyorum yahya bey; sorsak bir de betonlaşmaya karşıyım falan dersiniz; ne heykelmiş arkadaş yaa!
      Hayatınızda bir kez olsun sanat değeri olan gerçek bir heykel gördünüz mü acaba?

      • Ha Gayret beyefendi, şimdi size “Ayakkabınız kaç numara?” diye sorsam, ne alaka diye bana şaşırırsınız değil mi? Yanıtınız böyle olmuş. 1- Her topa girmek zorunda değilsiniz 2- Okuduğunu anlama yetiniz dumura uğramış olmalı ki yorumumdan bula bula “ucube” sözcüğünü bulmuşsunuz ki bu da yorumumun ne denli konumuza ışık tuttuğunun göstergesi. Başka anlamda bu sözcüğe takılmış olsanız bile. Anlatılmak istenilen; tarih ve sanat düşmanlarının uyduruk bir heykelle başlayıp TC’de ne kadar kurum varsa talan edip yerine ucube yapılar getirdikleridir. Daha açıklama ister misiniz?

  6. Sayın Koru’nun eleştirisinin bir tık daha serti Bekir Ağırdır’dan geldi. AYM’nin tarışma yaratan tweetini “edepsizlik” olarak niteledi. Kopartılan fırtınanın olası nedenleri üzerine ise farklı değerlendirmeleri var Ağırdır’ın.

    Ben, bütün bu tartışamardan bir adım geriye uzaklaşıp öyle bakıyorum. Sıradan insanlar ne kadar ilgili bununla? Kim ne söylüyor ya da söylemiş: Bunu merak ediyorlar mı gerçekten?

    Hiç sanmıyorum.

    Bu tartışma da AK Parti’nin hanesine eksi yazar.

    Erdoğan’a oy veren çok yoksul var. Bunlar, ücretlerin, maaşların, sosyal ödeneklerin iyileştirilmesine ilişkin bir şeyler işitmek istiyorlar anlaşılır nedenlerle. İşittikleri, bir binanın ışıkları etrafında kopan kapışma.

    Az önce Hürriyet Gazetesi’nde okudum. Erdoğan yeni proje müjdesi vermiş: YÖK-Anadolu Projesi. Üniversitelerin eğitim kalitesini yükseltecekmiş bu proje.

    İnşallah A Haber’de falan döndürürler bu projeyi. İnşallah açık oturumlarda tartıştırırlar.

    Aklı olup çıkarı olmayanlar bu partiyi terk ediyorlar artık.

    Yoksullar beş yıldır yoğun bir propagandaya maruz bırakıldılar. Yanısıra, “Doğru dürüst yaşatmıyor, ama en azından düzenli bir ödeneğim var. . .” diye düşündüler verilen sosyal yardım paralarına ilişkin.

    Sıra adım adım yoksullara geliyor.

    Geçen hafta Medyascope’ta duydum. Bu haber ve yorum kanalının kimi zaman kullandığı bir fotoğraf varmış. AK Parti ya da Erdoğan ile ilgili konularda kullanıyorlarmış: Beyaz kefenli AK Partili adamlar fotoğrafı. Bunlardan ön sırada olanlardan bir tanesi, bir ortak tanış vesilersiyle Medyascope’ta çalışan gençlerden birine ricacı olmuş:

    “Söylesen de o fotoğrafı artık kullanmasalar, başka bir resim kullansalar? Ben artık AK Parti’de değilim. Gelecek Partisi’ne geçtim.”

  7. 1-AYM denince akla ilk önce hukuk gelir. Hukuksuzluk ortamdan çıkış için AYM nin kararları çok önemli. Ancak benim bu AYM den hiçbir beklentim yok.
    2- Hakimler kararları ile konuşur.
    3- Hiçbir hukuk devletinde devlet başkanı yada bakanlar AYM kararlarına saygı duymuyorum diyemez.
    4-Hiçbir hukuk devletinde ilk derece mahkemeleri AYM kararına uyumuyorum diyemez.
    5-Ağır Ceza Mahkemelerinin, Yargıtay kararlarına karşı “direnme” yetkileri var.Ancak AYM kararlarına karşı direnme yetkisi yok. Mesele bu kadar basit. Yok yerindelik denetimi vs. kim ki bu tür masallardan bahsediyorsa yalakadır.

