Af ve yerel seçimde birlikte hareket etmek AK Parti ile MHP için sınav mıdır? Yok canım…

13
Af teklifini MHP adına TBMM’ye sunan genel başkan yardımcısı Feti Yılmaz..
Reklam

‘Cumhur İttifakı’ adıyla 24 Haziran seçimi öncesinde oluşturulmuş ve MHP’nin desteğiyle AK Parti iktidarının devamını sağlamış olan birliktelik iki konuda sınavla karşı karşıya: Af ve yerel seçimler…
Konuyu ele alan herkes karşı karşıya kalınan durum için’sınav’ dediği için ben de o sözcüğü kullandım.

Af konusu

MHP belli konulardaki hükümlüler dışında kalanlar için ‘af’ talebini TBMM’ye sundu. Bununla yaklaşık 163 bin kişinin cezaevlerinden bırakılması amaçlanıyor. Af edilmesi istenenler arasında ‘torbacı’ tabir edilen uyuşturucu madde satıcıları da var; buna karşılık devleti hedef alan suçlardan hüküm giymiş olanlar yok.
AK Parti ise, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın belirlediği ‘devlete karşı işlenen suçları devlet af edebilir, kişilere karşı işlenmiş suçları ise edemez’ ilkesinde ısrarlı.
‘Sınav’ denilen, MHP’nin herhangi bir mutabakat arayışına girmeden hazırladığı teklif Meclis gündemine girdiğinde AK Parti’nin izleyeceği yol… 24 Haziran öncesinden başlayarak ‘yol arkadaşı’ seçtiği MHP’nin teklifini geçersiz kılarsa AK Parti, ortağı, bunu, ittifakın sonu haline getirebilir.
Deneyimler, ‘af’ sözcüğünün telaffuz edilmesinin mutlaka sonuca ulaştığına işaret ediyor. Her dönemde böyle oldu. ‘Af’, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında baş gösteren cezaevlerindeki aşırı yığılma sorunu için de iktidar açısından bir çözüm teşkil ediyor.

[Cezaevleri nüfusu 250 binin üzerinde, yatak sayısı ise bu rakamın hayli altında: 206 bin.]

Konuyu ilk dile getirdiğinde, MHP liderinin ağzından çıkan ‘‘aksi halde cezaevlerinde isyan çıkabilir’’ ihtimalini de göz ardı etmemek gerekiyor.
Ciddi bir sınav gibi görünüyor, MHP’nin kapsamını belirleyerek Meclis’e sunduğu af teklifi…
İttifakın devamını tehdit eden ikinci konu da en az ‘af’ kadar önemli.

Yerel seçimde ittifak

MHP mart ayı sonunda yapılacak yerel seçimde de yol arkadaşı AK Parti’den ‘Cumhur İttifakı’nın devam etmesini bekliyor. Henüz açıkça ifade edilmese de, istediği, son yerel seçimde MHP’li adaylar tarafından kazanılmış Adana, Mersin, Manisa, Isparta, Kars, Osmaniye, Karabük ve Bartın illerini önümüzdeki dönemde de elde tutmak… Bunun için de, AK Parti’nin MHP’nin ‘güçlü’ olduğu bu illerle pek çok ilçede aday çıkarmaması gerekiyor…
AK Parti ise, hiç değilse önemli isimleri aracılığıyla, bütün illlerde kendi adaylarıyla seçime katılma kararlılığında olduğunu duyurdu.
Farklı düşünüp MHP ile mutlaka anlaşılarak seçime girilmesinden yana açıklamalar yapan AK Parti yetkilisi de çıktı.
Hangi yaklaşım AK Parti’de hakim görüş haline gelebilir?
Bu sorunun bir genel, bir de özel cevabı var.
Genel cevap şu: ‘Cumhur İttifakı’ AK Parti tarafından bir zorunluluk üzerine kuruldu; iktidarı kaybetmeme zorunluluğu… İttifak oluşmadan seçime gitseydi, 24 Haziran’da sandıktan yenilerek çıkacak ve iktidarını da kaybedebilecekti AK Parti…
O tehlike hala bütünüyle geçmiş değil.
AK Parti İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyükşehir belediye başkanlıklarını kazanmak için MHP oylarını gözden çıkaramaz görünüyor. 16 Nisan 2017 referandumunda tam 17 büyükşehirde sandıktan ‘hayır’ oyları önde çıkmıştı. Yerel seçime ittifaksız gitme tehlikesini göze alamaz görünüyor AK Parti.
Özel cevap ise şu: Yerel seçimde ittifak için ilk akla gelen dışında da formüller bulmak mümkündür.
Benim aklıma birden fazla formül geliyor da biri şu: ‘Cumhur İttifakı’ yerel seçime iki ayrı parti olarak değil, tek bir parti gibiymiş gibi katılabilir; dolayısıyla MHP’nin ‘güçlü’ bilindiği yerlerde AK Parti ortağının belirleyeceği isimleri kendi listesinden aday gösterir…

