Amerika’da bugün seçim günü: Sıradan biri ‘Şeytani zekâ’ya karşı yarışıyor…

19
Reklam

ABD’de bugün seçim var ve sonuçları yalnızca o ülkede değil, dünyanın dört bir tarafındaki ülkelerde de yakından izlenecek.

Gece uyumayıp sandıkların açılmasını bekleyenler arasında ben de olacağım.

Şu kadarını söylemekte bir abartı yok: Başkan adayları Donald Trump ve Joe Biden yakınları ve danışmanlarıyla sonuçları izleyeceği gibi, başka ülkelerin başkanları da, eş-zamanlı olarak, oradan gelecek seçim sonuçlarını izleyip tez elden öğrenmeye çalışacaklar.

ABD’de birkaç seçim izledim

İlki 1980’de Jimmy Carter’ın ikinci kez seçilmeye çalıştığı, sandıktan ise rakibi Ronald Reagan’ın çıktığı 1980 seçimiydi. ABD coğrafi olarak büyük bir ülke, bir ucuyla diğer ucu arasında beş-altı saati bulan farklılıklar var. Seçim her dört yılda bir kasım ayının ilk pazartesi gününü takip eden salı günü yapılıyor.

Ülkenin doğusunda sandıklar açıldığında batıdaki eyaletlerde henüz oy kullanımı devam ediyor.

O seçimde (1980) doğudaki sandıklar açılır açılmaz televizyonlar muhtemel sonuçları vermeye başlamıştı. Her seçimde bütün ülke sonucunu yansıttığını tespit ettikleri sandıklarda oy kullananlara anketçiler hangi adayı tercih ettiklerini soruyor, elde ettikleri sonucu ekranlardan açıklıyorlardı. 

Henüz batı eyaletlerinde oy kullanma devam ettiği halde.

Reklam

Bu tür anketlere ‘exit poll’ deniliyor…

Seçim sonucu erkenden ilan ettikleri gibi gerçekleşmişti.

Seçimin sonucunu 1980’de İran belirledi. 1979’da devrim yaşamış İran’da gençler ABD büyükelçiliğini basmış, diplomatları rehin almışlardı. 444 gün boyunca da serbest bırakmadılar. Kanallar her akşam rehinlerin kaç gündür esaret halinde olduklarını duyurduktan sonra seçim kampanyalarını ekrana aktarıyorlardı. İran, rehineleri seçim günü serbest bıraktı.

[Yıllar sonra Reagan ekibinin kampanya sırasında İranlılar ile pazarlık yürüttüğü, rehineleri tutma karşılığı Irak’la savaş halindeki İran’a silah yardımında bulundukları öğrenilecekti.]

Carter’ın her şeye rağmen ikinci kez seçileceğini umanlar yanıldılar.

Yerinde izlediğim bir diğer seçim 1992’de Bill Clinton’un rakibi baba Bush karşısında yarıştığı seçimdi. Kuveyt’i işgal eden Irak’a savaştan muzaffer çıktığı için ikinci kez seçilmesine kesin gözüyle bakılan Bush, ismi pek bilinmeyen rakibi karşısında yenildi. Seçimi Clinton’a ekonominin perişan durumu kazandırmıştı. 

Amerikan seçim sisteminin gariplikleri 

Son seçimi (2016) uzaktan fakat yakın izledim. Herkes sandıktan Hillary Clinton’un çıkacağına bahse girmekteydi. Hillary rakibi Donald Trump’tan 2.9 milyon fazla oy almayı başardı da. Seçimi ise ikinci seçmenlerde 304 üye elde etmiş olan Trump kazandı.

Reklam

Amerikan seçim sistemi bir garip. Senato’da 100 üye, Temsilciler Meclisi’nde de 435 üye bulunuyor. Senatör ve milletvekili toplam sayısına (535) eyalet sayılmayan başkent Washington için de üç üye eklenerek oluşan bir ikinci seçmen grubu var. İkinci seçmen sayısı 538. Genel oyda her eyalette hangi parti önde çıkmışsa o eyaletin ikinci seçmenleri sayısının bütünü o partinin adayına veriliyor.

