AK Parti değişti, Afyon toplantısında bu tescillenecek…

6
Reklam

Birkaç yıl oluyor… Bir restoranda dostlarla birlikteyken, uzak masaların birinden ben yaşta biri yanımıza yaklaştı ve daha ne olduğunu kimse anlamadan doğrudan “Beni tanıdın mı?” sorusunu bana yöneltti.

“Tabii tanıdım” deyip ismini söyleyiverdim, kendisini en son yarım asır önce gördüğüm ilkokul arkadaşımın adını…

Tıp eğitimi almış, önemli bir devlet üniversitesinde genel cerrahi doçentiymiş… Saçları dökülmüş, çenesi sakallı, ama yine de tanıdım çocukluk arkadaşımı…

Önce o şaşırdı, sonra da ne olduğunu öğrenen aynı sofrayı paylaştığım dostlar…

Hiç değişmeyen kural: Değişim

İnsanlar değişiyorlar, ancak hepimizde hiç değişmeyen bir şeyler kalıyor, bu sebeple birbirimizi tanımakta fazla güçlük çekmiyoruz.

Evrende en kalıcı kural elbette değişim; herkes ve her şey değişiyor. Değişimden değil, değişmemekten korkmak gerekiyor. “Ben hiç değişmedim” diyenlere şahsen iyi gözle bakmam.

Siyasi partiler de değişiyorlar, hatta bazen değişmeleri gerekiyor da…

İngiltere’de Margaret Thatcher Muhafazakâr Parti’yi çağa uygun hale getirerek ona uzun yıllar sürecek iktidarın kapısını araladı.

Reklam

Thatcher dönemi 11, John Major dönemi 7 yıl sürmüş Muhafazakar Parti’nin uzun siyasi egemenliğini, rakibi İşçi Partisi, seleflerinden her bakımdan farklı genç Tony Blair’le –yani değişerek– sona erdirebilmişti.

Bizde de, Bülent Ecevit’in, yanında yetiştiği İsmet İnönü çizgisine isyanı, CHP’de değişime ve oy patlamasına yol açmıştı.

John Major ile Gordon Brown, partilerinin iktidarı henüz devam ederken, Thatcher ile Blair’in yerlerine gelerek, ‘iktidar-içi değişimi’ gerçekleştirmişlerdir.

Her iki parti bugün Thatcher ve Blair çizgisinden farklı görüntüde.

Düşünün, bütün bu değişimler İngiltere siyasetinde son 25 yıl içerisinde yaşandı.

CHP’nin değişmeyen kaderi

Ülkeler ve partiler dinamikse değişim kolay oluyor.

CHP sözgelimi, bizde bir türlü değişemiyor.

Ona tarihinin en ciddi değişimini yaşatan Ecevit bile, 12 Eylül (1980) darbesi sonrasında siyasi hayat yeniden şekillenirken, “CHP ile olmuyor” görüşüyle, kendisine sıfırdan yeni bir parti (DSP) kurmayı yeğlemişti.

Reklam

Kemal Kılıçdaroğlu da CHP’yi değiştirmek, ona yeni bir biçim vermek istiyor, ancak yapabildiği işte ancak bu kadar…

ABD’deki ‘Great Old Party, GOP’ (Büyük Eski Parti) diye de anılan Cumhuriyetçi Parti gibi CHP; karşısındaki Demokratlar bir siyahiyi (Barack Obama) ve bir kadını (Hillary Clinton) başkan adayı olarak çıkartabildi, Obama’yı başkan seçtirmeyi de başardı.

GOP ise çıkara çıkara bulunabilecek en kaba saba kişiyi —Donald Trump’ı– başkan olarak çıkartabildi.

AK Parti’nin değişimi

Hiç kuşkusuz AK Parti dinamik bir siyasi örgüt. Kendisi zaten başka bir siyasi çizgiden (MSP, RP, FP) değişerek kurulmuştu. İktidara geldiği günden (2002) bu yana her seçimde Meclis kadrolarının üçte birine yakınını değiştirerek geldi AK Parti.

Şimdi de son değişimini biraz sancılı bir biçimde gerçekleştiriyor.