  8. Hâkimin sözü,yanlış yöne çekiliyor. Neden ,işlerine gelmiyor da ondan. Ben ışıkla darbeyi, hiç bağdaştiramadim.Ne yani yıllar önce ışıkla ilgili bir darbe sözü illaki bugünü de mi kapsamalı. O zaman ışıkla ilgili ne kadar olumsuz söz varsa tarihte söylenmiş ,hepsini hakime isnad edelim. Olacak şey mi.
    Ayrıca hükümeti HDP nin belediyelerine kayyım atamasını destekliyorum. Seçimmiş hikaye. Seçimle belediyelerin başına art niyetli kişiler gelirse, demokrasi diye devlet yada hükümet ses çikarmayacak mi ? Bu belediye başkanları hizmet için geliyorlarsa neden terör yanlısı bı partiye aday oluyorlar.

    • Seçim hikaye değildir erhan bey, sandık her şeydir; suç işleyen ise kim olursa olsun yargıya hesap verir! Yasal zeminde siyaset yapsalar bile terörseviciler yargılanır, örgütlü suç işlemişlerse partileri de kapatılabilir; ama bir daha açılmamacasına…

  9. TBMM göstermelik bir meclis oldu, milletin vekilleri yukarıdan talimat bekliyorlar. Yargı sahte altın çağını yaşıyor. TSK ise 15 Temmuz’dan sonra ilk defa şüpheli bir duruma düştü. Yürütme ise harbiden yürütüyor!

    Bu durumda saygınlığı devam eden tek kurum olarak Anayasa Mahkemesi kalmıştı. Şimdi sıra ona geldi. Eğer AYM konusu tırmandırılırsa ki niyetleri öyle gözüküyor, bunun anlamı köprüden önceki son çıkış da geçilmiş olacaktır. Bu durumda geriye tek bir soru kalıyor. Köprüden önceki son çıkış hangi yöndedir. Avrupa’dan Asya tarafına mı yoksa Asya’dan Avrupa tarafına mı geçiliyor?

  10. Zamanında veya erken yapılacak bir seçimde Erdoğan tekrar Cumhurbaşkanı adayı olabilecek mi? Mevcut Anayasaya göre bir kişi iki kere Cumhurbaşkanı seçilebilir ve R.T.Erdoğan 2014 ve 2018’de iki kere seçilerek bu hakkını kullanmıştı. Bazıları yeni Anayasa’ya göre bir kere seçildi gerekçesi ile tekrar aday olabileceğini söylüyor fakat Anayasa’da buna uygun bir madde yok. Neticede erdemin zayıf olduğu ülkemizde bunun tartışmaları sürecek gibi gözüküyor nitekim MHP lideri Bahçeli 2023’deki adayımız R.T.Erdoğan’dır diye açıkça beyan etti.

    Eğer R.T.Erdoğan üçüncü kez aday olursa ve buna itiraz edilirse konunun gideceği adres bellidir: Anayasa Mahkemesi. Bu yüksek mahkemenin verdiği kararların temyiz mercii yoktur, kesindir. Dolayısıyla ben bu tartışmaların bu konu ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum.

    İyi de ne olacak? Bahçeli AYM’yi Başkanlık Sistemi’ne uygun hale getirmek lazım diyor. Böyle bir teklif, “biz zaten örtülü faşizm uyguluyoruz, kafanızı kırmadan dediğimizi yapın, AYM köstek olacaksa da aradan çıksın yoksa bisiklete binemezler! (yani gereğini yaparız)” demektir.