Oğul Bush ile Trump rakiplerinden daha az oy aldıkları halde ikinci seçmende önde çıktıkları için başkan seçilmiş sayıldılar 2000 ile 2016 yıllarındaki seçimlerde. 1824’te John Quincy Adams, 1876’da Rutherford B. Hayes ve 1888’de Benjamin Harrison aynı yolla seçilmiş başkanlardı.

Başkan seçilebilmek için 270 ve daha fazla ikinci seçmen kazanmak gerekiyor.

ABD seçim sistemindeki bir başka gariplik de seçilen başkanın hemen yönetmeye başlamaması ve 20 Ocak gününü beklemesi… 

Oyların eyaletlerden başkente gelip sayılmasının aylar sürebildiği yüzyıllar önceki dönemlerde belirlenmiş anayasal kurallar yüzünden bütün bu gariplikler…

Değiştirilmeleri pek çok kez teklif edildiği halde gelenekçi Amerikalılar bunu kabul etmediler.

Bugün seçimden nasıl bir sonuç çıkacak?

Kamuoyu yoklamaları Biden’ı Trump’ın hayli önünde gösteriyor, fakat yorumcular yine de ihtiyatlı. Bir hafta önce yapılan son ankette Biden rakibi Trump’a karşı 7.4 puan ilerdeydi; Trump’ın oy oranının yüzde 43’te kalacağı aynı anketin öngörüsü.

Sonucu, her seçimde farklı partiye oy verebilmiş Florida, Pensilvanya, Michigan, Wisconsin, Kuzey Karolina ve Arizona gibi kilit eyaletlerin tercihleri belirleyecek. Başkan adayları da bu yüzden oyları garanti eyaletleri ihmal edip ortadaki kilit eyaletlerde kampanyalarına ağırlık verdiler.

Her şey ortada. Trump’ın genel oyda ileride çıkıp ikinci seçmende 270’i bulamaması yüzünden seçimi kaybetmesi ihtimalinden söz edenler de var.    

Biden beyaz olmayan Amerikalılardan, kadınlardan ve gençlerden alacağı oylara güveniyor. Bunların genel oy içerisindeki oy oranı toplam yüzde 70. 2018 ara seçiminde Demokrat Parti bu kesimlerdeki oyunu yükselterek Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elde edebilmişti. Biden Katolik ve ülkedeki Katolik nüfusun onu tercih etmesi beklenir. Trump’a ise, üniversite eğitimi almamış beyazlar ile Evanjelik Hıristiyanlardan garanti oy gelecek gözüyle bakılıyor.

Trump sandıkta yenilirse koltuğunu bırakır mı?

“Böyle bir soru da sorulur mu?” diye düşünen siyasi gözlemci yok ABD’de. Sandık sonuçlarının Trump tarafından tanınmayacağını, kavga çıkacağını ve konunun yüksek yargının önüne gideceğini bekleyen çok. Trump da seçime ramak kalmışken Anayasa Mahkemesi’ne (Supreme Court) üye seçtirdiği bir yargıçla orada sayısal üstünlüğü elde etti; o üstünlüğe güveniyor.

Muhalif belgeselci Michael Moore “Kim kazanır?” sorusuna her göstergenin Biden’in kazanacağına işaret ettiğini paylaştıktan sonra şunları söylemekte: 

“Trump da kazanabilir, çünkü kazanabileceğini düşünüyor. Benim için bu yeterli. Kazanacağını düşünüyorsa ne yapıp edip kazanır o. Şeytani bir zekâsı var adamın. Solcular, benim dostlarım, onun şeytani tarafına takılıyorlar, ben ise zekâsına yoğunlaşıyorum. Bence adam ciddiye alınmalı.”   

Ben de onun gibi düşünüyorum. Trump‘ın gerçekten ‘şeytani bir zekâsı’ var.