Afyon’da toplanan partinin halihazır kadrosunda yer alan kişiler, hiç değilse önemli bir bölümü, önümüzdeki dönemde kendilerini bugünkü konumlarını kaybetmiş halde bulabileceklerini biliyorlar.

İl ve ilçe başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları…

Çoğu değişecek bugünkü kadroda yer alanların…

Zaten bugünkü AK Parti 2002 yılında iktidara gelen partiden çok farklı.

Yalnızca ‘kadro partisi’ olmaktan uzaklaşıp ‘lider partisi’ne dönüştüğü gerçeğini aşan bir değişim yaşandı AK Parti’de, halen de yaşanıyor; kurucu felsefe ve temel ilkeler de zaman içerisinde yerlerini yenilerine bıraktılar.

Fabrika ayarlarından uzaklaşıldı.

AK Parti Fazilet Partisi’nden ayrılarak kurulmuştu; o dönemdekine benzer köklü bir değişimi son birkaç yıl içerisinde yeniden yaşadı…

Afyon toplantısı muhtemelen bunu tescilleyecek.

Her değişim bir sarsıntı yaşatır. Ecevit’in CHP’yi dönüştürmesi partinin eski kadrolarınca isyanla karşılanmıştı; Güven Partisi öyle doğdu. Blair’in iş başına gelmesi İşçi Partisi’nin eski liderlerinin tepkisine yol açmıştı; ayrılanlar oldu.

AK Parti’nin özelliği bu tür isyanlar ve tepkilere geçit vermeyişi.

“Kol kırılır yen içinde kalır anlayışı” egemen bir parti AKP.

Homurtu bile işitilmiyor.

Amaç çözülmeyi durdurmak

Değişimle amaçlanan, çözülmekte olduğu iki yenice örnekle dışa vuran tabanı yeniden kazanmak… İlkinde (7 Haziran 2015 seçimi) oylar yüzde 40 çizgisine yaklaştı; ikincide (16 Nisan 2017 referandumu) aralarında İstanbul ve Ankara’nın da bulunduğu 17 büyükşehirde ‘Hayır’ oyları önde çıktı.

İl ve ilçe başkanlarıyla belediye başkanları değişirse çözülme durur mu?

Duracağı beklentisiyle değişim zorlanıyor.

Seçimle iş başına gelmiş olsalar bile ‘tek seçicili’ bir sürecin ürünü olduklarını tasfiye edilenler de biliyor ve bu sebeple tepki veremiyorlar.

Verebilseler.. değişim konusunu farklı yönleriyle ele alan bir tartışmanın önünü açsalar.. tutulan yeni yol, parti ve ülke için daha hayırlı bir işe öncülük etmiş olacaklar.

Olmuyor, olamıyor.

Böylece hakemlik yine halka kalıyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

6 YORUMLAR

  1. Aydinlar görevini yapamayinca…. Topu taca yani kararı millete birakiyorlar…
    Millet ise can ve ekmek derdinde…
    Ülkenin geleceğini aydinlar ve rahatsız olanlar düşünsün. …
    Halk pragmatisttir… Gününü kurtarmayı hedefler… Eğer ülkede aydın ve bu gidisattan rahatsız insanlar varsa onlar fildişi kulelerinden ciksinlar….
    Kimse topu halka ve seçime atarak sorumluluktan kurtulamaz…..