[Af konusunda da basit bir çözüm var: MHP’nin ‘af’ ile muradı, sanki belli birkaç kişinin serbest bırakılması, diğerleri vitrin doldurmak için kullanılıyor gibi. MHP’nin serbest bırakılmasını istediklerini kapsayacak daha dar kapsamlı bir ‘af’ üzerinde mutabakat sorunu çözebilir.]

İki parti, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin hamleleriyle, birlikte hareket etmenin yararlarını sandıkta yaşayarak gördü; sorunlara yaklaşım konusunda da AK Parti MHP’ye bayağı yakınlaştı. Farklı görünen konularda ortak bir çıkış yolu bulunması sanıldığından çok daha kolay olabilir; af ise af, yerel seçimde ortak hareket etmeyse ortak hareket yönünde mutabakat sağlanabilir…
Her şey bir tarafa şu gerçeğin artık görülmesi şart: Türkiye’de siyaseti bir süreden beri attığı adımlarla belirleyen siyasi parti MHP’dir ve AK Parti bugüne kadar MHP’nin kendisine sunduğu kolaylıklar sayesinde kaybedebilecek duruma geldiği halde siyasette kazandığının farkındadır.
Değilse, ortağı bu gerçeği kendisine hatırlatacaktır.
Partilerin tabanları da -hiç değilse büyük bölümüyle- tavanda ulaşılan mutabakata uymaya hazır görüntüsünü veriyor.
MHP ile AK Parti’nin karşı karşıya bulundukları durum için ben de ’sınav’ sözcüğünü kullandım; ancak ortada o sözcüğü akla düşürecek ciddiyette bir sınav olmadığını da biliyorum.
Af da çıkar, ‘Cumhur İttifakı’ yerel seçimde de devam eder…
ΩΩΩΩ

Reklam

13 YORUMLAR

  1. Birileri kendisinin karanlik yıllarinda kimleri nasıl kullanıp merdivenleri sıfırdan başlayarak en tepe noktasina çıkaranları susturamayınca başka birlerinden yardım aldıği için, oy oranı isterse sıfir olsun, onun her dediğini yapacaktır ve yapmak zorundadır. Neden zorundadır?
    Cünkü zamanında kimlerle beraber olduğu ortaya çıkarsa!
    O zaman olacakları iyi bildıği için, mecbur kaldiklari ölüm kalım meselesi gibi olmassa olmazlardan biriside aftir onun için kendileri değil gene onları merdivenin tepe noktasina çıkaran piyonlarina yaptiracaklarkı, yerlerini sülalece garantiye alsınlar..
    Biz biraz daha uyuyalim…
    Ben Çakicinin yerinde olsam ANILARIMI
    kendi sesimden hem Turkçe hemde hangi yabanci dili biliyorsam o dllerden banda alir yayın kuruluşlarina gönderırim.
    O zaman kimlerin kimleri nasil kullanarak çöpe attiklarıda ortaya çıkmiş olur.
    1980 den önce bizim sülalede genelde gençler MHP li idik fakat yaşlilar ve azda olsa gençlerden olanlar MSP haricinde her partiden vardılar.
    MHP li ünüvrsiteli gençler solculara MSP nin öğrenci gurubu MTB den daha yakindilar.
    Yukardakı bilgiyi şunun için yazdim.
    O zaman bu ikisinide merdiven olarak kullanan veya kullananlar Acaba şu an bu iki gurupla birlikte kullandiklar üçünsüsünden çekindikeri için her zama en kullanişli olan MHP ye muracaat etmiş olmiyorlarmi? Veya olmasinlarmi? Onlar ucakla TC vatandaşlarida karada kayikla yol almaya devam ediyorlar.
    1980 den önce sıkı yonetim olmasına rağmen millet çatir çatir haklarini arardilar.
    Ya şımdi? Yalanlara ve iftiralara inanmayan yani mezun oğlunu babasi korkudan şikayet edip hapise attiriyor.
    Dahs dün suçsuz günahsiz 18 ay yattikdan sonra tahliye olur olmaz yurt dışına kaçmiş o grncin hikayesini okudum.
    Sanki TC yi seçilmiş hükümet değilde ağalar yönetihor milltde marabaları.