Seçim kolaylıkla içinden çıkılmaz bir hal alabilir.

ΩΩΩΩ

Reklam

19 YORUMLAR

  1. Şimdi de Baran kızarıp mahçup olsun diye yazalım.

    Henüz daha Amerikalılar uykularından uyanıp oy vermeye gitmezden bir gün önce, aşağıdaki öngörülerde bulundum ( Bernar 3 Kasım 2020 At 09:41), okuyalım:

    “Biden’ın 4 milyonun altında olmayacak bir farkla seçimi önde tamamlayacağını düşünüyorum. (. . .) Altı “salıncak eyaleti”, bunların son 3 seçimdeki tercihlerine, demografik yapılarına, BBC ile Guardian’ın seçime ilişkin yazılı ve görsel yorum-analizlerine, BCC muhabirlerinin yerinde izlenimlerine bakarak, kendimce inceleyip öngürülerde bulunmaya çalıştım.

    Son seçimlerde Trump’ı desteklemiş Michigan, Wisconsin ve North Carolina’da bu kez Biden’ın ya üçünde, ya da ikisinde kazanacağını düşünüyorum. Arizona, Trump’a gidecek.

    En kritik eyaletler olan Pennsylvania (20 ikinci seçmen) ile Florida’da (29 ikinci seçmen) ne olacağını kestirmek güç. Eğer Trump bu iki eyaletin ikisinde birden kazanamazsa, hiç şansı yok. Çünkü, daha önce kazanmış olduğu Michigan, Wisconsin, North Carolina üçlüsünden ya hepsinde, ya da en az ikisinde seçimi kaybedecek -bence elbette.

    Pennsylvania ile Florida’daki seçim sonuçları kesinleşmedikçe, başkanlık seçiminin sonucunun ne olduğunu bilemeyecek görünüyoruz.”

    Tek tek öngörülerime bakalım:

    (1) “Biden’ın 4 milyonun altında olmayacak bir farkla seçimi önde tamamlayacağını düşünüyorum.”

    Gidip oy kullanan Amerikalı seçmen sayısı 150 milyonun üzerinde. Benim 4 milyon olarak tahmin ettiğim oy farkı 4 milyon olmayacak, 3 milyon olacak görünüyor.

    (2) “Son seçimlerde Trump’ı desteklemiş Michigan, Wisconsin ve North Carolina’da bu kez Biden’ın ya üçünde, ya da ikisinde kazanacağını düşünüyorum.”

    Üç eyalette de oyların sayımınna ertesi sabaha kadar ara verildi:

    (a) Michigan’da oyların yüzde 96’sı sayılmışken, Biden önde gidiyor.
    (b) Wisconsin’de oyların yüzde 95’i sayılmışken, Biden önde gidiyor.
    (c) North Carolina’da oyların yüzde 94’ü sayılmışken, önde giden Trump ile Biden arasındaki fark sadece 76.800 oy: Trump 2 milyon 232 bin 104, Biden 2 milyon 655 bin 392.

    Çok muhtemel ki, North Caralonida’da da Biden kazanacak. Çünkü, oyların yüzde 82’si sayıldığında, aradaki fark Trump leyhine 180.000 dolayındaydı. Biden arkadan geldi ve farkı kapattı. Bunun böyle olacağını bugünkü yorumumda yazmıştım: Seçim günü oy verenler çopunlukla Trump seçmeni, seçim gününden önce mektupla oy verenler çoğunlukla Biden seçmeni. İlk sayılanlar seçim günü verilen oylar olduğu için, Biden’ın farkı kapatacağını kestirmek zor değildi. Oyların %4’ü henüz sayılmadı. Biden 76.800’lik fakı kapatacak ve seçimi burada da kazanacaktir. Bu olmasa bile, benim öngörüm doğru çıktı: “Michigan, Wisconsin ve North Carolina’da bu kez Biden’ın ya üçünde, ya da ikisinde kazanacağını düşünüyorum.”
    demiştim. Biden ya 3’te 3, ya da 3’te iki yapmış olacak.