  2. “Evladınızı çağına göre yetiştirin” buyurmuş, galiba İmam-ı Cafer. Bu demektir ki, çağının bilgileri ile donatın, gereçleri ve tekniği ile teçhiz edin ki, İmanını, ahlakını, namusunu korusun ve hep başat olsun (başı çeksin). Ak Parti ve Bilhassa, Cumhurbaşkanı bu veciz sözü hatırlamış olmalı ki – çıkarmış olduğu – başkalarının taşıyamadığı – gömleğini yeniden kuşanmak istiyor, çünkü bu gömlek sihirli bir gömlektir, teberrüke şayandır.
    Değişim (change) dünyanın ve insanın fıtratında vardır. Ancak, bu, yılanın kabuğunu yenilemesi gibi olacak, kendi öz yapısını değiştirmiyecek, geliştirecek, ASLİ unsurlarını sahiblenecektir. Bu nüansı iyi kavramak gerek. Özal, buna “transformasyon” dedi ve ona göre adım attı. Oysa – kıt İngilizceme göre – değişim, başkalaşma demektir, sanıyorum. Bunun sonu soysuzlaşmaya, ihanete kadar uzanabilir. Nitekim… Herkes, başta kendine ve ailesindeki, dostlarındaki transformasyona bir baksın, düşünsün; nerden nereye gelmişiz. Meğer, zenginimişiz, fakat, az gitmiş, uz gitmiş, dini kıt insanlarımızın bile şikayetçi olduğu ahlaki dejenerasyona (fesada) uğramışız. vay be e e….. diyeniniz olacak mı ? “Çocukların, analarının birkaç adım önünde gittiği” bir platforma gelmişiz. Vay be e e. Hazret ! boşuna haber vermemiş. Ne günlere gelmişiz. Kişi başı 3500-S gelirden, 10.500-S gelire ulaşmışız. Vay be. Gel de, “ağlarsa, anam ağlar” türküsünü söyleme. Uyan, gafil, uyan ; gör, neler oldu ?…… Ruslar, Almanlar, Fransızlar yeniden çıplak çıplak Memlekete doldu….. Çare, dün kısmen belirttik.
    CHP.ye gelince : bu Millete çektirdiklerini açıklar (filim şeridi gibi) gerçekten ve içten nadim olur, o ŞEHİT ettikleri aile fertlerinden ve masum, mazlum dindarlardan samimi ÖZÜR diler ve HAKİKATEN TAM bir demokrat gibi davranacağına ; halkın Milli duygularına , örfüne ve dinine sahip çıkacağına SÖZ verirse ve inandırırsa o zaman, halkın gönlünü almış olur ve iktidar yolu görünebilir. Bu da teyzemin dayım olmasına benziyor. En iyisi paslanan okları çöpe atmaktır.
    Çoğunuza ters gibi görünüyor belki, amma, Nevşehir Belediye Başkanı bir gerçeği söylemiş ve samimi davranmıştır. Görülmüştür ki, ferdi özgül ağırlık bile bir değer ifade etmiyor ve cesaret vermiyor. O halde, Tayyip için değil, zor da olsa, Memleket için gereği yapılmalı. Yiğit 1000 yaşar, fırsat bir düşer. Başkan bu gömleği bir denese mi, dersiniz ? Ne gerekiyor ? İl Başkanları, delegeler
    iyisini bilir.

  3. erdoğan, “benim suçum yok ülkeyi bu duruma bunlar getirdi” demek için günah keçisi buluyor. üstü örtülü olarak da “bize hesabi olan değil, hasbi olan lazım” diyerek aslında görevden istifa ettirilenleri de bütün yolsuzlukların, bütün rüşvetlerin, bütün haksızlıkların suçlusu olarak gösteriyor. ‘ tek olan bu. stratejisini bunun üzerine kurmuş. kimse de çıkıp “madem bunlar hesabiydi bu zamana kadar hesabi olanlarla ne işiniz vardı?” diye sormuyor, soramıyor.

  4. Parti kadrolarında olup partili olmayan da var üye olmayıp aşırı partici olanda var. Partileri iktidara götüren ikinci kesim. azımsanmıyacak kadar çok. Değişim olsun olmasın çok önemli değil. Kişilerin cebine dokunduğun an o zaman kişiler düşünmeye başlıyor. Rahatı keyfi yerinde, geçmiş iktidarlardan daha iyi durumda iseler partilerinden vazgeçmiyorlar. İyi birisine kırk gün kötü desen onu kötü kabul edenler artıyor kötü birisine kırk gün iyi desen ona inananlar da artıyor.

  5. Ak partiden iki kişi hariç herkes sesiz sedasız gider, aslında buna gönderilir desek daha iyi olur. Gitmiyeceklerden biri gidenleri gönderen AKP genel başkanı diğeride Melih Gökcek.
    AKP genelbaşkanı herkese söz geçırır fakat M Gökçeğe ses çıkaramaz. Ses çikardığı an neler olabileceğını çok iyi bildiğı için onu yerinde tutar. Belli olmaz belkide M G başkan yardımcısı yapar.

Yoruma kapalı.