    Bisiklete binen ve ışıkları yanan AYM tweeti atan üyenin gerçek maksadını bilemiyorum. Bu bir tepki de olabilir tam tersine AYM’yi yıpratmak amaçlı da olabilir, yakında daha fazla deliller ve görüşler çıkar.

    Öyle ya da böyle Türkiye’de sadece ekonomik kriz yok, siyasi kriz de var. Derin devlet içinde de iki kanat oluşmuş ve ayrım oldukça netleşmiş gibi sanki. Hep diyorum, siyaset sadece siyasetçilere bırakılamayacak kadar önemli bir iştir. Siyaset herkesi ilgilendirir, kişiler bu ilgiyi isterse seçimde oyunu kullanmakla sınırlar isterse de daha fazla aktif olur, hiçbirşey yapamayan burada yorum yazar.

  11. Esrar kaçakçısı anayasa proflarından sonra bir de elektrik kaçakçısı ve bisiklet tutkunu mahkeme üyemiz mi olmuş artık? Aym de tib binası gibi yerle bir edilmeden bu mevzular bitmez, benden söylemesi…

  12. Hocam, AYM nin o saydığınız olumlu kararlarının yanında öylesine rezil , olumsuz kararları da var ki ! Evet, bir kurum/kuruluş onurunu, itibarını kendisi koruyacak ve korumalı ; bu konuda örnek olarak -kefere malı ama ne yapalım – BBC aklıma geliyor ! İşin başka bir yönü de şu ki bizde anayasa ve de AYM olduğu halde bir türlü , hangisinin doğru olduğu konusunda anlaşamaz iken İngilterede ne anayasa ve ne de AYM olmamasına rağmen hiç bir sorun ,anlaşmazlık yaşanmıyor ! Hukukta meşhur bir deyiş vardır: En kötü yasalar iyi uygulayıcıların elinde en iyi neticeyi verirken , en iyi yasalar da kötü uygulayıcıların elinde en kötü neticeyi verir ! Dürüstlük, samimiyet ,iyi niyet … fazilet, fazilet ,fazilet ! Herkese selam ve saygılar

  13. Kolaycılık:neremiz doğru ki? Sorun ne/nerede? Cevap banane?
    Sonra yeni bir şey, yeni bir duruş, yeni bir olay olduğunda soruyoruz bu ne?
    Gençleri de bu yüzden anlamıyor olabilirmiyiz acaba?
    Hukuku bilmeyen, öğrenmesi istenilmeyen! Bir toplum,
    Mahkeme denince herkesi Hakim sanan, Savcı, Avukatı nerden bilecek?
    Heleki birde pesmergeyi çadır tiyatrosu çevirirken gören yurdum insanı, dünyanın hem kendi ekseni, hem de güneş etrafında döndüğünü duyduğunda ne yapsın?
    Arkasından birde kumpas tiyatrosu..
    İsi gücü bıraktık, mahkemenin isine karışmaya başladık.
    O mahkemeyi tanımam! Bile diyen çıktı bu ülkede.
    Kararı geçtim, mahkemeyi tanımıyor, çünkü tanıtmamışsın.
    Başkan iktisatçı olurmu, olur. Üye de olur. AYM’ye psikolog da, güvenlikçi de, siyasetçi de, ticaretçide, çifçi de olur!
    Fakat karar verecek mekanizma hukuk mezunu olacak dersen, o işini bilir, jhepsini dinler, yine son sözü o söyler.
    İste o kisi/kişilerin hata yapma, boş bulunma ihtimalleri de sıfıra yakın olur.
    İşte durum budır. Benden bu kadar. Yetmezse,
    Yazarın yazısını, okurun tekrar okumasında yarar var.
    (Kur’anı okumadan hadislerden, tarikatçılardan, tv’den din öğrenmeye çalışmaya alıştık, birazda yorumcular dan -gündüz gazete, aksam TV yorumcusu- hukuku da belledik mi bu is tamam).