    (3) Ben, “Arizona’da Trump kazanacak” dedim. Oyların yüzde 84’ü açılmışken, burada Biden önde götürüyor -Trump’ın Biden’ı yakalama ve öne geçme şansı var. Diyelim Arizona’da biden kazandı. Sadece ben değil herkes yanılmış olacak. Çünkü 1948’den beri Demokratlar Arizona’da tek bir seçim dahi kazanamadı. Burada Biden’ın kazanması, Erzurum ya da Çorum’da CHP’nin kazanması kadar olağanüstü bir sürpriz olacak.

    (4) “Eğer Trump Florida ve Pennsylvania’nın ikisinde birden kazanamazsa, hiç şansı yok. Çünkü, daha önce kazanmış olduğu Michigan, Wisconsin, North Carolina üçlüsünden ya hepsinde, ya da en az ikisinde seçimi kaybedecek -bence elbette.”

    Trump Florida’yı kazandı. Pennsylvania belirsiz. Pennsylvania seçim sonucu alınmadan, Trump “Ben kazandım” diyemiyecek. Bu eyaleti kaybederse, seçimi de kaybetmiş olacak.

    (5) “Pennsylvania ile Florida’daki seçim sonuçları kesinleşmedikçe, başkanlık seçiminin sonucunun ne olduğunu bilemeyecek görünüyoruz.”

    Aynen böyle oldu: Florida’da da Trump’ın kazandığı kesinleştiği halde, Pennsylvania sonucu belirsiz, dolayısıyla seçimin nihai sonucu da belirsiz.

    Mahçup olup kızardın mı, Baran?

  2. Amerika deyince tartışacak ve konuşacak şeyler çok!

    R.T.Erdoğan bir ara Amerika’yı Kristof Kolomb değil 1178’de Müslümanlar keşfetmiş demişti. Hatta Küba’da bir Cami kalıntısı var falan da demişti. Almanya’da bir üniversitede çalışan değerli Türk Prof.Fuat Sezgin’in kitaplarında bazı deliller var bununla ilgili olarak, fakat kendisinin de söylediği gibi zayıf deliller. Araplar maalesef bu keşifler konusunda yeterince tarihi kayıt tutmamışlar. Vikinglerin de Amerika’ya gittiğine dair bazı zayıf deliller bulunuyor fakat onlar da tarihi kayıt tutmamışlar. Bana kalırsa her üçü de yanlıştır. Bu keşifler, o keşifleri yapanlar için bir keşiftir. Gerçekte Amerika kıtasını keşfedenler son buzul devri sırasında Asya’dan Amerika kıtasına göç edenlerdir.

    Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok! Bu özdeyiş acaba ne kadar doğrudur? Keşfedilen bir şeyi yeniden keşfetmenin bir değeri yoktur anlamında bakılırsa doğru gözüküyor. Fakat bu yorumu fazla genelleştirerek anlamak sakıncalı olabilir. Keşfedilen bir şeyin aynısını yaparsanız bu tabi ki keşif olmaz fakat o keşfin nasıl yapıldığını anlayarak siz de benzeri keşifler yapmak için ilham alabilirsiniz.

    Amerikan Anayasası’nın orijinalinin giriş bölümü zamanın İngiltere Kralına niyetlerinin iyi olduğunu anlatmakla geçer. Aslında kendilerine karşı değillerdir ama bağımsız olmak istemektedirler ve bunun anlayışla karşılanmasını ummaktadırlar. Aralarında çatışmalar çıkmıştır fakat İngilizler yeni kıtaya giden soydaşlarının niyetlerinde ciddi olduğunu anlayınca fazla uzatmayıp işi tatlıya bağlamışlardır. Eğer bu sağduyulu davranışı göstermeselerdi bugünkü ABD-İngiltere dostluğu olmazdı, muhtemelen Kanada’nın devlet başkanı da İngiltere Kralı/Kraliçesi olmazdı. Sağduyu şart!