  2. Suçluların serbestçe dolaşıp masumların hapsedildiği bir düzenin çöküşü çok yakındır. Tarih hep bunu göstermiştir.

  3. Adaletin olmadığı yerde aftan bahsedilmesi kadar komik bir şey olamaz.
    Hangi adaletin affından bahsediyorsunuz ki?
    Şimdi uyuşturucu baronu, yankesici hırsız,katil,soyguncu,gaspçı aftan yararlanıp dışarı çıkacak öbür adam eline silah almamış kimsenin burnunu kanatmamış devlete karşı örgütlü suç kapsamında yatmaya devam edecek.
    Üstelik aynı suçu işleyen daha yetkili birçokları (bırak hakkında dava açılmayı, ödüllendirilenler bile var) elini kolunu sallayarak gezerken…

  4. Af seçeneğine çözüm
    Suç iki şekilde işlenir. Biri iyi düzende kötü insanların işlediği suçlardır. Ceza kanununun belirlediği cezalar bu suçlar için yararlıdır. Diğeri ise düzenin bozuk olmasından dolayı işlenen suçlardır. Buna fıkıhta belvi umumi denir. Cezalarla bu suçlar önlenemez. Bunun için inkılaplar yapılır yeni düzene geçilir.
    İnkılap yapmak isteyenler bunu iddia ederler ve inkılap yaparlar. İnkılap gerçekleşince genel af çıkarırlar ve böylece yeni düzeni oturtmak isterler. AK Parti ve MHP ittifakı başarmış ve inkılaplarını yapmışlardır. İnkılaptan önceki suçların belvi umumi olduğunu kabul ederek genel af yapmalıdırlar. Ancak ondan sonra inkılaplarını oturtabilirler. Genel af çıkarılmalıdır.
    Devletin özel suçları af yetkisi yoktur. Bu bizim eski tezimizdir. Ancak devletin kısası diyete çevirme hakkı vardır. Devlet mağdurlara ağır diyet öder. Mahkûmları yüz lojmanlı apartmanlarda çalıştırarak tahsil eder. Apartmanlarda aileleri ile beraber yaşarlar. Başkalarının giriş çıkışları serbest sadece mahkûmlar apartman dışına çıkamazlar. Diyetlerini yakınları öderse de affedilmiş olurlar.
    Suçluların yeniden suç işlemelerini önlemek için cezalar af edilmiyor. Cezaların infazı erteleniyor. Suç işleyen olursa eski cezalarını da çekmeye başlıyor.
    Seçim ittifakına gelinirse, eski yerleri koruna yerine son seçimde partilerin aldığı oy kadar meclis üyelikleri bölüştürülür. Kim çok oy yalmışsa başkan adayını o koyar. Diğer partinin veto hakkı olur. Bu suretle ittifak gerçekleşmiş olur.

  5. AK Parti AK Parti olarak kalmayı çoktan kaybetti de ”Türkiye’de siyaseti bir süreden beri attığı adımlarla belirleyen siyasi parti MHP’dir” iddiasına, şu soru yerinde olur sanırım: MHP (Bahçeli) bu gücü nereden alıyor? Sırf, kurduğu ittifak sayesinde halktan aldığı destek ve o desteğe bağlı olarak vermiş olduğu sözleri yerine getiriyor diyemeyiz..diyemeyiz çünkü; MHP’nin ittifak içerisinde girmiş olduğu seçimlerde kendi partisi adına ”bunu bunu yapacağız”diyebildiği bir seçim projesi/programını duyan, bilenin olduğunu sanmıyorum. Hele, seçim sürecinde ”af” konulu bir söylem hiç duyulmadı ki, hep sonradan olup gelişiyor bu ve buna benzer şeyler.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan’a rağmen TC(umhuriyet)MB’nın son faiz artımı ile AK Partinin devlet nezdinde, iktidardan düştüğünü tamamen hissetmiş olduk. Başkanlığına kendi seçtiği isimleri atamasına, faizle ilgili düşüncesini dillendirmesine rağmen hilafında bir karar alınması, danışıklı dövüş değilse, Erdoğan’ın ”biliyorum” dediğinin doğru olarak kabul edilmediği anlamına geliyor.
    Bahçeli’yi başkan yaparsak ülkeyi yönetebilir mi? sorusuna verilecek cevaplar yüzde doksan ”Hayır” olacaktır.
    Peki Bahçeli bunu şimdi nasıl yapıyor?