  14. Siyaset hukukun arkasında durmazsa hiçbir kanun uygulanamaz. Bundan dolayı MÖ 551 – MÖ 479 tarihleri arasında yaşadığı değerlendirilen Konfüçyüs “Hükümdar adilse kanuna gerek yoktur, Hükümdar adil değilse kanunun hükmü yoktur” demiştir.

    Tarihsel olarak İslam alimlerinin çoğunluğu “ulül-emre itaat” emrinin bir idareciye itaat olmayıp, hukuka itaat olduğuna karar vermişlerdir. Bundan dolayı şahsa değil, hukuka itaat esastır. Yani amirlerin emirleri hukuka uyduğu müddetçe geçerlidir, değilse kanunsuz emir sayılır ve yerine getireni sorumluluktan kurtarmaz. Modern hukukta da böyledir.

    Demokrasinin temeli güçler ayrılığına dayanır. Güçler ayrılığı yoksa ne demokrasi ne de hukuk vardır. Hakim ve savcılar hukukun temel ilkelerine, kanuna ve kendi vicdanlarına göre karar vermelidir.

    Ülkemizdeki hukuk sistemini takip edenler, ülkemizde ikili bir hukuk sistemi olduğunu; birinci kısımda cari hukuk geçerli iken ikinci kısımda hukukun geçerli olmadığını iddia etmektedirler. Bunun oranı dönem dönem değişim arz etmektedir. Son dönemde hukukla kendini bağımlı saymayan kısmın gittikçe arttığı iddia edilmektedir. Bu kısım arttıkça da, her ne kadar görevini çoğunlukla savsaklasa da, Anayasa Mahkemesi’nin varlığı rahatsızlık oluşturmaktadır.

  15. AYM üyesi Engin Yıldırım’ın sosyal medya hesabından geçmişte “Genelkurmay’ın ışıkları sabaha kadar yandı” manşetleriyle yapılan darbe mesajlarını hatırlatan paylaşımı hem Cumhur İttifakı’ndan hem de kamuoyundan çok büyük tepki aldı. Bu kez Genelkurmay’ın değil AYM’nin ışıkları yanıyordu sabaha kadar. Anlaşılan artık yargıçlar rahatsızdı genç subaylar yerine.
    Engin Yıldırım’ın istifa etmesi istendi.
    Ama AYM yaptığı bir açıklamayla kendini de onu da korumaya aldı.
    “Üyenin şahsi görüşüdür, bizi bağlamaz. AYM her türlü demokrasi dışı girişimi reddeder.”

  16. Üstat, yakın tarihimizde bu aynı hikayeleri dinlemekten bıktık artık: Türkiye de yargıç ve mahkeme sistemi. Bu yargıç diye seçtiğimiz adamlar dururlar dururlar öyle bir yerde ortaya çıkarlar ki Türkiye yi kilitlerler. Bu yargıçlar türkiye de siyasetçi idam etti. Siyasetin önünü kesti. Partiler kapattı, darbe şakşakçılığı yaptı. Yüzde kırk elli oy almış partileri kapatmaya kalktı. Bunlar benim en son hatırlamaya çalıştıklarım. Şimdi de kalkmış birisi mahkemenin ışıklarını yakıyor. Adamı mahkemeye bir atadınızmıydı Azrail çağırana kadar orada. Padişahlarda bile böyle yetki yoktu herhalde. Bence bu sistem Türkiye nin önünü tıkayan sistem. Hemen değişmeli. O üye o sabah görevden alınmalıydı. Eğer bu millet kendi kendini yönetecekse. yönetimin adı cumhuriyetse siyasetin üstünde bir güç olmamalı, devlet memurunun hiçbir yer de konuşma hakkı olmamalı. Konuşacak biri varsa hemen siyasete soyunmalı. TBMM nin üstünde hiçbir kurum hiçbir müessese hiçbir mahkeme başkanı hiçbir genelkurmay başkanı olmamalı. 150 yıldır bizim ülkemiz ne çektiyse bu meclisin üstünde kendini güç gören kişilerden çekti. Herkese saygılar.