  3. Bu paragraf bana biraz sorunlu gibi göründü:
    “Yerinde izlediğim bir diğer seçim 1992’de Bill Clinton’un rakibi baba Bush karşısında yarıştığı seçimdi. Kuveyt’i işgal eden Irak’a savaştan muzaffer çıktığı için ikinci kez seçilmesine kesin gözüyle bakılan Bush, ismi pek bilinmeyen rakibi karşısında yenildi. Seçimi Clinton’a ekonominin perişan durumu kazandırmıştı.”
    Özellikle de baba bushun ırak savaşından muzaffer çıktığı kısmı?
    Bana kalsa ortada kazanılmış bir zafer filan yok ama velev ki öyle olsun; demek ki amerikan halkı 1980de iranla yapılan dümeni yutmuşsa da ırakta yapılanı yutmamış!
    Yani clintona seçimi kazandıran abd ekonomisinin durumu değil aslında kaybedilmiş körfez savaşı da olabilir(o savaşta army usa kaç personel kaybetti hatırlayan var mı?)
    Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz heralde; batan emlak kuruluşlarını ve finans devlerini kurtarmaktan başka hiçbir marifeti görülmemiş clinton–obama–biden çizgisine karşı trampı seçtiren temel motivasyon evet ekonomidir.
    Tabii aramızdaki atlantik muhipleri bu işleri çok daha iyi bilir; benimkisi biraz da boş kalan bakkal yumurtalarını tartar hesabı…

  4. İktidarın yeminli ortağının liderine göre, depreme dayanıksız binada oturmak bir “tercih” imiş.

  5. Sanırım Trump yada yeryüzünde bir çok ülkedeki benzerleri çok zeki değil. Ancak insanlar zaaflarının peşinden giden varlıklar. Din ve ırk vurgusu ile oy toplamak da bunun bir yansıması. Trump’ın dindar olduğunu kabul edip peşine düşen milyonların olması beni şaşırtmıyor. Türkiye’de kendince dini esas alıp oy kullanan milyonları tanıdığım için bunu anlıyorum. Toplumun belli bir kesimini yönlendirmek için çok derin araştırma yapmak gerekmiyor ama iyi organizasyon gerekiyor. Bunlar da onu yapıyorlar. Bu kadar yalana gönüllü inanan kitleler bulundukça daha çok Trump’lar ve onların kankalarını görürüz.

    • Hakan bey, küresel egemenlerin sosyalmedya denilen foseptik çukurundan beslenen yerel/mandacı işbirlikçilerinin halini o kadar güzel özetlemiş ki tebrikler!

    • İkincisi, sayın Y.K. Demokratik güçlerin despotik popülizme, ırkçılığa, şovenliğe karşı küresel direnişinde, ilk zafer haberi Amerika’daki dostlarımızdan gelecek ve Demokratlar Trump’ın defterini dürecekler. 2021 yılında ikinci bir zafer haberi Türkiye’den gelecek. Beklentim o ki, Brezilyalı, Polonyalı, Macar ve Beyaz Rus dostlarımız ardı ardına bu zaferleri taçlandıracaklar.

      Döviz kurlarında olduğu gibi, pandemide de kontrolü kaybettiler.

      Bunun böyle olduğunu, iki hafta kadar sonra ilan etmek zorunda kalacakları yasaklardan görüp anlayacak tüm Türkiye.

      • Sn bernar bey 1 ay kadar önce Türkiye ile Avrupa’yı kiyasliyordunuz ama gördük ki Avrupa kat ve kat önde vaka ve ölüm sayısında ne olur daha fazla tahminde bulunmayın .

        • Bir ay önce olduğu gibi, bugün de Dünya Sağlık Örgütü’nün gündelik olarak güncellediği veri tablosu bir tık ötenizde, Ahmet Bey. A Haber’le beslenmeyi sürdürdüğünüz sürece benim ‘müneccim kürem'(!) ile başa çıkmanız olanaksız.