  6. HUKUK VE ADELETİN OLMADIĞINI İSPAT EDEN EYLEMDIR AF.
    Af çeşitli nedenlerle gündeme geliyorsa adaletin verdiği cezaların hakkaniyetine inanılmadığının göstergesidir.
    Her siyasi parti yakınlık duyduğu tutukluları affetme çabasıdır.
    Burada siyasi partilerin mualefet dahil hepsi şimdiye kadar yakınlık duyduğu tutuklular için geçmişte af girişiminde bulunmuştur.
    Diğer tutukluların ise affına karşı çıkılmıştır.
    Buda göstermiştir ki hep kendinden başkası için adalet isteme erdemine henüz hiçbirimiz ulaşamadık.
    Bir gün Sakıp Sabancıya idama karşımısınız?diye bir soru soruyor gazeteci.
    O da ne demek idam insanlık suçudur kesinlikle idama karşıyım demişti.
    Aynı gazeteci o zaman kardeşinizi öldüreninde idam edilmesine karşısınız dedi.
    İşte o zaman sabanci hayır dedi.
    Kardeşimi öldüreni idam ederken ipini kendi ellerimle çekmek isterim.
    Evet herkes henüz kendinden başkaları için gerçekten istekli adalet istemiyor.
    Bazıları adaletten bahsederken kendi dışındakıler içinde hanı sanki inandırıcı olması babından yarım ağız da olsa adalet talebinde bulundukları oluyor.
    Aflar her parti yakınlarını düşündüğümüzde genel affa dönüşmesi çok yüksek görünüyor.
    İMAR AFFI,VERGİ AFFI,BEDELLI AFFI(para ödeyerek askerlikten muaf tutulma) SEÇİMDEN ÖNCE YAPILDI.
    .Büyük hukuk cinayetleri yapılmış davalar yargıtayda beklemektedir.
    Bir türlü eldeki hukukı delillerle karşılığı bulunulamayan davalar temiz den çıkamıyor.
    İç hukuk yolları tüketildiğinde AHİM e gidilebilindiğinden bir türlü kararlar çıkartılmıyor.
    Bılınılıyor kı bu davaların çoğu Anayasa mahkemesi veya AHIM den dönecek ve büyük tazminatlar çıkacaktır.
    Bütün dünyaya göstere göstere güçlü devletlerin baskıları sonucu bazı tutuklular serbest kaldı veya kalacak.
    Bu da bizim ya bunlar gerçekten ya suçsuz du veya suçlu olsalar dahı baskılara dayanamayarak adalet sistemimizi esneterek salıverdik veya vereceğiz havaları.
    Her iki durum da bizim adalet sistemimiz yaralı iken dahada ölümcül darbeler aldığını üzülerek izliyoruz.
    Madem hep söylendiği gibi adalet örümcek ağına benzer.
    Güçlüler delip geçer,zayıflar takılıp kalır.sözü çoğu yerde bazen tamamen bazen kısmen geçerlılığını koruyor.
    Mağdur olanın af yetkısı olması adaletin gereği aslında.
    Birinin başka birine olan borcunun bir başkasi tarafından silinmesi gibi birşey olur.
    Gelinen durumda bu kadar hukuksuzluğun içinden sıyrılmanın bir yolu gibi geliyor bana.
    Birkere bizde geçerli olan hukuk kurallarına göre yargılama ve hüküm verilmesi halınde çok büyük sayıda tahliyeler olacağı kesindir.
    Aslında hukuk mağdurları sebebiyle yapılması gereken gerçek adaleti uygulamak iken; gerçek suçluların ve tutukluların toplumun içine tekrar salınmaları büyük sorunlar oluşturacakları kesindir.
    EN DOĞRU OLAN EVRENSEL HUKUK KURALLARINI TAM UYGULAYARAK GERÇEK ADALETİ TESİS ETMEKTEN GEÇİYOR.
    ADALETI TAM UYGULAMAYA ÇALIŞMAK VARKEN HERKESI AYNI ÇUVALA SOKUP SUÇLU SUÇSUZ AFFETMEK ADALETE DAHA ÇOK ZARAR VERİR.
    SİYASİLERİN MİLLETE YAPACAĞI EN BÜYÜK İYİLİK HER TUTUKLUYU AF DEĞİL ADALETİN EVRENSEL HUKUK KURALLARINA GÖRE İŞLETİP ADALETİ TAM TESİS İÇİN ÇALIŞMAKTIR.
    Seçimler,ittifaklar için adalet feda edilmemeli.Sadece yargılamalar adıl yapılsın yeter.