    • Yasama-Yürütme-Yargı olmasın, yargıyı çıkartalım mı demek istediniz? Yazdığınızı bir daha okuyun derim. Mahkemeler kendi kafalarına göre karar vermiyor, TBMM’nin çıkarttığı kanunlara göre karar veriyorlar. AYM de bir başvuru halinde kanunların Anayasa’ya uygun olup olmadığını denetliyor. Bir de AİHM’nin yükünü azaltmak için bireysel hak ihlali başvurularını kabul ediyor. (Not: AYM üyeleri ömür boyu görev yapmıyor, görev süreleri 10 yıl.)

    • bahri bey!
      – saçma sapan konuşmayın. beyniniz varsa çalıştırın. yoksa oturun yorumları okuyun.
      – meclis senin malına mülküne el koymaya karar verse, “meclisin kararı” mi diyeceksin.
      – biraz samimi olun.
      – yani anlamazsınız ama ben anlatayım. meclis, Allah değildir. meclis kurallar çerçevesinde çalışmalı.

    • Yazınızdaki ana fikre katılıyorum. Mahkemelerden anayasa hükümlerine göre karar vermeleri beklenir. “Beceremiyolar bunu. Biz de oturup bunların verdikleri hükümlerin anayasaya uygunluğuna bakıyoruz.” demek ebelek gübelek bir durum. Hem Yargıtay gibi üst mahkemeler de var zaten.

      AYM’nin kapısına kilidi vurmalı gerçekten de. Bunun yerine, her türlü ‘netametli’ meselede, doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi son karar verici merci olmalı (aslında her biri Osmanlı Bankası’nın birer şubesi olan ‘milli’ arkadaşlar yandaşlığı ve muhalifliği bir yana bırakarak “AYM’yi Batıcı kafadakilere yedirmeyiz! Yaşasın tam bağımsız Türkiye!” ittifakını kurabilirler bu noktada.)

      Fakat, yetmez.

      Yeni bir yüksek mahkeme kurmalı. Bu mahkeme de esas itibarıyla Sayıştay raporlarını esas alarak yargılamalarda bulunmalı. Devlet malına el uzatmış her kimse, milletvekili ve daha üstü demeden yargılamalı.

      Vereceği cezai hükümlerin Batı hukuku esaslarına dayanması gerekmiyor.

      Şeriat hükümleri de pekala uygulanabilir bir istisna olarak 🙂

      Benim buna itirazım olmaz.

  17. said sefa’nın medya Diemdeki son yayınında anlattıkları da aynı konuya başka bir zaviyeden de bakmamızı sağlıyor.

    • Baran, ben günün ilk yorumunu yazıp yolladığımda, Türkiye’de yerel saat, gecenin kör bir saatiydi.

      Ne uyandığında ne yapacağından, gelip buraya bir şeyler yazarsan da ne yazacağından haberdardım.

      Sonra, saatler geçti. Burada zaman öğlen, orada zaman erken sabah saatleri oldu. Geldin buraya, tek cümlelik kısa bir yorum yazdın.

      Az önce o cümleni okudum, sabah saatlerinde kendi yazdığım yorumu hatırladım. Sigara ağzımdan düştü, edepsiz bir kahkahayı dizginleyemedim, koca kahve yudumu da mideme gideceğine laptop ekranına saçıldı.

      Henüz ambalajından yeni çıkmış ekran temizleyici fısfısın yarısına mal oldu o tek cümlen: Alacağın olsun! 🙂

    • Zaviye muhalif olsun da kimden, nereden olduğu hatta gerçeklerle örtüşmesinin bile hiç önemi yok.

    • Bernar 15 Ekim 2020 At 05:59

      [“Erken seçim isteriz” çağrısı muhalefetten geliyor, iktidar buna karşı çıkıyor.. yorumlari altinda]

Yoruma kapalı.