          (1) En geç iki hafta sonra sokağa çıkma yasakları, seyahat kısıtlamaları geri gelecek.
          (2) 2021, erken seçim yılı ve AK Parti’nin alacağı oy yüzde 25’in üzerinde olmayacak.
          (3) Demokratlar, bugün Trump’ı sandığa gömecekler.
          (4) Önümüzdeki 5 ay boyunca, Reis’inizden, A Haber ve diğer havuz medyanızdan S400 konusunda tek bir laf işitmeyeceksiniz.

          Bakın bunlardan bir tanesinin neticesini 24 saat içinde, diğerininkini 2 hafta içinde, bir diğerinin 5 ay, sonuncusunun ise en fazla 8-9 ay içinde alacağız.

          Bir şeyler söyleyip bir şeyler iddia eder gibi görünüp minder etrafında dolanıp durmayın. Biraz cesaret!

          Bulanık suda perakende satıştaymış gibi görünme işlerini bırakıp bir kerede ve toptan bitirelim bu işi.

          Böyle yapalım mı? 🙂

          • Sn Bernar bey oruç reis limandan ayrilmayacak dedin 2 hafta sonra ayrıldı ve yeni rotasını buldu.secim var dedin hala s. Si yok.Valla ben. A haber dediğin kanalı hiç takip etmedim ve etmiyorum.Bu kadar Erdoğan hakkında olur olmaz yalan ve dolan dolaşırken desteklemedigim bir çok konu da bile mecburen savunmak zorunda kalıyorum ona üzülüyorum.Hedeflerimizi dertlerimizi çözecek şöyle bir akıllı dürüst cesur bir lider çıksa ilk desteği verecek bir vatandaşım.Maalesef öyle bir lider de piyasa da yok.Elestirmek çok kolay ya çözüm zor olan bu.

  6. ABD seçimlerinin bizi ilgilendiren en ilginç tarafı bence şudur. Eğer Biden kazanırsa daha önce Türkiye’de Erdoğan’ın politikalarını açıkça eleştirmesi ve muhalefeti desteklemek gerektiğini söylemesi gündeme gelecektir. İktidar her fırsatta muhalefeti ABD’nin kuklası olmakla itham edecek ve muhalefet de böyle olmadığını açıklamak durumuna düşecektir.

    Yani Biden kazanırsa Türkiye iç siyasetinde yeni bir popülist dalga başlayacaktır. Dış politikada ise iktidar muhtemel başarısızlıklarını tarafını önceden belli etmiş Biden’a bağlayacak ve mazeret bulacaktır.

    Trump kazanırsa da bunu bir avantaj olarak gördüğünü önceden belli eden iktidar kanadı zor durumda kalacaktır. Zira ABD üzerinden öne süreceği bir mazeretleri olamayacaktır.

    ABD’nin Ortadoğu dış politikasında seçim sonucuna göre önemli bir değişiklik olmayacağını düşünüyorum. Buna göre Trump-Biden ikilemi, Türkiye’de birçoğumuzun sandığının tersine sonuç yaratacaktır. Yani önceleri Trump’ın kazanması muhalefetin, Biden’in kazanması iktidarın işine yarayacaktır. Daha sonra ise…

    Dolar dokuza gidiyor inmez sekize. Bu kış çok zor geçecek. Milletin ne Tıramp nede Baydın dinleyecek hali kalmayacak. Hükümet yeni müjdeler arayacak. Stratejik İletişim Başkanlığına çok iş düşecek. Propaganda ayinleri sonunda ters tepip en imanlı Reisçilere bile el insaf dedirtecek. Su akacak ve yolunu bulacak. Bu hükümet zaten gidecek. Ben muhalefete bakıyorum, derslerini iyi çalışıyorlar mı diye.