  7. Bir ülkede hukuk düzgün işlese , cezaevi kapasite sonırlı olduğundan , birilerini içeri atmak İçin , suçluları dışarı salmak gerekmez . En son Rahşan affı oldu . Cezaevinden çıkan bazı adi suç işlemiş hükümlüler aynı suçları yine işlediler . Bir çok şüpheli ( suçu sabit olmayan ) tutuksuz yargılanma imkanı olmasına rağmen cezaevine konuldu , bu da sıkışıklığa yol açtı . Davalar uzun sürüyor , bir mor beyin saçmalığından dolayı bile çok sayıda insan suçsuz olduğu halde aylarca hapis yattı . İnsanlar hakkında basit şüphelerle insanları suçlu olup olmadığı belli olmadan , tutuksuz yargılama seçeceğini uygulamadan içeri atıp , suçu sabit ve kesinleşmiş olan bir takım insanları da dışarı salmak Hukuk Sisteminiin , kendini bitirdiğinin en önemli göstergesi olsa gerek . Bunu bu ülkenin yetiştirdiği önemli ceza hukukçuları söylüyor . Örneğin , Ersan Şen affa karşı . Geciken adalet , adalet değildir . Adalet mülkün temelidir .

    • Mor beyin nedir bana yabancı! Ancak, davaların uzun sürmesi, davalara bakan hukukçuların (hakim ve ilişkili diğer bütün görevliler) işlerinin ehli olmadıklarının başlı başına bir göstergesi değil mi? siyasetçisi bir türlü, onun kontrol ettiği hukukçusu bir başka türlü! İşinin ehli profesyonel yetiştirebilen eğitim sistemi ne kadar önemli! O koltukları boşuna işgal ediyorlar. Ülkenin geleceği suçsuz içeri atılan vatandaşların geleceğiyle birlikte kararıyor…

      • Hocam mor beyin şu : Bir telefonda , FETÖ terör örgütüne bağlılığın en önemli delillerinden biri olan By Lock gizli haberleşme programı yüklü olmadığı halde , telefon sahibinin bilgisi dışında , kendi indirdiği Namaz Vakti , Müzük programları vb. bazı programlarına yapışarak , By Lock yüklemediği , hatta bundan hiç haberi olmadığı halde , By Lock yüklemiş ve kullanmış gibi zannedilip , kovuşturmaya uğraması , kişiye göre kiminin 4 ay , kimisi 6 ay , kimisi 1 yıl boşuna suçsuz yere hapis yattığı bir olaydı. Saadet Partisi İstanbul yönetiminde avukat Mustafa Yaman haksız yere hapis yatıp beraat etmişti.
        İnsanlar bu tuzağı kendi çabalarıyla çözüp ispat ettiler de kurtuldular. Çaba göstermeseler daha uzun süre içerde kalsalar kimsenin umrunda da değildi.
        Mor beyinle ilgili bir hadiseye ekteki limnkten bakabilirsiniz.
        İşin İRONİK yanı malum örgüte yıllardır en mesafeli olan Saadet/Refah grubundan insanlar bu işten zarar gördüler. Her ne hikmetse SiYASİ AYAK bir türlü bulunamadı .
        https://www.haberturk.com/son-dakikamor-beyin-tuzagindan-tahliye-edilen-saadet-partisi-yoneticisi-mustafa-yaman-beraat-etti-1789530

        • Bilgi için teşekkürler Musa bey. “Siyasal ayak” denilen mahlukat derinlerde yaşıyor herhalde: arasıra yüzeye çıkıp ortalığı karıştırıyor tekrar derinlerdeki yuvasına dönüyor. Ancak, bütün zararlar neticede dindar kesime veriliyorsa bu zararları verenlerin DiN’le – Allah korkusuyla pek alakaları yok anlaşılan – iblis misali bir süreliğine ertelenmiş olabilirler-hepsi o kadar! Ancak, bütün gizliliklerin öbür tarafa kalmadan bir gün ortaya çıkma gibi karakteri var deniyor. Bir gün o ayak ta ortaya çıkar(tılır).

  8. İlkelerini kaybetmeme zorunluluğu değil, sözlerini tutma zorunluluğu değil, muasır medeniyetlere yetişme zorunluluğu değil sadece iktidarı kaybetmeme zorunluluğu içine düşülen bu muhataralı çıkmazın müessiri ise müessif bir hadisedir.

Yoruma kapalı.