  7. Merhaba Sayın Fehmi Bey
    Sizin yazılarınızı uzun zamandır özellikle demokrat olduğunuzu benim nezdimde hayatınızla ispat ettiğiniz düzenli olarak okuyorum .Fikirden önce karakter önemlidir .Acaba niye Youtube yayınları yapmıyorsunuz.Sanki görüntü ve dinleme okumanın çok önüne geçmiş gibi duruyor .Saygılarımla Moni Levi

  8. Biden’ın 4 milyonun altında olmayacak bir farkla seçimi önde tamamlayacağını düşünüyorum. ABD’deki seçim sistemini bilenler, sayın Koru’nun da belirtip örneklerini verdiği üzere, seçmenlerden daha çok oy almanın seçimi kazanmış olmak anlamına gelmediğini de biliyorlar.

    Bir başkanlık seçiminden diğerine iki rakip aday arasında yön değiştiren, Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasında gidip gelen, bu nedenle kendilerine “swing states” ya da “battleground states” (salıncak eyaletler) denilen eyaletler, yine seçim sonuçları üzerinde etkili olacaklar.

    Altı “salıncak eyaleti”, bunların son 3 seçimdeki tercihlerine, demografik yapılarına, BBC ile Guardian’ın seçime ilişkin yazılı ve görsel yorum-analizlerine, BCC muhabirlerinin yerinde izlenimlerine bakarak, kendimce inceleyip öngürülerde bulunmaya çalıştım.

    Son seçimlerde Trump’ı desteklemiş Michigan, Wisconsin ve North Carolina’da bu kez Biden’ın ya üçünde, ya da ikisinde kazanacağını düşünüyorum.

    Arizona, Trump’a gidecek.

    En kritik eyaletler olan Pennsylvania (20 ikinci seçmen) ile Florida’da (29 ikinci seçmen) ne olacağını kestirmek güç.

    Eğer Trump bu iki eyaletin ikisinde birden kazanamazsa, hiç şansı yok. Çünkü, daha önce kazanmış olduğu Michigan, Wisconsin, North Carolina üçlüsünden ya hepsinde, ya da en az ikisinde seçimi kaybedecek -bence elbette.

    Biden’ın Pennsylvania’da kazanma şansının Trump’tan daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Zaten, eğer Trump Michigan ve Wisconsin’de kaybedecek ise, Pennsylvania’da kazansa bile bunun çok az bir oy farkıyla gerçekleşmesi umulur.

    Pennsylvania ile Florida’daki seçim sonuçları kesinleşmedikçe, başkanlık seçiminin sonucunun ne olduğunu bilemeyecek görünüyoruz.

    Trump’ın seçimi kaybetmesini umuyor, sonucun böyle olacağını düşünüyorum.

    Kalbim, Pennsylvania ile Florida’daki Demokrat seçmenlerle birlikte. Onların sandığa gidip oy vermeye ikna edecekleri her bir artı oy çok değerli.

    “Amerikan başkanlık seçimi beni ilgilendirmiyor” demek, Maliye ve Ekonomi’den sorumlu bakanın “Döviz kurları beni ilgilendirmiyor” sözü ne kadar anlamlı ise, o kadar anlamlı.

    Meselenin “Biden mı yoksa Trump mı başkan olsun?” olmadığını bunlara anlatmak olanaksız görünüyor. . .

    • ABD seçimlerini etkileyemeyeceğimize göre her iki ihtimale de hazırlıklı olmak rasyonel aklın gereğidir. Fakat bazılarına rasyonel aklın önemini anlatmak olanaksız görünüyor. 🙂

      • Doğrusu ne dediğinizi anlamak güç. Daha dün, “ABD seçimlerinde kimin kazanacağı ile ilgilenmiyorum” dediniz ve umursamazlığınızı “ABD’nin temel bir devlet politikası” ile açıkladınız. Aradan 24 saat geçmedi, “Bunlardan her birinin kazanması ihtimaline göre her ikisine de hazırlıklı olmak gerekir” diyorsunuz.

        ‘Rasyonel akıl’ın aklı biraz karışık sanki 🙂

Yoruma kapalı.